19 Ocak 2020 Pazar

Hrant Dink: “Gelsinler, biz onlara yalnız gazetelerimizi göstereceğiz”

“Eğer bir gün ölürsem ve benim için Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap halkından yiğit emekçiler üzülür de, cenazelerime gelirse, işte o zaman TKP/ML ile gurur duyarım. Beni bir devrimci gibi yetiştirdiği için.” (Hrant Dink)
Hrant Dink'in hayatı eşi Rakel ile tanışmasından TKP/ML üyeliğine yetiştirme yurtlarından gazeteci kimliğine kadar gecen yoğun trafik 53 yıl sonra menfur bir cinayetle son buldu.

Günlerdir gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink var. Hayatı yakın çevresi fikirleri siyasi mücadelesi anlatılıyor genellikle. 

Peki, Hrant Dink kimdir? 15 Eylül 1954 sabahı Malatya'da Ermeni ve Alevilerin yaşadığı Çavuşoğlu mahallesinde tatlı bir telaş yaşanır. Ebenin kapıda görünmesiyle tedirginlik yerini sevince bırakır; çünkü daha sonra ismi Hrant olacak bir erkek çocuk gelmiştir dünyaya... Sarkis ve Gulvart cifti ilk çocuklarına Ermenicede “Canlı ateş” anlamına gelen Hrant ismini verir. Çiftin ikişer yıl arayla iki çocukları daha olur. Baba Sarkis Dink mütevazi bir terzidir Malatya'da... Çevreye kendini tanıtırken "Haşim" ismini kullanır. 

Malatya'da Terzi Haşim olarak nam salar zaten bir süre sonra... O Malatya Gürünlü, adı tek gül anlamına gelen anne Gulvart da Sivas Kangallıdır. Terzi Haşim kumar müptelasıdır. Kazandığı parayı kumarda kaybeder hep. Yetmeyince de sağdan soldan borç alır. Öyle bir zaman gelir ki kazandığı parayla borçlarını da ödeyemez. En son çare Malatya'dan kaçmaktır. Terzi Haşim de öyle yapar zaten. Esi ve çocuklarıyla soluğu İstanbul’da alır.

Büyük şehirde yeni bir hayata başlar aile. Terzi Haşim Malatya'da kalmıştır artık. İstanbul’da Sarkis Dink ismiyle çıkar ortaya... Ancak Dink çifti boşanınca aile parçalandığı gün çocuklar dramatik bir olayla karşı karşıya kalır. Dayının evinin önünde anne, anneanne, yengeler pencereden “Babanıza gidin” diye seslenirken baba sokağın köşesinde “Oraya gidin” işareti yapmaktadır. En büyüğü 7 yaşında üç çocuk bu tavır karşısında bilinmedik bir yöne doğru koşar. 

Üç gün sonra Kumkapı’da bir balıkçı sepetinin içinde aç sefil ve perişan halde uyurken bulunurlar. Sonraki mekanları Gedikpaşa'daki Ermeni Yetimhanesi olur. Hrant Dink kendi hayatını anlattığı mecmualarda yetimhaneye gidişlerini şöyle hikâye ediyor: “İstanbul’a geldikten bir yıl sonra annem ve babam ayrıldı. Üçkardeş ortada kaldık. Bizi dedem götürüp Gedikpaşa Ermeni Yetimhanesi’ne verdi. Ondan sonra hayatim hep yatılı okullarda geçti. Annem okulumuza yakın bir yerde ev kiraladı gelirdi hep görüşürdük. Benim okula gelip isler yapardı hafta sonları çamaşır falan yıkar onlara yardım ederdi. Böylece bize yakın olurdu. Yaşlılıklarında annem ve babamı barıştırdık. Ama bu uzun olmadı sonra öldüler.”

Hrant Dink'in hayatında dede faktörü on plandadır. Kitap okuyan 7 yabancı dil bilen dedesinden çok şey aldığını soyluyor hatıralarında Dink: “Benim okuyup sorgulamama bir nebze de olsa dedem sebep olmuştur. Çok okurdu. Ben de kardeşlerimden farklı olarak okumayı seçtim. Kardeşlerim okumak istemediler.” Kardeşleriyle birlikte daha sonra Tuzla'daki Ermeni Çocuk Kampı’na gider Hrant Dink. Artık büyümüştür. Kampa Türkiye’nin değişik yerlerinden Ermeni çocuklar getirilmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu karış karış gezen Hrant Güzelyan isimli papaz Cizre'de Ermeni Varto Aşireti olarak bilinen aşiretin çocuklarını Tuzla'ya getirmek için harekete geçer. Aşiret reisi Siyament Yagbasan olmuş ve 13 çocuğu ortada kalmıştır. Güzelyan bunlarla birlikte aşiretin 25 çocuğunu alıp Tuzla'ya getirir. Bu çocukların arasından biri kamptaki herkesin dikkatini çeker. En çok da Hrant Dink’in. Sadece Kürtçe konuşabilen bu küçük kız ileride Hrant'in esi olacak Rakel'den başkası değildir. Hrant Dink kampta ona sahip çıkar ve Ermenice öğretir.

TKP/ML için Fırat adını alıyor
Bu sırada Dink diğer Ermeni yetimhanelerinde ve yatılı okullarında belletmenlik yapmakta bir yandan da okula devam etmektedir. Bir sure sonra Üsküdar Surp Hac Lisesi yatılı kısmından “Disiplinsizlik” gerekçesiyle atılır. Okulunu bitirmek için kaydını Şişli Lisesi’ne aldırır ve buradan mezun olur. Tuzla’ya geri döndüğünde Rakel’de büyümüştür artık. Hrant 20, Rakel 14 yaşındadır ve bir yıl sonra genç aşıklar evlenir. Nikahlarını da papaz Hrant Güzelyan kıyacaktır.

Üniversite eğitimi için İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümü’nde okumaya başlar. Bu dönemde illegal radikal sol örgütlerle tanışır. Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) çizgisine giren Hrant Dink’in hayatı da, adı da bu süreçte değişir. TKP/ML’nin yanında Ermeni gençler TİKKO’nun içinde de bulunmaya başlamışlardır. Bakırcıyan'dan sonra Hrant da arkadaşı Stefan'la sol örgütlere katılma kararı alır. Ermeni olmaları işlerini zorlaştırmasın diye Hrant - Fırat, Stefan - Murat, Armanek ise Orhan adını alır.

70’lerin siyasal ortamında, illegal bir Marksist-Leninist örgütün (TKP/ML) saflarında mücadele veren iki yakın arkadaş Hrant ve Armenak, siyasal faaliyetlerinden ötürü Ermeni toplumu zarar görmesin diye mahkemeye başvurarak isimlerini Fırat ve Orhan diye değiştirirler. Armenak Bakırcıyan artık Orhan Bakır’dır. Hrant kısa süre içinde örgütlülüğün uzağına düşerken Armenak TKP/ML’nin Merkez Komitesi’ne kadar yükselir

Hrant Dink, Zooloji Bölümü’nü bitirdikten sonra biyoloji felsefesinde akademik kariyer yapmak ister ancak kursu açılmayınca bu isteği yerine gelmez. Bunun üzerine tekrar üniversite sınavına girip felsefe bölümüne kayıt olur; ama burayı da yarıda bırakır. Hayatına kaldığı yerden devam eder. Dink'in önünde artık askerlik meselesi vardır. Denizli'de piyade olarak vatani görevini yerine getirirken çavuş yapılmadığı için hep içerlenecektir. Sekiz ay askerlik yapan Dink girdiği çavuşluk sınavından 100 almasına rağmen rütbe takılmayınca yatakhaneye çekilip uzun bir aradan sonra ilk kez uzun uzun ağladığını söyler. Askerden dönen Dink iki erkek kardeşiyle birlikte yayınevi ve kırtasiye işine girer. Diğer yandan da esi Rakel ile birlikte yetiştikleri Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetmeye başlarlar. Anadolu'nun değişik yerlerinden getirilen Ermeni çocukları bu kampta eğitilir. Kamp değişik amaçlar için kullanıldığı gerekçesiyle 21 yıl sonra kapatılır.

Dink yazı yazmaya bazı Ermeni Cemaat gazetelerinde ufak kitap eleştirileri yaparak başlar. Ancak bu işin böyle olmayacağını aynı zamanda Türkiye’deki Ermenilerin sesini duyurmak için 5 Nisan 1996'da haftalık Ermenice-Türkçe yayımlanan Agos gazetesini çıkarır. Dink’e göre Agos Türkiye’nin demokratikleşmesinde önemli rol oynadığı gibi “Kayıp Ermenileri” de buluşturuyordu. Tehcir ile birlikte “Emanet çocukların” torunları soyağacında gizlenen gerçekleri öğrenip harekete geçiyordu. Dink konuyla ilgili olarak bir sohbette şöyle diyordu: “Bazen günde 5-6 mesaj alıyoruz. İnsanlar birbirlerini buluyor. Ermeniler her yerden varlıklarını hissettirmeye başlıyorlar. Agos bunda önemli bir araç olduğu için mutluyuz.”

Gazetecilikte sivri dil kullanmayı yeğleyen Hrant Dink, Agos'ta yayımlanan Ermeni kimliği ile ilgili yazı dizisi nedeniyle Ekim 2005'te Türklüğe hakaretten 6 ay hapis cezası alır. “Cezam onaylanırsa bu ülkeyi terk ederim” diyen Dink bütün bunlara rağmen Fransa'da “Ermeni Soykırımı”nın inkarını suç sayan yasa tasarısı karşısında da durmayı da bilir. Dink'e göre Ermeni meselesi bu topraklarda oluşmuştu ve yine bu topraklarda çözülmeliydi. Diaspora tarafından Erivanci olmakla suçlanan Dink diasporanın Erivan üzerinde hakimiyet kurma isteğini eleştirip bunun yanlış olduğunu savunuyordu. “Benim halkım binlerce yıl bu topraklarda yaşadı ama şimdi burada halkım yok, kültürüm yok. Bunun adı da soykırımdır” görüsünü savunan Dink'in hazmettiği nokta ise bu konuda Türkiye’nin başkaları tarafından suçlanmasıydı. 

İki yıl önce Kanadalı Ermeni asıllı yönetmen Atom Agoyan tarafından çevrilen “Ararat” filmine karşı çıkan Dink “Bu film Türkler ve Ermeniler arasındaki bu sorunun rahat ve olgun bir şekilde konuşulmasına hizmet etmekten uzak” demişti. Film üzerine “Ermenilerin toprak talebi var mı” sorusuna Hrant Dink “Evet bizim bu topraklarda gözümüz var ama sahip olmak için alıp götürmek için değil gömülmek için” demiş ve sonrasında her konuşmasına bu düşüncesini ilave etmişti. Bu topraklarda gömülmek isteyen Dink 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15 sularında, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halaskargazi caddesi üzerindeki binası önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Rakel Dink, "Armenak" belgeselinde; Dersim bölgesine faaliyet yürütmeye giden Armenak Bakırcıyan'ın Hrant'a "Sen gelme Rakel var" dediğini söylüyordu. Armenak bir TKP/ML kadrosu olarak ölümsüzleşti, Hrant da yiğit bir gazeteci olarak.

Hiç yorum yok: