18 Şubat 2019 Pazartesi

Ulaş Bardakçı devrimci kavgamızda yaşıyor

THKP-C’nin önder kadrolarından olan Ulaş, 1947’de Kırşehir’in Hacıbektaş ilçesinde doğdu. ODTÜ’de okuduğu yıllarda devrimci mücadeleye daha aktif bir şekilde katıldı.

60’lı yıllarda Türkiye devrim mücadelesine egemen olan reformist eğilimlerle hesaplaşıp yollar ayrılarak devrimci bir çizginin oluşturma mücadelesinde Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir’le birlikte THKP-C’nin kuruluşunu omuzladı.

1971 yılında İstanbul’da gözaltına alındı ve polisin ağır işkencelerden geçirilerek tutuklandı. 29 Kasım 1971 günü Maltepe cezaevinde “o duvarlarınız vız gelir bize vız ” diyerek firar eyleminin içinde yer aldı. Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin, Ömer Ayna Maltepe Askeri Hapishanesi’nden firar ederek yeniden sıcak savaşım içine daldı.

19 Şubat 1972’de İstanbul Arnavutköy’de Ulaş’ın kaldığı ev polis tarafından kuşatıldı. Tereddütsüz polisle çatışmayı girdi. Silah elde son mermisine kadar çatışan Ulaş bizimkiler böyle ölür dercesine ölümsüzler ordusuna katıldı. Mavzeri, devrimci türküsü ve militan duruşu Türkiye halklarına ve bizler devrimcilere mira kaldı. Bugün bu devrimci miras, AKP-MHP’nin faşist halk düşmanı rejimine karşı elimizde, kavga bayrağı olarak yukarılarda dalgalanıyor.

Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Devrimciler ölür devrim davası sürer!

Fahri Kaya yoldaşı anarken

Söz ile eylemin uyumlu olmasının daha bir önem taşıdığı süreçte geçiyoruz. Tam da burada 8. yıl önce 5 Şubat 2011 yılında erkence kaybetmiş olduğumuz Fahri yoldaşı tanımak ve anlamak için, öncelikle sağlam bir devrimci bakış açısı gerekiyor. Onu anlamanın, kavramanın ve içselleştirmenin yolu öncelikle böylesi bir diyalektik yaklaşıma sahip olmaktan geçiyor.

Bir Şubat esintisinin biriktirdiği… “Biz ne çok öldük, biz kaç çeşit öldük, kaç kez ‘ölüm adın kalleş olsun’ diye haykırdık isyanımızı” diye düşündük. Hüzündü böyle apansız yağan yağmur belki yüzüme çarpan rüzgar. Hani bize en çok yakıştığı söylenen, hani en çok anladığımız. Ah, beynimizle yüreğimize nasıl haykırsak yine. Bu akşam alıp başımızı bir yerlere gitsek, yollara vursak kendimizi, kırsak kelepçeleri yere fırlatsak. Bu akşam öfkemizi sularda yaksak ve sana ulaşsak, yeniden Elbistan'da yaksak özgürlük ateşini, daha bir bilenmiş olarak.

Bu akşam, ölümünü ve erken gidişini düşünüyoruz Fahri yoldaşın. Ne çok öldük ve öldürüldük. Ölüm benim ülkemde kol geziyor. Üstüne üstüne vuruyor yaşamın: bu akşam, hüzünle ıslanıyor yaşam yeniden. Kaç çeşit ölmek vardır, kaç çeşit yaşamak? Ölümün anlamının her gün değiştiği bu dönemde kaç çeşit ölür kaç çeşit öldürürüz? “Devrimci olmanın en güzel yanı hayatı anlamlı yaşamaktır” derdin ve öyle yaşadın, ölümü öyle ikircismizce kucakladın. Devrimcilik mayası; paylaşmak, dayanışmak ve ortaklaşmak derdin.

En çok da değil mi ki dünyayı değiştirmektir muradımız, dünyanın her kilometre karesinde yoldaşlarımız - dostlarımız vardır, tıpkı düşmanlarımızın olduğu gibi. Biz gücümüzü yalnız olmayışımızdan aldık tıpkı fahri yoldaş gibi. Bu yaşanılacak, bu yaşanılası, bu yaşaması zor burjuva kapitalist dünyada, tek başına direnirken de çoğalmak ve kederli olmamak bize hastır bu yüzden. Ozanın dillendiği gibi ; « bize hastır; tek başına, ölüme bir adım kala, tek başına zindanda yatarken de asla yalnız kalmamak ». Bu yüzden; ne pusularda katledilmeler ne işkenceler, ne sokak infazları, ne tecrit söker bize, ne hücre, ne ölüm evi ve ne zulümler…

Kötüsü yalnız olmaktır, kötüsü kendini kocaman insan denizinin içinde yalnız duymak. Bu nedenle koca ozan; “ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı” diye yazmıştır. Yalnızlık emperyalizm çağında kapitalist yabancılaşmanın yarattığı has duygudur. Bu yüzden uzaktır devrimciden, bu yüzden ölümü anımsatır. Bu yüzden ölürken bile çoğalmayı biliriz biz. Yoldaş; ekmeğini paylaşan demektir birçok dilde, ortakça bölüşen. Bu yüzden kendimizi yalnız bilmeyiz asla.

Fırtınanın getirdiği yağmur esintisi vuruyor yüzümüze. Aklımızda dizeler ve içimimizde hüzünlü gölgeler; “Haklısınız / Sıkça düşünmekteyim ölümü / Çağrılımdır / Coşkuyla türkü söylediğim bir anıma / Yalnız değilim / Yorgun da / Fakat sığmıyor hesaba yitirdiklerimin sayısı / Ağırıma gidiyor ağız dolusu gülmek / Sevinçlerimde anıların hüzünlü gölgesi, / Yüreğim o yaralı ceylan / Dindiremediği acılar denizinde binlerce parça” diyoruz usulca, gecenin içinde öylece hayata bakarken.

Her devrimci bilir yalnızlığın ölüm olduğunu. Umudu tükenirse yalnız duyar kendini insan. Yüreğindeki barikatları çoğaltırsa yalnızdır devrimci. Bir de olurya, olmaz demeyelim; yoldaş sıcaklığından mahrum kalırsa, yalnızlık üstüne üstüne iner devrimcinin. Bu akşam bütün türkülerde ölüm hüznü var. Zamansızca bir başına gidenlerdeydin. Bu akşam, ne söylesek senin için bir eksik bu yüzden. Ve kendimize sığamadığımız, kendine sığamayan bir üzünç denizi bu akşam yaşamak bize.


“Az sonra ölecekmişiz ne gam / bin ömür yaşadık biz / ve üstelik / Omuzlarında yoldaşların / bayrağımızla gömüleceğiz” diyordu ozan, yangına durmuş bir gecede. Üstümüze yürüyen o duygusuz sağır düşmanların getirdiği ölüm değildir ürkütücü olan. Ölümü namluya sürüp fırlamak bir gelenek olmuştur bu coğrafyada. Ölümü ölümsüzleşerek yenmenin kitleselleştiği bir coğrafyadayız. “Bu kaçıncı anlam değişmesidir ölümün/ Yüzümüz hangi hüznün coğrafyası tarihte / Sessizliğe tutsak değil artık mezarlıklar / Yeraltında ölümü utandıran yürekler var” diyor şair, öyledir. Kendi payına ölmenin aşıldığı yerdeyiz.

Ansızın bir haber gelirdir bir gece yarısı. Sesi duyulurdu yoldaşın. “dövüşenler düşenlerin tutmaz yaşını özgürlük için ille de kavga” derdi yüreklice. Tam 8.yıl oldu Fahri yoldaş seni kaybedeli Artık yoldaşlar haber getirmedi, kuşlar evimizin üzerinde şen şakarak cıvıldaşarak uçmadılar. Şimdi biz uzakta, o lacivert ülkede, o üzünç denizinde… Mutsuzluk değil, umutsuzluk hiç değil, ince bir sızı bu sevgili Fahri yoldaşım. Hani; bir haksızlığa uğramışlığın öfkesi, hani; ayrılık hüznü, hani; şu ölümden elli gram fazla gelen…

Hiç bir devrimci elbette kendisinin sadece adı ile tanınmasını istemez. Onlar düşünceleriyle, yaşam felsefeleriyle, kavgada tutukları yerle, fedakarlığıyla ve kavgaya tutkuyla katılmalarıyla ve devrimci erdemleriyle tanınmak isterler. Sıradan, basit ve ismen yaklaşımlarla devrimin militan savaşçıları ve öncülerini, tanımak ve anlamak mümkün değildir. Bunun için derinliğine ve özlü bir devrimci yaklaşım gerekiyor.

Onların yaklaşımları, yaşam biçimleri, bakış açıları ve duruşları tamamen halkların, ezilen ve sömürülen emekçi yığınların çıkarlarına, kurtuluşlarına ve özgürlüklerine göre şekillenmiştir. Kişisel çıkarların, kaygıların yeri onların yaşamında asla yoktur. Duygu, düşünce ve yürek atışlarına kadar tamamen devrimin ve halkın çıkarları ön plandadır ve bencilliğin yok olduğu, kolektivizmin vücut bulduğu bir yaşam biçimidir.

Bu gün istediğimiz, uğruna mücadele ettiğimiz devrim ve sosyalizmin zaferi taşınması, devrim ve komünizm şehitlerinin emek, çaba, devrimci düşünce ve yaşam tarzlarının bir ürünüdür. Bu gerçeklerin görülüp-bilince çıkarılması devrimci başarı ve sonuçlar elde etmek bakımından oldukça önemlidir. İşte; Fahri yoldaşı da yoldaşı da bu devrimci militan gerçekliğinin en özlü ifadesi olarak anlamalı ve – görmeliyiz. Fahri yoldaş, sosyalist yaşam felsefesiyle geleceğe yürümenin güçlü bir inanç, irade ve kararlılık örneğini sergilemiştir. En zorlu koşullarda bile; kimsenin kolay kolay cüret edemediği, yeltenemediği zorlukları omuzlamaktan, yalnız kaldığında bile devrimci görevlere sıkıca sarılarak emekçi halkların kurtuluşunun zaferi taşınması kavgasına aktif olarak katılarak büyük bir örnek olmuştur. Onun bu örnek yol göstericiliği, devrimci kararlığı, devrimci düşüncelerini pratiğe aktarmadaki çabasını, hayata geçirmesi birçok devrimciye ilham kaynağı olmuştur.

Elbette Fahri yoldaşın devrimci kavgada kararlı ve ısrarlı duruşu yalnızca bu alanla da sınırlı değildir. Aslı devrimci inanç ve iradenin zafer kazandığı, taçlandığı alanların başında onun zor kuşatma altındaki direnişçiliği gelmektedir. Zor dönemlerde kaçanların-gemiyi terk edenlerin sayısının arttığı koşullarda, tasfiyeciliğe devrimci duruşun timsalinin Fahri yoldaşın şahsında görmekteyiz.

Devrimci iradenin, inancın, bağlılığın ve devrimcilik ısrar etme kararlılığın timsalidir. Bu alandaki feda ruhu için mücadeleye sıkıca sarılmasıyla da, sosyalist felsefenin, düşüncenin ve devrimci mücadelenin geleceğe daha güçlü yürümesini sağlamıştır. Emperyalist kapitalizmin boğmak istediği, yok etmek istediği devrimci yaşam ve düşüncenin nasıl yok edilemeyeceğini, Fahri yoldaş, kendi şahsında herkese göstermiştir. Yokluk, yoksulluk, ihanet vb. tüm zorluklar, emekçi halkların özgürlük mücadelesinin önüne geçemeyeceğini

Fahri yoldaş, fedakarlığı ve engelleri tanımaz duruşuyla bir kez daha kanıtlanmıştır. Onun bu kararlı, davaya, örgüte sıkıca bağlılığı, O’nun yoldaşlarının ve tanıdığı emekçilerin ve devrimcilerin yüreğinde ve gönlünde taht kurmuştur. Fahri yoldaşın de fedakarlığı, militan duruşu zorluklar karşısındaki duruşu, komünist yaşam tarzının somut ifadesidir. Yine, geleceğe daha inançlı, kararlı ve cesaretli yürümenin tüm yol ve yöntemlerini Fahri yoldaş bizlere göstermiştir. Tarihin ve halkların kahramanlarının izinden gidilmeyen, örnek davranışları - öğretici yaşam biçimleri esas alınmayan düşünce ve yaşam tarzlarının başarıya ulaşamayacağını herkes bilmektedir.

Başarının anahtarı devrimci-militanların yaşam tarzlarında ve felsefi bakış açılarında saklıdır. Önemli olanın bu gerçekleri görüp buradan ileriye doğru yürümektir. Farklı yaşam tarzlarının kaybettireceği kesindir. Fahri yoldaş; özgürlük idealleri olanların, yüreğinde umut taşıyanların ve emekçi halkların kurtuluş mücadelesi aşkıyla geleceğe yürüyenlerin özlemi ve sevdasıdır. O’nun mücadeledeki kararlı duruşun, cesaretin, azmin, iradenin, komünist yaşamın devrimci örneği ve yönelimi olduğu kadar, direnişçiliğin ve militanlığında sembolü olmuştur. O devrimci mücadelenin örnek bir devrimci militanıdır. Tarihin ak sayfalarına yazılmış insanlık mirasıdır. Evrensel değerlerin en yoğunlaşmış ifadesidir. Baskıya, zulme, zorluklara karşı asla boyun eğmeyen bir duruşun adıdır. Her bir devrimci, Fahri yoldaşın militanlığını, davaya yiğitliğini, direngenliğini yüreğine yerleştirmeli; devrimci azmini ve mücadeleci kişiliğini bu mirastan besleyerek geliştirmelidir.

Yaptıkları ve yarattıkları değerler ve olumluklarıyla Fahri yoldaşı daha yakında tanıyıp anlamaya çalışacağız. Güç ve ilham veren mücadele bayrağını her yerde taşımaya, sahip çıkmaya ve dalgalandırmaya kararlı olacağımıza, onun ideolojik, politik, örgütsel ve siyasal çizgisinde yürüyerek onurlu birer yoldaşı olacağımıza ölümünün 8. yılında bir kez daha söz veriyoruz, anısı kavgamıza ışık tutacaktır.

Fahri Kaya yoldaş ölümsüzdür!
Şehitlerimizin meşalesinin taşımaya devam edeceğiz!
Kahrolsun emperyalist ve kapitalizm!
Yaşasın devrim ve sosyalizm mücadelemiz!

Yerel seçimler ve devrimci taktik

Faşist ve gerici düzen partilerinin yerel seçim sahtekarlıkları başladı. AKP-MHP’nin başını çektiği faşist Cumhur İttifakı da, CHP-İyi Parti’nin başını çektiği gerici faşist Millet İttifakı da yerel seçimleri genel seçime dönüştürerek yığınları aldatıp yedeklemek için “demokrasi komedisi” oynuyorlar. Dahası yerel seçimlerde işçi ve emekçiler, her iki faşist gerici klik arasında birisini desteklemeye zorlanıyorlar.

Zaten göstermelik hale getirilmiş seçimler, içişleri ve Valiliklere tanınan yetkilerle merkezi devletin çizdiği sınırların dışına çıkmayan - çıkamayan belediye başkanları, muhtarlıklar ve belediye meclis üyelerinin görevden alındığı, halkın iradesinin hiçe sayıldığı gerçeğini dikkate aldığımızda, yerel seçimler düne göre daha fazla göstermelik bir hal almıştır.

Kuşku yok ki, komünistler açısında burjuva düzen partilerinin başrol oynadıkları gerek genel ve gerekse de yerel seçimler ortamında asıl olan, iliklerine dek çürümüş, faşist baskı, zulüm, gözaltı ve zindan terörüyle sürdürülebilen faşist diktatörlüğü, politik sistem ve halk düşmanı devletin teşhiri, devrim ve sosyalizm propagandası yapılarak yığınların uyandırılıp, örgütlenmesini geliştirip mücadeleyi ileriye taşımaktır. Haliyle bu devrimci seçim taktiğinin, faşist gerici-sosyal-demokrat bilumum burjuva düzen partilerinin mevcut taktiklerini bozacak, kapsam içerikte olması gerekir. Bütün faşist AKP-MHP Cumhur İttifakı’ndan, CHP-İyi Parti Millet İttifakı’na, Vatan Partisi’nden BBP’ye, SP’den BTP’ye burjuva düzeni ayakta tutmaya çalışan faşist gerici partiler ve  sol ve sosyalist maskeli partileri ile kesin ayrım çizgileriyle ayrışmış devrimci bir yerel seçim politikası ve taktiği izlenerek, sisteme sıkıca bağlanmaya ve umutsuzluk içine itilmeye çalışılan işçi sınıfı ve emekçi milyonlara ve Kürt yoksullarının düzenden kopuş süreçleri ilerletilebilir ve  alternatif olmadıkları netçe ortaya konur.