9 Nisan 2011 Cumartesi

KP-İÖ’nün I. Konferans Belgeleri'nden: "KP-İÖ’nün doğuşu ve gelişimi"

KP-İÖ, kökleri kitle çizgisi, birlik politikası, önderlik anlayışı ve hareketimizin sosyalist demokrasi geleneklerinin bugüne taşınmasına dek uzanmaktadır. Dahası KP-İÖ, her şeyiyle ve her yönüyle “Hareket”imizin sürdürücüsüdür. Birlik süreci öncesi tartışılan görüş ayrılıkları ve örgüt içi yaşam ve uygulamalar sorununda farklılıklarımız bütün kamuoyu ve yoldaşlarca az ya da çok biliniyor. Fakat birlik tartışmaları öncesi ve sonrası uzanan süreçte, eskiden beri Hareket geleneğinden kopmuş ve yaşamını bütünüyle birliğe bağlayan Hareket MK'sındaki oportünist kanat, gerçek görüş ve yaklaşımlarını hep gizli kapaklı olarak örgüte taşımaya çalıştı. Örgüt ortamına göre hareket eden Hareket’in değerlerinden bütünüyle kopmuş, birçok yönüyle çürümüş ve ahlaksız, yalancı bir konuma kaymış olan önderliğin oportünist kesimi, birçok sorunda ortak davranış içinde olarak ve örgüte karşı dolap çevirerek, geri kadro ve sempatizanlarımızı etkilemeye çalıştı.

Dahası Hareket'i dağıtmak için tek başına bir şeyler yapılamıyor havasını vererek oportünist birlik görüşlerini egemen kılmak için olmadık şaklabanlıklar yapmaktan kendilerini alamadılar.


Önderliğin oportünist kanadı örgütü atıl bir konumda tutarak, Konferans kararlarını pratiğe sürmemek için her türlü engeli mubah görüyordu. Bir askeri eylem kararının ağır gizlilik koşullarında on saat tartışıldığına ve sonuçta reddedildiğine yüzlerce kez tanık olduk. En önemlisi Hareket’in taban ile önderliğin çoğunluğu arasında sürekli bir çelişki oldu. Ve Hareket İK’dan sonra çizgisine uygun, kendi içinde uyumlu, teori ve politikaya hakim, sağlam bir önderlik yaratamadı. Akşam başka görüşlerle yatıp, sabah başka görüşlerle kalkan MK ve istikrarı daha çok kendi eğilimlerinin ihtiyaçlarına göre düzenleyen MK'nin oportünist kanadınca her şey oportünist birleşmeye bağlandı. Aksi durumda MK'nin oportünist kanadının sonu gelmiş olacaktı. O halde geriye yapılacak tek şey kalıyordu; o da oportünist ve ilkesiz birliği acil olarak yalan dolanlarla gerçekleştirmek, tasfiye olmaktan kurtulmak. MK'nin çoğunluğu ne kendine, ne örgüte ve ne de kadrolara güven duyuyordu. O, bu güvensizlik ortamında bir yerlere acil olarak yamanmak istiyordu. Kendi eğilimleriyle birleşen TKİH çizgisinde ve onların dayatmaları üzerinde birliği sağlama istemi oportünist önderliğin Hareket’te yıllardır kopmuş çizgisiyle örtüşüyordu.

Yani Türkiye Komünist İşçi Hareketi (TKİH)’in yaklaşımları ve çizgisi TKİH'in istemleri önderliğin oportünist kanadının ihtiyaçlarına yanıt veriyordu. TKİH'lilerin de tek başına yürüyecek ne iradeleri ve ne de sağlam, oturmuş bir önderlikleri vardı. Onlar için de birlik kurtuluştu. Esasen onlar, başından itibaren istediklerini aldılar. Ve küçük balığın, sersemleşmiş ve ne yapacağını bilemeyen, iradesi dumura uğratılmış büyük balığı yutulabileceğine tanık olduk. Koskocaman hareket, önderliğin oportünizmine kurban edilerek, değerleri ayaklar altına alınarak TKİH'in çizgisinde birliğe yamandı. Birlik, iddia edildiği gibi, bütün ön yargılardan uzak gerçekleştirilmedi. Birlik daha çok örgütlerin değil, bireylerin birliği olarak görüldü.

Yani görüşlere göre birlik politikaları geliştirilmeye çalışıldı. Hareket'in 4. ve 5. Konferans kararları, ilke ve kuralları, sosyalist geleneği ayaklar altına alındı. Görüş ayrılıkları üzerine ciddi bir tartışma yapılmadan iş oldubittiye getirilerek bitirilmeye çalışıldı. Birlik sürecinde ilkesiz ve oportünizme karşı savaşım yürüten yoldaşların (yalandolanla) yazılarının örgüte ulaştırılması engellenmeye çalışıldı. İşin daha da önemlisi örgütlerin yerine bireylerin birliği öne geçirildiğinden dolayı, Birlik Kongresi hazırlıkları da buna göre yapıldı.

Delegelerin paylaşımı üzerine fırtına koparan TKİH, kendi lehine ve Hareket aleyhine çoğunluğu garanti altına alacak bir anlaşma yapmadan Birlik Kongresi'ne gitmeyeceğini ilan etti. Hareket'in önemli bir kadro bileşeni, yani iradesi Birlik Kongresi'nin dışında tutuldu. TKİH her istediğini koparıp aldığından dolayı delege pazarlığında da istediğin koparıp aldı, hem de fazlasıyla. Dahası Birlik Kongre'sinde çoğunluğu garantilemeden ve tartışmalı sorunlarda çıkacak kararların kendi lehine olması kesinliğini görmeden Birlik Kongresi'nde çıkacak sonuçlara bağlı kalacağını ilan etmedi. Hareket önderliği TKİH önderliği ile yaptığı bu oportünist delege pazarlığını kadro ve tabandan gizledi, yalan yanlış ve her yana çekilen açıklamalarla örgütü aldatmaya çalıştı.

ML'ler, MK'nın oportünist çoğunluğunca örgüte ''karşı girişilen bu komployu açığa çıkarmak için mücadele yürüttü. Bu konuda oportünist görüş ve çözüm önerileri örgüte taşınarak, oportünist ve darbeci yöntemler kullanıldı. Geri duygulara hitap ederek, örgütün geriliği üzerinde oportünist politikalar egemen kılınmaya çalışıldı. “Eleştiriler doğru ama bu saatten sonra yapılacak bir şey yoktu. Bütün bunlar birlikten sonra da düzeltilir vb.” gerekçelerle örgüt teslim alınmaya çalışıldı. İşin ilginci her sakala bir tarak vurularak kadrolar aldatıldı. ML'lerin Olağanüstü Genel Konferans (OGK) çağrıları kendi deyimlerine göre “zorunluluktan dolayı” yayınlanmadı.

Normal prosedüre göre OGK sonuçlanan kadar BK çalışmaları durdurulması gerekirken, önderliğin oportünist kanadınca OGK çağrısı oldubittiye getirilerek, BK delege toplantılarında gündeme alınarak tartışıldı. Hem OGK çağrısına ilişkin görüşler güya toplanıyor ve hem de BK' ya delege seçiliyor. Hem OGK' ya “Evet” ya da “Hayır” oylaması yapılıyor, hem de BK' da delege seçimleri yapılıyor. O dönemde delege toplantısına katılan yoldaşlar oportünist MK’nın bu konudaki baskı ve tehditlerini bilmektedirler. OGK çağrısı önderliğin oportünist kesimini paniğe itmiş ve örgütte bir ayrılık olacağını düşünerek yalan ve baskıyla kadroları susturmaya çalışmıştır. ML kadroların denetiminde ve elinde olan malzemeler ya alındı ve ya da yerleri değiştirilmeye çalışıldı. Aynı zamanda o dönemde Türkiye Komünist İşçi Hareketi (TKİH), üyesi olan bir arkadaşın verdiği bilgiler, önderliğin oportünist kanadı ile TKİH'lilerin önceden anlaştıklarını ele veriyor. TKİH önderliği Hareket'in ikiye bölünerek birliğin kendi çizgilerinde sağlanacağını ve bu konuda amaçlarına ulaştıklarını, Hareket içinde kendileri gibi düşünenleri parçalama pahasına TKİH'le birliği yapacakları sözü aldıklarını belirterek, “bir kesim yoldaş böyle bir birliğe karşı olduğumuzu belirterek, birlik sürecinden çekildik” demesi birlik sürecinde MK'nın oportünist kanadının örgüte karşı dolap çevirdiğini ele veriyordu. Esasında bizler de başından itibaren önderliğin oportünist kanadının Hareket'ten bir an önce kurtulmak için delege pazarlığına giriştiğini ve bu gerçeği örgütten gizleyerek birliği kotarmaya çalıştıklarına tanık olduk. BK' da Hareket'ten önemli bir üye sayısının temsiline oportünist önderlikçe ambargo konmuş ve bu kadroların iradesi hiçe sayılmıştır. Hem bütün bunlar örgütten gizlenerek ve örgütün yasaları ayaklar altına alınarak yapılmıştır. Örgüt kadrolarının bir kesiminin iradesine ipotek konarak, TKİH'in lehine bir durum yaratılarak (çünkü TKİH üyelerinin fazlası Konferansta temsil edilirken Hareket üyelerinin önemli bir bölümü BK dışında tutulmuştur ve bunun adı örgütün iradesinin yansıması olmuştur. Bu aynı durum MK'ların temsilinde de yaşanmıştır.) MK'ların nasıl temsil edildiği örgüt kadrolarından gizlenmiş ve durum BK'da açığa çıkmıştır. MK'ların BK'daki temsili de TKİH'in istediği biçimde olmuştur. TKİH önderliği bu konuda da istediğini koparıp almıştır. Hareket üyelerinin bir bölümünün iradesine el koyan oportünist önderlik bununla yetinmemiş ve bu sefer de TKİH 'in MK'ların eşit düzeyde temsil edilmesi görüşüne onay vererek, TKİH'in lehine ve Hareket’in aleyhine olan delege sayısını arttırıcı ve güçlendirici olmuştur. Yani BK öncesinde Hareket önderliğini oportünist kanadı TKİH'le her alanda anlaşmış ve Konferans bir göstermelik resmigeçitte bürünmekten öte fazla bir anlam ifade etmemiştir. Bütün bu yaşananlar Hareket önderliğindeki çürümenin boyutunu ele veriyordu.

Bu aynı durumlar BK platformunda da yaşandı. Hareket'in delegeleri önderliğin oportünist ve şaklaban kanadının iğrençliklerine ve yağcılıklarına, her şeylerini birliğe bağladıklarına, hatta birlik olmazsa sonlarının geldiğine kadar birçok olumsuz şeyleri yaşadılar. Fakat tüm bu şaklabanlık ve oportünist-ilkesiz birlik arayışlarım bir kısım delegeler görmüyor ya da kendi gücüne güven eksiklerinden dolayı görmek istemiyorlardı. Sorunun özü, kadrolarda öz güven bırakmayan oportünist önderlik delegelere istediğini yaptırır bir havaya girerek, hatta özeleştiri üzerine özeleştiri vererek tabanın, delegelerin gözlerine kül serpmeye çalıştılar. Zorlamayla ve temennilerle bir ''kez deneyelim ne zararı olur'' vb. sözlerle BK'nın da yırtma- yapıştırma bir birlik çıktı. Bu birliğin sağlam ve sağlıklı bir zemin üzerinde gerçekleştirilmediğini gören-bilen ML yoldaşlar sürece Hareket’in geleneklerinin sürdürüleceği teminatıyla katıldılar. Onlar bu birliğin sağlam zemin üzerinde yapılmadığını ve çok farklı ve uç noktalarda ifadesini bulan görüş ayrılıklarıyla ve farklı geleneklerden gelen ve bunların uzlaştırılmasının olanaksız olduğu bir zeminde sağlam bir birliğin yeşermesinin imkansız olduğunu görüyorlardı. Nitekim bütün bu dediklerimiz tek tek yaşandı. MLKP-K'nin ilanının ardından oportünist önderlik ML kadrolarda hesap sormak ve tasfiye etmek için girişimlere kalkıştı. Elbette bütün bunları çok kaba olarak yaptığından dolayı sık sık karar değiştiriyordu. OGK çağrısı yapan ve bunun başını çeken kadrolar bakımından farklılıklar görülen yoldaşlar öncelikle hedef tahtası yapıldı. Kadro politikasından sapılarak, önderliğe yağ yakan, kişilik problemleri olan, yeteneksiz ve üstten beslenen evet efendimciler öne çıkartıldı. Açıktan eleştirici ve MK'nın yanlışlarına karşı savaşım yürütenler “MLKP-K’lileşemediler” gerekçesiyle tasfiyeye yönelindi. Çok kısa zaman içerisinde MLKP-K önderliği içerisinde yoğun tartışmalar yaşandı. Ve iki kişi mücadeleyi bırakıp, köşesine çekildiler.

Bütün bunlar bizlerin nasıl tasfiye edileceği üzerine kopan fırtınanın dışa vurumuydu. MK içerisinde bizlerin BK' da tasfiye edilmesini öneren lümpen ve Hareket düşmanı kesimler vardı. Bunlar aynı görüşlerini koruyarak, tasfiye hareketini daha sonraya taşıdılar. Konferansın hemen ardından ML kadrolara karşı başlatılan tasfiye harekatı MLKP-K önderliğinin gerçekliğini ve amacını ortaya koyuyordu. Kişilikli kadrolar ya tasfiye edilecek ya da daha geri görevlerde boğularak mücadeleden kopuşları hızlandırılacaktı. ML kadrolara karşı açılan bu tasfiye harekatına karşı mücadele başlatan yoldaşlar MK'nın gerçek niyetini açığa çıkardılar. Fakat uygun yollarla bu alanda örgütte bir tartışma yaratmaya yöneldiler. Ama bu da MK'nce engellendi. MK artık her şeyden korkuyordu. Çünkü kendine güveni yoktu. ML kadrolarda öcü gibi korkuyordu. Onun için görüş ayrılıkları üzerine TKP/ML-YİÖ ile tartışma süreci olmasına rağmen -tartışmalara izin verilmedi- partileşme süreci ve görevlerimiz, MLKP-K neden parti değildir, son 11 aylık sürecin değerlendirilmesi abartıcılık ve yalancılığın sanat haline getirilmesi, anti-demokratizm ve sosyalist iç demokrasinin dumura uğratılması, kadro politikasında tasfiyecilik, dahası MLKP-K'nın tam bir Türkiye Komünist İşçi Hareketi (TKİH), kopyası olması durumu ve bütün bunlar üzerine bir tartışmanın engellenmesi ve her şeyi önderliğin kendi oportünist eğilimlerini pratiğe geçirerek, örgüte egemen kılmaya çalışması ve bunu da tüzük hükümlerini hiçe sayarak, darbeci yollarla gerçekleştirmesi artık birlikte yürüme olanakların ortadan kaldırıcı olmuştur. Ve MLKP-K'nın I. Konferansı'nın MK'nın kendi eğiliminde olan kişilerin atanmasıyla oldubittiye getirilmesi, tüm bunların kadrolardan gizlenerek yapılması, oportünist MK ile birlikte hareket etme koşullarım ortadan kaldırmış ve yollarımız ayrılmıştır.

