30 Mart 2017 Perşembe

30 Mart 1972: Kızıldere Katliamı

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın 12 Mart darbesinden sonra idam edilmelerini engellemek için, Mahir Çayan ve arkadaşları NATO üssünden kaçırdıkları İngiliz ve Kanadalı teknisyenlerle birlikte Tokat'ın Kızıldere köyüne geldiler. Mevzilendikleri muhtarın evinde devlet güçleri tarafından öldürüldüler; katliamdan sadece Ertuğrul Kürkçü kurtulabildi.

Tüm dünyayı kasıp kavuran '68 olaylarının da etkisiyle, Türkiye'de toplumsal muhalefetin giderek güçlendiği yıllardı. Türkiye İşçi Partisi meclise milletvekilleri soktu, birbiri ardına devrimci örgütler ve partiler kuruldu. Sendika, toplu sözleşme ve grev yasaları hakkında verilen ve esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e işçi akışını engellemeyi hedefleyen kanun teklifi sonucu yaşanan 15-16 Haziran işçi eylemlikleri sonucunda, İstanbul ve Kocaeli'nde sıkıyönetim ilan edildi. Bütün bunlar egemen sınıfın giderek daha büyük bir paniğe kapılmasına neden oldu.

9 Mart'ta başını Devrim Dergisi yazarlarının çektiği Milli Demokratik devrim cuntasının başarısız darbe girişiminden sonra, 12 Mart 1971 günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, diğer kuvvet komutanlarının da katılımıyla meclise bir muhtıra verdi. Adının muhtıra olmasına rağmen, ülkedeki tüm erkleri orduda toplaması nedeniyle, nedeniyle, bu eylem bir darbe karakterine büründü. Ordunun talebiyle Nihat Erim başkanlığında bir teknokrat hükümet kuruldu ve "Balyoz Harekatı" adı altında Türkiye'deki bütün sol ve muhalif unsurlar üzerinde muazzam bir terör estirilmeye başlandı. Bu harekât ile darbecilerin solun her çeşidine olan düşmanlıkları açıkça ortaya çıktı. Başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere pek çok kentte sıkıyönetim ilan edildi.

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yakalanarak idama mahkûm edildi. Bunun üzerine Türkiye Halk Kurtuluş Partisi–Cephesi (THKP-C) liderlerinden Mahir Çayan, THKO ile ortak davranma kararı aldı. Mart 1972'de Ünye'ye geçerek, burada bulunan NATO üssünde çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı radyo teknisyenini kaçırdılar. Rehinelerin serbest bırakılması karşılığında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının serbest bırakılmasını talep ettiler.

Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Ertan Saruhan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy ve Ertuğrul Kürkçü rehinelerle birlikte Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyüne geldiler. Burada muhtarın evine mevzilendiler. Ancak bir ihbar sonucu devlet güçleri köye geldiler. Ağır silahlarla ve bazı köylülerin iddiasına göre NATO askerleriyle birlikte muhtarın evini kuşattılar. Helikopterler de havadan kuşatmayı destekledi.

Mahir Çayan ve arkadaşları rehineleri göstererek hayatta olduklarını kanıtladılar. Ancak kurulu düzene kafa tutmaya cüret etmiş olan bu insanların varlığına tahammül edemeyen devlet güçleri, rehinelere aldırış etmeden ateşe başladı. Evin damında bulunan ve "Sıradan askerleri gönderin, rütbeliler gelsin!" diye bağıran Mahir Çayan, ilk yaylım ateşinde başından vurularak öldürüldü. Devlet güçleri evin içine girerek, rehineler de dâhil olmak üzere herkesi öldürdüler. Otopsi raporları, rehinelerin askerlerce öldürüldüğünü ortaya koymaktadır. Katliamdan sadece alt kattaki samanlığa sığına bilen Ertuğrul Kürkçü kurtulabildi.

Kızıldere katliamı ve ardından gelen idamlar, Türkiye'deki devrimci mücadeleyi derinden etkiledi. Onların kahramanca eylemleri, gençlerin gözünde birer efsaneye dönüşmelerine yol açtı. Çayan ve arkadaşları, devletin yıkılması için parlamentarizmin dışında militan bir devrimci mücadelenin gerekliliğini ortaya koydular.