16 Ağustos 2014 Cumartesi

Kuruluşunun 19. yılında KP-İÖ'yü feda ruhuyla büyütmeliyiz!

Örgütümüz KP-İÖ, 21 Ağustos 1995 yılında bir avuç hareket geleneğinin devamcısı komünist militan  tarafından kuruldu. Kuruluşundan itibaren hem MLKP’nin ve hem de faşizmin saldırılarına, yasaklarına karşı ateş hattında ilerlemeye çalıştı. Bir çok kez polis darbelerine  maruz kaldık, MLKP’nin kontracı saldırılarını püskürtmek için taşı taş üstüne koyak komünist hareketi ayakları üzerine dikmeye çalıştık.

Dahası, dışta düşman saldırılarına ve içte mücadeleden kaçan Abbas yolculara rağmen 'İnşa'mız inatla ve ısrarla devrimci çizgisinde tutunarak ilerlemeye çalıştı. Gelinen durumda ideolojik-politik olarak rüşdünü ispat etmiş, hiç bir  dönem eğilip bükülmemiş, hareketin geleneğinin ileriye taşıyıcı olan KP-İÖ gelinene durumda bu güçlü yanlarını örgütsel - pratik alanda zaaf ve yetmezliklerine karşı savaş açarak, hem yığınların içine dalacak ve hem de yeni kadrolar yetiştirerek eksik yanını aşacaktır. Bunun için KP-İÖ’yü her bakımdan geliştirip - ileriye taşıyacak olan feda ruhunu kuşanarak, engelleri aşmak gerekiyor.


Biliyoruz ki, her bakımdan silkinip ayağa kalkma bakımından devrimci hareket önemli bir eşikten geçiyor. Bu aynı durum KP-İÖ için daha fazla geçerlidir.  Cumhurbaşkanlığı seçimleri toplumda bire bir ilişkilenip, sorunlarına dokunulduğunda nasıl karşılık bulduğunu açığa çıkarmıştır. Dipten önemli bir dalga geliyor ve devrimci hareketin bu dalgayı kucaklaması, olanakları fırsata çevirmesi her şeyden öncelik taşıyor. 


Haliyle, ağlayıp - sızlamaya, umutsuzluğa, olumsuzlukları başka yerde aramaya tenezzül etmeden, devrimci hareketin ölü toprağını üzerinde atması, silkinip ayağa kalkması ve sınıflar savaşımına aktif olarak müdahale etmesi için, her bakımdan eski alışkanlıklara yıkarak, bütün enerjisini kamçılayarak feda ruhunu canlandırması ve çalışmalarda kendiliğindenciliği yere çalarak, devrimci iradeyi konuşturması gerekiyor. Bunun için özveri taarruzunu örgütleyerek mücadeleye yeni bir soluk getirmek devrimci hareketin önünde acil iş olarak duruyor.


Peki "özveri" ya da "feda ruhunun", insanlık tarihinin gelişimindeki büyük ve belirleyici rolünü vurgulamak bir abartı olarak değerlendirilebilir mi? Bizce hayır. Çünkü,bütün büyük devrimlerin patladığı nokta, yığınların kendilerini feda etmeye hazır oldukları tarihsel sıçrama anları olmuştur. Yığınların kendini feda etme bilinç ve iradesi, muazzam bir devrimci enerji, yaratıcılık ve kahredici bir kuvvet olarak on yılların tarihini ve gelişimini günlere ve hatta saatlere sıkıştırır.-Bunu en son Gezi kalkışmasında görmek mümkündür.-  Bu kendini yok etme bilinç ve iradesi, yığınları muazzam şekilde özgürleştirir, eskiye bağlayan gelenek, alışkanlık, düşünce ve davranış kalıplarını parçalar atar ve toplumu her bakımdan yenileştirme de ön açıcı rolünü oynar.

Bireylerin ve ezilen ve sömürülen yığınların insan davranışının en yüksek biçimlerinden birisi olarak kendi özgürlüğünü ortaya koymasında somutlaşan özverinin en yüksek görüngüsü, tarihteki her önemli gelişme ve ilerlemenin altındaki imzaydı. Mahirler, Denizler, Mazlumlar,  yaşamlarını ortaya koyarak devrimci idealleri için ölümlere meydan okumuşlar ve daha sonraki devrimci kuşakların eğitimi için etkili bir gelenek bırakmışlardır.


İbrahimler, Ali Haydarlar, Meraller, Ahmet Muharremler, İrfanlar, Kemaller, Ali Ekberler vb. yakın tarihin bu ilk komünist kuşağı, komünist hareketin temelini aynı zamanda kendilerini ortaya koyarak da atmışlardır. Yetmişlerin devrimci kuşağı, devrimci ve komünist kahramanlar, kendilerinden sonrasının temellerini, devrimci eylemlerine bir bakıma damgasını da vuran kendini ortaya koyma, kendilerini feda etme ruh ve davranışıyla da,bükülmez devrimci iradeleriyle de döşemişlerdir.


Özveri, her komünistin alnında taşıdığı onur nişanıdır. Devrimciliğin adıdır özveri. Zira, bizim gibi bir ülkede devrimci, kavgayı omuzlayan, toplumsal idealleri uğruna daima kendinden veren adamdır. Uykusundan, yemesinden, içmesinden, giyinmesinden, rahatından, çocuklarına, eşine, anne ve babasına ayırabileceği zamandan veren, sürekli ve daima fedakarlık örneği olma çizgisinde duran, vererek yükselen, insanlığı yükselten, bu yoldan tam olarak özgürleşen adamdır .


Devrimcinin yaşama korkunç bağlılığı ve büyük yaşam sevgisi ile yaşamın küçük ya da büyük zevklerinden fedakarlık edebilme ruh ve yeteneği arasında hiçbir çelişki yoktur. Devrimci, çileci-çilekeş değildir; ama yüksek toplumsal idealleri uğruna yürüttüğü mücadelenin özveri gerektirdiğini bilir ve hazırdır. Devrimcilerin yaşam biçiminin temel bir çizgisi olarak, idealleri uğruna savaşma özgürlük tutkusu ve komünist hareketi yükseltme ve zaferi hazırlama çalışmasındaki özveri, bir şeyler vererek mücadelenin ilerIetilmesine, düşmana darbeler indirilerek yenilgisinin hazırlamasına katkı, sevinç ve mutluluk kaynağıdır devrimci için. Komünist devrimcilerin kendi bireysel öz varlığını toplumsal devrim uğruna ortaya koyuşu, özverinin en yüksek biçimidir. Bu bilinç ve iradeye, bu yüksek moral gücüne sahip olan devrimci, er zor, en riskli görevleri omuzlama yeteneğine sahiptir Onun kişilik ve davranış çizgisinde küçük hesapların birini bulamazsınız.


Ne çok insani bir ihtiyaç olarak görünen ama daima geri çeken ve körelten günlük düzenli yaşam arayışının ve ne de bencilliğin aşağılık belirtilerini bulabilirsiniz onda. Özveri özgürleştirir dedik. Devrimcileri destekleyen, devrimci duygularını ifade eden, açıklamalarında "bu kavgada ben de varım" diyen, ama en küçük bir bedel ödemeye bile hazır olmayan kişinin özgür olduğu söylenemez. Devrimci geçinen bu kişi, bir devrimci lafazan, bir gevezeden başka bir şey olamaz. Belki ilk anda görünmeyen sayısız bağlarla geri ve sıradan şeylere bağımlıdır. İşte bu bağımlılıklar ancak özveri ruhunu kamçılamakla kırılabilir. Fedakarlık bilinç ve duygusu, bireyle amaçları arasında,yaşam biçimi ve davranışlarında bir özdeşleşme yaratır. Özveri olmadan, bu özdeşleşme gelişemez ve kişinin özgürleşmesi dumura uğrar. Yüksek toplumsal ideallerimiz uğruna yürüttüğümüz devrimci kavganın gerektirdiği devrimci fedakarlık çizgisinde duran, özverinin en yüksek biçimlerine kendini hazırlayan devrimci, her bir konuda şu ya da bu kaygının, korkunun tutsağı değildir.


Davranışlarını, sahip olduğu değer yargıları, programatik ve teorik kavrayışı, politik analiz yeteneği yönetir; düşmanı çatlatan, dostlarının sevgi ve sempatisini, hayranlığını kazanan müthiş bir çalışma temposuna, tükenmez bir enerjiye ve çevresine ışık saçan yüksek bir devrimci morale sahiptir .


'İnşa'mız, bugünlere yoldaşlarımızın, işçi, emekçi ve gençlerin özverileriyle taşınmıştır. Onu işçi sınıfı ve çalışan milyonların gerçek politik lideri, devrimin hazırlayıcısı,örgütleyicisi ve önderi haline, özverili, iradi ve bilinçli çalışmalarımızla bizler getireceğiz. Burjuva toplumun ideolojik özü olan bireycilik ve bencilliğe karşı her cephede savaşmakla yükümlüyüz. Komünist hareket saflarında devrimci özveri bilinç ve ruhunu düşüren, devrimci morali bozan burjuva bireyciliğin etkilerinin yeşermesine ve yaşam bulmasına asla izin veremez.


Özveri ruhu, komünist militanın devrimci moralini ve kararlılığını, mücadele ve çalışma gücünü yükseltmeye, öncelikli hedefleri arasında yer vermektedir.


O halde, komünist hareketin yürüteceği kitlelere gitme ve Onun içinde erime  özveri taarruzunda, bu çalışma somutunda, çalışmanın bütün örgütçüleri ve yürütücüleri, kendi alanlarında çalışmayı planlama, olanaklarını en geniş çerçevede ve sıkı bir biçimde örgütleme ve sürdürmede, bireyci ve bencil yaklaşımlarla savaşmada, enerji ve alışkanlıklarıyla, feda ruhuyla ileriye atılmada yığınlara örnek teşkil etmelidirler. Somut sınırları belli bir özveri hücumunda,  bağlantı kurulan, ulaşılan insan sayısı, rakamlarla ifade edilen sonuçlar vb. önemsiz şeyler değildir. Ama bunları, gerçek anlamlarına kavuşturan ve asıl önemli olan da, bu eylemin ideolojik ve siyasal içeriği ve örgütleyiciliğidir. Komünist hareketi kuşatıp saran, sempati ve sevgi duyan, destekleyen çeperinde, bireyci ve bencil yaklaşımlarla mücadelede zayıf kalındığı, pek çok bakımdan düşük bir fedakarlık düzeyinin olduğu bilinmektedir. Yığınlara gitmenin,  ideolojik içeriği, her şeyden önce, komünist hareketin içerisinde hareket ettiği çeperindeki bencil ve bireyci yaklaşımlarla, kendisiyle sınırlı bürokratik devrimcilikle, mücadele yoluyla, özveri bilinç ve ruhunun geliştirilmesini, çeperin İnşayı sahiplenme ve onunla özdeşleşme düzeyinin yükseltilmesini kapsamalıdır. İnşaya faydacı yaklaşanlarla, parazitlerle, İnşaya adeta bir ekmek kapısı gibi görenlerle hesaplaşmak da buna dahildir. Şu yalın ve katı gerçek, İnşayı sarıp kuşatan herkese kavratılmalıdır; küçük ya da büyük, az ya da çok, öncünün geliştirilebilmesi ve mücadelenin ilerletilmesi, çok değişik biçimlerde sayısı bedeller ödenmesini gerektiriyor. İnşa, herkesten kendine düşeni tereddütsüz yapmasını, mücadeleye bütün olanaklarını sunmasını, olanakları, ilişki ve bağlantılarıyla olduğu gibi yetenekleriyle de verebileceğinin en fazlasını vermesini istiyor.


Çünkü, güçlerin tam seferberliği olmadan siyasal olarak ileri gitmek, proleter ve emekçi yığınların önderi olarak gelişmek düşünülemez. Özveri taarruzunun siyasal sihiri, fiili hareket tarzı olarak, eylemli davranış olarak inşayla çeperi arasındaki ilişkiyi pekiştirip özdeşleşme düzeyine yükselterek, siyasal kuvvetini büyütmesinde yarıyor. Burada örgütlülük düzeyinin yükseltilmesinin oynayacağı rolün büyük önemi herkes tarafından açık olmalıdır.


Öyle ki, özverinin zaferinde ulaşmadığı ilişkilerini düzenlemediği tek bir kişi kalmamalıdır. Dahası fazla söze gerek yoktur; bütün ilişkilerin harekete geçirilmesi yoluyla kuruluşunun 19. yılında KP-İÖ’yü daima geniş yığınlara taşıyarak, örgütsel bağları geliştirerek bütün engelleri ve olumsuzlukları-geri yanları aşarak , devrimin önce örgütünü yaratma iddiamızı ete kemiğe büründürerek  ileriye taşıyacağız..

Hiç yorum yok: