28 Nisan 2013 Pazar

KP-İÖ'nün I. Konferans belgelerinden

KP-İÖ’nin doğuşu: 1. Bölüm
KP-İÖ, kökleri kitle çizgisi, birlik politikası, önderlik anlayışı ve hareketimizin sosyalist demokrasi geleneklerinin bugüne taşınmasına dek uzanmaktadır. Dahası KP-İÖ, her şeyiyle ve her yönüyle Hareketimizin sürdürücüsüdür. Birlik süreci öncesi tartışılan görüş ayrılıkları ve örgüt içi yaşam ve uygulamalar sorununda farklılıklarımız bütün kamuoyu ve yoldaşlarca az ya da çok biliniyor.

Fakat birlik tartışmaları öncesi ve sonrası uzanan süreçte, eskiden beri Hareket geleneğinden kopmuş ve yaşamını bütünüyle birliğe bağlayan Hareket MK'sındeki oportünist kanat, gerçek görüş ve yaklaşımlarını hep gizli kapaklı olarak örgüte taşımaya çalıştı. Örgüt ortamına göre hareket eden Hareketin değerlerinden bütünüyle kopmuş, bir çok yönüyle çürümüş ve ahlaksız, yalancı bir konuma kaymış olan önderliğin oportünist kesimi, bir çok sorunda ortak davranış içinde olarak ve örgüte karşı dolap çevirerek, geri kadro ve sempatizanlarımızı etkilemeye çalıştı. Dahası Hareketi dağıtmak için tek başına bir şeyler yapılamıyor havasını vererek, oportünist birlik görüşlerini egemen kılmak için olmadık şaklabanlıklar yapmaktan kendilerini alamadılar.


Önderliğin oportünist kanadı örgütü atıl bir konumda tutarak, Konferans kararlarını pratiğe sürmemek için her türlü engeli mubah görüyordu. Bir askeri eylem kararının ağır gizlilik koşullarında on saat tartışıldığına ve sonuçta reddedildiğine yüzlerce kez tanık olduk. En önemlisi Hareketin taban ile önderliğin çoğunluğu arasında sürekli bir çelişki oldu. Ve Hareket İK'dan sonra çizgisine uygun, kendi içinde uyumlu, teori ve politikaya hakim, sağlam bir önderlik yaratamadı. Akşam başka görüşlerle yatıp, sabah başka görüşlerle kalkan MK ve istikrarı daha çok kendi eğilimlerinin ihtiyaçlarına göre düzenleyen MK'nın oportünist kanadınca her şey oportünist birleşmeye bağlandı. Aksi durumda MK'nın oportünist kanadının sonu gelmiş olacaktı. O halde geriye yapılacak tek şey kalıyordu; o da oportünist ve ilkesiz birliği acil olarak yalan dolanlarla gerçekleştirmek, tasfiye olmaktan kurtulmak.

MK'nın çoğunluğu ne kendine, ne örgüte ve ne de kadrolara güven duyuyordu. O, bu güvensizlik ortamında bir yerlere acil olarak yamanmak istiyordu. Kendi eğilimleriyle birleşen TKİH çizgisinde ve onların dayatmaları üzerinde birliği sağlama istemi oportünist önderliğin Hareket'te yıllardır kopmuş çizgisiyle örtüşüyordu. Yani TKİH'in yaklaşımları ve çizgisi TKİH'in istemleri önderliğin oportünist kanadının ihtiyaçlarına yanıt veriyordu. TKİH'lilerin de tek başına yürüyecek ne iradeleri ve ne de sağlam, oturmuş bir önderlikleri vardı. Onlar için de birlik kurtuluştu. Esasen onlar, başından itibaren istediklerini aldılar. Ve küçük balığın, sersemleşmiş ve ne yapacağını bilemeyen, iradesi dumura uğratılmış büyük balığı yutulabileceğine tanık olduk. Koskocaman Hareket, önderliğin oportünizmine kurban edilerek, değerleri ayaklar altına alınarak TKİH'in çizgisinde birliğe yamandı. Birlik, iddia edildiği gibi, bütün önyargılardan uzak gerçekleştirilmedi.

Birlik daha çok örgütlerin değil, bireylerin birliği olarak görüldü. Yani görüşlere göre birlik politikaları geliştirilmeye çalışıldı. Hareket'in 4. ve 5. Konferans kararları, ilke ve kuralları, sosyalist geleneği ayaklar altına alındı. Görüş ayrılıkları üzerine ciddi bir tartışma yapılmadan iş oldu-bittiye getirilerek bitirilmeye çalışıldı. Birlik sürecinde ilkesiz ve oportünizme karşı savaşım yürüten yoldaşların (yalan - dolanla) yazılarının örgüte ulaştırılması engellenmeye çalışıldı. İşin daha da önemlisi örgütlerin yerine bireylerin birliği öne geçirildiğinden dolayı, Birlik Kongresi hazırlıkları da buna göre yapıldı. Delegelerin paylaşımı üzerine fırtına koparan TKIH, kendi lehine ve Hareket aleyhine çoğunluğu garanti altına alacak bir anlaşma yapmadan Birlik Kongresi'ne gitmeyeceğini ilan etti. Hareket'in önemli bir kadro bileşeni, yani iradesi Birlik Kongresi'nin dışında tutuldu. TKİH her istediğini koparıp aldığından dolayı delege pazarlığında da istediğin koparıp aldı, hem de fazlasıyla. Dahası Birlik Kongre'sinde çoğunluğu garantilemeden ve tartışmalı sorunlarda çıkacak kararların kendi lehine olması kesinliğini görmeden Birlik Kongresi'nde çıkacak sonuçlara bağlı kalacağını ilan etmedi.

Hareket önderliği TKİH önderliği ile yaptığı bu oportünist delege pazarlığını kadro ve tabandan gizledi, yalan yanlış ve her yana çekilen açıklamalarla örgütü aldatmaya çalıştı. ML'ler, MK'nın oportünist çoğunluğunca örgüte ''karşı girişilen bu komployu açığa çıkarmak için mücadele yürüttü. Bu konuda oportünist görüş ve çözüm önerileri örgüte taşınarak, oportünist ve darbeci yöntemler kullanıldı. Geri duygulara hitap ederek, örgütün geriliği üzerinde oportünist politikalar egemen kılınmaya çalışıldı. “Eleştiriler doğru ama bu saatten sonra yapılacak bir şey yoktu. Bütün bunlar birlikten sonra da düzeltilir vb.” gerekçelerle örgüt teslim alınmaya çalışıldı. İşin ilginci her sakala bir tarak vurularak kadrolar aldatıldı. ML'lerin Olağanüstü Genel Konferans (OGK) çağrıları kendi deyimlerine göre “zorunluluktan dolayı” yayınlanmadı.

Normal prosedüre göre OGK sonuçlanan kadar BK çalışmaları durdurulması gerekirken, önderliğin oportünist kanadınca OGK çağrısı oldu-bittiye getirilerek, BK delege toplantılarında gündeme alınarak tartışıldı. Hem OGK çağrısına ilişkin görüşler güya toplanıyor ve hem de BK' ya delege seçiliyor. Hem OGK' ya "Evet" ya da "Hayır" oylaması yapılıyor , hem de BK' da delege seçimleri yapılıyor . O dönemde delege toplantısına katılan yoldaşlar oportünist MK'nın bu konudaki baskı ve tehditlerini bilmektedirler. OGK çağrısı önderliğin oportünist kesimini paniğe itmiş ve örgütte bir ayrılık olacağını düşünerek yalan ve baskıyla kadrolan susturmaya çalışmıştır. 


ML kadroların denetiminde ve elinde olan malzemeler ya alındı ve ya da yerleri değiştirilmeye çalışıldı. Aynı zamanda o dönemde TKİH üyesi olan bir arkadaşın verdiği bilgiler, önderliğin oportünist kanadı ile TKİH'lilerin önceden anlaştıklarını ele veriyor. TKİH önderliği Hareket'in ikiye bölünerek birliğin kendi çizgilerinde sağlanacağını ve bu konuda amaçlarına ulaştıklarını, Hareket içinde kendileri gibi düşünenleri parçalama pahasına TKİH'le birliği yapacakları sözü aldıklarını belirterek, "bir kesim yoldaş böyle bir birliğe karşı olduğumuzu belirterek, birlik sürecinden çekildik" demesi birlik sürecinde MK'nın oportünist kanadının örgüte karşı dolap çevirdiğini ele veriyordu.

Esasında bizler de başından itibaren önderliğin oportünist kanadının Hareket'ten bir an önce kurtulmak için delege pazarlığına giriştiğini ve bu gerçeği örgütten gizleyerek birliği kotarmaya çalıştıklarına tanık olduk. BK' da Hareket'ten önemli bir üye sayısının temsiline oportünist önderlikçe ambargo konmuş ve bu kadroların iradesi hiçe sayılmıştır. Hem bütün bunlar örgütten gizlenerek ve örgütün yasaları ayaklar altına alınarak yapılmıştır. Örgüt kadrolarının bir kesiminin iradesine ipotek konarak, TKİH'in lehine bir durum yaratılarak (çünkü TKİH üyelerinin fazlası Konferansta temsil edilirken Hareket üyelerinin önemli bir bölümü BK dışında tutulmuştur ve bunun adı örgütün iradesinin yansıması olmuştur. Bu aynı durum MK' ların temsilinde de yaşanmıştır.) MK'ların nasıl temsil edildiği örgüt kadrolarından gizlenmiş ve durum BK'da açığa çıkmıştır. MK'ların BK'daki temsili de TKİH'in istediği biçimde olmuştur. TKİH önderliği bu konuda da istediğini koparıp almıştır . Hareket üyelerinin bir bölümünün iradesine el koyan oportünist önderlik bununla yetinmemiş ve bu sefer de TKİH 'in MK'ların eşit düzeyde temsil edilmesi görüşüne onay vererek, TKİH'in lehine ve Hareketin aleyhine olan delege sayısını arttırıcı ve güçlendirici olmuştur. Yani BK öncesinde Hareket önderliğini oportünist kanadı TKİH'le her alanda anlaşmış ve Konferans bir göstermelik resmi geçite bürünmekten öte fazla bir anlam ifade etmemiştir. Bütün bu yaşananlar Hareket önderliğindeki çürümenin boyutunu ele veriyordu.

Bu aynı durumlar BK platformunda da yaşandı. Hareket'in delegeleri önderliğin oportünist ve şaklaban kanadının iğrençliklerine ve yağcılıklarına, her şeylerini birliğe bağladıklarına, hatta birlik olmazsa sonlarının geldiğine kadar bir çok olumsuz şeyleri yaşadılar. Fakat tüm bu şaklabanlık ve oportünist-ilkesiz birlik arayışlarım bir kısım delegeler görmüyor ya da kendi gücüne güven eksiklerinden dolayı görmek istemiyorlardı. Sorunun özü, kadrolarda özgüven bırakmayan oportünist önderlik delegelere istediğini yaptırır bir havaya girerek, hatta özeleştiri üzerine özeleştiri vererek tabanın, delegelerin gözlerine kül serpmeye çalıştılar. Zorlamayla ve temennilerle bir''kez deneyelim ne zararı olur'' vb. sözlerle BK'nın da yırtma- yapıştırma bir birlik çıktı. Bu birliğin sağlam ve sağlıklı bir zemin üzerinde gerçekleştirilmediğini gören - bilen ML yoldaşlar sürece Hareket'in geleneklerinin sürdürüleceği teminatıyla katıldılar. Onlar bu birliğin sağlam zemin üzerinde yapılmadığını ve çok farklı ve uç noktalarda ifadesini bulan görüş ayrılıklarıyla ve farklı geleneklerden gelen ve bunların uzlaştırılmasının olanaksız olduğu bir zeminde sağlam bir birliğin yeşermesinin imkansız olduğunu görüyorlardı. Nitekim bütün bu dediklerimiz tek tek yaşandı.

MLKP-K'nin ilanının ardından oportünist önderlik ML kadrolarda hesap sormak ve tasfiye etmek için girişimlere kalkıştı. Elbette bütün bunları çok kaba olarak yaptığından dolayı sık sık karar değiştiriyordu. OGK çağrısı yapan ve bunun başını çeken kadrolar bakımından farklılıklar görülen yoldaşlar öncelikle hedef tahtası yapıldı. Kadro politikasından sapılarak, önderliğe yağ yakan, kişilik problemleri olan, yeteneksiz ve üstten beslenen evet efendimciler öne çıkartıldı. Açıktan eleştirici ve MK'nın yanlışlarına karşı savaşım yürütenler ''MLKP-K'lileşemediler'' gerekçesiyle tasfiyeye yönelindi. Çok kısa zaman içerisinde MLKP-K önderliği içerisinde yoğun tartışmalar yaşandı. Ve iki kişi mücadeleyi bırakıp, köşesine çekildiler.

Bütün bunlar bizlerin nasıl tasfiye edileceği üzerine kopan fırtınanın dışa vurumuydu. MK içerisinde bizlerin BK' da tasfiye edilmesini öneren lümpen ve Hareket düşmanı kesimler vardı. Bunlar aynı görüşlerini koruyarak, tasfiye hareketini daha sonraya taşıdılar. Konferansın hemen ardından ML kadrolara karşı başlatılan tasfiye harekatı MLKP-K önderliğinin gerçekliğini ve amacını ortaya koyuyordu. Kişilikli kadrolar ya tasfiye edilecek ya da daha geri görevlerde boğularak mücadeleden kopuşları hızlandırılacaktı. ML kadrolara karşı açılan bu tasfiye harekatına karşı mücadele başlatan yoldaşlar MK'nın gerçek niyetini açığa çıkardılar. 


Fakat uygun yollarla bu alanda örgütte bir tartışma yaratmaya yöneldiler. Ama bu da MK'nce engellendi. MK artık her şeyden korkuyordu. Çünkü kendine güveni yoktu. ML kadrolarda öcü gibi korkuyordu. Onun için görüş ayrılıkları üzerine TKP-ML -YİÖ ile tartışma süreci olmasına rağmen -tartışmalara izin verilmedi- partileşme süreci ve görevlerimiz, MLKP-K neden parti değildir , son 11 aylık sürecin değerlendirilmesi abartıcılık ve yalancılığın sanat haline getirilmesi, anti-demokratizm ve sosyalist iç demokrasinin dumura uğratılması, kadro politikasında tasfiyecilik, dahası MLKP- K'nın tam bir TKİH kopyesi olması durumu ve bütün bunlar üzerine bir tartışmanın engellenmesi ve her şeyi önderliğin kendi oportünist eğilimlerini pratiğe geçirerek, örgüte egemen kılmaya çalışması ve bunu da tüzük hükümlerini hiçe sayarak, darbeci yollarla gerçekleştirmesi artık birlikte yürüme olanakların ortadan kaldırıcı olmuştur. Ve MLKP-K'nın 1. Konferansı'nın MK'nın kendi eğiliminde olan kişilerin atanmasıyla oldu-bittiye getirilmesi, tüm bunların kadrolardan gizlenerek yapılması, oportünist MK ile birlikte hareket etme koşullarım ortadan kaldırmış ve yollarımız ayrılmıştır.

İşte KP-İÖ, ahlaksızlaşmış ve devrimci politikayı kirlendirmiş, yozlaşmış ortama müdahale etmek ve Hareketimizin komünist değerlerini ve görüşlerini sürdürmek , sağlam ve kendi içinde uyumlu, sözüyle özü, teorisiyle pratiği bir bütün olan komünist bir örgütü yeniden inşa etmek için ortaya çıktı. KP-İÖ, MLKP'deki çürümeye kendi zemininde bir müdahaleydi. Ya bütünüyle komünist değerler ve görüşlerimiz kirlenerek ayağa düşürülecek, ya da bütün değerlerimiz yeniden vücuda getirilerek, yılların komünist değerler ve birikimine dayanarak ileri atılacak ve bütün olumsuzluklara karşı savaşım açılarak, Hareketimizin yeniden inşasına girişilecekti. KP-İÖ'nün kuruluşu bir yıllık bir aradan sonra komünist hareketin yeniden inşasına bir avuç sağlam ve inançlı yoldaşla girişimin adıydı. İdeolojik çözülme, politik olarak yozlaşma ve kirlenme, ahlak düşkünlüğü, yalan va abartıcılığa karşı

KP-İÖ devrimci bir çıkıştı
KP-İÖ'nün çıkışı bir noktada geç kalmış olsa da , yine de geç kalınmış duruma müdahale ederek olumsuzluklara dur demek ve yozlaşmanın dibe vurmasını engellemek bakımından tarihi bir adımdı. Kendi gücüne güvenen, kişilikli ve devrimciliği yaşam biçimi haline getirmiş olan bir grup yoldaş 21 Ağustos 1995'de MLKP ile ilişkileri kesip, KP-İÖ'nün kuruluşuna yöneldiler. KP-İÖ'nün ilk çıkışı ülke zemininde olmuştur. Daha sonra çalışmalar ADA'ya aktarılmıştır.

Çok az sayıda kişiyle çıkış yapan bir grup yoldaş hemen bir GMK oluşturarak işe koyulmuşlardır.

İlk hedef olarak ayrılıklarımızı yığınlara ve devrimci kamuoyuna taşıyıp, örgütsel çalışmalarımızın dinamizmi olacak bir yayın organı çıkarmak gerekiyordu. Her şeyin merkezine yayın organın çıkarmayı alan GMK eldeki kadro, insan gücü ve maddi olanaksızlıklar olmasına rağmen ülkede az sayıda yoldaşla işe koyuldular. Ve bu yoldaşlar bir çok zorluğu adım adım aşarak hedefleri bir bir vurmaya ve MLKP'nin çirkef saldırılarına güçlü bir devrimci iradeyle karşı durmaya çalıştılar . Öncelikle çekirdeği sağlam tutup, sesimizi devrimci kamuoyuna taşımamız gerekiyordu. Birbirine kenetlenmiş ve devrim ve sosyalizmin zafere taşınmasından başka bir amacı olmayan inançlı ve iradeli bir grup yoldaş aleyhimize olan tüm koşullara ve ayrılık üzerine tartışmayı engelleyen komplocu- provokatör MLKP önderliğine rağmen başaramazlar, yapamazlar denileni başararak, söylediklerini yaparak hedeflerini bir bir vurmaya ve görevlerini en iyi bir şekilde yerine getirmeye çalıştılar.

Ülkede az sayıdaki yoldaş ve ülke dışında bazı yoldaşların elbirliği ve aktif desteğiyle yapılamayanı başarmak hedefiyle yola çıktık. Karşımızda kontrgerillayı aratmayacak denli ahlak düşkünü çürümüşler takımı vardı. Bu çürümüşler ordusu KP-İÖ'ye karşı her şeyi kullanmayı mubah görüyordu. Olmadık dedikodular, yalanlar, spekülasyonlar , komplolar ve karşı devrimci saldırılar yapıldı. Birçok devrimcinin korkarak geri çekilmesine ve bazı inancı zayıf devrimcilerin köşeye çekilmelerine neden oldular. Faşist diktatörlükten daha çok KP-İÖ ile kafayı bozan MLKP önderliği kariyerist yüzünün açığa çıkmaması için KP-lÖ kurucuları ve önderlerine yönelik düşmanı geride bırakan gerici bir kampanyaya yöneldiler . İdeolojik-siyasal tartışmalardan öcü gibi korkan ve daha çok karşı-devrimci eylemlerle KP-İÖ'yü ezmeye çalışan yalancı çürümüşler ordusu MLKP'liler, bu iğrenç ve aşağılık saldırılarıyla kime hizmet ettiklerini daha iyi ortaya koydular. Bu saldırılar aynı zamanda bu akımın ne kadar bozulup, küçük burjuva despotik bir konuma kayarak devrimci-komünist değerlerden uzaklaştığını gösteriyordu.

Ekonomik ve teknik sıkıntılardan dolayı gazeteyi 15 gün geç çıkartmak zorunda kaldık. lşin ilginci önceden elde olan herhangi bir maddi ve teknik olanak ve insan gücü olmadığından her şeyin sıfırdan başlatılması ve ateş altında adım adım ilerlenmesi gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu. Bütün zorluklara ve yoksunluklara karşın yoktan var edilerek yayının çıkışı sağlandı. Hem düzenli ve hem de kirlenmiş devrimci politikanın temizlenmesi ve yanlışlara vurularak komünist hareketin yeniden inşasının sağlam bir zemin üzerinde sağlanması için titizlik gösterilmesi gerekiyordu. İnançlı, kendine güven duyan ve geleceği elinde tutanlarla birlikte olmalıydık.

Nitekim öyle de oldu. Çok kısa sürede ulaştığımız yerlerde olumlu tepkiler aldık. Ve saflarımıza yeni güçler katarak ilerlemeye çalıştık. On kişiyle başladığımız yürüyüş, kısa zamanda yüzleri buldu. Artık yeni oluşumlar dönemi tamamlanmış diyenlerin bu görüşleri kursaklarında kaldı. Bunlar bizlerin ateşten ve demirden yoğrulduğumuzu bilmiyorlardı. Bu süreç bizim için varlık, yokluk süreciydi. MLKP'nin provakatör önderleri KP-İÖ'yü yok etmek için karar almışlardı. Her gittiğimiz yerde bu aşağılık mahlukların saldırılarıyla karşılaştık. Tartışma cesareti olmadığından dolayı daha başta devrimci çıkışımız zorbalıkla engellenmeye çalışıldı. Bu yapılırken olmadık aşağılık ve iğrenç saldırılarla karşılaştık.

Gazetemizin çıkışının engellemesi hedefiyle saldırı gerçekleştirildi. Gerçeklerin yığınlara taşınmasının engellenmesi için kitle eylemlerinde saldırıya uğradık. Bir çok arkadaşımız pusularda dövülerek hastanelik edildi. Kontrgerilla yöntemleriyle arkadaşlarımız kaçırılarak komplo kuruldu ve devrimci mücadeleyi bırakmaları için kafalarına silahlar dayatıldı. Yeni genç devrimciler KP-İÖ ile ilişkilerini kesmeleri için aileler devreye sokuldu. Devrimcilikten nasibini almamış ahlak düşkünleri pisliklerinin ortaya döküleceğinden paniğe kapılarak, daha fazla yalana ve saldırıya başvurdular. Bu saldırılarda yurt-dışında etkilenen ve daha işin başında devrimci çıkışta sallanan, orta-yol bulmaya çalışarak devrimci tükenişlerini gizlemeye çalışanlar çıktığı gibi, kelle sayısına bakarak tutum alanlar da oldu. Önce KP-İÖ'nün çıkışını geç kalmış bir çıkış olarak eleştirenler, daha sonra görev omuzlama gündeme gelince, inançsızlıklarını ve iddialı devrimciler olmadıklarını ortaya koyarak, mücadelenin zorluklarından yan çizmeye başladılar. Bunların kendi güçlerine güvenmeyen kararsız tutumları MLKP oportünistlerini daha bir saldırganlaştırıcı oldu.

Yine bizlerin başta bu eğilimle uzlaşma içinde olmamız, KP-İÖ'nün güçlü çıkış yapmasını zayıflatıcı oldu. Bu yanıyla ADA'da daha işin başında KP-İÖ ile birlikte davranacak olan ya da davranan kadrolarda çok ciddi zayıflıklar görülüyordu. Ve bunlar kendi güçlerine güvensizlikleri, "acaba bu işi götürebilir miyiz?" yönlü tartışmalar ve rahatlarını bozucu bir durumun gündeme gelmesi ve dahası yüklü görevlerle karşılaşmaları komünist inançları zayıf olanları adım adım geri çekilmeye itmiş ve bütün bunlar MLKP'nin karşı-devrimci eylemleriyle birleşerek iç problemleri olan bazı insanları lafta başka pratikte başka davranmaya yöneltici olmuştur. KP-İÖ'nün ilk çıkışında oldukça keskinlik yapanlar iş göreve gelince bahaneler ileri sürerek işten kaçıcı ya da çalışmalara aktif destek sunmaktan uzaklaşıcı olmuştur. Bu daha çok kendini Ant. alanında göstermiştir. Dahası bu zorlu süreç yeni bir ayrıştırmayı da koşullamıştır. Yürekli ve sonuna kadar devrimci olmak ve bunun için savaşanlar ile, bu alanda fazla iddialı olmayanların gerçek niteliğini açığa serici oldu.

Elbette daha işin ilk adımında MLKP'nin saldırılarından etkilenerek sallantı geçirip, geriye çekilenlerin olması taban üzerinde olumsuz bir etki bıraktı. "Acaba ne oluyor?" soruları peş peşe geldi. MLKP'nin yoğun yalan furyası sempatizan saflarda, “Acaba?” sorularını daha çok yurt dışında gündeme getirdi. Bu ruh hali, yeniden inşa çalışmasına atılmış bir çok olanaksızlık içinde kıvranan yoldaşlar için hiç de olumlu bir moral etki, yaratmıyordu. MLKP'nin saldırılarını pervasızlaştırması bir yönüyle yurtdışında kararlı ve iradeli bir önderlik yaratamamayla ilintili olduğu gibi, bu alandaki bazı orta yolcu eğilimlerin ve bu yönlü tutumların gerçekleri görmekten uzak davranışların yarattığı olumsuzluklar daha işin başında KP-İÖ'yü zayıf düşürücü ve taban üzerinde iddialı olmaktan uzak bir hava yaratıcı oluyordu. Kendini yeterince ikna etmemiş ve çürümenin derin boyutunu gördükçe devrim ve sosyalizme inancı zayıflayan kadroların çıkması, MLKP tabanını çözmede süreci uzatıcı oldu. Yani KP-İÖ'nün ilk çıkışı döneminde yurt dışında bazı unsurların orta yolcu ve uzlaşmacı tutumları, çıkışımızın bu alanda daha vurucu olmasını olumsuz yönde etkileyici oldu.

Yine bu aynı dönemde bazı kadroları kazanma ve devrimci kamuoyunda haklılığımızı tescil etmek adına Hareketin adının kullanılmaması yanlıştı ve bunun bu alandaki devrimci yaklaşımımız MLKP' ye daha saldırganlık için bir taviz görüntüsü yaratmıştır. Bu aynı dönemde yine tabanla uzlaşarak -elde zaten ciddi herhangi bir şey kalmamış diyerek- elde kalan az sayıda da olsa eşyaların verilmesi ikinci bir yanlıştı. Bu iki alandaki uzlaşmacı yaklaşımlar ve bazı kadroların yurt-dışında ayrılığının hemen ardından sarsıntı geçirerek uzlaşma yolları aramaları ve bizimle uzlaşılması haklı ve doğruluğumuza gölge düşürücü durumlar yarattı. Bütün bunlar devrimci sorumluluk anlayışımız çerçevesi içerisinde yapılsa da, gerçeğin kendisi, yani objektif olarak kitleler üzerinde bıraktığı etki iddiasızlık olarak somutlaşıyordu. Bundan hareketle ilk çıkış döneminde Yurt-dışı alanında iddiadan uzak ve kendilerine inanıp, güvenmeyen insanlarla birlikte davranma isteği, örgütümüzün daha güçlü ve etkili bir çıkış yapmasını olumsuz yönde etkileyici oldu. İlk vuruşun çeşitli noktalarda zaaflar taşıması, daha hızlı koşmamızı etkiledi.

Ve bir çok unsurun bizlerle birlikte davranışını sürece yayışı ve de MLKP' yi de bırakarak mücadeleden uzaklaşıcı oldu. Doğru olan Hareket'in adını sıkıca sahiplenme ve bunun etrafında bir çatışmaya tutuşmak olmalı ve burada mümkün mertebe geri adım atılmamalıydı. Yine MLKP ile yeniden görüşmeler içine girilmesi yanlıştı. Malzemelerin geri iade edilmesi - bir çöpte olsa yanlıştı- bu yanlışlar KP-İÖ'nün doğru bulduğu devrimci doğrultusunda yürümesini engelleyemedi. çürümüş ve köhnemiş politikaya devrimci politikayla yanıt verme ve Hareketin yeniden inşası için nice zorlukları aşıp ve enerjik bir çalışmayla yürünmesi gerekiyordu. KP-İÖ bunun ihtiyacı olarak doğdu. Elbette KP-İÖ'nün doğuş koşulları hem dış koşullar ve hem de iç durum bakımından avantajlı değildi. Yani KP-İÖ her alanda olumsuz bir koşulda doğdu. Onun doğuşu sancılı olduğu gibi, gelişmesi de ateş hattında oldu. Her türlü ihanete ve komploculuğa karşı güçlü bir savaşım yürütülerek KP-İÖ ete-kemiğe büründürüldü ve ilk altı aylık var olma ve inşayı adım adım örme hedefi başarıyla noktalandı.

KP-İÖ 1. Konferansı Temmuz 1998 yılında toplandı.
Devam edecek…

Hiç yorum yok: