11 Temmuz 2019 Perşembe

İşkencecileri ininde yenen Mustafa Tunç yoldaşı anarken

Mustafa Tunç yoldaş tam bir dava adamıydı. Yoksul bir Kürt çocuğu olarak Elbistan da dünyaya gözlerini açtı,12 Eylül faşizminin ünlü işkence merkezlerinden Üsküdar karakolunda günleri bulan ağır işkencelerden önderi Kaypakkaya’nın ser ver sır verme geleneğini bayraklaştırarak tutuklanıp Sultanahmet zindanına atıldı. İşkencelerin vücudunda açmış olduğu ağır tahribat nedeniyle kanser hastalığına yakalandı. Faşist cuntacıların devrimcilerden intikam almak için Mustafa Tunç yoldaşı bir an önce ölmesi için aylarca hastaneye sevk etmedi. Devrimcilerin kararlı tutumu sonucu hastaneye sevk edilen Mustafa Tunç yoldaş 8 Temmuz 1982 yılında ölümsüzler ordusuna katıldı.

Mustafa yoldaş, TKP-ML Hareketi'nin emekçi militanlardan önde gelenlerdendi. Devrim için her şeyini ortaya koyan dur durak bilmeden işin küçüğü büyüğü demden karınca gibi çalışan devrim hamalı yoldaşlar olur ya işte tamda kendisiydi Mustafa Tunç yoldaş. İllegal yayınların basımı ve dağıtımı işlerinde sorumluydu. Bir gecekonduda boya, teksir kağıtları arasında bir an önce bildiri ve yayınların basılıp, paketlenip gizlilik koşullarına uygun bağlantı yerlerine ulaştırma görevini titizlikle yapan yoldaşlardandı.

12 Eylül faşizminin gemi azıya aldığı 1980 faşist darbesinin ardında uzun dönemdir görüşemediğim Mustafa yoldaşla Beyoğlu'nda tesadüfen karşılaştık. Başka bir randevum olması nedeniyle hızlı hızlı yürürken kafamı kaldırdığımda uzakta Mustafa yoldaşın geldiğini gördüğüm. Mustafa yoldaşta beni gördü ve sarılıp merhabalaştı ve birlikte yürümeye başladık. 20-30 metre ilerlemiştik ki etrafımızı tomsonlu sivil polisler sardı. “Kıpırdamayın diyerek” sokakta ortasında üzerimize çullanarak ikimizi de sürekli silah dipçiğiyle işkence yaparak polis otosuna bindirdiler. Beni polis otosunun arasına yüzün kuyu yatırıp üzerime oturdular ve ağzımı kapattılar. Mustafa yoldaşı ön tarafa aldılar ve polisler habire silah kabzasıyla yoldaşa işkence yaparak, “benim kim olduğumu” ve örgütsel ilişkileri sormaya başladılar. Ben polisin baskısında kurtularak “ben kimseyi tanımıyorum, beni neden aldınız” diyerek bağırarak Mustafa yoldaşa bir birimizi tanımadığımız sinyali verdim. Polisler hızla bizi hemen yakında olan Dolmabahçe stadyumunu götürdüler. Dolmabahçe stadyumu boştu. Sanırız polis stadı işkence amaçlı kullanıyordu. Bizi stadyumdu ayrı ayrı indirip sorular sorup yanıt alamayınca işkence yapmaya başladılar. Ben Mustafa yoldaşın tartışmasında, ben tanımıyorum, siz yanlış gördüğünüz vb. sözleriyle beni tanımadığını ve örgütsel bir ilişki içinde olmadığını polisler söylüyordu. Polisler durmadan yoldaşa işkence yapıyorlardı. Ben başta tavrımız netçe ortaya koyduğum için başıma silahı dayamış halde bir polis "sesimi çıkarmamı" belirterek ardında “aslında sizi burada öldürmek gerekir” sözleriyle infazla tehdit etmeye devam ediyordu.