21 Ağustos 2011 Pazar

21 Ağustos’tan öğrenerek ilerlemek

Biliyoruz ki tüm politik hareketlerin her zaman bir toplumsal ve siyasal ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıkarlar. Koşullar bir araya geldiğinde, her dönemin kendi ihtiyaçlarına uygun devrimci ve Komünist Hareketler tarih sahnesinde yerlerini alırlar. Görecekleri işlevler olduğu müddetçe bunların varlıkları devam eder. Yaşam sürekli değiştiği için, bu ideolojik ve politik hareketler kendilerini dönem, dönem yenileme ihtiyacını duyarlar. İşlevleri çeşitli yönleriyle değişse bile, kendilerini yeniledikleri, gelişmelere ve sürece yanıt oldukları sürece varlıklarını sürdürürler. Yani kendisini yenilemeyi başaramayan ve sürecin ihtiyaçlarına yanıt vermeyen, veremeyen ve geride kalan hiç bir politik hareketin uzun vadede ayakta kalması ve varlığını yığınlar içinde sevgi, sempati ve maddi güç haline getirerek sürdürmesi beklenemez. 

Nitekim bu kural 16 yıl önce 21 Ağustos 1995lında çok zor koşullarda, olanaksızlıklar içinde, yetkin kadro yetmezliği ve kuşatılmışlıklar içinde MLKP’den koparak
 komünist hareketi yeniden ayakları üzerine dikmek için ortaya çıkan KP-İÖ
 içinde geçerlidir. Bugüne kadar hem dışta ve içte saldırılar, hem de ihanetler ve kuşatmalar içinde ilerleme ve kendisini var etmeye çalışan İnşamız, bir dönemler var olanla yetinme ve statükocu hataları nedeniyle sorunlu ve problemli hale düşmüş ve artık mücadelenin önünde takoz rolü oynar duruma gelmiş kişilerle yollarını zamanından ayırarak kendini yeniden inşa etmede tutuk ve uzlaşmacı davranması nedeniyle, ideolojik-teorik atılımını örgütsel pratik atılımla birleştirmemişti. Haliyle bu durum İnşanın gelişip güçlenmesi ve kendi devrimci ilkelerine uygun bir örgüsel-pratik hat tutturmasını zaafa uğratıcı olumsuz bir durum yarattı.

Gelinen durumda gelişmeler ve süreç, devrim ve sosyalizm mücadelesinin gereksinimleri her alanda İnşayı silkinme, yenilenme ve kendisini aşarak, tasfiyeciliğe, reformizme ve lagalizme karşı M-L çizgiyi sağlamlaştırarak, öncü örgüte layık örgütçü ve militan kadroların yetiştirilmesini dayatıyor. Aksi halde, doğru devrimci politikaların pratiğe sürülerek ete kemiğe bürünmesi sağlanamaz.

16 Ağustos 2011 Salı

Kavganın yiğit oğluna

Kemal Yazar yoldaş, Erzurum’un Tekman ilçesinde yoksul bir aile çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçüklüğü Tekman’da geçti. Yoksulluk ailesini İstanbul’a göç ettirmesinin ardından Kemal Yazar’ da İstanbul’un varoşlarında yaşama tutunmaya çalıştı. Hem çalıştı ve hem de devrimci mücadeleyi kavga içinde öğrendi ve öğreti.

Kavganın yiğit savaşçısı Kemal Yazar yoldaşın katledilişinin 16. yılında önünde saygı ile eğiliyoruz. Hain bir pusuda 27 Ağustos 1996 Dusiburg’da katledildi Kemal Yazar. O mücadelenin yılmaz savaşçısı, bulunduğu bölge de halkın sevgisini kazanmış bir devrimciydi. O zindanda, mahkemede, işkencede direnişin adıydı. O faşizmi kendi ininde yenen düşmana korku salan bir komünistti. Onu eleştiri de cesur ve korkusuzluğa kendi gücüne güvene, davaya yüksek bağlılığı, şaşılacak düzeyde sabrı, ilkelere sıkıca bağlı kalarak en zor anlarda dahi yolunu şaşırmadan yürüyebilme başarısına iten şey mücadele ye yüksek bağlılığı ve Devrimin zaferine olan tam inancıydı. Kemal Yazar TKP/ML Hareketi’nin önder savaşçısı ve aynı zamanda Mayıs 18 (M18) Askeri Örgütün kurulması ve bu görevin başına kendisinin getirilmesini önermiştir.

Tabanın ve kadroların zorlanması ve askeri alanda sorumluluk yoldaşlarının çabasıyla 1990 yılında M18 kurulmuş ve örgütün başındaydı Kemal Yazar. Kısa zamanda M 18 birçok eylem gerçekleştirmiş ve örgütün önünü açıcı olmuştur. Kemal Yazar cesaretiyle kendine özgüveniyle ve düşmanı kendi ininde yenmesiyle her zaman örnek bir komünist olmuştur. Başı her zaman dikti. Kemal Yazar’ı yok ettiklerini sananlar anladılar ki yok ettikleri sadece Onun bedeniydi. Oysa Kemali Kemal yapan şey onun, devrim ve sosyalizme olan bağlılığı ve inancıydı, komünist duruşu ve zorluluklara karşı inatla savaşarak ulaşması için verilmesi ideallerini bayraklaştırmasıydı. Yazar’ı katledilişinin 16. yıl dönümünde saygıyla anıyoruz
.

MLKP önderliğinin talimatıyla Almanya’nın - Dusiburg kentinde katledilen  Kemal Yazar yoldaşı  16. yılında saygıyla anıyoruz!

12 Ağustos 2011 Cuma

Türkiye hapishanelerinde yitirilen ilk kadın devrimciye…

Anmak istiyoruz… Adı Hatice Alankuş… Hatice ne bir önder ne de bir militandır. Ancak, 1972 dönemlerinde Mahir’i, Ulaş’ı, Ömer’i, Cihan’ı ve Ziya’yı az bulunur bir cesaret ve fedakârlıkla evinde saklamayı kabul etmiş ama hapishanede yitirilmiştir. Daha doğrusu ihmal sonucu öldürülmüştür. Yitirdiklerimizi anarken ondan söz etmemek büyük bir hata olur.

Çünkü Hatice Alankuş, 4 Mart 1972’de tutuklanır. Gördüğü yoğun işkenceler hastalanmasına neden olur. 24 Temmuz 1973’te kaldırıldığı Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nde yaşamını yitirir. Bundandır ki “Tedavisinin engellenmesi sonucu yaşamını yitiren ilk kadın devrimci” olarak Türkiye solu tarihine kaydedilmelidir.

Özetle 1946 İstanbul doğumludur. Mimardır. 1960’ların ikinci yarısında gelişen devrim mücadelesinde yerini alanlardandır. THKP-C taraftarıdır. 12 Mart cuntasının ardından da düşüncelerini, yoldaşlarını cüretle savunmaya devam edenlerdendir. Faşizmin vur emirleriyle aradığı devrimci önderlerin gizlenmesi için cüret ve fedakârlıklarla görev üstlenendir.

14 Şubat 1972'de gözaltına alınır, işkencelerden geçirilerek 15 Mart'ta tutuklanır. Bayrampaşa hapishanesinde tutulur. Poliste gördüğü işkenceler ve hapishanede tedavisinin engellenmesi sonucu, tahliye edildikten kısa süre sonra şehit düşer.

Bu yüzden Hatice Alankuş unutulmamalıdır! 
Komünist Parti - İnşa Örgütü | KP-İÖ