7 Eylül 2013 Cumartesi

Kuruluşunun 93. yıldönümünde Mustafa Suphi TKP’sinin anısına

“Türkiye Komünist Fırkası bütün füzuyatını (gücünü) işçi halktan almakla beraber, beynelmilel (uluslararası) kardeşlik ve birlik hareketinin pişvası (önderi) olarak halka zafer ve inkılap (devrim) yollarını gösterir. Yeni hayat tesisine delalet eder." (Mustafa Suphi)
Türkiye proletaryası tarihinde ilk kez, 10 Eylül 1920'de kendi öz ve öncü örgütüne kavuştu. Türkiye proletaryasının öncü örgütü TKP, komünistlerin inatçı ve sabırlı mücadelelerinin sonucu olarak, bundan 93 yıl önce, Kemalist gericiliğin kongrenin Türkiye'de yapılmasına izin vermemesi sonucu Bakü'de yapılan kongre ile kurulmuş oldu.

Kongreye, 15 örgütü temsilen, 51'i İstanbul ve Anadolu'dan olmak üzere 74 delege katıldı. Bunlar içinde, oy hakkı olan delegelerin sayısı 32 idi. Ayrıca kongreye, I. Enternasyonal Merkez Komütesi üyesi, Pavloviç, Stasavo, Azerbaycan devrim komitesi başkanı Neriman Nerimanof, Azerbaycan askeri komiseri Ali Haydar Karayef'in yanı sıra 48 misafir delegede katıldı.

TKP'nin görüşlerini ve hangi koşullarda kurulduğunu iyi anlayabilmek için, Ekim devriminin, SBKP (B)’nin ve III. Enternasyonal'in TKP üzerindeki etkisini çok yönlü bir şekilde değerlendirmek gerekir. Ekim devrimi ve SBKP (B) TKP üzerinde, sadece uluslararası planda komünist ve işçi hareketi üzerinde yaptığı güçlü etkinin bir parçası olarak iz bırakmamıştır. Başta Mustafa Suphi Yoldaş olmak üzere, TKP'nin birçok kadrosu Sovyet Devrimi'ne fiilen katılarak, Bolşeviklerle aynı cephede savaşmış ve onların deneylerini bizzat pratik içinde yaşayarak öğrenmişlerdir. Ekim devriminin deneylerinin ve SBKP(B)'nin teorik siyasi, örgütsel sorunlara ilişkin görüşlerini TKP'nin, program, strateji ve taktikleri ve örgütsel yapısı üzerine damgasını vurduğunu söylersek, hiç de abartmış olmayız. TKP'nin 1. Kongre belgelerine ve Kongre'de delegelerin konuşmalarına bakmak, bu yargıya varmak için yeterlidir.

TKP, başta Mustafa Suphi yoldaşın önderlik ettiği, Türkiye komünist teşkilatı olmak üzere, komünist grupların yoğun, ısrarlı ve çok yönlü çabalarının sonucu olarak kurulmuştur. Mustafa Suphi yoldaş, 1. Kongre'de partileşme sürecinde Türkiye Komünist Teşkilatı'nın faaliyetleriyle ilgili raporunda, komünist hareketin geçirdiği evreleri anlatırken şunları belirtiyordu:

“Türkiye Komünist Teşkilatı'nın faaliyeti hakkındaki raporu esas itibarıyla ikiye ayırmak gerekir: Biri 'aydınlanma' (1915-1918) diğeri de 'kuruluş' dönemi (1918-1920) (Türkiye'nin Mazlum Amele ve Rençberlerine S. 78)”

TKP birçok komünist grubun, bilimsel temellere sahip program ve taktikler üzerinde birlik sağlanması ile kuruldu ve böylece, gruplar dönemi de tarihi olarak aşılmış oldu. Ekim Devrimi ve Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin de etkisiyle, komünist gruplar arasında yakın ve sıcak ilişkiler doğmuş ve Bakü Kongresi ile komünist hareketin örgütsel birliği gerçekleşmiştir. Komünistlerin birliğini sağlamada, Mustafa Suphi'nin önderlik ettiği Türkiye Komünist Teşkilatı'nın çabaları belirleyici rol oynamıştır. Mustafa Suphi Yoldaş ve onun önderlik ettiği TKT, gerek yurtdışında, gerekse ülke içinde komünist grupların birleştirilmesinde, gerekse de program ve tüzüğün oluşturulmasında başlıca rol oynadı. M. Suphi Yoldaş, ML'in ışığında Türkiye toplumunun materyalist incelemesine dayanan bir program hazırladı ve hazırlanan program kongrece onaylandı. Ekim devriminin ülkemiz proletarya hareketi üzerindeki doğrudan etkisiyle, İstanbul ve Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde komünist çevre ve gruplar doğmuş; fakat emperyalist işgal ve Ulusal Kurtuluş Savaşının etkisiyle nispeten uzun bir süre grup ve çevreler arasında organik ilişkiler kurulamamıştır. 

Komünist grupların ülke çapında işçi hareketinden yalıtılmış durumda olmaları ve dağınık halde bulunmaları, proletaryanın bağımsız bir politik güç olarak, Ulusal Kurtuluş Hareketi'ne ve sosyalizm mücadelesine aktif olarak katılmasına engel olmuştur. Bu durumun bilinciyle hareket eden komünistler bu duruma bir an önce son vermek için yoğun bir faaliyet yürüttüler. İstanbul'daki komünistlerin temsilcisi olarak kongreye katılan Ethem Nejat ve Hilmioğlu Hakkı yoldaşlar, komünist hareketin dağınıklığına son vermek için, komünist grupların birleştirilmesi amacıyla verdikleri teklifte, komünistlerin dağınık halde bulunmasının olumsuzluklarını ve komünistlerin birliğinin önemini şöyle dile getiriyorlardı:

"Komünist teşkilatların ya diğerlerinden habersiz ve rabıtasız (ilişkisiz, düzensiz, dağınık) olarak yahut her hangi bir nazariyat (teoriye ilişkin) ihtilafından (anlaşamamalarından) dolayı bir birine karşı lakayıt veya muhalif vaziyet alarak çalışmaları, inkılap içtimai (sosyal devrim) gayelerine vusulü (ulaşmayı) fevkalade müşkülleştirmektedir (zorlaştırmaktadır)… Kapitalist dünyaya karşı tek ve dik bir ihtilal cephesi teşkil ederek zafer-i kat'iye ihraz (zafer kazanmak için)  için bir memleket dâhilinde müstakilen teşekkül eden (var olan) komünist gruplarının bir merkez-i umumi (genel merkez) etrafında birleşmesi elzemdir (zorunludur). Binaenaleyh, gerek İstanbul'daki komünist gruplarının gerek Anadolu veya Rusya'da vukuatın tesiriyle yek diğerlerinden ayrı olarak vücut bulan teşkilatların, Türkiye Komünist Fırkası (Partisi) ile ittihat ve hepsi birlikte bir vahid-i tam teşkil eylemesi ve Türkiye inkılâbına (devrimine) çalışan yoldaşları mütefferik (dağınık, ayrı ayrı) sahalarda kalarak kuvvetlerini israf ve zayi eylememelerini icap eder." (Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler, s. 130 Mete Tuncay, Birikim Yayınları.)

TKP, proletarya hareketinin tek politik temsilcisi olarak, proletaryanın öncüsünü bağrında toplamıştır. Proletarya hareketinin henüz yeni gelişme döneminde olmasına karşın, TKP bilimsel sosyalizmle işçi hareketinin somut birliğini temsil ediyordu ve proletarya içinde hücre temelinde bir örgütlenmeye sahipti. Komünist grup ve çevreler, sanayinin gelişme gösterdiği başlıca şehirlerde işçi sınıfı içinde çalışma sürdürüyorlardı. Örneğin, Komünist grupların en güçlülerinden biri olan, Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Partisi hakkında Ethem Nejat yoldaş bilgi verirken şunları belirtiyordu:

"Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Parti'sine gelince… Onlar tamamen Marksistlerdir ve maksat ve gayelerine hararetle sadıktırlar. Yoldaşım Hakkı'nın izah ettiği gibi, bunlar Avrupa'dan, Almanya, Avusturya, Macaristan ve İsviçre’den gelen kol ve fikir işçilerinin, İstanbul'un eli nasırlı ve mahrum zahmetkeşlerinin birleşmelerinden vücuda gelmiştir. Parti İstanbul'a merkezini nakil eder etmez içtimai inkılabın (sosyalist devrimin) vücuda gelmesi için evvela proletaryanın kat'i sınıf şuuru ve içtimai inkılabın hedefleri hakkında vasi malümat edilmesi ve organize olması lüzum ona katien kani bulunduğundan, işçi birlikleri etrafında toplamaya sarf-ı mesai eyledi." (age, s. 124, aç)

TKP'yi oluşturan komünistler, proletaryanın tarihsel rolünü derinden kavramışlardır ve komünist partisinin bütün varlığıyla proletarya hareketinin bir parçası olması gerektiğinin bilincindeydiler. Ülke çapında bilimsel sosyalizmle, proletarya hareketinin birliğini sağlamak için yoğun bir çaba sarf ettiler. TKP, Türkiye'de Marksizm Leninizm’in anladığı gibi bir işçi sınıfının olmadığı, dolayısıyla da proletarya devriminin olanaksız olduğu, Marksizm’in ulusallaştırılması ve İslamcılıkla birleştirilmesi gerektiği, vb. ideolojik engellerle ve emperyalistler ve Kemalist gericilik tarafından, proletarya hareketini saptırmak için kurulan, "komünist", "sosyalist", "sosyal-demokrat" etiketli burjuva partilerinin pratik engellerine karşı mücadele içinde kuruldu. Proletaryanın öncüsü üzerinde etkili olan, anti-Marksist düşüncelerle hesaplaşıldı ve bu temelde proletaryanın öncüsü komünizme kazanıldı.

TKP'nin kuruluşu sürecinde, proletaryanın öncüsünün komünizme kazanmak için, komünist gruplar tarafından yoğun bir propaganda faaliyeti sürdürüldü. Bu amaçla Mustafa Suphi'nin başkanlığını yaptığı TKT tarafından Yeni Dünya, TİÇSP tarafından Kurtuluş, Eskişehir'de İşçi, Trabzon'da Efi adlı yayın organları çıkarıldı. Ayrıca Anadolu'nun birçok yerinde Sovyet Devrimi’ni ve Bolşevizmi savunan yayın organları çıkıyordu. Dört bin adet basılan Yeni Dünya'nın 2 bini Anadolu'da dağıtılıyordu. Ayrıca, İstanbul'da çıkan Kurtuluş dergisi, komünist hareketin İstanbul'da etkinleşmesinde çok önemli rol oynadı. Komünistlerin propagandalarının esas içeriğini bilimsel sosyalizmin ve Ekim devriminin savunulması oluşturuyordu. Komünistler, propaganda faaliyetlerinin yanı sıra, propaganda faaliyetine sımsıkı bağlı siyasal ajitasyon faaliyetini de ihmal etmiyorlardı. İşçi sınıfının günlük eylemi içinde yer alıyorlar, işçi sınıfın ve emekçi kitleleri, kapitalistlere ve emperyalist işgalcilere karşı mücadeleye çağırıyorlardı. Bu amaçla, özellikle İstanbul'da grevler örgütleniyor; geniş işçi toplantıları düzenleniyordu. Örneğin Millet Meclisi Seçimleri dolayısıyla İstanbul'da komünistler tarafından düzenlenen bir işçi toplantısına üç binden fazla işçi ve işçi önderi katılmıştır.

Bu kısa yazımızda, TKP'nin kuruluş sürecinde komünistlerin faaliyetlerinin bazı yanlarına değindik. Fakat vurgulayalım ki, proletaryayı parti olarak örgütleme göreviyle karşı karşıya olan biz Türkiye komünistlerinin Suphiler’in TKP'sinden ve partinin kuruluş sürecine ilişkin komünistlerin yaklaşımından öğreneceğimiz çok şey bulunmaktadır. Komünist hareket, dünya komünist hareketinin ve kendi geçmişinin deneylerinden ne kadar yararlanabilirse, teori, politik, örgütsel sorunlara ilişkin kavrayışı o kadar gelişecek ve proletarya daha az acılarla, kendi öncü örgütüne o kadar çabuk kavuşacaktır.