İşte KP-İÖ, ahlaksızlaşmış ve devrimci politikayı kirlendirmiş, yozlaşmış ortama müdahale etmek ve “Hareket”imizin komünist değerlerini ve görüşlerini sürdürmek, sağlam ve kendi içinde uyumlu, sözüyle özü, teorisiyle pratiği bir bütün olan komünist bir örgütü yeniden inşa etmek için ortaya çıktı. KP-İÖ, MLKP'deki çürümeye kendi zemininde bir müdahaleydi. Ya bütünüyle komünist değerler ve görüşlerimiz kirlenerek ayağa düşürülecek, ya da bütün değerlerimiz yeniden vücuda getirilerek, yılların komünist değerler ve birikimine dayanarak ileri atılacak ve bütün olumsuzluklara karşı savaşım açılarak, “Hareket”imizin yeniden inşasına girişilecekti. KP-İÖ'nün kuruluşu bir yıllık bir aradan sonra komünist hareketin yeniden inşasına bir avuç sağlam ve inançlı yoldaşla girişimin adıydı. İdeolojik çözülme, politik olarak yozlaşma ve kirlenme, ahlak düşkünlüğü, yalan ve abartıcılığa karşı KP-İÖ devrimci bir çıkıştı KP-İÖ’ nün çıkışı bir noktada geç kalmış olsa da, yine de geç kalınmış duruma müdahale ederek olumsuzluklara dur demek ve yozlaşmanın dibe vurmasını engellemek bakımından tarihi bir adımdı. Kendi gücüne güvenen, kişilikli ve devrimciliği yaşam biçimi haline getirmiş olan bir grup yoldaş 21 Ağustos 1995'de MLKP ile ilişkileri kesip, KP-İÖ'nün kuruluşuna yöneldiler. KP-İÖ'nün ilk çıkışı ülke zemininde olmuştur. Daha sonra çalışmalar ADA'ya aktarılmıştır. Çok az sayıda kişiyle çıkış yapan bir grup yoldaş hemen bir GMK oluşturarak işe koyulmuşlardır.

İlk hedef olarak ayrılıklarımızı yığınlara ve devrimci kamuoyuna taşıyıp, örgütsel çalışmalarımızın dinamizmi olacak bir yayın organı çıkarmak gerekiyordu. Her şeyin merkezine yayın organın çıkarmayı alan GMK eldeki kadro, insan gücü ve maddi olanaksızlıklar olmasına rağmen ülkede az sayıda yoldaşla işe koyuldular. Ve bu yoldaşlar birçok zorluğu adım adım aşarak hedefleri bir bir vurmaya ve MLKP'nin çirkef saldırılarına güçlü bir devrimci iradeyle karşı durmaya çalıştılar. Öncelikle çekirdeği sağlam tutup, sesimizi devrimci kamuoyuna taşımamız gerekiyordu. Birbirine kenetlenmiş ve devrim ve sosyalizmin zafere taşınmasından başka bir amacı olmayan inançlı ve iradeli bir grup yoldaş aleyhimize olan tüm koşullara ve ayrılık üzerine tartışmayı engelleyen komplocu - provokatör MLKP önderliğine rağmen başaramazlar, yapamazlar denileni başararak, söylediklerini yaparak hedeflerini bir bir vurmaya ve görevlerini en iyi bir şekilde yerine getirmeye çalıştılar.

Ülkede az sayıdaki yoldaş ve ülke dışında bazı yoldaşların elbirliği ve aktif desteğiyle yapılamayanı başarmak hedefiyle yola çıktık. Karşımızda kontrgerillayı aratmayacak denli ahlak düşkünü çürümüşler takımı vardı. Bu çürümüşler ordusu KP-İÖ'ye karşı her şeyi kullanmayı mubah görüyordu. Olmadık dedikodular, yalanlar, spekülasyonlar, komplolar ve karşı devrimci saldırılar yapıldı. Birçok devrimcinin korkarak geri çekilmesine ve bazı inancı zayıf devrimcilerin köşeye çekilmelerine neden oldular. Faşist diktatörlükten daha çok KP-İÖ ile kafayı bozan MLKP önderliği kariyerist yüzünün açığa çıkmaması için KP-İÖ kurucuları ve önderlerine yönelik düşmanı geride bırakan gerici bir kampanyaya yöneldiler. İdeolojik-siyasal tartışmalardan öcü gibi korkan ve daha çok karşı-devrimci eylemlerle KP-İÖ'yü ezmeye çalışan yalancı çürümüşler ordusu MLKP'liler, bu iğrenç ve aşağılık saldırılarıyla kime hizmet ettiklerini daha iyi ortaya koydular. Bu saldırılar aynı zamanda bu akımın ne kadar bozulup, küçük burjuva despotik bir konuma kayarak devrimci-komünist değerlerden uzaklaştığını gösteriyordu.

Ekonomik ve teknik sıkıntılardan dolayı gazeteyi 15 gün geç çıkartmak zorunda kaldık. İşin ilginci önceden elde olan herhangi bir maddi ve teknik olanak ve insan gücü olmadığından her şeyin sıfırdan başlatılması ve ateş altında adım adım ilerlenmesi gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu. Bütün zorluklara ve yoksunluklara karşın yoktan var edilerek yayının çıkışı sağlandı. Hem düzenli ve hem de kirlenmiş devrimci politikanın temizlenmesi ve yanlışlara vurularak komünist hareketin yeniden inşasının sağlam bir zemin üzerinde sağlanması için titizlik gösterilmesi gerekiyordu. İnançlı, kendine güven duyan ve geleceği elinde tutanlarla birlikte olmalıydık. Nitekim öyle de oldu. Çok kısa sürede ulaştığımız yerlerde olumlu tepkiler aldık. Ve saflarımıza yeni güçler katarak ilerlemeye çalıştık. On kişiyle başladığımız yürüyüş, kısa zamanda yüzleri buldu. Artık yeni oluşumlar dönemi tamamlanmış diyenlerin bu görüşleri kursaklarında kaldı. Bunlar bizlerin ateşten ve demirden yoğrulduğumuzu bilmiyorlardı. Bu süreç bizim için varlık, yokluk süreciydi. MLKP'nin provokatör önderleri KP-İÖ'yü yok etmek için karar almışlardı. Her gittiğimiz yerde bu aşağılık mahlukların saldırılarıyla karşılaştık. Tartışma cesareti olmadığından dolayı daha başta devrimci çıkışımız zorbalıkla engellenmeye çalışıldı. Bu yapılırken olmadık aşağılık ve iğrenç saldırılarla karşılaştık.

Gazetemizin çıkışının engellemesi hedefiyle saldırı gerçekleştirildi. Gerçeklerin yığınlara taşınmasının engellenmesi için kitle eylemlerinde saldırıya uğradık. Birçok arkadaşımız pusularda dövülerek hastanelik edildi. Kontrgerilla yöntemleriyle arkadaşlarımız kaçırılarak komplo kuruldu ve devrimci mücadeleyi bırakmaları için kafalarına silahlar dayatıldı. Yeni genç devrimciler KP-İÖ ile ilişkilerini kesmeleri için aileler devreye sokuldu. Devrimcilikten nasibini almamış ahlak düşkünleri pisliklerinin ortaya döküleceğinden paniğe kapılarak, daha fazla yalana ve saldırıya başvurdular. Bu saldırılarda yurtdışında etkilenen ve daha işin başında devrimci çıkışta sallanan, orta-yol bulmaya çalışarak devrimci tükenişlerini gizlemeye çalışanlar çıktığı gibi, kelle sayısına bakarak tutum alanlar da oldu.

Önce KP-İÖ'nün çıkışını geç kalmış bir çıkış olarak eleştirenler, daha sonra görev omuzlama gündeme gelince, inançsızlıklarını ve iddialı devrimciler olmadıklarını ortaya koyarak, mücadelenin zorluklarından yan çizmeye başladılar. Bunların kendi güçlerine güvenmeyen kararsız tutumları MLKP oportünistlerini daha bir saldırganlaştırıcı oldu.

Yine bizlerin başta bu eğilimle uzlaşma içinde olmamız, KP-İÖ'nün güçlü çıkış yapmasını zayıflatıcı oldu. Bu yanıyla yurtdışında da daha işin başında KP-İÖ ile birlikte davranacak olan ya da davranan kadrolarda çok ciddi zayıflıklar görülüyordu. Ve bunlar kendi güçlerine güvensizlikleri, “acaba bu işi götürebilir miyiz?” yönlü tartışmalar ve rahatlarını bozucu bir durumun gündeme gelmesi ve dahası yüklü görevlerle karşılaşmaları komünist inançları zayıf olanları adım adım geri çekilmeye itmiş ve bütün bunlar MLKP'nin karşı-devrimci eylemleriyle birleşerek iç problemleri olan bazı insanları lafta başka pratikte başka davranmaya yöneltici olmuştur. KP-İÖ'nün ilk çıkışında oldukça keskinlik yapanlar iş göreve gelince bahaneler ileri sürerek işten kaçıcı ya da çalışmalara aktif destek sunmaktan uzaklaşıcı olmuştur. Bu daha çok kendini ant alanında göstermiştir. Dahası bu zorlu süreç yeni bir ayrıştırmayı da koşullamıştır. Yürekli ve sonuna kadar devrimci olmak ve bunun için savaşanlar ile bu alanda fazla iddialı olmayanların gerçek niteliğini açığa serici oldu.

Elbette daha işin ilk adımında MLKP'nin saldırılarından etkilenerek sallantı geçirip, geriye çekilenlerin olması taban üzerinde olumsuz bir etki bıraktı. “Acaba ne oluyor?” soruları peş peşe geldi. MLKP'nin yoğun yalan furyası sempatizan saflarda, acaba sorularını daha çok yurtdışında gündeme getirdi. Bu ruh hali, yeniden inşa çalışmasına atılmış birçok olanaksızlık içinde kıvranan yoldaşlar için hiç de olumlu bir moral etki yaratmıyordu.

MLKP'nin saldırılarını pervasızlaştırması bir yönüyle yurtdışında kararlı ve iradeli bir önderlik yaratamamayla ilintili olduğu gibi, bu alandaki bazı orta yolcu eğilimlerin ve bu yönlü tutumların gerçekleri görmekten uzak davranışların yarattığı olumsuzluklar daha işin başında KP-İÖ'yü zayıf düşürücü ve taban üzerinde iddialı olmaktan uzak bir hava yaratıcı oluyordu. Kendini yeterince ikna etmemiş ve çürümenin derin boyutunu gördükçe devrim ve sosyalizme inancı zayıflayan kadroların çıkması, MLKP tabanını çözmede süreci uzatıcı oldu. Yani KP-İÖ'nün ilk çıkışı döneminde yurtdışında bazı unsurların orta yolcu ve uzlaşmacı tutumları, çıkışımızın bu alanda daha vurucu olmasını olumsuz yönde etkileyici oldu. Yine bu aynı dönemde bazı kadroları kazanma ve devrimci kamuoyunda haklılığımızı tescil etmek adına Hareket’in adının kullanılmaması yanlıştı ve bunun bu alandaki devrimci yaklaşımımız MLKP' ye daha saldırganlık için bir taviz görüntüsü yaratmıştır. Bu aynı dönemde yine tabanla uzlaşarak -elde zaten ciddi herhangi bir şey kalmamış diyerek- elde kalan az sayıda da olsa eşyaların verilmesi ikinci bir yanlıştı. Bu iki alandaki uzlaşmacı yaklaşımlar ve bazı kadroların yurtdışında ayrılığının hemen ardından sarsıntı geçirerek uzlaşma yolları aramaları ve bizimle uzlaşılması haklı ve doğruluğumuza gölge düşürücü durumlar yarattı. Bütün bunlar devrimci sorumluluk anlayışımız çerçevesi içerisinde yapılsa da, gerçeğin kendisi, yani objektif olarak kitleler üzerinde bıraktığı etki iddiasızlık olarak somutlaşıyordu. Bundan hareketle ilk çıkış döneminde yurtdışı alanında iddiadan uzak ve kendilerine inanıp, güvenmeyen insanlarla birlikte davranma isteği, örgütümüzün daha güçlü ve etkili bir çıkış yapmasını olumsuz yönde etkileyici oldu. İlk vuruşun çeşitli noktalarda zaaflar taşıması, daha hızlı koşmamızı etkiledi.

Ve birçok unsurun bizlerle birlikte davranışını sürece yayışı ve de MLKP'yi de bırakarak mücadeleden uzaklaşıcı oldu. Doğru olan Hareket'in adını sıkıca sahiplenme ve bunun etrafında bir çatışmaya tutuşmak olmalı ve burada mümkün mertebe geri adım atılmamalıydı. Yine MLKP ile yeniden görüşmeler içine girilmesi yanlıştı. Malzemelerin geri iade edilmesi -bir çöpte olsa yanlıştı- bu yanlışlar KP-İÖ'nün doğru bulduğu devrimci doğrultusunda yürümesini engelleyemedi. Çürümüş ve köhnemiş politikaya devrimci politikayla yanıt verme ve Hareketin yeniden inşası için nice zorlukları aşıp ve enerjik bir çalışmayla yürünmesi gerekiyordu. KP-İÖ bunun ihtiyacı olarak doğdu. Elbette KP-İÖ'nün doğuş koşulları hem dış koşullar ve hem de iç durum bakımından avantajlı değildi. Yani KP-İÖ her alanda olumsuz bir koşulda doğdu. Onun doğuşu sancılı olduğu gibi, gelişmesi de ateş hattında oldu. Her türlü ihanete ve komploculuğa karşı güçlü bir savaşım yürütülerek KP-İÖ ete-kemiğe büründürüldü ve ilk altı aylık var olma ve inşayı adım adım örme hedefi başarıyla noktalandı.

KP-İÖ ÖNDERLİK ÇALIŞMALARI
KP-İÖ'nün önderliği MLKP'ye karşı mücadele yürüten ve Hareket’in değerlerini kendisinde toplamış, yaşamlarını devrimci kavgaya adamış ve birçok zorluktan geçerek kendilerini kabul ettirmiş ve her görevi omuzlamaya hazır olan ve aynı zamanda her türlü zor görevi seve seve omuzlayan, bizzat pratik çalışmanın yürütücüsü olan yoldaşlardan oluşuyordu.

Elbette önderlik organında görev alan yoldaşların bazıları böylesi ileri görevleri ilk olarak omuzluyorlardı. Bu bakımdan birçok yetmezlikler içinde oldukları da bir gerçekti. Fakat bütün bunların kararlı ve inançlı, kendi gücüne güvenen bir devrimci militanlıkla aşılacağı biliniyordu. KP-İÖ önderliğini mücadelenin ateş hattında oluşturdu ve kendi içinde uyumlu ve sağlam bir önderlik ancak pratik mücadelenin örgütlenmesi içinde yaratılacaktı. Nitekim ileri görevleri yeni omuzlayan yoldaşlar bu görevlere uyum sağlamada zorluk çekmektedirler. Bürokrat ve yozlaşmış, iş yapmayan ve iddiasız önderlikten devrimci örgütü çıkmayacağını derinden kavrayan KP-İÖ, daha işin başında bu konuda işi sıkı tutarak, sağlam ve deneyli bir önderlik organı oluşturmayı ilk görev olarak gördü ve buna uygun davranmaya çalıştı. Ağzı çok laf yapan ve devrimci enerjisi zayıflamış ve bürokratça davranış içerisinde olan önderlik zihniyetinin mücadeleye oldukça zarar verdiğini ve buradan olarak ta KP-İÖ'nün sağlam bir örgüt olarak gelişip, ilerlemesi için bu tür önderlik zihniyetinden hızla uzaklaşmanın acili yetine dikkat çekerek, öncelikle sağlam bir önderlik oluşturmayı hedeflemiştir.

KP-İÖ önderliği başından itibaren ayrılık sürecini sağlıklı bir zemin üzerinde yükseltemeye çalıştı. Sorunun özü olan görüş ayrılıkları üzerinde tartışmayı yoğunlaştırmaya özel bir önem veren KP-İÖ önderliği dürüstlüğü önde tutarak davrandı. Ve burjuva çürümüşlüğüyle ayak oyunlarına geçit vermedi. Devrimciliği hızla kirlenen ve bütün varlığını bizim üzerimizde şekillendirmeye çalışan MLKP'nin, çürümüşlüğüne ve inanç yitimine karşı sağlam devrimciliği yükseltmek gerekiyordu. Bunu yapacak olan da başta KP-İÖ önderliği ve üyeleri olacaktı. Onların kararlılığı ve fedakar tutumları, kendini ortaya koyuşları, İnşa'nın nasıl bir örgüt olarak gelişeceğinin ipuçlarını veriyordu.

Nitekim KP-İÖ kurucusu yoldaşlar canla -başla çalışarak, yoktan var ederek beş- on yılda yaratılamayanlar altı aylık süreçte yaratıldı. Beş on yıldır örgüt çalışması olan birçok örgüt KP-İÖ'nün bu kısa süredeki başarısını yakalayamadı. KP-İÖ önderliği öncelikle daha geniş kesimlere seslenmek ve devrimci politikalarımızı yığınlara taşımak için “Direniş Yayını” örgütledi. Direniş ilk örgütlendiği dönemde birçok yoldaş periyodun aylık olmasını, yoksa çıkmasının oldukça zor ve güç olacağını belirtmelerine karşı sıcak savaşım içinde olan yoldaşlarımız yükselişe doğru akan sınıf savaşımına ve örgütsel alanda var olan dağınıklığa son vermek için Direniş'in düzenli çıkarılması kararlaştırmışlardır.

Direniş KP-İÖ'nün hem ajitasyon-propagandasını yapacak ve hem de ilk dönemlerde örgütlenmenin kolektif aracı olacaktı. Nitekim Direniş bir kurum olarak örgütlendi ve çıkarıldı. Çok az sayıdaki yoldaşın büyük enerjisi ve çalışkanlığı sayesinde sektirmeden çıkan Direniş önüne koyduğu görevleri yerine getirme ve dürüst politika ve doğru, devrimci çözümlerin yığınlara taşınması ve yeni güçlerin saflara kazanılması için yapacağını yaptı. Güncel gelişmelere müdahale etme ve perspektif sunmada, teorik derinliğiyle yol göstermede yayınlandığı günden itibaren devrimci rolünü oynamıştır.

Direniş, yalnız günceli yakalama, çözümler sunma ve teorik derinliğiyle kadrolara yol gösterici olmanın yanında, devrimciliğin ayakta tutulması için örgütsel sorunları işleme ve hemen her kesime yönelik devrimci çözümler ileri sürmesiyle de ilgiyle okunan ve ulaştığı kesimler üzerinde derin etkiler bırakan bir yayın değil, aynı zamanda dergi biçimiyle de olumlu tepkiler alan bir dergi de oldu. 20 yıllık örgütleri ve bunların kadro gücü, maddi olanaklarını dikkate aldığımızda Direniş'ten geri oldukları görülmektedir. O kadar kadro gücüne rağmen çıkan dergi ve gazetelerin düzeyi Direniş'in gerisinde kalmaktadır. Bu bakımdan Direniş devrimci hareketin gerçekliğini yakalamış ve bütün bunlara devrimci çözümleriyle ilerlemeye çalışan bir konumda durmaktadır. Bugün Direniş bütünüyle kendi olanaklarımız ve gücümüzle çıkmaktadır.

Kurumlaşmak bakımından önemli adımlar atılmış ama bunların yetersiz olduğu bir gerçek. Teknik donanımın güçlendirilmesi gerekiyor. Yine Direniş çevreler ve ilişkilerinden yazı, resim, öykü makale vb. desteğin süratle örgütlenmesini zorunlu kılıyor. Aynı zamanda Yazı Kurulu'na yeni yoldaşların hazırlanması ve bu konuda özel eğitime yönelinmesi gerekiyor. Bugün gelinen yerde artık Direniş'in zamanında çıkışı örgütlü bir hale getirilmiştir. Yani bu alanda asgari bir kurumlaşma da yakalanmıştır.

Direniş'in yığınlara taşınması direniş de merkezi yapılmaktadır. Belirli alanlar merkez alınarak buralara yönelinmektedir. KP-İO’ nün inşası sürecinde Direniş'in çok büyük rolü olacaktır. Yığınlara ulaşma ve sınıfta devrimci sarsıntı yaratarak KP-İÖ'ye yönelmeleri ancak Direniş sayesinde olacaktır. KP-İÖ ilk hedef olarak işçi ve emekçilerin yoğunlaştığı ve devrimcileşmenin hızla yaşandığı alanları öne çıkardı ve buralarda siyasal çalışmalarını geliştirmeye yöneldi.Yeni güçlerle örgütlenip, ilerletilmeye çalışılan bu çalışmada verim alma elbette düşük olacaktır. Ama yine de bu alanda umduğumuzun üzerinde bir gelişme yakalamayı başardık.

…Önemli sayıda direniş düzenli kitlelere ulaştırıldı. Dağıtım elden yapıldığı için birçok yeni insanla ilişki kuruldu. Bunların bazıları örgütlü hale getirildi. Bazıları ise okuyucu düzeyine yükseltildi. Her dönem MLKP'nin iğrenç saldırılarıyla yüz yüze kalan yoldaşlar bütün bu aşağılık saldırılara karşı yine de bildikleri doğru yolda yürümekten geri durmadılar. Hemen her eylem ve yürüyüşte az sayıda da olsa yer alan yoldaşlar, bu eylemlerde örgütümüzü tanıtma ve yanlış imajı kırmak bakımından devrimci rol oynadı. MLKP'nin yalanları kitle eylemlerine katılımlarımız sayesinde tuzla buz oldu. Yığınlar ve devrimci çevre üzerinde “acaba KP-İÖ nereye kadar gidecek”, sorularına pratiğimiz yanıt oldu. Ve bu işin bir ciddiyeti olduğunu gören diğer devrimci akımlar MLKP'nin yalanlarına daha yakından şahit oldular. Direniş'in hem zengin içerikli ve hem de 15 günlük periyotla ve zamanında çıkması MLKP oportünizminin yalanlarını açığa serdiği gibi bizleri yakinen takip edenleri de pratikte bizlerle buluşmaya yöneltti. Nitekim birçok arkadaş bu süreçte saflarımıza katılarak KP-İÖ ile birlikte çalışmaya koyuldular. Değişik alanlardaki birimler faaliyetlerimizi örgütlü bir hale getirmeye yöneldi. İşçi, gençlik ve semt çalışmasında olumlu ilerlemeler sağlandı ya da bütün bu çalışmalar için ön hazırlıklara yönelindi. Ulaştığımız kitleler ve devrimciler üzerinde olumlu bir etki bırakıldı. Ve yeni güçlerin saflara kazanılmasının yolu açıldı. İşin daha önemlisi KP-İÖ'nün ilişkilerinin ezici çoğunluğu yeni ilişkilerdir. Bu yönüyle olumlu bir durum yaratıldığını ayrıca belirtmeliyiz. Semt çalışmalarında kitlelere yönelik çalışmalar, pankart asma, yazılama yapma, illegal bildiri çıkarma eylemlerimizin yanında zaman zaman kitle toplantıları ve kitle eylemlerine katılarak çevrenin devrimci çalışmaya daha aktif katılımı ve duyarlılıklarının artışı sağlanmaktadır.

Teorik pratik çalışmalarımızın yoğunlaşması, açık ve yürekli bir devrimci savaşım yürütülmesi birçok küskün insanın kendine gelmesini ve devrimci görevlere sıkıca sarılmasını koşullamıştır. Gözle görülür ve elle tutulur başarılar ve çalışmalarda samimiyet ve istikrar bizleri takip eden ama hala tereddüt içinde olanların hızla saflarımızda birleşmesini sağlamıştır. Bu yetkin ve deneyli yoldaşların KP-İÖ ile birleşmeleri çalışmalarımıza ivme kazandırıcı olmuştur. Tam da bu koşullarda MLKP varlığımıza yönelik iğrenç bir komploya girişmiştir. Yoldaşlarımızı kaçırarak, pusuda katlederek KP-İÖ'yü fiziki olarak ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Aynı zamanda korkunç bir dedikodu kampanyası başlatılmış ve polise hizmet edecek yönlü KP-İÖ'nün yönetici kadrolarının adları polise verilmiş ve değişik yerlerde yoldaşlar kaçırılarak ortadan kaldırılmaya yönelinmiştir... Tam bu süreçte KP-İÖ önderliği bütün görev MLKP’nin saldırılarını geri püskürtmek ve yeni saldırılara girişmek için her yanıyla yeraltına çekilme ve güçleri yeniden düzenlemek olarak kararlaştırmıştır. Olası gelişmelere karşı tedbirler almıştır. Pratik varlığımızı yok olma pahasına inanç ve ısrarla koruyacağımız karar altına alınarak hareket edilmiştir. Bu kararlılığımızı gören MLKP saldırıları daha ilerilere taşınmasını göze alamamıştır. Ant'daki olayın ardında işlerin daha farklı bir noktada gelişeceğini ve işin esas hedefinin MLKP'nin provokatör önderleri olduğunu görenler pervasız saldırılarında bir dönem de olsa vazgeçmek zorunda kalmışlar, kadro ve tabanlarını yalanlarla aldatmayı sürdürmüşlerdir.

Yaklaşık altı aydır bu saldırılar yeni biçimler altında sürmesine, onlarca yoldaşa karşı-devrimci şiddet kullanılmasına rağmen yine de Hareket kökenli insanların bir bölümünde de olsa bu çürümüşlüğe başkaldırmamaları özel olarak irdelenmesi gereken bir olay olarak önümüzde durmaktadır. Bu sorunun özel olarak irdelenip, birçok yönünü açığa çıkarıp, gereken deneylerin damıtılarak, geriye dönüş sorunlarına bir de bu pencereden yaklaşılması gerekiyor. Neden insanlar dün ak dediklerine bugün kara diyebildiler. Neden dün şiddetle karşı oldukları “devrimcilere şiddet kullanılmaz” ilkesi ayaklar altına alındı. Tüm bunların çok yönlü olarak yargılanıp, ortaya çıkarılması gerekiyor. İnsanlar çok kısa bir sürede nasıl bu kadar çürümüş, yalancı ve sahtekar olabilirler. Türkiye devrimi diye bir derdi kalmamış olanlar, nasıl olur da vurucu güç olarak öne sürülüp, bunların zayıflıkları üzerine politika oluşturulur. Gerçeklerden kaçmış olanlar, Türkiye'de çalışma alanlarını terk edenler, “ben korkuyorum”, “ülkeye dönemem” diyenler ve ülkede devrimci görevlerden korkarak kaçanlar, dahası bu zaaflılar ordusu, nasıl oldu da bir gecede MLKP'li oldular. Nasıl oldu da MLKP’li yöneticiler bu zaaflılar takımının eline silah tutuşturarak saldırıların başında yürümelerini sağlayabildi. Bütün bunların çok boyutlu olarak açığa çıkarılması gerekiyor. Aynı şekilde bütün bunların Türkiye toplumuyla ilgisi nedir? Ve kişilik oluşumundaki problemlerin bağımsız kişilik oluşumunda ne gibi etki yaptığı ya da yapacağını daha derinden kavrayarak ortaya çıkarmalıyız.

Çalışmalarda hemen ayrışmaya gitmenin önemli problemler yaratacağı gerekçesiyle işçi, gençlik, kadın ve semt çalışmasının şimdilik iç içe yürütülmesinin gereğine dikkat çeken GMK, legal/illegal çalışma arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine özel bir önem verilmesi üzerinde durdu. Bu iki çalışma arasındaki ilişkilerin daha bugünden sağlıklı bir zemin üzerinde yürütülmesine dikkat çeken GMK, güvenlikli çalışmanın örgütümüzün geleceği bakımından büyük önem taşıdığını, yerleşim ve diğer sorunların hızla çözülmesinin acili yeti üzerinde durarak, bu konulara ilişkin bir dizi önlemler ve kararlar aldı. Açık yerlerin kullanılmasında önemli dikkatsizlik ve ilkesizliklerin yaşandığını, bu duruma müdahale edilmeden ve gereken itina gösterilmeden, örgütün güvenliğinin denetim altına alınmasının oldukça güç olduğu vurgulandı. Bu konuda güvenliği riske eden yoldaşlar özel olarak eleştirilip, uyarıldılar. Hiç bir yoldaşın örgüt güvenliğini hiçe sayıcı sorumsuz davranışlar içinde olamayacağına dikkat çekilerek, faydacı yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğine vurgu yapıldı. Örgüt öderliğinin düşman saldırılarından korunmasının, örgütün sürekliliği ve geleceği bakımından büyük önem taşıdığı ve örgütümüzün yeniden inşasının sağlıklı bir ortamda gelişmesi bakımından tayin edici bir rol oynayacağı gerçeğinden hareketle, tüm yoldaşların polis saldırıları, işkencede devrimci tutum ve güvenlikli çalışma konularında eğitilmeleri ve bu konuya ilişkin acil olarak eğitici bir broşürün hazırlanması kararlaştırıldı.

KADROLAŞMA
KP-İÖ'nün ML görüşlerinin maddi bir güç haline gelebilmesinin çizgiye uygun kadrolar yetiştirmekten geçtiği bir gerçektir. İlk görevimiz kadrolaşmaktır. Var olan yoldaşların seviyesini yükseltmenin, daha enerjik bir çalışmaya seferber etmenin ve kazandığımız yeni güçleri hızla devrimci kavgaya katmanın, bu kavga içinde kadrolaşmanın sorunlarımızın başında geldiği bir gerçektir. Devrimci mücadelede ciddi bir gelişme yaşanıyor. Hızlı bir devrimcileşme söz konusu olmasına karşın, devrimci komünist hareket bu gelişmeyi göğüsleyecek bir çalışma temposu içinde değil. Devrimci hareket kitlelere güven verip, devrimci gelişmeye müdahale ederek ileri fırlayacak bir konumda değil. Kitle faaliyetinde başarısız ve kendi çalıp, kendi oynayan bir devrimcilik devrimci hareketi içe kapanıklılığa itiyor. Bugün ise emekçi yığınlara güven ve onların ihtiyaçlarına yanıt veren, kendini kabullendirmiş bir devrimci hareket yaratılmış değil. Müthiş bir dağınıklık ve tembellik, devrimci hareketi olması gereken noktanın çok gerisinde tutuyor. Bunda devrimci hareketin çapsız önderliğinin belirleyici bir rol oynadığını vurgulamalıyız. Devrimci harekette korkunç bir seviye düşüklüğü yaşanıyor. Ve çıkışsızlık sürecin tipik hastalığı olarak devam ediyor. Teori ve pratik uyumsuzluğu derinleşerek sürüyor. Orta öğrenim gençliği üzerinde yükseltilen devrimci hareket, kitle çalışmasından kopuyor. İşçi sınıfı, semt emekçileri ve kadınlar arasındaki çalışmada süreklilik sağlanabilmiş değil. Aynı şekilde faşist teröre karşı anti-faşist mücadele ve askeri çalışmalar doğru hedefler alınarak faşist hareketin gelişmesinin önüne bir barikat çekilebilmiş değil. Alanlar adeta bakir toprakları andırıyor. Devrimci hareket bilinen şeyleri tekrarlamaktan öte güçlü bir çıkışla bütünleşmiyor. Bu bakımdan örgütlenip, ileri atılmamız için ortam uygun. Ama bu ortama müdahale edecek, çizgimize göre yetişmiş kadrolara ihtiyaç var. Az sayıdaki deney ve tecrübe sahibi yoldaşın kadro yetiştirilmesinden, daha aktif bir hale getirilmelerinin yanında, değişik eğitim araçları devreye sokularak kadrolaşmada bütün olanaklar denenmelidir. Eğitim çalışmalarında her ara kullanılmalıdır. Direnişte çıkan temel yazılar birimlerde ciddiyetle okunmalıdır. Yani şekilde basit dille anlatılmış eğitim broşürlerinin hızla devreye sokulması, daraltılmış biçimiyle kadrolaşma toplantılarının yapılması gerekiyor. Her yoldaş ve birim çıkan yayınlarımızı eğitim aracı olarak kullanmalı ve bu konuda gevşekliğe aman verilmemelidir. Hızlı gelişme vaat eden yoldaşlar için özel eğitim programları uygulanmalıdır.

Eğitim çalışmalarının başlatılıp, sürdürülmesi mutlaka sağlanmalı, deneylerimizin damıtıldığı sonuçlar kadro eğitiminde gerektiği gibi kullanılmalı ve bu çalışmalar sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Bu çalışmada örgütçü kadrolar yetiştirmeye özel bir önem vermeliyiz. Ve bir kaç ajitatör-propagandacı yetiştirerek, bu yoldaşların AA'larda her yere girip, çıkmaları sağlanmalıdır. Yeni dönemi kadrolaşmak için değerlendirmeli ve kadroların bilinçlerini olabildiğince hızla yükseltmeliyiz. Hedef bu dönemde daha çok kadrolaşmak olacaktır.

TEORİK EKİN YAYINLANMASI
Bu alanda önemli bir üretimsizliğin olduğu biliniyor. Türkiye devriminin pratik ihtiyaçlarından kopuk olarak yapılmaya çalışılan teorik çalışmalar, fazla ilgi çekici olmadığı gibi, aynı zamanda önemli bir ideolojik dağınıklık ve kafa bulanıklığı yaşayan devrimci kadroların da önünü açıcı olmuyor. Teorik dogmatizm ile tasfiyecilik teorinin geliştirilememesiyle yan yana duruyorlar. Her iki eğilimin tepelenmesiyle teorinin önüne dikilen barikat aşılacak, üretimsizlik ve Marksizm'in geliştirilmesi ihtiyaçlarına yanıt verilecektir. Elbette bütün bunların yapılması başta kendi zaaf ve yetmezliklerimizi kılıç darbesiyle aşmaktan geçiyor. Türkiye devriminin örgütleyicilerinin yanıtı ve tezlerimizin temellendirilmesi, pratik mücadelenin ihtiyaçlarını yanıtlayacak bir devrimci teorik çalışmanın yapılması acil bir görev olarak önümüzde duruyor. “Birçok ağır yükün altında buna da zaman ayırmak doğru mu?” diyen yoldaşlar çıkacaktır. Ama bu bakışın yanlış olduğunu belirtmeliyiz. Bunun için şimdilik üç aylık periyotla teorik bir ekin çıkartılması anti-Marksist akımlarla hesaplaşmak bakımından önem taşıyor. Aynı şekilde geçmişten günümüze değişik sorunlara ilişkin değişik zamanlarda yayınlanan yazıların kitap serisi olarak yayına hazırlanması da büyük bir önem taşıyor. Bu görevin de zaman geçirilmeden yerine getirilmesi gerekiyor.

DAHA FAZLA KİTLELERE ULAŞALIM
Devrim kitlelerin eseri olduğuna göre, bu sözün maddi bir güç haline gelmesi için bütün gücümüzle kitle çalışmalarına yönelmeli ve bu alanda var olan tembellik ve miskinliğe karşı cepheden savaş açmalıyız. Yayınlarımız olabildiğince geniş kitlelere taşınmalıdır. Bu konuda çıktığımızdan bugüne tutturduğumuz yol olan zamanında kitlelere ulaşma yönlü çabalarımız arttırılarak sürdürülmelidir. Hemen her eylemde gücümüz oranında var olmalı ve şiarlarımızla etkinliklerde yer almalıyız. Her alanı kullanarak kitlelere ulaşmalı, yeni ilişkiler yaratmalı, en basit bir olaydan hareketle kitlelere ulaşmayı örgütleyebilmeliyiz. Bu tür bir çalışma tarzı kitle çalışmamızın önemli bir bileşkeni olmalıdır. Her eylemde ve her çelişkiden yararlanarak kitlelere açılmasını bilen bir çalışmayla tutukluk ve bu alandaki diğer zaaflar bizzat pratik mücadelenin içerisinde aşılmalıdır. Unutulmamalı ki kitlelere gitmeyen, onlara güven vermeyen kadrolarla kitle çalışması yapılamaz.

GMK bütün bunları dikkate alarak KP-İÖ'nün yeniden inşasında kitlelere içinde eriyen, onların öncüsü olan bir kadro tipi şekillendirmeye özel bir önem vermektedir. KP-İÖ bu konudaki olumsuzlukların aşılması için yoğun bir denetin kuracaktır. Kitlelere ulaşmayan, onlarla kaynaşmasını bilmeyen, yayınlar zamanında onlara ulaştırmayan, iyi ve kötü günde onlarla birlikte olmayı beceremeyen kişiler, KP-İÖ'nün gerçek savaşçıları olamazlar. Tembellik ve miskinlik içinde, etrafındaki gelişmelerden fazla etkilenmeyen ve mevcut duruma cepheden saldırmayan kadro tipi ne devrimci bir örgütün bileşeni olabilir ve ne de örgütü iktidar için dövüşe sokabilir. O halde iktidar için dövüşen ve kendisini ortaya koyan her yerde ve her alanda kitlelerle kaynaşan bir kadro tipi yaratmak, önümüzdeki sürecin baş görevleri arasında durmaktadır. İlerlemek ve misyonu- muza uygun bir örgüt yaratmak bu amacımızı kopartıp almaktan geçiyor.

KP-İÖ GELİŞMEYİ PRATİK MÜCADELEDE GÖRDÜ
KP-İÖ, kurulduğundan itibaren devrimci pratiğin gelişmenin dinamosu olduğu gerçeğinden hareketle, olduğu kadarıyla ve olduğu ölçüde güçlerini pratiğe sürdü. MLKP ve düşmanın engelleme ve aşağılık saldırılarına karşı umduğumuzdan daha hızlı bir gelişme kat etti. Yoktan var ederek, olmaz denileni başaran KP-İÖ, ülke çalışmalarında aktif sorumluluk ve görev omuzlayan yoldaşlar, saldırılardan yılmadan ve çelikleşmiş olarak çıktılar. KP- İÖ kurulduğundan itibaren gücü ve olanakları ölçüsünde kitle eylemlerine katıldı, yer aldı. MLKP'nin yeni kazandığımız ilişkilerin evlerini basarak, eylemlerde saldırarak ve pusu atıp döverek bizden uzaklaştırma yönlü aşağılık saldırılarına rağmen, KP-İÖ'nün geride bıraktığımız süreçte eylem gücü ve pratiğe müdahalesi ve kitle ilişkilerindeki gelişimi beklenenin üzerinde olmuştur. Eğer bu normal bir ortamda olmuş olsaydı KP-İÖ gücünü ikiye katladı. Günlerce yayın dağıtımında bile köşe kapmaca oynayarak, kitlelere her koşulda ulaşma çabası içinde olan yoldaşlar tehdit, şantaj ve pusulara, iğrenç anti-propagandalara karşın gecelerini gündüzlerine katarak devrimci doğrultuda ilerlemememizi sağladılar. Önümüzdeki süreçte pratiğe müdahalede yoğunlaşarak girmek ve güncel gelişmelerin tam içinde olmak, yeni örgütler oluşturarak, daha atak bir çalışma içinde olmak gerekiyor. Diğer alanlardaki ilişkilerin daha örgütlü bir hale getirilmesi için uygun araç ve yöntemler düşünülmüştür. Bütün bunlar hızla yapılmalı, Direniştekiler bu konuda daha aktif bir hale getirilmelidirler.

SONUÇ OLARAK
Yoldaşlar, KP-İÖ zor dönemi geride bırakmıştır. Acabalar, tribünde seyretmeler dönemi bitmiştir. Aynı zamanda MLKP oportünizminin fiziki ve iğrenç saldırılarına karşı dövüşerek ilerleneceği pratik olarak kanıtlanmıştır. Dahası sırat köprüsünde başarıyla geçiş tamamlanmıştır. Özellikle yurtdışında da ayrılığın ilk günlerinde aktif gözükenlerin saldırıların hemen ardından geriye çekilmeleri ya da geri adım atmaları moral değerlerimiz üzerinde olumsuz bir baskılanma yaratmıştır. Fakat bütün bunlar devrimci iradi vuruşlarla aşılmış ve misyonumuza uygun bir çalışma örgütlenerek ileri atılmanın koşulları yaratılmıştır. Artık acabalar, neler olacak gibi gerici yaklaşımlar aşılmıştır. Süreklilik ve sistemlilik arz eden ve gücümüzün bir kaç misli üzerinde yapılan devrimci çalışmalar, ulaştığımız kitleler ve devrimci çevreler üzerinde olumlu etkiler bırakmıştır.

Bu süreçte başka akımlarda saflarımıza katılan ve aktif olarak devrimci görevleri üstlenenler olduğu gibi, hiç bir akımla ilişkisi olmayan birçok yeni ilişki kazanılmıştır. Ve bunlar bir biçimde kalıba dökülerek, daha aktif görevler içine çekilmeye çalışılıyor. Kadro yetersizliğinden dolayı birçok alana ulaşmakta zorluk çekiliyor. Aynı zamanda dışındaki yerlere açılmada aceleci olmamak gerçeğini düşünerek, her tarafa yumruk sallama yerine belli merkezlerde yoğunlaşarak ilerlemeyi hedefliyoruz. Sağlıklı ve uzun erimde başarılı gelişmenin böyle bir çalışma ve perspektifle yakalanacağını düşünüyoruz. Direniş'in dağıtımının daha da genişletilmesi ve haber yanının güçlendirilmesi gerekiyor. Aynı zamanda eğitim dizileri devam etmeli ve teorik ekin yayınlanması örgütlenmelidir. Aynı şekilde ajitasyon ve propaganda araçlarının çeşitlendirilmesi gerekiyor. Hemen her konuya ilişkin görüşlerimizin yayınlanması ve okuyucularımızın bilinç düzeylerinin yükseltilmesi gerekiyor. Diğer akımlarla olan farklılıklarımız açık ve net olarak ortaya konulmalıdır. İdeolojik mücadele önümüzdeki süreçte yoğunlaştırılmalıdır. Devrimci saflarda müthiş bir yozlaşma ve siyasal gerilik yaşanıyor. Bu da devrimci hareketi her yönüyle geriye itici oluyor. Bu durumun asılması için gereken araçlar devreye sokularak yozlaşma ve çürümeye karşı müdahale etmeliyiz. Bunun ilk adımı da hem pratik devrimci çalışmalarımızı geliştirmek ve hem de teorik cephede güçlü bir karşı koyuşun örgütlenmesidir. Elbette bütün bunları kendi gücümüz ve olanaklarımız içinde yapacağımız başta bilinmelidir.

Yine önümüzdeki süreç taze kan alımının hızlanacağı bir süreç olacaktır.
Kendini ortaya koymuş, disiplinli, aldığı görevleri yerine getiren ve az çok ML çizgimizi bilen yoldaşlar örgütümüze kadro olarak alınmalı ve bu konularda zaaf ve yetersizlikleri olanlar eğitilerek hazırlanmalıdırlar. Kadrolaşmak için eğitim çalışmaları hızlandırılmalı ve uygun yol ve araçlarla kadro yetiştirmeye özel bir yönelme sağlanmalıdır. Bu konuda hazır olarak kadrolaştıracağımız birçok yoldaş var. Bunlar eğitip, kalıba dökülerek hızla kadrolaştırılmalıdır.

Açık ve kapalı çalışmalar sıkıca birbirine bağlanmalı ve gizlilik kurallarına harfiyen uyulması yönündeki zaaflara ve kararsızlıklara karşı sistemli bir savaşım yürütülmelidir. Belli alanlarda somut hedeflere yönelinmeli ve bu konudaki beklentilere zaman yitirilmeden yanıt verilmelidir.

Bu alanda da önemli bir mesafe katledildiği ve asgari bir örgütlenme ve olanakların hazırlandığı bir gerçek. Geriye bu alanda gereken iradenin gösterilerek, mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt olacak gelişmenin yakalanması kalıyor. Örgütümüz bu alanda da söylediğini pratiğe dökecek devrimci irade ve kararlılığa sahiptir.

Yine önümüzdeki süreç, bizim göstereceğimiz kararlı ve mücadeleci çizgiye bağlı olarak, MLKP saflarında hızlı kopuşları beraberinde getirecektir. MLKP bir koalisyonu andırmaktadır. Bu koalisyonun uzun süre devam etmesi olanaksızdır. Dört eğilimi, anti-demokratik baskılarla bir arada tutmanın burjuva partilerde bile olanaksız olduğu bir ortamda, MLKP’nin bu kadar çürüme ve yozlaşmasından sonra bu eğilimleri zora ki bir arada tutması olanaksızdır. Bu süreçte Hareket kökenli kadroların bir bölümünün bize yönelmelerinin engellenmesi için MLKP önderliğinin yeni saldırı ve provokasyonlara girişmesi olasıdır. Bütün bunları dikkate alarak adımlarımızı hızlı ama kararlı bir şekilde atmamız gerekiyor. MLKP’de çözülüş mutlaka yaşanacaktır. Bu çözülüşü durdurmak için yeni gerekçeler ileri sürmekte kendini alamayan MLKP'nin provokatör ve oportünist önderliği, kadro ve tabanı şimdi de “'Kongre'yi bekleyin, Kongre'de hesap sorun” demagojisiyle oyalamaya ve devrimci kopuşun önünü almaya çalışıyor. Ama bu da uzun süre devam etmeyecektir. Yalan üzerine kurulu MLKP politikası ve birliği, doğru politikalar önünde erimeye mahkumdur. Yeter ki bizler iddiamıza uygun bir devrimci pratik çalışma geliştirmeyi başaralım. Gerisi çorap söküğü gibi gelmekte gecikmeyecektir.

Geleceğe umutla bakmakta haklıyız. Ve şimdiye kadar yaptıklarımız, bundan sonra yapacaklarımızın garantisi olacaktır. KP-İÖ önderliği kendi gücüne, örgüte ve bir avuç olmasına karşın mangal yürekli yoldaşlara güveniyor. Türkiye işçi sınıfı ve emekçi yığınlara güveniyor. Ve “Hareket”imizin ML ideolojisi ve devrimci geleneğinin bütün zorlukları aşacağına güveniyor. Bizlere güven duyan kadro ve sempatizan yoldaşlara, emekçilere layık olacağımıza söz veriyor ve KP-İÖ’yü layık olduğu öncü konumlara taşıyacağız.
Temmuz - 1998
KP-İÖ I. Konferans Belgeleri'nden

Hiç yorum yok: