tag:blogger.com,1999:blog-9022512898990497242024-03-04T21:11:32.718-08:00Komünist Parti-İnşa Örgütü (KP-İÖ)KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.comBlogger223125tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-25066389282943612102022-08-27T05:03:00.001-07:002022-08-27T05:03:46.117-07:00Kemal Yazar Cesurdu, Mertti, Faşizme Karşı Kaya Gibi Sertti Bir Gün Geldi ki Yoldaşım Dediklerince Hain Bir Pusuda Katledildi.!<p> <span style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem;">Tarih yaprakları 27 Ağustos 1996’yı gösterdiğinde Almanya'nın-Duisburg kentinde MLKP çetelerince katledildi. Kemal Yazar yoldaşı kaybedeli 26 yıl oldu. Kemal yoldaş Erzurum'un Tekman ilçesinde yoksul bir Kürt Alevi aile çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçüklüğü Tekman’da geçti. Yoksulluk ailesinin İstanbul’a göç etmesinin ardından Kemal Yoldaş da İstanbul’un varoşlarında yaşama tutunmaya çalıştı.</span></p><div style="font-family: inherit;"><div class="" dir="auto" style="font-family: inherit;"><div class="gt60zsk1 ez8dtbzv r227ecj6 d2hqwtrz" id="jsc_c_12c" style="font-family: inherit; padding: 4px 16px 16px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw b6ax4al1 gem102v4 ncib64c9 mrvwc6qr sx8pxkcf f597kf1v cpcgwwas m2nijcs8 hxfwr5lz k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" dir="auto" style="color: var(--primary-text); display: block; font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;"><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Hem çalıştı ve hem de devrimci mücadeleyi kavga içinde öğrendi ve bilendi. Yokluk ve yoksunlukların özgürlük kavgayla yenileceğini anladığında TKP-ML Hareketinin saflarında mücadeleye katıldı. İstanbul mücadelenin kalbiydi bir yerde. Devrimci mücadelenin kalbi bu kentte grevler, direnişler, başkaldırılar yaşanmıştı. Fabrika fabrika, semt semt, emperyalizme, faşizme karşı direnişler yaşanmıştı. İşçiler ve emekçiler haklarını almak ve korumak için tarihe not düşen Kavelden 15-16 Haziranlara uzanan direnişlere tanıklık etmişti.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Her sokağında bir devrimcinin kanı dökülmüştü. Gecekondu direnişleri, okul işgalleri, silahlı çatışmalar, faşist kuşatmanın kırılmasında hep İstanbul ilkler arasında yer almıştı. Onun içindir ki mücadelenin merkezi bir kentti İstanbul. Kemal yoldaş işte demirin suyunu alıp çelikleşmesi gibi bu zorlu savaşım içinde çelikleşti ve hemen her eylemde yer alarak, başı dik, anlı açık halkına ve devrim davasına yaraşır bir yaşam ve mücadele içinde oldu</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Ey kavgamızın güzel kenti İstanbul sen nelere gebesin! Sen nelere muktedir değilsin ki. Sen de şahitsin devrim ve sosyalizmin zaferi uğruna kellesini koltuğuna verip komünist yürekleriyle destan yaratanlara. Sende İstanbul’da işkencede ölümü kucaklayan Meral Yakar yoldaşın, elde silah son mermisine kadar çatışarak şehit düşen Ahmet Muharrem Çiçek, Atilla Özkan, İrfan Çelik, Maksut Tepeli, Mustafa Tunç, Hüseyin Toraman, Hasan Çiçek ve diğer yoldaşların silahını omuzlayarak, onların yarım bıraktıklarını tamamla azmi ve coşkusuyla ileriye Yüreğimizdeki bütün sırlar sende gizliydi İstanbul. Demokrasi ve özgürlük çığlıkları gün geçtikçe yankılanıyordu İstanbul’un surlarında. Dalga dalga yayılıyordu en dip kenardaki kimsesiz yoksul mahallelere kadar. Ali haydar Yıldız, İbrahim Kaypakkaya’da ölümü hiçe sayan devrimde ısrar eden direniş haykırışları, ardından Münir, Yücel, Ali, Kilis şehitleri ve diğer şehit yoldaşlarla sürmüştü.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Bir ananın dilinde tilili, bir çocuğun minik parmaklarında zafer işareti, bir genç kızın Nevroz ateşi çevresindeki halayı ve bir delikanlının panzere fırlattığı taşın öfkesiyle bu şehrin sokaklarında yaşamıştı Kemal yoldaş. Ve artık bir kıvılcımla başlayıp dalga dalga büyüyen devrim ve sosyalizm çığlığıyla tanışmıştı Kemal’in yüreği. Yürek kafesi İstanbul’a sığmıyordu artık. Komünizm savaşçılarına platonik bir aşk gizeminde yüreğindeki kor ateşle bağlanmıştı. O'nun için hedef tamamdı.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Bu devrim ve sosyalizm davaya kilitlenmek ve sonuna kadar devrim maratonunda yer almaktı..</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Kemal yoldaş hem çalışıyor ve hem de kavganın pratiğinde öğreniyordu. Öğrendikçe, yoksulluk ve sefaletin, baskı ve zulmün yere çalınması için, ateşli bir yürek çarpıntısının şiddetli bir başlangıcı oluyordu. Nasıl ki Kerem’in sevdası içine sığmamışsa, Kemal yoldaşı ki de öyle olmuştu. Şehit yoldaşlardan devralınan bayrak inat ve ısrarla zafere taşınmalıydı. Elden ele dolaşarak dikilmeliydi devrimin tepelerine. Bunun için örgütlü olmak, bunun için sosyalist bilinçle donanmış olmak ve engelleri tanımaz bir hatta yürümek gerekiyordu.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Kemal yoldaş mücadelenin gelişip güçlendiği ve yığınsal bir karakter kazandığı 1970'lerin ortalarında TKP-ML Hareketi’nin saflarında yerini aldı. Mücadele içinde kendisini eğitti ve militanlığı, cesurluğu ve gözüpekliğiyle işçi sınıfının yoğun olduğu ve fabrikalarla kuşatılmış olan yoksulların yaşadığı Alibeyköy sırtlarında, grevlerde, gecekondu direnişlerinde, askeri eylemlerde öne çıktı. İstanbul da hemen her eylem ve direnişte gözünü kırpmadan yerini alan Kemal yoldaş kitleleri örgütleme ve hareket geçirmede de olgun tavırlarıyla sivrilip öne çıkanlardandı. Önce Alibeyköy ve çevresinde sonra halkaları genişleyip büyüyen örgüt sorumluluğunu üstlenerek profesyonel devrimci çalışmaya başladı. Bundan sonrası yaşamını tümüyle devrimci kavgayı büyütmeye hasretti. Kısa bir sürede coşkusu, morali, fedakarlığı ve cesaretiyle gençlerin yoldaşlarının güvendiği, düşmanın korktuğu bir militanı haline geldi</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">12 eylül askeri faşist darbesinde de düşmanın eline esir düştü ve Metris zindanında yattı, zindan direnişlerinde aktif olarak yer aldı ve 5 yıllık mahpusluğun ardında daha da bilenerek çıktı zindanda. Tahliye olduğunda bir çok kişi yeniden aynı zorlukları yaşamam korkusu nedeniyle mücadeleden kaçırırken kemal yoldaş dışarıda yaprak kıpırdamaz ve devrimciliğin sınandığı dönemde, dışarıya adımını atar atmaz tereddüt duymadan daha bilinçli ve deneyimleri olarak kaldığı yerden örgüt çalışmalarına koştu. İstikrarlı ve iddialı bir komünist militan olarak, dağılmış ve tasfiyeciliğin ölüm çukuruna yatırılmış olan örgütün yeniden ayağa kaldırılması için devrimci çalışmanın içine daldı.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Örgüt çalışmaları belli bir düzey kazandıktan sonrası, artık yıllarca yüreğinde taşıdığı hasretine kavuşma zamanı gelmiştir diyerek, askeri çalışmaların ayrıştırılması ve sürece militanca müdahale edilmesi gerektiği yaklaşımını ortaya koyarak, Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilmesini ifade eden M18 (Mayıs18) adıyla askeri çalışmalarının örgütlenmesinde aktif olarak yer görev aldı. Birçok askeri eylemler örgütledi, düşmanla defalarca silahlı çatışmaya girip ve her defasında pusularda sıyrılıp çıkmasını başardı. Soğukkanlılığı, cesareti ve militanlığıyla eylemlerin başarıya taşınmasının sürükleyicisi oldu.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Yine askeri çalışmaların devam ettiği bir sürçte düşmanın saldırılarıyla yüz yüze kaldı ve evi kuşatıldığında son mermisine kadar çatışarak ağır yaralı olarak düşmana esir düştü. Bir kez daha işkencede düşmanı yenilgiye uğratmanın hazzını yaşayarak polisin öldü dediği bir zamanda devrim için yaşama devam dedi.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Zindanda devrimin onurunu yüksek tutan Kemal yoldaş TKP-ML Hareketinin önderliğine yuvalanmış oportünist revizyonistlerin gerçek yüzünü burada daha yakında gömdü, tanıdı ve birlik sürecine mesafeli yaklaşan yoldaşların başında yer aldı.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Birlik sürecin son raunduna doğru yol alındığı dönemde tahliye olan Kemal yoldaşı oportünistler yurtdışına çıkartarak başlarından savmak istiyorlardı. Kemal yoldaş İzmir’de dışarıya çıkarken yakalandı ve bir kez daha düşmanın ağır işkencelerine karşı komünist direnişi gösterdi. Kısa bir sürecin ardından tahliye olan Kemal yoldaş, İzmir çalışmalarından görevlendirildi. Ve Birlik Kongresi delege seçimlerinde başkaları tarafından aday gösterilmesine karşın, birliğe inanmadığı ve bunun sağlıklı biz zemin üzerinde tartışılarak gerçekleşmediği gerekçesiyle karşı çıkarak, delege seçimlerinde aday olmadı. 1994 eylül ayında MLKP- K kurulduğunda Kemal yoldaş MLKP-K sürecine katılmadı ve örgütle bağlarını kopardı. O biliyordu ki MLKP-K yamalı bir bohçaydı ve farklı ideolojik duruş içinde olanların uzun vadede birlikte yürümeleri söz konusu olmazdı.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Nitekim öyle de oldu. Yaklaşık bir yıl sürecin ardından TKP-ML Hareketin temel politikaları ve sosyalist değerleriyle donanmış olan bir grup komünist, MKLP- K’nın yozlaştığını ve küçük burjuva bir çizgi ve pratiğe kapaklandığını, sosyalist program ve politikalarda, örgütsel ilkelerde uzaklaşarak darbeciliğe yöneldiğini söyleyerek komünist hareketin yeniden vücuda getirilmesi için 21 ağustos 1995’de Komünist Parti-İnşa Örgütünü (KP-İÖ) kurdular.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Kemal yoldaş KP-İÖ’ nün kuruluşunu öğrendiğinde mutlu oldu ve ardında yoldaşlarla ilişki kurarak süreç ve gelişmeleri izledi, tartıştı ve Şubat 1996 yılında KP-İÖ saflarına katıldı. KP-İÖ’nün yeniden örgütlenip ayağa dikilmesi için canla başla çalıştı ve İstanbul’da yeni ilişkiler yarattı. Bir yandan düşmanın saldırıları öte yandan MLKP önderliğin ihanet yüklü karşı devrimci saldırıları altında</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">iKP-İÖ ilerlemeye çalıştı. MLKP önderliği KP-İÖ'yü kuran ve saflarından yer alan yoldaşlar hakkında" örgüt yıkısı" gerekçesiyle ölüm kararları aldılar.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">MLKP'nin hakkında ölüm fetvası verdiği yoldaşlardan birisi de Kemal Yazar yoldaştı. Alibeyköy de bir yoldaşları kaçırıp katletme amaçlı saldırıda Kemal yoldaş çeteci saldırıya gelenlerle konuşup onları ikna etmeye çalışacak kadar iyi niyetli ve hoşgörü içindeydi. MLKP’liler, KP- İÖ ile tartışmaktan kaçtıkları gibi, PDA-Aydınlık, PKK,</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">DHKP-C, TDKP'nin karşı devrimci yöntemlerini temel alarak <span style="font-family: inherit;"><span style="font-weight: 600;">kontracıları aratmayacak saldırılara girişti. </span></span>İstanbul da silahla dergi bürosunu basarak yoldaşları yaraladıkları gibi, bürodaki eşyaları kırıp döktüler, ölüm listeleri yayınladılar, 3 yoldaş zoraki kaçırılıp rehin tutularak işkenceci faşist polislerin yöntemlerini kullandılar, evlere-işyerlerine, araçlara baskın yapıp, pusularda yoldaşları ucu çivili ve demir sopalarla dövdüler, ve hamile kadın yoldaşlara bıçak vurdular. Mitinglerde yoldaşlara saldırarak polise saldırı için davet çıkardılar ve provokasyon yaptılar. Adeta her yerde faşist terör estirdiler ve faşist gazetelere, Ülkü Ocaklarına, MHP’ye taş atmayanlar, KP-İÖ'ye yönelik 69 karşı devrimci eylem gerçekleştirdiler. Kuşku yok ki bunda amaç MLKP oportünist önderliğinin yüzündeki maskenin yere düşmesini engellenmekti. MLKP önderliği bu karşı-devrimci saldırılarını gizlemek için yalan üzerine,yalan ürettiler, hem suçlu hem de güçlü rolünü oynamaya çalıştılar. Alibeyköy de bir yoldaşı kaçırmaya giden ve evi kuşatan MLKP’liler olduğu halde, utanmadan "KP-İÖ’lerin yolda giden MLKP’lilere saldırdıklarını" söylemekten geri durmadılar. Alibeyköy olayında silahı ilk kullanan MLKP’liler olduğu ve Kemal yoldaşın bu olayda hiçbir biçimde silah kullanmadığı ve silah kullanmak zorunda kalanlar başka bir bölgede gelip tesadüfen orada bulunan yoldaşlar olduğu halde MLKP önderliği hayali senaryolar çizerek, kara propaganda yaparak Kemal yoldaşı katletmek için gerekçe yaratmaya çalıştılar..</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Nitekim olayların arttığı dönemde Kemal yoldaş yurtdışı çalışmalarını toparlamak için dışarıya gönderildi. Suçlu MLKP yalanda medet uman ve kirli kara propaganda da PDA-Aydınlığı aratmayan MLKP önderliği Kemal yoldaşı iyi tanıyorlardı. Kemal yoldaşın yurtdışına çıkmasında paniğe kapılarak, yoldaşa yönelik suikast kararını uygulamaya soktular. Faşist diktatörlüğün, işkencelerde ve çatışmalarda katledemediği bu yiğit komünisti bir zamanlar yoldaş dediği oportünist MLKP önderliğinin talimatıyla tetikçilerde tarafından 27 ağustos 1996 günü Almanya’nın-Duisburg kentinde hunharca katledildi ve bir başka yoldaş yaralandı..</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Kemal yoldaş KP-İÖ’ nün önderliğinde yer alan ve çalışkanlığı, cesareti ve militanlığıyla gittiği yerlere devrimci hava taşıyan, onlara moral veren yürekli bir komünist önderdi. Kuşku yok ki, Kemal yoldaşın erken kaybı, KP-İÖ çalışmaları için önemli bir boşluk yarattı. Yılların zorlu kavgası içinde pişmiş, her bakımdan denenip, sınanmış bir yoldaşın yerini doldurmak öyle kolay değildi. Ama KP-İÖ, Kemal yoldaşın boşluğunu kapatmak için canla başla çalıştı ve onun bizlere devrettiği devrim bayrağını yukarıda tutmak için çalıştı. Girişken, iddialı, mücadeleye tutkuyla bağlı olarak dinamik bir kişiliği, örgütlü mücadelede Kemal yoldaşı doğal olarak da öne çıkardı. Kemal yoldaş kişiliği, esas olarak da devrimci niteliği çarpıcı olan ve pratikçiliği öne çıkan bir önder kadromuzdu. Pratikleşerek mücadelenin sürekli geliştirilmesini önüne koyan bir tarzın sahibiydi. KP-İÖ açısından mücadelenin geliştirilmesi her zaman yeni insanlar kazanma, örgütleyip mücadeleye sevk etme olduğundan, hareketimizin mücadele tarzına en Kemal Yazar yoldaş hain bir pusuda katledileli tam 26. yıl oldu. Bu 26 yılda yaralarımızı yalnızca kabuk bağladı, ama hiçte iyileşmedi. Örgüte ve devrime daha fazla hizmet edeceği bir zamanda MLKP'nin kariyerist önderliğinin talimatıyla pusuda katledildi. Katledilmesinin üzerinde 26. yıl geçmesine karşın Onu her gün andık ve ondan öğrenmeye çalıştık. Kemal yoldaşı hunharca katledenler ve katletme kararı verenlerin birçoğu mücadelenin dışında, bireysel yaşamlarını sürdürürken, Kemal yoldaş saygı ve sevgiyle anılmaya devam ediliyor. "Ey dünya, ey halkım, ey insanlık, ey can yoldaşlarım! İşte vuruldum" diyor Kemal yoldaş.</span></div><div class="mfn553m3" style="font-family: inherit; margin-bottom: 8px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw k1z55t6l oog5qr5w tes86rjd pbevjfx6" style="color: var(--primary-text); font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; line-height: 1.3333; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">Ağustos'un ılık bir gecesinde 'elveda' diyorum sizlere. Elveda kavgam. Elveda halkım. Elveda yoldaşlarım. Elveda yüreğimdeki gizemli şehir İstanbul, Avrupa. Kaypakkaya ile başladı bu sevda İrfan, Münir, Ali, Yücel, Altılar, Kemal, Ali Ekber, Necla, Fahri ve diğerleriyle kavga aşkın yüzü oluncaya dek devam edecektir. Kemal yoldaş, bıraktığın silahını omuzlayıp, geride bıraktığın bayrağı en yükseğe dikinceye dek durmayacağımıza, başta devrim için canlarını veren ölümsüzlerimize layık olacağımıza söz veriyoruz. Anın daima sosyalizm mücadelemize ışık olacaktır.</span></div></span></div></div><div class="om3e55n1" id="jsc_c_12d" style="font-family: inherit; position: relative;"><div class="om3e55n1" style="font-family: inherit; position: relative;"><div style="font-family: inherit;"><div style="font-family: inherit;"><div class="om3e55n1" style="font-family: inherit; position: relative;"><div class="om3e55n1" style="font-family: inherit; padding-top: 295.05px; position: relative;"><div class="lq84ybu9 hf30pyar s8sjc6am" style="font-family: inherit; inset: calc(0% + 0px) calc(50% + 1.01px) calc(0% + 0px) calc(0% + 0px); overflow: hidden; position: absolute;"><a aria-label="Bir 1 kişi ve açık hava görseli olabilir" class="qi72231t o9w3sbdw nu7423ey tav9wjvu flwp5yud tghlliq5 gkg15gwv s9ok87oh s9ljgwtm lxqftegz bf1zulr9 frfouenu bonavkto djs4p424 r7bn319e bdao358l fsf7x5fv tgm57n0e jez8cy9q s5oniofx m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk dnr7xe2t aeinzg81 srn514ro oxkhqvkx rl78xhln nch0832m cr00lzj9 rn8ck1ys s3jn8y49 g4tp4svg o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 jl2a5g8c f14ij5to l3ldwz01 aglvbi8b icdlwmnq z6erz7xo on4d8346 s8sjc6am myo4itp8 ekq1a7f9 stxxomeh" href="https://www.facebook.com/photo/?fbid=188934986829951&set=pcb.8302445053131490&__cft__[0]=AZXqDW9INccVPW4MRlaAfBlAmcLI97wAoV5R-LpEj_vImtWa2UfEJZ41uOL2RH6cXJFlukhLTneMQPAV6SV4vetzdavQ9PiZ3rlUmocBPOR0d7A_z7i_8JpJwGXT5ot9pkbTSvqe8qoyAn8ck9Hw-5Rs8diIVkLtkKbg9uLV3s2DMU8p3zJhR8lgCqCurrAc4Ks&__tn__=*bH-R" role="link" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; align-items: stretch; border-bottom-color: var(--always-dark-overlay); border-left-color: var(--always-dark-overlay); border-radius: inherit; border-right-color: var(--always-dark-overlay); border-style: solid; border-top-color: var(--always-dark-overlay); border-width: 0px; box-sizing: border-box; color: #385898; cursor: pointer; display: inline-block; flex-basis: auto; flex-direction: row; flex-shrink: 0; font-family: inherit; inset: 0px; list-style: none; margin: 0px; min-height: 0px; min-width: 0px; outline: none; padding: 0px; position: absolute; text-align: inherit; text-decoration-line: none; touch-action: manipulation; transform: none; user-select: none; z-index: 0;" tabindex="0"><div class="hf30pyar lq84ybu9" style="font-family: inherit; overflow: hidden;"><div class="nuz1ool1 lq84ybu9 hf30pyar om3e55n1" style="font-family: inherit; height: 0px; overflow: hidden; padding-top: 294.05px; position: relative;"><div class="s8sjc6am ekq1a7f9" style="font-family: inherit; height: 294.05px; left: 0px; position: absolute; top: 0px; width: 294.05px;"><img alt="" class="z6erz7xo on4d8346 pytsy3co s8sjc6am myo4itp8 ekq1a7f9 mfclru0v" referrerpolicy="origin-when-cross-origin" src="https://scontent-ams2-1.xx.fbcdn.net/v/t39.30808-6/300856764_188934976829952_8041523575250403090_n.jpg?_nc_cat=100&ccb=1-7&_nc_sid=5cd70e&_nc_ohc=8i5-45u0TaEAX9CIyR-&_nc_ht=scontent-ams2-1.xx&oh=00_AT-9b6r1T0VeFqw1c0iBmjHF62YAarWDg9pFlwPOLaGYzA&oe=630E2396" style="border: 0px; height: 294.05px; inset: 0px; position: absolute; width: 294.05px;" /></div></div><div class="ekq1a7f9 myo4itp8 s8sjc6am l10tt5db on4d8346 bdao358l z6erz7xo r8vnayig a05blw6y" style="border-bottom: 1px solid var(--media-inner-border); border-top: 1px solid var(--media-inner-border); box-sizing: border-box; font-family: inherit; inset: 0px; pointer-events: none; position: absolute;"></div></div><div class="o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 z6erz7xo on4d8346 jkp44r48 l10tt5db s8sjc6am myo4itp8 ekq1a7f9 pym4i58u ldembo95 mwa1sm0y" data-visualcompletion="ignore" style="border-radius: inherit; font-family: inherit; inset: 0px; opacity: 0; pointer-events: none; position: absolute; transition-duration: var(--fds-duration-extra-extra-short-out); transition-property: opacity; transition-timing-function: var(--fds-animation-fade-out);"></div></a></div><div class="lq84ybu9 hf30pyar s8sjc6am" style="font-family: inherit; inset: calc(0% + 0px) calc(0% + 0px) calc(0% + 0px) calc(50% + 1.01px); overflow: hidden; position: absolute;"><a aria-label="Fotoğraf açıklaması yok." class="qi72231t o9w3sbdw nu7423ey tav9wjvu flwp5yud tghlliq5 gkg15gwv s9ok87oh s9ljgwtm lxqftegz bf1zulr9 frfouenu bonavkto djs4p424 r7bn319e bdao358l fsf7x5fv tgm57n0e jez8cy9q s5oniofx m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk dnr7xe2t aeinzg81 srn514ro oxkhqvkx rl78xhln nch0832m cr00lzj9 rn8ck1ys s3jn8y49 g4tp4svg o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 jl2a5g8c f14ij5to l3ldwz01 aglvbi8b icdlwmnq z6erz7xo on4d8346 s8sjc6am myo4itp8 ekq1a7f9 stxxomeh" href="https://www.facebook.com/photo/?fbid=188935026829947&set=pcb.8302445053131490&__cft__[0]=AZXqDW9INccVPW4MRlaAfBlAmcLI97wAoV5R-LpEj_vImtWa2UfEJZ41uOL2RH6cXJFlukhLTneMQPAV6SV4vetzdavQ9PiZ3rlUmocBPOR0d7A_z7i_8JpJwGXT5ot9pkbTSvqe8qoyAn8ck9Hw-5Rs8diIVkLtkKbg9uLV3s2DMU8p3zJhR8lgCqCurrAc4Ks&__tn__=*bH-R" role="link" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; align-items: stretch; border-bottom-color: var(--always-dark-overlay); border-left-color: var(--always-dark-overlay); border-radius: inherit; border-right-color: var(--always-dark-overlay); border-style: solid; border-top-color: var(--always-dark-overlay); border-width: 0px; box-sizing: border-box; color: #385898; cursor: pointer; display: inline-block; flex-basis: auto; flex-direction: row; flex-shrink: 0; font-family: inherit; inset: 0px; list-style: none; margin: 0px; min-height: 0px; min-width: 0px; outline: none; padding: 0px; position: absolute; text-align: inherit; text-decoration-line: none; touch-action: manipulation; user-select: none; z-index: 0;" tabindex="0"><div class="hf30pyar lq84ybu9" style="font-family: inherit; overflow: hidden;"><div class="nuz1ool1 lq84ybu9 hf30pyar om3e55n1" style="font-family: inherit; height: 0px; overflow: hidden; padding-top: 294.05px; position: relative;"><div class="s8sjc6am ekq1a7f9" style="font-family: inherit; height: 294.05px; left: -61.025px; position: absolute; top: 0px; width: 416.1px;"><img alt="" class="z6erz7xo on4d8346 pytsy3co s8sjc6am myo4itp8 ekq1a7f9 mfclru0v" referrerpolicy="origin-when-cross-origin" src="https://scontent-ams4-1.xx.fbcdn.net/v/t39.30808-6/301883757_188935023496614_8739663340312288488_n.jpg?_nc_cat=105&ccb=1-7&_nc_sid=5cd70e&_nc_ohc=wih2K9VsZzcAX8AKzcl&_nc_ht=scontent-ams4-1.xx&oh=00_AT_7reSb99NYXTnovV0Peo365KV1WSANZNO56B4A00SRgw&oe=630E899C" style="border: 0px; height: 294.05px; inset: 0px; position: absolute; width: 416.1px;" /></div></div><div class="ekq1a7f9 myo4itp8 s8sjc6am l10tt5db on4d8346 bdao358l z6erz7xo r8vnayig a05blw6y" style="border-bottom: 1px solid var(--media-inner-border); border-top: 1px solid var(--media-inner-border); box-sizing: border-box; font-family: inherit; inset: 0px; pointer-events: none; position: absolute;"></div></div><div class="o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 z6erz7xo on4d8346 jkp44r48 l10tt5db s8sjc6am myo4itp8 ekq1a7f9 pym4i58u ldembo95 mwa1sm0y" data-visualcompletion="ignore" style="border-radius: inherit; font-family: inherit; inset: 0px; opacity: 0; pointer-events: none; position: absolute; transition-duration: var(--fds-duration-extra-extra-short-out); transition-property: opacity; transition-timing-function: var(--fds-animation-fade-out);"></div></a></div></div></div></div></div></div><div aria-hidden="false" class="hf30pyar lq84ybu9" style="font-family: inherit; overflow: hidden;"></div></div></div><div data-visualcompletion="ignore-dynamic" style="font-family: inherit; padding-left: 8px; padding-right: 8px;"><a class="qi72231t o9w3sbdw nu7423ey tav9wjvu flwp5yud tghlliq5 gkg15gwv s9ok87oh s9ljgwtm lxqftegz bf1zulr9 frfouenu bonavkto djs4p424 r7bn319e bdao358l fsf7x5fv tgm57n0e jez8cy9q s5oniofx m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk dnr7xe2t aeinzg81 srn514ro oxkhqvkx rl78xhln nch0832m om3e55n1 cr00lzj9 rn8ck1ys s3jn8y49 g4tp4svg jl2a5g8c f14ij5to l3ldwz01 icdlwmnq h8391g91 m0cukt09 kpwa50dg ta68dy8c b6ax4al1" href="https://www.facebook.com/groups/halkinbirligi.hb/post_insights/8302445053131490/?__cft__[0]=AZXqDW9INccVPW4MRlaAfBlAmcLI97wAoV5R-LpEj_vImtWa2UfEJZ41uOL2RH6cXJFlukhLTneMQPAV6SV4vetzdavQ9PiZ3rlUmocBPOR0d7A_z7i_8JpJwGXT5ot9pkbTSvqe8qoyAn8ck9Hw-5Rs8diIVkLtkKbg9uLV3s2DMU8p3zJhR8lgCqCurrAc4Ks&__tn__=*W-R" role="link" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; align-items: stretch; border-bottom-color: var(--always-dark-overlay); border-left-color: var(--always-dark-overlay); border-radius: 8px; border-right-color: var(--always-dark-overlay); border-style: solid; border-top-color: var(--always-dark-overlay); border-width: 0px; box-sizing: border-box; color: #385898; cursor: pointer; display: block; flex-basis: auto; flex-direction: row; flex-shrink: 0; font-family: inherit; list-style: none; margin: 0px; min-height: 0px; min-width: 0px; outline: none; padding: 0px; position: relative; text-align: inherit; text-decoration-line: none; touch-action: manipulation; user-select: none; z-index: 0;" tabindex="0"><div class="s9ok87oh bf1zulr9 s9ljgwtm lxqftegz frfouenu r7bn319e bonavkto djs4p424 bdao358l alzwoclg cgu29s5g i15ihif8 sl27f92c m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk aeinzg81 srn514ro rl78xhln om3e55n1 g4tp4svg i85zmo3j jl2a5g8c b0eko5f3 fwlpnqze il7dmu95" style="align-items: center; border-style: solid; border-width: 0px; box-sizing: border-box; display: flex; flex-direction: row; flex-grow: 1; flex-shrink: 1; font-family: inherit; justify-content: space-between; margin: 0px; min-height: 44px; min-width: 0px; padding: 0px 8px; position: relative; z-index: 0;"><div class="s9ok87oh bf1zulr9 s9ljgwtm lxqftegz frfouenu r7bn319e bonavkto djs4p424 bdao358l alzwoclg cgu29s5g i15ihif8 sl27f92c m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk dnr7xe2t aeinzg81 srn514ro oxkhqvkx rl78xhln nch0832m g4tp4svg i85zmo3j k88nbmki jl2a5g8c om3e55n1" style="align-items: center; align-self: stretch; border-style: solid; border-width: 0px; box-sizing: border-box; display: flex; flex-direction: row; flex-grow: 1; flex-shrink: 1; font-family: inherit; justify-content: space-between; margin: 0px; min-height: 0px; min-width: 0px; padding: 0px; position: relative; z-index: 0;"><div class="o9w3sbdw s9ok87oh bf1zulr9 s9ljgwtm lxqftegz frfouenu r7bn319e bonavkto djs4p424 bdao358l alzwoclg cqf1kptm cgu29s5g i15ihif8 sl27f92c m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk dnr7xe2t aeinzg81 oxkhqvkx nch0832m om3e55n1 g4tp4svg jg3vgc78 s1m0hq7j rj2hsocd" style="align-items: stretch; border-style: solid; border-width: 0px; box-sizing: border-box; display: flex; flex-direction: column; flex: 1 1 0px; font-family: inherit; justify-content: space-between; margin: 0px; min-height: 0px; min-width: 0px; padding: 12px 0px; position: relative; z-index: 0;"><div class="" style="font-family: inherit;"><div class="alzwoclg cqf1kptm siwo0mpr gu5uzgus" style="display: flex; flex-direction: column; font-family: inherit; margin-bottom: -5px; margin-top: -5px;"><div class="jroqu855 nthtkgg5" style="font-family: inherit; margin-bottom: 5px; margin-top: 5px;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw b6ax4al1 gem102v4 ncib64c9 mrvwc6qr sx8pxkcf f597kf1v cpcgwwas m2nijcs8 szxhu1pg hpj0pwwo sggt6rq5 tpi2lg9u d1w2l3lo ztn2w49o" dir="auto" style="color: var(--accent); display: block; font-family: inherit; font-size: 1.0625rem; line-height: 1.1765; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;">İstatistikleri Gör</span></div></div></div></div><div class="qjfq86k5 j0k7ypqs ihx95mk1 om3e55n1 lzubc330" style="align-self: flex-start; font-family: inherit; margin-bottom: 12px; margin-left: 12px; margin-top: 12px; position: relative;"><div class="i85zmo3j alzwoclg jl2a5g8c" style="align-items: center; display: flex; flex-direction: row; font-family: inherit;"><div class="jez8cy9q" style="flex-shrink: 0; font-family: inherit;"><span class="gvxzyvdx aeinzg81 t7p7dqev gh25dzvf exr7barw b6ax4al1 gem102v4 ncib64c9 mrvwc6qr sx8pxkcf f597kf1v cpcgwwas m2nijcs8 hxfwr5lz hpj0pwwo sggt6rq5 tes86rjd rtxb060y" dir="auto" style="color: var(--secondary-text); display: block; font-family: inherit; font-size: 1.0625rem; line-height: 1.1765; max-width: 100%; min-width: 0px; overflow-wrap: break-word; word-break: break-word;"><span class="b6ax4al1 lq84ybu9 hf30pyar om3e55n1 oshhggmv qm54mken tr46kb4q" style="display: block; font-family: inherit; overflow: hidden; padding-bottom: 1px; position: relative; text-overflow: ellipsis; white-space: nowrap;">74 Gönderi Erişimi</span></span></div><div class="iec8yc8l" style="font-family: inherit; margin-left: 4px;"><i class="gneimcpu oee9glnz" data-visualcompletion="css-img" style="background-image: url("https://static.xx.fbcdn.net/rsrc.php/v3/yV/r/-wbTOo8G5jc.png"); background-position: -126px -48px; background-repeat: no-repeat; background-size: 190px 238px; display: inline-block; filter: var(--filter-secondary-icon); height: 24px; vertical-align: -0.25em; width: 24px;"></i></div></div></div></div></div><div class="o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 z6erz7xo on4d8346 jkp44r48 l10tt5db s8sjc6am myo4itp8 ekq1a7f9 pym4i58u ldembo95 mwa1sm0y" data-visualcompletion="ignore" style="border-radius: inherit; font-family: inherit; inset: 0px; opacity: 0; pointer-events: none; position: absolute; transition-duration: var(--fds-duration-extra-extra-short-out); transition-property: opacity; transition-timing-function: var(--fds-animation-fade-out);"></div></a></div><div style="font-family: inherit;"><div class="hf30pyar lq84ybu9 ta68dy8c kpwa50dg lk0hwhjd cmg2g80i" data-visualcompletion="ignore-dynamic" style="border-radius: 0px 0px 8px 8px; font-family: inherit; overflow: hidden;"><div style="font-family: inherit;"><div style="font-family: inherit;"><div style="font-family: inherit;"><div class="om3e55n1" style="font-family: inherit; position: relative;"><div class="i85zmo3j rtxb060y alzwoclg k1z55t6l siu44isn oog5qr5w m8h3af8h rj0o91l8 kjdc1dyq p9ctufpz pvreidsc oxkhqvkx n68fow1o nch0832m mfycix9x" style="align-items: center; border-bottom: 1px solid var(--divider); color: var(--secondary-text); display: flex; font-family: inherit; font-size: 0.9375rem; justify-content: flex-end; line-height: 1.3333; margin: 0px 16px; padding: 10px 0px;"><div class="i85zmo3j alzwoclg cgu29s5g lq84ybu9 hf30pyar" style="align-items: center; background-color: white; color: #65676b; display: flex; flex-grow: 1; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; overflow: hidden;"><span aria-label="Buna ifade bırakanları gör" class="g4tp4svg" role="toolbar" style="font-family: inherit; z-index: 0;"><span class="i85zmo3j alzwoclg lcfup58g" id="jsc_c_12f" style="align-items: center; display: flex; font-family: inherit; padding-left: 4px;"><span class="rwcj441r l81i4mgl b0f3p4px bshgfmwz bfr0abcb bl7c5lgs mqfnz3g2 fo6lbr4k s9ok87oh s9ljgwtm lxqftegz bf1zulr9 gvytbark hh61tlkm ntrxh2kl jjmr0tki rkk71h3c rng1terr om3e55n1 otncrh77 j7qd3pol" style="border-bottom-color: var(--card-background); border-left-color: var(--card-background); border-radius: 11px; border-right-color: var(--card-background); border-style: solid; border-top-color: var(--card-background); border-width: 2px; font-family: inherit; height: 18px; margin-left: -4px; position: relative; width: 18px; z-index: 2;"><span class="ecpixwza mhjnt7z4 rvfj1fl6 f7gifjwl aglvbi8b rkk71h3c otncrh77" style="border-radius: 9px; display: inline-block; font-family: inherit; height: 18px; width: 18px;"><span class="f7rl1if4 adechonz f6oz4yja dahkl6ri axrg9lpx rufpak1n qtovjlwq qbmienfq rfyhaz4c rdmi1yqr ohrdq8us nswx41af fawcizw8 l1aqi3e3 sdu1flz4" style="align-items: inherit; align-self: inherit; display: inherit; flex-direction: inherit; flex: inherit; font-family: inherit; height: inherit; max-height: inherit; max-width: inherit; min-height: inherit; min-width: inherit; place-content: inherit; width: inherit;"><div aria-label="Beğen: 7 kişi" class="qi72231t o9w3sbdw nu7423ey tav9wjvu flwp5yud tghlliq5 gkg15gwv s9ok87oh s9ljgwtm lxqftegz bf1zulr9 frfouenu bonavkto djs4p424 r7bn319e bdao358l fsf7x5fv tgm57n0e jez8cy9q s5oniofx m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk dnr7xe2t aeinzg81 srn514ro oxkhqvkx rl78xhln nch0832m om3e55n1 cr00lzj9 rn8ck1ys s3jn8y49 g4tp4svg o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 fxk3tzhb jl2a5g8c f14ij5to l3ldwz01 icdlwmnq" role="button" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; align-items: stretch; background-color: transparent; border-bottom-color: var(--always-dark-overlay); border-left-color: var(--always-dark-overlay); border-radius: inherit; border-right-color: var(--always-dark-overlay); border-style: solid; border-top-color: var(--always-dark-overlay); border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline-flex; flex-basis: auto; flex-direction: row; flex-shrink: 0; font-family: inherit; list-style: none; margin: 0px; min-height: 0px; min-width: 0px; outline: none; padding: 0px; position: relative; text-align: inherit; touch-action: manipulation; user-select: none; z-index: 0;" tabindex="0"><img class="gewbibgg" height="18" role="presentation" src="data:image/svg+xml,%3csvg xmlns='http://www.w3.org/2000/svg' xmlns:xlink='http://www.w3.org/1999/xlink' viewBox='0 0 16 16'%3e%3cdefs%3e%3clinearGradient id='a' x1='50%25' x2='50%25' y1='0%25' y2='100%25'%3e%3cstop offset='0%25' stop-color='%2318AFFF'/%3e%3cstop offset='100%25' stop-color='%230062DF'/%3e%3c/linearGradient%3e%3cfilter id='c' width='118.8%25' height='118.8%25' x='-9.4%25' y='-9.4%25' filterUnits='objectBoundingBox'%3e%3cfeGaussianBlur in='SourceAlpha' result='shadowBlurInner1' stdDeviation='1'/%3e%3cfeOffset dy='-1' in='shadowBlurInner1' result='shadowOffsetInner1'/%3e%3cfeComposite in='shadowOffsetInner1' in2='SourceAlpha' k2='-1' k3='1' operator='arithmetic' result='shadowInnerInner1'/%3e%3cfeColorMatrix in='shadowInnerInner1' values='0 0 0 0 0 0 0 0 0 0.299356041 0 0 0 0 0.681187726 0 0 0 0.3495684 0'/%3e%3c/filter%3e%3cpath id='b' d='M8 0a8 8 0 00-8 8 8 8 0 1016 0 8 8 0 00-8-8z'/%3e%3c/defs%3e%3cg fill='none'%3e%3cuse fill='url(%23a)' xlink:href='%23b'/%3e%3cuse fill='black' filter='url(%23c)' xlink:href='%23b'/%3e%3cpath fill='white' d='M12.162 7.338c.176.123.338.245.338.674 0 .43-.229.604-.474.725a.73.73 0 01.089.546c-.077.344-.392.611-.672.69.121.194.159.385.015.62-.185.295-.346.407-1.058.407H7.5c-.988 0-1.5-.546-1.5-1V7.665c0-1.23 1.467-2.275 1.467-3.13L7.361 3.47c-.005-.065.008-.224.058-.27.08-.079.301-.2.635-.2.218 0 .363.041.534.123.581.277.732.978.732 1.542 0 .271-.414 1.083-.47 1.364 0 0 .867-.192 1.879-.199 1.061-.006 1.749.19 1.749.842 0 .261-.219.523-.316.666zM3.6 7h.8a.6.6 0 01.6.6v3.8a.6.6 0 01-.6.6h-.8a.6.6 0 01-.6-.6V7.6a.6.6 0 01.6-.6z'/%3e%3c/g%3e%3c/svg%3e" style="border: 0px; vertical-align: top;" width="18" /></div></span></span></span><span class="rwcj441r l81i4mgl b0f3p4px bshgfmwz bfr0abcb bl7c5lgs mqfnz3g2 fo6lbr4k s9ok87oh s9ljgwtm lxqftegz bf1zulr9 gvytbark hh61tlkm ntrxh2kl jjmr0tki rkk71h3c rng1terr om3e55n1 otncrh77 b0ur3jhr" style="border-bottom-color: var(--card-background); border-left-color: var(--card-background); border-radius: 11px; border-right-color: var(--card-background); border-style: solid; border-top-color: var(--card-background); border-width: 2px; font-family: inherit; height: 18px; margin-left: -4px; position: relative; width: 18px; z-index: 1;"><span class="ecpixwza mhjnt7z4 rvfj1fl6 f7gifjwl aglvbi8b rkk71h3c otncrh77" style="border-radius: 9px; display: inline-block; font-family: inherit; height: 18px; width: 18px;"><span class="f7rl1if4 adechonz f6oz4yja dahkl6ri axrg9lpx rufpak1n qtovjlwq qbmienfq rfyhaz4c rdmi1yqr ohrdq8us nswx41af fawcizw8 l1aqi3e3 sdu1flz4" style="align-items: inherit; align-self: inherit; display: inherit; flex-direction: inherit; flex: inherit; font-family: inherit; height: inherit; max-height: inherit; max-width: inherit; min-height: inherit; min-width: inherit; place-content: inherit; width: inherit;"><div aria-label="Üzgün: 1 kişi" class="qi72231t o9w3sbdw nu7423ey tav9wjvu flwp5yud tghlliq5 gkg15gwv s9ok87oh s9ljgwtm lxqftegz bf1zulr9 frfouenu bonavkto djs4p424 r7bn319e bdao358l fsf7x5fv tgm57n0e jez8cy9q s5oniofx m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk dnr7xe2t aeinzg81 srn514ro oxkhqvkx rl78xhln nch0832m om3e55n1 cr00lzj9 rn8ck1ys s3jn8y49 g4tp4svg o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 fxk3tzhb jl2a5g8c f14ij5to l3ldwz01 icdlwmnq" role="button" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; align-items: stretch; background-color: transparent; border-bottom-color: var(--always-dark-overlay); border-left-color: var(--always-dark-overlay); border-radius: inherit; border-right-color: var(--always-dark-overlay); border-style: solid; border-top-color: var(--always-dark-overlay); border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline-flex; flex-basis: auto; flex-direction: row; flex-shrink: 0; font-family: inherit; list-style: none; margin: 0px; min-height: 0px; min-width: 0px; outline: none; padding: 0px; position: relative; text-align: inherit; touch-action: manipulation; user-select: none; z-index: 0;" tabindex="0"><img class="gewbibgg" height="18" role="presentation" src="data:image/svg+xml,%3csvg xmlns='http://www.w3.org/2000/svg' xmlns:xlink='http://www.w3.org/1999/xlink' viewBox='0 0 16 16'%3e%3cdefs%3e%3clinearGradient id='a' x1='50%25' x2='50%25' y1='10.25%25' y2='100%25'%3e%3cstop offset='0%25' stop-color='%23FEEA70'/%3e%3cstop offset='100%25' stop-color='%23F69B30'/%3e%3c/linearGradient%3e%3clinearGradient id='d' x1='50%25' x2='50%25' y1='0%25' y2='100%25'%3e%3cstop offset='0%25' stop-color='%23472315'/%3e%3cstop offset='100%25' stop-color='%238B3A0E'/%3e%3c/linearGradient%3e%3clinearGradient id='e' x1='50%25' x2='50%25' y1='0%25' y2='100%25'%3e%3cstop offset='0%25' stop-color='%23191A33'/%3e%3cstop offset='87.162%25' stop-color='%233B426A'/%3e%3c/linearGradient%3e%3clinearGradient id='h' x1='50%25' x2='50%25' y1='0%25' y2='100%25'%3e%3cstop offset='0%25' stop-color='%23E78E0D'/%3e%3cstop offset='100%25' stop-color='%23CB6000'/%3e%3c/linearGradient%3e%3clinearGradient id='i' x1='50%25' x2='50%25' y1='81.899%25' y2='17.94%25'%3e%3cstop offset='0%25' stop-color='%2335CAFC'/%3e%3cstop offset='100%25' stop-color='%23007EDB'/%3e%3c/linearGradient%3e%3clinearGradient id='j' x1='50%25' x2='50%25' y1='0%25' y2='100%25'%3e%3cstop offset='0%25' stop-color='%236AE1FF' stop-opacity='.287'/%3e%3cstop offset='100%25' stop-color='%23A8E3FF' stop-opacity='.799'/%3e%3c/linearGradient%3e%3cfilter id='c' width='118.8%25' height='118.8%25' x='-9.4%25' y='-9.4%25' filterUnits='objectBoundingBox'%3e%3cfeGaussianBlur in='SourceAlpha' result='shadowBlurInner1' stdDeviation='1'/%3e%3cfeOffset dy='-1' in='shadowBlurInner1' result='shadowOffsetInner1'/%3e%3cfeComposite in='shadowOffsetInner1' in2='SourceAlpha' k2='-1' k3='1' operator='arithmetic' result='shadowInnerInner1'/%3e%3cfeColorMatrix in='shadowInnerInner1' values='0 0 0 0 0.921365489 0 0 0 0 0.460682745 0 0 0 0 0 0 0 0 0.35 0'/%3e%3c/filter%3e%3cfilter id='g' width='111.4%25' height='137.5%25' x='-5.7%25' y='-18.8%25' filterUnits='objectBoundingBox'%3e%3cfeGaussianBlur in='SourceAlpha' result='shadowBlurInner1' stdDeviation='.5'/%3e%3cfeOffset in='shadowBlurInner1' result='shadowOffsetInner1'/%3e%3cfeComposite in='shadowOffsetInner1' in2='SourceAlpha' k2='-1' k3='1' operator='arithmetic' result='shadowInnerInner1'/%3e%3cfeColorMatrix in='shadowInnerInner1' values='0 0 0 0 0.0411226772 0 0 0 0 0.0430885485 0 0 0 0 0.0922353316 0 0 0 0.819684222 0'/%3e%3c/filter%3e%3cpath id='b' d='M16 8A8 8 0 110 8a8 8 0 0116 0'/%3e%3cpath id='f' d='M3.599 8.8c0-.81.509-1.466 1.134-1.466.627 0 1.134.656 1.134 1.466 0 .338-.089.65-.238.898a.492.492 0 01-.301.225c-.14.037-.353.077-.595.077-.243 0-.453-.04-.595-.077a.49.49 0 01-.3-.225 1.741 1.741 0 01-.239-.898zm6.534 0c0-.81.508-1.466 1.133-1.466.627 0 1.134.656 1.134 1.466 0 .338-.089.65-.238.898a.49.49 0 01-.301.225 2.371 2.371 0 01-1.189 0 .49.49 0 01-.301-.225 1.74 1.74 0 01-.238-.898z'/%3e%3c/defs%3e%3cg fill='none'%3e%3cuse fill='url(%23a)' xlink:href='%23b'/%3e%3cuse fill='black' filter='url(%23c)' xlink:href='%23b'/%3e%3cpath fill='url(%23d)' d='M5.333 12.765c0 .137.094.235.25.235.351 0 .836-.625 2.417-.625s2.067.625 2.417.625c.156 0 .25-.098.25-.235C10.667 12.368 9.828 11 8 11c-1.828 0-2.667 1.368-2.667 1.765'/%3e%3cuse fill='url(%23e)' xlink:href='%23f'/%3e%3cuse fill='black' filter='url(%23g)' xlink:href='%23f'/%3e%3cpath fill='%234E506A' d='M4.616 7.986c.128.125.136.372.017.551-.12.178-.32.222-.448.096-.128-.125-.135-.372-.017-.55.12-.179.32-.222.448-.097zm6.489 0c.128.125.136.372.018.551-.12.178-.32.222-.45.096-.127-.125-.134-.372-.015-.55.119-.179.319-.222.447-.097z'/%3e%3cpath fill='url(%23h)' d='M4.157 5.153c.332-.153.596-.219.801-.219.277 0 .451.119.55.306.175.329.096.401-.198.459-1.106.224-2.217.942-2.699 1.39-.301.28-.589-.03-.436-.274.154-.244.774-1.105 1.982-1.662zm6.335.087c.099-.187.273-.306.55-.306.206 0 .469.066.801.219 1.208.557 1.828 1.418 1.981 1.662.153.244-.134.554-.435.274-.483-.448-1.593-1.166-2.7-1.39-.294-.058-.371-.13-.197-.459z'/%3e%3cpath fill='url(%23i)' d='M13.5 16c-.828 0-1.5-.748-1.5-1.671 0-.922.356-1.545.643-2.147.598-1.258.716-1.432.857-1.432.141 0 .259.174.857 1.432.287.602.643 1.225.643 2.147 0 .923-.672 1.671-1.5 1.671'/%3e%3cpath fill='url(%23j)' d='M13.5 13.606c-.328 0-.594-.296-.594-.66 0-.366.141-.613.255-.852.236-.498.283-.566.339-.566.056 0 .103.068.339.566.114.24.255.486.255.851s-.266.661-.594.661'/%3e%3c/g%3e%3c/svg%3e" style="border: 0px; vertical-align: top;" width="18" /></div></span></span></span></span></span><div class="" style="font-family: inherit;"><span class="f7rl1if4 adechonz f6oz4yja dahkl6ri axrg9lpx rufpak1n qtovjlwq qbmienfq rfyhaz4c rdmi1yqr ohrdq8us nswx41af fawcizw8 l1aqi3e3 sdu1flz4" style="align-items: inherit; align-self: inherit; display: inherit; flex-direction: inherit; flex: inherit; font-family: inherit; height: inherit; max-height: inherit; max-width: inherit; min-height: inherit; min-width: inherit; place-content: inherit; width: inherit;"><div class="qi72231t nu7423ey n3hqoq4p r86q59rh b3qcqh3k fq87ekyn bdao358l fsf7x5fv s5oniofx m8h3af8h l7ghb35v kjdc1dyq kmwttqpk srn514ro oxkhqvkx rl78xhln nch0832m cr00lzj9 rn8ck1ys s3jn8y49 o9erhkwx dzqi5evh hupbnkgi hvb2xoa8 om3e55n1 f14ij5to l3ldwz01 icdlwmnq jxuftiz4 lpp9fc1v lq84ybu9 hf30pyar b0ur3jhr b6ax4al1" role="button" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-radius: inherit; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; color: inherit; cursor: pointer; font-family: inherit; list-style: none; margin: 0px; max-height: 1.3333em; outline: none; overflow: hidden; padding: 0px; position: relative; text-align: inherit; touch-action: manipulation; user-select: none; z-index: 1;" tabindex="0"><span aria-hidden="true" class="o3hwc0lp lq84ybu9 hf30pyar oshhggmv lwqmdtw6" style="float: left; font-family: inherit; overflow: hidden; text-overflow: ellipsis; width: 100px;"><span style="font-family: inherit;"><span class="cxfqmxzd nnzkd6d7" style="font-family: inherit; padding-left: 6px;">8</span></span></span><span class="cxfqmxzd k0kqjr44 o3hwc0lp nws3uo2z" style="background-color: var(--card-background); float: left; font-family: inherit; margin-left: -100px;"><span style="font-family: inherit;"><span class="nnzkd6d7" style="font-family: inherit; padding-left: 6px;">Sen, Doğu Yılmaz, Piro Kizilay ve 5 diğer kişi</span></span></span><div><span style="font-family: inherit;"><span class="nnzkd6d7" style="font-family: inherit; padding-left: 6px;"><br /></span></span></div></div></span></div></div><div class="c7y9u1f0 jez8cy9q ct9r6imi" style="background-color: white; color: #65676b; flex-grow: 0; flex-shrink: 0; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; width: 7px;"></div></div></div></div></div></div></div></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-60587436874736255092022-05-16T03:35:00.005-07:002022-05-17T05:24:19.758-07:00İşkencede Katledilişinin 49.Yılında İbrahim Kaypakkaya Yoldaşı Sözde Değil Özde Anlamak ve Anmak ..!<p><b><span lang="NL" style="color: #050505; font-family: "inherit","serif"; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">18 Mayıs İşkencede Direniş ve İbrahim
Kaypakkaya Yoldaşın Tabuları Kıran Çizgisini Doğru Anlamak .!</span></b></p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEihe2urNQwzd5q8MTiB-h-FzwDHHqGrUQ7cV_lY4bqf7lqaUULh0TMPVPboFMvzcNGz4fxhqFbrXd77UZgokscwi_ptoBpW628f3zv8wLPd5B3dUPBRdxHhnmgD97G19zfmXZdzTE7ZvqjVm8XjALyewMggoA6j2v4CUFjs-9-U7mwk8J9Lr5-31Fmc4w" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="630" data-original-width="1200" height="168" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEihe2urNQwzd5q8MTiB-h-FzwDHHqGrUQ7cV_lY4bqf7lqaUULh0TMPVPboFMvzcNGz4fxhqFbrXd77UZgokscwi_ptoBpW628f3zv8wLPd5B3dUPBRdxHhnmgD97G19zfmXZdzTE7ZvqjVm8XjALyewMggoA6j2v4CUFjs-9-U7mwk8J9Lr5-31Fmc4w" width="320" /></a></div><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tarih yaprakları 18 Mayıs 1973’ü gösterirken,
Diyarbakır işkencehanelerin de 3.5 her türlü işkencelere maruz kalan TKP-ML
Hareketinin kurucusu ve önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaş, fikirleri devletçe
“çok tehlikeli görüldüğü” ve işkencede konuşmadığı için vücudu parçalanarak
hunharca katledildi. Kaypakkaya yoldaşın 18 Mayısta işkencede katledilmesinin
üzerinde 49.yıl geçti. Kaypakkaya yoldaşın hem işkencede ser ver sır verme
direniş çizgisi ve hem de O’nu her alanda düşmana karşı cepheden savaş açmaya
iten ideolojik-politik ve örgütsel hattına dair bugüne dek değişik akımlar
farklı değerlendirmeler yaptılar, yapıyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bilindiği üzere, dünden bugüne geçmişi değerlendirme
ve dünü bugüne taşımada iki farklı dünya görüşü çarpışmıştır. Bunlarda biri
komünistlerin savunduğu, olayları ve olguları doğup geliştiği şartlarından
koparmadan ele alıp değerlendirme ve komünist hareketin hata ve eksiklerine
karşı mücadele içinde gelişip, ileriye doğru yürüyeceği diyalektik materyalist
yani M-L dünya görüşü, diğeri ise her ne kadar bir birlerinin zıttı gibi
görülmüş olmasa da olayları ve olguları donmuş, hata ve eksikliklerden azade
gören mükemmeliyetçilik ve dogmatizm biçiminde kendisini ortaya koyan küçük
burjuva dünya görüşü. Haliyle diyalektik materyalist bakış açısında her sapış
kaçınılmaz olarak gerek kişileri ve gerekse de politik örgütleri burjuvazinin
ideolojik-politik hattında buluşmaya ittiği bir sır değildir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Geçmişte günümüze küçük burjuva mükemmeliyetçilik
altında inkarcı ve ikiz kardeşi dogmatik yani oportünist ve revizyonist bakış
açısının temsilci PDA-Aydınlıktan EMEP’e, MLKP’den TİKP’e, TİKB’nin,TKP-ML
Partizan’ın varyantlarından MKP, Bolşevik Partiye deke uzanan geniş bir politik
yelpaze ile komünistler olarak farklı bir hatta durduğumuz bilinmez bir olay
değildir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yukarıda adlarını aktardığımız inkarcı ve dogmatik
akımlar olayları-olguları değerlendirirken, kendilerine oportünizmi,
başkalarına M-L’mi uygulamaya kalkışarak, düalizm'den bir türlü
kurtulamadıkları gibi aynı zamanda bu akımların değerlendirmelerinin süreç
içinde kendilerine ayak bağı olmaktan kurtulamadılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşte mevcut halde bu oportünist cenahın
mükemmeliyetçilik adı altında inkarcı kesimi EMEP, TKİP, MLKP, TİKB vb. gibi
akımlar oluştururken, komünist hareketi ilkesel ve önemli hatalardan azade ve
komünist hareketi donmuş-değişmez olarak gören, fikirlerini-tahlillerini
pratiğin deneğine vurarak buradan çıkan sonuçları değerlendirerek yeniden
teorik tespit ve tahlillerle dönüleceği diyalektik gelişimi reddeden dogmatik
cenahı Partizan kökenli akımlar oluşturmaktadır. Bu dogmatik Partizan cenahı,
1976 ortalarında hareketimizde ayrılığı ilan ettiklerinde Kaypakkaya yoldaşın
ve hareketimizin hata ve yetmezliklerini kendilerine temel alarak, doğdu ve
orada kaldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Daha sonrasında kendilerine TKP-ML-Partizan adı veren
bu akımın temsilcileri 1976 Martında KK önderliğinde başlatılan tartışma
kampanyasında, tartışma sürecine katılarak örgüt çoğunluğunu kazanma yerine,”
İbrahim Kaypakkaya ve halk savaşı, yarı-sömürge-yarı-feodal Türkiye vb.
tespitleri reddediliyor” feveran ile, ayrılığın kara bayrağını açtılar. Yani
Partizan cenahı, Kaypakkaya yoldaş ve Onun kurmuş olduğu, 11 aylık
örgütsel-pratik çalışma yürüten ve bu çalışma sonucu 1973 Nisan'ında merkezi
olarak çökertilen TKP-ML Hareketinin, önemli ilkesel hatalar ve yetmezliklerden
uzak olduğunu öne sürerek, Kaypakkaya yoldaşın TİİKP’ten ayrılığı sürecinde
ortaya koyduğu DABK 11. Maddeyi olduğu gibi savundu ve 1973 yenilgisinin neden
ve niçinlerini tartışmaktan kaçtılar. 74’ sonrası yeniden oluşturulan
Koordinasyon Komitesi( KK)ni, 1976 tartışma kampanyası sürecinde, “Kaypakkaya
ve TKP-ML Hareketini inkar ettikleri “ iddiasını öne sürerek reddederek ,
hareketimizin hata ve yetmezlikleri temeli üzerinde yeni bir dogmatik çizgi ve
yeni bir örgüt TKP-ML-Partizan olarak ortaya çıktılar. Ama işin ilginç olan
Kurdun tüm türküleri kuzu üzerine olduğu gibi Partizan cenahındaki ayrışmalarda
hep Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş olduğu çizgi anlamamak ve halk savaşının
gereklerine uygun hareket edememek zemininde olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP-ML Partizan’ın önderlikleri her konferansın
ardında " oportünist-revizyonist ve 11 ilkeyi anlayıp-özümleyememek ve sağ
oportünist olarak değerlendirilip" mahkum edilmişlerdir. Bu yaklaşım
TKP-ML Partizanın adeta kaderi olmuş. Önderlikler revizyonist ve ama örgüt M-L.
Aslında TKP-ML Partizan örgütü başarısızlıklarını yaşamın gerçekliğinde kopuk,
Çin kopyeciliğinden ve Kaypakkaya yoldaşın çizgisindeki hatalardan arama
yerine, önderliklerde arayarak, Türkiye gerçekliğinden tamamıyla kopmuş ve
sübjektivizm üzerinde politika yapan bir konumda çıkamamıştır. Türkiye de
kapitalist üretim ilişkilerinin gerek alt yapıda ve gerekse de üst yapıda
egemen olduğunu ilk okul öğrencilerinin bile verilerle kolayca tespit edeceği
ortada durduğu halde, Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısının hala feodal üretim
ilişkilerinin egemen olduğu, yarı-feodal olarak değerlendirmiş ve devrimin
özünü köylü toprak devrimi ve devrimin yolunun kırdan şehirlere doğru gelişecek
olan halk savaşı olduğundan ısrar etmiş ve don kişot'un yel değirmenlerine
saldırması gibi geniş yoksul ve topraksız köylülerin toprak ağalarına karşı
mücadelesinin önde olduğu bir demokratik devrimde dem vurmuştur.. Yani TKP-ML
Partizan teori fukaralığından kurtulamadığından dolayı, Türkiye devrime ilişkin
doğru tahlil ve tespitlerden uzak durmuş, hayali politikalar üzerinde ısrarcı
olması nedeniyle ayrışmaların önüne bir türlü geçilememiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatik zincirden kurtulanlar ise -MKP gibi-soluğu
bir başka uca sosyalist devrime savrulmaktan kurtulamamışlardır. İşin daha da
ilginç olanı bir çok TKP-ML Partizan kökenli akım Maoizme kapağı atmalarına ve
Kaypakkaya yoldaşın düşünce derinliğiyle dış görüngü dışında hiç bir bağları
kalmamış olmasına karşı, bu akımların hala Kaypakkayacı geçinmeye kalkışmaları,
bu akımların nasıl bir çıkmaz ve kafa karışıklığı içinde olduklarını
gösteriyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Maoculuğun ideolojik olarak kör ettiği –Bolşevik
Partiyi bunların dışında görmek gerekiyor-TKP-ML Partizan kökenli akımları
krizden çıkaracak tek şey Maoculuğu bir yana bırakarak program, strateji ve
temel taktikleri baştan aşağı değiştirerek, Türkiye'nin gerçekliği üzerine bina
etmektir. Aksi halde dogmatik ve sübjektif düşünce tarzından kurtulmamış bir
akımın Türkiye Kuzey Kürdistan devrimine dair yüzyılda geçse doğru tahlil ve
tespitler yapması beklenemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Neki 1981’den sonrası Bolşevik Partizan, Hareketimizin
1976 yılında ortaya koymuş olduğu ve sonrasında derinleştirdiği geçmişe bakış
açısındaki M-L yaklaşımda etkilenen görüşler savunmaya yöneldi. Aslında 12
Eylül faşist darbesi birçok devrimci akımı felce uğratır, saflarında farklı
eğilimlerin gelişmesi ve örgütsel kopuşların önünü açtığı gibi bu durumda
TKP-ML Partizan örgütü de nasibini aldı. 1987 yılında TKP-ML üçüncü örgütsel
aylık yaşadı. TKP-ML Merkezciler ve TKP-ML DABK’çılar olarak Partizan örgütü
İbrahim Kaypakkaya ve 11 DABK kararlarına sahip çıkılıp, pratiğe sürülmediği
savı üzerinde yaşanan ayrışma daha sonrasında da devam etti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Elbette Kaypakkaya ve Onun önderliğinde kurulan TKP-ML
Hareketine sahip çıkmak ve onun M.Suphi’den sonrası Türkiye Kuzey Kürdistanda
50. yıllık reformist ve revizyonist kuşatmayı yararak komünist hareketi yeniden
ayakları üzerine diktiğini doğru M-L bir hatta anlamak, Onun hata ve
eksikliklerini ortaya koyup aşmaktan geçtiğini unutmayalım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Biliyoruz ki, M-L kavranışı, komünist bir örgütün
çocukluktan gençliğe gençlikten olgunluğa gidiş süreçleri kesintisizce
birbirini tamamlayan süreçler halinde ilerler. Nitekim komünist bir örgütte
doğduğunda gerek iç ve gerekse de dış koşullardan, sınıf hareketi ve devrimci
hareketin içinde geçmekte olduğu süreçte etkilenir . Bu etkilenme komünist
hareketin teoriye hakimiyeti ve çözümü gündeme gelmiş sorunlarla bağı içinde
oluşturmuş olduğu Türkiye Kuzey Kürdistan devrimine ilişkin programa tekabül
edecek görüşler, tahlil ve tespitler üzerinde kendisini gösterir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haliyle, komünist hareket içinde doğup geliştiği
koşulların olumlu yada olumsuz bir çok izlerini, program, strateji ve temel
taktiklerinde taşır. Bu bakımdan dünyada hiç bir komünist hareket pür-i pak bir
doğum yaşamamıştır. Keza komünist hareket çizgisini sürekli olarak, eksiklik,
yetmezlik ve hatalardan arındırarak ilerlemiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Buradan olarak Kaypakkaya yoldaşın önderlik etmiş
olduğu 50.yılı geride bırakan örgütü değerlendirirken olabildiğince nesnel
olmak, kendi kafamızda yarattığımız mitlerden değil yaşanmışlıkların
prizmasında değerlendirmek her bakımdan önem taşımaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haliyle gerek Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki
direnişini ve gerekse de kurucu önderliğini yaptığı TKP-ML Hareketinin
değerlendirilmesinde tarih çarpıtılmışlığına geçit vermeden hareket etmek
gerekiyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kaypakkaya yoldaşı ve önderi olduğu TKP-ML Hareketini
değerlendirirken başta TKP-ML Partizan cenahı olmak üzere, inkarcı ve herşeyi
kendileriyle başlatan- MLKP, TİKP, TİKB, EMEP- akımların komünist hareketi
önemli hatalarla yan yana olmayacağını ve yeni doğan komünist hareketin dört
başı mamur doğacaklarını iddia ederek komünist hareketin doğuşu ve gelişiminde
diyalektik materyalist bir konumda değil idealist metafizik bir hatta
duruyorlar. Biz bu yazımızda esasta TKP-ML Hareketinin gerçek savunucuları ve
Kaypakkaya yoldaşın çizgisinin devamcıları olduklarını iddia eden TKP-ML
Partizan cenahının öncelikle işkencede tutumu üzerinde duracağız<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kuşku yok ki öncelikle hareketin doğuşu ve gelişimi
üzerinde durmak gerekiyor<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP-ML Hareketinin Doğuşu Gelişimi ve Temel
Özellikleri<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz 1972 yılında komünist bir örgüt olarak
doğdu. Bu komünist hareketin ülkemizde ikinci kez doğuşuydu. İlki, 1920 yılında
Mustafa Suphi'nin önderliğinde kurulan TKP idi. Ne var ki genç TKP, 1921 Ocak
ayında önder kadrolarının Kemalistlerce katledilmesinden sonra, yeniden
örgütlendiğinde Şefik Hüsnü oportünizminin egemenliğine girdi. Şefik Hüsnü'nün
sağ oportünist çizgisi öncülüğünde Türkiye Komünist Partisi, Kemalist iktidarla
uzlaşma çizgisi izledi. Defalarca gerici-faşist Kemalist hükümetlerin ağır
saldırıları altında kaldı. 1951'de topluca çökertildi. 1960'larda TKP modern
revizyonist bir parti ve sosyal-emperyalizmin, ideolojik, siyasi işbirlikçisi
kimliğine büründü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP/M-L Hareketi, ikinci kez komünist hareket olarak
ülkemizde tarih sahnesine çıkarken, öncelikle, modern revizyonist,
sosyal-emperyalist işbirlikçisi TKP'ni yadsıdı; Şefik Hüsnü önderliğindeki sağ
oportünist, ulusal şovenist Kemalizm’le uzlaşmacı çizgisindeki geçmiş mirası
reddetti ve Kürt ulusunun varlığını reddedildiği koşullarda, kayıtsız koşulsuz
Kürt ulusunun ulusal ve demokratik haklarını savunarak tabuları kırdı. Mustafa
Suphi önderliğindeki TKP'nin komünist mirasına sahip çıktı. M. Suphi çizgisini
ve mirasını kendisine tarihi temel aldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Evet TKP/M-L Hareketi 24 Nisan 1972 yılında, geçmişin
komünist mirasına sahip çıkarak, modern revizyonizme karşı uluslararası
komünist hareketin yanında saf tutarak, komünist görüşlere sahip bir örgüt
olarak doğdu. Doğuşunda kendisini kuşatan ulusal ve uluslararası koşulların da
etkisiyle teorisinde, programında, taktiklerinde değişen düzeylerde Mao Zedung
ve ÇKP revizyonizminin derin etkisinde kaldı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1960'lar Türkiye'sinde, 1961 Anayasası'nda yer alan
kısmi demokratik hak ve özgürlüklerinin kullanıldığı ortamda, giderek demokrasi
ve emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi gelişti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Genel demokratik muhtevalı hareket içinde, üniversite
gençliğinin, 1965 sonrasında akademik talepli hareketinin giderek
anti-emperyalist, anti-faşist nitelikli siyasal harekete dönüşmesinin özel bir
yeri vardı. Aynı yıllarda proletarya sendikal ve demokratik siyasal
mücadelesiyle ilk kez güçlü bir şekilde siyasal arenada göründü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">'70'lere doğru sömürüye ve zulme karşı grev, işgal,
gösteri eylemleriyle devlete ve devletin yasalarına, parlamentosuna, sömürücü
patronlar sınıfına karşı mücadelesiyle toplumsal savaşımda kendisini gösterdi.
Köylülüğün toprak talepli işgalleri bu yıllarda nispeten yaygınca gerçekleşmiş
olduğu, genel demokratik harekete köylü unsuru da katıldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu yılları kaplayan devrimci atılım dönemi,
emperyalizmin işbirlikçisi egemen sınıfların, bizzat CIA'nın direktifleriyle
tezgahladıkları 12 Mart 1971 faşist askeri darbesiyle son buldu. Kapkara
gericilik yılları, yükselen devrimci hareketi bastırdı. Örgütlü güçlerini
dağıttı, önderlerini katletti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1960-' 71 yılları arasındaki devrimci atılım
döneminde, işçi sınıfı, öğrenci gençlik ve köylü hareketlerinin yükselen
devrimci eylemi, ekonomik-politik istemli ve anti-emperyalist, demokratik
devrimci nitelikliydi. Savaşımla elde edilen yasalardaki kıs mi demokratik
hakların kullanılmasıyla artan devrimci yığın eylemleri, giderek yasaları
zorlayan, 15-16 Haziran 1970 şanlı işçi direnişinde görüldüğü gibi
gerici-faşist devleti hedefleyen yasadışı biçimlere bürünüyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Proletaryanın kendiliğinden hareketi reformizmin ve
revizyonizmin etkinliği altındaydı, sosyalist görüşlerden uzaktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşçi sınıfı hareketi dahil genel demokratik halk
hareketi ve örgütleri üzerinde Kemalizm hayranlığı ve reformcu burjuva darbeciliğinin,
şovenizmin, parlamentarizmin etkisi güçlüydü. Diğer yandan parlamentarizme
tepki olarak, öğrenci gençlik hareketi saflarında Guevara'cı "Sol"
maceracı görüşler gelişiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu dönemde uluslararası komünist hareket ise, Kruşçev
revizyonizminin ihanetiyle, Sovyetler Birliği ve Avrupa'daki komünist
partilerin modern revizyonist yozlaşmasıyla Sovyetler Birliği ve bir çok Doğu
Avrupa ülkelerindeki kapitalizme geri dönüşle, geçici ama tarihindeki en büyük
gerilemeyi yaşadığı, diğer yandan buna karşı yeniden gelişen komünist hareket
için de Mao ve Çin revizyonizminin güçlü tahrip edici etkileri altın da olduğu
koşulları içindeydi. Modern revizyonist yozlaşmaya karşı, Arnavutluk Emek
Partisi ve diğer kardeş komünist örgütlerinde içinde yer aldığı ) genç,
komünist hareket, Maocu revizyonizm ve revizyonist Çin Komünist Partisi'nin
Marksizm-Leninizm adına yaymakta olduğu küçük-burjuva ve burjuva demokratik
görüşlerin etkileriyle zayıf bir seçenek olarak gelişiyor ve bu durum
gelişmesinin hızını yavaşlatıyor, sağlamlığını zayıflatıyor ve güdük
bırakıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu iç ve uluslararası koşullarda, Türkiye Komünist
Partisi Marksist-Leninist Hareketi, sonradan Türkiye İşçi. Köylü Partisi adını
alan Türkiye İhtilalci İşçi-Köylü Partisi'nin (TİİKP) sağ revizyonist çizgisine
karşı savaşım içinde, bu örgütün saflarından 1972 Nisan sonlarında ayrılarak
İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş önderliğinde kuruldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TİİKP, Maocu, sağ revizyonist çizgiye sahip ağırlıklı
olarak aydınlardan oluşan, reformculuğun güçlü etkilerini taşıyan küçük-burjuva
demokrat bir örgüttü. Hareketimiz TİİKP'in reformcu burjuvaziye kuyrukçu
politik stratejisine, faşizme karşı devrimci iktidar seçeneği öngörmeyen
reformcu politikasına, legalist örgütlenmesine karşı savaşım içinde ortaya
çıktı, Marksizm-Leninizm ilkelerini yasadışı bir temel üzerinde örgütlemeyi,
işçi sınıfı öncülüğünde bağımsız halk hareketinin silahlı devrimiyle, egemen
sınıfların devletini yıkma, işçi sınıfı öncülüğünde demokratik-devrimci halk
iktidarını kurmak gerektiği görüşlerini savunuyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bağımsız Marksist-Leninist bir örgüt olarak 1972 24
Nisan'da ortaya çıktığında, Hareketimiz, devlet, devrim, emperyalizm ve
proleter devrimleri çağı, faşizm ve faşizme karşı mücadele, Kürt ulusal sorunu,
proletaryanın tarihsel rolü ve görevleri konusunda sosyalizm komünizm ve
proletarya diktatörlüğü konularında, Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in
görüşlerini savunuyor ve TİİKP revizyonizminin şahsında 50 yıllık revizyonist
geçmişe ve modern revizyonizme başkaldırıyor, Mustafa Suphi önderliğindeki
geçmiş Türkiye Komünist Partisi'nin mirasını kendisine tarihsel temel alıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Diğer yandan hareketimiz, o dönem, Kruşçev modern
revizyonizmine karşı mücadele içindeki uluslararası genç komünist hareketi de
büyük ölçüde etkileyen Maocu revizyonizmin küçük-burjuva devrimci görüşlerinin,
özellikle Çin devriminden mekanik etkilenmeler yoluyla güçlü etkileri
altındaydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizin Teorik ve Politik Evrimi<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz Marksizm-Leninizm'i ideolojik temel alarak
doğdu. İbrahim Kaypakkaya yoldaş tarafından oluşturulan hareketimizin görüşleri
Marksizm-Leninizm'i temel alıyordu<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Görüşlerimiz, emperyalizm ve proleter devrimleri
çağına ilişkin Leninist tahlilleri savunuyor, başta, çağımızın ulusal kurtuluş
savaşları çağında olduğu burjuva demokratik, anti-Leninist bakış açısı olmak
üzere, çağımızın artık değiştiği ve Leninizm’in sözde eskidiğini ilan eden
Kruşçev'ci revizyonist teorileri ve III. bunalım dönemi gibi anti-Leninist
görüşleri reddediyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Leninizm’in, çağımızın odağında proleter devrimlerin
yer aldığı bakış açısına ve emperyalizm tahliline dayanan dünya proletarya
devrimine ilişkin görüşlerini savunuyordu. Bu görüşlerimizin yanında, çağımız
ilişkin, Çin'li revizyonistlerin "emperyalizmin toptan çöküşe, sosyalizmin
bütün dünyada zafere ilerlediği" saptamasını da hatalı olarak
savunuyorduk. Bu oportünist etki hareketimizin ilk doğuşunda 'sol' oportünist
taktik çizgi izlemesinde rol oynayan etkenlerden biri oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz, Marksizm-Leninizm'in sosyalizm ve
komünizme ilişkin bilimsel öğretilerini savundu. Proletarya diktatörlüğüne
ilişkin Marks ve Lenin'in görüşlerini kararlılıkla savundu. Konuya ilişkin her
türden burjuva demokrat sapmayla kendi görüşü arası na kalın bir çizgi çekti.
Proletarya diktatörlüğünün devlet örgütlenmesi olarak, Paris Komünü ve
Sovyetler örgütlenmesini ön gördü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ülkemizdeki sınıfları, sınıfların niteliği ve tarihsel
rollerini Marksist-Leninist bakış açısına göre oluşturdu. Ülkemiz
proletaryasının tarihsel rolü ve görevlerini, Marksist-Leninist öğretiye uygun
olarak ortaya koydu. Temel hedefinin proletarya diktatörlüğü ve sonal amacının
proletarya diktatörlüğü aracılığıyla sömürüsüz, sınıfsız ve devletsiz bir
toplum olan komünizmi gerçekleştirmek olduğunu doğru olarak ortaya koydu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz, devlet konusunda Marksist-Leninist
öğretiyi savundu. Her devletin sınıfsal bir nitelik taşıdığını, ülkemizdeki
kocaman askeri-bürokratik devlet aygıtının komprador tekelci burjuvazi ve büyük
toprak sahipleri sınıfının devleti olduğunu ortaya koydu. Ülkemiz devriminin
ilk aşaması olan demokratik halk devriminin zaferiyle, demokratik-devrimci
iktidar ve devrimin kesintisizce sosyalist devrime dönüştürülmesiyle geçilecek
proletarya diktatörlüğü döneminde devrimci bir devleti, anarşizmin tersine
öngörürken, bunun komünizme geçiş için zorunlu bir geçiş dönemi boyunca gerekli
olduğunu, komünizme geçmenin aracı olarak rolünü oynadıktan sonra bütünüyle
sönmesi gerektiğini savundu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz ülkemizde Prusya yoluyla kapitalizmin
gelişmekte olduğunu ortaya koyarken yarı-feodal üretim ilişkilerinin ekonomik yapıya
egemen olduğunu savundu. Bu saptama ülkemiz ekonomisindeki görece gelişkin
kapitalist gelişmeyi tahlil edemeyen, öznel bir saptamaydı. ülkemiz ekonomik
yapısını devrim öncesi Çin'in yapısına benzeten kopyacı bir yaklaşımın
ifadesiydi. Bu oportünist hatamız beraberinde bir çok hata işlememizi
koşullandırdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ülkemizde devrimimizin ilk adımını, demokratik halk
devrimi olarak doğru saptıyorduk. Ama, bu devrimin özünün toprak devrimi
olduğunu söylüyorduk. Bu yanlıştı ve Çin devriminden kopyacı bir etkilenmeyi
ifade eden Maocu oportünist bir hatamızdı,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yine devrimimizin demokratik ve sosyalist iki adımında
proletaryanın sınıf bağlaşıklarını Leninist tarzda saptıyorduk. Proletaryanın
şehir ve kır küçük-burjuvazisiyle birlikte demokratik devrimi, hemen ardından
yarı-proletarya ile birlikte sosyalist devrimi başaracağını, savunuyorduk. Bu
görüşler ülkemizde sınıfların niteliklerine uygun. Leninist, anti-emperyalist
demokratik devrimlere ilişkin görüşlerdi. Ancak orta burjuvazinin ( ulusal
burjuvazi ) sol kanadıyla stratejik bağlaşma öngörmemiz düşünsel planda
kalmasına, koşula bağlı olarak ele alınmasına karşın, sağ oportünist Maocu bir
hatamızdı, ülkemiz, proletaryasının gelişme düzeyi, orta burjuvazinin
karşı-devrimci liberal politika izlediği gerçeklerine aykırıydı, oportünist
hayaller yayıcıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yine, feodal kalıntıları abartmamız, Çin devrimini
kopya eden oportünist hatalarımız, demokratik devrimde devrimci proletaryanın
politik stratejisinde önemli bir başka hataya da düşmemize yol açtı.
Devrimimizin ilk adımında, temel güç olarak proletarya ile şehir ve kırın
küçük-burjuvazisini değil, köylü küçük-burjuvaziyi gördük. Bu Maocu oportünist
hata hareketimizin o dönemdeki pratik çalışmasının yönelimini belirledi. Oysa
ülkemizde Çin gibi güçlü küçük-burjuva devrimci köylü hareketi yoktu,
proletaryanın ve şehir küçük-burjuvazisinin devrimci yığın eylemlerinin
gerisinden gelen zayıf bir hareket özelliğindeydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz, devrimimizin ilk adımında proletaryanın
hegemonyasını öngördü, yanı sıra devrimimizin kesintisizce sosyalist devrime ve
demokratik devrimci iktidarın proletarya diktatörlüğüne dönüştürülmesi Leninist
kesintisiz devrim bakış açısını savundu. Ancak, ülkemiz devriminin ilk adımında
da proletaryanın yalnızca ideolojisi, örgüt ve politikası ile değil, eylemleriyle
de devrime damgasını basacağı gerçeğini göremedi. Kırsal alanlardaki çalışmayı
temel alan Maocu oportünist hatayı işledi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Faşizm ve faşizme karşı mücadele konusunda hareketimiz
devrimci ve Marksist-Leninist görüşler savundu. Soruna devrimci bir bakış
açısıyla yaklaştı. Faşizmin ülke içinde sınıf dayanakları olarak komprador
tekelci kapitalist sınıf ile büyük toprak sahipleri sınıflarını saptadı.
Faşizme karşı savaşımı, proletarya ve küçük-burjuva emekçi sınıfların
demokratik devrimci iktidar savaşımı olarak öngördü. Bu konuda, sürekli faşizm
görüşünün kısmi etkileri şeklinde hatalar görüşlerimiz içinde vardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ülkemiz demokratik devrimci hareketinde yaygın olan
Kemalizm hayranlığına hareketimiz uzlaşmaz bir savaş açtı. Karşı-devrimci ve
halk düşmanı yüzünü ve iktidara geldikten sonra ki dönemlerde halk üzerinde
gerici ve faşist diktatörlük kuran niteliğini amansızca eleştirdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kürt ulusal sorunuyla ilgili ülkemiz devrimci
hareketinde var olan egemen ulus şovenizmine, en büyük ve Marksist-Leninist darbeyi
vuran o dönemde hareketimiz oldu. Kürtlerin bir ulus olduğu ve Kürt ulusunun
ayrı bir devlet kurma hakkını kayıtsız koşulsuz savundu. Sorunun özünü, serbest
rekabetçi kapitalist dönemdeki gibi pazar sorunu olarak koyan oportünist
anlayış hatasına karşın bu sorunda ülkemiz devrimci hareketinin gelişme
sağlamasına önayak oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Silahlı mücadele ve mücadele biçimlerine yaklaşımda,
ülkemiz devriminin izleyeceği stratejik yol konusunda "sol"
oportünist ve Maocu hatalar işledik. "Devrim kitlelerin eseridir" öğretisini
savunmamıza karşın, pratikte "Sol" oportünist taktik çizgi izledik.
Yığınların devrimci eylemi, faşizm tarafından bastırıldığı koşullarda mükemmel
devrimci durum ön görmemiz, aşırı öznel bir saptamaydı. "Emperyalizmin
toptan çöküş çağı" tahliliyle ve Çin devriminden kopyacı tarzda
etkilenmeyle birleşince, pratikte silahlı mücadele öngören ve yürütmeye çalışan
bir taktik çizgi izledik.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Köylü hareketinin devrimci potansiyelini, proletarya
hareketinin pratik durumuna oranla abartmamız ve Mao'cu etkilenmemiz, kırsal
alanları esas alarak iktidarı parça parça kurarak ilerlemeyi öngören halk
savaşı stratejisini benimsememize yol açtı. Bu ülkemiz gerçeklerinden kopuk
oportünist bir görüştü ve hareketimizin gelişmesini güdük bırakan önemli
oportünist hatalarımızdan birisiydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">12 Mart askeri faşist darbesinden sonra, ülkemiz
devrimci hareketi geçici bir yenilgi aldı. Hareketimiz kuruluşundan yaklaşık 1
yıl sonra yenilgi aldı ve örgütsel çalışması kesinti ye uğradı. Başta önderimiz
İ. İ-KAYPAKKAYA'nın öldürülüşü olmak üzere birçok kayba uğratıldık. Yenilgi o
günkü izlediğimiz taktik çizginin sol karakterini kavratıcı olduysa da,
hatalarımızı köklü bir şekilde kavrayamadık. Teorik, politik düşüncelerimizi
gözden geçirme, yanlışlarından arındırma ve geliştirme çalışmalarımız kayda
değer bir ürün vermedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kadro politikası, örgüt biçimlerinde sol ve askersel
düşüncelerimiz bir süre devam ettiyse de, 1974'lerde yükselişe geçen yığın
hareketi, bizi, hatalarımızı köklü ele almaya yöneltti. Aynı süreçte Marksizm’i
kavrayışımız gelişti, ülkede M-L klasiklerin yayılışı da hızlandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1976 başlarında itibaren örgütte gelişen düşünce
ayrılıkları üzerine açılan tartışma kampanyası, teorik-politik görüşlerimizdeki
hatalı yanları aşmada büyük bir atılım yarattı. O gün kavrayamamış olmamıza
rağmen, kampanyanın önemli bazı sonuçları Mao'dan, Mao'nun çizgimiz ve
pratiğimiz üzerin deki etkilerinden kopuştu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Şöyle ki; öncelikle, ülkenin iktisadi ve toplumsal
yapısını materyalist bir tahlil sonucu işbirlikçi tekelci kapitalizmin
ülkemizde egemen hale geldiğini tespit ettik. Dolayısıyla yarı-sömürge
ülkelerin devrimle tasfiye edilmedikçe yarı-feodal kalacağı Maocu yanlış
düşüncesini terk ettik. Devrimde sınıfların mevzilenmesi açısından, işçi
sınıfının mevcut niceliksel gelişme derecesine göre devrimin temel güçlerinden
(insan kaynağı) biri haline geldiği, proletarya arasında ve sanayi şehirlerinde
çalışmayı esas almak gerektiği sonuçlarına vardık. Bu ikincisini taktik olarak
öngörsek de, kırları esas almaktan vazgeçmemiz, gerçek bir ilerlemeyi
yansıtıyordu. Nitekim örgütümüzün, giderek proletaryaya dayanma anlayış ve
pratiğinin gelişmesinin önemli bir adımıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Görüşlerimizdeki bu değişiklik, demokratik devrimin
özünün toprak devrimi olduğu görüşümüzü bizim için tartışmalı hale getirdi. Ama
bunu resmileştirmiş bir sonuçla reddetmeye dek vardıramadık.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1976 tartışma kampanyasıyla, o zamanki yönetim
organımız Koordinasyon Komitesi (KK) yönetiminde, görüşlerimizde yaptığımız
önemli bir değişiklik de, mücadele biçimlerine yaklaşımdaki sol oportünist
hatalarımızı pratikte edindiğimiz deneyimlerin de yardımıyla düzeltmek oldu. </span><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu konu da hatalarımızı
Marksist-Leninist kavrayışla ele aldık, düzelttik.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu seferde sağ Maocu tezler ve
özel olarak gerici Üç Dünya Teorisi'nden etkilendik, kendi öz gücümüze güvende
sarsılmalar yaşandı ve KK’da geçmişe yaklaşımda inkarcı eğilimler gelişti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz Hatalarına Savaş
Açarak Dogmatizm ve Sübjektivizmi Yendi<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bünyesindeki hastalıklar
hareketimizi rahatsız ediyor; bu hastalıklardan kurtulmanın, sağlığa
kavuşmanın, sınıfına ve halka önderlik görevlerini hakkıyla yerine
getirebilecek duruma gelmenin sancısını çekiyordu. Nitekim KK’nın 2 yıl yenilgi
ve hatalarımız üzerine gitmemesi , hem devrimci çevrelerin ve hem de alt
kadroların özeleştiri beklentileri tüm örgütümüz dikkatini, bünyesindeki
hastalıklardan kurtulmasının üzerinde toplamış, saflarda bu sorun konuşuluyor,
tartışılıyor, bunun özlemiyle doluysa, bu hastalıklardan kurtulmak için gerekli
asgari koşullar oluşmuş demekti. KK, bu sorunun çözümü için koşulların
uygunluğu oluşmuştu; çünkü Marks'ın belirttiği gibi, « .. .insanlık, kendi
önüne ancak çözüme bağlayabileceği sorunları koyar, çünkü yakından
bakıldığında, her zaman görülecektir ki, sorunun kendisi, ancak onu çözüme
bağlayacak olan maddi koşulların var olduğu ya da gelişmekte bulunduğu yerde
ortaya çıkar.» sınıf savaşımının gereksinimleri sorunun hızla çözülmesini
dayatıyordu M-L Hareketin kadrolarının bir bölümü bu sorun üzerine doğru bir
kavrayış oluşturmuştu. Hatalar, ideolojik kökleri ve düzeltme yöntemleri
kadrolarca doğru kavraranılmaktaydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">M-L kadrolar 74-76 döneminde ,
özellikle örgütsel faaliyetlerin, kitle pratiğinin örgütlenmesinde ve çalışma
tarzında sol oportünist hatalar artarak devam ettiğini söylüyorlardı -Bu sol
kendiliğindenci eğilimlerin, hareketimizin geniş kitleler içinde kök salmasını
engellediği,, proletarya partisini yeniden kurma görevini yerine getirmede
önemli bir köstekti. Ve yine onlar, partinin, M-L Hareket tarafından yeniden
kurulmasının şartlarını olgunlaştırma da esas olan ideolojik - siyasi mücadele
görevlerinin başarıyla yürütülebilmesini, bunun yerine getirilmesini ciddi
ölçüde zaafa uğratan hataların aşılmasıyla mümkün olacağının ifade ediyorlardı.
Hataları aşarak, ideolojik - siyasi mücadele, dolayısıyla örgütü yeniden kurma
görevlerinin esasını yerine getirebilmenin, 74-76 döneminde özellikle örgütsel
alandaki hata ve zaaflara karşı mücadeleyi öne çıkarmakla, örgütlenmede ve
çalışma tarzındaki sol-kendiliğindenci etkileri aşmakla gerçekleşeceğini, bunu
yaparken siyasi mücadele ve önderlik sorunundaki kavrayışımızı
derinleştirmemizin zorunluluğunu kavramış olmak gerekiyordu..<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Her sorunun çözümü, proletaryanın
bakış açısıyla ele alındığı, doğru bir anlayış oluşturulduğu ve sorunun diğer
sorunlarla bağı doğru bir biçimde kurulduğu, çözüm için doğru yöntemler
geliştirip uygulandığı ölçüde mümkündür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu M-L bakıştan hareketle, M-L
Hareketin hatalarını doğru değerlendirebilmek, dolayısıyla doğru çözümlere
ulaşabilmek için, herşeyden önce bakış açısı sorunu üzerinde durulmalıdır.
Proletarya hataları nasıl değerlendirir, sınıf mücadelesinde hatalardan
öğrenmenin yeri nedir, hatalara karşı amansız olmak niçin zorunludur vb. Bu
sorunlara kısa ve özlü bir biçimde değineceğiz. Sorunun bu yanları -ki bunlar
tayin edici öneme sahip kavranmadığında, ne eksik ve hataların doğru tespiti ne
de onların giderilmesi gerçekleştirilemez, amaca ulaşılamaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;"><br style="mso-special-character: line-break;" />
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br style="mso-special-character: line-break;" />
<!--[endif]--><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1976 Ayrılığının Temelleri ve
Dogmatik Partizan Cenahının Gerçekleri Tersyüz Eden Tarih Yazımı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1976 TKP-ML hareketinde hem hizip
örgütleyip ayrılıp ve 1978 yılında TKP-ML Partizan adını alan akım, tartışma
kampanyası sürecini çarpıttığı gibi, hem de kendi uydurduğu yada öyle
zannettiği tek yanlı değerlendirmeleri devrimci kamuoyuna gerçekmiş gibi sundu
ve sunmaya devam ediyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu konuya dair eleştiriye
geçmeden önce birkaç sorunu aydınlatmak gerekiyor. Öncelikle “ KK’nın hizip ”
olduğu ve örgüt içi mücadelede Partizan cenahının Marksist-Leninist ilkeleri
nasıl katlettiğini verileriyle ortaya koyarak, kimin nasıl örgüt yıkıcısı olduğunu
tanıtlamaya çalışacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Esas örgüt yıkıcısı ve hizipçi
olan ve tartışma kampanyasından kaçan dogmatik Partizan'ın kendisidir.
"Yavuz hırsız ev sahibini bastırır " misali Partizan'cılar, “KK
tasfiyeci hizipten” bahsederek daha işin başında örgütün Merkezi önderliğin
kendi kendine hizip ilan ederek, komik bir duruma düşüyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Aslında Partizan cenahı M-L bir
örgütte örgüt içi mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiği, hizbin ne anlama
geldiği ve nasıl ortaya çıktığı, 1976 tartışma kampanyasında dogmatik bir
çizgide ısrar ederek nasıl tartışma kampanyasın da değişik gerekçeler ardına
gizlenerek tartışmadan kaçtıklarını birkez daha ortaya koymaya çalışacağız<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ama konunun anlaşılması
bakımından öncelikle, komünist bir örgüt içinde hizibin ne demek olduğu
sorusunu yanıtlayarak işe koyulmak yerinde olacaktır. Bilindiği üzere hizip
,bir siyasi örgüt içinde, o örgütün programı dışında bir program oluşturmak ve
örgüt disiplinin yerine kendi grup disiplinini geçiren bir gruplaşmadı.
Komünist örgütler saflarında hizip oluşturulmasına, yani ayrı bir programı ve
disiplini bulunan grupların doğmasına hiçbir şekilde izin vermezler,
veremezler. Bu, pratikte tek bir irade, tek bir düşünce, tek bir eylem olarak
harekete eden, M-L örgütlerin sınıf mücadelesini başarıyla sürdürmeleri. Bu
Leninizm’in “ hiziplerin varlığıyla bağdaşmayan irade birliği olarak parti ”
öğretisinin doğru kavranıp kavranmamasıyla bağlıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşte dogmatik hizip, M-L hareket
içinde ayrı bir disiplin oluşturarak, bir çok konuda daha doğru düzgün tartışma
yapmadan-yapamadan, yanlışlarda ayak direyerek “ ya bizim gibi düşünürsünüz
yada disiplini tanımam” diyerek örgüt disiplini yerine görüş disiplinin
dayatmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatik hizbin M-L hareket
içinde ortaya çıkması ve harekete saflarında önemli tahribat yaratması nedensiz
değildir. Bu nedeniyle yaşananları doğru kavramak, hizbe karşı mücadele
açısından önem taşıdığı kadarıyla, bu tecrübeyi doğru değerlendirmek ve dersler
çıkarmak bakımından da önemlidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kuşu yok ki, komünist hareketin
saflarında dogmatik hizbin ortaya çıkmasının nedeni sınıfsaldır. İşçi sınıfının
demokrasi savaşımında etkilenen ve devrimci fikirlere sempati duyan küçük
burjuva unsurların saflarımıza katılarak mücadelemiz içinde yer almaları
dogmatik hizbin ortaya çıkmasına nesnel bir sınıfsal temel yaratmıştır. Bu
küçük burjuva unsurlar, işçi sınıfı hareketinin devrimci disiplini, kendilerini
ezen bir cendere olarak görürler ve küçük burjuva düşüncelere kolayca kapılmaya
elverişlidirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşte M-L hareketin saflarına
katılan ve işçi sınıfı hareketinin devrimci disiplinine tahammül edemeyen küçük
burjuva aceleciliğinde mustarip dogmatik hizip ayrılıkları geliştirip
derinleştirmek bakımından örgütsel anarşizmi vazeden görüşler geliştirmiş ve
M-L görüşlerden bir haber davranmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatikler Örgüt Disipline
Uymayı Cendere Olarak Gördüler<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dahası dogmatik hizip, M-L
hareketin ve önderliğinin tartışma kampanyasını başlatmada darbeci hatalı bir
yöntem kullanması- hemen akabinde KK tartışma kampanyası başlatılmasında
işlenen hata ve zaafların özeleştirisini kapsamlı olarak yaptığı halde,
KK’sinin ve haliyle de örgütün disiplinini tanımamakta ısrarlı oldu. - ve bazı
hata ve zaafları da istismar ederek tasfiyeci hiziplerini genişletmeye
çabalayan bu küçük burjuva unsunlar sonuçta hizipçiliğin kara bayrağını
açtılar, yıkıcı ve parçalayıcı tutumlarıyla TKP-ML Hareketinin haklı itibarını
, kendi gerici amaçları için istismar etmeye çalışmaktan da geri
durmamışlardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşte 1976 yılında dogmatik
hizipçilerin durumunu belirleyen gerçekler bunlardır. Örgütsel alanda açıktan
anarşizmi vaaz eden görüşler politik alanda M-L hareketin görüşlerinde küçük
burjuva akımların görüşleri doğrultusunda savrulma, M-L harekete düşmanlık, bu
şamatası büyük kendisi hiçbir ilke tanımayan dogmatik hizbin temel özellikleridir.
Dogmatik hizip M-L açtığı mücadele elbette kendi küçük burjuva niteliğine uygun
yöntemler kullanacaktı. Nitekim öyle oldu. Dedikodu, yalan, iftira başka bir
deyişle “skandal ticareti ” bu dogmatiklerin başlıca mücadele yöntemi oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatik hizip, tartışma
sürecinde umutsuzca çıkmaz bir yola girmenin can havliyle en kör gözün
görebileceği yalanları söylemekten tereddüt etmedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yine tartışma sürecinde dogmatik
hizbin başka bir özelliği de ilkelerden yoksun oluşu, kısacası ilkesizliği ilke
edinmesidir. Dogmatik şefler dün ak dediklerine hiç sıkılmadan bir süre sonra
kara demekten beis görmediler. Onların görüş değiştirmesi adeta çamaşır
değiştirmek kadar kolay oldu. KK’nin mücadelesi ve tartışma dönemindeki ilkeli
duruşu, kadroları kazanma çabası dogmatik hizbi tam bir şaşkınlık içine itmiş
ve verdiği sözlere uymamak için bin dereden su taşıyan dogmatikler tartışmadan
kaçmak için oportünist manevra yapmaktan geri durmamışlardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haklarını yememek gerekiyor
dogmatiklerin değişmeyen ilkelerden biriside M-L harekete karşı düşmanlık
ilkesidir. Dogmatik hizbin saflarında kariyeristlerden sağcılara bin bir
anlaşamayacakların hareket düşmanlığı temelinde buluşmaları tesadüfi değildir.
Çünkü aralarındaki ciddi görüş ayrılığına rağmen, tümünü birleştiren ortak bir noktaya
sahiptirler: M-L harekete ve onun düşüncelerine düşmanlık. İşte onların
değişmez ilkesi budur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Elbette tartışmada kaçan
dogmatiklerin saflarında birçok iyi niyetli devrimci unsurun cereyana
kapılmasında kurtarmak, onların tartışmaya katılmasıyla mümkün olacaktı. Bunun
içindir ki KK tartışma kampanyasını birlik eleştir birlik yaklaşımı içinde ele
alarak dogmatizm rüzgarına kapılanları bu rüzgarda kurtarmaya çalışmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Akılda tutmamız gereken bir başka
nokta dogmatik hizbin ortaya çıkmasının M-L hareketin işlemiş olduğu oportünist
hataların bir nevi cezası olduğu gerçekliğidir. Tartışma kampanyasının sonuna
kadar da gidilmiş olsaydı da yine de dogmatikler örgütte azınlık olarak
kalmaları kaçınılmazdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Neki tartışmanın sonuna kadar
gidilmesi bir Konferans yada Kongrenin toplanması durumunda dogmatikler M-L
hareketi bu düzeyde ciddi bir darbe vurmazdı. Keza önce İstanbul Bölge
yönetimi, ardında Yurtdışı Bölge yönetimi, Dersim-Erzincan, Kars'ta bir çok öne
çıkmış kadro ve kadro adayının dogmatik hizbin peşinde gitmesinde,
dogmatiklerin durumu görerek erken ayrılık ilan etmelerinin belirleyici etkisi
olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">73 yenilgisinin nedenlerinden
sosyo ekonomik yapıya, devrimin yolun-ittifaklara ve temel çalışma alanlarına
uzanan kısacası Türkiye Kuzey Kürdistan devriminin temel sorunlarını kapsayan
ve hareketin teorik-politik alanda hatalardan kurtularak derinleşmesini
sağlayan tartışma kampanyasının demokratik merkeziyetçilik temelinde yürümüş
olsaydı, sonuç dogmatiklerin aleyhine olacaktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ama dogmatik hizipçiler bu
gerçeği önceden gördükleri<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">ve tartışmanın sonucunda bir
kongre yada konferans toplandığında çoğunluğun KK’nın düşüncelerinin lehine
çıkma olasılığının yüksek olmasını anladıklarından dolayı, KK’nın nezdinde de
örgütün disipline uymada dayatmacı, pazarlıkçı ikili davranış içinde olmaları
bu gerçeği göstermektedir. Nitekim KK’nın İBY’ne örgütün disiplinin tanıyıp
tanımadıklarını sorduklarında son görüşmede açıktan zaman kazanma ve hesaplı
davranış içinde disiplini tanıdıklarını söyleyerek aslında örgütün disiplini
tanımadıklarını ve başından itibaren ayrılık yanlısı olduklarını ortaya
koymaktadırlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haliyle bu süreçte İBY’nin başını
çektiği dogmatik hizip ideolojik-politik ve pratik olarak M-L harekete ve
önderliğe karşı objektif olarak bir cephe oluşturduğudur. Aslında dogmatik
hizbe karşı mücadele aynı zamanda yılların birikmiş olan hata ve zaaflarımıza
karşı mücadele ederek ideolojik köklerini kurutmak için yürüttüğümüz
mücadeleyle birleştirmek gerekiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatik hizbin ve benzer olumsuzlukları
ortaya çıkmasının önlenmesinde, bu tür ihtimallerin asgariye indirilmesi, ancak
hizbin yeşerme ve boy atma imkanı bulduğu bu toprağın temizlenmesiyle mümkündü.
Bunu başarmadığımızda durumda, dogmatik hizbe karşı kazanılacak en başarılı
zafer bile, bir yarım zafer olarak kalacaktı. Yeni olumsuzlukların yeşermesi
için elverişli zemin muhafaza edilmiş ve belki de daha önemli olumsuzlukları
zemin yaratmaya devam etmiş olacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatikler 76 Örgüt İçi
Mücadelede Görüşler Disiplini Adı Altında Anarşizmi Savundular<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatik hizbin temel
özelliklerinden birisinin, örgütsel anarşizmi savunma olduğunu belirtmiştik. Bu
konuya daha yakın eğilerek. M-L örgüt içi mücadele anlayışını ortaya koyalım ve
dogmatik hizbin anarşist görüşlerini ve çizdiği pratiği sergileyelim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatikler cenah örgüt içi
mücadele örgütsel anarşizmi savunuyordu. Bilindiği üzere işçi sınıfı toplum
içinde yer alan sınıflardan çitlerle ayrılmış değildir. Dolayısıyla toplum
içinde yer alana diğer sınıfların düşünce eylemleri, kültürleri, gelenek ve
alışkanlıkları işçi sınıfını etkilemeden, onun üzerinden iz bırakmadan edemez.
Farklı fikirlere, ayrıca modern toplumda işçi sınıfının çeşitli katmanlarının
mevcudiyetine temel oluşturur. Bu durum işçi sınıfının en yüksek örgütü, sınıf
bilinçli müfrezesi olan işçi sınıfı partisi içine yansır. Parti içinde, doğru
ile yanlış fikirler arasında sürekli bir mücadele ve M-L fikirler parti dışında
olduğu gibi, parti içindeki mücadele ile gelişir, güçlenir ve sağlamlaşırlar.
Dahası içinde böyle bir mücadele bulunmayan parti, ölü partidir, canlılığını
yitirmiştir. Bu mücadele doğru tarzda ele alınıp yürütüldüğünde, partiyi
geliştirip ileriye doğru iter.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Lenin’inde belirtmiş olduğu gibi,
partide görüş ayrılıklarının temel ve kaçınılmazdır. Önemli olan bu görüş
ayrılıklarına karşı aynı örgüt çatısı altında mücadele halinde bir arada
bulunup bulunmayacak nitelikte olduklarının doğru tespiti ve görüş
ayrılıklarının mücadelesinin, ne tarzda hangi örgütsel ilkelere bağlı
yürütülmesidir. Bu sorunlara açıklık getirmemiz dogmatik hiziple aramızdaki
anlayış farkının bir biçimde belirmesine hizmet edecektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">M-L örgüt saflarında görüş
ayrılıklarının bulunmasını tabi ve kaçınılmaz görür. Ancak herşeyden önce görüş
ayrılıklarının üzerine giderek yanlış fikirlerin düzletilmesini, doğrunun
yanlış üzerinde zafer kazanmasını sağlamaya çalışır. Birlik-eleştir-birlik
ilkesine bağlı kalarak ikna yoluyla görüş ayrılıklarını gidermeye çalışır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Farklı görüşlerin mücadele
olmaksızın kendilerini korumalarına fikir ayrılıklarının gelişip kökleşmesine
izin vermez. M-L örgütte burjuva ve küçük burjuva düşüncelerin yeşerip boy
atmasına, örgütün M-L niteliğinin bozulması tehlikesinin doğmasına yol açmak ve
giderek, bu düşüncelerin örgütü burjuva ve küçük burjuva örgüte dönüştürmesinin
şartlarını yaratması anlamına gelir. İşte bu nedenle, örgüt içi görüş
ayrılıklarının doğru bir tarzda üzerine gidilerek giderilmesi de o derece temel
ve M-L için kaçınılmazdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Buraya kadar “ görüş ayrıkları ”
örgüt içinde bir veya birkaç noktada ortaya çıkan ve yanlış görüşleri onların
esasta proleter devrimci olmalarını ortadan kaldırmayan, ancak onların bir
bütün olarak alındığında proleter devrimci esasa sahip düşünceleri üzerindeki
burjuva ve küçük burjuva etkileri yansıtan görüş farklarını anlattık ve bu
kavram üzerinde durduk.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ancak, bazen görüş ayrılıkları
gelişip kökleşerek, iki ayrı sınıfın, burjuvazi ve proletarya’nın ideolojisi ve
politikası arasındaki farka tekabül eden çizgiler haline, farklı sınıfları
temsil eden çizgileri haline gelebilirler. Hiç şüphesiz, M-L örgüt, görüş
ayrılıklarının bu noktaya ulaşmasına izin vermez, var gücüyle bu ayrıklıkları
daha önceye gidermeye çalışır. Ama M-L bütün çabasına rağmen, aynı örgüt içinde
iki ayrı sınıfa ait çizgi farkı ortaya çıkabilir. M-L çabası böyle bir
gelişmeyi önlemede yeterli olmayabilir. İki ayrı sınıfa ait çizgilerin varlığı,
M-L’lerin istek ve iradesi dışında bir olgu, objektif bir olgu haline
gelmiştir. Bu şartlarda M-L çizgi, oportünist çizgiyi örgütten tasfiyeye
yönelir. Bu oportünistlerin iknası yoluyla değil, kadroların iknası temelinde
oportünizmin tasfiyesi yoluyla gerçekleşir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İki çizgi, M-L rağmen ortaya
çıktığında, yapılması gereken, örgütü M-L safta toplayarak, oportünizmi tasfiye
etmektir. Şayet M-L’ler, örgütte çoğunluğa sahip iseler ve yönetici organları
ellerinde tutuyor iseler zaten sorun yoktur.. bu durumda, kadroların M-L
etrafında geniş ve en sıkı birliğini bu çoğunluğa dayanarak oportünizmi tasfiye
etmek gerekir. Ancak, M-L’ler örgütte azınlıkta iseler ve muhalefet durumunda kalmışlarsa,
sorun farklı ele alınmalıdır. Bu takdirde örgüt M-L niteliğini henüz
yitirmemişse, doğru fikirleri örgüt çoğunluğuna kavratarak örgütü örgütü kendi
saflarına kazanma imkanın tükenmemiş demektir. Bu durumda M-L örgüt disiplinine
uyarlar, örgüt içi demokrasiyi işletirler, demokrasinin ihlaline karşı durur ve
bunu yaptıklarında oportünistleri teşhir ederler. M-L örgütün normal
organlarını işleterek (kongre, konferans gibi.) daha önce örgüt içi demokrasiyi
işleterek, taraflarına kazandıkları örgüt, çoğunluğuna dayanarak yönetimi ele
geçirir ve oportünizmi tasfiye ederler. Örgüt M-L kaldıkça tutulması gereken
doğru yol budur. Ancak örgüt oportünist bir niteliğe bürünmüşse, M-L tüm sağlam
unsurları toplayarak örgütten ayrılırlar. Bu durumda esas olan budur. Bu
şartlarda örgüt çatısı altında kalmak, geçici olarak taktik nedenlerle mümkün
olabilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bizim baştan itibaren -KK
döneminden bu yana- savunduğumuz anlayış da tamda buydu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ama, 1976 yılında KK’nın
önderliğinde başlatılan tartışmaya karşı, aynı hatta duran dogmatik
hizipçilerin hemen hepsi de, örgüt içi mücadelede hatalı sol sekter bir çizgide
hareket etmişlerdir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Nitekim dogmatik hizipçiler örgüt
yıkıcılıklarını mazur gösterebilmek için oportünizmle uzlaşılıcıktan sekterliğe
dek varan çeşitli görüşleri savunmakta, son geldikleri noktada örgütsel
anarşizmin teorisini yaptılar. Dogmatiklerin tek amacı örgüt yıkıcılıklarını
kitabına uydurmaktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu dogmatiklerin-Bolşevik
Partizanın örgüt içi mücadelede çift standartçı bir konumda duruşunu demagoji
ile gizlemeye çalışması ve KK’nın söylemleri ortada olduğu halde, kendi
sübjektif niyetini objektif gerçek yerine geçirme savunuculuğuna soyunarak, laf
kalabalığıyla tarihi gerçekleri ters yüz etme çabalarının tek bir nedeni vardı,
oda örgüt içi mücadele yönteminde tutulan yolun yanlış olmasıydı. Kuşku yok ki
dogmatikler 1976 tartışma kampanyasında örgütsel anarşimizi vaaz etmişlerdir.
Peki dogmatik hizip ne dedi ne yaptı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">KK Tartışma Kampanyasında Örgüt
İçi Yayın Organında Herkese Görüşleriyle Katılma Olanağı Sağladı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tartışma kampanyasında demokratik
merkeziyetçilik temelinde tartışma yayın organı Proleter Birlikte herkesin
düşüncelerin özgürce ortaya koyup tartıştığı ve yine farklı düşüncelerin
yayınlanmasında herhangi bir kısıtlamanın söz konusu olmadığı platformu,
kullanmayarak mızıkçılık yapan dogmatikler, KK’nın önderliğini aslında başından
itibaren tanımayarak hatta itiraf ettikleri gibi örgüt disiplinine- biz KK’nın
değil, örgütün yani görüşlerin disiplinine bağlıyız- göstermelik uyuyor
göründükleri yönlü açıklamaları ve "bizim istemlerimizi kabul etmezseniz
biz birlikte yürümeyiz " diyerek tartışmadan kaçarcasına ayrılığı ilan
edip örgüt saflarını terk etmeleri bu dogmatik hizbin kendilerine ve
fikirlerine inançsızlık yanında M-L olarak gördüğü kadrolara güven
duymadıklarını gösterir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatik hizip, “tasfiyeci,
oportünist inkarcı ” dedikleri M-L hareket içinde kaldıkları sürece etkilerini
yaymalarının zor olduğunu görüyorlar. Haliyle buradan yola çıkarak da onlarla
bir arada kalamayacaklarını öne sürdüler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Nitekim söyledikleri, uzun süre
bir arada kalmayı imkansız kılacak çizgi ayrılığının varlığı söz konusu olsa
bile tutarsızdır. Çünkü şayet M-L kadroların ezici çoğunluğu karşı safta yer
almışsa, hareket içinde ideolojik mücadele yürüterek bu kadroları kazanmak
zorunludur. Bunu reddetmek kendine inançsızlık ve oportünizmin ideolojik
mücadeleyle alt edilemez yaftasıyla örtülemek demektedir. Bu durumda hala
“tasfiyeci oportünizm ve inkarcılığın” bünyeyi sarmasından ciddi ciddi söz
edilebiliyorsa, bunun anlamı açıktır. Dogmatiklerin tartışma gemisini erkence
terk etmelerinin altında yatan esas neden kendi etraflarında yer alana
kadroları kendilerini terk edebileceğini, M-L görüşlerden etkileyeceğini
düşünmeleridir. Bu nedenle de hiç yoktan iyidir, bari etkilediğimiz kadroları
yitirmeyelim, yaklaşımıyla hareket ediyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">M-L hareketin büyük çoğunluğunun
kendi açılarından bırakın hastalığa tutulma ihtimalini,” hastalığın pençesinde
kıvrandıkları” şartlarda tutup, hastalığın bünyeyi sarması ihtimalini önlemek
için ayrıldıklarını söylemek, kendi etrafında topladıkları kadroyu yıkıcı
emellerine alet-edebilmenin teorisini yapmaktır. Örgütsel anarşizm en berbat
haliyle savunulmaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tasfiyeci oportünizm ve
inkarcılığa karşı mücadele Onların çizdiği sınırlar içinde yürütülemez görüşü
de, halis örgütsel anarşist bir görüştür. İki çizginin oluştuğu şartlarda,
oportünizme karşı mücadelede zafer kazanmak için komünistler, M-L örgütün
program ve tüzüğüne bağlı kalarak, tüzüğün emrettiği yöntemleri kullanarak mücadele
ederler. M-L’lerin bu şartlarda doğru mücadele yöntemi budur. Bundan başka
mücadele yöntemi yoktur. (tabi ki tüzüğe yani demokratik merkeziyetçiliğe bağlı
kalındığı sürece) Şayet M-L örgüt ortaya bir platform koyup yöntem
belirlemişse-ki program ve tüzük bunları belirler- M-L’ler, oportünistlerin
platformunda ve yöntemleriyle mücadele etmezler görüşü iki anlama gelebilir.
Birincisi oportünist hareketin platformunu ve yöntemlerini taşımamaktadır.
İkincisi sözde M-L’lerin hareketin koyduğu platform ve yöntemleri
elverişsizdir. Dogmatik hizip bu ayrımı ortaya koymaktan özenle kaçındılar.
Çünkü M-L hareketin platformunda iç mücadele yöntemlerinde ayrı olarak” kendi
tayin ettikleri platformda, kendi yöntemleriyle mücadele edeceklerini” açıkça
belirtmekten geri durmadılar. Bu alandaki itiraflar dogmatiklerin komünist
hareketin örgütsel ilkelerinde ne kadar uzaklaştıklarını ortaya koyuyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">KK ise başından itibaren-tartışma
kampanyasının başlatılmasında düşülen önemli darbeci hatanın dışında- komünist harekete,
onu bağlayan platforma ve yöntemlere sahip çıkmışlar ve çıkmaya devam
edeceklerdir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kısacası, dogmatik oportünistler
M-L hareket içinde iki çizgi oluşur oluşmaz-kadroları kazanma ve harekete doğru
çizgiyi hakim kılma yerine-azınlıkta kalındığı şartlarda hemen ayrılmayı
getiriyorlar. Mazeretleri de hazır: ” sonra hastalık tüm bünyeyi sarar”, ”
bizim ayrı platformumuz ve yöntemlerimiz var ”, İşte kendisine güvenmeyen,
kadrolara güvenmeyen tasfiyeci öz burada sırıtıyor. Onlar kendilerini hiçbir
örgütsel ilkeye kurala bağlı saymıyorlar. Her zaman ayrılma ve yıkmanın
teorisini yapıyorlar. Dahası örgütsel ilkeler ve kurallar yerine,” bana göre
iyi ise doğrudur” , ” tasfiyeci anlayış tamda budur. Çünkü onun hareketi
kazanmak gibi bir hedefi yoktur ve bunu da yapmayacaklarını biliyoruz.
Dogmatikler” M-L hareket oportünistlere ve inkarcılara teslim edilemez”
diyorlar. Oysa kendi görüş açılarından bile şimdiki davranışları tutarsızdır.
Çünkü onlar, M-L hareketi gerçek sahibi olan tasfiyecilerin düşmanlarına terk
etmişlerdir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatikler tartışma sürecinde
M-L ilkelere teoriye bağlı kalmayı değil, kendi ihtiyaçlarına göre M-L kılıklı
anarşist teoriler üretmeyi esas almışlardır. Nitekim işin içinde çıkmada
zorlanan dogmatikler anarşist davranışlarını mazur gösterecek teoriye
ihtiyaçları olmuştur. Keza biliyoruz ki oportünizmin en çok ilkesizlik ve
istikrasızlığa gereksinim duymuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatiklerin hizipçiliğini şu
satırlarda görmek mümkündür. İBY’nin KK'ya verdiği yanıtında şunlar söyleniyor:
” Biz Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu görüşleri savunuyor ve bu görüşlerin
disiplini tanınıyor, merkezi önderliğin yani KK’nın örgütümüzün görüşlerini
reddeden disiplini tanımıyoruz".<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatiklerin bu görüşleri
açıktan, M-L harekette merkezi disiplini reddetmenin aynı zamanda harekette
kalmayı reddetmek ve hareketi parçalama amacı taşıdığını kabul etmek anlamına
gelir.. Ünlü görüş disiplininin anarşist özünü burada açığa çıkıyor. Bu görüş
disiplinin aslında Troçkist bir görüş olduğu, örgüt içinde hizip özgürlüğü
anlamına geldiği bilinmez bir durumda değildir. Dogmatiklerin bu anarşist
görüşü M-L’ hareketi bölüp-parçalamanın gerekçesi yapıldı. İşin daha da ilginci
dogmatiklerin tasfiyeci hizipçi girişimi mutlaka mazur göstermek, yeni
ayrılıkçı anlayışı geliştirerek durumu kurtarmak gerekiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu amaçla iki çizgi oluştuğunda
hemen ayrılık görüşü öne sürülerek örgütsel anarşizme kılıf geçirilmeye
çalışıldı. Haliyle dogmatiklerce örgütsel anarşizm bir şekilde inceltilerek
savunuluyordu. Dogmatiklerin örgüt saflarını erkence terk etmeleri onların
kendi düşüncelerinin mücadelesi vermekte ve kadrolara güvenmeden ne kadar
sorunlu olduklarını gösteriyordu. Haliyle Partizan cenahı aslında örgüt içi
mücadelede örgütsel anarşizmi savunuyor. Bundan dolayı bu cenahta ilke ve
istikrar yoktur. Bunların en önemli ilkeleri , dün ak dediklerine bugün kara
demeleridir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Şimdide ML’lerin örgüt içi mücadele yöntemleri
üzerinde duralım. M-L örgütlerde örgüt içi mücadele tüzük tarafından
belirlenmiş esaslara göre, disiplin çerçevesinde yürütülür. Örgüt içinde
anarşist davranışlara, disiplinsizliğe yer verilmez. M-L’ler örgütler
organlardan oluşur ve örgüt içi mücadelenin yeri organlardır. Organlar ve
organların disiplinini tanımamak örgütü tanımamakla aynı şeydir.” Ben örgütün
disiplinini tanımıyorum, sadece organların disiplinin tanıyorum” türünden
görüşler anarşizmi vaaz eden görüşlerdir, bunu söylemek adlında örgütü
tanımadığını söylemektir. Çünkü organlar olmadığında, tanımadığında, örgüt yok
demektir<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Lenin’in belirttiği gibi örgüt içinde görüşlerini
hakim kılmaya çalışan kişiler, önce örgütü inandırmaya çalışırlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Fakat bu çoğunluğu inandırma çalışması ilkelere ve
kurallara göre yürümek zorundadır. Bu kurallar örgüt üyelerinin ortak rızasıyla
mücadelenin sınırlarını belirleyen tüzükte yansır. Zaten tüzük, kongrede kabul
edilir ve örgüte her üye olan bu tüzüğe uymayı kabullenerek girer. İşte
mücadele bu sınırlar içinde tüzük kurallarına, disipline uygun olarak
gerçekleştirilmelidir. M-L’ler örgüt içi mücadelede kurallara ve ilkelere
uymayan dogmatikler, aslında görüş disiplini denilen anarşist yaklaşımları
kendilerine temel alarak işi yokuşa sürerek erken bir ayrılığı dayattılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">KK Tartışma Sürecinde Deney Tecrübesizlik ve Örgüt
Çizgisine Duyduğu Tereddüt Nedeniyle Bir Çok Hata İşledi<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1975 de önce İrfan Çelik ve Hikmet ve ardında Ali T
tahliye olur. Amcanın da dışarıda olduğunu dikkate aldığımızda KK üyelerin
çoğunluğu böylece dışarıya çıkmış olur.. Dışarıdaki KK üyeleri 1976 başlarında
İskenderun da bir toplantı yaparlar. Bu toplantıda Türkiye’nin sosyo ekonomik
yapısı başta olmak üzere, parti olup olmadığımız, dışımızdaki akımların
niteliği vb. gibi birçok konuda örgütün görüşlerinde farklı düşünülen görüşler
sanki tartışma yapılıp kolektif sonuca gidilmiş gibi örgüt düşüncelerini
biçiminde karar olarak kadrolara iletilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yani bir yandan tartışma kampanyasıyla örgütün hata ve
zaaflarının ortaya konması, yenilginin özeleştirisinin yapılması hedeflenirken,
öte yandan KK’nın sonuca ulaştığı görüşler örgüt görüşleri gibi öne sürülerek
önce tartışma kampanyasının aslında göstermelik olduğu görüntüsü yaratılır.
Herne kadar KK deney tecrübesizlik ve aceleciliğin de etkisiyle tartışma
kampanyasında hatalı darbeci bir metot izlenmiş olsa da, bu KK’nın tartışma
kampanyası sürecinde kadro ve örgüt kitlesine üstten bakan, bürokratik ve
dayatmacı hatalarını ortadan kaldırmıyordu. Tartışma kampanyası sürecinde
yazılan gerek 3 sayfalık ( Bunu Hikmet kaleme almış) ve gerekse de beş sayfalık
yazı( bu yazıyı da amca-Aziz Vatan- kaleme almış. Her iki yazıda örgütün resmi
görüşlerini ortaya koymaktan uzak ve kişisel görüşleri ifade ediyor, aynı
zamanda herhangi bir tartışma yapılmadan dışımızdaki örgütleri proleter
devrimci yada proleter devrimci olma yolunda ilerleyen örgütler olarak ilan
edilmesi, THKO ve THKP-ML ile birlikten bahsedilmesi, parti değil hareket
olduğumuz görüşünün açıklanması vb. açıktan inkarcılığın ve örgüt
tasfiyeciliğinin ilanı anlamına geliyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bundan dolayı 76 tartışma kampanyasını KK iyi
yönetemedi. 3 ve 5 sayfalık inkarcı ve tasfiyeciliği savunan yazılar, örgüt
içinde dogmatik ve tutucu bir konumda duran ve aynı zamanda kariyerist
unsurlara yıkıcılık yapmaları için olanak sunmuş oldu. KK’nın kendi
düşüncelerini örgüte karar olarak sunmaları, tartışma ortamını zehirleyici bir
etki yaptı. KK’nın bu dayatmacı ve ben merkezci tutumuna karşı tüm örgüt tutum
aldı ve yapılan hatanın özleştiriş istendi. KK’da kendi hatasını görerek
nispeten kapsamlı bir özeleştiri yaptı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kendi görüşlerine güvenmeyen dogmatik hizip, daha çok”
İbrahim Kaypakkaya yoldaşı ve halk savaşını inkar ediyorlar, partiyi tasfiye
ediyorlar” demagojisi arkasına sığınarak, KK üyelerinin sağcı ve inkarcı
görüşlerini kendilerine dayanak yaparak, alt kadroları ve sempatizanları
etkilemeye ve KK’ya tutum almaya zorladılar. İstanbulda görüş ayrılıklarına
dair hiçbir yerde kadro ve ileri sempatizan toplantısı yapılmasına olanak
tanınmadı.. Hatta İstanbul Bölge Komitesi-Süleyman-Ahmet-sanırız birde kadın
arkadaştan oluşuyordu ve sorumlu denetleyici Aziz Vatandı- KK’nın tartışmaları
tabana yayma önerisine ve tartışma toplantıları düzenleme çabası saldırgan bir
tutumla engellendi. İdeolojik-politik tartışma yapma ve görüş ayrılıkları
üzerine yoğunlaşma yerine,lümpence yaklaşımlarla hakaret ve tehdit , silah
çekme, bol yalan yüklü dedikodu yapma- KK’da görev alanlara kastedilerek,
kişilerin adları sayılarak bu işkencede çözüldü, bu İbrahim Kaypakkaya yoldaşın
silahını sattı, bu mücadeleden kaçtı vb. sokak jargonuyla görüş ayrılıkları
üzerine yoğunlaşma yerine, tartışma kişileştirilerek kendi etrafında
topladıkları grupları kadro ve sempatizanları kemikleştirmeye çalıştılar-
evleri basıp örgüt eşyalarına zoraki el koyma derneklerde de, sendikalar da
şiddet kullanarak KK taraftarlarını susturma ve hareket kitlesini tartışmada
kaçırarak düşmanlığı körükleme yolu tutuldu. Çünkü dogmatiklerin o dönemde KK
kadro ve taraftarlarıyla teorik-politik olarak tartışacak ve hatalı analiz ve
değerlendirmeleri mahkum edecek ne birikimleri ve neden cesaretleri vardı .
İdeolojik-politik olarak zayıflıkları onları hem tartışmada kaçmaya ve hem de
burjuvaziden aşırılmış yalan, demagoji ve şiddet yöntemini devreye sokmaya
itiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örneğin 1976 yılında Kasım 1976 yılında Kadıköyde
faşistler tarafından hunharca katledilen Zülfikar Uralçin yoldaşın cenaze
törenine var olan taraftarlarımızla katıldığımız halde Ahmet Cihan ve diğer
saldırgan dogmatiklerin ağza alınmayacak küfür ve hakaretleri, tehdit ve
engellemeleri nedeniyle yürütülmedik. Cenaze kortejini terk etmeyip yürümeye
devam etmiş olsaydık alanda büyük bir kavga çıkacak ve polisin devreye
girmesine neden olunacaktı. Dogmatiklerin emekçilerin olumsuzluklardan nasıl
etkilenebileceklerini hiçe sayan sorumsuzluğuna ortak olmamak adına, yürüyüşe
terk etmek zorunda kalınmıştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">KOMÜNİST HAREKET HATALARA KARŞI MÜCADELE, İÇİNDE GELİŞİR
İLKESİNİ KENDİSİNE TEMEL ALDI<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dogmatikler ile M-L arasında temel ayrım çizgisi
komünist hareketin hata ve zaaflarına yaklaşımda başlıyordu. Bilindiği üzere,
diyalektik materyalizm madde ile bilinç arasındaki ilişkide maddeyi ilk veri
olarak ele alır. Bilgi, maddenin beyine duyu organları aracılığı ile
yansımasıdır. Dolayısıyla bilgi, pratik yoluyla, başlıca sınıf mücadelesi,
üretim mücadelesi ve bilimsel deneyler pratiği içinde kazanılır. Pratik yoluyla
ulaşılan bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığının tek ölçütü sosyal pratiktir.
Bunların pratikte sınanmasıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Maddenin hareket biçimleri sonsuzdur. O halde maddenin
hareket biçimlerinin beyinde yansıması olan bilgi; insan bilgisi de sonsuza
kadar gelişip, derinleşecektir. Bu, bilginin diyalektik gelişim yasasının özünü
oluşturur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu yasa, işçi sınıfının bilimi olan
Marksizm-Leninizm'in kavranışı için de geçerlidir. Sosyal pratikten doğan işçi
sınıfının bilimi bütün bilgileri özet halinde vermemiştir. O toplumun ve
tabiatın gelişme yasalarını açıklayarak, doğru bilgiye ulaşmanın yollarını
bilimsel bir netlikle ortaya koymuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Marksizm – Leninizm’in kavrayışının teoriyle pratiğin
birliği içinde sürekli derinleşeceği, pratik yoluyla ulaşılan bilgilerin daha
üst düzeyde pratiğe uygulanacağı, teoriyle pratik arasındaki bu ilişkinin
sonsuzluğu, teorinin sürekli zenginleşeceği değişik bir anlatımdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bilginin, diyalektik gelişim yasalarına uygun olarak
derinleşmesi; belli bir durumdaki bilginin daha ileri bir durumda aşılacağı,
bilginin, dolayısıyla işçi sınıfı biliminin kavranışının göreceli olduğunu
kanıtlar. İşçi sınıfının biliminin kavranışının sürekli derinleşmesi, tabiatın
ve toplumun gelişme yasalarının ışığında çeşitli olguların tahlilindeki
ilerleyiştir. Buradan insan kavrayışının her durumda daha ileri bir duruma göre
sınırlılığı, yetersizliği olgusu çıkar...<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">O halde, proletarya partileri veya tek tek
komünistler, olguları doğru kavramalarının klavuzu olan işçi sınıfının bilimine
sahip olmalarına rağmen, bunu olgulara uygularken mutlaka şu veya bu düzeyde
hatalar yapacaklardır. Kavrayışın sonsuz gelişimi, belli bir durumdaki göreceli
sınırlılığının konumuz açısından anlamı budur. Bir başka ifadeyle, kavrayışın
bir durumda, daha ileri bir gelişme seviyesine göre sınırlılığı, olguların çok
yönlü tahlilindeki sınırlılıkta zaman zaman yüzeyselliklerde, tek yanlılıkta,
mekanizmde, dogmatizmde vb. ifadesini bulacaktır. Marksist bilgi teorisi
proletarya hareketinin hatalar yapmaktan kaçınamayacağını, doğru ile yanlışın
bir bütünün iki yanı olduğunu bilimsel bir doğrulukla ortaya koyar. Burada,
proletarya hareketinin hatalarının esası teşkil etmemesi gerektiği vb. üzerinde
durmaya bile gerek yok. Komünist bir hareketi, komünist yapan elbetteki
hatalarının değil, doğrularının esası teşkil etmesidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Vurgulanması gereken nokta, komünist örgüt ve
partilerin, komünistlerin hatalarının var olacağıdır. İşçi sınıfının biliminin
kavranışının diyalektik gelişimi içinde komünistlerin yaptığı hatalar, dünyada
sınıfların varlığı şartlarında, diğer sınıf ideolojilerinin etkileri şeklinde
biçimlenirler. Sınıfların dünya görüşleri arasında uzlaşma olamaz. Ve her
düşünce, her eylem bir sınıfın damgasını taşır. Proletaryanın damgasını
taşımayan düşünce ve eylemler diğer sınıfların damgasını taşırlar. Sınıfların
varlığı, komünistlerin bu sınıfların ideolojilerinden etkilenmelerinin nedenini
değil, dış şartını oluşturur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünistlerin diğer sınıf ideolojilerinden
etkilenmelerinin nedeni, Marksizm - Leninizm’i kavrayıştaki -hayata uygulayış
bunun içindedir- göreceli sınırlılıktır. Buradan çıkarılması gereken, kavrayış
sürekli derinleşeceğine göre, diğer sınıf ideolojilerinin etkilerinin komünist
hareket üzerinde sınıflar ortadan kalkıncaya kadar görüleceğidir. Komünizmin
dünyada zafer kazanmasından sonra ise kavrayıştaki göreceli eksiklik, insanla
doğa arasındaki mücadelede, yanlış veya eksik fikirler olarak yansıyacaktır.
Tabii ki, sınıflar ortadan kalktığından hatalar şu veya bu sınıftan ideolojik
etkilenmeler biçiminde olmayacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Demek ki, hata yapmak diğer sınıfların varlığına bağlı
değildir. Sınıfların, dolayısıyla proletaryaya düşman ideolojilerin varlığı,
proletaryanın bunlardan etkilenmesinin dış şartını oluşturur o kadar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünist örgüt ve partiler içinde ideolojik
mücadelenin sürekliliği, proletarya partilerinin bu mücadeleler içinde gelişip
güçleneceği, hatalı fikirlerin mutlaka var olacağı, bunların düşman
ideolojilerin yada deney-tecrübe eksikliği ve M-L kavramadaki sığlıklar vb.
proletarya hareketi içindeki etkilerinin sonucu olduğu vb. gibi Marksist
teorinin öğretileri görüşlerimizi doğrulamaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Buradan çıkarılması gereken, günümüzde hataların son
tahlilde burjuva ideolojisinin üzerimizdeki etkilerinin ürünleri olduğu,
bunların proletaryaya değil, mülk sahibi sınıfların çıkarlarına hizmet
ettiğidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünist örgüt ve partilerin eksik ve hatalarının
kaçınılmaz olarak var olacağı ile, her eksik ve hatanın işçi sınıfının sınıf
çıkarlarına ters düşmesi, komünistlerin hatalara karşı yaklaşımının esaslarını
belirler. Bu çelişkiden hareket etmek; hataların kaçınılmazlığını bilerek,
hataları görüp düzeltmeye açık olmak demektir. Hatalardan öğrenmenin
vazgeçilmez önemini kavramak, buna uygun davranmaktır. Bu çelişkiden hareket
etmek; hataları mazur göstermeye karşı çıkarak, her hatayı zamanında düzeltmeye
çalışmayı; hatalara karşı amansız olmayı gerektirir. Çünkü, her hata
proletaryanın mücadelesini zayıflatır, onun çıkarlarını temsil etmez. Bu
çelişkiden hareket etmek; sadece hataları, onların ideolojik kaynaklarını
tespitle yetinmemek, düzeltme konusunda somut adımlar belirlemek, bu doğrultuda
kararlılıkla mücadele etmektir. Hatalara karşı uzlaşmazlığın son tahlilde
düşmana karşı amansız olmaktan koparılamaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«Partinin tarihi, bize ayrıca, başarılardan başı
dönen, kendini beğenen, çalışmasında ki eksiklikleri göremez hale gelen ve
hatalarını kabul ederek bunları içtenlikle ve dürüstlükle zamanında
düzeltmekten korkan bir partinin işçi sınıfına önderi olarak rolünü yerine
getiremeyeceğini öğretiyor.”, “ Eleştiri ve özeleştiriden korkmayan, çalışmasındaki
eksiklikleri ve hataları örtbas etmeyen, parti çalışmasındaki hatalardan
dersler çıkararak kadrolarını öğreten, eğiten ve hatalarını tam zamanında
düzeltmeyi bilen bir parti yenilmez olur” (SBKP (B) Tarihi, s. 448).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Görüldüğü gibi bu pasajlarda, partinin hiç hata
yapmaması söz konusu bile edilmiyor. Üzerinde durulan; hata yapmamak değil,
hataları görmek, onları ortaya koymaktan korkmadan, kadro ve kitleleri
eğitmenin güçlü bir aracı haline getirmektir. Rus komünistlerinin başarısında
en önemli unsurlardan biri, eksik ve hatalarının mutlaka var olduğu ve olacağı
bilinciyle hareket ederek, bunları görüp gidermede titiz ve cesur olmaları,
hatalardan hareketle de eğitmesini bilmeleridir. 1905 devriminin proletaryaya
büyük kayıplar verdiren acı deneyinden dersler çıkarma sağlardı. Aksi halde,
1917 Ekiminde Bolşeviklerin başarıya ulaşması mümkün olmazdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Çünkü öğrenmenin, Marksizm - Leninizm’i daha derinden
kavramanın başlıca iki yolu: olumlu ve olumsuz deneylerde öğrenmektir. Bunları
proletaryanın mücadelesinin geliştirilmesinin aracı haline getirmektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bir siyasi hareketin, hatalarına karşı takındığı
tavrın, onun ciddiyetinin en önemli ölçütlerinden biri olması da, hatalardan
öğrenmenin, hataları gidermede cesur davranmanın önemini vurgulamaktadır. Bu
konuda Lenin:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">" Bir politik partinin hataları karşısındaki
tavrı, bu partinin ciddiyet derecesi, sınıfı ve ezilen yığınlar karşısındaki
yükümlülüklerini pratikte nasıl yerine getirdiği konusunda yargıya varmanın en
önemli ve en güvenilir yönlerinden biridir. Bir hatayı içtenlikle kabul etmek,
onun nedenlerini araştırmak, ona yol açan koşulları çözümlemek ve onu
gidermenin yollarını dikkatle incelemek - ciddi bir partinin özellikleri budur,
yolu budur.” (Aynı yerde) demektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünistlerin hatalar sorununa yaklaşımı iki noktada
düğümlenir. Hataların kaçınılmazlığı ve bunlara karşı mücadelede amansız
olmak... Bu yaklaşım hataları ele alış ve giderme konusuna da ışık tutmaktadır.
Ama hareketimizin saflarında Mart 76 başlayan hata ve zaaflarımıza karşı
mücadele tartışmasında dogmatikler önemli hatalar işlemediğimiz ve hataları
dışarıda arayan bir yaklaşım içinde oldular. Hatalarımızı açığa çıkarıp bunları
aşma yerine, hatalara sıkıca sarılarak daha da geriye gittiler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Aslında komünistler hatalar yapabilecekleri, oluşturdukları
fikir, plan ve programların sosyal pratikte sınanacağı bilinciyle hareket
ederler. Dolayısıyla pratiği gözden geçirmede, hassas davranır, oluşturup
hayata uyguladıkları düşünceleri pratiğin şaşmaz terazisinde ölçerler. Sosyal
pratikte doğrulanmayan her düşünce ve eylemin diğer sınıfların ideolojilerinden
etkilenmenin ürünü olduğu gerçeği ise, hataların ideolojik köklerine yönelmek,
bunları tespit etmek gerektiğini öğretir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Pratikte görülen hatalardan hareketle, onların
kaynaklarını tespit ederek, bu kaynakları kurutma, aynı ideolojik kaynaklı,
fakat değişik biçimlerde yansıyan hataların önüne geçmenin yoludur. Hataların
kaynağını kurutma yöntemi, hataları tek tek ele alarak, diğer sorunlarla bağını
kurmadan ele alışla bağdaşmaz. İkincisi bu proletaryanın yöntemi değildir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hataları, genel olarak tahlil edip, kaynaklarını
tahlil etmek yeterli olamaz. Her hatanın özgül yanları irdelenmeli, titizlikle
tahlil edilmelidir. Bu, hataların düzeltilebilmesi için somut çözümlerle
bağıntılıdır. Özgül yanlar incelenmeden somut çözüm yolları tespit edilemez.
Genel tespitlerle yetinmek ise, özeleştiriyi yozlaştırır. Ayrıca benzer
hataların yapılmasını da önleyemez. Böyle bir anlayışla yapılan özeleştiriler
günah çıkarmanın ötesine geçemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yine hataların zamanında tespit ederek, çözüm
yollarını mücadelenin diğer sorunlarından koparmadan ele almak gerekir. M-L
ilkelere bağlı kalınmadan, doğru bir çalışma tarzına sahip olmadan hatalara
karşı kararlı ve başarılı bir mücadele yürütemez. İşlendiği koşulların incelenmesi,
hataların hangi uygun dış koşullarda giderileceği, bütün içindeki yeri vb.
konularda sağlıklı bir kavrayışa ulaşmanın en güvenilir yoludur. Öte yandan
hatalar objektiftir. Varılan kavrayışın ışığında objektif bir tarzda ele
alınmalıdır. Niyetler, istekler ve dış koşullar buna karıştırılmamalıdır,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünist örgütlerde hatalara karşı mücadele örgütün
irade ve eylem birliğini zedelemeden, demokratik merkeziyetçiliğe titizlikle
uyarak, eleştiri özeleştiri, eğitim ve ikna yöntemleriyle sürdürülür. Yine bu
mücadele organ içinde yürütülür. Keyfiliğe, disiplinsizliğe vb. yer yoktur,
olamaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bakış açısı sorununda özellikle öne çıkarılması
gereken noktalara değindikten sonra, konumuz açısından özellikle öne
çıkarılması, üzerinde durulması gereken, siyasi mücadele ve önderlik anlayışı
ile çalışma tarzına geçebiliriz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">BAŞARININ YOLU MARKSİST - LENİNİST SİYASİ MÜCADELE
ANLAYIŞINI DOĞRU KAVRAMAKTAN GEÇER<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Modern toplumda proletarya en devrimci sınıftır.
Hiçbir üretim aracına sahip olmayan, mülkiyetle bütün bağlarını koparmış olan,
gittikçe daha büyük kitleler halinde bir araya gelen, bu sınıfın kurtuluşu
ancak en ileri dönüşümlerle mümkündür. İşçi sınıfı kurtuluşunu
gerçekleştirebilmek için ezilen sınıfların tümünü kurtarmak durumunda olan
yegane sınıftır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hiçbir üretim aracına sahip olmaması, saflarını
sürekli genişletmesi, bilimsel bir teoriye sahip olması, üretimden gelen
disiplin ve kararlılığı, bu sınıfa ezilen sınıfların mücadelesinde özel bir yer
sağlar. İşçi sınıfı, tüm ezilenleri peşinden sürükleyebilecek olan, biricik
bilimsel teori ye sahip bulunan öncü sınıftır. Modern toplumda işçi sınıfı
olmaksızın hiçbir devrim köklü başarılar sağlayamaz, sonuna kadar ilerleyemez.
Bu nedenle işçi sınıfının devrimde önderliği başarının zorunlu şartıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«Partiyi işçi sınıfının öteki müfrezelerinden ayırt
eden ayrım, herşeyden önce, partinin basit bir müfreze değil, işçi sınıfının,
sosyal yaşamın bilgisiyle dopdolu bulunan, sosyal yaşamın gelişme yasalarını
bilen, sınıf savaşımının gelişme yasalarını kavramış, dolayısıyla işçi sınıfına
öncülük yapabilecek, işçi sınıfının savaşımını yönetecek yetenekte olan ileri
bir müfrezesi, bilinçli bir müfrezesi, Marksist bir müfrezesi oluşundandır.»
(SBKP (B) Tarihi, s. 62).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşçi sınıfının böyle bir müfrezesi yoksa, devrime
önderlik görevini yerine getiremez, kendi kurtuluşunu ve tüm emekçilerin
kurtuluşunu gerçekleştiremez. Lenin'in belirttiği gibi, “proletaryanın,
egemenliği ele geçirme savaşımında örgütten başka silahı yoktur».<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Değişik bir anlatımla, işçi sınıfı partisi tarihi
görevlerini yerine getirebilmek için herşeyden önce bilimsel sosyalizme; işçi
sınıfının dünya görüşüne sıkı sıkıya sarılmalıdır. Dünyayı doğru
açıklayabilmenin şartı budur. Öte yandan bununla yetinmemeli, dünya görüşünü
somut durumlara uygulayarak, toplumu, dünyayı değiştirebilmek için, güçlerini,
engelleri doğru tespit ederek, çeşitli yol ve yöntemler geliştirmeli, bunlardan
en uygun şekilde yararlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bunun anlamı da, bilimsel sosyalizmin ışığında doğru
bir siyasi mücadele sürdürmektir. İdeolojinin ışığında dünyayı
değiştirebilmenin, sınıf mücadelesini ilerletebilmenin zorunlu koşulu, siyasi
mücadeleyi başarıyla yürütmektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşçi sınıfının dünyayı değiştirme mücadelesi; siyasi
mücadele, herşeyden önce doğru bir anlayışla ele alınıp yürütülmelidir. Doğru
bir siyasi mücadele ve önderlik anlayışına sahip olmadan, siyasi mücadele
hedefe ulaşma yönünde başarıyla ilerletilemez. Kör-döğüşü haline getirilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ancak işçi sınıfı devrimde önderliğini, onun bilinç,
azim ve iradesini temsil eden, en ileri, en fedakâr, en bilinçli unsurlarını
birleştiren partisi aracılığıyla gerçekleştirir. SBKP (B) Tarihi'nin belirttiği
gibi;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşçi sınıfı partisinin toplumsal devrimi
gerçekleştirebilmek için mülk sahibi sınıfların devletinin yıkılması,
proletaryanın siyasi iktidarının kurulması ilk adımı oluşturur. Bu amaçla
Marksizm-Leninizm ışığında yürütülen mücadele, sistemli bir siyasal mücadele
olmalıdır. İşçi sınıfı partisinin muhtevasını onun yürüttüğü siyasal mücadele
belirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Doğru siyasal mücadele anlayışı, devrimin, devrimci
öncü tarafından yönetilen kitlelerin eseri olacağı gerçeği, sık sık
tekrarlanan, doğruluğu tartışma götürmeyen bu gerçek üzerinde yükselir. Ancak
özünü kavramadan, bu gerçeğin sürekli tekrarlanması, siyasal mücadelenin doğru
kavrandığını göstermez. Devrimin kitlelerin eseri olması, proletarya partisinin
önüne, kitleleri devrim için eğitip seferber etme görevini koyar. Doğru siyasi
mücadele anlayışı, bu görevin nasıl yerine getirileceğinin özlü bir
anlatımıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşçi sınıfını ve emekçi kitleleri eğitmek, ha yatın
her alanındaki, her somut gelişmeden hareketle, geniş ve sürekliliği olan
siyasi gerçekleri teşhir kampanyasının örgütlendirilmesini zorunlu kılar.
Lenin'in belirttiği gibi<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«Siyasi ajitasyonun gerekli sayılması için, temel
şartlardan biri, bütün alanlarda siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının
örgütlendirilmesidir. Ancak böyle bir kampanya, yığınların siyasi bilincine
ulaşma sini sağlayabilir ve yığınların devrimci eylemini hızlandırabilir. İşte
bunun içindir ki, bu eylem, bütün uluslararası Sosyal - Demokrasinin en önemli
fonksiyonlarından biridir, çünkü siyasi özgürlük bile bu kampanyayı gereksiz
kılmaz, ancak onun doğrultusunu değiştirebilir.» (Ne yapmalı, s. 90)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«...parti örgütümüzün eyleminin başlıca muhtevası, bu
eylemin temerküz noktası, en kuvvetli patlama döneminde olduğu gibi en sakin
dönemde de mümkün ve mutlaka gerekli çalışma olmalıdır, yani Rusya için de bir
uçtan bir uca birbirine bağlantısı Olan, hayatın bütün yönlerini aydınlatan, ve
yığınların mümkün olduğu kadar geniş katları arasında yürütülen siyasi
ajitasyon çalışması olmalıdır.» (a.g.e, s. 221).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bütün uzunluğuna rağmen aktardığımız bu pasajlar,
proletaryanın siyasi iktidar hedefine ulaşması, komünizme doğru bilinçle
ilerleyebilmesi için kitleleri eğitmesi gerektiğini, bunun da her somut
durumdan yararlanarak geniş ve sürekli yürütülecek siyasi gerçekleri açıklama
kampanyasıyla gerçekleşeceğini açıklıkla belirtiyor: Kampanya hayatın her
alanını kapsamalıdır. İşte proletaryanın uzun vadeli hedefleri doğrultusunda,
her somut durumdan hareketle kitlelerin eğitimi amacıyla örgütlediği böyle bir
kampanya, önemli silahlarından biridir. Proletaryanın siyasi mücadele
anlayışının en temel unsuru, siyasi devrim hedefi için yürüttüğü mücadeleyi,
sınıfı somut durumuna kadar indirgemek, soyut propaganda yerine, mücadeleyi
hayatın gerçekleriyle birleştirmek, kitleleri mücadele içinde eğitmenin anlamı
budur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Doğru siyasi mücadele anlayışına sahip olmak, siyasi
gerçekleri açıklamanın vazgeçilmez önemini kavramaktan, değişen koşulları
proletaryanın uzun vadeli çıkarlarının ışığında özenle tahlil ederek,
gerektiğinde 24 saatte taktik değiştirebilme, uygun mücadele biçim ve
araçlarını tespit etmenin önemini kavramayı şart sayar. Bir başka anlatımla,
doğru bir siyasal mücadele, proletaryanın stratejik hedeflerine varabilmek
için, her somut gelişme karşısında, Marksizm -Leninizm’in bilimi ışığında doğru
taktikler, plan ve programlar oluşturarak, buradan hareketle emekçi kitleleri
eğitmeyi kavramaktan geçer. Teoriyi somut gelişmelerle birleştirmek, doğru taktikler
belirlemek bu mücadelenin en önemli unsurlarındandır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«... İşçi, bunları, [siyasi gerçekleri] ancak canlı
açıklamalarda, belirli bir anda çevremizde olup bitenlerin, herkesin üzerinde
konuştuğu ya da birbirine fısıldadığı ya da bu olayda, rakamlarda, mahkeme
kararlarında vb. belirenin sıcağı sıcağına açığa vurulmasında bulabilir. Bütün
alanları kucaklayan bu siyasi gerçekleri açıklama eylemi yığınları devrimci
eylem bakımından eğitebilmek için zorunlu ve temel bir şarttır.» (Ne Yapmalı,
Aynı yerde).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitleleri eğitmek için, sadece siyasi gerçekleri
teşhir yeterli olamaz. Bu eylemin, kitlelerin geniş kesimlerini proletaryanın
saflarına kazanılıp, mücadelesinin örgütlendirilmesiyle birleştirilmesi, emekçi
yığınların mücadele içinde eğitilmesi gerekir. Yığınlar, mücadelenin ateşi
içinde eğitilecektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitle çizgisi, siyasal mücadelenin bir başka önemli
unsurudur. Doğru bir kitle çizgisine sahip olmadan, kitlelerin eğitilmesi ve
seferber edilmesi mümkün olamaz. Kısacası, proletaryanın siyasal mücadele
anlayışı, kitle çizgisi sorununda doğru bir kavrayışı içerir. Çünkü kitleler,
ancak içinde bulundukları durumdan hareketle eğitilebilirler. Marksizm
kitleleri olduğu gibi kabul edip, onların bulunduğu seviyeden hareketle
eğitilebileceklerini öğretir. Dolayısıyla siyasi gerçeklerin teşhiri kitlelerin
seviyesine uygun tarzda yapılmadığında, kitlelerden kopulur, sonuçta emekçi
yığınlar eğitilemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitleler, çeşitli mücadele biçimlerinin gerekliliğini
kendi özdeneyleri ile görerek kavrayabilirler. Lenin'in belirttiği gibi:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">“ bütün sınıfın, sermayenin ezdiği geniş emekçi
yığınların, gerçekten böyle bir tutumu benimseyebilmeleri için yalnızca
propaganda, yalnızca ajitasyon yetmez. Bunun için, bu yığınların kendi öz
siyasal deneyimleri gereklidir. Bütün büyük devrimlerin temel yasası böyledir,
o yasa ki, şimdi yalnızca Rusya tarafından değil, Almanya tarafından da
kuvvetle ve büyük açıklıkla doğrulanmaktadır.” (Sol Komünizm Bir Çocukluk
Hastalığı, s. 102).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitlelerin kendi öz siyasal deneyimlerinin
gerekliliği, sabırlı ve sürekli bir çalışmayı gerektirir. "Kitlelerin
durumunu onların eyleminin seviyesinden hareketle ölçmeli, istekler gerçeğin
yerine geçirilmemelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadelenin vazgeçilmez unsurlarından biri de,
görevler arasındaki bağı iyi kavramak, mücadeleyi çeşitli sorunların karşılıklı
ilişkilerini göz önüne alarak yürütmektir. Kitlelerin aynı hedefe doğru
yönlendirilmesi böyle gerçekleşebilir. Perspektifsiz bir mücadele, güçleri
toparlayamaz, düşmana kalıcı darbeyi indiremez. Bu konuda da Lenin'e kulak
verelim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«Bütün politika sanatı, elimizden koparılıp alınması
en güç olan halkayı, elinde tutana bütün zincire sahip olmayı en çok garanti
eden halkayı gücümüz yettiği kadar sıkı tutmaktan başka birşey değildir.» (Ne
Yap malı, s. 206).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Lenin'in de belirttiği gibi, kavranması gereken
halkayı, merkezi görevi sıkı tutup, diğer görevleri bu halkanın daha sıkı
tutulmasını güçlendirmeye hizmet edecek tarzda yürütülmelidir. Aksi halde,
güçler dağıtılır. Yürütülen mücadele he defe doğru yöneltilemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Sonuç olarak, kitlelerin seviyesinden hareket etmek,
siyasi ajitasyonu onların seviyesine uygun tarzda yürütmek, kitlelerin
doğruları kendi deneyleri içinde göreceklerini kavramak, siyasi mücadele
anlayışının diğer vazgeçilmez unsurlarıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Doğru siyasi mücadele anlayışına bağlı olarak doğru
bir önderlik, siyasi gelişmeleri zamanında görmeyi, bunlara uygun siyasetler
oluşturmayı, bu siyasetleri hayata geçirebilmek için mümkün olan tüm güçleri en
iyi şekilde seferber edebilmeyi, tüm güçlerden hakkıyla yararlanabil meyi sıkı
bir denetim gerektirir. Bu görevleri gerçekleştirebilmek, bu görevleri yerine
getirebilecek bir örgütlenme yaratabilmekle mümkündür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele ve önderlik sorunlarında doğru bir
kavrayışa ulaşılmadığı sürece, sağ veya «sol» hatalar işlenmesi kaçınılmaz olacaktır.
Bunların aşılması konusunda ileri adımlar atılmadığı sürece gelişme olsa bile
çok cılız kalacaktır. Doğru bir kavrayışa sahip olmayan bir hareketin uzun süre
ayakta kalması da mümkün değildir. Böyle bir örgüt yozlaşma ve çürümeden
kurtulamaz. Çünkü, kitlelerle birleşemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele ve önderlik sorunlarında doğru bir
kavrayışa ulaşılmadığı sürece, sağ veya «sol» hatalar işlenmesi kaçınılmaz
olacaktır. Bunların aşılması konusunda ileri adımlar atılmadığı sürece gelişme
olsa bile çok cılız kalacaktır. Doğru bir kavrayışa sahip olmayan bir hareketin
uzun süre ayakta kalması da mümkün değildir. Böyle bir örgüt yozlaşma ve
çürümeden kurtulamaz. Çünkü, kitlelerle birleşemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitlelerin seferber edilmesi için siyasi gerçeklerin
açıklanması ve kendi özdeneyimleriyle M-L siyasetin doğruluğuna
inandırmalarının önemini kavramayan "sol"cular: kitlelerin bilincini
ve mücadelesini geliştirmek gerektiğini anlayamazlar. Bunun yerine kendi
sübjektif isteklerini geçirirler, kitleleri eğitip seferber edecek, sınıf
mücadelesinin karmaşık koşullarını başarıyla tahlil edip yolunu çizebilecek bir
mücadele gerçekleştirilemez, buna uygun bir örgüt yapısı oluşturulamaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Çünkü “ Her hangi bir örgütün karakterini doğal ve
kaçınılmaz olarak tayin eden şey, o örgütün eyleminin muhtevasıdır” (Lenin).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Her siyasi mücadele anlayışı, kendine uygun bir
örgütsel yapıyı şekillendirir. Bunlar arasında uzun süreli bir uyumsuzluk
olamaz, kitlelerin aktif mücadelesi yerine öncü unsurların mücadelesini geçiren
bir anlayışla, kitlelerle birleşilemez, olsa olsa kitlelerin canlı
mücadelelerinin dışında bir örgütlenme gerçekleştirilir. M-L çalışma tarzının
böyle bir örgütlenmeyle hayata geçirilemeyeceği kuşkusuzdur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Doğru siyasal mücadele ve önderlik anlayışının ihlal
edilmesi bazen öncünün rolünü abartan sübjektif iradecilik, “sol”culuk bazen
de, kitlelerin kendiliğinden gelme mücadelelerinin abartılarak önderliğin ve
bilincin rolünün küçümsenmesi hatasına yol açar. Kaba materyalizmden
kaynaklanan bilincin rolünün küçümsenmesi, kitlelerin gerisinde kalmaya,
dolayısıyla kitleleri eğitip mücadelelerine bilinçli yön verme ve devrim
doğrultusunda ilerletmeye engel olur. Bilinçli önderliğin ; partinin rolünün
küçümsenmesi, partiyi cansız pasif bir yapıya büründürür. Partinin rolünü
kitlelerin kuyruğunda uslu uslu gitmeye indirger. Son tahlilde partinin öncü
rolünü inkar eder.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Her iki hatalı eğilim de doğru siyasi mücadele ve
önderlik anlayışının kavranmaması ile sıkı ilişki içindedir. Ve yine bunların
ortak yanı, değişik biçimler altında olmalarına rağmen kitlelerin mücadelesinin
gerisinde kalmak, kendiliğindenciliğe boyun eğmektir. Örgütsel alanda ise,
kitlelerin eğitilmesine, örgütlendirilmesine uygun demir disiplinli, yaratıcı
bir örgütlenmeyi başaramazlar. Kitlelerden, onların mücadelesinden kopuk
örgütlenmelerin devrimi başarıya ulaştırması bir yana, kitlelerin kazanımlarını
koruması bile imkansızdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Doğru siyasi mücadele ve önderlik anlayışı lafta kabul
edilse bile gerçekte buna uygun davranılmıyorsa, özünde anlayış kazanılmamış
demektir. Her olay karşısında, bu olayı değerlendirip fikir oluşturan, bunun
kendisine yüklediği görevleri tespitle bu görevleri hayata geçirmek için
gerekli örgütlenmeyi yaratıp, örgütü harekete geçirebilen bir siyasi mücadele
ve önderlik anlayışı doğru sayılabilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«Rus devrimci atılımı, eylemsizliğe, yerleşmiş
verimsiz alışkanlıklara, tutuculuğa, zihin durgunluğuna, eski geleneklere
kölece bağlılığa karşı panzehirdir. Rus devrimci atılımı öyle canlandırıcı bir
güçtür ki, zihni açar, ileriye doğru iter, eskiyi parçalar, perspektifler
açar.» (Leninizm'in Sorunları, S. 99).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">« Bizim başlıca ve temel görevimiz, işçi sınıfının
politik örgütlenmesi ve politik gelişimini kolaylaştırmaktır. Bu görevi arka
plana itenler, mücadelenin her türlü özel metodlarını ve diğer bütün görevlerini
buna tabi kılmayı reddedenler yanlış bir yol izlemekte ve harekete ciddi
zararlar vermektedirler.» (Lenin, Kitle İçinde Parti Çalışması, s. 12)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bolşevik Çalışma Tarzını Özümleyemedik<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bilindiği üzere devrimci faaliyette çalışma tarzı
siyasi mücadele ve önderlik anlayışıyla sıkı sıkıya bağlıdır. Çalışma tarzı,
doğru anlayışları hayata geçirebilmek, buna uygun örgütlenme yaratabilmek için
uygulanması gereken temel yöntemleri kapsar. Dolayısıyla, Marksist siyasi
mücadele anlayışı, pratikte Leninist çalışma tarzıyla birleşebildiği ölçüde
başarı sağlayacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele anlayışı doğru kavranmadığı sürece
doğru bir çalışma tarzının varlığı düşünülemez. Bu bakımdan 1972-76 döneminde
Bolşevik çalışma tarzı örgüte egemen kılınamadı. Hatta KK’yı oluşturan kadrolar
bu alanda sağlıklı bir bilgiye ve deneyime de sahip değillerdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Herşeyden önce Leninist çalışma tarzının
kavranabilmesi, pratiğe uygulanabilmesi, canlı kitle mücadeleleri, geniş siyasi
gerçekleri açıklama kampanyası içinde gerçekleştirilebilir. Aksi halde, çalışma
tarzının düzeltilmesi veya eksiklerinin giderilmesi için pratikte hiçbir
zorlayıcılık olmaz, bunun için ihtiyaç bile duyulmaz. Bu konu üzerinde söylenen
sözler de boş gevezelik olmaktan öte anlam taşımazlar. O halde birinci koşul
olarak, doğru çalışma tarzı, doğru siyasi mücadele anlayışı olmadan
gerçekleştirilemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitleleri eğitip seferber edebilmek, kendi öz
deneyleri ile daha ileri mücadele biçimlerinin gerekliliğini kavratabilmek için
çalışma tarzımızın başlıca unsurları neler olmalıdır sorusuna Stalin yoldaş;
«Rus devrimci atılımı» ve «Amerikan pratiği anlayışıdır» cevabını vermektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">" Rus devrimci atılımı, eylemsizliğe, verimsiz
alışkanlıklara, tutuculuğa, zihin durgunluğuna, eski geleneklere kölece
bağlılığa karşı panzehirdir. Rus devrimci öyle canlandırıcı bir güçtür ki
,zihni açar, ileriye doğru iter, eskiyi parçalara, perspektifler
açar"(Leninizm'in Sorunları.,s.99)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">«Amerikan pratiği anlayışı, engelleri tanımayan, her
cins ve her türlü engeli verimli çalışmayla deviren, önemsiz olsa da başladığı
işi muhakkak bitiren ve ciddi bir kuruluş çalışmasında mutlaka edinilmesi
zorunlu olan yılmaz bir güçtür.» (Aynı yerde).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Doğru çalışma tarzı bu iki temel unsuru birleştirmeyi
zorunlu kılar. Amerikan pratiği duyu su ile birleşmeyen Rus devrimci atılımı
boş bir gevezeliğe dönüşür. Tersine Rus devrimci atılımı ile birleşmeyen
Amerikan pratiği duyusu da, perspektifsiz işgüzarlığa, giderek yozlaşmaya
götürür. Bu iki özelliğin kavranması, Bolşevik bir örgütün yaratılması için
büyük öneme sahiptir. Çünkü, siyasi gerçekleri teşhir; somut durumda mücadele
biçim ve araçlarını doğru kavrayıp, doğru fikirler oluşturmak, yaratıcı plan ve
perspektifler geliştirmek, bunun için kadroları doğru seçip uygun görevlere
seferber edebilmek, sonuçta iyi bir denetim gerçekleştirmek vb. Rus devrimci
atılımına sahip olmayı gerektirir. Düşünce planında durgunlukla, tutuculukla,
uzlaşmayla vb. bağdaşmaz. Marksizm – Leninizm’i kavrayışın derinleştirilmesi,
olgularının özünün kavranarak gerektiğinde 24 saatte taktik değiştirme bir tek
yolla, çalışma tarzında Rus devrimci atılımını uygulamak la gerçekleşebilir.
Rus devrimci atılımı olmadan sorunların özü, aralarındaki bağ derinliğine
kavranamaz. Proletaryanın stratejik hedeflerini, somut durumla sıkı bir biçimde
birleştirebilmek için<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Rus devrimci atılımına sahip olmak şarttır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitlelerin kendi öz deneyimleri ile öğrenebilmeleri
için sabırlı, zorluklara karşı çetin bir mücadele, ilkelerden taviz vermeden
hareket edebilmek, pratik sorunları kararlılıkla çözmek vb. ise, Amerikan
pratiği duyusuna; sabır ve yaratıcılığa sahip olmakla mümkündür. Amerikan
pratiği duyusuna sahip olmadan, kitlelerin sabırla ve yaratıcı tarzda
örgütlendirilmesi, örgütsel faaliyetler de ilkelere bağlılıkla inisiyatifin
uygun biçimlerde birleştirilmesi gerçekleşemez. Sorunlar karşısında
uzlaşmacılık, bürokratizm, cansızlık ve bunların kaçınılmaz sonucu olan çürüme
bünyeyi kemirir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Rus devrimci atılımı ve Amerikan pratik duyusuna sahip
bir örgüt, ancak böyle bir örgüt enginleri fethetme ruhuyla hareket edebilir,
ancak böyle bir örgüt eksik ve hatalarını atarak sınıfına ve ezilen yığınlara
önderlik edebilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele ve önderlik anlayışları, doğru bir
çalışma tarzı içinde derinleştirilebilir. Leninist çalışma tarzı
kavranmadığında, siyasi mücadele geliştirilemez, kitlelerin bilinci maddi bir
güç haline dönüştürülemez. Siyasi mücadele ise kaçınılmaz olarak ya boş
gevezeliğe ya da kör pratikçiliğe dönüşerek yozlaşır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Leninist çalışma tarzının diğer unsurları, gerek örgüt
gerekse de halk kitlelerinin sesine kulak vermek, kitlelerden kitlelere
ilkesini uygulamak, kolektivizmi, eleştiri özeleştiriyi, disiplini, gizliliği,
denetimi örgütsel çalışmanın her alanın da hayata geçirmek, bunlara sıkıca
bağlı kalmaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgütün niteliğini belirleyen şeyin, onun eyleminin
muhtevası olduğunu daha önce belirtmiş tik. Proletaryanın siyasi deneyimi
gerçekleştirme de temel aracı olan proletarya partisini şekillendirecek olan
siyasi mücadele anlayışıdır. Proletaryanın örgütü::”siyasi mücadeleyi her
durumda ve her koşul altında yürütebilecek güçlü bir örgüt olmalıdır.” (Lenin
N. Y., S. 45).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">“Bu örgüt, her protesto hareketini ve her patlayışı
her zaman desteklemeye hazır ve bunu, belirleyici mücadele için uygun savaş
kuvvetlerinin inşasında ve sağlamlaştırılmasında kullanılacak bir 'örgüt
olmalıdır.” (Aynı Yerde).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Buraya kadar söylenenlerden çıkan; komünist bir
örgütün başlıca vasıfları, doğru siyasi mücadele ve önderlik anlayışına sahip
olması, doğru bir çalışma tarzı uygulamasıdır. Devrimi başarıya ulaştırmak için,
demokrasi ve merkeziyetçiliğin birliğini kavramak, çelik disipline sahip olmak,
kolektivizmi, eleştiri özeleştiriyi uygulayabilmek, gizliliği sağlayıp,
denetimi gerçekleştirebilmek öncelikle bu vasıflara sahip olmayı gerektirir.
Komünist bir örgütte, örgütsel çalışmanın temel öğelerinin kavranabilmesi de
kitlelerin eğitilmesinde, seferber edilmesinde doğ ru anlayışları gerektirir,
doğru bir siyasi mücadele ve çalışma tarzına sahip olmayı gerektirir. Bolşevik
örgütlenme ancak bu temel üzerinde gerçekleşebilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Doğru bir siyasi mücadele ve önderlik anlayışına sahip
olmadan, doğru bir çalışma tarzını hayata geçirmeden siyasi mücadelenin
görevleri arasındaki bağ kavranamaz. Bu mücadeleyi yürütme konusunda sağlam bir
perspektif oluşturulamaz, oluşturulan plan ve perspektifler ise haya ta
geçirilemez. Bu durumda, kitlelere bilinçli önderlik yerine, çalışma tarzında
ve siyasi mücadele de kendiliğindencilik hakim olur. Bütün görevler merkezi
göreve bağlı, onu güçlendirici tarzda yürütülemediği gibi, örgütsel faaliyette
bürokratizm, ilkesizlikler, yüzeysellikler vb. hatalara düşülür. Uzlaşmacılık
veya boş keskinliklerin yapılması eğilimleri gelişir. Bu, tutulan yolun, diğer
anlatımla, belirsizliğin, kavrayıştaki hata ve eksiklerin götüreceği yer, her
alanda bir dizi hatanın ortaya çıkmasıdır. Çünkü, proletaryanın mücadelesine
somutta yön veren anlayış yeterince kavranmamıştır, onun pratiğe uygulanmasında
tutulacak yol özümlenememiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">HATALARIMIZIN TARİHİ KÖKLERİNİ DOĞRU KAVRAYALIM<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizin Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde
PDA-Aydınlık hareketinde koparak 24 Nisan 1972 yılında 3 kişiyle kuruldu.
Önderlik görevleri esas olarak Kaypakkaya yoldaşın omuzlarında olması ve
çizgiyi kavramış kadroların neredeyse yok denecek durumda olması, 12 Mart
faşist darbesinin görülmemiş düzeyde faşist baskı ve saldırıları izlenen sol
çizgi Hareketimizi erken bir yenilgiyle yüz yüze ıraktı. Nisan 1972 yılında
kurulan TKP-ML Hareketi 11 aylık bir zorlu mücadele sürecinin ardında 1973
baharında merkez olarak çökertildi ve politik faaliyet yürütemez duruma düştü.
Kuşku yok ki düşmanın pervasızlığı ve sınır tanımaz zulmü bir yana 1973
yenilgisinin esas nedeni Hareketimizin işlemiş olduğu hata ve yetmezlikleriydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Her ne kadar TKP-ML Partizan cenahı Kaypakkaya
yoldaşın önderliğinde kurulan TKP-ML Hareketini bir öncü bir parti olarak
nitelese de adı dışında TKP-ML hareketi bir öncü partinin gelişkin
özelliklerini taşımıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Elbette süreç için yapılan hazırlıklar ve yerine
getirmekle yükümlü olunan görevlerin ardında TKP-ML gerçek bir sınıf partisi
haline gelecekti. Nitekim o dönemde KK'da görevli olanların anılarından Ali T,
Kaypakkaya yoldaşın partinin kuruluşu için belli bir zaman koyduğunu program,
tüzük, ve Konferansın toplanmasıyla bu işin noktalanacağını savunduğunu ifade
ederken yine Aslan mahkemeye vermiş olduğu savunmasında örgütün parti olmadığın
ve partiyi kurmak için hazırlık yaptığını belirtiyor. Haliyle programsız,
tüzüksüz, örgütsel organları doğru düzgün oluşmamış ve görüşleri örgüt
iradesinin en ileri hali olan Konferans tarafından onaylanmamış ve önderliği
Konferans delegeleri tarafından seçilmemiş bir örgüttü parti olarak ilan etmek,
düpedüz Leninist parti öğretisini iğdiş etmek anlamına gelecektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haliyle hareketimiz genç ve tecrübesiz, M-L teoriye
hakimiyeti sığdı ve iç politik koşulların oldukça olumsuz olduğu koşullarda
doğdu. Haliyle doğduğu koşulların olumlu yada olumsuzluklarını bünyesinde
taşıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bundan dolayı hareketimiz genç ve tecrübesizliği , M-L
kavrayıştaki yüzeysellikler nedeniyle bir çok hatalı tespitler ve tahliller
yaptı. Bunların her birini sayıp dökmek, üzerinde durulması, düzeltilmesiyle
diğer hataların da aşılmasında tayin edici öneme sahip olanları gölgeleyecek,
dikkatleri dağıtacak, kısacası yeterince öğretici olmayacaktır. Biz bunlardan
başlıcalarını siyasi ve örgütsel olmak üzere iki eksen etrafında ele alacak,
çeşitli dönemlerdeki evrimine, bugün gelinen noktada etkilerine vb.
değineceğiz. Ayrıca kadro politikası ve askeri alandaki hatalı eğilimlerin de
önemleri dolayısıyla üzerinde durmaya çalışacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ülkemizde oportünizmin - revizyonizmin - reformizmin
devrimci çevreler üzerindeki 50 yıllık hakimiyetinden sonra, bu hakimiyeti
kırma mücadelesini başarıyla yürüterek 1972'de bağımsız bir komünist örgüt
olarak doğan TKP/M-L Hareketi, geçmişin kendisine ulaşan sınırlı deneylerinden
öte, çok sınırlı bir mücadele tecrübesine sahipti, Marksizm - Leninizm'i
kavrayışı önemli ölçüde yüzeysellik taşıyordu. Zaten ilk doğan komünist
harekette başka türlüsü de olamazdı. Çünkü, Marksizm - Leninizm pratik içinde
kavranır, yine pratik içinde derinleştirilebilirdi. Sınırlı bir mücadele
tecrübesi elbette kavrayışta ciddi eksiklikleri beraberinde getirecekti. Teori
ile pratiğin diyalektik bütünlüğünü, Marksizm – Leninizm’in kavranışının
diyalektik gelişimini özümlediğimizde, hareketimizin PDA oportünizmine ve onun
şahsında 50 yıllık oportünist etkinliğe karşı mücadele içinde şekillendiğini,
kavrayışındaki ciddi yetersizlikleri küçük - burjuva ideolojisinin etkilerinin
varlığını ve bunların mücadele içinde aşılabileceği gerçeğini de kavrarız. TKP/
M-L Hareketi'nin yürütmüş olduğu mücadelesinin doğruladığı bu gelişim seyri,
elbette hataları mazur göstermenin gerekçesi yapılamaz. Hatalar objektiftir.
İşlendiği koşulların, çeşitli etkenlerin dikkate alınması, bunların mücadelenin
bütünü için.de yerli yerine oturtulması için gereklidir. Diyalektik gelişim
yasasının olgulara uygulanmasının anlamı tamda bu olsa gerek . Bu yasanın
özünün kavranarak olgularla birleştirilmemesi, idealist bir yaklaşımı ifade
eder.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">AEP kurulduğunda Enver Hoca Parti programı hakkında
şunları söylüyor:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">" Program eksiksiz olmaktan uzaktı ve görevler
bütün ayrıntılarıyla tespit edilememişti. Çünkü bu, partinin ve kitlelerin
devrimci çalışmasından ve mücadelesinden kazanılacak çok daha engin bir tecrübeyi
gerektiriyordu. Bununla birlikte program, M-L bilimsel temele
dayanıyordu." (AEP Tarihi, Cilt 1, s. 59).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kaypakkaya yoldaş ve TKP-ML Hareketinin hatalarını
incelerken iki noktaya; hataların objektifliği ile, işlendiği şartları içinde
değerlendirmeye özen gösterilmelidir. Bir yanda objektif bir gözle, hatalar ve
kaynakları, mücadeleye verdiği zararlar vb. ortaya konurken, öte yandan
bunların o günün koşulları içinde nasıl değerlendirilmesi gerektiği doğru
kavranmalıdır. Aksi halde inkarcılığa yada dogmatizme düşmek kaçınılmaz olur.
Bu kısa noktaları belirttikten sonra siyasi hatalarımızı ele almaya
geçebiliriz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu başlık altında Komünist Hareketin temel tezlerini,
bunların Hareketimizin bugüne kadarki mücadelesi içindeki evrimini ele alıp
genişçe incelemeyeceğiz. Sorunun bu yanı üzerinde başka bir yazıda duracağız.
Bu yüzden temel tezlerle ilgili görüşlere yeri geldiğince atıflarda bulunmakla
yetineceğiz. Burada, örgütümüzün mücadele tarihinde oldukça önemli bir yer
tutan ve Partizan cenahınca farklı bir profil çizilen, olduğundan farklı
gösterilip abartılan siyasi mücadele ve önderlik kavrayışındaki hataları, süreç
içinde gelişimini genel çizgimizdeki ve siyasi çizgimizdeki benzer yöndeki
hatalarla eğer aşılmamış olsaydı hareketimiz sol oportünizme savrulacaktı<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Herşeyden önce TKP-ML Hareketi, oportünizmin, modern
revizyonizmin ve reformizmin ülkemizde devrimciler üzerinde etkinliğinin güçlü
olduğu bir dönemde şekillendi. O şartlarda, devrim adına sınıf uzlaşmacılığı
savunulmakta, devrimcilik adına modern revizyonist, her türden oportünist
tezler ortalıkta kol gezmekteydi. Kitlelerin kendiliğinden gelme hareketlerinin
yükselişi olgusuyla, genel olarak bütün dünyada özelde de ülkemizde sol
oportünist eğilimlerin gelişip güçlendiği, kitlelerde sol oportünist akımlara
karşı sempatinin doğduğu da akılda tutulması gereken önemli dış koşullardandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Şanlı 15-16 Haziran büyük işçi direnişi sonrasında,
PDA oportünizmi içinde bağlayan Marksist muhalefet, TİİKP - Aydınlık
oportünizmine karşı mücadele içinde çizgisini derinleştirdi. 1972 yılının
başlarında ise, önderliğini İ.Kaypakkaya yoldaşın yaptığı Marksist muhalefet,
oportünizmle örgütsel bağlarını da kopararak TKP-M-L Hareketi'ni örgütledi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Belirttiğimiz koşullar içinde, sınırlı bir tecrübe
üzerinde doğan M-L Hareket, sübjektif ideolojinin etkilerini taşımaktaydı. Dış
koşullar; oportünizmin uzlaşıcılığı, kuyrukçuluğu; modern revizyonizmin
teslimiyet vaaz eden karşı - devrimci tezlerine karşı tepki ve kitlelerin sol
oportünist bir hat izleyen akımlara duyduğu sempati, Hareketimiz üzerindeki
sübjektif etkilenmelerin iradecilik olarak biçimlenişini etkilemiştir.
Hareketimiz, insan iradesinin maddi koşullarla sınırlı bir alanda çok şey
yapabileceği doğrusunu olduğundan fazla abartmış, haliyle bilincin ve iradenin
rolüne olduğundan fazla rol biçmiştir. Ayrıca, çeşitli konularda M-L teorinin
dogmatik tarzda ele alınışı, özellikle Çin Devrimi'nin deneylerinin mekanik
kavranışı, yüzeysellik, tek yanlı eklektizm küçümsenmeyecek orandaydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP/M-L Hareketi'nin örgütlenişinden sonra daha açık
ortaya çıkan hatalı eğilimleri, Marksist muhalefetin TİİKP - Aydınlık
oportünizmine karşı yürüttüğü mücadele içinde belirginleşmeye başlamıştır.
Hataların oluşumunu, tarihi köklerini kavrayabilmek açısından muhalefet dönemi
üzerinde durulması zorunludur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">15-16 Haziran (1970) büyük işçi direnişi muhalefetin
oluşumunda büyük itilim sağlamış, işçi direnişinin hemen ardından Aydınlık
safların da ortaya çıkan muhalefet, işçi direnişini bazı noktalarda yanlış
değerlendiriyordu. Bunlar içinde konumuz açısından önemli olan, kendiliğinden
gelme. Bu işçi direnişinin “Aybar-Aren oportünizmine ve bütün pasifist,
parlamentarist görüşlere ağır bir darbe indirmiş, D. Avcıoğlu ve
H.Kıvılcımlı'nın cuntacı hayallerinin ve anti M L devlet ve ordu tahlillerinin
saçmalığını ortaya çıkardı ...Ve bir avuç seçkin aydın grubuna dayanarak devrim
yapmayı hayal eden bireyci küçük burjuva akımlarına ağır bir darbe indirdiği
(B.Y., sy. 219) değerlendirmeleridir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Büyük işçi direnişi gerçekten de objektif olarak tüm
oportünist görüş ve hayallere darbe indirmişti. Bunun objektif olarak böyle
oluşu, kitlelere tüm bu gerçekleri kavrattığı veya kitlelerin bu eylemin,
oportünist anlayışlara darbe vurduğunu kavradığı anlamına gelmez. Nitekim 15 16
Haziran direnişinden sonra ülkemizde küçük burjuva akımlar güçlenmeye devam
etmiş, modern revizyonistlerin sendikaların tepesine çöreklenmelerinin önüne
geçilememiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Gözden kaçırılan, kavranmayan, işçi sınıfına siyasi
bilincin dışardan verileceği, sınıfın sabırlı ve kararlı bir siyasi mücadele
ile eğitilebileceğidir. Bu yüzden 15-16 Haziran direnişinin işçi sınıfını
eğitmedeki rolü abartılmıştır. Bu hatalı tespitlere yol açan anlayış,
kitlelerin kısa sürede eğitilebileceği anlayışıdır. Ve komünistlerin örgütlü
bir çalışmayla geniş kitleleri daha kısa sürede eğitebilecekleri anlayışı
dolaylı bir şekilde bu değerlendirmelerde yansımaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Felsefi alanda sübjektif idealizmden kaynaklanan,
bilincin ve iradenin rolünü abartma eğilimi daha muhalefet sırasında oluşmaya
başlamış, giderek daha da belirginleşmiş, çeşitli alanlarda, özellikle de
siyasi propaganda ve ajitasyon faaliyetinin öneminin kavranamayışında,
kitlelerin komünistler tarafından kolayca eğitileceği anlayışında
somutlaşmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizin diğer hataları --ki bunlar «sol»
hatalardı muhalefet döneminde şekillenmeye<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">başlamıştı. Aydınlık'ın sınıf uzlaşmacı çizgisine
tepki ile birleşen sübjektivist etkiler, bilincin rolünü abartmaya özde uygun
olan başka hataları ortaya çıkarıyordu. 1971 Nisan'ında yapılan toplantıda
doğru görüşler savunan Marksist muhalefet, «ülkemizde silahlı mücadele şartları
vardır» tespitini yapıyordu. 1972 Şubat'ında yazılan DABK kararında «sol»
anlayış ve tespitler daha açık seçik yer alıyordu. Kararda, çağın durumu yanlış
tespit ediliyor, kitlelerin büyük çoğunluğunun silahlı mücadeleye hazır olduğu
belirtiliyor ve acil görev olarak hemen gerilla birimlerinin örgütlendirilmesi
gerektiği vurgulanıyordu. Bu karar, daha sonra oluşturulacak olan hareketimizin
platformunda yansıyan «sol» hataları özlü bir biçimde içermektedir. Kendi
içinde nispeten sistemliliği olan «sol» anlayışları ve tespitleri de
barındırıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">DABK Kararındaki «Eğer gerekliyse çok kısa bir
propaganda ve ajitasyon faaliyetinden sonra derhal gerilla eylemlerine
girişilmelidir» sözleri, siyasi mücadele ve onun temel unsuru olan kitle
çizgisi konusundaki hatalı anlayışı özlü bir biçimde yansıtmaktadır. Bir an
için gerilla savaşının gündemde olduğunu kabul etsek bile bu, siyasi gerçekleri
en geniş şekilde teşhir etmeyle çelişmez. Tersine geniş kitleleri gündemdeki
esas mücadele biçimine katmanın en temel görevlerinden birini oluştururdu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele ve kitle çizgisi konusundaki bu hatalı
anlayış, daha sonra izlenen siyasi çizgiye damgasını vurmuştur. Çağın hatalı
değerlendirilmesinin de bunda belli bir etkisi olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Marksist muhalefet TİİKP - Aydınlık oportünizmi ile
1972 yılının başlarında örgütsel bağlarını kesti. Bağımsız bir örgütlenmeye
girişti. Muhalefet sürecinde esaslarını oluşturduğu genel çizgisini
derinleştirdi. TKP /M-L Hareketi doğduğunda M-L genel çizgiye sahipti.
Hareketimizin platformu daha o zaman bir parti programına tekabül ediyordu,
yani içinden bir parti programı çıkarılacak düzeydeydi. Platform, proletaryanın
nihai hedefine bağlı olarak, içinde bulunduğumuz devrim aşamasını doğru bir
kavrayışla ortaya koyuyor', ülkemiz devriminin bir dizi temel sorununa doğru
çözümler getiriyordu. Öte yandan bazı temel sorunların ele alınışında, bazı
tespitler ciddi ölçüde “sol” hatalar barındırıyordu. Bazılarında ise esasta
yanlış tezler savunuluyor veya belirsiz bırakılıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Platform, işçi sınıfının bilimini kılavuz alıyor, M-L
teoriyi her alanda tavizsizce savunuyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Devlet, devrim, proletarya diktatörlüğü, parti
öğretisi, proleter enternasyonalizmi vb. bunun örnekleridir. Teorik alanda
kavrayış yetersizlikleri bulunması bu gerçeği gölgelemez. Sadece teoriyi
savunmakla kalmıyor, ülke devriminin sorunlarıyla. birleştiriyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP/M-L Hareketi'nin platformu; sosyo-ekonomik yapı
anlayışı, devrimin karakteri, özü, devrimde sınıfların mevzilenmesi, devrimin
yolu, emperyalizm anlayışı, enternasyonalizm, modern revizyonizme karşı
mücadele, ittifaklar ve faşizm anlayışlarında doğruları savunuyordu. Ayrıca,
örgütlenme, parti sorunu, ülkemizde devrimci hareketin geçmişinin değerlendirilmesi,
mücadele araç ve biçimleri konularında da doğru anlayışları benimsiyordu.
Savunduğumuz platformu dolayısıyla hareketimizi M-L kılan, bu anlayışlarla,
onları sınıf mücadelesi pratiğine geçirmedeki kararlı tutumuydu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Çelişkiler anlayışı, çağın değerlendirilmesi, siyasi
mücadele anlayışı ve kitle çizgisi, konuları ise esası bakımından hatalı
kavranıyordu. Bu konularda önemli ölçüde doğru görüşlerin varlığının yanında,
esası bakımından doğru konan sorunların kavranışında da ciddi eksiklik ve
hatalar vardı. Hepsi de sübjektivizmden kaynaklanan hatalarımızın ortak
özelliği, «sol» hatalar olarak biçimlenişiydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Genel çizgimizdeki «sol» oportünist hatalar, bu
çizginin, içinde bulunan siyasi çizgide belirleyici oldu. Siyasi çizgimizin
üzerinde yükseldiği taktikler, çağın değerlendirilmesi, kitlelerin durumu ile
ilgili hatalı tespitlerle, temel mücadele biçimi ve hatalı siyasi mücadele
kavrayışına bağlı olarak doğru tespit edilemedi, «Sol» oportünist bir siyasi
çizgi izlendi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu çizginin ışığında Hareketimizin ağır kayıplar
verdiği 1973 yılına kadar yürütülen mücadele sürecini değerlendirirken,
özellikle önemli olan, siyasi mücadele anlayışı ve bunun yol açtığı olumsuz
sonuçlar üzerinde durulmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP/M-L Hareketi, devrimin kitlelerin eseri olacağı
tezini tavizsizce savunurken, bunun özünü kavramada önemli ölçüde yüzeysellik
vardı . Çünkü, kitleleri eğitebilmenin genel çizginin ışığında, merkezi göreve
bağlı olarak her somut durumda onlara yol göstermekle, hayatın her alanını
kapsayan siyasi gerçekleri teshir kampanyasının örgütlenmesiyle olacağının
bilincinde değildi. Bu yüzden, genel tarzda yürütülecek bir propaganda
çalışmasıyla yetinmiş, böyle bir çalışmanın yeterli olacağı anlayışını
taşımıştır. Pratiğinde gerçekleştirdiği de budur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi devrim anlayışını genel bir çerçevede, teorik
alanda savunmayı, kitleleri siyasi iktidarı yıkarak partinin öncülüğünde kendi
iktidarını kurmaya hazırlamayla birleştirememeyi, genel anlayışla mücadelenin
somut görevleri arasındaki bağı kuramamayı ifade eden siyasi çalışmamız, siyasi
mücadeleyi genelden özele indirgemede düzgün bir anlayışımızın olmadığının
kanıtıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitlelerin daha üst mücadele biçimlerinin gereğini
kendi deneyimleri içinde kavrayabilecekleri doğrusunun özümlenemeyişi hatalı
anlayışımızla sıkı sıkıya bağıntılıdır. Kitlelerin gerçek durumundan hareket
etmek yerine, bir kesiminin silahlı mücadeleye sempati duymasını ölçü almamızın
temelinde de bu alandaki hatalı kavrayış yatmaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kısaca belirttiğimiz kavrayışın ışığında yürütülen
siyasi çalışma biçimde kitlelerin oldukça ilerisinde, özünde ise, kitlelerin
mevcut mücadelelerinin de gerisinde, genel bir propagandaya dayanan
kendiliğindenci bir faaliyetti. Siyasi gelişmelere ilgi gösterilmiyor, bu
temelde kadrolar eğitilmiyordu. Siyasi çalışma dendiğinde ise, temel
meselelerin kavranıp kitlelere bu doğrultuda propaganda yapılmasıyla, çıkış
yolu olarak gerilla savaşının başlatılmasının propagandası anlaşılıyordu.
İzlediğimiz «sol» oportünist çizgi kitlelerle birleşemememize, taktik bakımdan
güçlü olan düşmanın darbeleri karşısında önemli kayıplara neden oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Aynı dönemde Hareketimizde, kolektif çalışmayı
uygulayan, siyasi bakımdan canlı bir önderlik oluşturulamadı. Komünist
hareketin önderliğinin, siyasi mücadele anlayışına göre şekilleneceği bilinen
bir gerçektir. Hareketimizin bu konudaki kavrayışı, kolektif çalışan güçlü bir
önderliği ihtiyaç haline getirmiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Nitekim, Marksist-Leninist muhalefetin ileri
unsurlarının içinde yer aldığı KK, hareketimizin kuruluşundan yenilgiye kadar
olan süre içinde bir kez bile bir araya gelmemiştir. Sıkıyönetimin ağır
baskıları buna gerekçe olamazdı. Gerçek neden ise, yürütülen siyasi faaliyetin
bunu zorunlu kılmamasıydı. O şartlarda hareketimizin belirlediği çerçeve içinde
genel bir propaganda çalışması, çeşitli bölgelerde gerilla faaliyeti açısından
henüz çok cılız olan pratik çalışmalar kolektif bir önderlik olmadan da pekala
yürütülebilirdi, yürütüldü de. Burada, kolektif çalışma ve kolektif önderlik
konularında genelde doğru görüşlerin hareketimizce savunulduğunu belirtmeliyiz.
Ancak konunun teorik kavranışının yeterli olmadığını, doğru bir siyasi mücadele
anlayışı ile birleşmediğinde pratiğe geçirilemeyeceğini veya sadece biçimde
kolektivizm uygulanabileceğini kavramak gerekir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizde, kolektif bir önderlik değil, pratikte
İbrahim yoldaşın kişisel önderliği hakimdi. İbrahim yoldaşla diğer önder
kadrolar arasındaki seviye farkı ise bunda tali bir etkendi. Daha önce de
belirttiğimiz gibi sorunun esası, siyasi mücadele anlayışındaki hatalara bağlı
olarak, önderlik konusunun doğru kavranamayışıdır. Bir komünist örgütün
başarısının vazgeçilemez şartlarından biri de, sınıfına bağlı, denenmiş,
bilinçli ve yetenekli, sağlam komünistlerden oluşan bir önderler heyetidir. Bu
heyetin kolektif bir çalışma ile örgüte öncülük etmesi, onu yönlendirmesidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizin siyasi çizgisinde cisimleşen «sol»
oportünist hataları, 1973 yılının başlarında, uğranılan yenilginin nedenidir.
Özetlersek 73'e kadar olan dönemdeki siyasi çalışmamıza, siyasi çizgi alanında
“sol” oportünist çizgi, siyasi mücadelelere ise “sol” kendiliğindencilik
damgasını vurmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">HATALARI ÜZERİNE CİDDİYETLE EĞİLEMEYEN HAREKETİMİZ,
YENİLGİDEN ZAMANINDA DERSLER ÇIKARAMADI<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1973 yenilgisinden 76 yılının ilk aylarına kadar ki
geçen dönemi, yeniden toparlanma dönemi olarak ele aldığımızda; Hareketimizin
toparlanma çalışmasına olumsuz koşullarda başladığını başta teslim etmeliyiz.
1974 yılında zindanlarda bir araya gelen önder kadrolar faşizm tarafından
dağıtılan TKP-ML önderliğini yeniden oluşturmak amacıyla kadroların durumlarını
değerlendiren ve fikirlerini alıp yeni bir önderlik oluşturmak için polis
tutumları olumlu olan 3 kişiden oluşan bir komite oluşturulur. </span><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu komitede İrfan Çelik‘in
önderliğinde Güner ve Hikmet yer alır. Bu komite kadrolarla görüşür ve bir
rapor hazırlayarak ilgili kadrolara sunar. Bu raporun ışında beş kişilik bir
yeni Koordinasyon Komitesi (KK) oluşturulur. Zindanda oluşturulan yeni KK‘da
Aslan, Muzaffer, İrfan Çelik, Hikmet ve Ali görev alır. Böylece Kaypakkaya
yoldaş önderliğinde oluşturulan 7 kişilik KK'da, örgütün kurucu önderi
Kaypakkaya yoldaş 18 Mayıs 1973 yılında Diyarbakır'da işkencede katledilir ve
doldurulması mümkün olmayan büyük bir boşluk doğar. Cem poliste olumsuz
davranması nedeniyle örgütlü mücadelenin dışına düşer. Almanyalı kadir ve A.M
dışardalar ama örgütü toparlamak için herhangi bir çalışma içine yönelmezler.
Böylece 7 kişilik KK‘da, Aslan, Muzaffer ve Ali T olmak üzere zindanda 3 kişi
kalır. Kaypakkaya yoldaş katledilir ve diğer 3 kişi de Cem kendisi polis tutumu
olumsuz olması nedeniyle mücadeleden kopar, Almanyalı Kadir ve A.M ise önderlik
görevlerinin gereklerini yerine getirmeyerek geriye savrulurlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1974 yılında yeniden oluşturulan
KK’nın çoğunluğunu bir önceki dönemde KK görev alan kadrolar oluşturur. Aslında
o dönemde poliste olumlu sınav vermelerine ve zindanda direnişçi bir çizgi
izlemlerine karşın teorik-politik olarak geri oldukları gerekçesiyle bazı
kadrolar KK’ya alınmaz. Muzaffer ve Ali T. polis tutumları işkencede olumlu
olmadığı halde, sırf eski KK üyeleri olmaları ve teorik-politik olarak daha
gelişkinlikleri gerekçesiyle yeniden oluşturulan KK’ya alınırlar. Bu açıktan
işkencede zaaflı davranan önder kadrolara yönelik ilkesiz, liberal uzlaşmacı
tutumu gösterir ve hatalı bir yaklaşımdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgüt kadroların ortalama işkence
tezgahlarında olumlu bir sınav vermeleri, zindanlarda ve mahkemelerdeki
kararlı, mücadeleci tutumları -kuşkusuz bunlar Hareketimizin M-L niteliğiyle ilgiliydi-
kol gezen döneklik, yılgınlık şartlarında, saflarımızda var olan sübjektif
eğilimler daha da gelişti. KK‘da yer alan kadrolar örgüt çizgisini özümlememiş,
yenilginin gerçek nedenini kavrayamamış, çizgimizi mutlaklaştıran dogmatik
eğilimler gelişmişti. Çizgimiz diyalektik gelişim yasasının üzerine
çıkarılıyor, derinleştirilmesi, hatalarından arındırılması sorunu, ciddi tarzda
ele alınamıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Aslında saflarımızda halinden
hoşnut olmayı yansıtan kuru bir kibirlilik eğilimi de gelişmişti. Sözünü ettiğimiz
dogmatik eğilimler, hatalara ciddi ve tutarlı bir yönelimi, yenilgiyi olumsuz
bir öğretmen olarak ele almayı önledi. Bütün taleplere, hatalara karşı amansız
olmak gerektiği konusunda sık sık tekrarlanan sözlere rağmen, hareketimizin o
dönemde yenilgi öncesinin hatalarını ele almayışı, bu konuda -yeterli veya
yetersiz, bir özeleştiri hazırlayamayışı, hatalarımıza karşı uyanık
olmadığımızı, hatalardan öğrenmenin vazgeçilmez önemini kavramadığımızı
kanıtlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Özellikle siyasi mücadele ve
kitle çizgisi sorunlarındaki hatalarımıza yönelemeyişimiz, ilmiğin ucunu
kavrayamayışımız olarak değerlendirilmelidir. Bu konulara yönelmemiz
hatalarımızı kavramada ileri bir adım olacaktı. Bunu gerçekleştiremediğimiz
içindir ki, bazı tali hataları görmekten öteye gidemedik. Yeniden toparlanma
çalışmalarına işte böyle bir durumda başlandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Görüldüğü gibi bu dönemde de,
çalışmalar, yenilgi öncesi dönemdeki anlayışlar ve siyasi çizgi temelinde
yürütülmekteydi. Özde aynı hataları taşıdığından, bu dönemdeki hatalar üzerinde
durmayacak, sadece bir-iki önemli noktaya değineceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Önderlik açısından durumda bir
değişik yoktu. Geçmiş önderliğin devamı niteliğindeki K.K, siyasi gelişmeler
karşısında suskun kalıyor, temel tezlerimizi derinleştirmede de hiçbir şey
yapmıyor, pratik sorunların en ince ayrıntılarıyla uğraşırken, siyasi
görevlerini kendiliğindencil bırakıyordu. Yapılan siyasi çalışma, halk savaşını
aşamaları, gerilla savaşı konularında Mao Zedung'tan özetlemelerle, Patron-Ağa
Devleti isimli broşür, Aydınlık'a Verilen Cevaplar, Seçimlerde takınılması
gereken tavır konusunda birbiriyle çelişen iki yazıdan ibaretti. Siyasi
Yönergeler yazısı ise kısa sürede toplatıldı. Bu dönemde de siyasi çalışma
olarak genel tarzda silahlı mücadele ile gerilla savaşı propagandası yapılıyor,
propaganda malzemesi olarak da kadroların sorgu ve savunmalarıyla,
hareketimizin temel belgeleri kitlelerin ileri unsurlarına veriliyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Faaliyetimize yol gösteren «sol»
siyasi çizgi kitlelerin kendiliğinden mücadelelerinde önemli bir gelişmenin
olduğu, siyasi mücadele ortamının canlandığı koşullarda hareketimizin,
kitlelerin oldukça gerisinde kalmasına yol açtı. Siyasi gelişmeler karşısındaki
tavırsızlık, kaba bir gerilla savaşına hazırlık propagandasını esas almak,
kitle örgütlerine yönelmemek, buna uygun mücadele araç ve biçimlerinden
yararlanmamak, izlediğimiz siyasi çizginin pratikte yetmezliğini kısa sürede
ortaya çıkardı. Ayrıca, örgütümüzün siyasi cereyanlardan etkilenmesi ve ademi
merkeziyetçiliğin gelişmesi açısından uygun bir ortam doğdu. Siyasi bakımdan
«sol» kendiliğindenciliğin damgasını vurduğu kör-pratikçi, perspektiften yoksun
çalışma 1975. ortalarında tıkanmaya başlamıştı. Kadro ve örgütler yön tayin
edemiyor, pratikte iflas eden siyasi taktikler karşısında ne yapılması
gerektiğini kestiremiyorlardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşte böyle bir ortamda, «sol» ve
dogmatik eğilimlere karşı tepkiler oluşmaya, bu eğilimler zıddına dönüşmeye
başladı. Bu temelde, dışımızda estirilen 3 Dünyacı cereyanlardan etkilenmeler
gözle görülür hale geldi. 1975'in sonlarına gelindiğinde, geçmişe duyulan
dogmatik güven, güvensizliğe, "sol" eğilimler, sağ etkilenmelere
yerini terk etmişti. Sağlıklı bir muhasebenin yapılamadığı koşullar da, bir
hatalı eğilimin pratik içinde zıddı yönde hatalara dönüşmesi kaçınılmazdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu dönemin sonlarına doğru
"sol" hatalarımızın zıddına dönüşmesi hareketimizin hataları
açısından önemli bir dönüm noktasıdır, 1975 yılının sonlarından itibaren, o
zamana dek, hatalarımız içinde «Sol» hatalar ağırlıktayken, bu tarihten sonra,
sağcı kendiliğindencilik ağır basmış ve çalışmalarımızın bütününde yansımıştır.
Burada hatalar bilinçlice kavranıp düzeltilmeye çalışmadığında, giderek zıddına
dönüşeceği gerçeği vurgulanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">76 başından günümüze kadar olan
dönemi de ayrıca değerlendirmeliyiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">76 TARTIŞMA KAMPANYASI HAREKETİMİZİN
İRADE VE EYLEM BİRLIĞININ GÜÇLENMESİNE HİZMET ETTİ<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kampanya öncesinde K.K'ne karşı
kadrolar da önemli ölçüde güvensizlik oluşmuş, değişik alanlarda farklı farklı
görüşler savunulmaya başlanmıştı. Vurdumduymazlığa kadar varan siyasi
kendiliğindencilik, dağınıklığı, güvensizliği ileri noktalara kadar
vardırmıştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz bir dönemeç noktasına
gelmişti. Ya hatalarına karşı samimiyetle yönelerek, bu olumsuz durumu
düzelterek bir atılım yapacaktı, ya da dağılıp gidecekti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">K.K. ilk yolu, hataları kavrayarak
düzeltme yolunu tuttu. Ancak bu, samimi bir arzunun ötesine geçmemişti.
Hataları kavramak amacıyla atılacak adımlarda, yöntem konularında yeterli fikir
oluşturulamamıştı. Bu şartlarda açılan Mart 1976 yılında açılan Tartışma
Kampanyası’nın başlangıçta sağlıklı bir zemin üzerine oturduğu elbette
düşünülemez. Hareketimizin geleceğini belirlemede tayin edici önem taşıyan
böyle bir adım atılırken asgari bir kavrayışın oluşturulamaması, siyasi
çalışmada, fikir oluşturmada kendiliğindenciliğin ulaştığı boyutları göstermesi
bakımından ilginçtir. Siyasi çalışmada ve mücadeledeki kendiliğindenciliğin,
zaman zaman tepeden inmecilik, acelecilik, sekterlik vb. eğilimlere dönüşmesi
tabii sayılmalıdır. Tartışma Kampanyası'nda bu tür hataların yanında çeşitli ilkesizliklerde
oldu. Ancak burada bunların tek tek belirtilmesi yerine, kendiliğindenciliğin
kaçınılmaz sonuçları olarak değerlendirmek, sorunun özünü kavramak için
yeterlidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizin tarihinde önemli
bir dönüm noktasını simgeleyen Mart 76 Tartışma Kampanyası başlıca iki bakımdan
değerlendirilmelidir. Kampanya içinde, dogmatizme ve "sol» oportünist
hatalara karşı mücadele edilmiş, bu alanda başarı sağlanarak dogmatik eğilimler
asılmıştır. Siyası çizgimizin «sol» oportünist niteliği kavranıp düzeltilmiştir.
Ayrıca siyasi mücadele ve kitle çizgisi konularında teorik alanda doğru bir
kavrayış ana hatlarıyla oluşturulmuş, temel siyasi tezlerimiz
derinleştirilmiştir. Sosyo-ekonomik yapı tahlili, çelişkiler anlayışı, faşizm
anlayışı ve ulusal meselede kavrayışın derinleştirilmesi bunun örnekleridir,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yine bu kampanyanın sonunda,
hareketimizin irade ve eylem birliği sağlamlaşmış, disiplini eskiye oranla
güçlenmiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tartışma Kampanyası'nın başlıca
bu olumlu yanlarına değindikten sonra, olumsuz yanlarına geçebiliriz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Daha önce şartları içinde
gelişimine kısaca değindiğimiz KK içinde hareketimizin geçmişini inkar etme
eğilimi, ileri noktasına ulaşmış, resmen hareketimizin platformunu yok sayma
noktasına kadar varmıştır. Mükemmeliyetçi eğilimlerle birleşen inkarcılık,
siyasi planda sağ hatalarla iç içe gelişti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Geçmişin değerlendirilmesi ve
parti sorunun da, dışımızdaki akımların değerlendirilmesindeki sağ oportünist
görüşlerin yanında, “3 Dünya Teorisi” de bu dönemde kendiliğindenci bir tarzda
savunulmaya başlandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitle çizgisinin bazı
sorunlarında sağ oportünist görüşlerin savunulması da bunlara eklendi. Yine,
siyasi mücadele ve önderlik sorunuyla kitle çizgisinde derinliğine bir kavrayış
oluşturulamadığından, siyasi mücadeledeki kendiliğindencilik köklü tarzda aşılamadı.
Siyasi mücadelenin yürütülüşündeki perspektifsizlik, görevler arasındaki
ilişkilerin doğru kavranamayışı vb. devam ediyordu. Geçmişin “sol”
kendiliğindenciliği aşılmış, ancak sağcı kendiliğindenci eğilimler ciddi
boyutlara ulaşmıştı. İdeolojik mücadelenin önemi ise oldukça sığ kavranıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bir başka olumsuzluk da,
inkarcılığın hareketimiz içinde bir hizbin doğması ve örgütümüze önemli
kayıplar verdirmesi için uygun bir zemin yaratmış olmasıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Olumlu ve olumsuz yanlarıyla ele
alıp değerlendirdiğimizde, 76 Tartışma Kampanyasının olumlu yanlarının esas
olduğu sonucuna varırız. Öte yandan bu Kampanya içinde ciddi zaafların da
geliştiği vurgulanmalı, siyasi planda gelişen sağ oportünist eğilimler
küçümsenmemelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">K.K. başlangıçta darbecilik ve
disiplinsizlik hataları işlemiştir. Kampanyanın gelişimine olumlu ve olumsuz
yanlarıyla aktif bir önderlik eden K.K., Kampanya sürecinde ciddi eksik ve
hatalarına rağmen esasta olumlu bir sınav vermiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tartışma Kampanyası'nın
başlatılmasından günümüze kadarki mücadele sürecinde, çalışmalarınızda önemli
bir yeri olan ve başlıca iki önemli noktada somutlanan sağ hatalar üzerinde
kısaca durmak gerekir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Saflarımızda inkarcılığın hakim
olmasıyla birlikte, Parti sorununda sağcı, mükemmeliyetçi görüşler hakim olmuş,
küçük burjuva THKO ve THKP-C-M-L hareketleri M-L yada M-L olma yolunda olarak
değerlendirilmişti. Hareketimizin platformunun, dolayısıyla niteliğinin inkar
edilmesi temelinde gelişen sağcı mükemmeliyetçilik, kendi gücümüze güvensizliği
geliştirdi. Hareketimiz partinin yeniden kurulması görevini faaliyetlerinin
odağına koymaya yönelmedi bile. Mücadelenin geliştirilmesi için sıkıca
tutulması gereken halkayı kavrayamadığından, Parti görevlerini yerine getirmede
ciddi adımlar atamadı. İdeolojik mücadele görevlerini sığ kavradı. Kavradığı
ölçüde bile hayata geçiremedi. Hareketimizin gelişmesinin önündeki kösteklerden
birini oluşturan Parti sorunundaki oportünist hatalar uzunca bir süre
aşılamadı. Kendiliğindenci bir gelişim içinde giderek zayıflayan inkarcılık,
mükemmeliyetçilik ve kendi gücüne güvensizlik eğilimleri, 1977 sonlarında
«Parti Sorunu ve Geçmişin Değerlendirilmesi üzerine açılan tartışma içinde esas
olmaktan çıktı, tali duruma düştü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Üzerinde durulması gereken
konulardan ikincisi de "3 Dünya Teorisi"ni resmen kabul etmemizdi.
Kampanya öncesinde de «savunulan bu teoriyi kabul etmemiz, herşeyden önce o
koşullar da bizde bu teoriyi kabule uygun bir zemin olduğunu gösterir. Teorinin
ÇKP kaynaklı olması da bir etkendi. ÇKP'nin savunduğu görüşleri dogmatik tarzda
kabul etme eğilimlerini taşıyorduk. Fakat bu, bir dış etkendi. Ve ancak bizdeki
sağ eğilimlerin varlığı şartlarında etkili olabilirdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizin "3 Dünya
Teorisi"ni kabul etmesi ile, savaş, savaşın kaynağı, emperyalizm,
ittifaklar, dünya durumuyla ilgili bazı tespitlerimiz ve bazı sloganlarımızda
bu teorinin etkileri yansıdı. Buna karşılık, teorinin esasını savunmadık.
Marksist - Leninist teoriyi savunduk, Esas. ta M-L'i savunurken, öte yandan
“3-Dünya Teorisi”ni kabul etmemizin sonucu olan eklektik görünüm, revizyonist
“3 Dünya Teorisi”nin esasta kavranıp savunulmadığını gösterir. Teorik alandaki
etkilenmelerin siyasi taktiklerdeki yansımaları da, siyasi tespitlerimiz
içinde, siyasi çizgimizde tali bir yer tutuyordu. Hareketimiz, dün. yada
devrimin esas akım olduğunu savunmuş, dünya halklarının devrim mücadelelerini
desteklemiş, sınıf işbirliğini reddederek, sınıf mücadelesini savunmuştur.
«Uluslararası Yeni İktisadi Düzen» tezini benimsememiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tartışma Kampanyası sonrasında
yani bu dönemin ikinci alt döneminde, siyasi bakımdan nispeten daha aktif bir
çalışma sürdürüldü. Çeşitli gelişmeler karşısında daha çok tavır belirlendi.
Daha da önemlisi, doğru bir siyasi çizgi oluşturulmuştu. Bu gelişmelere rağmen,
siyasi mücadele ve önderlik kavrayışımız yerli yerine oturmamış.
perspektifsizlik aşılamamış, somutta Partinin yeniden kurulması görevi
kavranamamıştı. Kitleleri eğitebilmek için, genel taktiklerimizi günlük pratiğe
kadar indirgemenin vazgeçilmez önemini ve bunun yollarını henüz yeterince
kavrayamadığımızdan, siyasi çalışmanın somut gelişmelerle bağını kurmada
başarısız kaldık. Bu yüzden kendiliğindenciliğe karşı bayrak açarak, bunu
aşmanın gereklerini yerine getiremedik. Siyasi ve örgütsel çalışmamızda uygun
değişiklikleri gerçekleştirmeye ciddi bir yönelimimiz olmadı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşte hatalarımızın esasını
oluşturan; siyasi önderlik görevlerini somut mücadeleye kadar indirmedeki
zayıflıktı. Hâlâ kendiliğindenciliği köklü olarak aşamamaktı. Bu noktada
Kampanya içinde gelişen sağ eğilimlerin yarattığı hantallığın, pasifliğin,
şartlarla uzlaşmacılığı belirtilmesi gerekir. Ayrıca, K.K.'nin hatalarına karşı
tutucu eğilimleri, bireyci-liberal tutumları da bu dönemde belirgin olarak
görülen olumsuzluklar Bu içinde sayılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu dönemin sonlarına doğru
giderek azalan : sağ eğilimlerin tespiti ve aşılması için bilinçli bir çaba
yürütülmedi. Sağ eğilimlerin süreç içinde azalması kendiliğindenci bir tarzda
gerçekleşti. Siyasi çalışmanın bu alanında da hayatın karşımıza getirip
dayattığı sorunların çözümüne yönelik, siyasi uzak görüşlülük alanında başarılı
bir sınav verilmedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Elbette ki bu ele alış tarzı
içinde, yalpalamalar, ilkesizlikler, tepeden inmecilikler, acelecilikler
kaçınılmaz olacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">76 Tartışma Kampanyası'nın
başlarından itibaren K.K. kolektif çalışma yönünde önemli bir adım attı. Bu
tarihten sonra kararlar kolektif tarzda alınıyordu. Fikir oluşturma alanında
ise durum farklıydı. K.K. içinde kişiler açısından bir ayrıcalık yoktu. Fakat
teorik ve siyasi çalışma K.K. içinde sınırlı sayıdaki kadro tarafından
yürütüldüğünden, organ içindeki diğer kadrolar aktif olarak fikir oluşturmaya
katılamıyorlardı. 76' dan günümüze kadar olan dönemin tümünü
değerlendirdiğimizde K.K. siyasi alanda esas olarak başarılı olmuştur sonucuna
varılmalıdır. K.K., bu dönemde temel siyasetlerimizin derinleştirilmesine,
çeşitli gelişmeler karşısında küçümsenmeyecek oranda tavırlar alınmasına
önderlik etmiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Öte yandan, siyasi mücadele
kavrayışımızın yeterince derinleştirilemeyişinin, siyasi bakımdan düşülen sağ
hataların birinci dereceden sorumlusu kuşkusuz K.K'dir. Hataların aşılmasındaki
gecikmede de K.K.'nin hatalarına karşı liberal tavır takınmasının belirleyici
rolü de vurgulanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Özet olarak; 76 sonrasını da
bütün içinde değerlendirdiğimizde, hatalarımızın felsefi alanda kaba
materyalizmden kaynaklandığını, siyasi alanda ise siyasi mücadele ve önderlik
kavrayışındaki yetersizliklerde düğümlendiğini, buradan itibaren çeşitli
alanlara doğru yayıldığını görürüz. Bu dönemde geçmişten farklı olarak
hatalarımızı sağ hatalar olarak biçimlenmiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">72'de bağımsız bir siyasi hareket
olarak örgütlenişinden sonrasının ortak özelliklerini değerlendirdiğimizde,
hatalı yanlar içinde siyasi mücadeleyi ele alıştaki kendiliğindencilik ilk
bakışta görülmektedir. Hatalarımızın işte bu eksen etrafında şekillendiğini
bugün daha açık kavrıyoruz. İdeolojik alanda uzunca bir dönem sübjektif
iradeciliğin, 76'dan sonra ise kaba materyalizmin kaynaklık ettiği hatalar,
siyasi mücadele ve önderlik sorununun kavranışından itibaren giderile bilir. Bu
nedenle siyasi mücadeledeki zaaflarımız üzerine tüm dikkatlerimizi
toplamalıyız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">DOĞRU SİYASİ MÜCADELE ANLAYIŞI
OLMADAN, BOLŞEVİK ÖRGÜTLENME YARATILAMAZ<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi önderlik konusundaki
hatalarımızın özetlenmesi örgütsel alandaki hatalarımıza da ışık tutucu
niteliktedir. Proletaryanın örgütü, onun siyasetlerinin hayata geçirilmesinin
temel aracıdır. Bu, örgütlenmenin siyasi mücadele anlayışına göre
şekilleneceğini de açıklar. Örgütsel hatalara yaklaşımımız bu bakış açısının
ışığında olmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimizin yenilgi dönemi
öncesinde, yaptığı tespitlerin ve mücadeleye yöneliminin ışığın da, bunların
bir aracı olarak geliştirdiği, örgütlenme, kitlelerin içinde bulunduğu durumdan
hareketle onları eğitmenin aracı olmadı. Kitlelerle birleşerek, onları seferber
etmeye, örgütlemeye gerçek anlamda yönelemedi. Esas yönüyle kitlelerin içinde
bulunduğu duruma uygun olmayan bir örgütlenme, ciddi zaafları taşıyacaktı,
taşıyordu. İşte örgütlenmedeki kitlelerden kopukluk olarak beliren temel zaaf,
gerek çalışma tarzındaki hataları gerekse de kadroların eğitimi, örgütün en
temel özelliklerinden biri olan kitlelerin ileri unsurlarını bağrında toplaması
vb. konulardaki hatalarımızın çıkış noktasını oluşturuyordu. Kitlelerle
birleşemeyen örgütlenme bürokratizmi taşıyacaktır, mücadele araçlarının
yaratılarak geliştirilmesini benliğinde hissedemeyecektir, değişik mücadele
araçlarının yaratıcı tarzda kullanılması için uygun olmayacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yine böyle bir örgütlenme ile,
demokratik merkeziyetçilik hayata doğru bir şekilde geçirilemez,
eleştiri-özeleştiri, kolektif çalışma, disiplin, gizlilik, denetim gibi
Leninist çalışma tarzının vazgeçilmez unsurları ile ilgili kavrayışlar esasta
teoride kalıp, bunların gereği pratik içinde kavranamayacaktı. Hareketimiz,
yenilgi dönemi öncesinde örgütsel alanda sözünü ettiğimiz zaafların hepsini tam
yordu. Örgütlenmemiz esasta bürokratikti. Ve genel olarak yaptığımız kaba bir
propagandayı kitlelere ulaştırmanın ve ileri unsurların giriştikleri bireysel
nitelikteki bazı şiddet eylemlerinin bir aracı olarak şekillenmişti. Örgütün o
zaman esas özelliklerini veren bu ve benzer nitelikteki mücadele anlayışıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgütsel çalışmanın öğelerinin
uygulanmasındaki hatalarımız da «sol» yöndeydi. Demokratik merkeziyetçilik
ilişkisi mekanik kavranıyor, katı bir merkeziyetçilik uygulaması, ayrıntılarla
uğraşmayla birleşiyordu. Disiplin uygulaması da körü körüne itaat unsurunu
önemli ölçüde içeriyordu. Eleştiri özeleştiride, gizlilik ve denetimde ise
esası sekter olan hatalarımız kendi içinde ciddi boyutlarda liberal eğilimler
taşıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Şüphesiz ki, hareketimizin
örgütlenme kavrayışı ve yönelimi genelde M-L’ti. Ancak bunları o günün şartları
içinde yoğurarak şekil verme konusunda esasta hatalı davranıldı. Bu ikisi
arasındaki ayrım, şartları içinde ele alındığında örgütsel temellerin esasta
M-L olması ile pratikte günün şartlarıyla birleştirilememesine tekabül eder Bu
ayrım doğru kavranmalı, ancak bu geçmiş bu günkü kavrayışımız üzerinden
eleştirmeye ergel teşkil etmemelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitlelerden kopuk örgütlenme,
kadroların eğitilmesi, seçimi, görevlendirilmesi ve denetimi sorunlarına da
damgasını vurdu. Kadro politika hemen her isteyeni profesyonel çalışmaya çekme
ve onların siyasi, ideolojik ve örgütsel eğitimine gereken önemi vermemek
olarak özetlenebilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yürütülen çalışma için kadroların
ideolojik, siyasi ve örgütsel olarak sistemli bir eğitime tabi tutulmasına
ciddi ihtiyaç yoktu. Asgari devrimci fikirlere sahip olanlar da o gün yapılan
propagandayı yapabilirdi. Esas olarak, askeri ve bazı teknik konularla,
kitlelerin ileri unsurlarını gerilla savaşına uygun olarak örgütleme için
eğitilmeleri yeterli oluyordu. Bu eğitim bile yeterli yapılmadı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yenilgi dönemi sonrası yeniden
toparlanma sürecinde de örgütsel çalışmamızın muhtevası ve hatalarımız esasta
değişmemişti. Aynı özellikleri gösteriyordu. Bir farkla ki, kitlelerin gelişen
mücadelesi bizi kitle örgütlerine yönelmeye zorluyordu. Örgütümüz bu dış etken
karşısında sınırlı da olsa legal mücadele biçimlerinden yararlanmaya, kitle
örgütlerinde çalışmaya yöneldiyse de başarısız kaldı. Başarılı bir çalışma
için, o hatalı kavrayışlarımızın düzeltilmesi, tecrübesizlikten doğan
yabancılığın bu temelde giderilmesi gerekiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">76 Tartışma Kampanyası içinde
örgütsel alan da da bazı ilerlemeler kaydedildi. Daha sonraları tüzük
taslağının oluşturulması, örgütün sınırlarının belirlenmesi olumlu adımlardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu dönemde de, örgütümüz
geçmişten gelen kitlelerle birleşme konusundaki temel zaafını aşamadı.
Örgütlerimiz esasta kitle mücadelesinin ateşi içinde bu mücadelede öne çıkan
unsurları bağrında toplayan, gelişmeler karşısında kararlılıkla esnekliği
birleştirerek, geniş kitlelere yön veren, onları çeşitli araçlardan
yararlanarak eğitip seferber etmeye uygun bir yapıya sahip değildi. Bu açıdan
esasta bürokratik özellikler taşıyor, bir çok örgütümüz sorunların
ayrıntılarıyla boğulup dar çerçeveyle sınırlı kalıyordu. Bütünde de aynı
özellikler hakimdi. Kadro ve sempatizanların özel sorunlarıyla ayrıntılı
şekilde uğraşmak, örgütsel çalışmayı dar çerçevelerle sınırlı görmek ve pratikte
bunu uygulamak, ayrım yapma dan herkesle aynı düzeyle ilgilenmek vb.
örgütlenmemizdeki sığ anlayışın örnekleridir. Ve siyasi devrime ve önderliğe
ilişkin düz ve sığ bir kavrayışı yansıtırlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele ve kitle
çizgisinde önemli bir ilerleme kaydedilmesine rağmen, örgütlenmedeki gelişmemiz
siyasi gelişmemizden de geri kalmıştır. Bu, gerçekten önemli bir noktadır. Ve
bu noktada, 76 sonrasındaki sağ eğilimlerimizin, tespitlerimizi hayata
geçirmede yetersiz kalışımızın; siyasi gelişmemizle örgütsel gelişmemiz
arasındaki farkın başlıca sebebidir. Doğru taktiklerimiz hayata geçirilirken
onlar sulandırılmış, gevşetilmiştir. Çünkü, sağ eğilimler, hareketimizde ki
militan ruhu, zaaflar taşımasına rağmen mili tan disiplin anlayışını,
fedakârlık ruhunu kemirmiş, yerine şevksiz, pasif bir ruh hali geliştirmiştir.
Halen devam eden bu eğilimler kesinlikle yaşatılmamalıdır. Bu eğilimler
yıkılmadığında alınan doğru kararların uygulanması, yaratıcılık, hamlecilik
mümkün olamaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi çalışmamızın
perspektifsizliği, diğer ifadeyle siyasi mücadele kavrayışımızın yüzey selliği,
örgütsel pratiğimizde, çalışma tarzımızda kendiliğindencilik olarak yansıdı.
Örgütsel pratiğimize damgasını vuran kendiliğindencilik, işçi sınıfı içindeki
çalışmaya ağırlık vermemizi önle yen başlıca etkendi. Örgütlenme alanında bazen
derinliğine, çoğu zaman da genişlemesine yürütülen çalışma, kadroların sık sık
yer değiştirmesi vb. hepsi de kendiliğindenciliğin ürünü olan bu tür hatalar
sağlam, derinliğine örgütlenme yapmayı imkânsız hale getirdi. Ayrıca çeşitli
sınıf ve tabakalar arasındaki çalışmaya ilişkin özgül politikalarımız
derinleştirilmediğinden, bu sınıfların mücadele içindeki önemine uygun
örgütlemeler yapılamadı. Dolayısıyla perspektifsiz, birbirinden kopuk, önemli
ölçüde rastgele bir örgütlenme faaliyeti sürdürüldü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Çalışma tarzı ise, kitlelerden
kitlelere ilkesi ne bağlı olmaktan, enginleri fethetme ruhuyla hareket etmekten
uzaktı. Rus devrimci atılımı yerine, çoğu zaman zihni tembellik, siyasi
sorunların çözümünü üst organdan bekleme tavrı öne geçti. Amerikan pratiği
duyusu örgütümüze en fazla ihtiyaç duyulan, eksikliği hergün yaşanan bir
sorundur. Başta K.K. gelmek üzere örgütler de ve kadrolarda, engellerle
uzlaşmacılık, boyun eğme, inisiyatifsizlik önemli orandaydı. Hâlâ da bu hatalı
yan etkisini sürdürmektedir. Çalışma tarzının diğer alanlarında ise durum pek
farklı değil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgütsel çalışmanın ögelerindeki
sağ yöndeki hatalarımıza da işaret etmeliyiz. Gözle görülür ölçüde legalizm
eğilimleri gelişmiş gizlilik konusunda başta K.K. olmak üzere ciddi hatalar
işlenmiş, işlenmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Eleştiri - özeleştirinin
yozlaştırılması eğilimi ise dikkate alınmalıdır. Kolektivizm, kitlelerin canlı
mücadelesinden kopuk olduğumuz şartlarda biçimde kalmaya mahkumdur. Militan
disiplin anlayışı ve fedakârlık ruhundaki yozlaşma eğilimi de hatalarımızın
yönünden ayrı düşünülemez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu dönemde, denetimdeki
kendiliğindencilik ise bir başka özelliktir. Düzenli bir rapor sistemi
yerleştirilememiş, tecrübelerin örgüte aktarılması, hatalar ve olumlu yanlar
temelindeki eğitim sınırlı kalmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">MÖ, örgütü, kitlelerin
mücadelesiyle birleşmeye yönlendirmede şartlarla uzlaşmacılığından ötürü pasif
davranmış, çeşitli kampanyalar örgütlemeye girişememiştir. Hareketimizin mali
ve silahlanma gereksinimlerini gidermede pasif kalmış, sonra da bu
eksikliklerin kendi önüne çit olarak dikilmesine meydan vermiştir. 76
sonrasında ortaya çıkan iki hizip karşısın da da yeterli uyanıklığın
gösterilmeyişinde ve mücadeledeki zayıflıkta önderliğin hataları esas olmuştur.
Ayrıca bir çok konuda faydacı davranılması, cereyanların göğüslenememesi ve
çeşitli ilkesizlik hataları başta MÖ olmak üzere çeşitli örgütler tarafından
işlenmiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgütlenmede bu dönemdeki
hatalarımız, siyasi alandaki sağcı kendiliğindenciliğin yansımalarıdır. Bununla
birleşen pasif ve uzlaşmacı eğilimler, örgütsel alandaki zaaflarımızı aşmamız
önündeki başlıca engelleri oluşturmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgütümüz, geçmişten beri gelen
temel zaafı olan kitlelerin mücadelesini örgütleme ve önderlik etme yerine
önemli ölçüde bunun dışında olmayı köklü tarzda aşamamıştır. Örgütsel Düzeltme
Kampanyası siyasi önderlik kavrayışımızdan ve ideolojideki
kendiliğindencilikten koparıldığı için başarısız kalmış, ileri bir atılım için
zemin teşkil etmemiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kitlelerin mücadelesiyle
birleşmeyen bir örgütlenme içinde, çeşitli ilkesizliklere düşmesi kaçınılmaz
olmuş, ilkesizliklerimiz örgütsel alan bu temel zaaf üzerinde yükselmiştir.
Örgütsel alandaki gelişmemizin daha zayıf olması ise oportünist eğilimlerle
izah edilmelidir. Bu dönem de, bu alanda da izlenen çizgi esasta doğruydu.
Çünkü. döneme ilişkin siyasi taktiklerimiz doğru örgütsel politikamız da bunu
hayata geçirmeye yönelikti. Fakat çalışma tarzındaki kendiliğindencilik
örgütsel politikamızı hem kitlelerin örgütlendirilmesine hem de öncü örgüt olan
hareketimizin geliştirilmesinde uygulamada engel oldu. Bu konudaki
başarısızlığın sebebi çalışma tarzıdır, yoksa örgütsel politikanın yanlışlığı
değildir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünist bir örgütün kadroları,
tespit edilen siyasetleri hayata geçirmede tayin edicidir. Örgütün
siyasetlerini kavrayıp, derinleştirilmesinde katkıda bulunmayan, kitlelerin
mücadelesine aktif olarak seferber edilemeyen, çeşitli araçlarla eğitilmesine
titizlik gösterilmeyen, yeteneklerine uygun görevler verilerek, sıkı bir
denetim içinde olumlu ve olumsuz yanları kavratılamayan kadrolar elbette
gelişemezler. Kadrolar sorununu böyle kavramamak, yani kendiliğindenciliğe
bırakmak uzun vadede bir örgütü mutlaka yıkıma götürecektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz geçmiştede,76
sonrasında da net bir kadro politikası belirleyememiştir. Bu durum süreç içinde
aşıldı. Ama bu sorunda, başlıca şu noktalara değinebiliriz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kadroların önemi kavranarak,
herşeyden önce bu konuya yönelinmeli. Kadroların hangi somut görevler etrafında
eğitileceği, içinde bulunulan görevlerin özellikleri ve hareketimizin
ihtiyaçları, bu alandaki eksik ve hatalarıyla bağı kurularak belirlenmelidir.
Kadroları eğitmenin araç ve yöntemleri belirlenerek, sistemli bir eğitim
gerçekleştirilmelidir. Örneğin bir yayın organı ile tecrübelerin aktarılması,
bazı teorik ve siyasi konularda kavrayışlarının derinleşmesine yardımcı
olunması, yine kadrolar fikir oluşturmaya nasıl seferber edilecek, kadroların
seçimi ve görevlendirilmelerinde nelere dikkat edilmeli? Bu soruları daha da
çoğaltabiliriz. Sorulara verilecek cevaplar kadro politikamızı
somutlaştıracaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kadroların fikir oluşturmaya
seferber edilememesi, düzenli bir eğitim ve denetiminin sağlanamaması yanında
örgütümüzde bu alanda oldukça sakat olan mükemmeliyetçi eğilime değinmekte
fayda var. Genç, dinamik kadroları öne çıkarmada tutucu davranılıyor, mükemmel
kadro arama anlayışıyla hareket ediliyor. Bu yüzden birçok alanda örgütlenmeye
bile gidilemiyor. Bu alanda varlığını hâlâ sürdüren tutuculuk atılmadığı sürece
hareketimizin taze kan alması giderek imkânsız hale gelecektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bugün hatalarımızın kavranması
açısından K.K'nin 76 sonrasındaki örgütsel alandaki hatalarına kısaca değinmek
gereklidir. K.K. sorunlara kuş bakışıyla bakamamış, öncelikle kendi için de
sağlıklı bir görev bölüşümü ve ihtisaslaşma ile, bünyesini mücadelenin
ihtiyaçlarına uygun olarak geliştirememiştir. Gereksiz bir dizi ayrıntıyla da
meşgul oluşu, zaten hakkıyla yerine getiremediği görevlerin giderek boyunu
aşması sonucunu doğurmuş, bir dizi sorunu yetersiz de olsa kavradığı halde
somutta adımlar atamamıştır. Örgütümüzde kendiliğindenciliğin daha da
gelişmesini etkileyen bu durum, uzunca süre devam etmiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ayrıca K.K. örgütsel çalışmanın
öğelerini bir çok kere ihlal etmiş, tepeden inmeci kararlar almış, aceleci
kampanyalar örgütlemiş, biri Tartışma Kampanyası'nı açarken diğeri de Parti
sonunda çoğunluk görüşlerini yansıtırken olmak üzere önemli iki disiplinsizlik
hatası işlemiştir. Bazen cereyanlara yeterince göğüs gerememiş, zaman zaman
sekter davranışlara düşmüştür. Hareketimizin çeşitli imkânlarını geliştirmede
önderlik edememiş, askeri alanda ise sağcı hatalar işlenmesinin birinci
dereceden sorumluluğunu taşımaktadır. K.K.'nin örgütsel çalışmalarını tümüyle
değerlendirdiğimizde, esası itibariyle başarısız olduğu sonucuna varmalıyız.
Sosyal pratik bunu doğrulamaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">1972-1976 süreçte örgütsel alanda
da, siyasi alandaki kendiliğindencilik hatası esas olmuş, «sol» ve sağ
biçimlere bürünmesine rağmen kendiliğindenci öz değişmemiştir. Bu gerçek üzerin
de örgütsel alanda da çeşitli hatalar işlenmiştir. Bu hatalar sonuçtur. Önemli
olan, sebepleri üzerinde dikkatleri yoğunlaştırılarak ,düzeltmeye
başlanmasıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Biliyoruz ki komünist hareket
hata ve zaaflarıyla mücadele içinde gelişip güçlenir ve çelikleşir. 1976 Mart
tartışmasında Hareketimiz duygusallığa kapılmadan hatalarımızın Partizan
cenahının iddiasının tersine arizi olmadığını kayranmış ve bunları giderme de
tutulması gereken halkayı esasta doğru anlamıştı. Hareketimizin doğup geliştiği
tarihi dikkate alındığında, böyle bir gelişme aşamasından, çocukluk devresinden
geçmesi gerekliliği de kavranır, sorunlarımız bu perspektif içinde
değerlendirilir. İşte bu, bilimsel bir inanç ve kararlılığın temeli olmalıdır.
Şüphesiz ki bu alanda gecikilmiştir. Bunu etkileyen özellikle K.K'deki özel
yetersizliktir. Bunlar da değerlendirip giderilmeye çalışılmalıdır. Tabii ki bu
eksikler, bütün içinde talidir. Hatalarımızın, kişiler ve bazı organların
yetersizliklerine bağlanması kolaycı bir yöntemdir. Dogmatik Partizancılar
herşey KK‘ya bağlama tutumu içinde olmuşlar ve geçmişe bilimsel bakmak yerine
duygusal yaklaşarak dogmatik ve sübjektif düşünce tarzını derinleştirerek ,
Hareketimizin hata ve zaaflarını kendilerine temel alarak Kaypakkaya ve onun
önderliğinde kurulan TKP-ML hareketinin çizgisinde bütünüyle koparak küçük
burjuva köylü devrimci bir çizgiye savrulmuşlardır. Çünkü bu arkadaşlar 73
yenilgisi ve nedenlerini düşmanın güçlüğünden aramışlar, hareketimizin doğuş
koşulları , dahası bütünde ve tarihi kökleri olan zaaflarımızın üzeri
kapatılarak dogmatizm ve sübjektivizm yolunda hızla yürümüşlerdir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hataların Üzerine Bolşevik
Kararlılıkla Gitmek<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Buraya kadar hatalarımızı
tarihsel gelişin içerisinde ortaya koyduk. Kolayca görüleceği gibi hatalarımız,
gelip geçici olmaktan öte bir nitelik taşımaktadır. Bu hatalar, örgütümüzün tüm
yaşantısı ve mücadelesi dikkate alındığında yerleşiklik göstermektedir. Bu bir
silkinme ve kendini aşma sorunudur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hatalarımızı aşmakla ilgili istek
göstermemiz ve bunun ihtiyacını hissetmemiz, düzeltme hare keti için
zorunludur; ancak, kesinlikle yeterli değildir. Bu sadece bir başlangıçtır,
bundan önemlisi, hatalarımızın nerede yattığını ve somutlaştığını tespit etmek,
ideolojik köklerini bulmak ve bunlara karşı mücadele etmektir. Hatalarımıza
karşı mücadele, eğitim ve soyut çağrılardan ibaret kaldığında sonuçsuz kalır.
Bunları alt etmek için örgütsel tedbirler, düzenlemeler gereklidir ve bunlar
somutlaştırılmalıdır. Yapılan bu olmadığında, söylenen sözler, alınan kararlar,
yapılan tespitler başarıya duyulan özlemi belirtmenin ötesinde anlam
taşımazlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hatalarımızın çıkış noktası mart
1976 Tartışma Kampanyası'na kadarki dönemlerde, doğru siyasi mücadele ve
önderlik anlayışına sahip olmamaktı. Bu tarihten sonra da, bu alandaki
kavrayışımızın yüzeyselliğidir. Öyleyse, hatalarımızı gidermede doğru anlayışı
kazanıp yerleştirmede, yanlış anlayışın ideolojik köklerine saldırıp kurutmaya
özel önem vermeliyiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasal mücadele ve önderlik
konusunda doğru anlayışı yerleştirme, genel olarak kendiliğindenciliğe, özel
olarak da saflarımızda taşıdığımız sağcı kendiliğindenciliğe karşı mücadeleyle
birleştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tüm örgütümüz, siyasal olaylar
karşısında duyarlı olmalı, siyasal gelişmelerin bize ne tür görevler
yüklediğini tespit etmeli ve görevlerin gerçekleştirilmesini örgütlemeye
girişmelidir. Bu ihtiyacı benliğinde duyanlar, elbette bunu gerçekleştirmeyi
önleyen kendiliğindenciliğe öldürücü darbeyi indirme gücünü kendilerinde
bulacaklar, gerekli örgütsel düzeltmeleri yerine getirici bir çaba içerisine
gireceklerdir. Her şeyi kitlelerin devrime seferber edilmesi, eğitilmesi,
örgütlenmesi açısından, koşulları içinde düşünebildiğimiz ve bunun bize
yüklediği görevleri tespit edip canlı bir biçimde gerçekleştirmeye
yönelebildiğimiz de, günlük faaliyetimizin bütün içindeki yeri ve önemi
gözümüzde somutlaşacak, zaaflarımız da ha açık belirecek ve bizi bunları
giderme çabasına itecektir. Sözgelimi bir basın dağıtım şebekesinin
oluşturulmasının önemini kavrayabilmek, bunun eksikliğini duyabilmek, sahip
olunan siyasi mücadele ve önderlik anlayışıyla yakından ilgilidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasal mücadele ve önderlik
konusunda doğru anlayışı yerleştirme, genel olarak kendiliğindenciliğe, özel
olarak da bağrımızda taşıdığımız sağcı kendiliğindenciliğe karşı mücadeleyle
birleştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tüm örgütümüz, siyasal olaylar
karşısında duyarlı olmalı, siyasal gelişmelerin bize ne tür görevler
yüklediğini tespit etmeli ve görevlerin gerçekleştirilmesini örgütlemeye
girişmelidir. Bu ihtiyacı benliğinde duyanlar, elbette bunu gerçekleştirmeyi önleyen
kendiliğindenciliğe öldürücü darbeyi indirme gücünü kendilerinde bulacaklar,
gerekli örgütsel düzeltmeleri yerine getirici bir çaba içerisine gireceklerdir.
Her şeyi kitlelerin devrime seferber edilmesi, eğitilmesi, örgütlenmesi
açısından, koşulları içinde düşünebildiğimiz ve bunun bize yüklediği görevleri
tespit edip canlı bir biçimde gerçekleştirmeye yönelebildiğimiz de günlük
faaliyetimizin bütün içindeki yeri ve önemi gözümüzde somutlayacak, zaaflarımız
daha açık belirecek ve bizi bunları giderme çabasına itecektir. Sözgelimi bir
basın dağıtım şebekesinin oluşturulmasının önemini kavrayabilmek, bunun
eksikliğini duyabilmek, sahip olunan siyasi mücadele ve önderlik anlayışıyla
yakından ilgilidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele ve önderlik
konusunda doğru anlayışın kazanılması, kendiliğindenci ideolojiye karşı başarı
kazanmakla mümkündür. Bizi geri ye çeken ilerlememizi önleyen geçmişte sol
şimdi sağcı kendiliğindenciliği alt etmeden ileriye yürümemiz mümkün değildir.
Kendiliğindenciliğin yozlaştırıcı, çürütücü etkisinin kırılması ancak atılımcı
bir ruhla, bu berbat hastalığın ve onun belirtilerinin iyi tanınıp
giderilmesiyle mümkündür. Kendiliğindencilik, bizdedir. Falanca pratiğimizde,
falanca organ toplantısında, fiilen siyasi olay karşısındaki tavırsızlığımızdadır.
Dolayısıyla, kendiliğindenciliğe karşı ideolojik mücadele, soyut düşünce planın
da ele alınmamalıdır. Kendi çalışmamızda, önderliğin faaliyetinde, örgütümüzün
faaliyetlerinde nelerin kendiliğindenciliği gösterdiğini tespit etmeli,
somutlaştırmalıyız. Sonraki faaliyetlerimizde, ayni hataları tekrarlamama
anlayışını hayata geçirmemiz, bu somutlaştırmayla sıkı sıkıya bağlı olacaktır.
Siyasette pratiksizliği, kuyrukçuluğu, kayıtsızlığı vb. örgütsel çalışmada
gevşekliği, hantallığı, pasifizmi vb. yok etmemiz, hep doğru siyasi mücadele ve
önderlik anlayışını kazanma ve hatalarımızın ideolojik köklerini kurutma
çabasıyla birleştirilmeli, bu anlayışla ele alınmalıdır. Düzeltme hareketinin
tayin edici noktalarının başında bu gelmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Siyasi mücadele ve önderlik
anlayışımızdaki hatalar, sendikalar, kadın sorunu vb. gibi özgül
siyasetlerimizin tespit edilmeyişi sonucuna da varmaktadır. Bu eksiklerin
giderilmesi, bu ihtiyacın hissedilmesi ile pratik faaliyetlerimizin karşımıza
çıkardığı sorunların çözülmesinin sonuçlarının çözülmesiyle ilgilidir. Bunu
görmeyen ve hissedemeyenler elbette giderilmesinin önemini kavrayıp, bu yolda
adım atamazlar. Bunun gibi, çeşitli siyasetlerimizin pratiğe uygulanacak,
hareketimize günlük faaliyetimizde yön verecek düzeyde geliştirilmesi ve
somutlaştırılması da doğru siyasi mücadele ve önderlik anlayışının sonucu
olabilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Mücadele çeşitli ihtiyaçları
doğurur. Bunların giderilmesi ve yeni oluşan ihtiyaçlara göre özel
örgütlenmeler yaratılması önemlidir. Bu ise kadroların tanınmasını ve
görevlendirilmesini gerektirir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Çeşitli maddi olanakların ve
düzenli gelirin zayıflığı, çeşitli görevlerin yerine getirilmesinde büyük
aksaklıklar ortaya çıkarmaktadır. Bu durum maddi olanakların artırılması
göreviyle, örgütümüzü karşı karşıya bırakmıştır. Merkezi ve mahalli
ihtiyaçlarımızın karşılanabilmesi için, gerek hakim sınıflardan sağlama,
gerekse de kitlelerden maddi destek sağlama işine daha sıkı sarılmamızı
gerektirmektedir. Bu da kadroların görevlendirilip, seferber edilmesini çeşitli
işlerin ve yardım kampanyalarının örgütlenmesini gerektirmektedir. Düzenli
maddi gelir için aidatların sürekli toplanması yanında düzenli gelir getiren
bazı faaliyetlere girişilmesi gereklidir. Olanaklar ölçüsünde bu görev
gerçekleştirilmeli, uygun görevlendirmeler yapılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Uygun görevlendirmeler konusunda
rapor sisteminin rolü de bilinmelidir. Kadrolar ve organların başarı ve
başarısızlıklarının değerlendirilmesinin süreklilik kazanması böyle bir
sistemle gerçekleşir. Bu bakımdan da rapor sisteminin yerleştirilmesi büyük
önem taşımaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Uygun görevlendirmeler üstlenilen
ve gerçekleştirilen görevin niteliği ile de ilgilidir. Bu bakımdan bölgesel
organların ve alt örgütlerin inisiyatiflerinin geliştirilmesi konumuzla
ilgilidir. Örgütümüzde, merkezi önderlik ve üst organlar alt organların
görevlerinin bir bölümünü üstlenmişlerdir. Bu durum, hem önemli görevlerin
yerine getirilmesinde olumsuzluk yaratmakta, hem de alt organların
inisiyatiflerinin gelişmesini önlemekte ve faaliyet alanlarını sınırlamaktadır.
Uygulamayla ilgili genel bir bakış açısı sunulduktan ve yol gösterildikten
sonra, alt organlara uygulamada mümkün olduğunca geniş inisiyatif tanımak, bu
anlamda adem-i merkeziyetçi davranmak gereklidir, böyle bir davranış kadroları
geliştirir, onların yaratıcılığını harekete geçirir, tecrübelerini artırır. Bu
bakımdan ve örgütün görevlerini daha iyi gerçekleştirilmesi, daha sağlıklı
işleyebilmesi açısından alt organların inisiyatiflerini geliştirmeleri, önder
nitelik kazanmaları için gereklidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Önderlik sorununun bir diğer yanı
sağlam bir denetim örgütlenmesi ve uygulanmasıdır. Örgütümüz bu bakımdan da
zayıflıklar taşımaktadır. Denetimin alttan ve üstten olmak üzere iki biçimde
gerçekleştirilemediğini belirtelim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Denetim sorununda, üstten
denetimin en önemli aracı olan rapor sistemi sistemleştirilmeli ve
geliştirilmelidir. Raporlar düzenli aralıklarla hazırlanmalı, örgütün
faaliyetleri durumu, düşünceleri hakkında fikir vermelidir. Raporların bir'
formalitenin gerçekleştirilmesinden çok öte anlam taşıdığı örgütsel faaliyetin
önemli bir unsuru olduğu kavranıldığında, nitelik olarak da geliştirilmesi
kaçınılmazdır. Raporlar ciddi bir değerlendirilmeye tabi tutulmalı ve
raporlarla ilgili düşünce ve eleştiriler, alt organlara mutlaka iletilmelidir.
Böylece eksiklerin giderilmesi<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ve denetimin rayına oturması
mümkün olur. Ancak, üstten denetimde sadece raporlarla yetinmek doğru değildir.
Doğrudan bilgi alınması ve gerçek durumla raporlardaki bilgilerin
karşılaştırılıp objektif sonuçlara varılabilmesi amacıyla üst organlar zaman
zaman alt organları bizzat ve alt organlarına, kitlelere danışarak denetlenmeli
faaliyetlerini doğrudan gözlemlemelidirler. Bu tür bir denetim algısal bilgiye
dayanır, bürokratizmi önler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Alttan denetimle ilgili olarak
ise, rapor sisteminin taşıdığı önemi belirtmek gerekir. Alt örgütler raporlarda
eleştirilerini belirtecekler ve üstten cevap isteyeceklerdir. Bu da alttan
denetimin önemli bir öğesidir. Bunun yanında üst organları eleştiri anlayışı da
teşvik edilmelidir. Bundan başka, alt kademelere fikir danışmanın
geliştirilmesi ve örgüt içinde demokrasinin işletilmesi alttan denetimi
geliştirecektir. Alttan de netim kitlelerin örgütü denetlemesiyle ilgili olarak
da geçerlidir. Kitlelerin eleştirilerinin ve düşüncelerinin teşvik edilmesi ve
toplanması, kitlelerin nabzını elde tutmada ve hatalarımızı görmede önemli bir
etkendir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Denetim disiplinle el ele
gitmelidir. Hatalara olumlu ve düzeltici bir yaklaşımda bulunulmalı ancak
disiplinin ihlaline izin verilmemeli gerektiğinde disiplin kuralları
işletilerek cezalandırılmalar yapılmalıdır. Proletarya partisinin ayırıcı
özelliklerinden birisi olan disiplinden vazgeçmek devrimden vazgeçmeye eşittir.
Örgütümüz içinde disiplin geliştirilmeli ve sağlamlaştırılmalıdır. Bu
önümüzdeki dönemde daha büyük önem taşımaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Demokrasi de sağlıklı bir denetim
için zorunļu şarttır. Bu alanda örgütümüzün disiplinde olduğu kadar demokrasi
alanında da ciddi hatalar mevcuttur. Demokrasinin işlerlik kazanması,
örgütümüzün gelişmesi ve önderlik görevlerini yerine getirmesi bakımından
hayati önemdedir<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünist Hareket Hata ve Zaaflarını Aşarak Gelişip
Güçlenir<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hatalarımızı aşma mücadelesini yürütürken içinde
bulunduğumuz iç ve uluslararası koşulların elverişsiz olduğunu belirtmiştik. Bu
durum, hatalarımızı aşma mücadelemizin ve bu elverişsizlikler ortamında
gerçekleşeceğini göstermekteydi. Bu gerçek, mücadelemizde kararlı ve disiplinli
olmayı daha da zorunlu kılmaktadır. Mevcut hatalarımız, uzun vadede oluşmuş ve
yerleşmiştir, dolayısıyla giderilmesi de öyle kolay olmayacak, nispeten uzun
bir süreyi kapsayacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hatalarımızın varlığını belirtmekten öteye birşey
yapmamak, yakınma ile yetinmek hatalarımızın korunmasına hizmet etmekten başka
ise yaramaz. Bu yüzden zamanında bilince çıkardığımız ölçüde hatalarımızı kabul
etmeli fakat onları giderebileceğimize inanç besleyerek bu doğrultuda hareket
etmeliyiz. Hatalarımızı sihirli değneğin temasıyla giderilemeyeceğinin
bilinciyle hareket etmeli, gelişme yönünü dikkat almalı korunan hataların
azimle üzerine gitmeliyiz. Bu konuda umutsuzluğa örgüte güvensizliğe yer
yoktur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Genç ve tecrübesiz hareketlerin hataya düşmeleri
kaçınılmazdır. N Nitekim 1972 Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde kurulan TKP-ML
Hareketi de genç ve tecrübesizliği nedeniyle doğuş koşullarında önemli hatalar
işlemiş. Tüm bunlar herşeyden önce Marksist bilgi teorisinin gelişimine
uygundur. Hiçbir hareket mükemmel bir biçimde doğmaz mükemmel hale gelinceye
dek bir dizi yanlışa düşmesi ve bunları düzeltmesi kaçınılmazdır. Haliyle
Hareketimizin doğuşu ve gelişimide bu aynı yolu izlemiştir. M-L kavrayışının
sığlığı, deney ve tecrübe eksikli, doğduğu koşulların olumsuz etkisi önemli
hatalar işlemesine neden olmuştur. Fakat bünyesinde bütün bu olumsuzlukları
giderici potansiyeli taşıyordu. Önemli olan bu hata ve yetmezliklere karşı
müdahale ederek bu olumsuzlukları hızla bünyemizde temizlemekti. Hareketimiz
bugüne dek önemli bir bilgi ve deneyim birikimi yaratmıştır. Bu çok önemli bir
unsurdur. Hareketimizin komünist niteliğini dinamiklerinin varlığını da dikkate
aldığımızda hatalarımızı atmamız için iç etkenlerin yeterli olduğu sonucuna
varılır. Hareketimiz 76’da başlatmış olduğu tartışma kampanyasıyla, çektiği
sancıyı aşmak istiyordu. Bu sancı sağlığa kavuşmanın işaret ve özlemini içinde
taşımaktaydı. Bünyemiz sancıdan acı duymaktaydı ama hastalığımız yok edip
sağlığa kavuşacağımız kesindi. Buna inancımız ve güvenimiz tamdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Daha önce belirttiğimiz gibi, temel hastalığımız,
örgütümüzün belirli parçalarına özgü değildir. Tüm bünyeye özgüdür. Dolayısıyla
düzeltmenin tüm örgütte gerçekleştirilmesi gereklidir. Ancak bu düzeltmenin
önderlik organından itibaren başlaması ve alt organlara kadar uzaması
zorunludur. Önderlik organın tayin edici rolü ve bu düzeltmeye de yol gösterme,
önderlik etme yükümlülüğünde olması bunu daha da zorunlu kılmaktadır. Bugün
hareketimizin önder organı, sınıf mücadelesinin üzerine yüklediği görevlerin
bir çoğunu maddi gücü bakımından yerine getiremez durumdadır. Gücünü biryana
teksif ettiğinde, diğer önderlik görevleri açıkta kalmakta, yerine
getirememekte, en azından aksamaktadır. Bu durum önderlik konusundaki yanlış
anlayışın, kendiliğindenci çalışma tarzının sonucudur. Bundan dolayı önderlik
gerek iş bölümü açısından, gerekse sayı bakımından yetersiz düzeydedir. Bu
yükleriyle ve çalışma tarzıyla, atılım yapması bir yana, alışılmış görevlerini
dahi yerine getirecek durumda değildir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Önderliğin düzeltilmesinde, çıkış noktası doğru
anlayışın yerleştirilip kendiliğindenciliğin yıkılmasıdır. Ancak bu çalışma
tarzının düzeltilmesi ve buna uygun örgütsel tedbirlerle birleştirilmediğinde
sonuçsuz kalır. Bu konuda örgütümüzün çalışma tarzının düzeltilmesi için
gerekli genel tedbirlere ek olarak şu özel tedbirler alınmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Önderlik genişletilmeli ve üye sayısı sınıf
mücadelesinin görevlerini yerine getirmek için yeterli, fakat gizlilik
koşullarında hantal olmayacak bir miktara çıkartılmalıdır. Önderlik içinde,
siyasal görevler ve örgütsel görevler arasında bir ihtisaslaşma sağlanmalıdır.
Kısacası politik büro ve örgüt bürosu oluşturulmalıdır. Bu bürolar kendi
içlerinde düzenli faaliyet sürdürürken, belli aralıklarla bir araya gelerek
siyasi ve örgütsel konuları ortaklaşa görüşmelidirler. Önderlik, üzerindeki
gereksiz yükleri atmalı, bazı ayrıntılı işleri alt organlara veya özel görev
birimlerine bırakmalıdır. Yine önderlik kendi ideolojik - siyasi görevlerine
yardımcı olabilecek kadroları seferber ederek onların enerjisinden
yararlanabilmeli. Bu, çeşitli görevlendirmeler şeklinde olabileceği gibi, ek
görevler biçiminde de olabilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgütümüz bütününde önderliğin başlıca üç unsuru olan
fikir oluşturma, uygun görevlendirmeler ve denetim konusunda köklü hatalar,
yetersizlik mevcuttur. Fikir oluşturma konusunda, var olan anlayışlar
yüzeysellik, savsaklama, sorunu görmezde gelme gibi tutumlarda kendisini
göstermektedir. Bunların terkedilmesi sorunların derinliğine ve yeterli biçimde
ele alınması zorunludur. Bu anlayışın yerleşmesi, ancak çalışma tarzında buna
uygun değişikliklerle ve eğitimle mümkündür. Eğitim için, kadrolara hitap eden,
çeşitli konularda. onlara yol gösteren, örgüt içindeki tecrübeler özetleyip,
genelleştiren, tecrübe alışverişini sağlayan bir yayın organı önemli bir
araçtır. Bunu örgütlenmesi gereklidir. Bunun yanında, organlar kendi eğitimleri
için yeterli zaman ayrılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Fikir oluşturma konusunda organ toplantıları büyük yer
tutmaktadır. Toplantılara genellikle hazırlıksız gelinmekte gündem önceden
tespit edilmemekte ve toplantı süresi kısa tutulmaktadır. Tabii bu durumda
fikir oluşturmanın koşulları olumsuz yönde etkilenmemektedir. Toplantılarda
sorunların ayrıntılarının öne çıkarılması çokça görülmektedir. Toplantıların
gündeminin önce den saptanması, toplantılara hazırlanılması ve sürecin yeterli
uzunlukta olması gereklidir. Eğitimin, düzenli aralıklarla eleştiri - özeleştirini
yerleştirilmesi de büyük öneme sahiptir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Fikir oluşturma konusunda, siyasi gelişmelerin ve
çeşitli sınıfların görüşlerini yansıtan yayınların sürekli izlenmesi önder
unsurlar için büyük öneme sahiptir. Bunun yanında az sonra daha fazla
değineceğimiz, raporlar da, titiz bir gözlemci ve eleştirici olmayı gerekli
kılan bölümlerin is bir biçimde ele alınması büyük önem taşımaktadır. Fikir
oluşturmada kolektif çalışma, alt kadrolara ve kitlelere fikir danışma,
eleştirinin geliştirilmesi araştırma inceleme çok büyük yer tu maktadır. Burada
özellikle, kitlelerin ve kadroların fikirlerinin toplanması ve inceleme
araştırmayı belirtmeliyiz, “kitlelerden kitlelere” ilkesi burada somutlaşır,
"araştırma yapmayanın söz yoktur" gerçeği buradan gelir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Fikir oluşturma, görevlerin doğru tespitini, planlar,
programlar hazırlanmasını da içerir. Bu konuda önemli sorunlarla, tali sorunlar
arasında ayrım yapılmalı, dikkat, önemli sorunlar üzerinde
yoğunlaştırılmalıdır. Bunun dışında belli bir sorunda veya anda merkezi görev tespit
edilmeli, diğer görevlerle bu görev arasındaki ilişki ortaya konmalı, tüm
faaliyet merkezi görevin gerçekleştirilmesi bakış açısıyla yönlendirilmelidir.
Yoksa, ayrıntılar denizinde boğulmak, tali sorunları öne çıkarmak ve yorgun
fakat başarısız bir savaşçı durumuna düşmek kaçınılmazdır. Örgüt önderleri
sorunlara kuşbakışı bakabilmeli ve onlara hakim olabilmelidirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgütsel çalışma genişliğine veya yaygın çalışma ve
derinliğine çalışma olarak iki biçimde ele alınmalıdır. Genişliğine çalışma
gereklidir, Bu olmadan geniş kitlelerin mücadelesini kucaklamak mümkün
değildir. Ancak genişliğine çalışma derinlemesine gelişmeyi önder unsurların
yetişmesini önlüyor, sınırlı güçlerimizi dağıtıyorsa, düzenli ve planlı bir
genişleme yolu tutulmalıdır. Sınıf mücadelesi bakımından daha büyük önemi olan
alanla ve toplum katları içinde çalışma yoğunlaştırılmalıdır. Buralarda -ki
mücadelenin genellikle canlı olduğu alanlar buralardır~ yürütülecek derinliğine
faaliyet atılacak sağlam temel, çok sayıda kadro ortaya çıkaracak ve diğer alan
ara ve toplum katlarına eğilmeyi mümkün kılacaktır. Yoksa, verimsiz bir
çalışmada güç yitirmek, enerjimizi tüketip az ürün ortaya çıkarmak
kaçınılmazdır. İşte, fikir oluşturma bu noktada Ha kendisini gösterir. Tüm
mücadele alanını görüp, doğru değerlendirebilen bir bakış açısıyla öncelik
verilecek alanlar ve görevler tespit edilip, güçler buralarda
yoğunlaştırılmalıdır. Yoksa kör pratiğin ardından sürüklenmek kaçınılmazdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Önderlik siyasal olaylar karşısında zamanın tavır
almayı ve halk kitlelerini somut olaylar ve hedeflerden yola çıkarak seferber
etmeyi gerektirir. Örgütün geniş çapta seferber edildiği merkezi kampanyalar,
bunun etkili bir aracıdır. Merkezi kampanyalar örgütün hata ve zaaflarını
aksayan yönlerini ortaya koyar. Bu bakımdan merkezi kampanyalar örgütün pratik
yeteneklerinin ve yaratıcılığının harekete ve sınandığı, çok yönlü eylemleri
kapsayan faaliyet türüdür. Önderlik olarak bugüne dek merkezi kampanyalar
düzenleyip, pratik alanda bu tür eylemleri geliştirmede yetersiz kalındı. Bu
eksikliğimizi önümüzdeki dönemde gider<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Uygun görevlendirmeler yapmak, iyi bir örgüt
oluşturmak demektir. Bu ancak doğru bir fikir oluşturmaya dayanabilir. Kişiler
hakkın da objektif değerlendirmeler, görevlerin, Olanakların. ve gücün doğru
tespiti, gereklidir. Güç ve olanaklar sürekli geliştirici bir tarzda ele
alınmalıdır. Bu konuda kadroların iyi tanınması ve tepen tırnağa yeniden gözden
geçirilmesi zorunludur. Olumlu, olumsuz yanları, başarı ve başarısızlıkla
objektif bir değerlendirilmeye gidilmeli, niteliğe ve gelişene önem verilmeli,
yeni ve gelişen unsurlara güvenilmeli fakat ihtiyat elden bira mamalıdır. Kimin
neye elverişli olduğunun tespit edilmesi, kişinin eksiklerinin ve
üstünlüklerinin bilinmesi kadar, görevin hangi özellikleri gerektirdiği de
bilinmelidir. Bunun yanında örgütün devamlılığı esastır. Şu ya da bu şekilde
görev dışında kalan bir unsurun yeri olabildiğince doldurulabilmelidir. Bu da
uygun yedeklerin tespiti ve görevlendirilmesini, eğitilmesini gerektirir<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Örgüt, tüm görevleri yerine getirmesi gereken bir
mekanizmadır. </span><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Fakat herkesin her
görevi yerine getirmesi ne mümkündür, ne de doğrudur. Herkes bilincine,
tecrübesine, yeteneklerine uygun görevlere getirilmelidir. Bütün görevler bu
anlayışla dağıtılır. Ve makinanın parça arasında uyum yaratılırsa, ortaya iyi
bir çalı çıkar, tüm örgüt makinası verimli çalışır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Uygun görevlendirmeler, esnekliği
olan, hareketli sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına uygun bir tarzda kendini
geliştirip, yenileyebilen, koşullara uygun davranabilen bir örgütlenmeyi
yaratabilmenin şartıdır. Hiç kuşkusuz bu doğru bir örgüt anlayışından yola
çıkılarak gerçekleştirilir. Önemli olan bu anlayıştan hareketle, böyle bir
örgüt oluşturabilmek için doğru seçim ve görevlendirmeleri yapabilmektedir.
Hantal ve durağan bir örgüt yapısı yanlış anlayışların yanında uygun
görevlendirmeler yapılmayışıyla da bağlantılıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünist örgütün hata ve
zaaflarıyla hesaplaşarak gelişip-güçleneceği perspektifine bağlı olarak 1972-76
döneminde politik mücadeleye yaklaşım ve bunun kopmaz bağı içinde önderliğin
durumuna ve hatalarımız ve yetmezliklerimiz üzerinde durduk ve hareketimizin
ideolojik-politik sıçrama yapmasında hata ve zaaflarıyla hesaplaşma içine
girmesinin tayin edici olduğunu ortaya koyarak Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş
olduğu platformu hata ve zarflarında arındırarak derinleştirdik ve Kaypakkaya
yoldaşın ve TKP-ML Hareketin gerçek savunucusu ve temsilci olduğunu ortaya
koyduk.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz bununla da yetinmedi
ve işkencede Kaypakkaya yoldaşın açtığı; ser ver sır verme direniş geleneğinin
sürdürücüsü oldu. Sözde değil özde Kaypakkaya yoldaşı anlayan ve onu dahada
ileriye taşıyan TKP-ML Hareketi, 12 eylül faşist darbesi ve ardından yaşanan
süreçte merkezi olarak örgütsel yapısı açığa çıkmayan Türkiye Kuzey
Kürdistan'da tek örgüt olduğunu tanıtlayarak, İbrahim Kaypakaya‘nın asıl
savunucu ve Onun ilke ve değerlerinin bayraktarı olduğunu ortaya koydu.
Kaypakkaya‘ya sahip çıkma adına bol gürültü koparan ve TKP-ML Hareketini ve
önderliğini „revizyonist, pasifist, tasfiyeci vb.“ sıfatlarla karalayan,,
hareketi kastederek “ bunlar İbrahim'e sahip çıkıyor görüngüsü üzerinde parsa
toplamak, amaçlı sahip çıktığını söyleyip" ardından , " aslında
bunlar İbrahim'i ve kurduğu örgütü inkar ediyorlar “ diyen TKP-ML Partizan cenahı
İbrahim Kaypakkaya yoldaşın ayan beyan ortada durun işkencede kızıl direnme
çizgisini ne ölçüde pratiğe uyguladı ve Kaypakkaya yoldaşın direktiflerini en
azından bu alanda ne ölçüde bayraklaştırdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Herşeyden önce sözde Kaypakkaya
sanucusu olunmuyor. Bunun için sözle ile eylemin yani teori ile pratik arasında
uyuma bakmak yerinde olacaktır. Dahası 12 eylül faşist darbesi birçok sorunu
pratik olarak çözdüğü gibi işkencedeki kimin nerde durmasıyla da yani
Kaypakkaya yoldaşın direnişçi çizgisini savunduğu ve pratiğe uyguladığı
sorununu da çözmüş oldu. Kuşku yok ki, sınıfı geçen Kaypakkaya yoldaşın direniş
geleneğini merkezi olarak yukarı kaldıran TKP-ML Hareketi olurken, TKP-ML
Partizan cenahı işkencede Kaypakkaya yoldaşı utandıran pratiğiyle sınıfta
kalmış ve özde değil sözde Kaypakkayacı olduğu tescil edilmişti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Keskin Kaypakkayacı Geçinen
TKP-ML Partizan Cenahı İşkenceye Düşen Her Devrimciye Yol Gösteren Kaypakkaya
Yoldaşın " Ser Verip Sır Vermeme "Direniş Geleneğini Yaşatamadı..!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bir komünist örgüt ve o örgütün
önderleri ideolojik-politik ve örgütsel alanlarda olduğu gibi işkence
tezgahlarında örnek komünist tutum takınmakla yükümlüdür. Dahası komünist bir
örgütü ve bu örgütün önderleri, düşman karşısında eğilip bükülmez iradesiyle de
komünist olduklarını poliste göstermelidir. Komünist bir örgüt ve Onun
önderliği düşman karşısında görülmemiş bir cesaret ve dayanma azmine sahip
olduğunu iş başa düştüğünde pratikte tanıtlamalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Tıpkı komünist önderimiz
Kaypakkaya yoldaşın şu sözleriyle sorgucuları nasıl top ateşine tuttuğu ve
komünist bir önder olarak işkence tezgahlarında devrimci proletaryanın gücünü
ve yenilmezliğini ispatladığı gibi: "Esasen biz komünist devrimciler,
prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiç bir yerde gizlemeyiz.
Ancak örgütsel faaliyetlerimizi, örgüt içinde bizimle çalışan arkadaşlarımız ve
örgüt içerisinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız.
Kişisel sorumluluğum açısından gerekeni zaten söylemiş bulunuyorum. Ben buraya
kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna
yaptım. Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze
alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım. Neticede yakalandım.
Asla pişman değilim. Bir gün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde
çalışacağım." ( İbrahim Kaypakkaya'nın Sorgusundan)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Şüphesiz ki sınıf mücadelesinin
en zor geçitlerinden olan işkencede, proletaryaya, örgüte, halka devrime ve
sosyalizme bağlı kalmak, komünist devrimci bir çizgide direniş bayrağını yükseltmek
tüm komünist devrimcilerin görevidir. Ama en başta da komünist önderlerin
görevidir. Bir komünist önder, işkencede de örnek olmakla yükümlüdür. Bu önder
olmanın gereğidir. Eğer bir komünist önder, komünist militanların ortalama
tutumundan daha ileri ve örnek tutum takınmıyorsa, bu önderlik açısından bir
zaaf demektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Aslında komple önderlik
özelliklerini kendisinde toplamış ve örnek alacağımız komünist önder tipi,
Kaypakkkaya yoldaştır. Bu perspektif ışığında Kaypakkayacı geçinen ve her 18
Mayısta üzerine methiyeler düzen TKP-ML Partizan geleneğinin işkencede
Kaypakayacı"ser verip sır vermeme“ geleneğine ne kadar bağlı kaldığını
değerlendireceğiz<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;"><br style="mso-special-character: line-break;" />
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br style="mso-special-character: line-break;" />
<!--[endif]--><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">KİM KAYPAKKAYA YOLDAŞI SÖZDE
DEĞİL ÖZDE SAVUNARAK İŞKENCEDE DİRENİŞ GELENEĞİNİ BAYRAKLAŞTIRDI..!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bir örgütün komünist olup
olmamasının tek kıstası elbette işkencede direnmek değildir. Ama biliyoruz ki
he komünist örgüt her komünist örgüt işkence de direnmekle yükümlüdür. Buradan
hareket ettiğimizde bir dönemler İbrahim Kaypakkaya'nın mirasçısı olduğunu iddia
eden Partizan cenahı işkencede Kaypakkaya yoldaşın direnişi geleneği neden
yaşatamadı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Elbette İbrahim Kaypakkaya
yoldaşı anmak- anlamak, aşmak, savunmak sözde görüşlerini papağan gibi
yinelemekte değil Onun M-L perspektifini kavrayıp, bunun gereklerine uygun
hareket etmek etmekten geçiyor. Kaypakkaya yoldaşın işkencede direnişi davaya
kendisini adamasının yanında, savunmuş olduğu komünist görüşlere derinliğinden
inancı, davaya sınırsız adanmışlığı, kısacası komünist düşüncelerin düşmanla
teke tek savaşta da milyonlarca işçi ve emekçinin temsilcisi olarak meşale
olmaktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşkencede eğilip bükülmez bir
iradeye ortaya koyan komünist önder Kaypakkaya yoldaşın işkencede 3.5 ay süren
Ser verip sır vermeme direniş çizgisini, Partizan cenahı neden yaşatamadı. Hemen
her sorunda KK’ye ve Hareketimize yalan-yanlış, haksız ve aymazlıkta sınır
tanımaz gözü kapalı saldırı ve kara çalma içinde olan Partizan cenahı, kendi
olumsuzlukları ve hatalarıyla hesaplaşma yerine her olumsuzluğu hareketimizin
üzerine yıkmaya çalıştı. Hareketimizin sol oportünist hata ve yetmezliklerinin
kefareti olan Partizan Kaypakkaya yoldaşın görüşlerinin takipçisi olduğu
görüntüsü vermeye çalıştı. Ama Partizan cenahının Kaypakkaya yoldaşa sahip
çıkması bilimsel değil duygusaldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haliyle geçmişi değerlendirme de
bilimsellikten uzak duygusal yaklaşımlar, Kaypakkaya yoldaşın Marksist-Leninist
sistematiğini anlamama, faşizme ve burjuvaziye karşı sınıf kinini her cephede
savaş baltası olarak kullanamama, kendini herşeyden önemli gören bencil ve bireyciliğe
teslim olma hali işkencede kişilerin iç hesaplaşmasında kendini feda etmekten
ırak tutum içine girerek, düşmanın dayatması karşısında direnememe yada ifade
vererek boyun eğme yolunu seçtiklerini biliyoruz . Türkiye devrimci hareketi
açısından işkencede örgütü ve yoldaşları hakkında tek söz etmeden yanı ifade
vermeden direniş tohumunu 29 Ocak 1973 yılında yakalanıp Diyarbakır
işkencehanelerin de tam 3.5 ay “ parçalasanız da konuşmayacağım“ diyerek
kendisinden sonrakilere direnme yolunu gösteren ve 18 Mayıs 1973 yılında
katledilen İbrahim Kaypakkaya yoldaş olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haliyle Kaypakkaya yoldaşın
mirasçı olarak ortaya çıkan örgüt yada örgütler açısından önsel olarak düşmanla
işkencede teke tek tutuşulan iki sınıfın burjuvazi ve proletaryanın
temsilcilerinin sıcak mücadele alanında çıplakça yürüyen mücadelede
yanıtlanması gereken önemli bir sorunlardan birisi de Partizan cenahının
işkencede neden, sır verip sır vermeme direnişini sağlam bir zeminde öremediği
ve neden Kaypakkaya yoldaşın ser ver sır verme geleneğini sürdüremediğinin
yanıtlanmasıdır .<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İŞKENCEDE DİRENMEK İLKESEL BİR
TUTUMDUR<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Faşizm her dönem devrimin
gelişimini önlemek ve halk hareketinin önünü kesmek için devletin bekçiliğini
yapan siyasi polis saldırılarını artırarak, gözaltına alınan devrimcilere yoğun
işkenceler yaparak öncü devrimcileri etkisiz kılma ve örgütlü savaşımın
devrimci bir zeminde gelişiminin yolu kapatmak için yoğun çaba gösterir. Kuşku
yok ki bunların başında zorun açık ifadesi olan işkence gelir. O halde yılların
deneyim ve tecrübesi ışığında işkencede düşmanın taktikleri ve metotlarını,
buna karşı işkencede direnişçinin yerine getirmesi gereken devrimci görevlerin
neler olduğuna dair hem teorik çözümler ve hem de pratik duruş bakımından
birçok olumlu örnekler yaşanmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hem dünya komünist hareketinin,
hem TKP-ML Hareketinin ve hem de devrimci hareketin deney ve tecrübeleri
ışığında işkencede burjuvazinin kullandığı yöntemler ve buna karşı devrimci ve
komünistlerin nasıl davranmaları gerektiği üzerine yaşanmışlıkların imbiğinde
süzülüp gelmiş olan yüzlerce işkencede direniş ve ilkesel tutum üzerine
örnekler yaşanmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Burjuvazi ve onun ‘işkenceci’
maşaları, emperyalizm çağında bilimin de alet edildiği özel bir ‘uzmanlık’
alanı haline getirdikleri akıl almaz işkence yöntemlere başvurarak
muhataplarını fiziken ve ruhsal olarak çökertmeyi hedefler. İşkencecilerin
öncelikli amacı, olabildiğince hızlı bir biçimde olabildiğince çok sayıda
“rejim düşmanını” ele geçirerek sisteme muhalif<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">örgütlenmeleri çözmek ve
çökertmektir. Fakat bu ‘öncelikli amacın’ gerisinde de, burjuvazinin gücü ve
iktidarının karşısında durulamayacağı düşüncesini yerleştirme stratejik amacı
yatar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Emeğin ve insanlığın kurtuluşu
uğruna yürüttükleri kavga nedeniyle o işkence tezgahına düşen komünistler ve devrimcilerin
görevi ise, bu irade savaşında diz çökmemektir. Temsil ettikleri proleter
sınıfa, onun kolektif değerleri ve tarihsel misyonuna leke düşürmeyen bir duruş
sergilemektir. Bir komünistin ya da devrimcinin işkence karşısındaki duruşu,
aslında öncesinde şekillenir. Onun bir devrimci ve komünist olarak hayatla,
devrim ve sosyalizm davasının görev ve sorumluluklarıyla kurduğu ilişkinin
kapsam ve derinliği, en önemlisi de içtenliği, çatışmanın bu anı ve alanında
nasıl bir duruş sahibi olacağının ipuçlarını da içinde taşır. Dışarıda,
inandıklarının hakkını vererek buna uygun yaşayan birisi, işkenceciler
karşısında da o idealleri ölümüne korur. O nedenle işkencede direniş ya da
çözülme, gerçekte dışarda başlar, işkence odalarında açığa çıkıp somutlanır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşkencede direnemeyen bir
devrimcilik eksiktir, kusurludur; çözülmenin boyutları, verdiği zararların
büyüklüğü ölçüsünde devrimcilik iddiasının dışına düşmüştür. Hiçbir “insani”
yaklaşım, “anlayış” ya da “mazeret” teorisi bu gerçeği değiştiremez.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Haliyle burjuvazinin
işkencelerine direniş sorunu, sınıf mücadelesinin en ön saflarında yer alan
başta komünistler olmak üzere, anti-faşist, devrimcilerin ve ulusal
kurtuluşçuların sıcak gündeminde sürekli yer alan ve yer alması gereken hayati
bir sorundur. Kavganın yakıcı sıcaklığında yer alan militan unsurlar her an
karşı karşıya oldukları bu<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="DE" style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-ansi-language: DE; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">duruma kendilerini hazırlamalı ve
yüzlerce olguyu içinde barındıran sorgu sürecini başarıyla tamamlamak için
gerekli bilinçle donatılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Demek ki her komünist ve devrimci İşkencede ifade
vermeyerek, direnmek zorundadır. Kendisine komünistim diyen ve proletarya ve
emekçi yığınları örgütleyip devrime seferber etmeyi amaç edinen bir örgüt
düşmanla mücadele alanlarının başında gelen işkencede direnişte ser verip sır
vermeme çizgisine uygun hareket etmekle yükümlüdür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşkence tezgahlarında örnek komünist tutum söz konusu
olduğunda, ilk akla gelen kişidir İbrahim Kaypakkaya’dır. O, düşman karşısında
eğilip bükülmez iradesiyle de komünist bir önder olduğunu gösterdi. O, proleter
kahramanlık örneğiyle, ülkemizde komünist devrimci direnişin çığırını açtı.
İbrahim Kaypakkaya, bugün de, gıpta ettiğimiz eğilmez komünist devrimci
iradesiyle özellikle işkence tezgahlarındaki tutumuyla devleşen bir önder
tipidir. O, komünist bir önder olarak düşman karşısında görülmemiş bir cesaret
ve dayanma azmine sahip olduğunu gösterdi. Stalin'in "dağ kartalı"
benzetmesi, İbrahim'i de en iyi anlatan sözcüktür. Bu "Dağ Kartalı",
şu sözleriyle sorgucularını top ateşine tutuyor, bir komünist önder olarak işkence
tezgahlarında da devrimci proletaryanın gücünü ve yenilmezliğini ispatlıyordu:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">" Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak
siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiç bir yerde gizlemeyiz. Ancak örgütsel
faaliyetlerimizi, örgüt içinde bizimle çalışan arkadaşlarımız ve örgüt
içerisinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız. Kişisel
sorumluluğum açısından gerekeni zaten söylemiş bulunuyorum. Ben buraya kadar
anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna yaptım.
Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak
ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım. Neticede yakalandım. Asla
pişman değilim. Bir gün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde
çalışacağım." ( İbrahim Kaypakkaya'nın Sorgusundan )<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İK, 12 Mart faşizminin işkenceci cellatlarına karşı
yürüttüğü boyun eğmez mücadeleyle, devrimcilere ve komünistlere silinmez bir
proleter yiğitlik mirası devretti. Bu gelenek, o günden beri elde güçlü bir
silah olarak korunarak, sınıf mücadelesi içinde devam ettirildi, devam
ettirilecektir. Ama O'nun, bize emanet ettiği miras bu kadarla sınırlı
değildir. O'nun sadece bu yönünü yüceltmek, onu sadece bu çerçeve içinde kabul
etmek, Kaypakkaya'nın mirasının niteliğini anlamamaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kaypakkaya'nın işkencedeki proleter kahramanlık örneği
tutumu, bir sınıf tavrının ifadesidir ve birbirini tamamlayan militan bir
direnişçilikle, Marksist-Leninist çizgiyle bağlıdır. İK'nın işkencedeki soylu
tavrı, ancak sınıf mücadelesinin çeşitli yönleri ve aşamalarında ortaya koyduğu
diğer tavırlarla bütünlükle bir şekilde ele alındığında gerçek anlamını bulur.
Ve O'nu komünist önder olarak asıl yücelten de budur. Şüphesiz sınıf
mücadelesinin en zor geçitlerinden olan işkencede, proletaryaya, örgüte, halka
devrime ve sosyalizme bağlı kalmak, komünist devrimci bir çizgide direniş
bayrağını yükseltmek tüm komünist devrimcilerin görevidir. Ama en başta da
komünist önderlerin görevidir. Bir komünist önder, işkencede de örnek olmak
zorundadır. Bu önder olmanın gereğidir. Eğer bir komünist önder, komünist
militanların ortalama tutumundan daha ileri ve örnek tutum takınmıyorsa, bu
önderlik açısından bir zaaftır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Türkiye devrimci ve komünist hareketi önder ve militan
kadroları, işkencede İK'nın kızıl direniş çizgisini kendilerine düstur
almışlardır. Ve binlerce devrimci ve komünist militanın direnişinde İK yoldaş
hep örnek olmuştur. Köksüz ağacın kuruduğu gibi, İK'yı reddederek ağacı köksüz
bırakanlar yad Kaypakkaya yoldaşın M-L çizgisini özümsemeyip ona donmuş dogmatikçe
bilimsellikten uzak duygusallıkla bakanların başlarına neler geleceğini bilerek
hareket etmelidirler. Dün olduğu gibi, bugün de İK işkencede direnişte örnek
önder tipi olmaya devam ediyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">KESKİN KAYPAKKAYACI GEÇİNEN PARTİZAN ÖNDERLİĞİ NEDEN
İŞKENCEDE SER VERİP SIR VERMEME DİRENİŞİNİ BAYRAKLAŞTIRAMADI ?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Her 18 Mayısta Partizan geleneği Kaypakkaya yoldaşın
çizgisine ne kadar bağlı oldukları ve ne kadar onun devamcısı olduklarını
yineleyip duruyorlar. Bolşevik Partizandan MKP’ye, Özgür Gelecekten Yeni
Demokrasiye kadar uzanan Partizan cenahı- Bolşevik partizanı diğer akımlardan
farklı tutmak gerekiyor- Kaypakkaya yoldaşın işkencede “ ser verip sır vermeme
” geleneğini ne kadar sahip çıkıp yaşattıklarına dair pek bir değerlendirme
yapmayarak, konunun üzerinde atlanıyor yada yumuşak karınları olması nedeniyle
bu sorun görmezden geliniyor. Bu cenahta bazı kesimler “işkencede direnmek
komünist olmanın tek kıstası olamaz “ diyerek işkencedeki olumsuzluk bir yerde
kutlanmaya çalışılarak, her komünist örgüt ve kişinin işkencede direnmekle
yükümlü olduğu-olacağı unutturulmaya çalışılıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kaypakkaya yoldaşın işkencede ölümü hiçe sayan
direnişi, onun komünist düşüncelerinin toplamının doruğu olarak ele
alınmalıdır. Kaypakkaya yoldaşın işkencede direnişini düşmanla tutuşmuş olduğu
kıran kırana süren iki sınıfın savaşımı olarak görme yerine başkalarında
işkence direndi diyerek komünist direnişin karşısına dikmek, aslında kendi
olumsuzluğunu hafifletme amacı taşıdığını söylemek hiçte yanlış olmayacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP-ML/Partizan örgütü işkencede tutum söz konusu
olduğunda, diğer devrimci akımlardan farklı bir yere koyup değerlendirmek
gerekiyor. Çünkü diğer devrimci örgütlerin 12 Mart ve ardından yaşanan süreçte
Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde kurulan TKP-ML Hareketinin işkencedeki tutumu
diğer devrimci akımlardan farklıydı. Buradan olarak Kaypakkaya yoldaşın
Diyarbakır işkencehanelerin de ölümü hiçe sayarak kaldırdığı kızıl direniş
bayrağı, yani “ser ver sır verme” tutumu devrimci ve komünistler için güçlü bir
mirastı. 1973’en sonra coğrafyamızda işkenceye düşen her devrimciye yol
gösteren Kaypakkaya yoldaşın “ser ver sır verme” tutumu olmuştur. Kaypakkaya
yoldaşın işkencede direnerek katledilmesi artık Türkiye ve Kuzey Kürdistan da
devrimci ve komünistlerin işkencede nasıl davranmaları gerekli olduğunu,
tartışılmaz netlik içinde ortaya koydu. İşkencede ilke ser verip sır
vermemektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Nitekim Kaypakkaya yoldaşın pratiği bu gerçeği
sağa-sola çekilerek sulandırılmayacak netlikte ortaya koymuştu. İşkencede
direniş çıtası belirlenmişti; düşmanı işkence yaptıkları inlerinde yenmek ve
devrim ve sosyalizm ideallerini bayraklaştırmak. Bunun dışında başka bir tutum
asla kabul edilemezdi. Zaten TKP-ML Hareketini işkencede diğer akımlar da
ayıran ana noktalardan biriside işkencede ser verip sır vermeyerek ölümü yere
çalan proleter devrimci tutumdu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşte İbrahim Kaypakkaya yoldaş 21 Nisan 1973 tarihli
işkenceli sorgu tutanağında faşizmin işkencehanelerin de devrimci ve
komünistlerin nasıl davranmaları gerektiğini, çok derin ve anlaşılması zor
olmayan herkesin anladığı bir pratikle ortaya koyuyordu:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">“ Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak
siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiç bir yerde gizlemeyiz. Ancak örgütsel
faaliyetlerimizi, örgüt içinde bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımızı ve
örgüt içerisinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız,,.
Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can bedeli bir mücadeleyi
öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım. Asla pişman değilim. Birgün sizin
elinizden kurtulursam gene aynı şekilde çalışacağım,” sözleriyle Türkiye
devrimci tarihine “Ser verip sır vermeyen bir komünist önder ” olarak
geçiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Komünist önder Kaypakkaya yoldaşın faşist
diktatörlükçe 3.5 ay süren ağır işkencelerin ardında örgütü ve yoldaşları
hakkında konuşmadığı için, vücudunun parça parça kesilerek 18 Mayıs 1973
yılında hunharca katledildiğini biliyoruz. Yine 1973 döneminde TKP-ML Hareketi
davasında gözaltına alınan ağır işkencelere maruz kalmasına karşın işkencede
direnen yoldaşlar olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Dahası 1974-1976 yeniden toparlanma sürecinde,
Kaypakkaya yoldaşın hayatı ve devrimci mücadelesi özelliklede işkencede düşmana
açıktan cephe alan tutumunun propagandası Nihat Behram'ın kaleme almış olduğu,
“ İşkencede Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit İbrahim Kaypakkaya “ adlı
biyografi romanında genişçe anlatılmış ve tüm devrimci ve emekçilere, faşizmin
işkencehanelerin de nasıl “ser verip sır vermeme” direnişinin sergileneceği
ortaya konmuştur. Haliyle Nihat Behram’ın kitabı faşizme karşı işkencede
direnişin elkitabı olmuş ve hemen tüm devrimci ve komünistler bu kitabı eğitim
kitabı olarak kullanmışlardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Kuşku yok ki o süreçte Kaypakkaya yoldaşı anmak ve
komünist fikirlerini kitlelere taşımak amaçlı makalelerde ve yazılarda sıklıkla
işkencede direnişinin temelinin ideolojik-politik zemin olduğu ortaya konarak,
Kaypakkaya yoldaşın, işkencede ölümü göze alan direnişinin özünün komünizmi
özümleme, örgütüne güven ve emekçi halkların kurtuluşuna olan güçlü inançtan
kopuk ele alınamayacağıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Aynı keza gerek 1976 yılında Hareketimiz saflarında
yaşanan dogmatik TKP/ML-Partizan ayrışmasında Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş
olduğu görüşlerin donmuş ve değişmez olarak görülemeyeceği komünist
perspektifine bağlı olarak, TKP-ML Hareketi Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş
olduğu M-L görüşler üzerindeki hata ve yetmezlikleri temizleyerek
derinleştirilmesi çalışması, aynı zamanda Kaypakkaya yoldaşın M-L görüşlerini
derinlemesine kavrayıp, özümleme çalışmasıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Hareketimiz Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki direniş
çizgisini kendisine yol gösterici olarak almıştır. Kaypakkaya yoldaşı anmak ve
anlamak, Onun çizdiği M-L hattının özünü yakalayıp, onun görüşlerini hata ve
zaaflardan arındırarak, dogmatizmi ve sübjektif düşünce tarzını aşarak
ilerleyeceğini gerçekliğine bağlı kalarak, olayları ve olguları kendi zemininde
koparmadan ele alıp değerlendirmekle bir anlam ifade ettiği, edeceği gerçeğine
bağlı kalmaktan geçtiğini ortaya koydu ve buradan yürümeye çalıştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşkencede Direniş Teori İle Pratiğin Uyumu, ve
Kaypakkaya Yoldaşın Düşüncelerinin Gerçek Savunucusu ve Geliştiricisi TKP-ML
Hareketi Oldu<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İbrahim Kaypakkaya yoldaş dogmatikçe sahip çıktığını
ortaya koyan ve sıklıkla hareketimize yalan-yanlış değerlendirmelerle, yada
temelsiz savlarla saldırıp, karalayan TKP-ML/Partizan cenahı hem ideolojik-
teorik-politik ve örgütsel ilkeler temelinde hem de ayan beyan işkencede
direniş konusunda da Kaypakkaya yoldaşın “işkencede ilke ser ver sır verme”
tutumuna tam tersi, işkencede direnişi bayraklaştırma yerine esasta çözülme pratiği
içinde oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Belki de Türkiye devrimci hareketi içinde devrimcileri
hayal kırıklığına uğratan örgütlerin başında TKP-ML-Partizan örgütü geliyordu.
Çok keskin İbocu geçinen ve İbrahim'in tek savunucusu ve temsilcilerinin
kendilerini olduğunu sıklıkla iddia eden TKP-ML-Partizan örgütü sözde İbocu ama
özde İbonun görüşlerini özümlemekten uzak olduğunu, 12 eylül faşist darbesinin
ardında yaşanan zorlu süreçte açığa serdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP-ML-Partizan örgütü işkencede bir devrimci ve
komünistin nasıl davranması gerektiğini 1979 Ocak ayında yayınlanan “İKİ LİDER
İKİ ÖRNEK / İbrahim Kaypakkaya ve Doğu Perinçek’in Polis ifadeleri LE-YA
YAYINEVİ “ tarafından yayınlanan kitapta ortaya koymuştu. Bu kitapta okuyoruz:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">“ İşkence, hakim sınıfların iktidarlarını sürdürmek
için yüzyıllar boyu halka karşı başvurdukları bir yöntemdir. İşkencenin
«çağdışı» olması boş bir palavradır. Bazılarının iddia ettiği gibi işkence
«çağdışı» değildir. Bugün, bütün adilik ve acizliğiyle; emperyalistlerin ’en
yeni teknik gelişmeleriyle bir uzmanlık kolu haline getirdikleri işkence halâ
yürürlüktedir. Hakim sınıflar işbaşında kaldıkları sürece onlar adi, insanlık
dışı yöntemlere başvurmaktan çekinmeyeceklerdir...<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">İşkencelere karşı böyle bir tavır takınan devrimciler,
işkencehaneler de de işkencecilere karşı aynı kararlı tavrı takınırlar.
İşkencehaneler de- devrimcileri ayakta tutan güç halka ve proletarya davasına
bağlılık, devrime inançtır. İşkencehaneler kararsız unsurların döküldüğü; bir
kısmının ise sınıf kinlerinin iyice bilendiği bir sınav yeridir. Tarihte
binlerce Marksist-Leninist bu sınavlardan' başarıyla geçmiş, “Ser ver, Sır
verme” Marksist-Leninist ilkesini uygulamışlardır. Hitler’ci faşistlere karşı
Dimitrov; Çekoslavakya’lı komünist Julius Fuçik, Arnavutluk’ lu, Çin’li,
Vietnamlı... binlerce Marksist-Leninist bu sınavdan başarıyla çıkmış,
onların-'işkence karşısında takındıkları örnek tavır tüm dünya
Marksist-Leninist’ lerine direnç ve ilham kaynağı olmuştur. Ülkemizde de
devrimciler yıllardan beri faşizmin işkencehanelerin de direniyor, mücadele
ediyorlar. Bir kısmı teslim oluyor, bir kısmı katledilerek ölümsüzleşiyor; ser
verip sır vermiyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ülkemizde işkenceler şimdi de bütün hızıyla sürmesine
rağmen, işkencehanelerin, Kontr-gerilla ve MİT’çilerin aralıksız çalıştığı 12
Mart dönemi ayrı bir öneme sahiptir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bir devrimcinin ve özellikle de komünist bir
devrimcinin, en önemli devrim sınavlarından birisi de polisteki tutumudur.
Çünkü polis, devrimcinin yıkmayı amaçladığı diktatörlüğün yoğunlaşmış somut bir
ifadesi olarak karşımızdadır. Üstelik her türlü taktik avantaja da sahiptir.
Polisteki sınıf mücadelesinde devrimcinin elindeki tek silah ideolojik
sağlamlıktır; yani devrime olan bağlılık ve inançtır. Devrimcinin elinde bundan
başka silah yoktur. Fakat bu silah, karşı-devrimin falakasının, elektrik
şoklarının, psikolojik işkencelerinin üstesinden gelecek derecede güçlü ve
yegane silahtır. Yeter ki kullanılsın. Bu silahın güçlülüğü, Uluslararası
proletaryanın emperyalizme ve onun uşaklarına karşı verdiği sınıf mücadelesinde
binlerce defa sınanmış ve ispatlanmıştır. Bu silaha sahip olmayan birinin
devrimciliği, rahatına düşkün, inançsız kişilerin salon gevezelikleriyle ve
mevki hırslarıyla sınırlanmış bir «devrimciliktir. Ve hele bu kişi
Marksist-Leninist olduğunu ileri süren bir kişiyse, poliste halktan sıradan
sempatizan kişilerin adlarını sayıp dökmeye kadar varan bir çözülme, devrime
ihanetten başka bir anlam taşımaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Ülkemiz de bütün Marksist-Leninistlerin,
devrimcilerin, yurtseverlerin poliste ve işkence tezgahlarında örnek olarak
benimsediği İbrahim Kaypakkaya’nın polisteki tutumunu yansıtmaktadır. Bu belge
başında Fehmi Altınbilek, Yaşar Değerli gibi azılı faşistlerin bulunduğu
işkenceci timlere karşı aylarca işkence altında tutularak katledilen emekçi
halkımızın Marksist-Leninist önderi İbrahim Kaypakkaya’ya aittir. Bugün onun
ser verip sır vermeyişi, halkımızın yaktığı ağıtlar da; bütün devrimcilerin
dillerinde ve yüreğindedir. Onun «esasen biz komünistler» diye başlayan
işkencecilerin yüzüne haykırılmış olan sözleri bugün bütün devrimcilerin
işkencehaneler de, İşkencecilere karşı mücadelede dillerinde dolaşan,
bilinçlere kazınmış komünist bir şiar haline gelmiştir. Bugün ülkemizde
komünist kararlılığın biricik sembolü olan İbrahim Kaypakkaya bütün
Marksist-Leninistlerin ve halkımızın önderi olarak yaşamaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">“(İKİ LİDER İKİ ÖRNEK / İbrahim Kaypakkaya ve Doğu
Perinçek’in Polis ifadeleri LE-YA YAYINEVİ “<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;"><br style="mso-special-character: line-break;" />
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br style="mso-special-character: line-break;" />
<!--[endif]--><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Uzun olsa da Yukarıda aktarmış olduğumuz alıntılar
Partizancılar tarafında yayınlanan kitapta alınmış ve işkencede devrimci
tutumun nasıl olması gerektiğini doğru olarak ortaya koymaktadır. Haliyle
beklenti İboya bağlılıkta sıklıkla dem vuran ve KK ve TKP-ML Hareketini kolay
yoldan “ İbrahim Kaypakkaya yoldaşın düşüncelerini savunmuyorlar, tasfiyeci,
inkarcı, hainler vb.” diyerek suçlayıp hedef tahtasına oturtan TKP-ML, 1 ve 2
önderlikleri işkencede Kaypakkaya yoldaşın ölümü göze alarak düşmana meydan
okuyan devrimci tutumuna uygun bir pratik sergileyemediklerini görüyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bizim işkencehaneler de ve zindanlarda tanık olduklarımız
bir yana, TKP-ML/Partizan örgütünün 1987 yılına kadar birlikte hareket eden
MKP’nin 1-Kongre belgelerinde, TKP-ML-Partizan örgütünün işkencede nasıl bir
sınav verdiğine dair aktarımlar, TKP-ML’nin Kaypakkaya yoldaşın işkencede “ser
ver sır verme” ilkesine bağlı kalmadığı ve poliste başta MK düzeyinde olmak
üzere orta ve alt dezeydeki kadroların önemli bölümünün çözüldüğü ortaya
konuyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP-ML-Partizanın önderliğinin polis tavrına dair
MKP-1.kongre ve belgeleri şunları aktarıyor:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">“ MK düzeyinde Süleyman Cihan yoldaş hariç herkesin şu
veya bu şekilde çözüldüğünü belirtmiştik. 1.Konferansta parti genel
sekreterliğine seçilen yoldaş (Sefa kaçmaz) ile bir başka yoldaş ( Hüseyin
balkır) çözüldükleri halde MK’ya seçilmişlerdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Partide ilk olarak merkezi düzeyde çözülme -1.Yenilgi
dönemindeki çözülmeleri saymazsak- cuntanın ön günlerin de Dersim’de düşmanın
eline geçen 1. MK üyesi bir yoldaş ( İbrahim) ile başlamıştı. Bu yoldaş iki ay
poliste direndikten sonra çözüldü. Daha sonra ise 2.konferans hazırlıkları yapıldığı
dönemde bir başka MK üyesi Erzincan’da yakalanarak( Ali Yavuz Çengeloğlu )
poliste çözüldü. Her ikisi de örgütsel bilgileri deşifre etti ve örgütün
yukarıdan aşağıya doğru örgütlenme şemasını ve bu örgütlenme içerisinde
kimlerin yer aldığını ( bir çoğunu isim ve kod adlarıyla) polise bilgi olarak
verdiler. TKP-ML-Partizan örgütünün 1.MK’si 7 kişiden oluşuyor. Polisçe
yakalanan 5 MK üyesinden yalnızca Süleyman Cihan işkencede direnirken diğer
dört kişi çözülüyor. Dışarıda kalan 2.MK üyesi (İsa Güzel ve Sefa Kaçmaz) 1981
yılında yaşanan ayrışmada Bolşevik Partizan saflarında kalıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">TKP-ML 2.Konferansta 3. Kişi Fahri Üye(FÜ) ler ( Aslan
,Muzaffer ve Süleyman Y ) ve yedeklerle üzere toplam 15 kişi MK’ya seçilir.
Bunlardan FÜ’ler hapishanede olduklarından dolayı fiili olarak MK’da görev
yapamıyor ve alınan kararlarda oy hakları bulunmuyor. Pratik örgütsel çalışma
içinde toplam 12 üyeden 7‘si yaklaşık 4 aylık polis operasyonu ve operasyonda
ele geçen kadroların çözülmeleri sonucu düşmanın eline geçer . Bunlardan
Süleyman Cihan Partini genel sekreteri ( l. MK içerisinde yer almakta idi )
başta olmak üzere 3 SB üyesi polisin eline geçer. Süleyman Cihan konuşmadığı
için işkencede katledilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Burada bir noktaya dikkatleri çekmek istiyoruz: Bazı
belgelerde veya bazı yoldaşların kişisel değerlendirmelerinde bu dönemde, 2.MK
üyelerinden Süleyman yoldaşla birlikte toplam 4 (dört) yoldaşın “çözülmediği“
noktasında vurgular yapılmaktadır. Bu değerlendirme ve vurgular doğru değildir.
Bu yaklaşım tarzı yanıltıcıdır ve geçmişin hatalarına karşı ciddi ve samimi bir
yaklaşım olarak değerlendirilemez. Kimi yoldaşların örgütsel bilgi verirken
veya bilinen örgütsel bilgileri kabul ederken bu bilgileri sınırlı tuttukları
doğrudur. Ancak çözülme sadece deşifre olmayan örgütsel bilgileri polise
deşifre etmek veya kişileri yakalatmak olarak anlaşılırsa, bu büyük bir yanılgı
ve yanlış saptama olur. Bu bakış açısı komünist bir bakış açışı değildir. “
Polis nasıl olsa biliyor, o halde bunları kabullenmek veya onaylamak çözülme
olarak değerlendirilemez" anlayışı komünist direnme perspektifi ve ruhuna
denk düşmez. Bunu teorileştirmek ideolojik zayıflığı teorileştirmektir. Bir
başkasının verdiği bilgileri kabullenmek ve onaylamak aynı zamanda gerek
yakalanmış gerekse yakalanmamış kişiler üzerinde hem işkencenin daha bir
ağırlaştırılmasına sebep olacak hem de hukuki durumlarını daha da zora
sokacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Şu konuda kafamız açık ve net olmalıdır: İşkencede
komünistlerin iradesiyle burjuvazinin iradesi çarpışmaktadır. Komünistlerin işkence
tezgahlarında iradesinden başka bir silahı yoktur. Burada görev ölümüne
direnişe kilitlenmek, komünist bilinç, irade, kararlılık, fedakarlık ve
cesaretle düşmanın iradesini ve zulüm araçlarını yenilgiye uğratmaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Güçlendirme sonrası MK düzeyinde ilk yakalanma 1983
Martı’nda oldu. Polis operasyonu sonucu ele geçen 3(üç) MK üyesinden daha yeni
hapishaneden çıkmış olan biri hariç diğer ikisi çözülmüştü. Bunlardan biri daha
önceki bölümlerde de değindiğimiz gibi l. MK üyesi, 2. Konferansta Parti genel
Sekreter yardımcılığına seçilmiş, Süleyman CİHAN yoldaş düşmanın eline
geçtikten sonra ve güçlendirme sonrasından MK 4.toplantısına kadar Parti genel
sekreteri olarak görevini sürdürmekte. Yakalandığı zaman ise parti genel
sekreter yardımcısı konumundaydı. Bu kişi ( Ali Haydar Akgün ) ilk iki gün
direndi daha sonra çözülmeye başladı, süreç içerisinde ise poliste ihanete
kadar işi götürerek yazılı ve görsel basın aracılığı ile Partiye kendisini
feshetmesi ve gerillaların gelip düşmana teslim olması çağrısını yaptı. Bu
tavrını Savcılıkta ve tutuklanıp hapishaneye konuluncaya dek sürdürdü.
Hapishanede bir süre itirafçıların koğuşunda kaldıktan sonra burada ihanetinden
vazgeçerek bağımsızlar koğuşuna geçti. Daha sonra ise, yani gerek hapishanede
gerekse dışarıda parti çevresinde kalmaya çalışan demokrat bir kişi olarak
yaşamını sürdürmektedir. Bu kişi hakkında önce ölüm kararı çıktığını daha sonra
ise Partinin bu ölüm kararının kaldırdığını da belirtmek isteriz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Diğer MK üyesi ise, güçlendirmede MK’ya alınan ama
daha sonra olumsuz tavır ve davranışlarından dolayı MK tarafından MK üyeliği
düşürülen kişidir. Bu kişi yakalandığı zaman MK üyesi değildir. Çözülmesi
oldukça detaylıdır. İstanbul’da iki MK üyesi ve bir kısım kadro ve aktivistin
yakalanmasında rol oynamıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Bu tarihten sonra MK üyesi olma sıfatıyla yakalanıp
çözülen iki kişi daha vardır. Biri güçlendirmeden yaklaşık bir yıl sonrasında
MK’ya tercihen seçilenlerdendir. Daha önce hapishanede yaklaşık 3 yıl yatmış ve
firar etmiştir. Bu yakalanmasında (cunta öncesi) polisteki tavrı komünisttir,
konumu ise kadroydu. Aynı süreçte Adana’da yakalanan bir başka MK üyesi de
çözülmüştür. Bu yakalanmalardan sonra üç MK üyesi faaliyet içerisinde kaldı. Bu
üç kişiden biri 1984 yılında safları terk ederek yurtdışına yerleşti.
Böylelikle 2.Konferansta FÜ’lerle birlikte MK’ya seçilen 15 kişiden 12‘si
yakalanmış durumdaydı. Güçlendirme sonrası MK’ya seçilen tüm üyeler çözülmüştür
ve bu kişilerden hiçbirisi hapishaneden çıktıktan sonra, aktif mücadeleye
katılmamıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Genel bir değerlendirme yaptığımızda cunta ile
2.Konferansa kadar olan dönem içerisinde direnme oranı 2.Konferans sonrası
döneme göre oldukça yüksektir. Orta ve alt kademe kadro ve üyelerin çözülme
oranı 2.Konferans ve devam eden yıllarda oldukça fazladır. Abartısız
diyebiliriz ki, güçlendirme sonrasından 1987‘ye kadar olan kesitte ne MK
düzeyinde ne de diğer alt düzeylerde örgütlü olan kadro ve üyelerden (bir elin
parmaklarını geçmeyecek kadar insan hariç) hemen hemen hepsi çözülmüştür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Partinin bu dönem içerisinde işkencehaneler de
komünist bir sınav vermediği çok açık ve net bir şekilde ortadadır. Bu bir
sonuçtur. Herkes bu rakamlara bakarak Partimizin cunta sonrası işkence
hanelerde komünist bir çizgi tutturamadığını görebilir. Bir partinin Merkez
Komitesi (MK sekreteri hariç) tümden çözülüyorsa, o kademedeki kadro ve
üyelerin direniş tavrını abartarak o partinin bu dönem boyunca işkencehaneler
de komünist tutum geliştirdiğini söylemek, o dönem boyunca gösterilen ideolojik
zaafı teorileştirmekten başka bir anlama gelmez. Önderlik ve çizgisi bir
direniş sergilemiyorsa sorgulanması gereken bunun nedenleridir.”( MKP’nin
1-Kongre belgelerinden, Sayfa-178-179-182))<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Her adımda TKP-ML Hareketini “ İbrahim yoldaşın toplum
üzerindeki haklı prestijini sömürmek amaçlı sahip çıktığı, aslında Kaypakkaya
yoldaşın görüşleriyle bir ilişki ve bağı olmadığı”nı iddia eden TKP-ML-Partizan
cenahı, en somutta TKP-ML Hareketini önderliği ve yönetici kadroların ezici
çoğunlukla işkencede direnirken, TKP-ML-Partizan’ın keskin İbocu geçinen
önderliği ve yönetici kadroların ezici çoğunluğunun işkencede çözülmesi kimin
Kaypakkaya yoldaşın takipçisi olup olmadığını tartışmaya mahal vermeyecek
şekilde netleştirmiştir. Sözde değil özde İbocu olmak en başta işkencede “ser
verip sır vermeme” geleneğini yaşatmak ve bunu ileriye taşımaktan geçtiğini
unutmayalım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Yalnız işkencede olumsuz sınav veren kişilere karşı
kazanıcı, en azından devrimci demokrat bir çizgide tutmak ve işkencede olumsuz
tavır içinde olanları yeniden kazanmak, yeniden kazanılmasa bile düşmana karşı
direngen bir hatta tutulmasını sağlamak büyük önem taşır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Neki TKP-ML/Partizan örgütü işkencede olumsuz
davrananlara karşı bir yandan ilkeli bir duruş sergilemeyerek liberal
davranırken -örneğin Sefa Kaçmaz ve Hüseyin Balkır 1977 yılında
yakalandıklarında işkencede çözülmelerine karşın, 1978 yılında yapılan
TKP-ML/Partizan örgütünün 1.Konferansına delege olarak seçildikleri gibi aynı
zamanda Sefa Kaçmaz MK’ya seçilmiş ve bununla da yetinilmemiş işkencede çözülen
ama ondan sonrası bu zaafını aştığına dair somut bir deneyim olmadan TKP-ML
Genel Sekreterliğe Sefa Kaçmaz’ın uygun bulunması, TKP-ML-Partizan örgütünün
ilkeleri nasıl ayaklar altına aldığını ve uzlaşmacı davrandığını gösterir başka
birşeyi değil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">77-78’li yıllarda işkencede çözülenlere karşı
uzlaşmacı davranan TKP-ML/Partizan örgütü 1980 12 eylülden sonrası işkencede
olumsuz sınav verenler karşısında sol sekter kazanıcı olmaktan uzak bir pratik
içinde olduğunu ve bu “Sol sekter” tutum sonucu bir çok kişinin TKP-ML/
Partizan örgütünden koptuğunu belirtmeliyiz. Başka devrimci akımların işkencede
çözülenlere karşı liberal ve uzlaşmacı bir tutum takınırken, Partizan örgütünün
tam tersi bir konumda durarak, işkencede çözülenleri kazanmak ve yeniden kalıba
dökmek bir yana tecrit ve izole ederek kazanımcı olmaktan ırak bir tutum içinde
olmaları, zor süreçlerde bir çok kişinin yalnız başına kalması ve devrimci
safların dışına düşmesine neden olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">MK ve bölge düzeyinde ileri kadroların işkencedeki
sınavda olumsuz bir konumda yer alanlarına karşı takınılacak tutum ile daha alt
kadro, deneyi ve tecrübe sahibi olmayan kadroların polisteki sınavda göstermiş
olduğu olumsuzluklar karşısında takınılacak tutum bir ve aynı olmaz. Yönetici
kadroların poliste takındıkları olumsuz tutuma karşı daha katı tavır cezai
müeyyideler uygulanması gerekirken, deney ve tecrübesi eksik olan yeni
kadroların işkencedeki olumsuzluklarına karşı takınılan tutum daha hoş görülü
kazanıcı olmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tüm bu veriler
ve yaşanmış olan gerçekler TKP-ML Partizan örgütünün Kaypakkaya yoldaşın M-L
bakış açısını özümleme ve bunun gerekleri doğrultusunda hareket etmediğini yani
Partizan cenahının özde değil sözde İbocu geçinmeye çalıştığını gösteriyor.
İşkencede ser verip sır vermeyerek direnmek komünistler açısından ilkesel bir
tutumdur. Örgütün ideolojik-politik ve örgütsel alanda önderlik yapan ve sınıf
savaşımına öncülük rolünü üstlenen bir yerde örgütün lokomotifi olan bir
savaşçı örgütün önderliği her bakımdan direngen olmakla yükümlüdür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Teori ile pratiğin ve söz ile eylemin uyumsuzluğuna en
çarpıcı örnek TKP-ML/Partizan örgütünün işkencedeki direnmeyerek çözülen
tutumudur. Bu alanda kendi hata ve zaaflarıyla hesaplaşıp gerçekleri ortaya
koymaktan çekinmeyen, MKP ve B.Partizan olmuştur. Onlarda işkencede Kaypakkaya’ca
davranılmamasının nedenlerini ideolojik-politik çizginin yanlışlığından arama
yerine, ikincil-üçüncül sorunlarda aranması kendi hatları ve zaafları ile
hesaplaşmaktan kaçınıldığını ve durumu kurtarma tutumundan vaz geçilmediğini
gösteriyor. 12 Eylül faşist darbesi ve ardında yaşananlar kimin sözde kimin
özde Kaypakaka'yacı olduğunu söz götürmez de açığa sermiştir. Bu gerçeklik orta
yerde durduğu hala bazı TKP/Partizan geleneğinden gelenlerin Kaypakkaya
tartışmasında kuyruğu dik tutmaya çalışmaları beyhude bir çabadır. İşkencede
Kaypakkaya yoldaşın direniş geleneğini örgüt olarak güçlendirerek ileriye
taşıyan TKP-ML Hareketi olurken, çok keskin İbocu olarak geçinmeye çalışan
TKP-ML/Partizan cenahı işkencede olumsuz sınav vererek, geleneği sürdürememiştir.
İşte işkencede iki farklı tutum birisi TKP-ML Hareketinin Kaypakkaya yoldaşın
komünist tutumu iken diğeri ise TKP-ML/Partizanın olumsuz tutumu olmuştur.
Gerçekten de kimin Kaypakkaya'nın mirasçısı olduğunu yaşanan pratik yakıcı
olarak ortaya koyuyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">Demek ki Kaypakkaya yoldaşı anmak, Onun söylemlerini
koşullardan kopararak 49. yıldır tekrarlamakla, dogmatizm ve sübjektivizmden
ısrara etmekte değil, hata ve zaaflarla hesaplaşarak Onun ortaya koymuş olduğu,
M-L hattı derinleştirmek ve teori ile pratiğin arasındaki uyumu yakalamaktan
geçtiğini unutmayalım. İşkencede katledilmesinin 49. yılında komünist önder
Kaypakkaya yoldaşı daha derinden anlayıp, Onun çizgisini ileriye taşımda inat
ve ısrarla yürüyeceğimizi bir kez daha yineliyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Komünist Önder
Kaypakkaya Yoldaş Ölümsüzdür.!<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: NL;">16.Mayıs-2022<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p><br /><p></p>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-72776818708456000302022-03-19T04:59:00.001-07:002022-03-19T05:00:59.914-07:00Alçak Gönüllülük, Sebat, Zorluklardan Yılmamak ve Sosyalizm Davasına Sonsuz Bağlılığın Adıdır A.Muharrem Çiçek..!<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEj5_dPc6LkyITDldBgYR0KGtXSIZFVUlJ68njI5_K3L-M1F5JzOn0u9xoRUyQlxLxBbmibwRU9Uo87o2t54E6G3c6E-uq-A-dHYVtX40ubDaHnRxTdZx67BB_woBSJ0d-7NLHa8NIGX9jGDNl2b_wVg1oOmC-PjdIDDlFN0AnkGUZzKo8JHyWDVQgc_mg=s2079" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2079" data-original-width="1376" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEj5_dPc6LkyITDldBgYR0KGtXSIZFVUlJ68njI5_K3L-M1F5JzOn0u9xoRUyQlxLxBbmibwRU9Uo87o2t54E6G3c6E-uq-A-dHYVtX40ubDaHnRxTdZx67BB_woBSJ0d-7NLHa8NIGX9jGDNl2b_wVg1oOmC-PjdIDDlFN0AnkGUZzKo8JHyWDVQgc_mg=s320" width="212" /></a></div><br /> <span lang="TR" style="color: #050505; font-family: "inherit", "serif"; font-size: 11.5pt;">Bundan tam olarak 48.yıl önce yıl
önce 19 Mart 1973 günü Ahmet Muharrem Çiçek yoldaş 12 Martın faşist katilleri
tarafından şehit edildi. Saygıyla anıyoruz. Ahmet Muharrem yoldaş,1952 yılında
Elazığda dünyaya gözlerini açtı, muhafazakar bir ailenin çocuğu olarak daha lise sıralarındayken devrimci fikirleri
benimsemişti. 1969-70 öğrenim döneminde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne
girdi. Bu yıllarda, gençliğin, emperyalizme ve faşizme karşı mücadelesi bir çığ
gibi büyüyordu. 0 da zaman geçirmeden bu mücadeleye katıldı. A. Muharrem yoldaş
üzerine düşen görevleri gösterişe kapılmadan yerine getiriyordu. Alçak
gönüllüydü. Bu özellikleriyle arkadaşları tarafından kısa zamanda sevildi.
Devrim davasına sarsılmaz bir inancı vardı. 12 Mart askeri faşist
diktatörlüğünün, devrimciler ve halk üzerinde baskısını arttırdığı şartlarda,
birçok kimse mücadeleyi terk edip burjuva hayatına dönerken. Muharrem yoldaş
duraksamadan gençliğin illegal mücadelesine katıldı. Gençliğin askeri-faşist
diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleye önderlik </span><span lang="NL" style="color: #050505; font-family: "inherit", "serif"; font-size: 11.5pt;">etti. Yılgınlık göstermedi, gösterenlere moral verdi,. Mücadelede
soğukkanlılığı ve becerikliliğiyle mücadele yoldaşlarını güvenini kazandı. Daha
sonra gençlik içindeki mücadeleden işçi sınıfı içinde mücadeleye geçti.
Bir çok işçi tanıdı. İşçiler üzerinde ağırbaşlılığı ve alçak gönüllüğü ile
olumlu etkiler bıraktı, Onların güvenini kazanmasını sağladı. </span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white;"><span lang="TR">Devrimci güçlerin
darbeler yediği, devrimci mücadelenin geçici gerilediği dönemde devrimci
hareketler de büyük zorluk ve sıkıntılar içindeydiler. A.Muharrem yoldaş, bütün
bu sıkıntılar içindeydi. A. Muharrem yoldaş, bütün bu sıkıntıları açlık, soğuk,
yol parası olmadığı için yaya yürüme gibi yaşadı. Buna rağmen hiç şikayette
bulunmadı. 0 örnek proleter fedakarlığa sahip bir proleter savaşçısıydı.
Üzerine aldığı devrimci görevleri başarıyla yerine getirdi. Daha büyük görevler
üstlendi. Faşist terör çalışma arkadaşlarına ulaştığın da A.Muharrem yoldaş en
ufak bir korku ve paniğe kapılmadı. Yenilen ağır örgütsel darbelere rağmen<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>devrimci çalışmalarını hiç aksatmadı, dağılan
örgütleri yeniden topalayarak yoldaşlarına önderlik etti. Yakalanan yoldaşlarının görevlerini de üstlendi. Çalışmalarını sürdürürken 19 Mart 1973
günü bir evde birkaç arkadaşıyla birlikte polisin tuzağına düştü. Polis
A.Muharrem yoldaşın üzerinde bulunan iki silahtan birini buldu.' Onu yanındaki
arkadaşa kelepçeledi. Başlarında otomatik silahlı bir polis bulunuyordu. Diğeri
haber vermeye gitmişti. Muharrem yoldaş bir fırsatını bulup boşta kalan eliyle
silahını çekti. Başlarında bekleyen polis selameti kaçmakta buldu. Muharrem
yoldaş ateş ederek kendisini arkadaşına bağlayan kelepçeyi kırdı. Pencereden,
önce yanındaki arkadaşlarını kaçırıp daha sonra kendisi kaçacaktı. İki arkadaş
çıkmayı başardılar. Geride kalan Kutsiye Bozoklar yoldaş kaçamadı. Muharrem
yoldaşta onunla birlikte kaldı. Bu arada yardım alan faşist katiller İstanbul
Şehremin de kaldıkları evi sardılar. A.Muharrem yoldaş son kurşununa kadar
direndi faşist katillere karşı devrimci sloganlar haykırdı. Faşistler onu
ancak aldığı yaralar sonucu baygın olduğu halde ele geçirebildiler.<br />
Onun kararlılığı ve direnişi karşısında aciz kalan faşist katiller, yaralı
yoldaşımızın kafasına silahı dayayıp iki el ateş ederek Muharrem yoldaşı şehit
ettiler.<br />
İstanbul II no.lu sıkıyönetim mahkemesinde görülmüş olan TKP(M-L) davası
dosyasında bulunan, 21 Mart 1973 tarihli ve 236/2 683 sayılı Adli Tıp raporlarında
şu satırlar yer alıyor: "Bu durumda kafatasına aynı nahiyeden, yani sağ
pari etalda ki bitişik atış yerinden birbiri peşi iki merminin girmesi
mümkündür.<br />
.... Kafatası sağ kısmında bulunan mermi giriş deliği hususiyetlerini bitişik
atış vasfını gösterdiği, aynı yerden iki merminin kafatasına girdiği ve
çıktığı... "<br />
Yukarıdaki satırların yer aldığı otopsi raporları Ahmet Muharrem Çiçek yoldaşa
aittir. Faşist katillerin işlediği cinayetleri otopsi raporları açıkça ortaya
sermektedir.<br />
Bu gerçek sıkıyönetim mahkemelerinde, TKP (M-L) davasında tek tek ortaya
serildi. Savcılık makamını işgal eden 12 Mart’ın işkenceci faşist katillerinden
Yaşar Değerli'ye, savcılık görevi gereği bu cinayetin üzerine gitmesi gerektiği
halde neden gitmediğini sorulduğunda, 0, mevcut evraklara şöyle bir baktığını,
bu raporların gözünden kaçtığını" söyledi ve arkasından "Ahmet
Muharrem Çiçek'i, polise teslim olmamakla, direnmekle bu sonu göze
almıştır, durumdan kendisi, sorumludur" dedi. Su vahşi politik cinayeti
haklı göstermeye çalıştı.<br />
Muharrem yoldaşın katilleri de 12 Mart’ın diğer. işkenceci ve katilleri gibi
gizlendi ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>işledikleri cinayetlerin
hesabını vermediler. Bugün de ayrı katiller cinayetlerine yenilerini
ekliyorlar. Fakat hiçbir siyasi cinayet hesapsın, katiller de cezasız
kalmayacaktır. 12 Mart'ın ve bugünün faşist cinayet şebekeleri ergeç hesap
verecekler, hak ettikleri cezayı göreceklerdir.<br />
Muharrem yoldaşın çok kısa süren yaşamı bize bir proleter devrimcinin en iyi
özelliklerini miras bırakmıştır. Alçak gönüllülük, sebat, zorluklardan yılmamak
davaya sonsuz inanç, bütün bu özellikler onda en iyi şekilde toplanmıştı, O
emperyalizme, faşizme karşı mücadele eden devrimci proletaryanın bayrağı
altında saf tutmuştu. Onun yaşamı, mücadelesi bize örnek olacak, yolumuzu aydınlatacaktır. <br />
Sözümüzü Muharrem yoldaşın katledilmesi üzerine yayınlanan bir bildiriden şu
satırları yeniden hatırlayalım::<br />
"ONUN OTOMATİK SİLAHI YOKTU, FAKAT HAKİM SINIFLAR ÖNÜNDE BOYUN EĞMEYEN
ÇELİKTEN YÜREĞİ VARDI. "<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span lang="TR">Devrim ve Sosyalizm İçin Yaşamlarını Feda Edenler Ölümsüzdür..!</span></b><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span lang="TR" style="color: #050505; font-family: "inherit","serif"; font-size: 11.5pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI Historic"; mso-fareast-language: EN-US;"><o:p></o:p></span></b></p>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-6107130030647556772022-03-19T04:44:00.000-07:002022-03-19T04:44:13.094-07:00Paris Komünü Bayrağı Dünya Sosyalist Cumhuriyetinin Bayrağıdır..!<p> <span style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Bundan tam 151.yıl önce 1871 yılı 18 Mart’ında ayaklanan Paris emekçi yığınları, iktidarın işçi sınıfının eline geçmesini sağladı. Paris işçi sınıfının egemenliğini ilan etti. 28 Mayıs’a dek tam 72 gün süren bu büyük alt üst oluş tarihe Paris Komünü adıyla geçti.</span></p><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Komünü hazırlayan koşullar nelerdi?</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Herşeyden önce 1848 devrimi yenilgiye uğramış, burjuvazi işçi hareketini bastırmıştı. Ancak işçi sınıfından duyduğu korkusunu hala bastırabilmiş değildi. Bu nedenle 3. Napolyon’un ordularına sığınmayı da ihmal etmedi. Çünkü hala bürokratik militarist sistemin burjuvazinin egemenliğini güvence altına alacağı ümitlerini yitirmemişti. 1848 devriminin yenilgisiyle birlikte kurulan Bonapartist sistem koşullarında Fransa tam bir ekonomik yıkıma uğradı. Emekçi yığınların giderek çekilmez hale gelen yaşam koşulları, ırkçı-şöven-saldırgan politikalarla geri plana itilmeye çalışılıyor, dış politikadaki saldırganlık, iç ekonomik ve politik sorunların üzerini örtücü rol oynuyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Bonapart’ın emekçi yığınların dikkatlerini ülkenin ekonomik toplumsal sorunlarından uzaklaştırmak amacıyla ırkçı-şöven dış politikalarını Almanya’ya karşı savaş ilan ederek sürdürmesi, çok geçmeden savaşın, Napolyon’un yenilgisiyle sonuçlanması, emekçi yığınların “kahrolsun imparatorluk” şiarıyla ayaklanmasına yol açtı. Ayaklanan halk yasama meclisine girmeyi ve cumhuriyetin ilan edilmesini sağlamayı başardı.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Ancak oluşturulan yasama meclisinin çoğunluğu kralcılardan ve cumhuriyetçi burjuvazinin sağ kanadından oluşuyordu. Halk kitleleri Prusya’ya karşı ulusal savunmayı örgütlemesi için hükümete baskı yapıyordu. Zaten emekçi yığınların baskısıyla oluşan hükümette “ulusal savunma hükümeti” adını taşıyordu. Bunun sonucunda düşmanla savaşmak amacıyla halkın silahlandırılması kabul edildi. işçiler ve esnaflardan kurulu Ulusal Muhafız taburları oluşturuldu. Fakat 1848 ayaklanmasının korkuları ve tecrübesi burjuvaziyi ihanete sürükleyen “sebepler” oldu. Burjuvazi, işgalcilerin ülkeden kovulmasını, kendisinin siyasal iktidarına son verecek ayaklanmanın izleyeceğini, silahlanmış halkın silahlarını kendisine çevireceğini biliyordu. Bu nedenle Mareşal Barzaine işgalci Alman birlikleriyle savaşmak yerine 170.000 kişilik ordusuyla Prusya ordularına teslim oldu. Bunun ardından hükümete karşı ikinci kez ayaklanma gerçekleşti. Fakat ayaklanmanın önderlerinin halk kitleleriyle bağlarının olmaması, ayaklanmanın başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açtı.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Başarısız ayaklanmanın ardından hükümet Prusya ile bir teslimiyet anlaşması imzaladı. Ülke topraklarının üçte birinin işgalcilerin kontrolü altında olduğu bir sırada gerçekleştirilen teslimiyet anlaşmasıyla Fransa 5 milyar altın Frang’ı, Almanya’ya ödedi. Alsas-Loren’den çekildi.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">28 Ocak 1871’de Prusya ile gerçekleştirilen anlaşma sonrasında yapılan ulusal meclis seçimlerinde 700 milletvekilinin 450’si krallık yanlısıydı. Ve daha ilk oturumda cumhuriyeti reddederek kralcı bir hükümet oluşturdular. Thiers hükümeti teslimiyet anlaşmasını imzaladı. Ancak Paris ulusal muhafız birliğini silahsızlandırmaya cesaret edemedi. Oysa kralcı hükümetin ilk işi halkı silahsızlandırmak için, Paris ulusal muhafız birliğinin silahlarını teslim etmesini istemek olmuştu. Paris emekçi yığınları, işgal birliklerine karşı kenti savunmak için oluşturduğu askeri birliği olan ulusal muhafız birliğinin silahlarını teslim etmesi yönündeki çağrılara kararlılıkla ret cevabını vermiş, ellerindeki silahların özellikle topların kanları-canları pahasına elde ettikleri ve koruyabildikleri gerçekliğini bir kez daha haykırarak, teslimiyet anlaşmasının emekçi yığınlarca yırtılıp atılmasına da vesile olmuştur. Teslimiyet anlaşmasında, ulusal muhafızların silahlarının Bismark birliklerinin girmediği bölgelere çekileceği kesinlikle belirtilmiş olmasına ve Bismark birlikleri kente girmemiş olduğu halde, kralcı hükümetin halkı silahsızlandırmaya çalışması, Paris halkından duyduğu korkuyu ve halka karşı işgalci Bismark’la el ele vermesinin, ihanetinin kaçınılmaz sonucuydu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Silahların teslim edilmesi yönündeki baskılara halkın kararlılıkla karşı çıkması sonucu 17-18 Mart’ta hükümet saldırıya geçerek, silahsızlandırma işi zor yoluyla gerçekleştirmeye çalıştı. Böylece iç savaş fitilini de ateşledi. Hükümet ulusal muhafızları silahsızlandırmak için çağrılar yayınlayıp, türlü oyunlar çevirirken bir yandan da Paris’in kuşatılması yoluna gidiliyordu. Paris’in kuşatılmasından önce hükümet Bordeauks (Bordo)ye çekilmişti. Başkentin de Versa’ya taşıması, bunu çok geçmeden Fransız büyük burjuvazisi ve bürokratlarının da kenti terk etmesi, ayaklanan Paris halkının zaferinin kolaylaşmasını sağlamıştı. Ancak hükümetin ve burjuvaların kentten kaçmalarına göz yumulması, daha sonraki yenilgide önemli rol oynayan zaaflardan biri olarak görülmüştür.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Ulusal Muhafız Merkez Komitesi önderliğinde ayaklanan halk Paris’i ele geçirdi. Daha ayaklanmalar başlamadan çok önce işçi sınıfının iktidar için örgütlülüğünün ve birleşik önderliğinin bulunmadığını gören Marks, zamansız ayaklanmanın yanılgılarına dikkat çekerek, işçi sınıfını uyarmaya çalıştı. Ancak hareket başladıktan sonra da canla başla katılarak, başarılı olması ve en az zararla atlatılması için elinden geleni yaptı.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Paris işçi sınıfı ayaklanmasının başarısıyla gerçekleşen devrim, kendinden önceki devrimlerden temelden farklıydı. Bu farklılıkların en belli başlılarını şöyle belirtebiliriz:</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Birincisi; bu devrim, eski devlet mekanizmasının el değiştirmesi değil, eski devlet mekanizmasının parçalanarak yerine yenisinin örgütlenmesinin getirilmesi. Böylece tarihte yer alan ve bir sömürücü sınıfın elinden bir başka sömürücü sınıfın eline geçen, devletin el değiştirmesini ifade eden devrimlerin aksine Paris Komünü eski devlet mekanizmasının parçalanarak yerine yeni tipte bir devletin konulması girişimiyle ayrılıyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">İkincisi; daha önceki devrimler, sonuçta azınlığın çoğunluk üzerindeki egemenliğine son vermiyor, azınlığın çoğunluk üzerindeki egemenliğinin bir başka biçimde sürmesi anlamına geliyordu. Oysa Paris Komünü tam tersine çoğunluğun azınlık üzerindeki diktatörlüğü olarak ortaya çıkıyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Marksizmin kurucusu Marks, Paris Komünü deneyimlerini inceleyerek, devlet ve devrim, işçi sınıfının siyasal mücadelesinde partinin rolü, proletarya diktatörlüğünün nesnel koşulları vb. hakkındaki görüşlerini geliştirmiş, zenginleştirmiş, daha sonraki işçi sınıfı mücadelelerine eylem kılavuzu olarak hizmet ederek teorilerini sağlam temellere oturduğunun görülmesine ve daha iyi anlaşılmasına olanak sağlamıştır.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Paris işçi sınıfı ayaklanmasının başarıya ulaşmasıyla birlikte yürürlüğe koyduğu ve 72 günlük iktidarı döneminde uygulamaya çalıştığı politikalar, devrimin ulusal dönüşüm bakımından perspektifini de ortaya koyuyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Komün, öncelikle kiliseye yapılan devlet yardımını kesmiş, kilisenin devlet eliyle palazlanarak, emekçi yığınların üzerinde dini otorite ve nüfuzunu kullanarak mevcut sömürü sisteminin temel dayanaklarından biri olma rolünü oynamasına son vermiştir. Kilisenin görevi sadece evlilik, doğum ve ölüm kayıtlarının tutulmasıyla sınırlanmış, okullarda din dersleri kaldırılarak, eğitimdeki dinsel gericiliğin otoritesinin devlet eliyle ağırlaştırılmasının önüne geçilmiş, din işlerinin devlet işlerine müdahalesine son verilmişti. Manastırların çoğu halk yararına kullanılır duruma getirilmiş, sanatı teşvik edici önlemlerle birlikte, müzelerin halk yararına işletilmesi öngörülmüştü.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Yine Komün yöneticilerinin en yüksek ücretinin, en yüksek işçi maaşını aşmaması ve bunun o günün koşullarında yıllık 6 bin Frang’ı geçmeyeceği ve yine yöneticilerin genel oyla seçilerek istenildiğinde de genel oyla tekrar görevlerinden alınabileceğinin karar altına alınması, komünün emekçi yığınlar için en geniş demokrasiyi temsil ettiğini gösteriyordu. Askerlik yoklaması ve düzenli ordunun kaldırılması, eski burjuva devlet aygıtının parçalanması yolundaki kararlılığı, sürekli ordu ve bürokrasinin yerine halkın devrimci girişkenliğinin konulmasını ifade ediyordu. Böylece sürekli ordunun yerine tüm savaşabilecek yurttaşların silahlandırılmasının geçirilmesi sağlanıyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Patronların Paris’in kuşatılması sırasında ve sonrasında terk ettiği tüm işletme ve atölyelere komün adına el konularak, bu işletme ve atölyeler ulusal işletmeler olarak ilan ediliyor, el emeğinin ücretlerini belirleyen yeni bir ücret sistemi getirilerek işçi sınıfının yaşam koşullarının iyileştirilmesinin koşullarının yaratılması yönünde çalışmalar yürütülüyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Fırınların gece çalışması yasaklanıyor, daha o zamandan gece çalışmasının, gündüz çalışmasından farklı olduğunu, işçi sınıfını fiziksel ve ruhsal olarak aşırı derecede yıprattığı bilinciyle hareket edilerek bunun önüne geçilmeye çalışılıyordu. işletmelerde para cezaları kaldırılmış, herkese genel okuma yükümlülüğü getirilmişti ki, bu komünün emekçi yığınların kültürel gelişimine verdiği önemi gösteriyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Yoksulların rehine malları kendilerine iade ediliyor, küçük işletmelerin borçları ve faizleri erteleniyor ve genel olarak da tüm borçlar ertelenerek Paris’ten kaçmış olan ve boş durumda olan burjuvaların evlerine el konuluyordu.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Kadınlara eşit haklar tanınıyor, kadınlar eşit haklara sahip bireyler olarak yeni bir toplumsal konum elde ediyor, kadını ikinci sınıf insan olarak gören gerici anlayışlar bir daha geri-fiilen yaşamda ne derece uygulama olanağı bulduğundan bağımsız olarak- gelmemek üzere tarihe gömülüyordu. Bugün sosyal yaşamda, toplumsal koşullar fiilen uygulanmasını olumsuz yönde etkilesede, kadını ikinci sınıf insan olarak ele alan gerici-feodal görüşlerin teoride savunulamıyor olmasının temellerini Paris Komünü oluşturmuştur.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Komünü yenilgiye götüren koşullar nelerdi?</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Herşeyden önce Paris proletaryası ve halkı yetkin, doğru birleşik bir önderlikten yoksundu. Paris proletaryası ve halkını ayaklanmaya seferber eden Ulusal Muhafız Merkez Komitesi, birleşik doğru bir çizgiye sahip yetkin önderlerden oluşmuş yönetim merkezi olma özelliğinden uzaktı. Merkez komitede iki güç, Prudoncular ve Blanguistler yer alıyor, zaman zaman kendi teorilerine ters doğru işler yapsalar da esasta hatalı işler yapmaktan kurtulamıyorlardı.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Daha başlangıçta Paris’te siyasal iktidarı ele geçiren proletaryanın Versailles’e kaçan eski hükümette ve uluslararası gericiliğe karşı gerekli uyanıklığı göstermemesi, Versailles’e kaçan hükümet üzerine yürüyerek dağıtmak gerekirken buna yönelmemesi, dahası burjuvalar komüncüleri yakaladıkları yerde katlederken, komünün, burjuvazinin Paris’ten kaçmasına ve Versailles’teki hükümet güçlerinin yanında yer almalarına göz yumulmasıdır. Burjuvazi Paris’i kuşatır, bunun için zaman kazanır diğer şehirlerden yalıtılmış Paris üzerine saldırmak için hazırlık yaparken, Ulusal Muhafız Merkez Komitesi yetkilerini devretmek amacıyla alel acele gündeme soktuğu seçimlerle zamanı geçirmiş, karşı-devrime toparlanması için muazzam bir olanak sağlamıştır. Dahası, bankalara el konulmamış, kendisi tek kuruşa muhtaç durumda olan komün, karşı-devrimcilerin bankalardaki paraları Paris’ten kaçırarak Komüne karşı kullanmalarına olanak verilmiştir. Bu nedenle burjuvazi güçlerini toparlayarak, Paris proletaryası üzerine yürümek için en elverişli olanaklara kavuşmuştur. Daha önce Bismark ordularına teslim olan hükümet orduları serbest bırakılarak Paris halkına karşı savaşa sürülmüşlerdir.</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Komün İlkeleriyle Yaşıyor</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Ancak Komün, ardında son derece zengin bir deneyim bırakarak, gelecekteki zaferlerin yolunu açtı. Bunu Lenin ve Stalin önderliğinde ayağa kalkan Sovyet halklarının örgütlü savaşımıyla Ekim Devrimi ve ardında Arnavutluk, Bulgaristan ve Doğu Avrupa ülkelerinde devrimler zafere taşındı. </div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">1871 Paris Komünü ağrı bir yenilgiyle sonuçlansa da Ekim devriminden Çin-Arnavutluk ve Doğu Avrupa devrimlerinden yeniden yaşatılan , “ Komün ilkeleri ölümsüzdür ve yok edilemezler; bu ilkeler, işçi sınıfı kurtuluşunu elde edeceği güne değin kendilerini zorla kabul ettirmekten geri kalmayacaklar.”</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">“Komün savaşçılarının anısı, sadece Fransız işçileri için değil, ama tüm dünya proletaryası için kutludur. Çünkü Komün yerel ve sıkı sıkıya ulusal bir amaç için değil, ama tüm emekçi insanlığın, bütün aşağılanmışların, bütün küçük düşürülmüşlerin kurtuluşu için savaştı. Toplumsal devrimin öncü savaşçısı olan Komün, proletaryanın acı çektiği ve savaştığı her yerde sevgiler kazandı. Yaşam ve ölüm tablosu, dünya başkentini eline geçiren ve iki aydan çok elinde tutan işçi hükümeti imgesi, proletaryanın kahramanca savaşımının ve yenilgiden sonraki acılarının görünüşü, tüm bunlar milyonlarca işçinin ruhunu tutuşturdu, sosyalizme olan umutlarını canlandırdı ve sevgilerini kazandırdı. Paris toplarının gürlemesi, proletaryanın en geri katmanlarını derin uykularından uyandırdı ve sosyalist devrimci propagandaya her yerde yeni bir atılım verdi. Bu nedenle Komün’ün yapıtı ölü değil, şimdiye değin her birimizde yaşadı o. Komünün davası toplumsal devrim davasıdır, emekçilerin bütünsel siyasal ve iktisadi kurtuluş davasıdır, dünya proletaryasının davasıdır. Ve bu anlamda ölümsüzdür” (V. İ. Lenin).</div><div dir="auto" style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 15px; white-space: pre-wrap;">Komün ilkeleriyle bugünde yeni devrimler için yol göstermeye devam ediyor.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjUlELmgmiSPFvn44VPbuUc4kdt8LkBrzJbvoSgReCWXEcKVyjn3_WBATmSu4yLdSrqmOGxsDBnOwVL3nbgjeTfatVbA9MLt2JqbaZ1CcR-WU8UahygjJBhz-eCMYR2lc9cPwazzu5ZfUtcsaATN6l1RGXJztQKcBJj4dDPw3uBbX_SkKgMVXUg2fl1Bg=s758" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="758" data-original-width="533" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjUlELmgmiSPFvn44VPbuUc4kdt8LkBrzJbvoSgReCWXEcKVyjn3_WBATmSu4yLdSrqmOGxsDBnOwVL3nbgjeTfatVbA9MLt2JqbaZ1CcR-WU8UahygjJBhz-eCMYR2lc9cPwazzu5ZfUtcsaATN6l1RGXJztQKcBJj4dDPw3uBbX_SkKgMVXUg2fl1Bg=s320" width="225" /></a></div><br /></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-9094943400761481722021-09-09T07:58:00.007-07:002021-11-06T15:02:25.823-07:00Mustafa Suphi TKP’si 101. yaşında: İşçi sınıfı hala öncü partisinden yoksun <p></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="font-family: "inherit",serif; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span></p><p class="MsoNoSpacing"><span lang="TR" style="font-family: "inherit",serif; font-size: 10.5pt; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><b></b></span></p><span lang="TR" style="mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><b><div class="separator" style="clear: both; font-family: "inherit", serif; font-size: 10.5pt; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-OlqRVaca_o-TOsO4-p-0pzAs3nHDCskHZqla2sEF1W0JZRqgVJzZfDvssPEWuHj5v6pQFx8ItuqvCfDqMST7GYFoLoWWRlADquZF047g4bopNaYhRXGQLsueqcpDB7R4weQZa81i66IE/s1600/tkp.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="895" data-original-width="1600" height="224" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-OlqRVaca_o-TOsO4-p-0pzAs3nHDCskHZqla2sEF1W0JZRqgVJzZfDvssPEWuHj5v6pQFx8ItuqvCfDqMST7GYFoLoWWRlADquZF047g4bopNaYhRXGQLsueqcpDB7R4weQZa81i66IE/w400-h224/tkp.png" width="400" /></a></div><span style="font-family: arial;">10 Eylül 1920 tarihi, Türkiye proletaryasının komünist
partisinin kurulduğu gündür. Kemalistler izin vermediği için Kongre, Sovyetler
Birliği'nin Bakü kentin de toplandı. Kuruluş Kongresi’ne 51’i İstanbul ve Anadolu’dan gelmek üzere
toplam 72 delege katıldı. Bu delegeler 15 komünist örgütü temsil ediyorlardı.</span></b></span><p></p><span lang="TR" style="font-family: arial; mso-bidi-font-family: Helvetica; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">
<p class="MsoNoSpacing">Mustafa Suphi başkanlığında büyük bir coşku ile başlayan kongre,
bütün komünist grupları birleştirdi; partinin tüzük ve programını onaylayarak
TKP'ni kurdu. Parti Başkan'lığına Mustafa Suphi, Genel Sekreter'liğe Ethem Nejat yoldaşlar
getirildiler.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Tüm dünyayı sarsan şanlı Ekim devriminin etkileri
ülkemizde de hissedildi. Marksizm’in yayılmasını, büyük bir atılım kazandırdı.
Türkiye'li komünistler proletaryanın bağımsız siyasetini sürdürecek komünist
partisinin kuruluşu için harekete geçtiler. Kararlı, yoğun çalışmalar sonucu
TKP kuruldu. Böylece proletarya kendi bağımsız öz örgütüne kavuşmuş oldu.
TKP'nin kurulması ile komünist grup, çevre ve hücreler tek bir örgüt içinde
birleştirildi. Komünist parti programı oluşturuldu. Böylece geniş yığınları
kucaklama safhasına geçildi. Mustafa Suphi önderliğinde Marksizm-Leninizm'i yol
gösteren düşünce olarak benimsedi. Lenin'in önderliğindeki 3. Enternasyonal'e
bağlı olarak çalıştı. İşçi ve köylülerin, emperyalizmin, feodalizmin ve
gericiliğin boyunduruğundan kurtuluşunun ancak devrimle mümkün olabileceğini
kararlılıkla savundu. Proletaryanın kurtuluşunun kendi sınıf egemenliği ve
sosyalizmde olduğunu ortaya koydu ve III. Enternasyonal'deki diğer komünist
partileriyle birlikte, emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı kararlılıkla
mücadele etti, TKP, ülkemiz proletaryası ve emekçi halklarının emperyalizme ve
gericiliğe karşı aktif mücadelesini, örgütlemeye çalıştı. Emperyalist işgale
karşı ulusal kurtuluş mücadelesinde, proletaryanın önderliğini ve emekçilerin
iktidarını gerçekleştirmeyi başlıca güncel hedef aldı. Türkiye halklarının
ulusal kurtuluş mücadelesine aktif olarak katıldı. Ancak bu mücadelenin
önderliğini elinde bulunduran burjuvazinin temsilcisi Kemalistler TKP'nin
gelişmesini önlemek ve dağıtılmasını sağlamak için önce sahte bir komünist
partisi kurdular, sonra da Türkiye'ye gelmek için yola çıkan TKP'nin önder
kadrolarını 28-29 Ocak 192l'de Karadeniz'de haince pusuya düşürerek kahpece
katlettiler.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Mustafa Suphi ve yoldaşları Kemalist gericiliğe uzlaşıcı bir
iyimserlik göstermelerinin bedelini yaşamlarıyla ödediler. Elbette bedel
yalnızca bununla sınırlı kalmadı. Türkiye Komünist hareketi için uzun süre yeri
doldurulamaz denli büyük bir kayıp ve ödünün ağır bedeli diğer yanı oldu. Mustafa
Suphi ve yoldaşlarının erkence katledilmesi TKP’nin daha vücuda gelmeden
örgütlenmesine onulmaz bir yara açtı ve TKP önderliksiz kaldı. TKP’nin
organlarını oluşturup, örgütlerin kaynaşmasını sağlayamadan almış olduğu bu
ağır darbe komünist hareketin 50.yıl daha kendisini toparlayamayacak düzeyde
dağılmasını ve geriye savrulmasını koşulladı.<span></span></p><a name='more'></a><p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Bunda kuşku yok ki M.Suphi ve yoldaşlarının Kemalist
burjuvazi hakkındaki aşırı iyimserliklerinin önemli bir etkisi oldu. Bilindiği
üzere liberal burjuvazi gelişen proletarya ve komünist partisinden emperyalistlerden
ve büyük burjuvaziden korktuğundan daha çok korkar ve de emperyalistlerle kol
kola girmekten geri durmaz. Kemalist burjuvazide bu niteliğine uygun davrandı.
Ve Suphi önderliğindeki komünistlere özgürlük tanımadı. Devrimin Rusya'sından
para ve silah desteği almak için komünistlere özgürlük tanıyor görünümü vermeye
çalışırken, Mustafa Suphi ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz’de katlederek,
Anadolu'da komünist ve devrimci örgütlenmeleri dağıtarak gerçek uzlaşmacı
politikasını uygulama yoluyla emperyalistlerin teveccühünü kazanmaya çalıştı ve
kazandı da.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının Kemalist diktatörlükçe
tarafından katledilmesi, TKP’nin gelişmesinde bir dönüm noktası oldu. Kuşku yok
ki bunda, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının burjuvazinin yalanlarına inanan
yaklaşımlarının önemli bir etkisi oldu.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Bir süre dağınık ve önderliksiz kaldıktan sonra Ş. Hüsnü
önderliğinde adım adım sistemli sağ oportünist bir çizgiye çekilen TKP,
Kemalist iktidarla uzlaşarak, Kürt ulusal hareketine sosyal-şoven bir çizgide
tavır aldı; feodalizme karşı çıkma adına Kemalist rejimin Kürt katliamlarını
destekledi, Kemalist gericilerden demokratik devrimi bekledi. Ne ki Kemalist
rejimin saldırıları ve tutuklamaları sonucu 1951’de alınan ağır darbeler
nedeniyle TKP tasfiye edildi. Yurtdışına kaçan mülteciler grubunu kuran Yakup
Demir kliği Kruşçev modern revizyonistlerinin yardımıyla TKP tabelasını asarak
TKP’ni kurdu.</p>
<p class="MsoNoSpacing">TKP, Suphi’den sonra 1950’lerin ikinci yarısına kadar
anti-emperyalist demokratik bir hareket olarak varlığını sürdürdü. Sovyetler
Birliği ve bir dizi Doğu Avrupa ülkesinde kapitalizmin yeniden dirildiği
1956’lardan sonra modern revizyonist bir çizgi izledi ve o yıllardan itibaren
Rus sosyal emperyalizmin işbirlikçisi bir parti haline geldi. 1951-1973 yılları
arasında ağırlıklı olarak yurtdışında faaliyet yürüten TKP 1973’den sonra ülke
içinde faaliyete yöneldi. Aydınlar, sendikacılar arasında önemli bir etkinlik
kazanana TKP işçi hareketini sosyal-demokrasinin solunda Sosyal emperyalist bir
çizgide yedeklemeye çalıştı ve reformist ve sistemi parlemanterist yoldan
değiştirme yaklaşımlarıyla sınıf hareketinin devrimci bir çizgide gelişmesinin
önünde takoz rolünü oynamaya çalıştı.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Yakup Demir, İsmail Bilen ve sonrasında da H. Kutlu
önderliğindeki TKP, revizyonist-reformist çizgide yürüyerek “Ulusal demokrasi
programı” adı altında MHP vb. gibi faşist partiler dışındaki tüm sınıf ve
liberal burjuva parti ve grupların koalisyonuyla, sisteme karşı gelişen
demokrasi muhalefetini düzen içinde eritmeyi hedefledi. 1980’li yıların
ortalarında Gorbaçov’un batı emperyalizmine tümüyle teslim olmasını amaçlayan
açıklık ve yeniden yapılanma değişim programının pratiğe uygulanmasıyla,
TKP’nin işbirlikçi politikaları da işlemez hale geldi. TKP bu durumda TİP’le
birleşerek TKBP adı altında bir çıkış bulmaya çalıştı. Ama buda sökmedi ve TBKP
çareyi sisteme yamanarak açık alanda politika yapmakta buldu. TBKP’nin
yöneticileri Türkiye'ye dönerek açık alanda politika yapmaya yöneldiler. Ama
burjuvazi sisteme her bakımdan teslim olan TBKP’ye bile tahammül etmedi. TBKP’nin
umutsuz ve sıfırı tüketmiş önderleri kısa zaman içinde aktif politikanın dışına
düşerek TBKP dağıldı ve 1950’ler de işbirlikçi bir çizgiye kapaklanan
revizyonist-reformist TKP’de böyle tarihe karışmış oldu. Her ne kadar bugün
reformist-revizyonist TKP adı altında örgütlemeye çalışan değişik grup ve
çevreler olsa da bunların tümü de Mustafa Suphi’nin komünist TKP’siyle uzaktan
yakında hiç bir ilişkilerinin olmadığı ve sistem içinde reformist hatta hareket
ettikleri ve hatta bugün kendilerini TKP olarak lanse eden legal partinin ordu
şakşakçılığı yaparak ve Kürt sorununda sosyal şovenist bir çizgide durarak ve
parlamentarizmi kutsayarak Yakup Demir’lerin, İ.Bilen’lerin, Haydar Kutlu’ların
reformist-revizyonist TKP’sinin ardılları olduklarını gösteriyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">50 yıllık oportünist-revizyonist-reformist çemberi
1972'de Kaypakkaya önderliğinde, Mustafa Suphi TKP'nin mirası üzerine kurulan
TKP/ML Hareketi vardı.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Ne ki o günden bu yana hala ülkemiz proletaryası henüz
kendi öz partisini yaratamadı. Kendisini işçi sınıfının öncü partisi olarak
ilan edenlerin sınıfla sağlıklı ve güçlü bağları olduğu bile söylenemez. Sınıf
ayrı yolda komünist hareket hala ayrı yolda yürümeye devam
ediyor. Bu görev bugün bütün ivedilikle İnşacı komünistlerin önünde
durmaktadır. Komünistlerin bugünkü ana görevi proletaryanın komünist partisini
yeniden kurmaktır. Bunun için komünistler olarak proletarya hareketi ile
bilimsel sosyalizmin birleşmesi, programın pratiğe sürülmesi ve çizgiye uygun
öncü ve militan kadroların yaratılması ve işçi sınıfını en mücadeleci ve
militan ögelerinin komünist hareketin etrafında birleştirilmesi gerekiyor. Bu
devrimci görevleri yerine getirerek ancak Mustafa Suphi’nin Mustafa Suphi
önderliğindeki TKP’nin komünist çizgisinde yürümüş ve onun partili mücadele
ruhunu bayraklaştırmış oluruz.</p></span><p></p>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-11315031721817552342021-08-28T03:17:00.003-07:002021-11-06T14:53:31.287-07:00Kemal Yazar yoldaş: Örgüt ve kadrolaşmak <p style="text-align: right;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: right;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinBLpFT2BhEyzxFoz7tgmeE6yDF22miPaj1lkXuFCL_jyRjQGf1D05-Tk51FqgB0tNY1DL2CaOrBt8NidE9_rt0fJ-4idxqX8QgXN4zk7Ct9otWxuGSqZh3eGaT99oIm1yNZhEtjVRxOzf/s833/kemal+yazar.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="833" data-original-width="591" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinBLpFT2BhEyzxFoz7tgmeE6yDF22miPaj1lkXuFCL_jyRjQGf1D05-Tk51FqgB0tNY1DL2CaOrBt8NidE9_rt0fJ-4idxqX8QgXN4zk7Ct9otWxuGSqZh3eGaT99oIm1yNZhEtjVRxOzf/w142-h200/kemal+yazar.jpg" width="142" /></a></div><i>"Doğru
devrimci çizgi belirlendikten sonra, bizzat devrimci çizginin geleceğini,
başarı ya da başarısızlığını örgütsel çalışma (kadrolar) belirler."
<b>(Stalin)</b></i><p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Devrimci mücadelenin en temel ve en basit gerçeği, bu
mücadelenin insanlar tarafından ve insanlar için yürütüldüğü gerçeğidir.
Proletaryanın sınıf mücadelesi de, proletarya tarafından, kendisi ve tüm
insanlık için yürütülen bir mücadele olduğu herkes tarafından bilinir. Doğal
olarak, bu temel gerçek devrimci mücadelede insan unsurunun belirleyici
olduğunu gösterir. Devrimci politik-askeri bir faaliyette insan, aynı zamanda,
örgütlüdür. Bu nedenle, bu faaliyete örgütlü olarak katılan insanlar,
"kadrolar", olarak tanımlanır. Ve doğru devrimci çizginin başarı ya
da başarısızlığını, zafer ya da yenilgiyi bu insanlar, yani kadrolar belirler.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Proletarya partisi, Marksist-Leninist ilkeler üzerinde
kurulmuş, belirlenmiş bir politik çizgiye sahip maddi bir örgüt birliğidir. Bir
başka deyişle, proletarya partisi, "irade, eylem ve disiplin birliği"
temelinde faaliyet gösteren kadroların maddi örgütlenmesidir. Aynı şekilde,
komünist örgütün kolektif iradesiyle belirlenmiş bir politik çizgiye sahip
maddi bir örgüt birliğidir ve proletarya partisinin önderliğinde faaliyet yürütür.
Her iki durumda da, kadrolar sorunu, aynı zamanda, politik çizginin ve
örgütlenmenin varlığı ve faaliyeti sorunu demektir.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Burada proletarya partisinin örgüt anlayışına, yani
Leninist parti anlayışına girmeyeceğiz. Ancak Leninist parti anlayışına yönelik
her türden saldırı ve tahrifat ortamında şunu bir kez daha vurgulamakta yarar
vardır: Dünyayı farklı yorumlayanların dünyayı değiştirme tarzları da farklı
olacaktır. Aynı şekilde dünyayı değiştirmek için yola çıkanlar ile değişmez
denilen bir dünyada yaşamını sürdürenlerin dünyayı yorumlayışları da farklıdır.
Sözün özü, aynılar aynı yerde ve ayrılar ayrı yerde bulunurlar. Bu farklılık,
tek tek bireylerin niteliğini belirlediği gibi, bunların varlık sorununu da
belirler. "Kadro", belirlenmiş doğru devrimci çizgiye bağlı, bu
çizginin bilincinde bulunan, bu çizginin yürütülmesinde yer alan, bu yer
alışının tarihselliğinin bilincine sahip ve bu bağlamda örgütlü, kolektif bir
devrimci faaliyet içindeki Kemal yazar yoldaş gibi bireydir.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Örgüt anlayışı ve çalışma tarzının devrim teorisinden
çıktığını hemen herkes bilir. Farklı devrim anlayışlarına sahip
örgütlenmelerin, örgüt anlayışı ve çalışma tarzı farklıdır ve bu farklılık
kadroların niteliğinde de kendisini dışa vurur.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Ancak doğru bir devrim teorisine sahip olmak tek başına
belirleyici değildir. Doğru devrim teorisi pratiğe uygulanmadığı sürece, kağıt
üzerinde kalmaya mahkumdur. Bunun anlamı, devrim teorisine uygun bir pratik
faaliyetin zorunlu olduğudur. Bu pratik faaliyet, kaçınılmaz olarak, aynı
devrim anlayışına sahip başladığı işi sonuna kadar götüren, enegel tanımayan,
var olanla yetinmeyen tüm enerjisini kavgaya katan Kemal yoldaş gibi kadroların
ortak, birleşik ve kolektif faaliyeti olmak durumundadır ve bu da örgütlü
mücadele kavrayışını ifade eder. Kısacası, doğru devrimci çizginin, şu ya da bu
biçimde değil, bu çizgiye uygun örgüt anlayışı ile pratiğe geçirilmesi
olmazsa-olmaz koşuldur.</p>
<p class="MsoNoSpacing">İşte bu temel gerçekler, doğrudan politik-örgütsel
faaliyeti kapsar ve bu faaliyette bulunanların, yani kadroların, politik
eğitiminden, görev yapış tarzlarına kadar her alanı içerir.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Doğru bir örgütlenme anlayışına ve doğru bir çalışma
tarzına sahip olmak, aynı zamanda, kadroların bunlara göre biçimlendirilmiş
olmasını gerektirir. Bir örgütün, kendi anlayışına uygun kadrolara sahip
olmadığı sürece, devrim mücadelesini kendi anlayışına uygun olarak
sürdürebilmesi olanaksızdır.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Sözün özü, devrimci mücadelede, örgüt ile kadrolar bir
bütündür. Bunlar arasındaki organik bağın, isterse soyut planda olsun
kopartılması, devrimci mücadelenin örgütlü tarzda yürütülme zorunluluğu
karşısında önemli sorunlar yaratacaktır. Bu yüzden günümüzün en temel
sorunlarından birisi de, devrimci örgüt ile kadro ilişkisinin, teorik ve pratik
olarak, organik bütünlüğünün kavranması gerekiyor. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Kadrolar, devrimci örgütsel faaliyetin ve devrimci
mücadelenin zincirlerinin birer halkasıdırlar. Kim ki, devrimci unsurların bu
organik bütünlüğe yönelik bilinçlerini muğlaklaştırır ve bozarsa, o kişi
örgütsüzlüğün propagandasını yapıyor demektir, kitlelerde "güçlü olanın
yanında yer alma", biatcı yaklaşımlar, sürü kültüründen uzak kalamama
yargısı oluşturuyor demektir. Aynı şekilde, kadrolarda "güç olana kadar
fazla çaba göstermeme" zihniyeti doğurarak, örgütlü mücadele bilincini ve pratiğini
engelliyor demektir. Maddi ve teknik olarak güçlü düşmana karşı, yani
emperyalizme ve faşizme karşı politik ve moral üstünlük sağlamak için,
herşeyden önce, devrimciler öncelikle kendilerine şunu sormalıdırlar: Ben
devrim için, örgüt için, halk için ne yaptım ve ne yapabilirim? Bu
sorulmaksızın doğru bir çizgide devrimci mücadelenin sürdürülmesi, sanıldığı
kadar kolay olmayacaktır.</p>
<p class="MsoNoSpacing">Kemal yoldaş bu soruyu kendisine sordu ve yanıtı her şey
devrim ve emekçilerin özgürlüğü için savaş dedi. Bizde, hain bir pusuda
katledilen Kemal Yazar yoldaşın inatçı ve ısrarlı devrimci savaşımının iz
sürücüsü olmaya devam edeceğiz. <o:p></o:p></p>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-8410076130724621162021-05-18T06:42:00.011-07:002021-05-22T03:15:21.587-07:00Gün Zileli İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilmesinde faşist savcı Yaşar Değerli’nin “Jiletle bileğini keserek intihar etti” yalanına sarılıyor<strong><span style="border: 1pt none windowtext; color: #333333; padding: 0cm;"><span style="font-family: inherit;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHVgguFIJaWbPudGxL4U6nH9jW7FFIPmB0ddkJa5HQFO-MDyjM5j5-BhnvDld2dQD_lEwKD08j5_ewaRijGPgt3CmWhJ-K-FK-AMue6NPhHd00mxC7dB5z7PT6OaHt8c8GmqdVM2-dw-Z0/s1600/kaypakkaya+.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHVgguFIJaWbPudGxL4U6nH9jW7FFIPmB0ddkJa5HQFO-MDyjM5j5-BhnvDld2dQD_lEwKD08j5_ewaRijGPgt3CmWhJ-K-FK-AMue6NPhHd00mxC7dB5z7PT6OaHt8c8GmqdVM2-dw-Z0/w400-h225/kaypakkaya+.png" width="400" /></a></div></span></span></strong><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Giriş:</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Bilindiği üzere Gün Zileli 88’ yılına kadar PDA-Aydınlık hareketinin MK’si üyelerinden birisiydi. Kendi deyimiyle Aydınlık-PDA hareketinin 5 kişilik ilk kurucu üyelerinden biriydi. Haliyle PDA-Aydınlık hareketinin belirlenen politikalarında ve izlenen –örgütsel-pratik çalışmalarında söz sahibi olanların hatta diğer MK üyeleri içinde Doğru Perinçek’in daha fazla güvenini kazanması ve evet efendimci olması nedeniyle öne çıkmış ve uzun yıllar söz sahibi olan kişilerin başında gelmiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli Aydınlık-PDA saflarında başlayan iç tartışmalar 88’de ayrılıkla sonuçlanıp, 1989 yılında Sovyetler Birliği ve ardında Doğru Avrupa revizyonist iktidarlarının çözülmesinde etkisiyle derinleşerek süren devrim ve sosyalizm düşmanlığını açıktan Marks-Engels-Lenin ve Stalini toptan hedef tahtasına oturtan ray değişimiyle anarşizmde karar kılacak başka bir hatta M-L saldırıya devam etmiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Bir dönemler T.C devletinin koruyucu ve kolaycılığına soyunarak, devrimci ve sosyalistlere yönelik ihbar furyası ve karapropoganda çalışmasının başını çeken, sağ oportünist 3.dünyacı sınıf işbirlikçiliğinin kararlı savunucusu sağ Mao’culuğu geminin bordosun da denize atan, Gün Zileli, ne yazık ki içine kaçmış olan PDA-Aydınlık’ın yalan, tahrifat ve şüphe yayma alışkanlıklarından vaz geçmiş değil.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Nitekim Gün Zile’li Aydınlıkta aldığı hem öyle hem böyle, hem çok olumlu hem de aslında hiçte iyi değil şüpheci yaklaşımlarıyla şüphe yayıcı devrimci değerlere, devrimci ve sosyalist önderlere yönelik kara çalma ve gerçekleri ters yüz etme, burjuvazinin karargahında alınmış kirli silahlarla mücadele etmekten geri kalmıyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli her ne kadar “ Yarılma ve Havariler “ adlı anı romanlarında geçmişine dair birşeyler söylemeye çalışsa da, aslında PDA-Aydınlık hareketinin bir çok konudaki anlayışlarından koparak hatalı tutumunu köklü olarak terk etmiş değil. Bunu Gün Zile’nin devrimci ve komünist hareketin tarihi ve politik gelişmelere dair yapmış olduğu değerlendirme ve analizlerinde görmek mümkündür. Gün Zileli her ne kadar PD-Aydınlık revizyonizmden yıllar öncesinden kopup çizgi değiştirerek anarşizmde konaklamış olsada içine kaçmış Aydınlık anlayışlarında tüm den kurtulmakta zorluk yaşıyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Kuruluşundan ayrıldığı 1988 dek PDA-Aydınlık çizgisinde sorumluların başında gelen Gün Zileli, Aydınlıktan kopup anarşizme yelken açmasına karşın devrimci harekete ve devrimci hareketin öncü kadrolarına yönelik hem nalına hem mıhına vurmaya devam ediyor. Keza Zile’linin bu Aydınlıkçı yaklaşımlarını devam ettirmesini, gerek İbrahim Kaypakkaya ve gerekse de Garbis Altınoğlu’na dair yalan-yanlış ve burjuvazinin faşist işkencecilerin iddialarına dayanan değerlendirmelerinde görmek mümkündür.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Kaypakkaya Yoldaşın Yakalanması ve Diyarbakırda İşkenceye Alınması ve Katledilmesi</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Bilindiği üzere İbrahim Kaypakkaya yoldaş 29 Ocak 1973 yılında Mirik Mezrasında bir öğretmenin ihbarı sonucu yakalandı. Sorguya alınıp örgüt hakkında istedikleri sonucu bir an önce almak amacıyla işkenceciler Kaypakkaya yoldaşı yaralı olduğu halde, Diyarbakıra götürüldü. Önce Askeri hastanede yaralarının iyileşerek bir an önce işkenceye alınması hazırlığı yapıldı. Kaypakkaya yoldaş 3.5 ay süren en ağır işkencelerin ardında istediklerini alamadıklarında ve düşünceleri çok tehlikeli bulunduğu için, MİT ve Sıkıyönetim komutanlığının kararıyla, 18 Mayıs 1973 yılında ağır işkencelerin ardında kurşuna dizilerek katledildi.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İşkenceci cellatlar, Kaypakkaya yoldaşın katledilmesine bir kılıf bulmaları gerekiyordu. Bulunan kılıf burjuvazinin çok sıklıkla başvurduğu, “ işkenceye dayanamayarak intihar ettiği “ yalanıydı. İşkenceciler Kaypakkaya yoldaşı, 16 Mayıs 1973 yılında Diyarbakır zindanında kaldığı hücrede alınarak bilinmeyen başka bir işkence merkezine-büyük ihtimalle MİT işkencehanesine – götürüldü . Burada 2 gün ağır işkencelere maruz kalan Kaypakkaya yoldaş, konuşmadığı için 18 Mayıs 1973 yılında kurşunlanarak katledildi.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledildiğini gizlemek amacıyla 7.Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanı Şükrü Olcay’apar topar bir senaryo yazar yazdığı “Bilgi için: a) Genel Kurmay Başkanlığına, b) K.K.K.’na, c) 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’na dağıtımı” notuyla, “çok gizli” ibareli 31 Mayıs 1973 tarih ve İSTH: 7130-2133-73 sayılı “Mesaj Formu”nda, İK’nin “sol bileğini jiletle keserek intihar ettiğini” söylüyor. Bu Mesaj Formu şöyledir:[21]</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">“(…)</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">4 – Türkiye Komünist Partisi (M-L.) örgüt faaliyetlerini yöneten ve sorumlu bir şahıs olduğu EK-1 ve EK-2’de sunulan MİT dökümanlarıyla teyit edilen anarşist İbrahim KAYPAKKAYA, alacağı cezayı asgari ve azami olarak tahmin etmiş, onun kendi üzerinde bıraktığı etkiden kurtulamayarak morâl çöküntüsü halindeyken 17 Mayıs 1973 günü sabaha karşı sol bileğini jiletle keserek intihar etmiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">5 – Komutanlıkça verilen emir üzerine Askeri savcılıkça olaya el konulmuş, anarşistin 17 MAYIS 1973 günü ölü olduğu tespit edilmiş ve EK-3’de ölü muayene tutanağı tanzim edilerek Askeri Hastaneye otopsi yapılmak üzere getirilmiştir. 18 MAYIS günü Askeri Hastanede yapılan otopsi sonucu hekimler heyetince intihar etmiş olduğu kanaati hasıl olmuş ve EK-4’de sunulan otopsi tutanağı tanzim edilmiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">6 – Olay ilgi (c) mesajda ANKARA Sıkıyönetim Komutanlığı’na intikal ettirilmiştir. 21 MAYIS 1973 günü, ceset, Diyarbakır’a gelmiş babasıyla birlikte MİT yetkililerinin refakatinde T.H.Y. uçağı ile ANKARA’ya götürülmüştür. Cenazenin daha sonra Çorum’a götürülerek orada defnedildiği ve defin yerinde gerekli güvenlik tedbirlerinin alındı MİT ilgililerinden öğrenilmiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Bilgilerinize arz ederim.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">(imza)</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Şükrü Olcay</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Korgeneral 7. Kolordu ve Sıkıyönetim Komutanı”.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Sıkıyönetim komutanı Şükrü Olcay ve Savcı Yaşar Değerli bölgedeki operasyonları ve aynı zamanda gözaltına alınan devrimci ve Kürt yurtseverlerini işkencede sorgulayan ekibin başındaki işkenceci cellatlardır. Nitekim İbrahim Kaypakkaya yoldaşın akibetini soran devrimci ve yoldaşlara Yaşar Değerlinin verdiği yanıt, sıkıyönetim Komutanı Şükrü Olcay’ın açıklamalarıyla uyum içindedir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Değerli, Temmuz 1973 yılında Aslan Kılıçla geçen diyaloğunda aynen şunları söylüyor:</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">A. KILIÇ: «İbrahim’i işkence ile öldürdünüz, ona söyletemediğiniz şeyleri benden mi almak istiyorsunuz?»</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Y. DEĞERLİ: «İbrahim’i biz öldürmedik; tokyosuna koyduğu jiletle bileklerini keserek intihar etti. Hem sen bu haberi nerden duydun?»</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Aslında Yaşar Değerli Diyarbakır da THKO davasında tutuklu Mustafa Karadağı ve Onu tehdit eder. M.Karadağ o dönemde yaşadıklarını A.Kılıçla karşılaştığında şöyle aktarır:</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">“M. KARADAĞ: «Ben de İbrahim’i ve ölüsünü görmedim. Haberi Diyarbakır askerî savcılığı ve erlerden duydum. Ayrıca MİT’te beni sorguya çeken ismini bilmediğim saçları dökük ve yüzbaşı rütbesinde bir hakim subay sorguya başlarken «daha geçen hafta burada konuşmayan birini gömdük. Aynı yolu tutarsan senin de akıbetinin bu olacağından şüphe etmemen için bu şahsın adını da sana söyleyeyim: Bu kişi İbrahim KAYPAKKAYA’dır ve tanırsın da. Şimdi adam gibi konuş» dedi.[»]</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Aslında M.Karadağın tarif ettiği kişi Yaşar Değerli’nin kendisidir. Kendisi, 12 Mart döneminde Diyarbakır’dan Ankara’ya-İstanbul’a dek hemen her yerde devrimci ve komünistlere yönelik işkencelerin başında yer alan ve bizzat işkencelere katılan faşist bir cellattır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Bütün bu gerçekler bize, Diyarbakır da işkencecilerin İbrahim Kaypakkaya yoldaşı işkencede katlederek durumu gizlemek için; “ tokyosunun içine gizlediği jiletle bileğini keserek intihar etti” iddiasının tümüyle yalan ve gerçek dışı olduğunu, açıklamaların ise katliamcı yüzlerini gizlemeyi amaçladıklarını gösteriyor. Devlet her zaman yaptığınıi Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilmesinde de yaparak, politik cinayetlere intihar süsü vererek işin içinde kolayca sıyrılmaya yolunu tutmuştur.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İşkencecilerin Kaypakkaya yoldaşın ” işkencede bileklerini keserek intihar ettiği ” savlarının yalan olduğu İstanbul da başlayan TKP-ML Hareketi davasında kısa zamanda açığa çıkarılmıştır. Kaypakkaya yoldaşı yakınen tanıyan yoldaşları sıkıyönetim mahkemesinde davanın başlamasının daha ilk günü Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki akibetini sormuşlar ve olayın açığa çıkarılması için suç duyurusunda bulunmuşlardır. Mahkeme heyeti Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledildiğinin açığa çıkmasını engellemek bakımından,” bu sorunu aydınlatmanın mahkemenin görevi olmadığını” ileri sürerek davanın bir numaralı sanığına Diyarbakırda neler yapılarak katlediliğine dair gerçeklerin açığa çıkmasını önlenmeye çalışmıştır. Neki Kaypakkaya yoldaşın dava yoldaşları Kaypakkaya’nın yoldaşın akibetini açığa çıkmadan ifade vermeyeceklerini dillendirmişlerdir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Nitekim TKP-ML Hareketi dava tutsaklarının yargılandıkları İstanbul Sıkıyönetim mahkemesine vermiş oldukları somut delilerle desteklenmiş olan dilekçede, Kaypakkaya yoldaşın işkencede nasıl katledildiği dile getirilmiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Aynı zamanda Kaypakkaya yoldaşın Yaşar Değerli ve Şükrü Olcay’ın iddia ettikleri gibi intihar etmediği ve işkencede katledildiği, katliamcı başının Savcı Yaşar Değerli olduğu Kaypakkaya yoldaşı yakınen tanıyan yoldaşları ile Diyarbakır işkencehanelerin de aynı ortamda yer alan devrimcilerin ve adli tutsakların açıklamalarında açığa konmuştur.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Çünkü İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş, 29 Ocak 1973 yılında yaralı olarak yakalandıktan sonra hastane de yaralı haliyle zincire vurulmuş ve hücrede sıkıca kontrol altında tutulmuştur. Hastane den sonra da işkence için hücreye konulduğu süreçte, hücresinde, demir aksamlı hiçbir aletin, kemer ve ip kabilinden hiçbir şeyin yanında bulundurulmadığı ve tedbir mahiyetinde olarak aynı binada ve birkaç metre ötedeki tuvalete dahi götürülmediği ve hücresinde tuvalet ihtiyacını giderdiği ve sürekli olarak nöbetçilerce arama-taramanın yapıldığı bir yerde jilet bulmak, tokyoya gizlemek ve sorgulanmak amaçlı götürüldüğü MİT yada sıkıyönetim binasına jileti götürmek ve sürekli işkence altında tutulan birisinin intihar edeceği senaryosunu çizmek ancak Savcı Yaşar Değerli ve Sıkıyönetim Komutanı Şükrü Olcay gibi devrim ve komünizm düşmanlarının uydurabileceği bir senaryodur. Bu aynı senaryoya işkenceciler “ ağır ceza alma olasılığı yüksek olması nedeniyle moral çöküntüsü içinde olması nedeniyle intihar etti” yalanını eklemişlerdir. Neki Kaypakkaya yoldaşın işkence altında intihar ettiği senaryosu kısa zaman içinde faşist işkencecilerin elinde patlamıştır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">İbrahim Kaypakkaya Yoldaşın işkencede İntihar Ettiği Yalanı ve Gerçekler</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Elbette işkenceci cellatlar kendilerini temize çıkarmak ve devleti töhmet altında bırakmamak adına, Kaypakkaya yoldaşı işkence de katlettiklerini kabul etmeyerek ve siyasi cinayetlerine başka yalanlar ekleyerek, olayın üzerini kapatmaya çalışmışlardır. Bunu bizzat devletin temsilcilerinin yapması bir yerde çok anormalde değildir. Ama Kaypakkaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanlerin de susma hakkını kullandığı ve düşünceleri devletçe oldukça tehlikeli bulunduğu için olarak görüldüğü için, faşist devlet tarafından işkencede katledildiği bilinmesine karşın Gün Zile’nin tüm bu yaşananlarda hiç haberi yokmuş gibi davranarak, araştırma inceleme yapma gereği duymadan Kaypakkaya yoldaş hakkında kulaktan dolma bilgilerle faşistlerin iddialarına sarılması aslında hala Kaypakkaya yoldaşın karşısında eziklikten kurtulamadığını ve gerçekleri olduğu gibi teslim etmede sorunlu olmaya devam ettiğini gösterir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli, eğer Kaypakkaya yoldaşın devrimci önderliği ve politik çözümlemelerde bir çok değerlendirmelerinin haklı çıktığını teslim etmesine rağmen, tüm bunları unutarak, Kaypakkaya yoldaşın “ işkencede intihar ettiği ” savına gözü kapalı sarılıyorsa, devrimci dürüstlükte ve gerçeklerin savunucusu olmakta hiçte nasibini almadığını ve başkaları hakkında ettiği büyük lafların altının boş olduğunu açığa seriyor. Sanırız hem ideolojik-politik olarak uzun yıllar Aydınlık-PDA revizyonizminin halk ve devrim düşmanı görüşlerin etkisi ve hem de anarşist olduktan sonrada içine kaçmış olan Aydınlık düşüncelerinin etkisinden kurtulamadığından dolayı Gün Zileli, Kaypakkaya yoldaşın katledilmesinde gerçekleri görmeyen ve işkencecilerin yalanlarına inanan bir konumda kurtulamayarak geçmiş, 1972 ayrılık sürecindeki Aydınlık-PDA önderliğinin gerici değerlendirme ve yaklaşımlarının inceltilmiş haliyle devam ettiğini gösteriyor. </p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zile’linin İ.Kaypakkaya yoldaşı dair önyargıcı ve revizyonist başka değerlendirmelerinde devam ettiğini görüyoruz. Peki Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki tutumuyla ilgili ne diyor Gün Zileli.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">“GZ: İbrahim Kaypakkaya, bildiğim kadarıyla, işkence yapılmasına izin vermeden, tokyosunun tabanına sakladığı bir jiletle bileklerini keserek intihar etti. Zaten yakalanmadan önce kaçarken karda donduğundan ayak parmaklarını kesmişlerdi. Hastaneden işkencehaneye nakledilir nakledilmez bu eylemi gerçekleştirdi ve hayatına son verdi. Bence işkencede direnmek kadar kahramanca bir eylemdi.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Garbis’in işkencedeki direnişi zaten biliniyor. Benim ilaveten söyleyecek sözüm yok. Hayranlık uyandıracak bir direniş olduğu çok açık.”( 22 Ekim 2019 tarihinde Ulaş Boz’un http://Vengma.net’te, Gün Zileli ile işkence konusundaki röportajında)</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Yukarıda aktarmış olduğumuz Gün Zile’linin görüşlerinin hemen hepsi de gerçek dışı ve burjuvazinin cephaneliğinden alınarak aktarılmış ve hiç bir biçimde doğru olmayan görüşlerdir. Kaypakkaya yoldaşa methiyeler dizeyim derken aslında tam tersini yapıyor. Bir kere İbrahim Kaypakkaya yoldaş faşist işkencecilerin ve Gün Zile’linin iddia ettiği gibi, “ kendisine işkence yapılmasına izin vermeden tokyosunun tabanına saklamış olduğu sakladığı bir jiletle bileklerini keserek intihar “ etmemiştir. Bu külliyen kuyruklu bir yalandır ve bilerek yada bilmeyerek Kaypakkaya ya yoldaşın işkencede kızıl direnişine gölge düşürmektir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Olayın gerçeği ne kadar devletçe gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, Kaypakkaya yoldaş işkence de konuşmadığı için savcı, MİT ve Sıkıyönetim komutanlığı yani faşist T.C devletince katledilmiş komünist bir önderdir. Yine Gün Zile’li Kaypakkaya yoldaşın nasıl yakalanıp, 3.5 ay en ağır işkencelerin ardından hunharca Diyarbakırda katledildiğine dair her hangi bir araştırma-sorgulama içinde olmadan, sağdan soldan duymuş olduğu yarım yamalak, esas olarakta düşmanın bilgilerini veri alarak bir değerlendirme yapıyor. Gün Zileli, Kaypakkaya yoldaşın yakalanışı ve uzun süre işkenceye alınışına dair az çok bilgi edinerek birşeyler yazmış olsaydı, “ hastaneden işkencehaneye nakledilir nakledilmez bu eylemi gerçekleştirdi ve hayatına son verdi “ palavrasını atmazdı. Bilindiği üzere Kaypakkaya yoldaş 21 Nisan 1973 yılında hastanede işkencehaneye getiriliyor. Yaklaşık bir aylık işkence sürecinin ardından yani 18 Mayıs 1973 yılında katledilir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Demek ki Gün Zile’nin işkencehane’ye getirilir getirilmez Kaypakkaya yoldaşın “intihar” yolunu tuttuğu savı tümüyle hayal mahsulü ve gerçek dışıdır. Kaypakkaya yoldaşın yakalanışı ve 3.5 ay süren işkencenin ardında katledilmiş olmasını unutmak, sanırız yıllardır devrimci ve komünist harekete karşı şüphe yayan ve düşmanlıkla bezenmiş Aydınlık-PDA anlayışından kurtulamadığını ele veriyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zilelinin Kaypakkaya Yoldaşın Katledilmesi Konusunda Bilmeden Konuşuyor</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Üstelik Gün Zileli bilmediği sorunlarda biliyormuş gibi yüksek perdeden konuşuyor. Bilmeden ön yargı içinde konuşması, Onun geçmişine dair yaptığı özeleştirinin hiçte tutarlı ve inandırıcı olmadığını ortaya koyuyor. Çünkü Gün Zileli Kaypakkaya yoldaşın işkencede nasıl bir direniş çizgisi izlediğini ve düşmanı ininde nasıl “ser verip sır vermeyen” tutumuyla yenmiş olduğunu anlamış ve bilince çıkarmış değil. Gün Zile’linin, Kaypakkaya yoldaşın 3.5 ay işkencenin her türlüsüne nasıl olurda direnir tutumuna pek aklı ermiyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Daha da önemlisi Gün Zileli , Aydınlık-PDA önderlerinin hemen hepsinin işkencede bülbül kesilmeleri nedeniyle, Kaypakkaya yoldaşın hem işkencede direnişi ve hem de tabular yıkarak önaçıcı önder olmasını bir yere koyamıyor. Keza, “intiharı işkencede direnmek kadar” önemli görüp kutsaması ve bunu Kaypakkaya yoldaşa yüklemeye çalışması Gün Zile’linin Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki soylu direnişine gölge düşürme çabası içinde olduğunu açığa seriyor. Haliyle Gün Zileli, Kaypakkaya yoldaş hakkında hiçte doğru konuşmuyor. Çünkü, Kaypakkaya yoldaşın işkencede kurtulmak yada işkence yapılmasına izin vermemek adına “intihar yolunu” seçtiğini söylemek Kaypakkaya yoldaşı tanımadan ve işkencedeki direnişini görmeden konuşmak demektir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Çünkü yaraları hızla iyileşmiş ve savunma için hazırlıklara başlamış, karşılaştığı kişilere devrimci coşku ve moral taşıyan Kaypakkaya yoldaşın, “intihar etmesini “ gerektiren her hangi özel bir gelişme söz konusu değildir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Nitekim artık sorgu sürecinin bittiğini düşünen Kaypakkaya yoldaş hızla mahkemede yapacağı savunma hazırlıklarına odaklanır. Ve Kaypakkaya yoldaş zaman geçirmeden 9 Mayısta babasına mektup yazarak, artık ziyarete gelebileceğini ve gelirken bir kaç eşya getirmesini istiyor. Bu süreçte aynı davada yargılanan bir kaç kişiyle karşılaşır, zaten fırsatı değerlendiren Kaypakkaya yoldaş askeri hastanede dışarıdaki yoldaşlarına haber ulaştırmak ister. Hastanede bir asker vasıtasıyla “yoldaşlara diye” dışarıya bir not iletmeye çalışır. Bu notta “mücadeleyi kaldığımız yerde daha bir kararlılık ve ısrarla silahlı mücadeleyi devam ettirmeliyiz “ görüşünü dillendirir. Bu notta bile Kaypakkaya yoldaşın işkence altında nasıl devrimci bir ruh halini içinde olduğunu gösterir. Kaypakkaya yoldaşın kapısında nöbet tutan subay aynı davada yargılanan bir kaç kişiyle görüşmesine göz yumar. Hücreleri karşılıklı olan birkaç adli tutsakla karşılıklı sohbet yapar. Kaypakkaya yoldaşla sohbet edenlerin tümününde kanısı yoldaşın moralinin yüksek ve neşeli olduğu, bu durumun etrafında tutsaklara moral taşıdığıdır ve yani Kaypakkaya yoldaşın işkencehane de moral oldukça yüksek ve kendi özgücüne sağlamca güven içindedir. Yani işkenceci katillerin iddia ettikleri gibi, “ çok ceza alacağım, idam edileceğim vb. kaygısı söz konusu değildir Kaypakkaya yoldaşta.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İşte 18 Mayıs 1973 yılında 3.5 ay en ağır işkenceler sonucu Diyarbakır işkencehanelerin de konuşmadığı ve düşünceleri devletçe oldukça tehlikeli bulunduğu için, MİT ve Sıkıyönetim komutanlığınca katledilmesine karar verilen İbrahim Kaypakkaya yoldaş, 16 Mayıs 1973 yılında hücresinden alınarak sivil bir taksiyle başka bir işkence merkezine götürülerek işkenceye burada devam edilir. Kaypakkaya yoldaşın işkencede “ser verip sır vermeme direniş tutumunun burada da devam etmesinin ardında, devlet için çok büyük tehlike arz eden çıbanın başının katledilmesine karar verilir. Başında savcı Yaşar Değer’linin bulunduğu işkenceci bir grupça, ağır işkencelerin ardından 1973 yılının, 17 Mayısı 18 Mayısa bağlayan gecesinde kurşunlanarak katledilir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Faşist diktatörlük, Kaypakkaya yoldaşı yaralı yakaladığında parçalanmış ayakkabısıyla zorla Mirik mezrasından Gökçe Karakoluna kadar beş saat yürütülerek, Tunceli Merkez Karakoluna getirilir. Bu zoraki kar ve buzlu su içinde yürütülen İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın ayakları buz tutar. Herhangi bir tedavi yapılmadan ve önlem alınmadan Kaypakkaya yoldaş biran önce işkenceye alıp, sonuç almak için Diyarbakır da askeri hastaneye götürülür. Kar ve buzlu suda yürütülmesi nedeniyle donmuş olan ayak parmaklarının bazıları kesilir, işkence yapmak için yaraların iyileşmesi için tedavi süreci başlar.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">21 Nisan 1973 yılına kadar askeri hastanede tutulan Kaypakkaya yoldaş bugünden sonrası Diyarbakır zindanına getirilir ve tek kişilik bir hücrede diğer tutsaklardan tecrit halde bir ranzaya zincire bağlanmış olarak tutulur. Askeri hastanede tutulduğu dönemde, işkenceler ve tehditler birbirini kovalar. Yani Gün Zile’linin işkenceci cellatların iddialarını alıp gerçekmiş sahiplenmesi , ve “tokyo içindeki jiletle bileğinin keserek intihar ettiği” savını öne sürmesi , tümüyle yalan ve aynı zamanda Kaypakkaya yoldaşa yönelik açıktan bir iftiranın devamıdır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Tek kişilik hücresinde prangaya vurulmuş ve sürekli olarak denetim altında tutulan ve başka kimselerle görüşmesi yasaklanmış, tecritte tutulan birisinin, jilet elde edip tokyoya gizleyip intihar etmesine inanmak bir yerde katırın doğurmasına inanmamak gibi bir olaydır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Demek ki Gün Zile’li Kaypakkaya yoldaşın işkenceci cellatların işkencede jiletle intihar ettiğini iddiasını doğru olarak kabul edip, bu sava sarılmasıyla uzun yılların ardında hala Kaypakkaya düşmanlığında vazgeçmediğini ve Aydınlık zihniyetini sürdürdüğünü gösteriyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli, Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki tutumu üzerine konuşmadan önce, birazcık araştırma gereği duymuş olsaydı, hiçte işkenceci cellatlarla aynı konuma düşmüş olmazdı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Sıkıyönetim Mahkemesinde Yargılanan Devrimci Tutsaklar Kaypakkaya Yoldaşın işkencede Katledildiğini Açığa çıkarttılar</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">TKP-ML Hareketi davası devam ederken Kaypakkaya yoldaşın, dava arkadaşlarının açıklamaları Kaypakkaya yoldaşın neden işkencede katledildiğini ve sorumlusunun kimler olduğunu açığa sermiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Nitekim Temmuz 1974 tarihli duruşmasındaki sorgusunda (aynı zamanda Diyarbakır Sıkıyönetimince de sorgulanan) Fatma Erez, mahkeme heyetinin bir sorusuna cevaben şöyle ifade verir:</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">” Duruşmaların başında İbrahim KAYPAKKAYA’nın savcı Yaşar DEĞERLİ tarafından öldürülüp öldürülmediğinin sorulmasına mahkeme heyeti müsaade etmediği için mahkemeye hüviyetimi bildirmedim. Ben Diyarbakır Sıkıyönetimince tutuklandığımda İbrahim KAYPAKKAYA hastanede bulunuyordu. Beni de hastanenin başka bir odasına koymuşlardı. Odalarımız yan yana idi. İbrahim kimseyle görüştürülmüyordu. Yalnız savcı Yaşar DEĞERLİ ve görevliler girebiliyordu. Bir gün savcının İbrahim KAYPAKKAYA’nın odasına geldiğini, İbrahim’in bulunduğu odadan savcının,</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"> ” Seni ben öldüreceğim, ölümün benim elimden olacaktır” diye bağırdığını, İbrahim’in ise ondan daha çok bağırarak ” Ben senden ve büyüklerinden korkmuyorum, ölümden de korkmuyorum” şeklinde cevap verdiğini duydum ”</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Fatma Erez ve İrfan Çelik, Kaypakkaya yoldaşın katledilmesi için Savcı Yaşar Değerlinin başında bulunduğu işkenceci bir ekiple özel toplantılar yaptığı ve “seni ben öldüreceğim “dediği bunun ardında 16 Mayıs 1973 günü sivil kişilerce sorgulanmak amacıyla Kaypakkaya yoldaşın hücresinde alınarak bilinmeyen bir yere götürüldüğü, 18 yada 19 Mayıs’ta askerlerin ağzında Kaypakkaya yoldaşın öldürüldüğü haberinin yayıldığı ve böylece Kaypakkaya yoldaşın neden işkencehane’ye geri getirilmediği açığa çıkar.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">TKP-ML hareketi dava tutsakları Kapakkaya yoldaşın işkencede hunharca katledilmesinin açığa çıkması için ortak dilekçe verirler ve kamuoyu oluşturmaya çalışırlar. Ama bu dilekçelere yanıt verilmez, olayın üzeri kapatılmaya çalışılır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İşte bu dilekçelerden kısa bir bölüm;</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">“ İbrahim’in hastaneden alınıp, Diyarbakır Sıkıyönetim Cezaevi Müdürlüğü sorumluluğunda bulunan hücreler bölümünün üç no’lu hücresinde 21 Nisan 1973 tarihinden 16 Mayıs 1973 tarihine kadar bekletilmesinden ve 16 Mayıs 1973 günü bilinmeyen bir yere götürülmesinden iki gün sonra, askerî savcılığa ifade vermek üzere götürülen çeşitli suçtan gözaltında ve tutuklu bulunan kimselere askerî savcılıkta görevli erler, İbrahim KAYPAKKAYA’yı askerî savcılık binasının üst katında vücudunun kurşun yaralarıyla delik deşik bir durumda ve ölü olarak gördüklerini söylemişlerdir. Bunun üzerine Diyarbakır Sıkıyönetim Cezaevinde bulunan tutuklulardan otuz altısı, bu durumun doğru olup olmadığını öğrenmek, doğru ise bu ölüm olayı hakkında kovuşturma yapılmasını istemek ve İbrahim KAYPAKKAYA’nın öldürüldüğü haberinin, savcılık, MİT (ki aslında bu ikisini ayırt etmek yanlıştır) ve cezaevinde görevli olanlar arasında ayyuka çıkmasına rağmen hiçbir resmî açıklama yapılmamasının nedenini öğrenmek amacıyla aşağıda metnini sunacağımız ortak dilekçeyi yazıp imzalayarak Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı’na vermişlerdir. Diyarbakır Sıkıyönetim Askerî Cezaevinde «29 Mayıs 1973» tarihine ve «1900-73/84» kayıt numarasına kayıtlı bu dilekçe aynen şöyledir:</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Diyarbakır – Siirt illeri Sıkıyönetim Komutanlığı’na</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Diyarbakır</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">1) Tutuklu İbrahim KAYPAKKAYA’nın 16.5.1973 tarihinde hücresinden alınarak MİT’e götürüldüğü ve MİT’te yapılan işkencelerle öldürüldüğü.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">2) Bu cinayet hadisesini Türkiye ve dünya kamuoyuna uyandıracağı tepkiden çekinilerek intihar süsü verilmek istendiği.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">3) Bu cinayete ne kadar intihar süsü verilmek istenirse istensin bunun hiçbir zaman inandırıcı olmayacağı..</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">28.5.1973</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">TKP-ML-TİKKO toplu davası 9 Ekim 1973 yılında başlar. Toplu davanın 2. Mahkemesinde dava tutsakları Kaypakkaya yoldaşın işkencede katlediliğine dair “1. ORDU KOMUTANLIĞI 2. NO’LU ASKERİ MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA” bir dilekçe veriler. Bu dilekçede devrimci tutsaklar şunları dillendir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">ARKADAŞIMIZ İBRAHİM KAYPAKKAYA’NIN ÖLÜMÜ İLE İLGİLİ AÇIKLAMADIR ..</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Ancak şu anda bu davanın savcılık görevini yapan kişi, ikinci kere savcılık sorgusuna çağırdığı bazı arkadaşlara, birbirini tutmayan beyanları ile ve iddianamenin bazı bölümlerinde bir iki cümle ile, İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın tutuklu iken intihar ettiğini belirtmiştir. Ne var ki, gerek Diyarbakır’da bu davanın savcılık makamını işgal eden kişi tarafından cezaevinde ve MİT’te sorguya çekilen ve bir kısmı halen burada sanık olan kişilerin cezaevinde ve MİT’te karşılaştıkları olaylar, gerek savcı Yaşar DEĞERLİ’nin İstanbul’da ikinci kere sorguya çektiği arkadaşlarla aralarında geçen konuşmalar ve gerekse iddia makamını işgal eden bu kişinin görevi sırasında hakim sınıflara en büyük sadakatini gösteren aşırı gayretkeşlikleri, İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">I – Kendisinin intihar etmediğini, öldürüldüğünü</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">II – Öldürme olayının askerî savcı Yaşar DEĞERLİ’nin başında bulunduğu bir ekip tarafından önce işkence edilerek sonra da kurşunlanarak yerine getirildiğini ortaya çıkarmıştır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">6. Kasım. 1973”</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Yine tüm bu dilekçelere ve bazı milletvekillerinin çağrısına karşın Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilmesine dair devletin yanıtı sessiz kalmak yada unutturmak olur. Ama dava tutsakları olayın açığa çıkarılması için olayı güncel tutmaya ve mahkemeyi zorlamaya devam eder. 6 kasım 1974 yılında verilen toplu dilekçede gerekenler birkez daha ortaya konarak Kaypakkaya yoldaşın işkencede intihar etmediği-etmeyeceğini ortaya koyarak katledildiği ortaya koyar.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İşte dilekçede bir bölüm:</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş, III. Enternasyonal’in Leninist çizgisinin izleyicisi TKP’nin kurucusu ve önderi Mustafa SUPHİ yoldaştan sonra halkımızın yetiştirdiği ikinci büyük militan Komünist önderdir. Ve o (…) çağımızın Leninizm’i olan Mao Zedung Düşüncesi’ne sıkı sıkıya bağlı TKP (M-L)’nin önderidir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">(…</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">O, bir komünistin intihar etmesinin korkaklık, proletaryanın davasına ihanet olduğu bilincinde olan ve bunu yoldaşlarına öğreten bir önderdir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İntihar, ABD emperyalizminin, onların kompradorlarının ve toprak ağaları kliğinin temsilcisi savcı Yaşar DEĞERLİ’nin iddia ettiği gibi komünistlerin değil, faşist köpekler, işbirlikçiler ve halk düşmanları gibi korkakların halkımızın devrimci mücadelesinin zafere yaklaştığı günlerde seçecekleri bir tercih olacaktır. Stalin yoldaşın önderliğindeki Sovyet Kızıl Ordusu’nun Berlin’e girdiği gün gelmiş geçmiş en büyük faşist köpek Adolf HİTLER’di beynine kurşun sıkan!…</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş Nazi işkence odalarının tavanına kanıyla «unutma ki sen bir komünistsin» diye yazarak falakaya her yatırılışında o yazıyı okuyup faşist cellatlara karşı direnen Dimitrov’ların, Naziler tarafından kurşuna dizilirken, Alman askerlerine «Ben sizin kurtuluşunuz için mücadele ettim, siz kurtuluşunuzu öldürüyorsunuz» diye bağıran Fransız Komünisti George POLIT[Z]ER’lerin, Nazi kurşunlarına karşı korkusuzca göğüs geren Ernest THELLMANN’ların ve ölümü “Yaşasın Ho Şi MİNH” diyerek göğüsleyen Vietnam kahramanlarının her türlü şart altında son nefeslerine dek sürdürdükleri mücadelelerinin izleyicisidir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Canını proletaryanın ve halkların kurtuluşuna adamış komünistler, faşist zulüm ve baskılardan korkarak intihar etmezler. İntihar tercihini seçecek olanlar, bizzat halkın devrimci mücadelesinden korktukları için zulmeden faşist köpeklerdir!</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İşte bütün bu somut gerçeklerden ötürüdür ki, önderimiz İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş intihar etmez ve etmemiştir. ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR! (…)</p><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px;">[İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın ölümü, Türkiye Komünist hareketi için şüphesiz ki büyük bir kayıptır. Ama O’nun öldürülüşü hiç bir zaman TKP (M-L)’nin ve onun önderlik ettiği halkımızın mücadelesini durduramaz. Aksine, sınıf kiniyle dolu olan bizlerin, Türkiye Komünistlerinin mücadelesini daha kararlı, daha şiddetli bir şekilde sürdürmesini sağlayacaktır.</span><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Önderimiz İbrahim KAYPAKKAYA’nın doğru çizgisi artık kitlelere mal olmuştur. Ve bu, devrim ateşinin potasıyla yoğrulacak daha nice İbrahim KAYPAKKAYA’ların doğuşunun mayası olacaktır.]”</p><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px;">[İmzası bulunanlar]</span><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Tutuklu Sanıklar:”</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Tüm bu veriler Kaypakkaya yoldaşın işkencede Yaşar Değerli ve Şükrü Olcay’ın önderliğinde işkenceci cellatlarca katledildiğini söz götürmezce ortaya koyuyor. Bu gerçekleri Gün Zile’linin görüp anlamaması Kaypakkaya düşmanlığından bir türlü kurtulamadığını gösteriyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zile’nin çarpıtma ve işkenceci cellatların yalan yüklü açıklamalarına sarılması, Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki tutumu asla gölgeleyemez. Kaypakkaya yoldaş işkencede başından itibaren ” parçalasanızda konuşmayacağım ” kızıl direniş hattında işkencede bayraklaştıran ve direniş bayrağının üzerine “işkencede ser ver sır vermeme”yi yazan komünist önder olmuştur . Nitekim Kaypakkaya yoldaşa yapılan ağır işkenceler onun komünist kızıl direnişi duvarına çarparak geri tepmiştir. İşkenceciler Kaypakkaya yoldaşla onlarca kişiyle yüzleştirirler ama Kaypakkaya yoldaş bu yüzleştirilen kişilerden hiç birisini tanımadığını söyler. Zayıflık gösterip üzerine ifade veren kişilere işkence yapıldığını ve zoraki önlerine konan ifadeleri kabul ettiklerini ifade ederek, işkencecilerin hangi yöntemle sonuç almaya çalıştıklarını, işkencecilerin yüzüne haykıran bir çizgide yürüyerek, Türkiye topraklarında işkencede direniş tohumunu saçan komünist önder olarak dienişçilere yol göstermeye devam ediyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli, 1977 yılında PDA-Aydınlık, Halkın Yolu, Halkın Kurtuluşu Arasında Süren “Proleter Devrimcilerin Birliği” Görüşmesinde”Kaypakkaya Yoldaşa Kurulan Öldürme Komplosunu Savunmuştur</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli bir yandan Kaypakkaya yoldaşa dair işkencede “intihar etti “ diyerek işkenceci katillerin yalan ve demagojisine sarılırken öte yandan Aydınlığın yalan, dedikodu, kişileri karalama ve itibarsızlaştırma gibi yöntemlerini savunmaktan kurtulamadığını görüyoruz. Dahası bu türden kirli ve kara propaganda yöntemine başvuranlar Aydınlık-PDA karşı-devrimci elebaşılarıdır. Bunların içinde yer alanlardan biriside Gün Zilelidir. Onlar yıllardır Kaypakkaya yoldaşa adice saldırdılar, karaladılar halen de bunu yapmaya devam ediyorlar. Ancak bu saldırıları şimdiye kadar sadece kendilerini teşhir etmeye yaradı, bundan sonra da böyle olacak. Çünkü İbrahim Kaypakkaya yoldaş işçi ve emekçi halklarımızın kalbinde yer etmiştir. Onun doğru fikirleri proletaryaya, emekçi halklarımıza yol gösteriyor, gösterecek. Hiç bir döneğin, karşı-devrimci ele başının saldırısı ve attığı çamur bu gerçeği karartamaz.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zile’linin de içinde yer aldığı PDA-Aydınlık’ın karşı-devrimci elebaşıların yıllardır örtbas etmeye çalıştıkları bir özellikleri daha vardı, Oda Aydınlık-PDA hareketinin komploculukları. Aydınlık oportünistlerinin emekçi halklarımıza azgınca saldırdıkları 12 Mart döneminde İbrahim Kaypakkaya yoldaşı öldürmeye planlayan adi komplocudurlar.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Karşı-devrimci elebaşılar en küçük bir direnç göstermeden 12 Mart faşizmine teslim olduktan, bildiklerini bırakalım tahmin ettiklerini anlattıktan sonra tüm yaptıklarını unutarak kendilerini temize çıkartmaya çalışıyorlar. Bunlar faşizme karşı direnmeye cesaret edememişlerdir ama, fikirleri karşısında ezildikleri Kaypakkaya yoldaşı, faşistlerin yapmak istediği gibi, katletmenin planlarını kurmuşlardır. Halil Berktay adlı bir zatın bu planları’ içeren mektubu TİİKP davasında da okunmuştur. Bu mektup esas hakkındaki mütalaada da yer almaktadır. Bu mektubun ilgili bölümünü yayınlıyoruz.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">“ Musa (Muzaffer Oruçoğlu) Seyit ( İbrahim Kaypakkaya ) bayrak açmalar, Tayland Kararına kadroların önünde uydurma revizyonist, örtbas etmek için uydurulmuş diye aşağılıyor. Rüstem (Bora Gözen) aleyhinde dedikodulara giriliyor. Hareketin merkezi yöneticisi için şerefsiz ve revizyonist tabirini kullanıyor. daha vahimi şöyle ifşaat yayıyor. ÖÖ (Ömer özer Turgut) Almanya sorumlusudur. Bunlar ve Rüstem (Bora Gözen) revizyonist D.P.’nin (Doğu Perinçek’in) revizyonist baş yardakçılarıdır. Bu ifşaat epeyi yayılıyor. Komiği şu iddiada bulunuyor: Almanya’yı da parçalayacağız” Hasan Yalçın ve Gün Zile’li bizden. Filistin tüm bizde. Herif tam bir megalomanik hezeyan sarmaş anlaşılan. Bunlara maalesef Ali Mercan, Ali Taşyapan da katılmış durumda. Eşyalar, teksir, daktilo, iki dürbün, 1300 TL.ya alınan bir tabancaya el koyuyorlar. 1500 TL alınan bir Brovning 765 Rüstem’de kalıyor. Malatya bölgesindeki üç partili mahalli kadro tamamen. Bizden. Bu heriflerin pozlarından nefret etmiş durumdalar. Kabil nerede belli değil…</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Rüstem ile kararlaştırdığımız tedbirleri a) RÜSTEM ORAYA VARINCA HİÇBİR SEY OLMAMIŞ GİBİ MERKEZİN FİKİR VE ELEŞTİRİLERİNİ DİNLEMEK İÇİN KENDİLERİNİ ÇAĞIRDIĞINI SÖYLEYECEK. ALLEM KALLEM EDİP BUNLARI ANKARA’YA YOLLAMAYI BAŞARACAK, BİZ ONLARI ANKARA’DAN BURAYA KILAVUZ İLE GETİRECEĞİZ. BURADA TEVKÎF EDİP GEREKENİ YAPACAĞIZ. Burada tevkif ettikten üç- dört gün sonra Rüstem’e bir iki sağlam kadro salacağız, oraları baştan inşa edeceğiz». ANKARA’YA GELİPTE ORADA SU KOYARLARSA HULUSİ BEY (NURİ ÇOLAKOĞLU) ORADA TEVKİF EDİP MİNİBÜSÜ İSTEYECEK SİLAHLI ADAMLARLA YOLLAYIP BURAYA ALDIRACAĞIZ e) HULUSU’YE MEKTUP YAZIP BÖYLE BÖYLE DEDİM DERHAL HAPSE HABER SAL DEDİM TECRİT İÇİN GEREKLİ BÜTÜN TEDBİRLERİ AL DEDİM. Kadro okulunu teyit ettim, Halit’i ve buradan yolladığımız Rüstemin geleceğini ilettim. d) Tahsini Sabahat’e yolladım geleceğini ilettim. e) Tahsin ile ilgili talimata ilettim (Necati Serhat Hürkan) f) Seyyar’ı (Caner Öztaş) hemen harekata hazır hale getirdim, g) Almanya’ya haber salmak lazım . Derhal Filistine de haber iletsinler. Ben yazma istersem ben yollayayım. h) Muhip ve Kemal ile şahsen konuşup böyle böyle dedim. KEMAL (ERCAN ENÇ) İDAM EDİLMESİ GEREKTİĞİNİ BELİRTTİĞİ ŞAHSEN BU FİKRE ÇOK SEMPATİ DUYUYORUM»</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">KL.41.B1.31</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">TÜRKİYE İHTİLALCİ İŞÇİ-KÖYLÜ PARTİSİ, ESAS HAKKINDA MÜTALA. S.1149</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Bilindiği gibi o sıralar karşı-devrimci elebaşı D.Perinçek Söke’de, mağarada kalmakla, halk savaşı palavrası atmakla, Şehirlerin kirli havasıyla daralan ciğerlerine dağ havası çekmekle, lafın kısası silahlı mücadele, toprak devrimi adına şarlatanlık yapmakla meşguldür. Sayfiyedeyken bir ara” Kaypakkaya meselesini de halletmeyi” tasarladılar.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Yine bu mektubun yazıldığı sırada karşı-devrimci elebaşılar Kaypakkaya yoldaşı- Ankara’da bir evde tuzağa düşürüp, elini ayağını bağlayarak zorla Söke’ye nakletmeyi planlamışlardır..</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Karşı-devrimci elebaşıların Ankara’da bir evde Kaypakkaya yoldaşı tuzağa düşürmeye memur ettikleri kişilerden biri daha sonrasında Harekete saflarında yer alan proleter devrimci irfan Çeliktir. Bu işe memur edilen diğerleri ise Nuri Çolakoğlu, Erkan Yücel ve polis ajanı Halis Özkan’dır, Bu komplo, daha sonra proleter devrimci saflarda yer alan yoldaşın -İrfan Çelik- bu aşağılık işe alet olmayacağının anlaşılması üzerine, daha girişilmeden iflas etmiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">1977 yılında Aydınlık oportünizminin iki elebaşısı-bunlardan birisi Gün Zilelidir- Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu ile yaptıkları proleter devrimcilerin birlik görüşmelerinde gözlemci olarak bulunan Halkın Birliği temsilcisiyle giriştikleri bir polemikte bu karşı-devrimci komployu savunmuşlar, haklı olduğunu iddia etmişlerdir, Bu, toplantı zabıtlarında da yer almaktadır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli dün Kaypakkaya yoldaşa yönelik komployu savunurken bugün bu konu üzerine konuşmayarak, kapatmaya çalışarak, Kaypakkaya yoldaşın itibarsızlaştırma yaklaşıma devam ederken Aydınlık-PDA karşı-devrimci akım korunmaya çalışılıyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Haliyle Gün Zileli bu tutumuyla geçmişiyle devrimci bir hesaplaşma içine girmediğini gösteriyor. Buradan hareketle Gün Zile’linin Kaypakkaya yoldaşla ilgili söylemlerinin samimiyetten uzak ve gerçekleri teslim etmekten azade durarak Aydınlık-PDA revizyonizmin son sığınağı şüphe yayma tutumunun değişik versiyonu olduğunu söylemek hiçte yanlış bir durum olmayacaktır.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli Gerçekleri Çarpıtma Tutumuna Garbis Altınoğlu Değerlendirmesinde de Devam Ediyor</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İ.Kaypakkaya yoldaşı küçümseyen tutumunu düşman cephaneliğinden alınmış savlarla sürdüren Gün Zileli Vu aynı tutumunu Garbis Altınoğlu’na dairde sürdürüyor.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Zileli Garbis Altınoğlunun ölümü üzerine sitesinde şunları yazıyor:</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">“Garbis Altınoğlu (1946-2019)</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Hindistan’daki Maocu Çaru Mazumdar çizgisini savunarak Aydınlık hareketinden ayrıldı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Kurduğu küçük bir Çaru Mazumdarcı grupta yer alan devrimci gençlerden Adil Ovalıoğlu’nun grup içi bir komployla öldürülmesinden dolayı suçlandı ve yargılandı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">İbrahim Kaypakkaya’nın kurucusu olduğu TKP-ML ile benzer görüşlere sahip olduğu halde bu örgüte hiçbir zaman katılmadı ve daha sonra MLKP adlı örgütün kurucusu ve yöneticisi oldu. Daha sonra bu örgütten de ayrıldı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">12 Eylül döneminde çok ağır polis işkencesine uğradı ve işkenceye karşı gösterdiği büyük direnişle tanındı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Ömrü boyunca koyu Stalinci çizgide ısrar etti ve bu konuda yazılar yazıp çeviriler yaptı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Türkiye’deki baskıcı AKP iktidarına karşı diktatörlük karşıtı güçlerin ortak bir cephede birleşmesi yönünde çaba gösterdi.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Ömrünün büyük bölümünü Avrupa’da siyasi sığınmacı olarak yaşadı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle Belçika’da hayatını kaybetti.”</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli bu kısa yazısında dikkat edilirse eski görüşlerini ve özelliklede Adil Ovaloğlu’nun öldürülmesi konusunu ; “bu davada suçlandı ve yargılan”dı diyerek daha çok öne çıkartarak, Garbis yoldaş hakkında şaibe yaratmaya çalışıyor. Konuya ilişkin olarak Aydınlık-PDA revizyonizmi yıllar öncesinden gündeme getirmiş ve Garbis yoldaş hakkında kirli propagandasına çeşni olarak kullanmaya çalışmıştı.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Gün Zileli Ulaş Boz’un http://Vengma.net’te, Gün Zileli ile işkence konusundaki röportajı 22 Ekim 2019’de yapmış olduğu röportajda şunları okuyoruz:</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">“UB: Adil Ovalıoğlu cinayeti üzerine Garbis her şeyden habersiz gibi davranmış, siz de inanmışsınız. Sonra şöyle yazmışsınız: “ Nerden bilebilirdim ki, cinayetin onun talimatıyla işlendiğini ? Garbis daha sonra bu cinayet dolayısıyla yargılandı. Bu olayı hiç unutmam.” Şöyle sorayım: Cinayetin Garbis Altınoğlu’nun talimatıyla işlendiğine dair elinizde ne gibi deliller var ki? Kendisinin bu olayda daha sonra yargılandığını da söylüyorsunuz, peki kendisi yargılama esnasında bunu itiraf etti mi?</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">GZ: Benim bir kanıtım yok ama bu küçük grubun oluşumunu biliyorum. Liderleri Garbis’ti. Olayın içinde doğrudan yer alanların Garbis’in onayı olmadan böyle bir işe kalkışmaları imkânsız. Tamamen katı merkeziyetçi anlayışta sekter bir grupta böylesine bir özerklik ya da inisiyatif düşünülemez bile. Garbis bunu hiçbir zaman doğrudan kabul etmedi. Fakat 1970’li yıllarda Halkın Birliği’nde yazdığı bir yazıda, bu olayı ele alıyor ve bence dolaylı ikrar anlamına gelecek şekilde, bu tür durumlarda arkadaşlarıyla böyle devranılacağına dair aralarında bir anlayış birliği olduğunu söylüyor. Daha ne olsun. Ben onun yerinde olsam, bu kadar ketum davranacağıma özeleştirel bir tutumla (Ümit Necef’in yaptığı gibi) cinayeti kabul eder ve gelecek kuşaklara da örnek olurdum.”</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Nitekim komünist hareketi ve Garbis yoldaşı töhmet altında bırakan yalan ve çarpıtmalarla bezenmiş şüphe yayıcı ve komünist hareketi ve önderleri kötüleyen bu iddialara Halkın Birliği’nin 31. sayısında yanıt vermişti. Bu yanıtta, Garbis yoldaş “sandık cinayeti “ olarak bilinen Adil Ovaoğlu’nun komplocu bir şekilde öldürülmesini mahkum etmiş ve bu olayda kendisinide aynı küçük burjuva anlayışları savunması babında hatalı olduğunu dillendirerek özeleştiri yapmıştı. Yani hareketimiz ve Garbis yoldaş Robert kolejlileri olarak bilinen küçük grup döneminde arkadaşlarının yapmış oldukları Adil Ovaoğlu’nu öldürülmesi olayını sağa sola çekiştirilmeyecek biçimde açık bir devrimci tutumla mahkum etmiş ve kendi hastasını da gizlememiştir.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"> Tüm bunlar bilindiği halde Gün Zile’linin Garbis Altınoğlu karşısında silik ve ezik kalmasını, özeleştirisini yapıp mahkum ettiği hatasını sanki özeleştiri yaparak mahkum etmemiş gibi öne çıkararak, değerlendirme yapmada ısrarcı olarak , hatta açıktan devrim ve sosyalizm saldıran ünlü döneklerden birisi olan Ümit Necef’in yaptığı gibi- yani itirafçı ve döneklik HB.- yapmalıydı” demesi Onun nelerden medet ummaya çalıştığını gösteriyor. Gün Zileli Garbis yoldaş hakkında da hem Adil Ovaloğlu’nun öldürülmesinin suçlusu olarak göstererek, Garbis’in emekçi ve devrimciler üzerindeki devrimci etkisi kırmaya çalışılıyor hemde Garbisin “işkencede hayranlık uyandıracak bir direniş sergiledi ” diyerek garbisi olumlamaya çalışıyor. </p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Yine Gün Zile’li “ İbrahim Kaypakkaya’nın kurucusu olduğu TKP-ML ile benzer görüşlere sahip olduğu halde bu örgüte hiçbir zaman katılmadı “ diyerek aslında daha önceden Garbis Altınoğlunun 1974 yılında özeleştirisi yaparak TKP-ML Hareketine katıldığını bilmesi gereken kişilerden birisi olmasına karşın, bilmezlik içinde hareket etmesi söylemlerinde inandırcılığını yitirmiştir . Aydınlık-PDA’nın MK’si üyesi olan Gün Zileli, Garbis Altınoğlu ilgili PDA-Aydınlık hem ihbarcılık yapıp açıktan faşizmin hedefi altına getiren kara propaganda yapma, hemde iki farklı ifade verdiği birisini gizlediği yönlü şaibeli açıklamaları yapan Aydınlık-Halkın Sesi gazetelerinin sorumlularından birisiydi. Haliyle Garbisin 1974’ten sonrası TKP-ML Hareketine katıldığını biliyor ve bunu bildiği halde Garbisin TKP-ML Hareketinin yönetici kadrolarından biri olduğunu bilmiyor görünmesi, Gün Zile’linin hafıza kaybına uğramadıysa, oportünizmden hareket düşmanlığında kurtulmadığını ele veriyordu.</p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;"><strong style="border: 0px none; box-sizing: border-box; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Sonuç:</strong></p><p style="background-color: white; border: 0px none; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Droid Sans", Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 13px; list-style: none; margin: 0px 0px 20px; outline: none; padding: 0px;">Tüm bu veriler bize Gün Zile’linin devrimcileri ve devrimci hareketi kötüleyen ve çift standartçı değerlendirmelerden kopamayan yalan ve tahrifatla gerçekleri ters yüz etme çabasından vazgeçmediğini, gerçekleri ortaya koymakta nasıl zorlandığını daha da önemlisi kulaktan dolma bilgileri temel alarak oldukça önemli olaylara ciddiyetten uzak basit bir mantıkla PDA-Aydınlık mantığında bir türlü kurtulamayarak yaklaştığını ortaya koyuyor . Gün Zile’li başkalarına üstten bakan öğretmen edası yerine birazcık mütevazi ve kendisiyle barışık, güçlü bir iç hesaplaşması temelinde empati kurarak olgulara bakmış olsaydı, İ.Kaypakkaya ve Garbis Altınoğlu yoldaşlara hala Aydınlık gözüyle bakmış olmazdı.</p>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-25055484489610152682021-05-18T06:37:00.007-07:002021-05-18T18:03:41.021-07:00H. Ozan hayal satmaya devam ediyor<b><span style="font-family: arial;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b><span style="font-family: arial;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfTEs7aXcJMfgNTkIJvvpFX0-BkP0dxfcozfxCEUB6VIxUXympDEpvZtEdbA6CFVDoJb0_YD9E1u7HWHfk1uo1orOl8qRuLzf42nI6S82PDFAjOQzDT8udBFtE9WpuSKzonrCHnHxfrIdN/s1600/kemal+yazar.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfTEs7aXcJMfgNTkIJvvpFX0-BkP0dxfcozfxCEUB6VIxUXympDEpvZtEdbA6CFVDoJb0_YD9E1u7HWHfk1uo1orOl8qRuLzf42nI6S82PDFAjOQzDT8udBFtE9WpuSKzonrCHnHxfrIdN/w400-h225/kemal+yazar.png" width="400" /></a></div>Giriş:</span></b></div></span></b><div><span style="font-family: arial;">“İdeolojik savaşım ile parti içerisindeki oportünist unsurların “yenilebileceğini”, parti yörüngesindeki bu unsurların “üstesinden gelinebileceği”ni savunan teori, partiyi felce ve kronik sakatlığı mahkum etmenin belirtisi olan, çürük ve tehlikeli bir teoridir; bu teori, partinin oportünizme peşkeş çekilmesi tehlikesini doğurur; proletaryayı devrimci partisinde, emperyalizmi karşı savaşımında başlıca silahından yoksun bırakmakla tehdit eder.” (Leninizm’in İlkeleri, Stalin)</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bir
dönem MLKP’nin önderliğinde yer almış ve MLKP’nin 1995 Birlik Konferansı
darbesinde Birlik Kongre’sinin temel görüşlerini ve tüzük ilkelerini bir yana
iterek, azınlık görüşlerini on bir aylık süreç içinde darbe yoluyla çoğunluk
görüşü haline getirilmesine omuz veren H. Ozan, MLKP’nin yozlaşması ve küçük
burjuva devrimciliğine kapaklanması üzerine bolca yazıp çizdiğine tanıklık
ediyoruz. Ama H. Ozan MLKP’nin önderlik eliyle çizgi değişikliğine uğramasını kendi
dışındaki önderliğin sırtına yükleyerek, işin içinde sıyrılmaya çalışıyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Aynı keza önderlik eliyle
MLKP’nin ideolojik-politik ve örgütsel olarak evrim geçirerek değişime
uğramadığını söylüyor, ama kendisi öne çıkarak yıllardan bu yana MLKP önderliğinin
ML çizgiyi geminin bordosunda denize atarak komünist hareket ortadan kaldıran
duruma karşı devrimci bir girişkenlik yada önderlik göstermeyerek, MLKP’nin
uzaktan çağrılara yapılarak değişime uğrayabileceği hayalini pompalıyor.
Kısacası her bakımdan savrulduğu ve Birlik Kongre program, stratejisi ve taktik
çizgisinin dışına düştüğünü ilan ettiği MLKP’nin bölünüp-parçalanmamasını ve
tasfiyeciliğin tasfiye edilerek komünist hareketin yeniden ayakları üzerine
dikilmesi için elini taşın altına koyma yerine uzaktan davul çalmaktan öte bir şey
yapmıyor.</span></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><br /></span></strong></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">H. Ozan MLKP yozlaşıp bir yıl içinde küçük burjuva devrimciliğine
kapaklanmasının suç ortaklarındadır</span></strong></div><div><span style="font-family: arial;">Bir kere 95 yılında içinde H. Ozan’ın
da yer aldığı MLKP önderliği, örgüt içinde herhangi bir tartışma yapmadan, yetkisi
olmadığı halde, 95’te topladıkları Birlik Konferansı’yla, işçi sınıfına yönelik
çalışmalarından kopmuş ve sendikal çalışmaları tasfiye etmiş, gençlik ve semt
çalışmalarına dayanarak sınıftan kopuk parti kurulabilir küçük burjuva
devrimciliğine rücu ederek, Leninist parti öğretisini mükemmeliyetçilik olarak
ilan edip, öncellerini suçlayarak, örgütü devrimci çizgisinde çıkarmıştı.
Haliyle MLKP’yi bir yıl içinde ML çizgide anti-ML çizgiye ve küçük burjuva
devrimciliğine kapaklandıran, bu darbeci oportünist çizgiye karşı mücadele eden
komünistleri “parti yıkıcısı ve bölücüsü olarak” ilan ederek katletme dahil her
türlü komplocu ve kontracı kirli yöntemlerini devreye sokulmasında H. Ozan’ın
özel rolü olmuştur biliyoruz.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">95 Ağustos’unda MLKP ile başta
Leninist Parti öğretisi olmak üzere, örgüt içi demokrasi, kitle çizgisi,
Kürdistan sorunu, geçmişin değerlendirilmesi vb. olmak üzere birçok sorunda
ideolojik birlik sağlanmış olması ve tersine bu görüş ayrılıklarının gittikçe
derinleşmesi, sınıfla var olan bağlarını kaybetmiş bir halde örgüt içinde
herhangi bir tartışmaya müsaade edilmemesi, MLKP-K’nın K’sının kaldırılarak hem
sınıfla birleşmeden hem parti birliği bakımından birleşilecek komünist güçlerin
-TDKP ve TİKB’nin- varlığı orta yerde durduğu halde darbeci bir tarzda parti
ilan edilmesinin ardında bir grup komünist, MLKP’nin parti olmadığı halde parti
ilan edilmesine tutum alarak yollarını ayırarak KP-İÖ’nü kurdular.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">94. Birlik Kongre belgelerinde
komünist partisinin işçi hareketiyle sosyalist hareketin birliği olduğu
görüşünü karar altına alan ve MK’sinin önüne bu görevi yerine getirmekle
yükümlendiren Birlik Kongresi’nin bu kararı MLKP-K önderliğince yok sayıldı.
Bunlardan birisi de o dönemde MK’da yer alan H. Ozan’dı.</span></div><div><span><a name='more'></a></span><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">MLKP’nin
yozlaşıp sol oportünist maceracı küçük burjuva bir çizgiye kapaklanmasında
sorumlu olanlardan öncülerinden olan H. Ozan’dı, MLKP’nin Birlik Kongre
perspektifinde tümüyle uzaklaşıp, ezilenlerin çizgisinde buluşmasına neden ses
çıkarmayıp, bu yozlaşma ve çürümenin bir parçası olduğunu kapsamlı bir şekilde
ortaya koymadığı gibi aynı zamanda hatalarının özeleştirisini yapma tutumu
içinde de olmadı.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Kısacası H. Ozan da sorumlusu
olduğu döneme ilişkin, herhangi bir özeleştirel bir tutum görmediğimiz gibi,
örgüt içi mücadele de ne ölçüde kararlı bir savaşım yürüttüğüne dair ortada
herhangi bir veride yok. Ama MLKP’nin önderliğinin örgüt içi mücadele
yöntemlerini; eleştiri, tartışma yönetimini devre dışı bırakarak, farklı
düşünen yoldaşlara karşı burjuvaziden aşırılmış yasakçı, baskıcı ve şiddet
yöntemlerini devreye sokarak, onları korkutup-sindirerek tasfiye etme yolunu
tutanların arasında H. Ozan’ın yer aldığını biliyoruz Dahası tüm yapılan
kirlilikleri ve Kemal Yazar yoldaşın katledilmesi ve bazı yoldaşların
kaçırılarak kontracılar gibi ihanete zorlamasının pratik öncülerinden olduğunu
unutan H. Ozan, bugün MLKP önderliğini sertçe eleştirerek ne kadar demokrat
olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Ama pek inandırıcı olamıyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Unutanlara kısa bir hatırlatma
yapmak gerekirse, 1995 Ağustos'unda yurt dışında MLKP ile yollarını ayıran
KP-İÖ’lü yoldaşlara yönelik saldırıların başında hep H. Ozan, Garbis Altınoğlu
ve M. P. vardı. O dönemde MK adına yurt dışı çalışmalarının başında bulunan,
talimatları veren, evleri basan, insanları kurşunlatıp-bıçaklatan, miting ve yürüyüşlerde
demir çubuk ve çivili sopalarla saldırılar düzenleyen, arabaların, evlerin
camlarını sopalarla kıran, sabahın köründe işe gitmek için evlerinde çıkan işçi
yoldaşlara pusu kurup çivili sopalarla öldüresiye dövdüren, Kemal yoldaşın
öldürülmesi talimatını uygulamaya sokan, yoldaşları kaçırıp devrimci mücadelede
vazgeçirilmesi için TC’nin işkenceci kontracılarını aratmayan psikolojik
işkence yapan, ölüm senaryoları düzenleyen, küçük çocuklarını ailelerine karşı
kullanmaktan beis görmeyen, dahası TC Savcıları gibi yüzlerce sorular
hazırlayıp, yoldaşlara yönelik kara propaganda yapmaktan geri durmayan H. Ozan’ın
kendisidir. </span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Dün karşı devrimden aşırılmış şiddet yöntemleriyle KP-İÖ’lülere
saldıran H. Ozan ve MLKP önderleri, elbette yalnızca KP-İÖ’lülere değil,
MLKP’de kim kopmuşsa şiddetle cezalandırılmışlar, tehditle sindirilip devrimci
çalışmadan vazgeçirilmiştirler. MLKP YKH; 2006 yılında MLKP’den ayrılan ve
başını TKİH kökenli kadroların çektiği, bir dönem İşçilerin Yolu dergisini
çıkaran grup, içinde H. Ozan’ın da yer aldığı MLKP önderliğinin politik olarak
yok etme karşı-devrimci saldırılarıyla örgütsel olarak dağıtılmışlardır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Yine 2008 yılında İstanbul da
işçiler içinde faaliyet yürüten bazı kadroların başını çektiği Devrimci
Spartaküs adlı bir grup MLKP’yi eleştirerek ayrıldı. Bunların akıbeti de MLKP
önderliğinin sistemli saldırı ve politik yasakçı gerici saldırıların ardından
dağılan MLKP YKH’nın akibeti gibi olmuştur. Ha keza Garbis Altınoğlu’na yönelik
ayağını denk al tehditleriyle MLKP’yi eleştiren kitabın basımını engelledikleri
bir sır değil. Yine MLKP’de birçok yönetici konumdaki kişinin koptuğunu, MLKP
önderliğinin kirli kontracı yöntemlerinden korktuklarından dolayı, devrimci
saflarda uzaklaşarak düzene döndükleri bilinen bir olgudur.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Kendisini yanılmaz komünist
olarak gören H. Ozan, MLKP önderliğin yer aldığı sürecinde yaptıkları
kontracıları aratmayan kirliliklerde elini Kemal Yazar yoldaşın kanına
bulaştırmış ve onlarca yoldaşın kafasını-gözünü demir çubuklar ve çivili
sopalarla kırılmasında ve kitle eylemlerinde emekçilerin durumunu dikkate
almayarak, “her şey parti için ve partide üstün bir şey yoktur” diyerek örgütü
araç olmaktan çıkararak amaç haline getirmiş ve uzun yıllar omuz omuza devrimci
kavga içinde oldukları yoldaşlarını bir gece ajan-provokatör olarak ilan ederek
hakkında ölüm kararları alıp uygulamaya sokmaktan geri kalmamıştır. Peki,
"her şeye parti, parti için her şey mubah diyen” H. Ozan şimdi nerede? “Tankla
topla kurduk, tankla topla koruyacağız” diyerek komünistlere ve MLKP’yi
eleştirenlere sınır tanımadan saldıran H. Ozan yaratmış olduğu canavarın
karşısında, “aman ha sakın MLKP’yi bölüp-parçalamayın” diyerek yapmış olduğu
eleştirilerin hiç bir diğer taşımadığını ortaya koyuyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bütün bu kirli sürecin baş
mimarlarında birisi olan H. Ozan yaptıklarında herhangi bir rahatsızlık
duymadığı gibi, elini Kemal Yazar yoldaşın devrimci kanını bulamış olduğunu
unutarak-unutarak utanmadan hala devrim ve sosyalizmden bahsedip bir dönemler
kendisini öne sürüp sırtını sıvazlayan kariyerist bukalemun önder
müsveddelerinin tetikçisi rolünü üstelemiş olan H. Ozan, işi bittikten sonrası,
ilkesizliği ilke edinmiş, zor dönemde mülteciliğin anaforuna kapılmaktan geri
kalmayan kader ortakları tarafından tasfiye edilmesine hayıflanıyor. Aslında
Garbis ve bir çok MLKP’de tasfiye edilen yada ayrılmak zorunda bırakılan
kişiler gibi H. Ozan’da komünist değer ve ilkeleri ayaklar altına almış ve 27
yıldır bu çizgide ısrar eden MLKP saflarında hala birilerinin kafasında tavşan
çıkarmasını yani MLKP’de tasfiye edilmiş olan ML çizgisinin birileri
tarafından yeniden örgüte egemen kılınacağı günlerin hayaliyle teselli bulmaya
çalışıyor. </span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bugüne kadar bir çok kişi MLKP önderliğini elinde tutan, kadroları
bir birine çatıştırarak aradan sıyrılan kariyerist, pragmatik, bel kemiksiz
bukalemun klik tarafından tasfiye edilmiş ve bu klik kendi çizgisini MLKP’ye
egemen kılmıştır. Onlarca yıldır iktidar ipini elinde bulunduran bu kliğin
egemen olduğu MLKP’de hala içte devrimci bir başkaldırı yaşanarak örgütün çizgi
değişimine uğrayacağı beklentisini pompalamak, yalnızca tasfiyeci oportünist
ezilencilerin değirmenine su taşımaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Nitekim yaklaşık 6 yıldır H. Ozan’ın
MLKP’ye yönelik eleştirilerinin havanda su dövmekten öteye bir anlam ifade etmediğini
yakinen görüp yaşadık. H. Ozan, eğer MLKP yozlaştı ve küçük burjuva
devrimciliğine kapaklandı ve önderliği her türlü melanetin temsilcisi bir
konumuna geldiyse, burada yapılması gereken tek şey kalıyor oda H. Ozan’ın
kolları sıvayıp komünist hareketi yeniden ayağa dikmek ve Birlik Kongresi
hattında yeni bir örgüt kurmak için öne atılmak ve MLKP’de var olduğunu iddia
ettiği diri devrimci güçleri yeni bir komünist örgütün ete kemiğe bürünmesi
mücadelesine omuz vermeye davet etmektir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan böyle bir yaklaşım içinde
olmadığından dolayı uzaktan MLKP’ye top atışları yapmaya devam ediyor. Oysa H. Ozan’ın
yapması gereken uzaktan davul çalmakla hiçbir şeyin değiştirilemeyeceğini
bilerek, kendi gücüne güven içinde, devrimci girişkenliği devreye sokarak,
elini taşın altına sokarak, proletaryayı öncü örgütünden mahrum bırakmamak adına,
söylemiyle ile eylemi arasındaki uyumu sağlayarak yeni bir komünist örgütü
kurmaktır. Böyle davranmadığı sürece H. Ozan’ın eleştiri ve önerilerinin hiçbir
değer taşımayacağını söylemeliyiz.</span></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><br /></span></strong></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">94 Birliği sağlam temelleri üzerinde kurulduysa neden kurucu
önderleri MLKP’yi terk ettiler</span></strong></div><div><span style="font-family: arial;">Hem H. Ozan, hem Garbis Altınoğlu,
hem MLKP YKH ve hem de mevcut MLKP önderliği 94 Ekim’inde kurulan MLKP-K’nın
sağlam ideolojik-politik ve örgütsel temeller üzerinde inşa edildiğini ve
bugüne kadar Türkiye de örgütlerin birleşmesinde tek olumlu örnek olduğunu
savundular, savunuyorlar. Daha önceki eleştiri yazılarımızda da değinmiş
olduğumuz gibi MLKP-K’nın kuruluşunda güçlü bir ideolojik-politik birlik yoktu.
Kitle çizgisinden geçmişin değerlendirilmesine, Kürdistan sorununda parti ve
partileşme sürecine vb. kadar birçok temel sorunda ortaklaşma sağlanamadığı
için zorlamayla yamalı bohça görünümünde uzlaşmacı bir hatta ortaklaşma
sağlandı.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bu bakımdan MLKP-K ideolojik-politik
platformu daima pamuk ipliğiyle bağlı ve her an kopmaya müsait bir zemindi. Bu
bakımdan MLKP- platformunda ciddi kan uyuşmazlığı olduğu kısa zamanda açığa
çıktı. Kendisi ideolojik-politik olarak yetmezlik içinde olan MK örgütte farklı
görüşlerin giderilmesi için tartışma-eleştiri ortamını yaratmak bir yana,
yasakladı ve haliyle her eğilim kendi doğrultusunda ilerleyerek kopuşlar kapıyı
çaldı. Örgüt içi demokrasi ve kadroların görevlendirmeleri alanında başlayan ilkesiz,
keyfi ve klikçi ayrımcı yaklaşımlar giderek ideolojik-politik alanlara- parti
ve partileşme sorununda sınıftan kopuk parti kurulabilir ve sınıfı çalışmalarda
merkezde tutmayı geriye iten illegal çalışmayı göstermelik hale getirerek,
legalizmde konaklayan tutumlar ve ideolojik- politik değişimler- taşınarak
sürdü. Aslında MLKP-K’nın çürük bir zeminde kurulduğu kısa zamanda açığa çıktı. </span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">1995 yılında KP-İÖ,2006 yılında MLKP-YKH ve 2008 yılında Devrimci
Spartaküs MLKP’de kopuş yaşarken, MLKP-K kuruluş sürecinde MLKP-K MK’sın
da yer alanların ezici çoğunluğu ve delegelerin çoğunluğu MLKP’den kopuş
yaşadılar. Bunlar bile MLKP-K’nın sağlam bir zemin üzerinde inşa edilmediğini
gösterir. Bir örgütün kuruluş sürecine güçlü bir zihin açıklığı ve sağlam bir
ideolojik birlik ve büyük bir beklentiyle katılan kadroların kısa zaman içinde
kuruluşuna katıldıkları örgütün saflarını terk etmeleri hayra alamet olmasa
gerek.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">94 Birlik Kongresi'nde MK’ne 7.
TKP-ML Hareketi kontenjanında, 6. TKİH kontenjanında toplanan 13 kişi atandı.
Çünkü ilk kuruluş Kongresi olması nedeniyle her örgüt kimlerin MK’da yer
alacağını kendi içinde belirledi. Yalnızca Kongre, MK’nın kaç kişide
oluşacağını ve nasıl bir önderlik’e ihtiyaç olduğu ve görev alacak önderliğin
özellikleri, yetenekleri vb. sorunları anlayış düzeyinde tartışıldı. Önderlikte
yer alanlar genellikle hızlı birlikçi kadrolardı.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Ne
ki MLKP-K’nın kuruluşunun ilk 8 ayında 1. Hareket ve diğer 2’si TKİH kökenli
olmak üzere 3 MK asil üyesi önderlikte istifa ettikleri gibi, MLKP-K’yı terk
ettiler. Bu MLKP-K saflarını terk eden önderlik kadrolarından birisi sınıftan
kopuk ve sol oportünist bir çizgiye kapaklandığı eleştirisinde bulunarak
yollarını ayırırken, diğer 2 TKİP kökenli MK üyesi, MLKP-‘yı sağcılıkla
suçlayarak, MLKP-K ile bağlarını koparıp atıyordu. Bu kişilerden birisi Ahmet
Metin Koyuncu’ydu. Aslında A. Metin Koyuncu tam bir DHKP-C ve PKK hayranıydı. Halkın
Kurtuluşu geleneğinde geliyordu ve Halkın Kurtuluşu’nun sağcı kitle çizgisi ve
pratiğine tepkisini sol oportünizme yelken açarak gidermeye çalışıyordu. Kitle
çizgisi ve silahlı mücadele konusunda sol oportünist maceracı bir hatta
duruyordu. Birlik Kongresi’nde bu maceracı görüşlerini ortaya koymaktan geri
kalmadı. Birlik Kongresi'nin kitle çizgisinde ortacı bir kararda bulunması A. Metin
Koyuncu’yu tatmin etmemişti.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Nitekim Gazi olaylarının ardında,
MLKP-K’nın çizgisini sağ opotunist ilan ederek bir MK üyesini daha yanına
alarak, MLKP-K’da koptu. Aslında Birlik Konferansı’nın hemen ardında 3 MK
üyesinin mücadeleden toz olmaları, birliğin iddia edildiği gibi sağlam bir
zeminde örülmediğini ortaya koyuyordu. A. Metin Koyuncu kitle çizgisi
alanındaki maceracı ve bireysel şiddet eylemlerini esas alarak, bu eylemlerle
kitlelerin etkilenip, örgütlenip, ayağa kalkacağı öncü savaşçı hayalciliği
savunuyordu. Keza bu maceracı eylem çizgisi onu 22 Kasım 2000 yılında F Tipi
zindan katliamını protesto etmek için yalnız başına Ümraniye karakoluna yönelik
bombalı saldırı düzenlemeye itti ve tek başına gerçekleştirmeye kalkıştığı
karakola bomba atma eyleminde polis tarafından katledildi.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan’ın birlik devrimini
sürekli olarak olumlayarak, ileriye doğru atılmış güçlü bir adım olduğunu
tekrarlaya dursun, başta önderlik organını geliştirip yetkinleştirme olmak
üzere, işçi sınıfını örgütlemeye yüklenmek, ideolojik-teorik alanda derinleşmek
ve güçlü illegal örgüt yaratmak dahası Birlik Kongre kararlarının pratiğe
geçirilmesine önderlik etmekle yükümlendirilmiş MLKP önderliği bu görevlerini
yerine getirme yerine, örgütün temel görüşlerini değiştirmek için Kruşçev’in
yolunu izleyerek, örgütü darbeci yolla ele geçirmeye girişmişti.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">İşin ilginç olanı 94 Birlik
Kuruluşu’nda MLKP’nin önderliğinde yer alan hızlı birlikçiler döküle döküle
yalnızca 4 kişi kalmıştı. Hareket kontenjanında MLKP-K önderliğine atanan:
Garbis Altıoğlu, H.O, M.K, C.M, M.P değişik zamanlara yayılacak biçimde MLKP’de
koparken 7. kişiden yalnızca İ.M. Şeref ve S. Battal Bayraktar MLKP saflarında
kaldı. Aynı keza TKİH kontenjanında Birlik konferansında MK’ya atanan 6 kişiden
Ahmet Metin koyuncu ve bir MK üyesi daha ilk altı ayda MLKP’de koparken,
sonrasında da iki kişi daha birisi MLKP YKH’nın başını çekerek bir diğeri ise
farklı nedenlerden dolayı MLKP önderliğinden koptu. Böylece Birlik Kongresi’nde
TKİH kontenjanında MK’ya atanan 2 kişi kalmıştır. Yani MLKP-K’nın kuruluş sürecine
katılan 13 MK üyesinden 9 MLKP’nin dışına düşmüştür. Peki, nasıl oluyor da
kurucularının erkence MLKP’yi terk ettiği bir birlik dört başı mamur başarılı
ve örnek birlik olabiliyor?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bunlarda klikçi yaklaşım içinde
önderlikte yer alan kadroları kendi durumlarını sağlamlaştırmak için öne
sürmüşler, birbiriyle dövüştürülmüşler ve arada darbeci bukalemun kariyerist
klik arada sıyrılıp çıkmıştır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Peki, üzerine sayfalarca yazılar
yazılıp büyük bir gelişme, yeni bir sürecin açılmasının kendisi olarak ifade
edilen Birlik Kongre kararlarını tasfiye ederek tam tersini yapan; illegal
örgüt yerine legalizmin yelken açarak illegal örgütü tasfiye eden, proletarya
partisinin işçi sınıfıyla sosyalist hareketin birliğinden geçtiğini ve bunun
içinde işçi sınıfını merkezde tutan bir komünist çalışmanın esas alınması
gerektiği kararlarını bir yana iterek, sınıftan kopuk parti kuralabilir
görüşüyle Leninist parti öğretisini iğdiş ederek ezilenleri temel alan bir
çalışmayı önde tutan yaklaşımla, MLKP nasıl olupta Birlik Kongresi’yle büyük
gelişme ve değişmenin yolunu açmıştır. Eğer 94 Birlik Kongresi H. Ozan’ında
söylediği gibi ideolojik-politik ve örgütsel alanda güçlü bir birlik zemini
yaratılmış olsaydı, MLKP’yi kuran önderlik kadrolar ve militanları MLKP’den
kolay yoldan kopmazdı.</span></div><div><b><span style="font-family: arial;"><br /></span></b></div><div><b><span style="font-family: arial;">H.
Ozan’a göre her türlü melaneti sorumlusu MLKP önderliği ama yine de MLKP’yi küçük
burjuva devrimciliğinde çekip çıkartacak bu küçük burjuva önderlik</span></b></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan’ın MLKP önderliğine dair
söylemleri -eğer bu söylemlere kendisi inanıyorsa- bizlerin yıllar öncesinden
söylemlerinin su götürmezcesine doğruladığı gibi aynı zamanda MLKP’nin kısa bir
zaman için nasıl küçük burjuva devrimciliğine kapaklandığı nedenlerini ortaya
koymaktadır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Peki, H. Ozan bir dönem aynı
organda sorumluluk üstelenmiş en azından 1994-2000 yılları arasında aynı organ
için yer almış ve aynı sorumlulara ortak olmuş olan H. Ozan önderliğin
savrulmasına ve örgütü ele geçirip yozlaştırmasına neden karşı durup örgüt
kitlesini harekete geçirme tutumu içinde olmamıştır. Üstelik MLKP önderliğinin
ideolojik-politik olarak savrularak örgütü devrimci çizgisinde çıkarmasında H. Ozan
seyirci kalmak dışında ne yapmıştır?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H.
Ozan örgütün 94. Birlik Kongre kararlarının dışına çıkarılarak, küçük burjuva
bir çizgiye oturtulduğunu, bu küçük burjuva postmodernizmin yeni hali olan
sınıf perspektifini bir yana iterek, ezilenlerin sosyalizmine sıkıca sarılan ,
yıllardan bu yana alaca-bulaca bu küçük burjuva maceracı çizgiyi örgüte egemen
kılan, kimsenin ses çıkarmadığı, ses çıkaranların öyle yada böyle tasfiye edildiği
MLKP’de, hala birilerinin küçük burjuva çizgiyi alaşağı yapmak için ayağa
kalkacağı hayalleriyle yaşıyor ve MLKP içinde var olduğunu düşlediği diri
devrimci güçlerden medet umuyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Hem MLKP önderliğince örgüt içi
demokrasinin ortadan kaldırıldığını ve farklı düşünenlere örgüt içinde yaşam
hakkı tanınmadığı ve tartışma-eleştiri ve sorgulama hakkının “örgüt yıkıcılığı”
olarak değerlendirildiği söyleyeceksin, hem Kongre ve Konferansların
göstermelik zorunlu bir geçit haline getirilerek iplerin her bakımından
kendilerine stratejik önderlik rolü yükleyenlerin elinde tuttuğunu
dilendireceksin, hem de MLKP’de birilerinin tüm bu engelleri aşarak, MLKP’de
değişimin öncülüğünü yapacağını düşleyeceksin. Bu ancak sanırız hayal
pazarlamaktan geri durmayan H. Ozan gibilerine uygun bir durumdur.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H.
Ozan, MLKP’nin ideolojik-politik ve örgütsel olarak ML çizgide çıktığını ve
küçük burjuva devrimciliğine kapaklandığı verilerle somutta ortaya koyarken,
MLKP’nin içinde var olduğunu düşlediği, diri devrimci güçlere, yeni bir
komünist örgüt yaratmak için zincirleri kırıp ortaya çıkmaları çağrısı yapmak
yerine, tam tersi çağrı yaparak, “aman ha MLKP’de kopup ayrı bir oluşuma
gitmeyin, böylesi bir adım mücadeleye yarar değil zarar vereceğini” söyleyerek,
MLKP’deki diri devrimci güçlerin MLKP önderliğine boyun eğmelerini ve küçük
burjuva devrimciliğiyle kuzu kuzu yaşamalarını devam etmelerini isteyerek
aslında MLKP önderliğinin değirmenine su taşımaktan geri kalmıyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Böylece H. Ozan’ın MLKP’ye dair
tüm eleştiri ve iddiaları somut çözümle birleşmemesi ve küçük burjuva
devrimciliğinin yıkılması ve MLKP’de yeniden ML’in egemenlik kurulması, bir
yerde MLKP’ye egemen olmuş olan, “dar kafalı iktidar hastası çıkarcılığın ve
tutuculuğun ‘parti tarzı”na dönüştürülmesi, tüm devrimci laflara karşın ilkel,
amatör, dar pratikçi, idare-i maslahatçı, klikçi iktidar hastalığı kaçınılmaz
olarak derin ve kapsamlı bir yabancılaşma ve çürüme yaratan, ML’den uzaklaşmış,
proletarya yerine ezilenleri geçirmiş olan MLKP önderliğinin kuşatmasının, diri
devrimci güçler ile birleşerek yeni bir örgüt kurarak Birlik Kongre çizgisinin
pratiğe sürülmesinin yolu açılmalıdır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Çürümüş, yozlaşmış ve ML çizgiyi
tasfiye etmiş ve küçük burjuva bir bir çizgiye kapaklanmış MLKP’nin yeniden
komünist çizgiye rücu edeceğini bekliyor. Bu aslında ölmüş atı kırbaçlamak gibi
bir şeydir. At ölmüş ama birileri hal atın ölmediğini tanıtlamak için habire
elinde kamçı, atı kırbaçlayıp duruyor, ama ortaya seyircileri aldatmak başka
bir görüntü çıkmıyor. Bu kadar eleştiriden sonra H. Ozan’nın hala MLKP de
devrimci değişim beklentisi içinde olması ve başkalarını da bu hayal
tacirliğine ortak etmeye çalışması, tıpkı yıllardır bu aynı çizgide yürümüş
Garbis Altınoğlu gibi, elini taşın altına sokarak, yozlaşmış-çürümüş ve küçük
burjuva devrimciliğince tasfiye edildiğini düşündüğü komünist hareketi yeniden
ayağa dikmek yerine, MLKP saflarındaki diri devrimci güçlere akıl hocalığı
yapıyor ve böylece MLKP’nin saflarında var olduğunu düşlediği diri devrimci
güçlerin daha fazla, çürüyüp, geriye savurmasına omuz veriyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Yani
H. Ozan, MLKP kadrolarına benim yaptığımı yapmayın yani MLKP’nin dışına
düşmeyin içinde kalarak değiştirmek için mücadele edin diyerek, örgüt içi
demokrasinin yok edildiği ve tüzüğün göstermelik sayıldığı bir ortamda, genç kadrolara
hayal çubuğu uzatıyor. Maalesef H. Ozan’ın uzattığı ve pompaladığı hayal
çubuğunda, devrimci olan ve tasfiyeciliğe karşı mücadelede ışığı çıkmıyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan önderlikle ilgili
uluslararası ve “Türkiye devrimci hareketinin deneyimlerinin gösterdiği gibi,
öncünün ve önderliğin reddi kadar idealize edilmesi de sınıf mücadelesine ağır
zararlar vermiştir, vermeye de devam etmektedir” diyerek, kendi tarihi boyunca “önderlik
boşluğu” yaşayarak gelmiş Türkiye komünist hareketinin öz deneyimleri de bunu
kanıtlamaktadır. MLKP tarihin çağrısına yanıt verecek gelişkin bir önderlik
teorisi ve pratiği yaratamamıştır. Özellikle başta sağ kendiliğindencilik olmak
üzere sağa ve “sol”a savrulan, istikrarsız, iç bütünlükten yoksun öncülük,
önderlik teorisi ve pratiği öyle ya da böyle sürece damgasını basmıştır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Önderlik,
öncülük bağlamında en ileri çıkışı temsil eden ve Birlik Devrimi’nde somutlaşan
sıçrama ise ne yazık ki daha fazla ilerleyememiş, ilk atılımın ardından giderek
gerileyip dibe vuran bir seyir izlemiştir söylemleriyle H. Ozan, “MLKP’nin önderlik
sorununda hem uluslararası hem mücadele yürüttüğü coğrafyanın ve hem de kendi
deneyimlerin çıkarılan dersler ve geliştirilmeye çalışılan perspektifleri
içselleştirilemediği”ne dikkat çekiyor. </span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan “bireycilik ilkesinin yön
verdiği şaha kalkmış bürokratik bir kült geliştirilmiş ve örgütte iktidar
tekeli kurmaya çalışan küçük burjuva benmerkezci zihniyet ve yönelime karşı
mücadele eden komünistler ise etkisizleştirilmeye, değersizleştirilmeye ve
tasfiyeye yönelinmiş, her açıdan partinin ağır kan kaybına yol açılmıştır. Bu
süreç hala devam etmektedir. Bu olgu, partiyi derin ve kapsamlı bir yıkımla
tüketme sürecinin içerisine götürmüş, kapsamlı bir yabancılaşma üretmiştir”
değerlendirmesiyle MLKP önderliğini politikayı bireysel çıkarları ve hırsları
için yaptığından bahsediyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Nitekim H. Ozan, MLKP
önderliğinin içinde bir grubun kendini bürokratik ekipçi zihniyet kendisini
”stratejik önderlik” olarak ilan ettiğini belirterek, böylece kendini partinin,
yani sınıfın stratejik önderliği olan partinin yerine geçiriyor. Tamda burada
kendisini bütün başarıların sahibi, “taktik önderlikler”i ise bütün zaaf ve
yenilgilerin sorumlusu ve suçlusu ilan ediyor. “Enkaz” demagojisi ile zaaflar
vb. “stratejik önderliğin” olmadığı dönemlere bağlıyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bizim bir dönem eleştirdiğimiz ve
içinde H. Ozan’ında yer aldığı darbeci ve sosyalist demokrasiyi ortadan
kaldıran ve yalnızca önderliğin her şeye karar verdiği ve farklı seslere yaşam
hakkı tanınmayıp, tasfiye kılıcını sürekli olarak kadroların başında
dolaştırıldığı dönemde H. Ozan, PKK ve DHKP-C’ye özenilen bürokrat ve
putlaştırıcı önderlik anlayışının karşısında değil yanında duruyordu. Tüzük,
program, strateji ve temel taktikler delme deşik edilirken, temel görüşler
örgüt içinde tartışılarak Kongre sonuçlanır Tüzük hükmü yok sayılarak
önderliğin dediği örgütün görüşü haline gelirken ve örgüt kitlesi sürü yerine
konurken darbeci ve komplocu oldu bitici tutumlara H. Ozan sesini
çıkaramayarak, darbeciliğe ve tüzüğün yok sayılmasına suç ortaklığı yapıyor,
Öcalan ve D. Karataş önderlik zihniyetini taklit eden, örgüt kadrolarını hiçe
sayan kişi ya da küçük bir kafadarın önderlik anlayışının örgüte egemen
kılınarak, demokratik merkeziyetçilik, eleştiri-özeleştiri ve tartışma kültürü
ortadan kaldırılmasına ortak olunuyordu.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Nitekim H. Ozan kendisi de yıllardan sonrada olsa gerçeği görerek bir dönem yol arkadaşlığı ve suç
ortaklığı yaptığı darbeci, klikçi, demokrasiyi rafa kaldıran önderlik kadrosuyla
ilgili şunları söylüyor: “Kongrede seçilmiş MK’nın da kendilerine tabi olacağı
ve mutlak itaat etmesi gereken bir yapı olarak görmektedir. İşin özü budur.
Burada başlıca olarak ulusal demokratik hareketin (PKK) lideri Öcalan’ın
”stratejik önderlik” teorisi ve pratiğinin kötü bir şekilde taklit edilmesiyle
şekillenen bir ”stratejik önderlik” gerçeğiyle karşı karşıyayız. Burada, öteden
beri sert bir şekilde eleştirdiğimiz TKİB’in şu ünlü “çelik çekirdek”
taklitçiliğiyle karşı karşıyayız. Burada DEV-SOL/DHKP-C’nin önderliği idealize
eden taklitçiliğiyle karşı karşıyayız…”</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Sınıf savaşımının gerçekliğinde
kopmuş olan MLKP önderliği bürokrat, despot bir önderlik tarzıyla, kendi
iktidarını ayakta tutmayı amaçladı. Kongreler MLKP önderliği için göstermelik
ve zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken geçitler oldu. İş o kadar iftiraya
vardırıldı ki Kongreler’in belgeleri bile doğru düzgün yayınlanmadı. İşçi
sınıfı hareketi ile komünist hareketin ayrı yollarda yürümelerini aşmak bir
yana sınıftan kopuk kendi çalıp kendi oynayan ezilenlere dayanan bulamaç bir
partinin yaratılması hedeflendi ve önderlik buna göre konumlandırıldı. Dahası
legalizmin örgüte egemen kıllanarak HDP’ye dayanılarak yığın çalışması bir yana
bırakıldı. Demokratik merkeziyetçiliğin ve kolektivizm çalışma ilkesinin ve
işlerliğinin, bir yana itildiği önderlik ve çalışma tarzı esas alındı.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">'95 yılında ayrılık sürecinde
yalan üzerine yalan söyleyen MLKP önderliği örgüt üzerinde etkinliğini
artırdıkça yerini sağlamlaştırmak amaçlı kendileri gibi düşünmeyenleri birer
birer nasıl tasfiye ettiklerini öğreniyoruz. Çünkü 95’te KP-İÖ’nün ayrıldığı
dönemde MK kendisi gibi düşünmeyenleri tasfiye etmesi beklenemezdi. Keza KP-İÖ
ayrılığı döneminde büyük sıkıntı ve zorluk yaşayan darbeci ve komplucu klik –ki
bunların başını çekenler İ. M. Şeref ve P.H.A – ideolojik-politik olarak aynı
hatta durmayan Garbis Altınoğlu, H. O ve M.P’ye tetikçi olarak öne sürüldüler.
Bu üç kişinin işleri bittikten sonra tasfiye edildiler.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Her
şeyden önce işçi sınıfıyla sosyalist hareketin ayrı ayrı yollarda yürüdüğü
koşullarda önderliğin birincil görevi bu durumu aşmaktır. Lenin yoldaş konuya
ilişkin şunları belirtiyor: “Bizim başlıca ve temel görevimiz, işçi sınıfının
politik örgütlenmesi ve politik gelişimini kolaylaştırmaktır. Bu görevi arka
plana itenler, mücadelenin her türlü özel yöntemlerini ve diğer bütün
görevlerini buna bağımlı kılmayı reddedenler yanlış bir yol izlemekte ve
harekete ciddi zararlar vermektedirler.” (Kitle İçinde Parti Çalışması, Lenin,
Ekim Yayınları, s. 13)</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">İşte komünist önderliğin ilk
yapması gereken iş Lenin’in vurguladığı gibi komünistlerin başat görevinin işçi
sınıfının politik örgütlenmesi ve gelişimini kolaylaştırmak için teoride ve
pratikte bu devrimci perspektife uymak ve uygulamaktır. Gerisi boş laftır,
Marksizm Leninizm’i unutmak, burjuva, küçük burjuva dünyaya yelken açmaktır.</span></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><br /></span></strong></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">MLKP
batıda ikinci cepheyi açmada başarısız oldu ve bu başarısızlığını Rojava
kapatmaya çalıştı</span></strong></div><div><span style="font-family: arial;">Hasan Ozan MLKP’nin Birlik
Kongresi’nin ardından Kürt sorunuyla dayanışmak ve birleşik mücadelesinin
örülmesi için batıda ikinci cephe açılmasının zorunluluğuna dikkat çekerek bu
politikayı pratiğe sürmeyi hedeflediğini ama bu politikada başarısız olunması
MLKP’yi Rojava da konumlanmaya ittiği öne sürerek, doğru olarak MLKP’nin Kürt
politikasındaki gelgitler yaşadığını eleştiriyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Hatırlanacağı üzere 1994 yılında
kuruluşunu ilan ettiği Birlik Kongresinde belirlenen politikaya göre MLKP,
Türkiye Kuzey Kürdistan işçi ve emekçilerinin öncü örgütü olduğunu ortaya
koymuş ve buradan hareketle Kürt direnişiyle omuz omuza olmak için ivedi olarak
Batıda ikinci bir devrimci cephe açarak, ulusal kurtuluşcu devrimle Batı’daki
proletarya ve emekçilerin birleşik savaşımı geliştirileceğine vurgu yapmıştı.
Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi ortak savaşmak bir yana, Türk işçi ve
emekçilerinden ciddi bir destek ve dayanışmasından bahsedilmezdi. Haliyle
devrimci ve komünist hareket Batıdaki görevlerini yerine getirmede
zorlanıyordu. Bu sorun, program, strateji ve taktiklerimiz bakımından acil
olarak çözülmesi gereken yaşamsal bir göreve işaret ediyordu. Devrimci işçi ve
emekçilere kitlesel olarak dayanan ikinci cephenin açılmasıyla hem ulusal
demokratik hareketin stratejik bir zayıflığı giderilecek, hem de devrimi Batıda
yayma olanağı sağlanacaktı.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Ne var ki, bu politikayı MLKP
hayata geçirme de başarısız olunca başta sınıfta kopuk parti görüşüne rücu
ederek, her alanda hızla Birlik Kongresinde belirlenmiş olan politikaları bir
yana iterek, PKK ve DHKP-C kopyacılığına yönelip küçük burjuva öncü savaşçı
çizgiye demir atarak yozlaştı. Sınıftan ve emekçileri devrimci temelde
örgütleyerek batıda Türk şovenizmi dalgasını kırarak, proletaryasının bağımsız
devrimci politikasını, halkların eşitlik, özgürlük ve kardeşlik istemleriyle
pratiğe geçirme de başarısız olması MLKP önderliğini yeni arayışlara itti. 94
Birlik Kongresinin ardında Kürdistan da gerilla mücadelesinin örgütlenmesine
karşı çıkan ve Dersim-Erzincan hattında hareketin örgütlemiş olduğu gerilla
grubunu, çalışmalarımızı batıda işçi ve emekçi yığınlar arasında
yoğunlaştıracağız” gerekçesiyle tasfiye edenler batıda sınıf çalışmalarında
kısa zamanda bir şey elde edememeleri nedeniyle çıkışı batı işçi ve emekçiler
arasında elle tutulur bir başarı elde edememeleri, öncü savaşçı maceracı kitle
çizgisiyle daha önceden Hareket tarafından yaratılmış olan işçi, emekçi ve
sendikal çalışmaların hemen tümü tasfiye edilerek semt çalışmalarını merkeze
alma ve ezilenlerin istemlerini karşılamayı örgütsel-pratik çalışmalarında
temel yaparak, MLKP’yi hızla ezilen Kürt hareketi PKK’nin şemsiyesinin altına
itmiştir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Haliyle MLKP bağımsız politik
duruşunu bir yana iterek, yönünü varlığını öncüsü olduğunu iddia ettiği işçi
sınıfına değil, ezilen Kürt halkının öncüsü olarak kendisini ifade eden PKK’nin
kuyruğunda, Onun gölgesinde, Kuzey Kürdistan da HPG ve Rojava’ya YPG saflarında
yani başkalarının yaratmış olduğu olanaklar üzerinde, başarısızlığına şal
örtmeye çalıştı.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Elbette Kobane’nin IŞİD
tarafından işgal edilmesi sürecinde bu direnişte aktif olarak yer almak
gerekiyordu. Ama bu durum aşıldıktan sonrası Rojava ancak askeri alanda insan
yetiştirmek için bir alan olabilirdi. Haliyle Batıda işçi ve emekçi kitle
hareketinin alabildiğine paralize ve örgütsüz olduğu bir ortamda, en ileri ve
militan kadroların devrimi ayakta tutma adına Rojava’ya gönderilmesi ve bunda
ısrar edilmesi, Kürt ulusal kurtuluş hareketine yapılacak en büyün
enternasyonalist destek ve dayanışmanın, Batıda ikinci devrimci cephe açmak
gerçeğinden vazgeçmemesi anlamına geliyordu.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Rojava devrimine katılmak batıda
ikinci devrimci cephe açma çalışmasına güç verecek bir zeminde- askeri ve
politik kadro yetiştirme ve yetiştirilmiş kadroların hızla Türkiye’nin batıdaki
devrimci çalışmalara aktarılması gerekiyordu- dahası batıda devrimci çalışmaya
sinerji katacak ele alınması Rojava devrimine katılma konusunda MLKP’yi
eleştiren ve batıda ikinci cephe açmada başarılı olamayan MLKP’nin bu
başarısızlığını aşmak için, Rojava devrimine plansız ve hedefsiz girişilmesini
eleştirerek, MLKP kuruluşundan bugüne kadar Kürdistan da izlenen politikanın
başarısız olduğunu şöyle ifade ediyor: “1994-2021, aradan 26 yıl geçti. Ve uzun
yıllardır Batı’da etkin bir güç olmaktan çıktığımız gibi, hala ciddi bir
toparlanma süreci de yaşanmıyor. Ve bu süreçte, Kürdistan partisi de olma, seksiyonla
Kürdistan devrimine de önderlik etme iddiası geliştirilmiştir. Ki Kuzey
Kürdistan’da da etkin bir güç değiliz. Ciddi bir kitle temeli yaratılamadı. Bu
gerçeklere gözlerimizi kapatmak ise, kafayı kuma gömmek demektir.”</span></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><br /></span></strong></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">H. Ozan’ın akıl hocalığı MLKP’de pek işe yaramıyor</span></strong></div><div><span style="font-family: arial;">Hasan Ozan her zamanki gibi MLKP
önderliğine hatalı yoldaşını ve girdiğiniz yol çıkmazdır bir an ç önce bu
yoldan vazgeçin çağrısı yaparak, aklı sıra “akıl hocalığı yapmaya ve hala
MLKP önderliğinde oturmuş çizgi haline gelmiş görüşlerinden vazgeçebileceği
beklentisiyle hayal pompalamaya devam ediyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Hasan Ozan “Komünist Parti manifesto
ezilenlerin manifestosu mu?” başlıklı yazıda MLKP’nin 94. Birlik Kongre
kararlarını yok sayarak proletaryayı merkezde tutan ve bu merkezde devrim ve
sosyalizm savaşımına bakışını 25. yıl içinde tümden değiştirdiğini
proletaryanın devrimde önderliğini yadsıyarak, ne idüğü belirsiz ezilenleri
temel alan bir hatta girerek, Marksizm-Leninizm’i reddederek, emekçiler
arasında sınıfsal ayrımları yok sayan ezilenlerin teorisine rücu ederek,
programları ve stratejileri, bağlı olarak taktikleri değiştirerek, ML hatta
uzaklaştıklarını söylüyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Devamla
Hasan Ozan MLKP’nin gelinen durumda değişik maskeler altında Marksizm-Leninizm
karşısında konumlandığı gibi aynı zamanda yalnızca proletarya karşıtlığının
değil, aynı zamanda burjuva saflara geçiş yaparak burjuvazinin cephesinde
mevzilendiğini söylemekten geri kalmayarak MLKP’nin devrimci ideallerinden
vazgeçerek legalizm limanına demir attığını ifade ediyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Nitekim H. Ozan, MLKP’ye yönelik
değerlendirmelerinde, iş, ekmek, özgürlük, ezilenler propaganda ve ajitasyonuna
dayanan politik çalışmalar esas alınırken, sözde işçi sınıfından, sosyalist
görevlerden bahsedilmesi ise, durumu kurtarmak amaçlıdır.” sözleriyle MLKP’nin
küçük burjuva devrimci-demokrasisi ve sosyal reformizmine demirlediğini
dillendiriyor. Hasan Ozan örgüte yıllardan bu yana egemen olmuş ve örgüt
çizgisini her bakımdan darbeci bir tarzda değiştirmiş olduğu kendisinin sorumlu
olduğu sınıftan kopuk parti kurulabilir görüşünün kabulüyle 1995 Birlik
Konferansın da MLKP’nin parti olarak ilan edilmesiyle zaten darbecilik ve
tasfiyecilik egemen kılınarak, küçük burjuva devrimciliğine kapaklanılmışlığını,
PKK ve DHKP-C kopyacılığına yönlendiğini unutuyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H.
Ozan darbeci tasfiyeciliğin ve komplocu sürecin açılması ve örgüte egemen
kılınmasında başta gelen sorumluları birisidir. Bugün kalkıp, “Tasfiyeci
oportünizmin yaptığı da -proletarya yerine, ezilenlerin geçirilmesi-” demesi ve
bu, “Birlik Devrimi’nin teorisinin, program ve stratejisinin ret ve inkar
edildiğinin, içeriğinin boşaltıldığını” söylemesi, sanki MLKP’nin
ideolojik-politik ve örgütsel alanda kısa zamanda yozlaşarak geriye düşmesinde
haberi yokmuş gibi davranış içinde olması, kendisinin bu yozlaşmadaki ortaklığı
içinde olduğunu unutuyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">MLKP’nin dışına düşene kadar
“Birlik Devrimi atılımı ve başarısı” güzellemesinden bulunan H. Ozan’ın işin
dışına düştükten sonra, bizim 95’de söylediklerimiz gerçeklere ancak 26
yıl sonra ulaşabiliyor ama artık iş işten geçmiştir; “Bu, komünist öncünün
yerine, küçük burjuva sosyalizminin geçirilmesi, Marksist-Leninist öncünün
tasfiyesinden başka bir anlama gelmez” sözleri de H. Ozan’ın MLKP’nin
tasfiyeciliğe kapaklanmasında suç ortaklığı yaptığını asla bir yana itmez.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Hasan Ozan MLKP’nin savrulup
küçük burjuva limana demir atmasını 2000 yıllardan sonraki gelişmelere
bağlıyor. Aslında H. Ozan, önderlik organında kendisinin yer aldığı,
komploculuk ve çete başlığı yaparak gerçekleri dillendiren ve darbeciliğe tutum
alan KP-İÖ’lülere yönelik haçlı seferi başlatan MLKP önderliği, 94. Birlik
Kongresi’nin almış olduğu kararlara uygun bir faaliyet içinde olmadığı gibi,
örgütün. Birlik Kongresi’nde kabul etmiş olduğu temel görüşleri hiç bir biçimde
değiştirme yetkisi olmayan bir Konferans’la darbeci tarzda değiştirerek, örgütü
ele geçirmiş, faşistleri aratmayan kirli kontracı saldırılarla, darbe ve örgüt
çizgisinin zoraki değiştirilmesine karşı ilkeli duruş içinde olan yoldaşlara
yönelik karşı-devrimci saldırılar bir birini kovalamıştır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">MLKP önderliğinin Birlik Kongresi’nde
kabul edilen program, strateji, taktik, tüzük ilkelerinin bizzat Hasan
Ozan’ında içinde yer aldığı iktidar hırsı gözlerini döndürmüş olan bu darbeci
güruh tarafından 1995 birlik konferansında geminin bordosunda denize atılmıştı.
1995 yılında MLKP’nin Leninist parti öğretisini reddederek, “sınıftan kopukta
parti kurulabilir” görüşünü kabul etmesiyle, birlik kongresinde s alınan
kararların hiç edilmesinin yolu açılmış ve tasfiyeciliğin yol döşenmişti. Bu
darbeciliğe H. Ozan karşı çıkmak bir yan partinin birliği koruma adına karşı
devrimci çete faaliyetinin başında yürüyenlerin içinde yer almış, örgütte
darbeciliğe karşı çıkıp mücadele yürütenlerin öldürülmesi kararının altına imza
atmaktan geri durmamış ve birilerinin tetikçiliğinin yapmaktan geri
kalmamıştır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bugün “ MLKP’yi birlik
kongresinin belirlediği program, strateji ve taktikleri tasfiye etmekle ve ML
görüşlerin yerine, küçük burjuvazinin ezilenlerinin revizyonist reformist küçük
burjuva legalist devrimciliğini ikam etmekle suçlayan H. Ozan, "komünistlerin
95 yılında tasfiyeciliğe ve darbeciliğe karşı devrimci bayrak açmalar
karşısında, her şey parti için”, sloganıyla MLKP önderliğinin tasfiyeciliği ve
darbeciliğinin en kararlı savunucuları arasında komünistlere yönelik karşı
devrimin kirli yöntemlerini uygulamaya sokup, faşist kontracıları aratmayacak;
silahlı, çivili sopalar, demir çubuklar, insan kaçırma ve öldürmeler, ev ve
büro basma eylemlerini yönetmekle ve komünistlere yönelik kara propaganda
yürütmekle uğraşıyordu.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Dün
Garbis MLKP’de ayrıldığından dolayı Garbis’i korkutup sindirmek için tehdit
edip, MLKP’yi eleştiren kitabının basılmasını engelleyen ve her türlü yalan
yüklü kara propagandaya bu saldırılara destek olan H. Ozan, yaptıklarının
kapsamlı bir özeleştirisini yapmadan, her şeyi kendi dışındaki tasfiyeci ve
darbeci yöneticilere yükleyerek işin içinde kolay yoldan çıkmaya ve Garbis’e
methiyeler düzmeye devam ediyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Dün komünistlere kirli
yöntemlerle saldırıp politika yapma yasağı koyanlar, politikayı kendi bireysel ya
da grup hırs ve iktidar amacıyla yapan H. Ozan gibiler, ne zamanki MLKP ile
yollarını ayırdılar ya da atıldılar, ne zaman okun sivri ucu kendilerine döndü
işte o zaman MLKP’nin yozlaşmışlığından, çürümüşlüğünden, klikçiliğinde,
hizipçiliğinden, insan harcamasından, tüzüğü hiçe sayıp, birlik Kongresinin
program, stratejisi ve taktiklerini hiçe saymasından dem vurmaya çalıştılar.</span></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><br /></span></strong></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">Sonuç:</span></strong></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan MLKP önderliğinin artık
iflah olmayacağını her fırsatta yazıp çiziyor. Doğru olarak MLKP önderliğinin
yurtdışına taşınmasından bahsederek 12 Eylül faşist darbesinin ardında
tasfiyeciliğinin etkisiyle birçok öncü kadronun yurt dışına kaçtığı gibi 40 yıl
sonra bu aynı durumun MLKP önderliğinde tekrarlandığını ifade ediyor ve yurt dışına çıkmak için aranır olmak ve cezalar almış olmanın bir ölçüt
olamayacağı ve risksiz devrimcilikle mücadelenin ileriye taşınmayacağını dikkat
çeken Ozan: “Peki devrim yapma iddiasında olduğumuz coğrafyada aranmayanlar
üzerinde mi illegal ve yasadışı partiyi kurup geliştireceğiz” diyerek bu türden
yaklaşımların doğru olmadığına vurgu yapıyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Yıllardır Türkiye’de ve Kuzey
Kürdistan’da ciddiye alınabilecek bir illegal-yasadışı partinin olmaması ya da
tasfiye olmuş ve edilmiş olmasının buradaki rolü ne?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bu tablo en başta da “stratejik
önderler”in “adanmış devrimcilik’le, “eleştirinin devrimci şiddeti”yle en önde
dağılmış çalışmaları toparlayıp geliştirmesi gerekmez mi? Her fırsatta “adanmış
devrimcilik”, “parti tarzı”, “devrimci romantizm” üzerine lafazanlık
yapanların, başka kadrolara ve Türkiye ve Kürdistan’da bin bir emekle, bedelle
mücadele yürüten kadro ve örgütlerimize kendilerini feda etmesini öğütlerken
hangi ilkelere, hangi ahlaki ve vicdani değerlere göre davranıyorlar acaba?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Tüm
bu gerçeklerin sorgulanması ve gerekli derslerin çıkarılması gerekmiyor mu?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Kuşkusuz ki bu durum tipik
tasfiyeci oportünist, tasfiyeci bürokrat zihniyet ve duruşla izah edilebilir
yalnızca.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Peki, bu çözülüşe, bu çürümeye
karşı ilkeli ve sonuna dek giden bir mücadele yürütmeyen kadroların da bu
tablonun sorumluluğunu paylaşmadığı iddia edilebilir mi? Elbette ki bu soruya
verilecek cevabımız hayırdır, aksine son tahlilde suç ortaklığı yapılmaktadır. Peki,
bu durumun da eleştiri, özeleştiri konusu yapılması gerekmiyor mu?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bizce bu tablonun ana nedeni
tasfiyeciliktir, tasfiyeci kaçış ya da yöneliştir; kendi dar çıkarcı/klikçi
iktidarını koruma vb. hesabına dayanan politik ve örgütsel teori ve pratiktir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bu temel üzerinde yurt dışı parti
örgütlerinin eleştiri dinamiğini kırarak yandaşa göre partiyi yeniden
yapılandırmaktır. Yurt dışını kendi dar klikçi hesabına göre cephe gerisi olarak
örgütleme planıdır. Bu gerçeğin az ya da çok yurt dışı parti örgütleri ve parti
tabanımız tarafından görülmediğini düşünmek ise politik saflık olacaktır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bu gerçekler de göstermektedir ki
ortada gerçek bir önderlik yok ama ”önderlik”, ”stratejik önderlik” var.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">İlkesiz birlikçilik,
Marksizm-Leninizm’e karşı birlik ekseninde öncünün ideolojik ve örgütsel
temellerini sistematik bir tarzda kemirmeye, parti kan kaybetmeye devam
etmiştir ve etmektedir de. Sorun bir komünist partinin içerisinde olabilecek
fikir ayrılıkları ve mücadelesinin çoktan ötesine geçerek, Birlik Devrimi
karşıtlığı, onun temellerinin red ve tasfiyesi, partiyi halkçı, ezilenci,
post-Marksist, Troçkist bir çorbaya dönüştürme çizgisine doğru evrilmiştir.
Artık söz konusu olan, bir tür çizgileşmiş sapmalar ve bu sapmaların proletarya
sosyalizminden koparak post-Marksist tasfiyeci bir yapı inşa etme, elveda
Marksizm-Leninizm deme çizgisine daha açık oturma gerçeğidir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Özetle, komünistlerin, yukarıda
ortaya koyduğumuz tablo üzerinde (Kürdistan, seksiyon, Rojava bağlamında)
politikasını eleştirel gözden geçirmesi sağlıklı, doğru, komünist devrimci bir
tavır olacaktır.”</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan’ın MLKP önderliğiyle
ilgili bu değerlendirmeleri aslında kendisine komünist önderlik rolü atfeden
bir kişinin zaman geçirmeden harekete geçmeyi ve hayallerde uzaklaşarak gerçeğe
bağlı davranarak, yozlaşmış ve çürümüş bir örgüte karşı diri ve devrimci
güçlerin aynı kulvarda buluşabileceği yeni bir komünist örgütün kuruluşu için
öne atılmayı gerekli kılıyor. Öncü devrimcilik birazda olma yapılan denilen bir
zamanda öne çıkarak yol açıcı olmak ve buz kıran rolünü oynamak değil mi?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Yıkılmış, dağılmış ve farklı bir
çizgiye oturtulmuş ve her türlü olumsuzluğun yaratıcı ve uygulayıcısı olan bir
önderliğin egemenliği altında her bakımdan devrimci ilkeleri ve değerleri ilga
edilmiş ve farklı düşünenlerin öyle ya da böyle tasfiye edildiği bir örgütte
hala değişim ve dönüşüm beklemek göz göre göre örgütün ölümünü seyretmek
demektir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">H. Ozan’ın tüm eleştiri ve
uyarılarına rağmen pratikte yapmış olduğu tamda budur. Stalin yoldaşın
vurgulamış olduğu gibi bir kişinin ya da partinin yalnızca ideolojik savaşımla
düzelmesi mümkün değildir. İdeolojik savaşımla düzeltilmeyen ve görüş
ayrılıklarını çizgi haline geldiği durumda yapılması gereken şey, örgütsel
ilişkileri kopararak komünist hareketi yeniden ayağa dikmek için görev başına
koşmak ve çürüme ve yozlaşmaya cepheden tutum almak olmaktır. Ne ki H. Ozan, bu
devrimci görevlerden kaçmak için uzaktan akıl hocalığı yapmaya ve hayal
dağıtmaya devam ediyor.</span></div><div><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><br /></span></strong></div><div style="text-align: right;"><strong style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">Halkın Birliği</span></strong></div><div style="text-align: right;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: arial; outline: none;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">Nisan - 2021</span></span></div><div><br /></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-86453892401172873382021-05-14T18:16:00.012-07:002021-05-18T11:42:52.306-07:00Partizan dogmatik cenahının 24 Nisan 1972 yılında TKP-ML Hareketi’nin parti olarak kuruldu iddiası beyhude bir çabadır<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3V8RAs8Mjn4HlGFxnNw9jnZ1ZKjE2qehv3ZE5V9aUV7ej6QIr-MIJK82e6RnLTtpM1FOI9IyPHVXbHawcvHEUTEKDvELN4sfhMFJsfPpxz3lDSFosKyvqEcUVZT9afsMfFPkp-1fX6Byg/s1600/partizan.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3V8RAs8Mjn4HlGFxnNw9jnZ1ZKjE2qehv3ZE5V9aUV7ej6QIr-MIJK82e6RnLTtpM1FOI9IyPHVXbHawcvHEUTEKDvELN4sfhMFJsfPpxz3lDSFosKyvqEcUVZT9afsMfFPkp-1fX6Byg/w400-h225/partizan.png" width="400" /></a></div>Kaypakkaya
yoldaş 24 Nisan 1972 yılında bir grup yoldaşıyla birlikte Türkiye komünist
hareketini, TKP/ML Hareketi şahsında yeniden ayakları üzerine dikti.
Ülkemizde sol hareket üzerinde egemenlik kuran 50 yıllık reformculuğu,
revizyonizmi ve pasifist parlamentarizm geleneğini kırıp, devrimin silahlı
başkaldırıyla gerçekleştirileceğini pratiğiyle ortaya koyarak, Kemalizm
dalkavukçuluğuna, Kürt ulusunu inkar eden Türk şovenizmine, Şefik
Hüsnü TKP’sinin burjuva milliyetçisi oportünist çizgisine, Sovyet sosyal
emperyalizmine, Troçkizm’e vb. sınıf dışı akımlara karşı, kavrayışı ve deneyimi
ölçüsünde cepheden tutum alarak, proletarya ve emekçi yığınların eline nasıl
örgütlenip savaşacakları sağlam bir mücadele silahını tutuşturdu.<div><br /></div><div>Elbette Kaypakkaya
yoldaşın ortaya koymuş olduğu bu ML’ist görüşler, ilk ve genç olmanın
getirdiği önemli yetmezlikler, eksiklikler ve hatalar taşıyordu. Bunun böyle
olması bir noktada doğaldır da.</div><div><br /></div><div>Ne ki Kaypakkaya
yoldaş dönemin doruğu olarak gerçeklere çözümler bulmaya çalıştı.
Düşündüklerini ve belirlediklerini ortaya koyup, pratiğe girişerek teorisini
pratiğin deneğine vurdu. Bir yıllık gibi yoğun bir mücadelenin ardından TKP/ML
Hareketi, faşizmin yoğun saldırıları sonucu ağır bir yenilgi aldı.
Başta İbrahim Kaypakkaya yoldaş olmak üzere birçok önemli
kadrosunu kaybetti ve 1973 yılında polis tarafından çökertildi. 1974’te
zindanda başlayan toparlanma yeni bir KK oluşturularak hareketimiz toparlanmaya
çalışı. Ama Kaypakkaya’nın geride kalan yoldaşları pratiğin sonuçlarını
irdeleyerek, süreci gözden geçirerek kapsamlı olarak yargıladı, bu mücadelede
bir çok olumlu-olumsuz sonuçları bulup, ortaya çıkartarak, komünist hareketin
hatalarından arındırılarak gelişip, güçleneceği gerçeğinden şaşmazcasına
hareket ederek, Kaypakkaya yoldaşın eksikliklerini ve yetmezliklerini, dogmatizm
ve inkarcılığa düşmeden, ML çizgide kararlılıkla yürüyerek aştı ve O’nun
komünist özünü geliştirip, derinleştirerek daha da sağlam bir hatta çekti.</div><div><br /></div><div>Kaypakkaya yoldaş,
komünist hareket için ön açıcı oldu, birçok alanda tabuları parçalayarak
bizlere yol gösterici olduğu gibi, aynı zamanda bir yıllık gibi kısa bir pratik
süreçte yaşadı ve bunun sonuçlarını değerlendirme fırsatını bulamadan
Kaypakkaya yoldaş katledildi. Kaypakkaya yoldaşı ve komünist hareketi
yargılamada, dahası komünist hareketin yakın geçmişini ele alıp değerlendirme
sorunu, devrimci hareket saflarında en fazla tartışılan sorunların başında geldi.
Bu alanda iki eğilim sürekli olarak çatıştı; birincisi M-L bakış yani
olayları ve olguları kendi koşulları içinde ele alıp değerlendirme ve
komünistlerin hatalarını mücadele içinde aşağı doğrusunun savunucusu ve
takipçisi olarak gerçekler üzerinde politika yapan komünistler ve ikincisi de
her ne kadar görünüşte farklı yerlerde duruyorlarmış gibi görüntü içinde
olsalar da, geçmişe dogmatik ve inkarcılık temelinde mükemmeliyetçi bir bakışla
olaylara ve olgulara yaklaşımda idealist bir mevzide birleşiyor oportünist
cenah. </div><span><a name='more'></a></span><div><br /></div><div>Geçmişin doğru devrimci bir yaklaşımla nesnel bir zemin üzerinde ele
alınmasında dogmatik ve inkarcı oportünistlerin temel özellikleri, sürekli
olarak dualizm-ikirciklilik- ve keyfiyetçi bir değerlendirme -mükemmeliyetçi, inkarcı-
içinde olmalarıdır. Bu akımların hemen tümü -MLKP'den TKİP’e, EMEP’ten TİKB’nin
değişik gruplarına, TKP-ML’den MKP’ye- geçmişi değerlendirirken kendilerine
oportünizmi, hoş görüyü ve uzlaşmacılığı uygularlarken, başkalarına,
abartıcılığı, acımasızlığı, keyfiyetçiliği ve çift standartçı oportünist
yaklaşımları ve değerlendirmeleri uygulamayı esas aldıklarını gördük.</div><div><br /></div><div>Buradan olarak,
Kaypakkaya yoldaşın şahsında 1972-79 dönemine inkarcı ve dogmatik
bakış açısıyla mükemmeliyetçi yada hatalardan azade bir konumda durarak,
gerçekleri çarpıtan ve olguları kendi zemininden kopararak ele alan dogmatik ve
inkarcı oportünist cenah ile komünistler arasındaki niteliksel yaklaşım ve
ayrım çizgisini ortaya koymak bir kez daha önemi taşıyor. Çünkü bu dönemi
incelerken, tek yanlılığa ve yüzeyselliğe düşmemeye daha çok yükümlüyüz. Buna,
bu dönemdeki Marksist-Leninist ve devrimci değerleri bugün savaşımımız da
yaşatmak açısından gerek olduğu gibi, ML adına, içi boş lafızlarla ML’in
karikatürü konumuna düşmemek açısından da, dünden çok daha fazla gerek var.
Çünkü aynı konudaki hatalar birden çok defalar tekrarlandıkça, örgütümüzün,
bizlerin kendi gücümüze ve güvenimizin zayıflamasına devrimci inanç ve
enerjimizi kaçınılmaz olarak tüketmeye hizmet ederler.</div><div><br /></div><div>Nitekim komünist
hareketin değerlendirmesinde oportünist mevzide yer alanların, 50. yıl sonra
bir arpa boyu bile ilerleyememeleri ve Kaypakkaya’yı ve 72-79 dönemini sınıfla
birleşemediğinden dolayı eleştirip, mahkum edenlerin bu kadar deney, tecrübe ve
birikimin ardından hala aynı yerde çakılıp kalmaları, hatta geriye savrulmaları
ve ondan sonrada aymazcasına “yoktur bir birimizden farkımız ama biz Osmanlı
Bankasıyız” sloganı gibi, sık sık görüş değişikliğine gitseler de, dün ak
dediklerine bugün kara demeleri de, bu oportünist cenahın, yine de kendilerini
komünist olarak nitelemekten geri durmamaları onların ne kadar aymazlık içinde
hareket ettiklerini ve yine bu akımların ne kadar anti-Marksist bir konumda
durduklarını ve diyalektik materyalizmi nasıl iğdiş ettiklerini, ve
komünist hareketin doğuşu, gelişimi ve partileşme sürecine yaklaşımda ne kadar
sağlam bir konumda durduklarını gösteriyor.</div><div><b><br /></b></div><div><b>Komünist hareket mücadele içinde olgunlaşır
ve partileşme sürecini yaşar</b></div><div>Her ülkede komünist
hareket doğduğunda partileşme sürecini yaşar. Partileşme süreci, komünist
hareketin gelişmesi, büyümesi, bir parti olarak ileri taşınması ve bir parti
olarak örgütlenmesi sürecidir. Evriminin bu aşamasında da komünist hareket ne
kadar geniş ya da dar olursa olsun, doğası gereği politik bir kimlik taşır.
Eğer daha farklı bir durum olmazsa, o gelişerek, olgunlaşarak parti haline
gelir ve bu evrim, derinliğine ve genişliğine, niteliğin ve niceliğin gelişmesi
süreci olarak çok yönlüdür. Komünist hareketin evrimindeki aşamalar, aynı
nitelikteki bir olgunun olgunluk farklarıyla ayrılan farklı gelişme
süreçleridir. Komünist hareketin evrimindeki bir gelişme aşamasından bir
diğerine geçmesi, komünist hareketin kendi kendini inkar ederek niteliğini
değiştirmesi demek değildir.</div><div><br /></div><div>Peki, partileşme
sürecinin ayırt edici özelliği nedir? Marksizm'in yeni girdiği ülkelerde,
komünist hareket, devrimci-demokrasinin parçalanması sürecinde oluşacağına
göre, bu oluşum genellikle proletaryanın hareketi dışında gerçekleşir. Komünist
hareket, proletaryanın hareketi dışında doğduğu için, komünist hareketin
proletarya hareketinde yalıtılmış olduğu bir dönem yaşar. Bu dönem,
tersinden bakıldığında, komünist hareketin proletarya hareketine bağlanması,
bilimsel sosyalizmin proletarya hareketine sokulmasıyla da proletarya
hareketiyle bilimsel sosyalizmin birleşmesi sürecidir. Bu süreç aynı zamanda
programın oluşturulup, derinleştirilmesi ve varsa komünist güçlerin ML program
etrafında toparlanma sürecidir.</div><div><br /></div><div>Elbette bütün bu
sürecin zafere taşınması yani komünist hareketin partiyi yakalaması sınıf
hareketiyle birliğinden geçer. Komünistliğin denek taşı sorununda temel
doğruları ortaya koyan örgütümüz, bu görüşlerini şu noktada toparladı:
Teoride proletarya diktatörlüğünü ön gören, kabul eden yani proletarya
diktatörlüğüne uygun bir siyaset izleyen pratikte propaganda, ajitasyon,
örgütlenme buna uygun davranan kişi örgüt, parti vb. komünisttir. Söz ile
eylem, teori ile pratik arasında uyum olmalıdır. Yani proletarya
diktatörlüğünün kabulü sözde kalmamalıdır. Kimin komünist olduğu sözle değil, eyleme
göre değerlendirilmelidir. Ve bu tamamen somut bir sorundur. </div><div><br /></div><div>Dolayısıyla somut
koşullar içinde alınmalıdır. Ama teori ile pratik arasında ki ilişkiyi kurarken
diyalektiğin gelişim yasasını kavramak gerekiyor. Aksi halde, sözle eylem
arasındaki ilişkide doru kavranamaz ve mekanik benzetmeler yapılarak yanlışlara
kapanmak kaçınılmaz olur. Bu bakımdan teorinin pratiğe sürülmesi ve pratiğe
bire bir yansıması ve bütünüyle ona hakim olması önemli bir süreci alacağı
baştan görülmeli ve gelişmelere bu pencereden bakılmalıdır. Komünist hareketin
ortaya koyduğu bu ML’ist görüşler, devrimci ve komünist hareketin olayları ve
olguları hangi yönde değerlendirmesi gerektiğinde yol gösterici olmuştur.
Geçmişe bakışta ikiz kardeş; dogmatizm ve inkarcılığın çıkmazı.</div><div><br /></div><div>Ne ki buna rağmen birçok
akım bu alanda düalizmden kopamadı ve işine geldiği yerde işine geleni alıp
kullanarak seçmeci bir çizgide ilerleyerek komünist hareketin gelişim tarihine
yaklaşımda anti-Marksist bir konumda yer aldılar. Keyfi değerlendirmeler ve
ilkesiz yaklaşımlar Marksizm olarak yutturulmaya çalışıldı. İnkarcılık ve
dogmatizm, ‘80 öncesi olduğu gibi özellikle 12 Eylül yenilgisi ve
tasfiyecilikten sonra inkarcılık ve yeniden tarih yazımı aldı başını yürüdü.
Görüşlerinden 180 derece dönüş yapanlardan, kendi mücadelesine intikamca
saldıranlara -MLKP, TKİP vb.- kadar çok değişik eskinin devamcısı yeni
inkarcılarla karşılaşıldı. Bu yeni türedi inkarcılar eskilerini aratır oldular.
Her şeyi kendileriyle başlatan bu oportünistler, ortaya attıkları görüşleri gelinen
durumda savunmaktan aciz bir konuma düştüler. “Gerçek bir Marksist yönelişin
özünü ve esasını, proletaryanın tarihsel rolünü kavrayışı oluşturur. Bu
kavrayışa ulaşmış ve dolayısıyla Marksist-Leninist sıfatını hak
etmiş bir siyasal hareket, teorik gelişmenin siyasal faaliyetinin ve
örgütsel şekillenişinin odağında yalnızca ve yalnızca işçi sınıfını koyar.
Örgütsel gelişimin, proletaryanın öncüsünü komünizme kazanmayı ifade ettiği
parti örgütünün yaratılmasının proletaryanın bilinçli kesimini örgütlemek demek
olduğu ‘proletaryanın en üst örgütlenme biçimi olarak parti’ sözünün
boş ve rastgele bir söz olmadığı hep unutulmuştur. Küçük-burjuvazinin
bağrında komünist parti inşa etmeye kalkmak, kesinlikle bir tesadüf, ya da
basit bir yanılgı değildir. Bu, Marksizm’in-Leninizm’in özü demek olan
proletaryanın tarihsel rolünü kavrayamamak demektir…” (Yakın Geçmişe Genel
Bakış ve Program Taslağı, s. 20 yıl 1987)</div><div><br /></div><div>“Partileşme
sürecimizin bugün halen zayıf sınıf hareketiyle birleşme alanıdır derken biz
henüz fazla bir mesafe alamadığımızı zaten açıklıkla ifade ediyoruz. Fakat eğer
bugüne kadarki tüm çabalarımıza rağmen bugün henüz sınıf hareketi içinde
anlamlı bir mesafe alamadığımız bir gerçekse ve biz sınıf hareketiyle birleşme
ve partimize bu zemin üzerinde bir politik-örgütsel yaşam alanı yaratmada buna
rağmen özel bir ısrar gösterebiliyorsak, kendi başına bu olgu bile, bizim
komünist ideolojik kimliğimizin ve sınıf devrimciliği çizgimizin kanıtı
sayılmalıdır.” (Ekim, sy.157 Başyazı)</div><div><br /></div><div>Ekim örgütü, ilk
ortaya çıktığı dönemde genel olarak devrimci ve komünist hareketi sınıf zemini
üzerinde yükselen ve bunun gereklerine göre örgütsel bir inşa çalışması içinde
olmadığından dolayı, lafta ne söylese de pratikte proletaryayı merkezde tutan
bir parti geliştirmediği nedeniyle halkçı popülist olarak mahkum etmeye
çalıştı. Sınıf zemini üzerinde yükselemeyen hareketlerin ideolojisi ile
politikası arasındaki çelişkiye dikkat çekerek, özellikle TDKP’yi gençlik
hareketi zemininde örgütlendiğinden dolayı acımasızca eleştirdi.</div><div><br /></div><div>Ne ki Ekim-TKİP
örgütü dün söylemiş olduğu bu görüşleri kendisi de aşamamış ve
proletarya partisinin proletarya hareketinin zemini üzerinde yükselterek, onun
ileri öğelerinin komünist bir örgüt etrafında birleştirilerek gerçek anlamda
sınıf partisinin kurulacağı görüşünden çark etmiştir. İdeolojik önderlikle
sınıf hareketi olduğunu kanıtlamaya çalışacak kadar pusulasını şaşıran ve
bu aynı görüşü başkaları savunduğu için onları fütursuzca eleştiren bu aklı
evvel oportünistler, aradan 34 yıl gibi uzun bir süreç geçtiği halde ve
önlerinde yararlanabilecekleri o kadar fazla ve gelişkin deney, tecrübe ve
olanak olmasına karşın, bu kendinden menkul yeni yetme inkarcılar,
söylediklerine uygun bir pratik geliştiremedikleri gibi, proletaryasız parti
kurulabilir fikrinde konaklayarak 50-100 kişilik küçük-burjuvaziden
devşirilmiş güçlerle, yani esas olarak gençlik içinde kalan çalışmalarıyla
dün eleştirip, mahkum ettiği, küçük-burjuva popülizm olarak eleştirdikleri
parti fikrine kapaklanmaktan kurtulamadılar. Ve Ekim-TKİP örgütü, proletaryadan
ayrı telden çalarak etrafına toplamış olduğu küçük-burjuva sınıf ve
kesimlerinden aşırılmış kadrolarla işçi sınıfının ihtilalci partisini
yaratmaya ramak kaldığından ve dem vurarak sınıftan kopuk bir
kuruluş kongresiyle TKİP adını alarak yeni bir işçi sınıfını öncü tabela
partisini ilan etmekten kendisini alamadı.</div><div><br /></div><div>Demek ki TKİP-Ekim
örgütü, söylemlerine uygun hareket etmediği gibi, komünist harekete
yaklaşımında da devrimci bir konumda durmadığını ortaya koyuyordu 30 yıl
sonrasında Ekim örgütü sınıftan kopuk TKİP’i kurarak, sınıfa gideriz tasfiyeci
küçük-burjuva fikrinde konaklıyor, böyle kendisine oportünizmi başkasına Marksizm’i
uygulama oportünizminden bir türlü kurtulamıyordu. Daha önce etmiş olduğu
iri lafları yutmaktan ve unutmaktan çareyi buluyordu. Haliyle komünist harekete
büyük laflarla saldırısının da inandırıcı bir yanı kalmıyordu. Bu aynı durum,
yeni yetme inkarcılardan, çift standartçılık ve keyfiyetçilikte akıl hocalarını
geride bırakan MLKP’de de görülmektedir. Hemen her şeyi kendisiyle başlatma ve
yeninin, “yeni tarzın” -ki bunun DHKP-C ve PKK kopyacılığı ve karikatürizmi olduğu
su götürmez biçiminde açığa çıkmıştır- kurucusu ve geliştiricisi olduğu
iddiasında bulunan MLKP, TDKP’den aşırdıkları ve TİKB, TKİP-Ekim’le aynı hatta
buluştukları inkarcı görüşlerini, “dün dündür, bugün bugündür” oportünist
görüşlerini pervasızca savunmaya götürmüştür. Kaypakkaya yoldaşı ve komünist hareketin
72-79 sürecini, küçük-burjuva devrimciliği aşamayan, sınıf hareketini temel
alarak bu zeminde komünist hareketi yükseltmeyen bir süreç olarak görüp mahkum
eden bu aklı evvel akım, gelinen durumda bütün bu söylediklerini unuturcasına
aymazca hareket ederek, “ Ekim devriminin yolunun, yani proletaryayı temel alan
bir siyasal, örgütsel strateji ve taktiğe ilişkin Leninist bakış açısının,
bizim gibi ülkelerde (yani geri bağımlı ülkelerde) geçerli olmadığı yolundaki önyargının
damgasını bastığı THKO-THKP-C ve TKP-ML bu anlayışlarının doğal ve kaçınılmaz
bir sonucu olarak anti-Leninist bir parti anlayışında konaklanıyorlar.”</div><div><br /></div><div>“Proletaryanın
önderliğini, esas olarak lafta benimsemiş, proletaryanın yerine teoride
köylülüğü (ki burada üç hareketi de aynı kefeye koyarak TKP/ML Hareketi ile
diğer akımlar arasındaki net olan ayrım çizgisini kabaca çarpıtmak ve
Kaypakkaya’nın savunmadığı görüşleri savunuyor göstermek dürüstlükten öte
tarihi gerçekleri çarpıtmak anlamına gelir. TKP/ML Hareketi hiç bir zaman ve
hiç bir yerde teoride köylülüğü temel almamıştır. Bu iddia düpedüz yazarın
Kaypakkaya’ya ve komünist harekete ne kadar düşmanlık içinde olduğunu gösterir.
HB) ve pratikte de köylü yığınlarından da kopuk olan devrimci öncüyü
koymuş olan ‘71 devrimci hareketi…” (P. Doğrultu, s. 8, s.5-6)</div><div><br /></div><div>Yeni yetme
oportünist inkarcılığın bir söylediği diğerini tutmadığından ve yamalı bohça
olarak farklı görüşleri aynı torbada taşıdığından dolayı yazılarında da bu
farklılıklar görülmekte ve tezatlıklarını yakalamak zor olmuyor. Bir yanda
sınıf hareketi üzerinde yükselmeyen ve bunun gereklerine göre pratikte adımlar
atarak siyasal, örgütsel mücadeleyi asıl olarak sınıf içinde olmayan akımların
komünist olamayacağını savunacaksın ve buradan hareket ederek Kaypakkaya ve
TKP/ML Hareketi’ni küçük-burjuva devrimciliği olarak niteleyeceksin, ondan
sonra da tam olarak 50. yıl sonra kalkıp, sınıftan kopuk ve onu lafta temel
alan ve pratikte buna uygun bir mücadele -örgüt hattında yürümeyen,
küçük- burjuvazinin deklase kesimleri üzerinde yükselen, esas olarak semt ve
öğrenci gençlik zemini üzerinde oturan MLKP’yi büyük M-L parti olarak
niteleyeceksin? </div><div><br /></div><div>Hem de legalizm limanına demir atarak. Böyle keyfiyetçilik ve
çift standartçılık olacak bir şey değildir. MLKP önderleri büyük gürültü
kopardıkları ve parti aldı başını gidiyor havasını bastıkları koşullarda, çok
özel koşullarda gerçekleştirilmiş bir toplantı olarak gösterilmeye
çalışılan, 2. Kongre belgelerinde bu söylediklerinden fersah fersah uzak
olduklarını göstermektedir: “Komünist partisinin, işçi sınıfı hareketiyle
bilimsel sosyalizmin birliği olduğu yolundaki Marksist-Leninist öğreti tamamen
doğrudur.</div><div><br /></div><div>Fakat bu birliğin
kural olarak komünist partilerin kuruluşundan önce gerçekleştiği ve
gerçekleşmesinin zorunlu olduğu, bundan önce parti kurulmayacağı vb. iddia
edilemez. Geçmişte bu yönde iddiaların ileri sürüldüğü bilinmektedir… Komünist
partisi sonuç olarak bir örgüttür ve kuruluşu sorunu, onu kuranların iradesine
bağlıdır.” (2. Kongre Belgeleri s. 25) derken MLKP, dün işçi sınıfı partisinin
sınıftan kopuk olarak kurulacağını savunanları parti öğretisini
sıradanlaştırarak ayağa düşürmek olarak eleştirip bu yaklaşımları mahkum
ederken, bugün nihayetinde partiyi, komünist hareketin sınıfla birliğine, yerel
örgütler oluşturmasına, kadrolaşmasına vb. bakmadan bir avuç devrimcinin bir
araya gelerek, sınıftan kopuk olarak kendi iradeleriyle partiyi ilan
edeceklerini söyleyerek komünist işçi partisini sıradan bir örgüt derekesine
düşürerek Maocu parti anlayışlarıyla aynı kulvarda buluşmuşlarıdır. Keza MLKP,
dün Kaypakkaya ve TKP/ML Hareketi’ni sınıfla birleşmeyi merkezde tutmayıp,
pratikte buna uygun hareket etmediği gerekçesiyle eleştirip küçük burjuva
çemberi kırıp, dışına çıkmadığı iddiasıyla eleştirip, mahkum ederken, bugünkü
MLKP, 50 yıl sonra semt ve öğrenci gençlik içinden devşirdiği küçük burjuva
kadrolarla, esas olarak pratik çalışmalarını sınıf dışı küçük burjuva kesimler
içinde -öğrenci gençlik ve semtler gibi yoğunlaştırırken Marksist-Leninist
oluyor ama önünde yararlanacağı her hangi bir deney, tecrübe ve olanaklar vb.
yok iken ilkliğin ve çocukluğun getirmiş olduğu nedenlerden dolayı aynı
konumda hareket eden Kaypakkaya ve komünist hareketi çok rahatlıkla
küçük-burjuva olarak damgalayarak mahkum etmeye çalışıyor. Bakalım MLKP 50 yıl
sonra örgütsel-politik çalışmanın merkezinde tuttuğunu iddia ettiği sınıfla
birleşmede ne kadar yol kaydetmiştir?</div><div><br /></div><div>“MLKP’nin sınıf
hareketine bağlanmadığı, onun temel zaafı, işçi sınıfıyla bağlarının fazlasıyla
zayıf olmasıdır…”(2. Kongre Belgeleri, s. 27)</div><div><br /></div><div>“Partimiz edimsel
olarak, yani toplumsal köken itibarıyla işçi sınıfının ‘en bilinçli
azınlığından’ oluştuğu kuşkusuz söylenemez.” (agb, 28)</div><div><br /></div><div>“Partimiz, kesimsel
çalışma söz konusu olduğunda, özellikle büyük metropollerde güçlerinin en
çoğunun giderek işçi çalışmasında konumlandırmaya yöneldi… Ancak sorunda
ısrarlı davranılamadı. Gelişmemiz hala cılız ve sınırlıdır… çok sayıda kadro
sınıf çalışmasında görevlendirilse de bunların önemli bir kesimine gereken
işlerlik kazandırıldığı söylenemez… İşi ilişkilerimizi örgütlemede
belirgin gelişmeler oldu. Ama bu devam ettirilemedi…” (Agb, s. 51-52)</div><div><br /></div><div>“Partimiz, komünist
hareketi, bütün varlığı süresince bir gölge gibi izleyen işçi hareketinden
yalıtılmışlık sorununu çözme iddia, görüş açısı ve kararlılığına sahip
olduğunu özellikle bundan sonraki pratiğiyle göstermek zorundadır.” (agb, s.
53)</div><div><br /></div><div>Daha buraya
aktarmayı gerekli görmediğimiz birçok değerlendirme ve veriler çetecilerin
söylemleriyle pratikleri arasındaki çelişkinin derinleşerek sürüp gittiğini ve
sınıfı temel alan bir örgütsel, pratik çalışma geliştirmediklerini
göstermektedir. Peki, 50 yıl sonra Kaypakkaya yoldaş ve daha sonrasında
komünist hareketin yarattığı, fabrika işçi ilişkilerinin onda birisini bile
örgütleme, fabrika ilişkisi yaratma ve hücreleşme, sendikalar içinde buna uygun
hareket etmediği gerekçesiyle eleştirip küçük-burjuva çemberi kırıp, dışına
çıkmadığı iddiasıyla eleştirip, mahkum ederken, bugünkü MLKP, 50 yıl sonra semt
ve öğrenci gençlik içinden devşirdiği küçük burjuva kadrolarla, esas olarak
pratik çalışmalarını sınıf dışı küçük-burjuva kesimler içinde -öğrenci gençlik
ve semtler gibi yoğunlaştırırken Marksist oluyor ama önünde yararlanacağı
herhangi bir deney, tecrübe ve olanaklar vb. yokken ilkliğin ve çocukluğun
getirmiş olduğu nedenlerden dolayı aynı konumda hareket eden Kaypakkaya ve
komünist hareketi çok rahatlıkla küçük-burjuva olarak damgalayarak mahkum
etmeye çalışıyor. Bakalım MLKP 26 yıl sonra örgütsel-politik çalışmanın
merkezinde tutumunu iddia ettiği sınıfla birleşmede ne kadar yol kat etmiştir?
“MLKP’nin sınıf hareketine bağlanmadığı, onun temel zaafı, işçi sınıfıyla
bağlarının fazlasıyla zayıf olmasıdır…” (2. Kongre Belgeleri, s. 27)</div><div><br /></div><div>“Partimiz edimsel
olarak, yani toplumsal köken itibarıyla işçi sınıfının ‘en bilinçli
azınlığından’ oluştuğu kuşkusuz söylenemez.” (agb, 28)</div><div><br /></div><div>“Partimiz, kesimsel
çalışma söz konusu olduğunda, özellikle büyük metropollerde güçlerinin en
çoğunun giderek işçi çalışmasında konumlandırmaya yöneldi… Ancak sorunda
ısrarlı davranılamadı. Gelişmemiz hala cılız ve sınırlıdır… çok sayıda kadro
sınıf çalışmasında görevlendirilse de bunların önemli bir kesimine gereken işlerlik
kazandırıldığı söylenemez… İşçi ilişkilerimizi örgütlemede belirgin
gelişmeler oldu. Ama bu devam ettirilemedi…” (Agb, s. 51-52) “Partimiz,
komünist hareketi, bütün varlığı süresince bir gölge gibi izleyen işçi
hareketinden yalıtılmışlık sorununu çözme iddia, görüş açısı ve
kararlılığına sahip olduğunu özellikle bundan sonraki pratiğiyle göstermek
zorundadır.” (agb, s. 53)</div><div><br /></div><div>Daha buraya
aktarmayı gerekli görmediğimiz birçok değerlendirme ve veriler MLKP’nin
söylemleriyle pratikleri arasındaki çelişkinin derinleşerek sürüp gittiğini ve
sınıfı temel alan bir örgütsel, pratik çalışma geliştirmediklerini
göstermektedir.</div><div><br /></div><div>Peki, 50 yıl sonra
Kaypakkaya yoldaş ve daha sonrasında komünist hareketin yarattığı fabrika
işçi ilişkilerinin onda birisini bile örgütleme, fabrika ilişkisi yaratma ve
hücreleşme, sendikal çalışmalar yakalamayı başaramayan MLKP’nin kendisini
komünist, ama gerçek komünistleri küçük burjuva olarak nitelemeye kalkışması ne
kadar doğru ve dürüst bir yaklaşımdır? Bu açıktan “benimse iyidir ötesi tufandır”
biçimindeki küçük-burjuva oportünist inkarcı bir değerlendirme değil mi? Nitekim MLKP’nin inkarcı oportünist görüşleri kendi gerçekliğini kavrama ve
değerlendirmede ayak bağı olmuştur ve gelinen durumda kendi gerçekliğini
açıklamada zorlandığı gibi tam bir çıkmaz yaşamaktadır. Ülkemizde küçük
burjuvazi, nüfusun en büyük kesimini oluşturan bir sınıftır.</div><div><br /></div><div>Bu sınıfın
çıkarlarını savunan ancak proletarya adına hareket etme iddiasında olan küçük
burjuva grup ve çevrelerin sayısı bir hayli kabarık. M-L parti öğretisi, bu
grup ve çevrelerin yadsıdığı sorunlardan biridir. Bu gruplar biçimde
birbirlerinden ayrılıyor gözükseler de, özde aynı nokta da birleşmektedirler.
Genel doğruları sıralayan ama iş ülke somutuna geldiğinde inkarcı anlayış,
partinin sübjektif koşullarının hazırlanmasını reddeden tabelacı yaklaşım, ML
parti öğretisinin günümüzde geçerliliği olmadığı tezleri vb. oportünist
anlayışların bazı örnekleridir. Hepsinin ortak özelliği de küçük-burjuva
bireyci sınıf tavrıdır. Dünyanın merkezine kendilerini koyarak, kendilerini en
büyük ML ilan etmek amacıyla teoriyi yaratmaya çalışmak, gerçekleri tarif
ederek sözde tespitler yapmak oportünist akımların ortak özelliklerinden
biridir. Küçük burjuva sınıf tavrının açık bir ifadesi olan bu yaklaşım tarzı
düşünce planında muğlaklık ve teorinin çarpıtılması ile birleşiyor. Sonuçta
bütün küçük-burjuva akımların vardıkları nokta ise, proletarya partisi
sorununda anti-Marksizm. Küçük-burjuva akımlar, Leninist parti teorisini
katlederken işçi sınıfından kopuk komünist partisi kurulacağı görüşüyle
partinin sübjektif şartların tahrifine, reformcu dönüşüm teorisine kadar
bir dizi oportünist görüşler savunmaya götürmektedir. </div><div><br /></div><div>Elbette bu oportünist
cenahın görüşlerini burada tek tek ele alıp eleştirmek yazımızın hacmini aşacaktır.
Ama biz burada oportünist anlayışlardan ikisi üzerinde duracağız. Bu iki
oportünist eğilim, genelde devrimci hareketin üzerinde birleştiği yaklaşımlar
olduğu için bu eleştirilerimiz diğer akımlar içinde geçerliliğini korumaktadır.
Bilindiği gibi geçmişe bakış alanında iki akım daha çok öne çıkarak
oportünist görüşlerin sistemli savunucuları olmuştur.</div><div><br /></div><div>Diğer akımlar, asıl
olarak bu iki akımın özellikle de TDKP’nin inkarcı mükemmeliyetçi görüşlerinin
takipçileri olmuşlardır. TDKP ve TKP-ML bu her biri kendisini dünyanın
merkezinde tutma -bunlara daha sonra TİKB, Ekim, MLKP gibi gruplar da
katılmışlar. Ama bütün bu örgütlere önderlik eden ve anlayış veren TDKP
oportünizmi olmuştur kendi gruplarını yanılmaz saymayı, M-L göstermeyi
çıkış noktaları yapmaları, gerçekleri buna göre çarpıtmaları ortak dünya görüşlerinin
başlıca yansımalarındandır. Kendi içinde tutarlı bakış açısına sahip
olmamaları, muğlaklık, eklektizm ve mekanizm içinde yüzmeleri yukarıda
belirttiklerimize eklenmelidir. TDKP ve diğer inkarcı oportünistleri-ki daha
sonrasında bu çizginin üzerine kapaklanan MLKP, EKİM, TİKB’nin her iki kanadı
vb. akımlar bu inkarcılığın en kaba biçiminin kararlı takipçisi haline
gelmişlerdir- eklektizmlerini teorik yaklaşımdaki muğlaklıkla birleştirmekte,
kaba bir inkarcılık olarak biçimlenmektedir. </div><div><br /></div><div>TDKP, MLKP, EKİM, TİKB vb.
mükemmeliyetçi bir yaklaşımla geçmişi bütünüyle reddederek, komünist hareketin
geçmişine hayasızca saldırılara giriştiler. Bu akımlar özellikle komünist hareketin
geçmişine mükemmeliyetçi mevzide saldırırlarken, gerek kendi geçmişlerini ve
gerekse bugün içinde bulundukları durumlarını ele alırken olabildiğine
hoşgörülü bir yaklaşımla hareket ederlerken, sonuçta bütün çabaları
her şeyin kendileriyle başladığını, kendileriyle süreceği iddialarında
düğümlenmektedir. </div><div><br /></div><div>TDKP, Kaypakkaya’dan 7 yıl sonra bunları savunmaktadır; ve
daha sonraki süreçte ve bugüne kadar TDKP bu görüşlerinin bir çoğunun
özeleştirisini köklü olarak yapmadığı gibi kongre bile toplamamıştır, ne ki,
görüşlerini çaktırmadan oportünist yöntemlerle terk eder gözükmekten geri
durmayan TDKP gelinen durumda likidasyona uğramıştır. Fakat tüm bunlara karşın
TDKP, kıskançlığını bu küçük burjuva görüşlerini Marksist olarak göstermeye
çalışırken kendisinden fersah fersah ileride olan Kaypakkaya ve komünist
hareketi küçük-burjuvalıkla suçlamadan geri durmamıştır. TDKP’nin görüşleri; “
Türkiye emperyalizmin yarı-sömürgesi altında yarı-feodal bir ülkedir.” (TDKP
Kongre Belgeleri, s. 86)</div><div><br /></div><div>“Mevcut şartlarda
Türkiye devriminin yolunun genel çizgisi toprak devrimini yürüterek ve köylük
bölgelerde tahkim edilmiş üslere dayanılarak, kırlardan şehirlere
gelişen halk savaşı yoluyla iktidarın parça parça alınması çizgisidir.”(Parti
Bayrağı, s.1, s.20)</div><div><br /></div><div>TDKP’nin ‘dün
dündür bugün bugündür ’oportünist ve çift standartçı yaklaşımlarının
kıskançlıkla savunucularından biriside TİKB ve bugün MLKP’de ifadesini bulan
TKİH, EKİM eğilimidir. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından bu akımlardan
bazı görüşleri buraya almayı yararlı bulduk. TKİH belgelerinden; “ Bütün
organlar lağvedildi. Kolektif çalışmaya son verildi. İnsanlar kendi başlarına
bırakıldı. Karar alınırken örgütün bir daha ne zaman toplanacağı konusunda bile
hiç bir garanti verilmedi. (Sınıf mücadelesini tatil eden örgüt komünist oluyor
da, her koşulda düşmana cepheden kafa tutan Kaypakkaya ve örgütü küçük-burjuva
olarak değerlendirile biliniyor) hatta açıktan, ‘örgütü bir daha yeniden
kuramayacağımız’ dahi söylendi.” (TKİH Genel Toplantı Kararları, s. 12, yıl 1984.)</div><div><br /></div><div>“Değerlendirmelerde
eskiyen yanlarda var. Bu eskimeye kısmen 84’ün ağır şartlarının baskısı
altında yapılan sübjektif, diğer gruplara karşı aşırı güvensiz yapay, yer yer
kibirli saptamalar, yer yer maddi koşullardaki değişmelere yol açmıştır.” (Age,
s.1. yıl 1990)</div><div><br /></div><div>“Türkiye’nin sosyoekonomik
yapısının yarı-feodal olarak tanımlanması yerine, bu gerçeğe daha uygun bir
biçimde yeni, ‘geri kapitalist’ olarak tanımladığımızı da ayrıca belirtelim.”
(Age. s. 3)</div><div><br /></div><div>TİKB belgelerinden;
“toprak ağalığı ekonomisi yaşamdaki belirleyiciliği konumunu
korumaktadır.” (TİKB Programı, Aktaran Birlik Üzerine, s. 54) “Kuşkusuz henüz
sınıf temeline oturmayışı, mücadele taktikleri, örgütlenme biçimleri yeterince
gelişmemiş komünist bir örgütte çeşitli darlıklar, sığlıklar ve uzlaşmacı
eğilimler görülebilir.” (Orak-Çekiç, sy. 70 s. 31)</div><div><br /></div><div>“TİKB’nin genel
platformu bundan 34 yıl önce yani 1979 yılının ilk aylarında yazıldı.
Dolayısıyla (dikkat edilsin tam 34 yıl sonraki bugün ortada kaç TİKB kaç TİKB
olduğu belli değil. HB) yayınlandığı dönemin işleriyle beraber hamlıkların ve
geçmiş yanılgıların bazı kalıntılarını taşıyordu. Platformun yazıldığı
dönemde hareketimiz henüz gençti ve doğal olarak teorik birikim bakımından
bugüne göre daha geriydi. Platformun üslubunu, çözümlemelerini, derinlik
düzeyini ve formülasyonlarının ifade ediliş tarzını hareketimiz çoktan
açmış bulunuyor, bugün artık…” (Orak-Çekiç, s. 74, s.13)</div><div><br /></div><div>“Programımız ve
bazı konulardaki temel politikalarımızın, kısmi eksiklik ve yetersizlikleri
taşımasının yanı sıra, geçmişin kimi yanlışlarından ve revizyonist
kalıntılardan tümüyle azade olmadıklarını bugün daha iyi görebiliyoruz.” (TİKB 2.
Kongre Belgeleri, s. 105)</div><div><br /></div><div>“Ciddi bir siyasal
kimlikle kitlelerin karşısına çıkabildiğimiz ölçüde bir alternatif
sunmuş oluruz. <span lang="NL">Bir an önce parti kimliği ile ortaya çıkmamızı
gerektiren temel nedenlerden biri de budur. Kitlelerin ileri kesimlerini, bu
yolla, sosyalizme açık kesimini kastediyorum. Bir an önce parti kimliğiyle
ortaya çıkmamızı gerektiren temel etkenlerden biri de budur. (Ekim sınıf hareketinin
ayrı yolda kendilerinin hala ayrı yolda yürüdüklerini ve sınıfla birliği az-çok
yakalayamadıklarını ve sınıf hareketinin bir durgunluk sürecinden geçtiğini
söylemektedirler. HB) Bunu biz,bu ilkel, bu ciddiyetsiz, gelinen yerde bu
sorumsuz devrimci akımlarla araya daha belirgin bir mesafe koymakla mutlaka
birleştirmek durumundayız.” (Kızıl Bayrak, sy. 28, s.17)</span></div><div><br /></div><div>İnkarcı oportünist cenahın sübjektivizme, küçük-burjuvazinin bireyci sınıf
tavrına dayalı çıkış noktası, onlarınsa savunduğu tezler hakkında fikir
veren başlıca noktalardan birisidir. Söylenen tüm bu sözler, yapılan tespitler,
belirttiğimiz çıkış noktasıyla uyum içinde, her şeyin kendileriyle
başladığını ispatlamanın berbat birer aracı olmaktan öte bir anlam
taşımamaktadır. Bazı konuların geçiştirilmesi, eklektizm vb. tümü bu vaziyeti
kurtarma çabasının küçük-burjuva bireyciliğin faturasıdır.</div><div><b><span lang="NL"><br /></span></b></div><div><b><span lang="NL">Geçmişe bakışta
mükemmeliyetçiliğin bir başka hali dogmatizm</span></b></div><div>Dogmatik Maocu TKP-ML ve MKP cenahının geçmişe ve bugüne ilişkin inkarcı
oportünist cenahtan tamamen farklı tespitler yapmaları, bunların aralarındaki
köklü bir ayrılıktan kaynaklandığını söylenemez. Aksine, komünist
hareketin şahsında geçmişi reddeden inkarcılıkta, yine geçmişi idealize
eden, hataları görmek, kabullenmek yerine bunlara sıkıca sarılarak komünist
hareketi hatalardan azade bir yaklaşım içinde değerlendiren dogmatizmde aynı
temel üzerinde yükselir. Farklılık aynı dünya görüşünün, sınıf tavrının değişik
biçimlerinden ibarettir. Bilindiği gibi dogmatik TKP-ML, MKP ve diğerleri Maocu
cenahı, Türkiye’de örgütlü komünist hareketin ikinci kez 1972 yılında TKP/ML
Hareketi ile doğduğunu ve partinin kurulduğunu savunmaktadır. Bu doğru
tespitten hareketle geçmişin hatalarına sıkı sıkıya sarılmaktan geri durmuyor.
Burada TKP-ML, MKP vb. cenahı sübjektif unsurun önemini yadsıyor. Bir komünist
partisinin belirli objektif temeller üzerinde sübjektif koşulların
olgunlaşmasıyla kurulacağını, sübjektif koşulların mücadele ile
olgunlaştırılacağını reddediyor. Tabi ki böyle bir görevden kendisini azade
gören bu oportünistler, parti isminin kullanılmasıyla herşeyin hallolacağını,
parti sorununun çözümleneceğine inanıyorlar.</div><div><br /></div><div>Partiyi bilinç ve örgütlenme düzeyi oldukça geri bir grup derekesine
düşüren bir anlayışın savunuculuğunu yapmak, partinin kurulması için en temel
hazırlıkları bir yana itmek partinin proletaryanın örgütlü öncü gücü olduğunu
reddetmekle, partiyi sıradan bir örgüt düzeyine düşürmekle
eşitliyor. İnkarcı ve dogmatik oportünistler sınıf mücadelesinin gelişim
yasasını kavrayamıyorlar. Bu yasanın kavranmayışı inkarcı oportünist cenahı
geçmişi değerlendirirken mükemmeliyetçilikle birleşip, inkarcılık olarak
somutlaştırırken,yine aynı diyalektik yasanın kavranmayışı, TKP-ML, MKP vb.
Maocu cenahın,geçmişi idealize ederek sınıf mücadelesinin gelişim yasasının dışına çıkarmaya,
geçmişin hatalarına sarılmaya götürmekte ve dahası açıkça inkarcılığa karşı
çıkar görünen TKP-ML, MKP Maocu cenah, 72’den bu yana bilinç ve örgütlenmedeki
gelişmeyi reddederek, inkarcılığın kaba bir örneğini sergilemektedirler.</div><div><br /></div><div>Aynı biçimde geçmişte ciddi hata ve zaaflarını kabul etmenin, geçmişi ML’ist
olarak değerlendirmekle çelişeceğini düşünmekte, mükemmeliyetçiliğinin bir
başka örneğini sergilemektedir.Nitekim bu cenah saflarında sık sık ayrılıkların
yaşanması, geçmiş hatalarının pratiğin verileriyle bilimsel bakışla ele
alınıp değerlendirme ve artık mücadelenin gerisinde kalmış olan sosyal
gelişmenin ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzaklaşmış görüşlerini gözden
geçirerek, oportünist ve dogmatik görüşleri aşma yerine, geride kalma ve
dogmatikler eliyle daha da geriye çekilerek, hataları sistemli hale getirerek
çizgiye dönüşmüş ve ortaya Maoist ve yaşamın gerçekliliğinden kopuk, sol
oportünist bir çizgi ortaya çıkmıştır. Bu arkadaşlar ekonomik, politik ve sosyal
gelişmenin yasalarını durağan, statik olarak gördüklerinden dolayı, dün
mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt veren ama bugün mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt
olmaktan geri kalmış görüşlerle mücadele etmeye çalışırlarsa, sonuçta
ortaya ne deve ne kuş gibi ucube bir durum ortaya çıkar ve TKP-ML, MKP vb.
Maocu cenahı, bu olumsuzluğu, geçmişe sahip çıkma adına kıskançlıkla savunmaya
çalışarak, Kaypakkaya yoldaşa saygısızlıkta kusur etmez bir konumda yürümekten
kendisini alamaz.</div><div><br /></div><div>TKP-ML, MKP vb. Maocu cenahın her iki-üç yılda bir önderliklerini oportünist
olarak suçlayıp, çizgiden uzaklaştıkları vb. yönlü eleştirilerde bulunmalarına
karşın, yinede TKP-ML’yi Marksist olarak görmeleri de kendi içinde ne kadar
tutarlı bir konumda durduklarını gösterir.İnkarcı akımlar geçmişe
mükemmeliyetçi yaklaşırlarken yaşanan bu kadar deney ve tecrübeden sonra kendi
durumlarını ve yakın geçmişlerini değerlendirirken büyük bir hoş görüyle
hareket etmeleri, bu oportünist cenahın ne kadar eklektizm içinde yüzdüklerini
ve diyalektik gelişim yasasını kavramadıklarını gösterir. Dolayısıyla bu
akımların kendi içinde birbirleriyle taban tabana zıt görüşlersavunmaları
kaçınılmaz olmaktadır. Her iki akımın, dogmatizm ve inkarcılığın ulaştığı
noktada aynıdır; Leninist parti ilkelerinin ve partileşme sürecine yaklaşımın
reddi.</div><div><br /></div><div>TKP-ML, MKP vb. Maocu cenahın işçi sınıfının öncüsü komünist partiyi
sıradan bir grup derekesine düşürerek, bunu yapmaktadırlar. O, kendi örgütünü
parti olarak ilan etmekle kalmayıp, TKP-ML
isminin kullanılmasından dolayı Türkiye’de partinin 72’den bu yana var olduğunu
iddia etmekten de geri durmuyor. Sınıf hareketinden kopuk ve diğer bir çok
görevi yerine getirmede daha yeni adım atmış ve düşmanın saldırıları sonucu
atılan bu adımların önemli ölçüde bu pratikte denenip sınanmadığı bir durumda
TKP/ML Hareketi’nin doğuşundan itibaren parti olduğunu savunmak, ML parti
öğretisinin kaba reddi demektir. İnkarcı oportünist cenahın savunduğu görüşlerde
bütün palavralarına karşın reformcu dönüşüm teorisi üzerine binerek, sınıftan
kopuk parti fikrinde buluşmuşlardır. Küçük burjuva örgütlerin bölünmeden,
parçalanmadan adım adım dönüşerek, proletarya partisinin sınıftan kopuk olarak
kurulup, daha sonra sınıfla birleşeceği görüşü, TKP-ML, MKP vb. Maocu cenahın
ters yüz edilmiş, partiyi sıradan bir grup düzeyine düşüren, oportünist
yaklaşımdan pekte farklı bir yanı olmadığını gösterir. Görüleceği gibi her iki
oportünist cenah da sorunu ele alırken çıktıkları temel noktaları ve
ulaştıkları yer hep aynıdır.</div><div><br /></div><div>Çünkü her iki eğilimde aynı dünya görüşüne ve bakışına sahiptir. Özde aynı
olmasına karşın biçimdeki ayrılıklar, hatta bir birine tamamen ters görünmeleri
yanıltıcı olmamalıdır. Önemli olan, özün kavranmasıdır. Böylece özle biçim
arasındaki ilişki sağlıklı ve doğru kavranabilir. inkarcı oportünist cenahın
kafa karıştırma, sorunu çarpıtma gayretlerinin yoğunlaştığı konuların başına
bakış açısı gelmektedir. Olguların şartları içinde değerlendirilmesi
gerektiğini, olguların yer ve zaman kavramalarından
soyutlanamayacağını inkarcılar özellikle karartmaya çalışıyorlar. M-L az çok
bilen herkesin kavrayabileceği bu en temel unsurun; bakış açısının
geçiştirilmesi ilginçtir. Genel söylemlerin sürekli tekrarlandığı da hatırda
tutulursa oportünistlerin bilinçli geçiştirme çabaları kolayca
görülür. İnkarcıların, bu alanda ısrarlı çabaları boşuna değildir.</div><div><br /></div><div>Doğru bakış açısının devrimci kadrolar ve kitleler tarafından
kavranışı, oportünist manevraların, keyfi değerlendirmelerin önünde engel
olacaktır. Hareket alanlarını sınırlayacaktır. O halde oportünizm için
yapılması gereken, sorunu karmaşıklaştırmak, iyice muğlaklaştırmaya çalışmak
vb.’dir. İnkarcıların yapmaya çalıştıkları da budur. İnkarcıların,
bakış açısı sorununda hemen hiç bir şey ortaya koymadıklarını
belirtmiştik. Bu nedenle bu alandaki eleştirilerimizi, onların çeşitli konulara
ilişkin, değerlendirmelerindeki yansımalarından hareketle yapacağız. Bu
akımların ortak özelliklerinden biri, keyfiliktir. İnkarcıların sorunu
doğru bakış açısı ile ele alarak olgulara ortak ölçütlerle
yaklaştıklarında oportünist tespitlerinin ne kadar havada kalacağını bilmektedirler.
Oportünist tespitlerine sarılarak, ML yaklaşımın reddi ise, onun sınıf
niteliğine tamamen uygundur. Bu oportünistler geniş bir manevra alanına
ihtiyaç duyarlar. Bazen mükemmeliyetçiliğin paslı zırhına bürünerek geçmişe
saldırmak,işine gelmediğinde bunu çıkarıp büyük bir hoşgörü ile hareket etmek
için oportünist muğlaklığa ihtiyaç duymaktan geri kalmazlar. Olgulara ortak
ölçütlerde, aynı anlayış temelinde yaklaşmak, değerlendirmelerde buna
azami titizlik göstermek, oportünistler için tahammül edilmez bir şeydir.
Kimse böyle bir girişimde bulunmamalıdır. Fakat hayır, komünistler,
inkarcıların sözünü bile etmek istemediği bu ve benzeri konular üzerinde
ısrarla duracaklardır.</div><div><br /></div><div>Bu inkarcı cenahın bırakalım dünlerini, bugünlerine de baktığımızda
‘72-79’un çok gerisinde durduklarını görürüz. 30-40 yıllık deney ve tecrübenin
ardından bu akımlar sözlerine uygun bir pratik geliştirmeleri gerekirken, ne
yazık ki, İbrahim Kaypakkaya’nın 72’lerde çözdüğü sorunları ancak bugün
anlamaya başladıkları görülmektedir. Bu akımların kendileri için uyguladıkları
bu oportünist uzlaşmacılık, ‘72-79 dönemine geldiğinde tersine dönmektedir.
Birazcık tutarlılık olabilmesi için ölçütlerin diğer akımlara da aynı
biçimde uygulanması gerekir. Bu temel gerçeği görmeyecek kadar
tutarsızlığa düşmek küçük-burjuvaziye özgü bir dualizmle, keyfilikle
eklektizmle izah edilebilir. Bu oportünist inkarcı cenah, 40-50 yıl sonra “sınıf
hareketinden kopuğuz” diyerek fergat figan ederlerken 72-79 yılında komünist
hareketin neden işçi hareketiyle birleşmediğinden dem vurarak, bu dönemi basit
bir mantıkla küçük-burjuva devrimciliği olarak mahkum etmeye çalışmaktan da
geri kalmamışlardır.</div><div><br /></div><div>Peki bugün bu inkarcı akımlar komünist hareketi değerlendirmede
kullandıkları ölçütleri neden kendilerine uygulayarak sınıftan kopukluğu aşamadıkları
ve küçük-burjuvazinin dışına çıkan bir örgüt çalışması yaratamadıkları
gerçekliğinden hareketle kendilerini küçük-burjuva olarak mahkum etmiyorlar?
Evet öyle ama, bu akımlarda ilke ve istikrar denen bir olay olmadığından
dolayı, bunlar için dün dündür, bugün bugündür. </div><div><br /></div><div>Bunlar genellikle kendilerine
uzlaşmacılığı, liberalizmi, dışındakilerine ise acımasızca saldırıp,
mükemmeliyetçi uygulamayı reva görmüşlerdir. Bu akımların soruna yaklaşımı
konusunda bilinçli sessizlikleri, keyfiliği, ML’in en basit gerçeklerinin
tahrif edilmesiyle el ele gitmektedir. Oportünist yazarlar, komünist hareketin
gelişimini izahta oldukça sıkıntı çekiyorlar, oportünist tespitlerini
kurtarabilmek amacıyla yılan eğrileri çiziyorlar. İnkarcı akımların bütün
bu sıkıntılarını gidermede en fazla sarıldıkları reformcu dönüşüm teorisi
oluyor. inkarcı akımların gelişim sürecini bugünkü durumların izahta
başvurdukları bu reformcu teori, aynı zamanda ideolojik uzlaşmayı vaaz
etmektedir. İnkarcı oportünizmin reformist dönüşüm teorisi ML örgütlerin
doğuş koşulları, partinin sübjektif koşulları ele alışta muğlaklık ve
program, sınıfla birlik vb. konularındaki oportünist yaklaşımlar, dönüşüm
teorisi ile birleştirildiğinde, bu akımların parti sorunundaki yaklaşımlarının
ana tablosu tamamlanmaktadır.</div><div><br /></div><div>Bu bakımdan, inkarcılığın teorik dayanaklarından birisi olan reformist
dönüşüm teorisi üzerinde durmakta yarar olduğu ortaya çıkmaktadır. Peki nedir
dönüşüm teorisi? işçi sınıfı özel mülk sahibi olmayan, geleceği temsil eden tek
modern sınıftır . Onun dünya görüşüyle mülk sahibi sınıfların dünya görüşleri
arasındaki uzlaşmazlık, ekonomik alanda üretimin sosyal niteliği ile özel
mülkiyet arasındaki çelişkinin üst yapıdaki ifadesidir. Öte yandan olgular,
uygun koşullar altında kendine özgü temeller üzerinde yükselir. İşçi
sınıfının diğer sınıfların ideolojileri, politikaları, örgütlenmeleriyle kesin
bir sınır çizilmesinin şartları olgunlaştığından ML örgütlerin
doğabileceği tanımlanması bu gerçeğin değişik bir anlatımıdır. Kısacası işçi
sınıfının bilimini, yaşanılan dönemin tarihi, sosyal ve iktisadi şartları
içinde almadan bu temelde örgütlenmeden ML olunamaz. Komünist hareket ML’yi
temel alarak doğar ve gelişebilir. Aksi tezler, işçi sınıfının ideolojisiyle,
diğer sınıf ideolojileri arasındaki uzlaşmazlığı yok sayan oportünist, uzlaşmacı
anlayışa dayanmaktadır. Küçük-burjuva akımlar içinde uygun dış şartlarda ML
fikirlerin gelişip, yaygınlık kazanması önemli bir itibar sağlaması tamamen
mümkündür. Ve örnekleri çokça görülmektedir.</div><div><br /></div><div>Fakat bu, o akımın nitelik değiştirmesi anlamına gelmez. ML’in küçük
burjuva akımları etkilemesi, içinde yer alan kişilerin veya bazı çevrelerin
nitelik değiştirmesi mümkündür. Ancak, bir küçük-burjuva akımın bütünüyle
dönüşüme uğraması pratikte imkansızdır. Söz konusu ettiğimiz ve doğru olan; bu
akımlar içinde ML fikirlerin gelişmesi diğer uygun koşullarla birleştiğinde ML
kişi ve grupların çıkabilmesidir. Tabi ki böyle bir gelişmenin olduğu noktada ML
kanat giderek küçük-burjuva hareketle bütün bağlarını keserek varlığını sürdürebilir,
gelişebilir. Böyle bir gelişme adım adım reformcu bir dönüşümle değil,
küçük-burjuva akım içinde ideolojik politik çatışmalarla, parçalanmalarla,
kaynaşma ve mücadelelerle birlikte olur. Küçük-burjuvazinin ideolojik-politik
ve örgütsel çizgiden tam bir kopuşu, onları tümüyle reddedip, ML’i temel alıp,
pratikte sert mücadelelerle, örgütsel alanda da ayrışma ile el ele gidecektir.</div><div><br /></div><div>Bu eşyanın tabiatı gereği böyledir. Küçük-burjuva bir siyasi hareket içinde
niteliği gereği sınıfın çıkarlarını savunan kanat ya da kanatlar mutlaka
olacaktır. Bunu yadsımak, sınıf hareketlerinin kendi sınıf çıkarlarını
savunduğu ilkel gerçeğini yadsımak olur.İnkarcı oportünist cenah, küçük-burjuva
örgütlerin bölünüp, parçalanmadan adım adım ML’i kabul ederek komünist hale
gelebileceklerini ileri sürerek, TDKP, TKP-ML Hareketi’ni, TKİH vb. akımların
esas gövdelerini koruyarak, ciddi parçalanmalara ve bölünmelere uğratılmadan, bu
akımların reformcu yoldan dönüştükleri görüşlerini savunmaktadırlar. İşin
ilginci şu ki bu örgütler öyle küçük burjuva örgütler ki bir çok kez çizgi
değişikliğine uğruyor,ama bu akımların saflarında küçük-burjuva çizgilerini
savunan hiçbir akım çıkmıyor. Bu akımların saflarında küçük-burjuvazinin
sınıf çıkarlarını savunan, direnen hiç bir kesimin çıkmaması bu akımların ne
kadar küçük-burjuva olduklarını gösteriyor. Böyle küçük-burjuvalar dostlar
başına versin. Olayın özü sınıfın çıkarlarının objektifliğidir. Kişilerin
niteliği de öyle. Sübjektif niyetlere bakılarak değerlendirme yapılmayacağı
gibi, sadece niyetlere dayanarak, siyasal gelişmelerde izah edilemez. Buradan
hareket ettiğimizde reformcu dönüşüm teorisinin anti-Marksistliği daha net
karşımıza çıkar.</div><div><span lang="NL"><br /></span></div><div><span lang="NL">Çünkü köklü eleştirilerle küçük-burjuva bir akımın devrime inançla adım
adım Marksizm-Leninizm’i eylem kılavuzu olarak kabul ederek Marksist olması söz
konusu edilemez. Konuya ilişkin olarak Lenin şunları belirtir; “…Rusya’da
demokratların fikirleriyle sosyalistlerin fikirleri arasında hiç bir derin
nitelik farklılık olmadığı yolundaki düşüncenin, bugün kesinlikle hiç bir temeli
yoktur. Tam tersine; geniş bir uçurum, bu fikirleri ayırmaktadır ve Rus
sosyalistlerinin bunu anlamalarının, demokratların görüşlerinden tam ve kesin
bir kopmanın kaçınılmaz ve zorunlu olduğunu anlamalarının zamanı gelmiştir.” </span>(Halkın Dostları Kimlerdir, s. 164)</div><div><br /></div><div>Burada Lenin’in
sözleri açıktır. İdeolojik uzlaşmayı reddetmekle, proletaryanın siyasi
hareketinin Marksizm temeli üzerinde yükseleceğini vurgulamaktadır. Dönüşüm
teorilerinin savunucuları ise, ne i-düğü belirsiz eleştirilerle, aşama aşama
küçük-burjuvaların aşılacağını, küçük-burjuva bir akımın bütünlük içinde
komünist bir hareket haline dönüşeceğini vaaz etmektedirler. Küçük-burjuva
devrimci bir örgüt içinde Marksist kişi ve gruplar çıkabilir. Bu küçük
burjuvaziden kesin ideolojik kopuşla mümkündür. Küçük burjuva örgütün adım adım
dönüşüm teorisi, devrimci gelişmenin dolayısıyla ideolojik uzlaşmanın
ifadesidir. Ayrıca böyle bir dönüşüm eşyanın tabiatına da aykırıdır. Küçük
burjuva bir akımın içinde Marksist bir kanadın çıkması dönüşüm olarak
nitelenemez. Burada söz konusu olan dönüşümle bir değişme değil, bir nitelik
sıçramasıdır. Elbette ki bu, büyük mücadeleleri, çalkantıları beraberinde
getirir. Saflaşmalara yol açar. Bu, oportünist dönüşüm teorisinden tamamen
farklı gelişim seyridir. İnkarcı cenah, gelişim sürecini dönüşüm
teorisiyle izah ettiğinden, komünist hareketin hangi şartlarda doğup,
gelişmesi ve partileşmesi sürecine ilişkin olarak önemli dönemeç noktalarına
değinmeyerek tartışmanın özünden kaçmaktadırlar. Onların bu konularda da
yaptıkları keyfi ve çift standartçı değerlendirmelerdir. Aslında dönüşüm
teorisi, sözünü ettiğimiz sorunlara nasıl yaklaşıldığı konusunda genel bir
fikir verdiğinden, üzerinde daha fazla durmaya da gerek yoktur.</div><div><br /></div><div>Yukarıda ortaya
koymuş olduğumuz görüşlerin bütünselliğini dikkate aldığımızda Kaypakkaya
yoldaş ve komünist hareketin doğuşu, gelişimi ve partileşme sürecini
değerlendirme konusunda oportünistler ile Marksistler arasındaki temel ayrım
çizgisinin okyanuslar kadar derin olduğu netçe görülmektedir. Bu oportünist
akımlar, kendilerine oportünist uzlaşmacılığı uygularken, dışındaki akımlara
karşı aynı ortak ölçütlerden uzaklaşarak, daha acımasız ve keyfiyetçi bir
yaklaşım içinde hareket ederek, inkarcı ya da dogmatik bir konumda yaklaşarak, komünist
hareketi olumsuz değerlendirirlerken, aynı hataları bu kadar deney, tecrübe,
birikim ve olanağa karşın 39. yıl sonra da sürdüren ve bir çok alanda geçmişin
çok gerisinde kalarak, şehir küçük burjuvazisi içinde örgütlenmekten öte
gidemeyen oportünist akımların bu gerçekleri görmezden gelerek ters yüz
etmeleri, kendilerini komünist olarak göstermeye çalışmaları, bu akımların
ciddiyetsizliklerin ive düalizmlerini ortaya koymaktadır.</div><div><br /></div><div>Geride bıraktığımız
49. yıllık süreç içinde yanlışlarını, eksikliklerini atıp, sürekli ve sistemli
olarak dorular üzerinde yürüyerek komünist hareketi yeniden ayakları üzerine
dikerek salam zemin üzerinde örmeye çalışan İnşa’mız, bundan sonrasında da
ML’in ışıklı yolunda ve komünist programı yaşama geçirme savaşımında bildiği
doğru ve devrimci yolda kararlılıkla ilerleyecek ve sınıflar kavgasını devrimci
görevleri yerine getirerek ileri taşıyacaktır. Her türden oportünizme,
revizyonizme, inkarcılığa, dogmatizme ve sınıf dışı her türden anti-Marksist
akımlara karşı uzlaşmaz bir hatta savaşım yürüterek, gerçeklerin dobra dobra
savunucusu olacak ve yanlışların, çarpıtmaların açığa çıkarılarak eleştiri
silahının hedefi olmaktan geri kalmayacaktır. Eleştiriciliğin dönüştürücü ve
kavratıcı gücünü Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde 24 Nisan 1972 yılında tüm
barikatları kırarak komünist hareketin ikinci kez gün ışığına çıkarılışının 49.
yıl dönümünde olanca gücümüzü kullanarak, komünist hareketi kendi
gerçekliğinden koparmadan ele alıp değerlendirecek ve çift standartlılığın
çıkmaz sokak olduğunu unutmayacak, unutturmayacağız.</div><div><p class="MsoNoSpacing"><o:p></o:p></p></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-87103048917562778842021-04-28T12:12:00.003-07:002021-05-31T23:37:31.249-07:0024 Nisan TKP-ML Hareketi’nin kuruluşu, gelişimi ve oportünizmin çıkmazı <span style="font-family: arial;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6zxzQ8z9hB5Z-2fDg3jcbXICEiEl9iTecJM1d8uSBr6D96V2T0g5BAVpDYoA7TBm6kveXxt5xSnphKXeKO5rj8eZKzSm9pSyTOIioW2jnhFk4Dv46kBSaeOgP5d-3kZthGmsAeeDVHkXc/s1600/tkp-ml-kpi%25C3%25B6.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="1600" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6zxzQ8z9hB5Z-2fDg3jcbXICEiEl9iTecJM1d8uSBr6D96V2T0g5BAVpDYoA7TBm6kveXxt5xSnphKXeKO5rj8eZKzSm9pSyTOIioW2jnhFk4Dv46kBSaeOgP5d-3kZthGmsAeeDVHkXc/w400-h200/tkp-ml-kpi%25C3%25B6.png" width="400" /></a></div>Kaypakkaya yoldaş 24 Nisan 1972 yılında bir grup yoldaşıyla birlikte Türkiye komünist hareketini, TKP/ML Hareketi şahsında yeniden ayakları üzerine dikti. Ülkemizde sol hareket üzerinde egemenlik kuran 50 yıllık reformculuğu, revizyonizmi ve pasifist parlamentarizm geleneğini kırıp, devrimin silahlı başkaldırıyla gerçekleştirileceğini pratiğiyle ortaya koyarak, Kemalizm dalkavukçuluğuna, Kürt ulusunu inkar eden Türk şovenizmine, Şefik Hüsnü TKP’sinin burjuva milliyetçisi oportünist çizgisine, Sovyet sosyal emperyalizmine, Troçkizm’e vb. sınıf dışı akımlara karşı, kavrayışı ve deneyimi ölçüsünde cepheden tutum alarak, proletarya ve emekçi yığınların eline nasıl örgütlenip savaşacakları sağlam bir mücadele silahını tutuşturdu.</span><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Elbette Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş olduğu
bu ML’ist görüşler, ilk ve genç olmanın getirdiği önemli yetmezlikler,
eksiklikler ve hatalar taşıyordu. Bunun böyle olması bir noktada doğaldır da.</span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Ne ki Kaypakkaya yoldaş dönemin doruğu olarak
gerçeklere çözümler bulmaya çalıştı. Düşündüklerini ve belirlediklerini ortaya
koyup, pratiğe girişerek teorisini pratiğin deneğine vurdu. Bir yıllık gibi
yoğun bir mücadelenin ardından TKP/ML Hareketi, faşizmin yoğun saldırıları
sonucu ağır bir yenilgi aldı. Başta İbrahim Kaypakkaya
yoldaş olmak üzere birçok önemli kadrosunu kaybetti ve 1973 yılında polis
tarafından çökertildi. 1974’te zindanda başlayan toparlanma yeni bir KK
oluşturularak hareketimiz toparlanmaya çalışı. Ama Kaypakkaya’nın geride kalan
yoldaşları pratiğin sonuçlarını irdeleyerek, süreci gözden geçirerek kapsamlı
olarak yargıladı, bu mücadelede bir çok olumlu-olumsuz sonuçları bulup, ortaya
çıkartarak, komünist hareketin hatalarından arındırılarak gelişip, güçleneceği
gerçeğinden şaşmazcasına hareket ederek, Kaypakkaya yoldaşın
eksikliklerini ve yetmezliklerini, dogmatizm ve inkarcılığa düşmeden, ML
çizgide kararlılıkla yürüyerek aştı ve O’nun komünist özünü geliştirip,
derinleştirerek daha da sağlam bir hatta çekti.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Kaypakkaya yoldaş, komünist hareket için ön açıcı
oldu, birçok alanda tabuları parçalayarak bizlere yol gösterici olduğu gibi,
aynı zamanda bir yıllık gibi kısa bir pratik süreçte yaşadı ve bunun
sonuçlarını değerlendirme fırsatını bulamadan Kaypakkaya
yoldaş katledildi. Kaypakkaya yoldaşı ve komünist hareketi yargılamada,
dahası komünist hareketin yakın geçmişini ele alıp değerlendirme sorunu,
devrimci hareket saflarında en fazla tartışılan sorunların başında geldi. Bu
alanda iki eğilim sürekli olarak çatıştı; birincisi M-L bakış yani
olayları ve olguları kendi koşulları içinde ele alıp değerlendirme ve
komünistlerin hatalarını mücadele içinde aşağı doğrusunun savunucusu ve
takipçisi olarak gerçekler üzerinde politika yapan komünistler ve ikincisi de
her ne kadar görünüşte farklı yerlerde duruyorlarmış gibi görüntü içinde
olsalar da, geçmişe dogmatik ve inkarcılık temelinde mükemmeliyetçi bir bakışla
olaylara ve olgulara yaklaşımda idealist bir mevzide birleşiyor oportünist
cenah. Geçmişin doğru devrimci bir yaklaşımla nesnel bir zemin üzerinde ele
alınmasında dogmatik ve inkarcı oportünistlerin temel özellikleri, sürekli
olarak dualizm-ikirciklilik- ve keyfiyetçi bir değerlendirme -mükemmeliyetçi, inkarcı-
içinde olmalarıdır. Bu akımların hemen tümü -MLKP'den TKİP’e, EMEP’ten TİKB’nin
değişik gruplarına, TKP-ML’den MKP’ye- geçmişi değerlendirirken kendilerine
oportünizmi, hoş görüyü ve uzlaşmacılığı uygularlarken, başkalarına,
abartıcılığı, acımasızlığı, keyfiyetçiliği ve çift standartçı oportünist
yaklaşımları ve değerlendirmeleri uygulamayı esas aldıklarını gördük.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Buradan olarak, Kaypakkaya yoldaşın şahsında
1972-79 dönemine inkarcı ve dogmatik bakış açısıyla mükemmeliyetçi yada
hatalardan azade bir konumda durarak, gerçekleri çarpıtan ve olguları kendi
zemininden kopararak ele alan dogmatik ve inkarcı oportünist cenah ile
komünistler arasındaki niteliksel yaklaşım ve ayrım çizgisini ortaya koymak bir
kez daha önemi taşıyor. Çünkü bu dönemi incelerken, tek yanlılığa ve
yüzeyselliğe düşmemeye daha çok yükümlüyüz. Buna, bu dönemdeki
Marksist-Leninist ve devrimci değerleri bugün savaşımımız da yaşatmak açısından
gerek olduğu gibi, ML adına, içi boş lafızlarla ML’in karikatürü konumuna
düşmemek açısından da, dünden çok daha fazla gerek var. Çünkü aynı konudaki
hatalar birden çok defalar tekrarlandıkça, örgütümüzün, bizlerin kendi gücümüze
ve güvenimizin zayıflamasına devrimci inanç ve enerjimizi kaçınılmaz olarak
tüketmeye hizmet ederler.</span></span></div><div><span style="font-family: arial;"><span><a name='more'></a></span><span style="background-color: white; color: #050505;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Nitekim komünist hareketin değerlendirmesinde
oportünist mevzide yer alanların, 50. yıl sonra bir arpa boyu bile
ilerleyememeleri ve Kaypakkaya’yı ve 72-79 dönemini sınıfla birleşemediğinden
dolayı eleştirip, mahkum edenlerin bu kadar deney, tecrübe ve birikimin
ardından hala aynı yerde çakılıp kalmaları, hatta geriye savrulmaları ve ondan
sonrada aymazcasına “yoktur bir birimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız”
sloganı gibi, sık sık görüş değişikliğine gitseler de, dün ak dediklerine
bugün kara demeleri de, bu oportünist cenahın, yine de kendilerini komünist
olarak nitelemekten geri durmamaları onların ne kadar aymazlık içinde hareket
ettiklerini ve yine bu akımların ne kadar anti-Marksist bir konumda
durduklarını ve diyalektik materyalizmi nasıl iğdiş ettiklerini, ve
komünist hareketin doğuşu, gelişimi ve partileşme sürecine yaklaşımda ne kadar
sağlam bir konumda durduklarını gösteriyor.</span></span></div><div><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #050505; font-family: arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></b></div><div><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #050505; font-family: arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Komünist hareket
mücadele içinde olgunlaşır ve partileşme sürecini yaşar</span></b></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Her ülkede komünist hareket doğduğunda partileşme
sürecini yaşar. Partileşme süreci, komünist hareketin gelişmesi, büyümesi, bir
parti olarak ileri taşınması ve bir parti olarak örgütlenmesi sürecidir.
Evriminin bu aşamasında da komünist hareket ne kadar geniş ya da dar
olursa olsun, doğası gereği politik bir kimlik taşır. Eğer daha farklı bir
durum olmazsa, o gelişerek, olgunlaşarak parti haline gelir ve bu evrim,
derinliğine ve genişliğine, niteliğin ve niceliğin gelişmesi süreci olarak çok
yönlüdür. Komünist hareketin evrimindeki aşamalar, aynı nitelikteki bir olgunun
olgunluk farklarıyla ayrılan farklı gelişme süreçleridir. Komünist hareketin
evrimindeki bir gelişme aşamasından bir diğerine geçmesi, komünist hareketin
kendi kendini inkar ederek niteliğini değiştirmesi demek değildir. Peki
partileşme sürecinin ayırt edici özelliği nedir? Marksizm'in yeni girdiği
ülkelerde, komünist hareket, devrimci-demokrasinin parçalanması sürecinde
oluşacağına göre, bu oluşum genellikle proletaryanın hareketi dışında
gerçekleşir. Komünist hareket, proletaryanın hareketi dışında doğduğu için,
komünist hareketin proletarya hareketinde yalıtılmış olduğu bir dönem
yaşar. Bu dönem, tersinden bakıldığında, komünist hareketin proletarya
hareketine bağlanması, bilimsel sosyalizmin proletarya hareketine sokulmasıyla
da proletarya hareketiyle bilimsel sosyalizmin birleşmesi sürecidir. Bu süreç
aynı zamanda programın oluşturulup, derinleştirilmesi ve varsa komünist
güçlerin M-L program etrafında toparlanma sürecidir.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Elbette bütün bu sürecin zafere taşınması yani
komünist hareketin partiyi yakalaması sınıf hareketiyle birliğinden geçer.
Komünistliğin denek taşı sorununda temel doğruları ortaya koyan örgütümüz, bu
görüşlerini şu noktada toparladı: Teoride proletarya diktatörlüğünü ön
gören, kabul eden yani proletarya diktatörlüğüne uygun bir siyaset izleyen
pratikte propaganda, ajitasyon, örgütlenme buna uygun davranan kişi örgüt,
parti vb. komünisttir. Söz ile eylem, teori ile pratik arasında uyum olmalıdır.
Yani proletarya diktatörlüğünün kabulü sözde kalmamalıdır. Kimin komünist
olduğu sözle değil, eyleme göre değerlendirilmelidir. Ve bu tamamen somut bir
sorundur. </span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Dolayısıyla somut koşullar içinde alınmalıdır. Ama teori ile pratik
arasında ki ilişkiyi kurarken diyalektiğin gelişim yasasını kavramak gerekiyor.
Aksi halde, sözle eylem arasındaki ilişkide doru kavranamaz ve mekanik
benzetmeler yapılarak yanlışlara kapanmak kaçınılmaz olur. Bu bakımdan teorinin
pratiğe sürülmesi ve pratiğe bire bir yansıması ve bütünüyle ona hakim olması
önemli bir süreci alacağı baştan görülmeli ve gelişmelere bu pencereden
bakılmalıdır. Komünist hareketin ortaya koyduğu bu ML’ist görüşler, devrimci ve
komünist hareketin olayları ve olguları hangi yönde değerlendirmesi
gerektiğinde yol gösterici olmuştur. Geçmişe bakışta ikiz kardeş; dogmatizm ve
inkarcılığın çıkmazı.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Ne ki buna rağmen birçok akım bu alanda düalizmden
kopamadı ve işine geldiği yerde işine geleni alıp kullanarak seçmeci bir
çizgide ilerleyerek komünist hareketin gelişim tarihine yaklaşımda
anti-Marksist bir konumda yer aldılar. Keyfi değerlendirmeler ve ilkesiz
yaklaşımlar Marksizm olarak yutturulmaya çalışıldı. İnkarcılık ve
dogmatizm, ‘80 öncesi olduğu gibi özellikle 12 Eylül yenilgisi ve
tasfiyecilikten sonra inkarcılık ve yeniden tarih yazımı aldı başını yürüdü.
Görüşlerinden 180 derece dönüş yapanlardan, kendi mücadelesine intikamca
saldıranlara -MLKP, TKİP vb.- kadar çok değişik eskinin devamcısı yeni
inkarcılarla karşılaşıldı. Bu yeni türedi inkarcılar eskilerini aratır oldular.
Her şeyi kendileriyle başlatan bu oportünistler, ortaya attıkları görüşleri gelinen
durumda savunmaktan aciz bir konuma düştüler. </span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Gerçek bir Marksist yönelişin
özünü ve esasını, proletaryanın tarihsel rolünü kavrayışı oluşturur. Bu
kavrayışa ulaşmış ve dolayısıyla Marksist-Leninist sıfatını hak
etmiş bir siyasal hareket, teorik gelişmenin siyasal faaliyetinin ve
örgütsel şekillenişinin odağında yalnızca ve yalnızca işçi sınıfını koyar.
Örgütsel gelişimin, proletaryanın öncüsünü komünizme kazanmayı ifade ettiği
parti örgütünün yaratılmasının proletaryanın bilinçli kesimini örgütlemek demek
olduğu ‘proletaryanın en üst örgütlenme biçimi olarak parti’ sözünün
boş ve rastgele bir söz olmadığı hep unutulmuştur. Küçük-burjuvazinin
bağrında komünist parti inşa etmeye kalkmak, kesinlikle bir tesadüf, ya da
basit bir yanılgı değildir. Bu, Marksizm’in-Leninizm’in özü demek olan
proletaryanın tarihsel rolünü kavrayamamak demektir…” (Yakın Geçmişe Genel
Bakış ve Program Taslağı, s. 20 yıl 1987.)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Partileşme sürecimizin bugün halen zayıf sınıf
hareketiyle birleşme alanıdır derken biz henüz fazla bir mesafe alamadığımızı
zaten açıklıkla ifade ediyoruz. Fakat eğer bugüne kadarki tüm çabalarımıza
rağmen bugün henüz sınıf hareketi içinde anlamlı bir mesafe alamadığımız bir
gerçekse ve biz sınıf hareketiyle birleşme ve partimize bu zemin üzerinde bir politik-örgütsel
yaşam alanı yaratmada buna rağmen özel bir ısrar gösterebiliyorsak, kendi
başına bu olgu bile, bizim komünist ideolojik kimliğimizin ve sınıf
devrimciliği çizgimizin kanıtı sayılmalıdır.” (Ekim, sy. 157, Başyazı)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Ekim örgütü, ilk ortaya çıktığı dönemde genel olarak
devrimci ve komünist hareketi sınıf zemini üzerinde yükselen ve bunun
gereklerine göre örgütsel bir inşa çalışması içinde olmadığından dolayı, lafta
ne söylese de pratikte proletaryayı merkezde tutan bir parti geliştirmediği
nedeniyle halkçı popülist olarak mahkum etmeye çalıştı. Sınıf zemini üzerinde
yükselemeyen hareketlerin ideolojisi ile politikası arasındaki çelişkiye dikkat
çekerek, özellikle TDKP’yi gençlik hareketi zemininde örgütlendiğinden dolayı
acımasızca eleştirdi.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Ne ki Ekim-TKİP örgütü dün söylemiş olduğu bu
görüşleri kendisi de aşamamış ve proletarya partisinin proletarya
hareketinin zemini üzerinde yükselterek, onun ileri öğelerinin komünist bir
örgüt etrafında birleştirilerek gerçek anlamda sınıf partisinin kurulacağı görüşünden
çark etmiştir. İdeolojik önderlikle sınıf hareketi olduğunu kanıtlamaya
çalışacak kadar pusulasını şaşıran ve bu aynı görüşü başkaları savunduğu
için onları fütursuzca eleştiren bu aklı evvel oportünistler, aradan 34 yıl
gibi uzun bir süreç geçtiği halde ve önlerinde yararlanabilecekleri o kadar
fazla ve gelişkin deney, tecrübe ve olanak olmasına karşın, bu kendinden menkul
yeni yetme inkarcılar, söylediklerine uygun bir pratik geliştiremedikleri gibi,
proletaryasız parti kurulabilir fikrinde konaklayarak 50-100 kişilik
küçük-burjuvaziden devşirilmiş güçlerle, yani esas olarak gençlik içinde
kalan çalışmalarıyla dün eleştirip, mahkum ettiği, küçük-burjuva popülizm
olarak eleştirdikleri parti fikrine kapaklanmaktan kurtulamadılar. Ve Ekim-TKİP
örgütü, proletaryadan ayrı telden çalarak etrafına toplamış olduğu
küçük-burjuva sınıf ve kesimlerinden aşırılmış kadrolarla işçi sınıfının
ihtilalci partisini yaratmaya ramak kaldığından ve dem vurarak sınıftan kopuk
bir kuruluş kongresiyle TKİP adını alarak yeni bir işçi sınıfını öncü
tabela partisini ilan etmekten kendisini alamadı.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Demek ki TKİP-Ekim örgütü, söylemlerine uygun hareket
etmediği gibi, komünist harekete yaklaşımında da devrimci bir konumda
durmadığını ortaya koyuyordu 30 yıl sonrasında Ekim örgütü sınıftan kopuk
TKİP’i kurarak, sınıfa gideriz tasfiyeci küçük-burjuva fikrinde konaklıyor,
böyle kendisine oportünizmi başkasına Marksizm’i uygulama oportünizminden bir
türlü kurtulamıyordu. Daha önce etmiş olduğu iri lafları yutmaktan ve
unutmaktan çareyi buluyordu. Haliyle komünist harekete büyük laflarla
saldırısının da inandırıcı bir yanı kalmıyordu. Bu aynı durum, yeni yetme
inkarcılardan, çift standartçılık ve keyfiyetçilikte akıl hocalarını geride
bırakan MLKP’de de görülmektedir. Hemen her şeyi kendisiyle başlatma ve
yeninin, “yeni tarzın” -ki bunun DHKP-C ve PKK kopyacılığı ve karikatürizmi olduğu
su götürmez biçiminde açığa çıkmıştır- kurucusu ve geliştiricisi olduğu
iddiasında bulunan MLKPi, TDKP’den aşırdıkları ve TİKB, TKİP-Ekim’le aynı hatta
buluştukları inkarcı görüşlerini, “dün dündür, bugün bugündür” oportünist
görüşlerini pervasızca savunmaya götürmüştür.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white;"><span style="color: #050505; font-family: arial;">Kaypakkaya yoldaşı ve komünist hareketin
72-79 sürecini, küçük-burjuva devrimciliği aşamayan, sınıf hareketini temel
alarak bu zeminde komünist hareketi yükseltmeyen bir süreç olarak görüp mahkum
eden bu aklı evvel akım, gelinen durumda bütün bu söylediklerini unuturcasına
aymazca hareket ederek, “Ekim devriminin yolunun, yani proletaryayı temel alan
bir siyasal, örgütsel strateji ve taktiğe ilişkin Leninist bakış açısının,
bizim gibi ülkelerde (yani geri bağımlı ülkelerde) geçerli olmadığı yolundaki ön yargının damgasını bastığı THKO-THKP-C ve TKP-ML bu anlayışlarının doğal ve kaçınılmaz
bir sonucu olarak anti-Leninist bir parti anlayışında konaklanıyorlar.”</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Proletaryanın önderliğini, esas olarak lafta
benimsemiş, proletaryanın yerine teoride köylülüğü (ki burada üç hareketi de
aynı kefeye koyarak TKP/ML Hareketi ile diğer akımlar arasındaki net olan ayrım
çizgisini kabaca çarpıtmak ve Kaypakkaya’nın savunmadığı görüşleri savunuyor
göstermek dürüstlükten öte tarihi gerçekleri çarpıtmak anlamına gelir. TKP/ML
Hareketi hiç bir zaman ve hiç bir yerde teoride köylülüğü temel almamıştır. Bu
iddia düpedüz yazarın Kaypakkaya’ya ve komünist harekete ne kadar düşmanlık
içinde olduğunu gösterir. HB) ve pratikte de köylü yığınlarından da kopuk olan
devrimci öncüyü koymuş olan ‘71 devrimci hareketi…” (P. Doğrultu, s. 8,
s.5-6)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Yeni yetme oportünist inkarcılığın bir söylediği
diğerini tutmadığından ve yamalı bohça olarak farklı görüşleri aynı torbada
taşıdığından dolayı yazılarında da bu farklılıklar görülmekte ve tezatlıklarını
yakalamak zor olmuyor. Bir yanda sınıf hareketi üzerinde yükselmeyen ve bunun
gereklerine göre pratikte adımlar atarak siyasal, örgütsel mücadeleyi asıl
olarak sınıf içinde olmayan akımların komünist olamayacağını savunacaksın ve
buradan hareket ederek Kaypakkaya ve TKP/ML Hareketi’ni küçük-burjuva
devrimciliği olarak niteleyeceksin, ondan sonra da tam olarak 50. yıl sonra
kalkıp, sınıftan kopuk ve onu lafta temel alan ve pratikte buna uygun bir
mücadele -örgüt hattında yürümeyen, küçük-burjuvazinin deklase kesimleri
üzerinde yükselen, esas olarak semt ve öğrenci gençlik zemini üzerinde oturan
MLKP’yi büyük ML parti olarak niteleyeceksin?</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Hem de legalizm limanına demir
atarak. Böyle keyfiyetçilik ve çift standartçılık olacak bir şey değildir.
MLKP önderleri büyük gürültü kopardıkları ve parti aldı başını gidiyor havasını
bastıkları koşullarda, çok özel koşullarda gerçekleştirilmiş bir toplantı olarak
gösterilmeye çalışılan, 2. Kongre belgelerinde bu söylediklerinden fersah
fersah uzak olduklarını göstermektedir: “Komünist partisinin, işçi sınıfı
hareketiyle bilimsel sosyalizmin birliği olduğu yolundaki Marksist-Leninist
öğreti tamamen doğrudur.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Fakat bu birliğin kural olarak komünist partilerin
kuruluşundan önce gerçekleştiği ve gerçekleşmesinin zorunlu olduğu, bundan önce
parti kurulmayacağı vb. iddia edilemez. Geçmişte bu yönde iddiaların ileri
sürüldüğü bilinmektedir... Komünist partisi sonuç olarak bir örgüttür ve kuruluşu
sorunu, onu kuranların iradesine bağlıdır.” (2. Kongre Belgeleri, s. 25) derken
MLKP, dün işçi sınıfı partisinin sınıftan kopuk olarak kurulacağını savunanları
parti öğretisini sıradanlaştırarak ayağa düşürmek olarak eleştirip bu yaklaşımları
mahkum ederken, bugün nihayetinde partiyi, komünist hareketin sınıfla
birliğine, yerel örgütler oluşturmasına, kadrolaşmasına vb. bakmadan bir avuç
devrimcinin bir araya gelerek, sınıftan kopuk olarak kendi iradeleriyle partiyi
ilan edeceklerini söyleyerek komünist işçi partisini sıradan bir örgüt
derekesine düşürerek Maocu parti anlayışlarıyla aynı kulvarda buluşmuşlarıdır.
Keza MLKP, dün Kaypakkaya ve TKP/ML Hareketi’ni sınıfla birleşmeyi merkezde
tutmayıp, pratikte buna uygun hareket etmediği gerekçesiyle eleştirip küçük
burjuva çemberi kırıp, dışına çıkmadığı iddiasıyla eleştirip, mahkum ederken,
bugünkü MLKP, 50 yıl sonra semt ve öğrenci gençlik içinden devşirdiği küçük
burjuva kadrolarla, esas olarak pratik çalışmalarını sınıf dışı küçük burjuva kesimler
içinde -öğrenci gençlik ve semtler gibi yoğunlaştırırken Marksist-Leninist
oluyor ama önünde yararlanacağı her hangi bir deney, tecrübe ve olanaklar vb.
yok iken ilkliğin ve çocukluğun getirmiş olduğu nedenlerden dolayı aynı
konumda hareket eden Kaypakkaya ve komünist hareketi çok rahatlıkla
küçük-burjuva olarak damgalayarak mahkum etmeye çalışıyor. Bakalım MLKP 50 yıl
sonra örgütsel-politik çalışmanın merkezinde tuttuğunu iddia ettiği sınıfla
birleşmede ne kadar yol kaydetmiştir? “MLKP’nin sınıf hareketine bağlanmadığı,
onun temel zaafı, işçi sınıfıyla bağlarının fazlasıyla zayıf olmasıdır…” (2.
Kongre Belgeleri, s. 27)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Partimiz edimsel olarak, yani toplumsal köken
itibarıyla işçi sınıfının ‘en bilinçli azınlığından’ oluştuğu kuşkusuz
söylenemez.” (agb, 28)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Partimiz, kesimsel çalışma söz konusu olduğunda,
özellikle büyük metropollerde güçlerinin en çoğunun giderek işçi çalışmasında
konumlandırmaya yöneldi… Ancak sorunda ısrarlı davranılamadı. Gelişmemiz hala
cılız ve sınırlıdır… çok sayıda kadro sınıf çalışmasında görevlendirilse de
bunların önemli bir kesimine gereken işlerlik kazandırıldığı
söylenemez… İşi ilişkilerimizi örgütlemede belirgin gelişmeler oldu. Ama
bu devam ettirilemedi…” (Agb, s. 51-52)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Partimiz, komünist hareketi, bütün varlığı süresince
bir gölge gibi izleyen işçi hareketinden yalıtılmışlık sorununu çözme iddia,
görüş açısı ve kararlılığına sahip olduğunu özellikle bundan sonraki
pratiğiyle göstermek zorundadır.” (agb. s. 53)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Daha buraya aktarmayı gerekli görmediğimiz birçok
değerlendirme ve veriler çetecilerin söylemleriyle pratikleri arasındaki
çelişkinin derinleşerek sürüp gittiğini ve sınıfı temel alan bir örgütsel,
pratik çalışma geliştirmediklerini göstermektedir. </span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Peki, 50 yıl sonra
Kaypakkaya yoldaş ve daha sonrasında komünist hareketin yarattığı, fabrika
işçi ilişkilerinin onda birisini bile örgütleme, fabrika ilişkisi yaratma ve
hücreleşme, sendikalar içinde buna uygun hareket etmediği gerekçesiyle
eleştirip küçük-burjuva çemberi kırıp, dışına çıkmadığı iddiasıyla eleştirip,
mahkum ederken, bugünkü MLKP, 50 yıl sonra semt ve öğrenci gençlik içinden
devşirdiği küçük burjuva kadrolarla, esas olarak pratik çalışmalarını sınıf
dışı küçük-burjuva kesimler içinde -öğrenci gençlik ve semtler gibi
yoğunlaştırırken Marksist oluyor ama önünde yararlanacağı herhangi bir deney,
tecrübe ve olanaklar vb. yokken ilkliğin ve çocukluğun getirmiş olduğu
nedenlerden dolayı aynı konumda hareket eden Kaypakkaya ve komünist hareketi
çok rahatlıkla küçük-burjuva olarak damgalayarak mahkum etmeye çalışıyor.
Bakalım MLKP 26 yıl sonra örgütsel-politik çalışmanın merkezinde tutumunu iddia
ettiği sınıfla birleşmede ne kadar yol kat etmiştir? “MLKP’nin sınıf hareketine
bağlanmadığı, onun temel zaafı, işçi sınıfıyla bağlarının fazlasıyla zayıf
olmasıdır…” (2. Kongre Belgeleri, s. 27)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Partimiz edimsel olarak, yani toplumsal köken
itibarıyla işçi sınıfının ‘en bilinçli azınlığından’ oluştuğu kuşkusuz
söylenemez.” (agb. 28)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Partimiz, kesimsel çalışma söz konusu olduğunda,
özellikle büyük metropollerde güçlerinin en çoğunun giderek işçi çalışmasında
konumlandırmaya yöneldi… Ancak sorunda ısrarlı davranılamadı. Gelişmemiz hala
cılız ve sınırlıdır… çok sayıda kadro sınıf çalışmasında görevlendirilse de
bunların önemli bir kesimine gereken işlerlik kazandırıldığı
söylenemez… İşçi ilişkilerimizi örgütlemede belirgin gelişmeler oldu. Ama
bu devam ettirilemedi…” (Agb, s. 51-52) “Partimiz, komünist hareketi, bütün
varlığı süresince bir gölge gibi izleyen işçi hareketinden yalıtılmışlık
sorununu çözme iddia, görüş açısı ve kararlılığına sahip olduğunu
özellikle bundan sonraki pratiğiyle göstermek zorundadır.”(agb, s. 53)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Daha buraya aktarmayı gerekli görmediğimiz bir çok
değerlendirme ve veriler MLKP’nin söylemleriyle pratikleri arasındaki
çelişkinin derinleşerek sürüp gittiğini ve sınıfı temel alan bir örgütsel,
pratik çalışma geliştirmediklerini göstermektedir.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Peki, 50 yıl sonra Kaypakkaya yoldaş ve daha
sonrasında komünist hareketin yarattığı fabrika işçi ilişkilerinin onda
birisini bile örgütleme, fabrika ilişkisi yaratma ve hücreleşme, sendikal
çalışmalar yakalamayı başaramayan MLKP’nin kendisini komünist, ama gerçek
komünistleri küçük burjuva olarak nitelemeye kalkışması ne kadar doğru ve
dürüst bir yaklaşımdır? Bu açıktan “benimse iyidir ötesi tufandır” biçimindeki
küçük-burjuva oportünist inkarcı bir değerlendirme değil mi? Nitekim MLKP’nin
inkarcı oportünist görüşleri kendi gerçekliğini kavrama ve değerlendirmede ayak
bağı olmuştur ve gelinen durumda kendi gerçekliğini açıklamada zorlandığı gibi
tam bir çıkmaz yaşamaktadır. Ülkemizde küçük burjuvazi, nüfusun en büyük
kesimini oluşturan bir sınıftır.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Bu sınıfın çıkarlarını savunan ancak proletarya adına
hareket etme iddiasında olan küçük burjuva grup ve çevrelerin sayısı bir hayli
kabarık. ML parti öğretisi, bu grup ve çevrelerin yadsıdığı sorunlardan
biridir. Bu gruplar biçimde birbirlerinden ayrılıyor gözükseler de, özde aynı
nokta da birleşmektedirler. Genel doğruları sıralayan ama iş ülke somutuna
geldiğinde inkarcı anlayış, partinin sübjektif koşullarının hazırlanmasını
reddeden tabelacı yaklaşım, ML parti öğretisinin günümüzde geçerliliği olmadığı
tezleri vb. oportünist anlayışların bazı örnekleridir. Hepsinin ortak özelliği
de küçük-burjuva bireyci sınıf tavrıdır. Dünyanın merkezine kendilerini
koyarak, kendilerini en büyük ML ilan etmek amacıyla teoriyi yaratmaya
çalışmak, gerçekleri tarif ederek sözde tespitler yapmak oportünist akımların
ortak özelliklerinden biridir. Küçük burjuva sınıf tavrının açık bir ifadesi
olan bu yaklaşım tarzı düşünce planında muğlaklık ve teorinin çarpıtılması ile
birleşiyor. Sonuçta bütün küçük-burjuva akımların vardıkları nokta ise,
proletarya partisi sorununda anti-Marksizm.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Küçük-burjuva akımlar, Leninist
parti teorisini katlederken işçi sınıfından kopuk komünist partisi kurulacağı
görüşüyle partinin sübjektif şartların tahrifine, reformcu dönüşüm
teorisine kadar bir dizi oportünist görüşler savunmaya götürmektedir. Elbette
bu oportünist cenahın görüşlerini burada tek tek ele alıp eleştirmek yazımızın
hacmini aşacaktır. Ama biz burada oportünist anlayışlardan ikisi üzerinde
duracağız. Bu iki oportünist eğilim, genelde devrimci hareketin üzerinde
birleştiği yaklaşımlar olduğu için bu eleştirilerimiz diğer akımlar içinde
geçerliliğini korumaktadır. Bilindiği gibi geçmişe bakış alanında iki akım
daha çok öne çıkarak oportünist görüşlerin sistemli savunucuları olmuştur.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Diğer akımlar, asıl olarak bu iki akımın özellikle de
TDKP’nin inkarcı mükemmeliyetçi görüşlerinin takipçileri olmuşlardır. TDKP ve
TKP-ML bu her biri kendisini dünyanın merkezinde tutma -bunlara daha sonra
TİKB, EKİM, MLKP gibi gruplar da katılmışlar. Ama bütün bu örgütlere önderlik
eden ve anlayış veren TDKP oportünizmi olmuştur kendi gruplarını yanılmaz
saymayı, M-L göstermeyi çıkış noktaları yapmaları, gerçekleri buna göre
çarpıtmaları ortak dünya görüşlerinin başlıca yansımalarındandır. Kendi içinde
tutarlı bakış açısına sahip olmamaları, muğlaklık, eklektizm ve mekanizm
içinde yüzmeleri yukarıda belirttiklerimize eklenmelidir. TDKP ve diğer inkarcı
oportünistleri-ki daha sonrasında bu çizginin üzerine kapaklanan MLKP, EKİM,
TİKB’nin her iki kanadı vb. akımlar bu inkarcılığın en kaba biçiminin kararlı
takipçisi haline gelmişlerdir- eklektizmlerini teorik yaklaşımdaki muğlaklıkla
birleştirmekte, kaba bir inkarcılık olarak biçimlenmektedir. </span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">TDKP, MLKP, EKİM,
TİKB vb. mükemmeliyetçi bir yaklaşımla geçmişi bütünüyle reddederek, komünist
hareketin geçmişine hayasızca saldırılara giriştiler. Bu akımlar özellikle
komünist hareketin geçmişine mükemmeliyetçi mevzide saldırırlarken, gerek kendi
geçmişlerini ve gerekse bugün içinde bulundukları durumlarını ele alırken
olabildiğine hoşgörülü bir yaklaşımla hareket ederlerken, sonuçta bütün
çabaları her şeyin kendileriyle başladığını, kendileriyle süreceği
iddialarında düğümlenmektedir. </span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">TDKP, Kaypakkaya’dan 7 yıl sonra bunları
savunmaktadır; ve daha sonraki süreçte ve bugüne kadar TDKP bu görüşlerinin bir
çoğunun özeleştirisini köklü olarak yapmadığı gibi kongre bile toplamamıştır,
ne ki, görüşlerini çaktırmadan oportünist yöntemlerle terk eder gözükmekten
geri durmayan TDKP gelinen durumda likidasyona uğramıştır. Fakat tüm bunlara
karşın TDKP, kıskançlığını bu küçük burjuva görüşlerini Marksist olarak
göstermeye çalışırken kendisinden fersah fersah ileride olan Kaypakkaya ve
komünist hareketi küçük-burjuvalıkla suçlamadan geri durmamıştır. TDKP’nin
görüşleri; “ Türkiye emperyalizmin yarı-sömürgesi altında yarı-feodal bir
ülkedir.” (TDKP Kongre Belgeleri, s. 86)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Mevcut şartlarda Türkiye devriminin yolunun
genel çizgisi toprak devrimini yürüterek ve köylük bölgelerde tahkim
edilmiş üslere dayanılarak, kırlardan şehirlere gelişen halk savaşı
yoluyla iktidarın parça parça alınması çizgisidir.”(Parti Bayrağı, s.1, s.20)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">TDKP’nin ‘dün dündür bugün bugündür ’oportünist ve
çift standartçı yaklaşımlarının kıskançlıkla savunucularından biriside TİKB ve
bugün MLKP’de ifadesini bulan TKİH, EKİM eğilimidir. Konunun daha iyi
anlaşılması bakımından bu akımlardan bazı görüşleri buraya almayı yararlı
bulduk. TKİH belgelerinden; “ Bütün organlar lağvedildi. Kolektif çalışmaya son
verildi. İnsanlar kendi başlarına bırakıldı. Karar alınırken örgütün bir
daha ne zaman toplanacağı konusunda bile hiç bir garanti verilmedi. (Sınıf
mücadelesini tatil eden örgüt komünist oluyor da, her koşulda düşmana cepheden
kafa tutan Kaypakkaya ve örgütü küçük-burjuva olarak değerlendirile biliniyor) hatta
açıktan, ‘örgütü bir daha yeniden kuramayacağımız’ dahi söylendi.”(TKİH Genel
Toplantı Kararları s. 12, yıl 1984)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Değerlendirmelerde eskiyen yanlarda var. Bu eskimeye
kısmen 84’ün ağır şartlarının baskısı altında yapılan sübjektif, diğer
gruplara karşı aşırı güvensiz yapay, yer yer kibirli saptamalar, yer yer maddi
koşullardaki değişmelere yol açmıştır.”(Age. s.1. yıl 1990)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısının yarı-feodal
olarak tanımlanması yerine, bu gerçeğe daha uygun bir biçimde yeni, ‘geri
kapitalist’ olarak tanımladığımızı da ayrıca belirtelim.” (Age, s. 3)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">TİKB belgelerinden; “Toprak ağalığı ekonomisi
yaşamdaki belirleyiciliği konumunu korumaktadır.”(TİKB Programı, Aktaran Birlik
Üzerine, s. 54)“Kuşkusuz henüz sınıf temeline oturmayışı, mücadele taktikleri,
örgütlenme biçimleri yeterince gelişmemiş komünist bir örgütte çeşitli
darlıklar, sığlıklar ve uzlaşmacı eğilimler görülebilir.” (Orak-Çekiç, sy. 70 s.
31)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“TİKB’nin genel platformu bundan 34 yıl önce yani 1979
yılının ilk aylarında yazıldı. Dolayısıyla (dikkat edilsin tam 34 yıl sonraki
bugün ortada kaç TİKB kaç TİKB olduğu belli değil. HB) yayınlandığı dönemin
işleriyle beraber hamlıkların ve geçmiş yanılgıların bazı kalıntılarını
taşıyordu. Platformun yazıldığı dönemde hareketimiz henüz gençti ve doğal
olarak teorik birikim bakımından bugüne göre daha geriydi. Platformun üslubunu,
çözümlemelerini, derinlik düzeyini ve formülasyonlarının ifade
ediliş tarzını hareketimiz çoktan açmış bulunuyor, bugün artık…”
(Orak-Çekiç, s. 74, s. 13)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">“Programımız ve bazı konulardaki temel
politikalarımızın, kısmi eksiklik ve yetersizlikleri taşımasının yanı sıra,
geçmişin kimi yanlışlarından ve revizyonist kalıntılardan tümüyle azade olmadıklarını
bugün daha iyi görebiliyoruz.” (TİKB2. Kongre Belgeleri, s. 105)</span></span></div><div><span style="color: #050505; font-family: arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;"><span style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“Ciddi bir siyasal kimlikle kitlelerin karşısına
çıkabildiğimiz ölçüde bir alternatif sunmuş oluruz. </span><span lang="NL" style="color: #050505; mso-ansi-language: NL; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bir an önce parti kimliği ile ortaya çıkmamızı
gerektiren temel nedenlerden biri de budur. Kitlelerin ileri kesimlerini, bu
yolla, sosyalizme açık kesimini kastediyorum. Bir an önce parti kimliğiyle
ortaya çıkmamızı gerektiren temel etkenlerden biri de budur. (Ekim sınıfhareketinin
ayrı yolda kendilerinin hala ayrı yolda yürüdüklerinive sınıfla birliği az-çok
yakalayamadıklarını ve sınıf hareketininbir durgunluk sürecinden geçtiğini
söylemektedirler. HB) Bunu biz,bu ilkel, bu ciddiyetsiz, gelinen yerde bu
sorumsuz devrimci akımlarlaaraya daha belirgin bir mesafe koymakla mutlaka
birleştirmek durumundayız.”(Kızıl Bayrak, sy. 28, s.17)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">İnkarcı oportünist
cenahın sübjektivizme, küçük-burjuvazinin bireyci sınıf tavrına dayalı
çıkış noktası, onlarınsa savunduğu tezler hakkında fikir veren başlıca
noktalardan birisidir. Söylenen tüm bu sözler, yapılan tespitler, belirttiğimiz
çıkış noktasıyla uyum içinde, her şeyin kendileriyle başladığını
ispatlamanın berbat birer aracı olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Bazı
konuların geçiştirilmesi, eklektizm vb. tümü bu vaziyeti kurtarma çabasının
küçük-burjuva bireyciliğin faturasıdır.</span></span></div><div><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span lang="NL" style="color: #050505; font-family: arial; mso-ansi-language: NL; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></b></div><div><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span lang="NL" style="color: #050505; font-family: arial; mso-ansi-language: NL; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Geçmişe bakışta mükemmeliyetçiliğin bir başka hali
dogmatizm</span></b></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Dogmatik Maocu
TKP-ML ve MKP cenahının geçmişe ve bugüne ilişkin inkarcı oportünist cenahtan
tamamen farklı tespitler yapmaları, bunların aralarındaki köklü bir ayrılıktan
kaynaklandığını söylenemez. Aksine, komünist hareketin şahsında geçmişi
reddeden inkarcılıkta, yine geçmişi idealize eden, hataları görmek, kabullenmek
yerine bunlara sıkıca sarılarak komünist hareketi hatalardan azade bir yaklaşım
içinde değerlendiren dogmatizmde aynı temel üzerinde yükselir. Farklılık aynı
dünya görüşünün, sınıf tavrının değişik biçimlerinden ibarettir. Bilindiği gibi
dogmatik TKP-ML,MKP ve diğerleri Maocu cenahı, Türkiye’de örgütlü komünist
hareketin ikinci kez 1972 yılında TKP/ML Hareketi ile doğduğunu ve partinin
kurulduğunu savunmaktadır. Bu doğru tespitten hareketle geçmişin hatalarına
sıkı sıkıya sarılmaktan geri durmuyor. Burada TKP-ML, MKP vb. cenahı sübjektif
unsurun önemini yadsıyor.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Bir komünist partisinin belirli objektif temeller
üzerinde sübjektif koşulların olgunlaşmasıyla kurulacağını, sübjektif
koşulların mücadele ile olgunlaştırılacağını reddediyor. Tabi ki böyle bir
görevden kendisini azade gören bu oportünistler, parti isminin kullanılmasıyla
her şeyin hallolacağını, parti sorununun çözümleneceğine inanıyorlar. Partiyi
bilinç ve örgütlenme düzeyi oldukça geri bir grup derekesine düşüren bir
anlayışın savunuculuğunu yapmak, partinin kurulması için en temel hazırlıkları
bir yana itmek partinin proletaryanın örgütlü öncü gücü olduğunu reddetmekle,
partiyi sıradan bir örgüt düzeyine düşürmekle eşitliyor. İnkarcı ve
dogmatik oportünistler sınıf mücadelesinin gelişim yasasını kavrayamıyorlar. Bu
yasanın kavranmayışı inkarcı oportünist cenahı geçmişi
değerlendirirken mükemmeliyetçilikle birleşip, inkarcılık olarak
somutlaştırırken,yine aynı diyalektik yasanın kavranmayışı, TKP-ML, MKP vb.
Maocu cenahın,geçmişi idealize ederek sınıf mücadelesinin gelişim yasasının dışınaçıkarmaya,
geçmişin hatalarına sarılmaya götürmekte ve dahası açıkça inkarcılığa karşı
çıkar görünen TKP-ML, MKP Maocu cenah, 72’den bu yana bilinç ve örgütlenmedeki
gelişmeyi reddederek, inkarcılığın kaba bir örneğini sergilemektedirler.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Aynı biçimde geçmişte
ciddi hata ve zaaflarını kabul etmenin, geçmişi ML’ist olarak değerlendirmekle
çelişeceğini düşünmekte, mükemmeliyetçiliğinin bir başka örneğini
sergilemektedir. Nitekim bu cenah saflarında sık sık ayrılıkların yaşanması,
geçmiş hatalarının pratiğin verileriyle bilimsel bakışla ele alınıp
değerlendirme ve artık mücadelenin gerisinde kalmış olan sosyal gelişmenin
ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzaklaşmış görüşlerini gözden geçirerek,
oportünist ve dogmatik görüşleri aşmayerine, geride kalma ve dogmatikler eliyle
daha da geriye çekilerek, hataları sistemli hale getirerek çizgiye
dönüşmüş ve ortaya Maoist ve yaşamın gerçekliliğinden kopuk, sol
oportünist bir çizgi ortaya çıkmıştır. Bu arkadaşlar ekonomik, politik ve sosyal
gelişmenin yasalarını durağan, statik olarak gördüklerinden dolayı, dün
mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt veren ama bugün mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt
olmaktan geri kalmış görüşlerle mücadele etmeye çalışırlarsa, sonuçta
ortaya ne deve ne kuş gibi ucube bir durum ortaya çıkar ve TKP-ML, MKP vb. Maocu cenahı, bu olumsuzluğu, geçmişe sahip çıkma adına kıskançlıkla savunmaya
çalışarak, Kaypakkaya yoldaşa saygısızlıkta kusur etmez bir konumda yürümekten
kendisini alamaz.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">TKP-ML, MKP vb.
Maocu cenahın her iki-üç yılda bir önderliklerini oportünist olarak suçlayıp,
çizgiden uzaklaştıkları vb. yönlü eleştirilerde bulunmalarına karşın, yinede
TKP-ML’yi Marksist olarak görmeleri de kendi içinde ne kadar tutarlı bir
konumda durduklarını gösterir. İnkarcı akımlar geçmişe
mükemmeliyetçi yaklaşırlarken yaşanan bu kadar deney ve tecrübeden sonra kendi
durumlarını ve yakın geçmişlerini değerlendirirken büyük bir hoş görüyle
hareket etmeleri, bu oportünist cenahın ne kadar eklektizm içinde yüzdüklerini
ve diyalektik gelişim yasasını kavramadıklarını gösterir. Dolayısıyla bu
akımların kendi içinde birbirleriyle taban tabana zıt görüşler savunmaları
kaçınılmaz olmaktadır. Her iki akımın, dogmatizm ve inkarcılığın ulaştığı
noktada aynıdır; Leninist parti ilkelerinin ve partileşme sürecine yaklaşımın
reddi.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">TKP-ML, MKP vb. Maocu
cenahın işçi sınıfının öncüsü komünist partiyi sıradan bir grup derekesine
düşürerek, bunu yapmaktadırlar. O, kendi örgütünü parti olarak ilan etmekle
kalmayıp, TKP-ML isminin kullanılmasından dolayı Türkiye’de partinin 72’den bu
yana var olduğunu iddia etmekten de geri durmuyor. Sınıf hareketinden kopuk ve
diğer bir çok görevi yerine getirmede daha yeni adım atmış ve düşmanın
saldırıları sonucu atılan bu adımların önemli ölçüde bu pratikte denenip
sınanmadığı bir durumda TKP/ML Hareketi’nin doğuşundan itibaren parti olduğunu
savunmak, ML parti öğretisinin kaba reddi demektir. İnkarcı oportünist cenahın
savunduğu görüşlerde bütün palavralarına karşın reformcu dönüşüm teorisi
üzerine binerek, sınıftan kopuk parti fikrinde buluşmuşlardır. Küçük burjuva
örgütlerin bölünmeden, parçalanmadan adım adım dönüşerek, proletarya partisinin
sınıftan kopuk olarak kurulup, daha sonra sınıfla birleşeceği görüşü, TKP-ML,
MKP vb. Maocu cenahın ters yüz edilmiş, partiyi sıradan bir grup düzeyine
düşüren, oportünist yaklaşımdan pekte farklı bir yanı olmadığını gösterir.
Görüleceği gibi her iki oportünist cenah da sorunu ele alırken çıktıkları temel
noktaları ve ulaştıkları yer hep aynıdır.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Çünkü her iki
eğilimde aynı dünya görüşüne ve bakışına sahiptir. Özde aynı olmasına karşın
biçimdeki ayrılıklar, hatta bir birine tamamen ters görünmeleri yanıltıcı
olmamalıdır. Önemli olan, özün kavranmasıdır. Böylece özle biçim arasındaki
ilişki sağlıklı ve doğru kavranabilir. inkarcı oportünist cenahın kafa
karıştırma, sorunu çarpıtma gayretlerinin yoğunlaştığı konuların başına
bakış açısı gelmektedir. Olguların şartları içinde değerlendirilmesi
gerektiğini, olguların yer ve zaman kavramalarından
soyutlanamayacağını inkarcılar özellikle karartmaya çalışıyorlar. ML az çok
bilen herkesin kavrayabileceği bu en temel unsurun; bakış açısının
geçiştirilmesi ilginçtir. Genel söylemlerin sürekli tekrarlandığı da hatırda
tutulursa oportünistlerin bilinçli geçiştirme çabaları kolayca
görülür. İnkarcıların, bu alanda ısrarlı çabaları boşuna değildir.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Doğru
bakış açısının devrimci kadrolar ve kitleler tarafından kavranışı,
oportünist manevraların, keyfi değerlendirmelerin önünde engel olacaktır.
Hareket alanlarını sınırlayacaktır. O halde oportünizm için yapılması gereken,
sorunu karmaşıklaştırmak, iyice muğlaklaştırmaya çalışmak
vb.’dir. İnkarcıların yapmaya çalıştıkları da budur. İnkarcıların,
bakış açısı sorununda hemen hiç bir şey ortaya koymadıklarını
belirtmiştik. Bu nedenle bu alandaki eleştirilerimizi, onların çeşitli konulara
ilişkin, değerlendirmelerindeki yansımalarından hareketle yapacağız. Bu
akımların ortak özelliklerinden biri, keyfiliktir. İnkarcıların sorunu
doğru bakış açısı ile ele alarak olgulara ortak ölçütlerle
yaklaştıklarında oportünist tespitlerinin ne kadar havada kalacağını bilmektedirler.
Oportünist tespitlerine sarılarak, ML yaklaşımın reddi ise, onun sınıf
niteliğine tamamen uygundur. Bu oportünistler geniş bir manevra alanına
ihtiyaç duyarlar. Bazen mükemmeliyetçiliğin paslı zırhına bürünerek geçmişe
saldırmak,işine gelmediğinde bunu çıkarıp büyük bir hoşgörü ile hareket etmek
için oportünist muğlaklığa ihtiyaç duymaktan geri kalmazlar. Olgulara ortak
ölçütlerde, aynı anlayış temelinde yaklaşmak, değerlendirmelerde buna
azami titizlik göstermek, oportünistler için tahammül edilmez bir şeydir.
Kimse böyle bir girişimde bulunmamalıdır. Fakat hayır, komünistler,
inkarcıların sözünü bile etmek istemediği bu ve benzeri konular üzerinde
ısrarla duracaklardır.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Bu inkarcı cenahın
bırakalım dünlerini, bugünlerine de baktığımızda ‘72-79’un çok gerisinde durduklarını
görürüz. 30-40 yıllık deney ve tecrübenin ardından bu akımlar sözlerine uygun
bir pratik geliştirmeleri gerekirken, ne yazık ki, İbrahim Kaypakkaya’nın
72’lerde çözdüğü sorunları ancak bugün anlamaya başladıkları görülmektedir. Bu
akımların kendileri için uyguladıkları bu oportünist uzlaşmacılık, ‘72-79
dönemine geldiğinde tersine dönmektedir. Birazcık tutarlılık olabilmesi için
ölçütlerin diğer akımlara da aynı biçimde uygulanması gerekir. Bu temel gerçeği
görmeyecek kadar tutarsızlığa düşmek küçük-burjuvaziye özgü bir dualizmle,
keyfilikle eklektizmle izah edilebilir. Bu oportünist inkarcı cenah, 40-50 yıl
sonra “sınıf hareketinden kopuğuz” diyerek fergat figan ederlerken 72-79
yılında komünist hareketin neden işçi hareketiyle birleşmediğinden dem vurarak,
bu dönemi basit bir mantıkla küçük-burjuva devrimciliği olarak mahkum etmeye
çalışmaktan da geri kalmamışlardır.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Peki, bugün bu
inkarcı akımlar komünist hareketi değerlendirmede kullandıkları ölçütleri neden
kendilerine uygulayarak sınıftan kopukluğu aşamadıkları ve küçük-burjuvazinin
dışına çıkan bir örgüt çalışması yaratamadıkları gerçekliğinden hareketle
kendilerini küçük-burjuva olarak mahkum etmiyorlar? </span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Evet öyle ama, bu akımlarda
ilke ve istikrar denen bir olay olmadığından dolayı, bunlar için dün dündür,
bugün bugündür. Bunlar genellikle kendilerine uzlaşmacılığı, liberalizmi,
dışındakilerine ise acımasızca saldırıp, mükemmeliyetçi uygulamayı reva
görmüşlerdir. Bu akımların soruna yaklaşımı konusunda bilinçli sessizlikleri,
keyfiliği, ML’in en basit gerçeklerinin tahrif edilmesiyle el ele gitmektedir.
Oportünist yazarlar, komünist hareketin gelişimini izahta oldukça sıkıntı
çekiyorlar, oportünist tespitlerini kurtarabilmek amacıyla yılan eğrileri
çiziyorlar. İnkarcı akımların bütün bu sıkıntılarını gidermede en fazla
sarıldıkları reformcu dönüşüm teorisi oluyor. inkarcı akımların gelişim
sürecini bugünkü durumların izahta başvurdukları bu reformcu teori, aynı
zamanda ideolojik uzlaşmayı vaaz etmektedir. İnkarcı oportünizmin
reformist dönüşüm teorisi ML örgütlerin doğuş koşulları, partinin
sübjektif koşulları ele alışta muğlaklık ve program, sınıfla birlik vb.
konularındaki oportünist yaklaşımlar, dönüşüm teorisi ile birleştirildiğinde, bu
akımların parti sorunundaki yaklaşımlarının ana tablosu tamamlanmaktadır.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Bu bakımdan,
inkarcılığın teorik dayanaklarından birisi olan reformist dönüşüm teorisi
üzerinde durmakta yarar olduğu ortaya çıkmaktadır. Peki nedir dönüşüm teorisi? İşçi sınıfı özel mülk sahibi olmayan, geleceği temsil eden tek modern sınıftır
. Onun dünya görüşüyle mülk sahibi sınıfların dünya görüşleri arasındaki
uzlaşmazlık, ekonomik alanda üretimin sosyal niteliği ile özel
mülkiyet arasındaki çelişkinin üst yapıdaki ifadesidir.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Öte yandan olgular,
uygun koşullar altında kendine özgü temeller üzerinde yükselir. İşçi
sınıfının diğer sınıfların ideolojileri, politikaları, örgütlenmeleriyle kesin
bir sınır çizilmesinin şartları olgunlaştığından ML örgütlerin
doğabileceği tanımlanması bu gerçeğin değişik bir anlatımıdır. Kısacası işçi
sınıfının bilimini, yaşanılan dönemin tarihi, sosyal ve iktisadi şartları
içinde almadan bu temelde örgütlenmeden ML olunamaz. Komünist hareket ML’yi
temel alarak doğar ve gelişebilir. Aksi tezler, işçi sınıfının ideolojisiyle,
diğer sınıf ideolojileri arasındaki uzlaşmazlığı yok sayan oportünist, uzlaşmacı
anlayışa dayanmaktadır. Küçük-burjuva akımlar içinde uygun dış şartlarda ML
fikirlerin gelişip, yaygınlık kazanması önemli bir itibar sağlaması tamamen
mümkündür. Ve örnekleri çokça görülmektedir.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Fakat bu, o akımın
nitelik değiştirmesi anlamına gelmez. ML’in küçük burjuva akımları etkilemesi,
içinde yer alan kişilerin veya bazı çevrelerin nitelik değiştirmesi mümkündür.
Ancak, bir küçük-burjuva akımın bütünüyle dönüşüme uğraması pratikte
imkansızdır. Söz konusu ettiğimiz ve doğru olan; bu akımlar içinde ML fikirlerin
gelişmesi diğer uygun koşullarla birleştiğinde ML kişi ve grupların
çıkabilmesidir. Tabi ki böyle bir gelişmenin olduğu noktada ML kanat giderek
küçük-burjuva hareketle bütün bağlarını keserek varlığını sürdürebilir,
gelişebilir. Böyle bir gelişme adım adım reformcu bir dönüşümle değil,
küçük-burjuva akım içinde ideolojik politik çatışmalarla, parçalanmalarla,
kaynaşma ve mücadelelerle birlikte olur. Küçük-burjuvazinin ideolojik-politik
ve örgütsel çizgiden tam bir kopuşu, onları tümüyle reddedip, ML’i temel alıp,
pratikte sert mücadelelerle, örgütsel alanda da ayrışma ile el ele gidecektir.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Bu eşyanın tabiatı
gereği böyledir. Küçük-burjuva bir siyasi hareket içinde niteliği gereği
sınıfın çıkarlarını savunan kanat ya da kanatlar mutlaka olacaktır. Bunu
yadsımak, sınıf hareketlerinin kendi sınıf çıkarlarını savunduğu ilkel
gerçeğini yadsımak olur.İnkarcı oportünist cenah, küçük-burjuva örgütlerin
bölünüp, parçalanmadan adım adım ML’i kabul ederek komünist hale
gelebileceklerini ileri sürerek, TDKP, TKP-ML Hareketi’ni, TKİH vb. akımların
esas gövdelerini koruyarak, ciddi parçalanmalara ve bölünmelere uğratılmadan, bu
akımların reformcu yoldan dönüştükleri görüşlerini savunmaktadırlar. </span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">İşin
ilginci şu ki bu örgütler öyle küçük burjuva örgütler ki bir çok kez çizgi
değişikliğine uğruyor,ama bu akımların saflarında küçük-burjuva çizgilerini
savunan hiçbir akım çıkmıyor. Bu akımların saflarında küçük-burjuvazinin
sınıf çıkarlarını savunan, direnen hiç bir kesimin çıkmaması bu akımların ne
kadar küçük-burjuva olduklarını gösteriyor. Böyle küçük-burjuvalar dostlar
başına versin. Olayın özü sınıfın çıkarlarının objektifliğidir. Kişilerin
niteliği de öyle. Sübjektif niyetlere bakılarak değerlendirme yapılmayacağı
gibi, sadece niyetlere dayanarak, siyasal gelişmelerde izah edilemez. Buradan
hareket ettiğimizde reformcu dönüşüm teorisinin anti-Marksistliği daha net
karşımıza çıkar.</span></span></div><div><span lang="NL" style="color: #050505; font-family: arial; mso-ansi-language: NL; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;"><span lang="NL" style="color: #050505; mso-ansi-language: NL; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Çünkü köklü
eleştirilerle küçük-burjuva bir akımın devrime inançla adım adım
Marksizm-Leninizm'i eylem kılavuzu olarak kabul ederek Marksist olması söz
konusu edilemez. Konuya ilişkin olarak Lenin şunları belirtir; “...Rusya’da
demokratların fikirleriyle sosyalistlerin fikirleri arasında hiç bir derin
nitelik farklılık olmadığı yolundaki düşüncenin, bugün kesinlikle hiç bir temeli
yoktur. Tam tersine; geniş bir uçurum, bu fikirleri ayırmaktadır ve Rus
sosyalistlerinin bunu anlamalarının, demokratların görüşlerinden tam ve kesin
bir kopmanın kaçınılmaz ve zorunlu olduğunu anlamalarının zamanı gelmiştir.” </span><span style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">(Halkın Dostları
Kimlerdir, s. 164)</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Burada Lenin’in sözleri açıktır. İdeolojik
uzlaşmayı reddetmekle, proletaryanın siyasi hareketinin Marksizm temeli
üzerinde yükseleceğini vurgulamaktadır. Dönüşüm teorilerinin savunucuları ise,
ne i-düğü belirsiz eleştirilerle, aşama aşama küçük-burjuvaların aşılacağını,
küçük-burjuva bir akımın bütünlük içinde komünist bir hareket haline
dönüşeceğini vaaz etmektedirler. Küçük-burjuva devrimci bir örgüt içinde
Marksist kişi ve gruplar çıkabilir. Bu küçük burjuvaziden kesin ideolojik
kopuşla mümkündür. Küçük burjuva örgütün adım adım dönüşüm teorisi, devrimci
gelişmenin dolayısıyla ideolojik uzlaşmanın ifadesidir. Ayrıca böyle bir
dönüşüm eşyanın tabiatına da aykırıdır. Küçük burjuva bir akımın içinde
Marksist bir kanadın çıkması dönüşüm olarak nitelenemez. Burada söz konusu olan
dönüşümle bir değişme değil, bir nitelik sıçramasıdır. Elbette ki bu, büyük
mücadeleleri, çalkantıları beraberinde getirir. Saflaşmalara yol açar. Bu,
oportünist dönüşüm teorisinden tamamen farklı gelişim seyridir. İnkarcı
cenah, gelişim sürecini dönüşüm teorisiyle izah ettiğinden, komünist hareketin
hangi şartlarda doğup, gelişmesi ve partileşmesi sürecine ilişkin olarak
önemli dönemeç noktalarına değinmeyerek tartışmanın özünden kaçmaktadırlar. Onların
bu konularda da yaptıkları keyfi ve çift standartçı değerlendirmelerdir.
Aslında dönüşüm teorisi, sözünü ettiğimiz sorunlara nasıl yaklaşıldığı
konusunda genel bir fikir verdiğinden, üzerinde daha fazla durmaya da gerek
yoktur.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Yukarıda ortaya koymuş olduğumuz görüşlerin
bütünselliğini dikkate aldığımızda Kaypakkaya yoldaş ve komünist hareketin
doğuşu, gelişimi ve partileşme sürecini değerlendirme konusunda oportünistler
ile Marksistler arasındaki temel ayrım çizgisinin okyanuslar kadar derin olduğu
netçe görülmektedir. Bu oportünist akımlar, kendilerine oportünist
uzlaşmacılığı uygularken, dışındaki akımlara karşı aynı ortak ölçütlerden
uzaklaşarak, daha acımasız ve keyfiyetçi bir yaklaşım içinde hareket ederek,
inkarcı ya da dogmatik bir konumda yaklaşarak, komünist hareketi olumsuz
değerlendirirlerken, aynı hataları bu kadar deney, tecrübe, birikim ve olanağa
karşın 39. yıl sonra da sürdüren ve bir çok alanda geçmişin çok gerisinde
kalarak, şehir küçük burjuvazisi içinde örgütlenmekten öte gidemeyen oportünist
akımların bu gerçekleri görmezden gelerek ters yüz etmeleri, kendilerini
komünist olarak göstermeye çalışmaları, bu akımların ciddiyetsizliklerin ive düalizmlerini
ortaya koymaktadır.</span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div><div><span style="background-color: white; color: #050505;"><span style="font-family: arial;">Geride bıraktığımız 49. yıllık süreç içinde
yanlışlarını, eksikliklerini atıp, sürekli ve sistemli olarak dorular üzerinde
yürüyerek komünist hareketi yeniden ayakları üzerine dikerek salam zemin
üzerinde örmeye çalışan <i>İnşa</i>’mız, bundan sonrasında da ML’in ışıklı
yolunda ve komünist programı yaşama geçirme savaşımında bildiği doğru ve
devrimci yolda kararlılıkla ilerleyecek ve sınıflar kavgasını devrimci
görevleri yerine getirerek ileri taşıyacaktır. Her türden oportünizme,
revizyonizme, inkarcılığa, dogmatizme ve sınıf dışı her türden anti-Marksist
akımlara karşı uzlaşmaz bir hatta savaşım yürüterek, gerçeklerin dobra dobra
savunucusu olacak ve yanlışların, çarpıtmaların açığa çıkarılarak eleştiri
silahının hedefi olmaktan geri kalmayacaktır. Eleştiriciliğin dönüştürücü ve
kavratıcı gücünü Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde 24 Nisan 1972 yılında tüm
barikatları kırarak komünist hareketin ikinci kez gün ışığına çıkarılışının 49.
yıl dönümünde olanca gücümüzü kullanarak, komünist hareketi kendi
gerçekliğinden koparmadan ele alıp değerlendirecek ve çift standartlılığın
çıkmaz sokak olduğunu unutmayacak, unutturmayacağız.</span></span></div><div><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><o:p></o:p></p></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-30036762189738546332021-04-28T11:42:00.003-07:002021-05-14T14:33:09.682-07:00Faşist şovenist baskı ve kuşatmayı yarmak, işsizliği yoksulluğu yere çalmak yasakları parçalamak için her yeri 1 Mayıs alanı yapalım<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ7CMkwL1mJa6lOgF0AuFlx8bZ-79BftogbkDnOQcex71MzdALGbi-EstagP2EsCE_F34JfVq8fQKsLnKm8i8DmEKUb47n4FNn4ZXpw8B1Gn83OrM0CK3-L5zCdJGugeEC6ONAoBIysau9/s1027/E0KkXbnXMAs8X8l.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="1027" height="195" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ7CMkwL1mJa6lOgF0AuFlx8bZ-79BftogbkDnOQcex71MzdALGbi-EstagP2EsCE_F34JfVq8fQKsLnKm8i8DmEKUb47n4FNn4ZXpw8B1Gn83OrM0CK3-L5zCdJGugeEC6ONAoBIysau9/w400-h195/E0KkXbnXMAs8X8l.jpg" width="400" /></a></div>1 Mayıs işçi ve
emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele, dünya İşçi sınıfının ve
emekçilerinin dünya gericiliğine karşı başkaldırı günüdür. Onun içindir ki
burjuvazi 1 Mayıs’ın adında korkuyor ve çeşitli bahanelerle yasaklamaya olmadı
içeriğini boşaltmaya çalışıyor.<p></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">1 Mayıs bu
özelliğini, ona esin kaynağı olan Amerikan İşçi sınıfının 19886 yılında militan
grev direnişinden başlayarak devam ede gelen dünya İşçi sınıfının tarihsel mücadeleleriyle
kazanmıştır. Enternasyonal proletaryanın yüzyıllık görkemli 1 Mayıs mücadelesi,
bütün dünya ülkelerinde bu özelliğiyle tarihsel militan bir gelenek yaratmış ve
dünden bugüne dünyanın her kıtasında işçi ve emekçilerce yaşatılmaktadır.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Dünya proletaryasının
birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak benimsendiğinden bu yana 1 Mayıs,
bütün ülkelerde İşçi ve emekçi halk kitlelerinin, kapitalizme, faşizme,
burjuvaziye ve her türden gericiliğe görkemli mücadeleleri ve başkaldırıları
gerçekleştirdiği bir gün olmuştur.<span></span></span></p><a name='more'></a><p></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Enternasyonal
proletaryanın bu militan tarihsel 1 Mayıs mücadelesi geleneği, dünya
burjuvazisinin ve gericiliğinin kokulu rüyası haline gelmiştir. Burjuvazi ve
bütün gerici egemen sınıflar geçmişte ve günümüzde her yıl Mayıs’ta bu korkuyu
yaşadılar, yaşıyorlar.1886 yılında Amerikan işçi sınıfının, Amerikan
burjuvazisine karşı 8 saatlik iş günü talebi ile büyük mücadelelere girişmesi ve
bu hakkın kazanılması, Amerikan işçi sınıfı ve tüm dünya proleterleri
tarafından sevinçle karşılandı; Amerikan işçi sınıfının başlattığı bu mücadele,
tüm dünya proletaryası ve emekçi hareketinde yeni bir aşamayı simgeliyordu.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">1889’da, dünya
komünistlerinin uluslararası birliği olan, II. Enternasyonal’in Paris Kongresi
tarafından bu mücadele günü, dünya işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele
günü olarak, dünya işçi sınıfının bayramı olarak ilan edildi. O günden bu yana,
dünya proletaryası, bugünü, dünyanın tüm emekçilerle birlikte, burjuvaziye,
emperyalizme –kapitalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı bağımsızlık, demokrasi
ve sosyalizm ideallerini bayraklaştırarak kutladı. 1 Mayıs günü, dünya
proletaryası ve ezilen halkların enternasyonalist birlik ve dayanışma şiarını
yükseldiği, sermayeye karşı eşitlik-özgürlük kavgasının daha da güçlü
alevlendiği bir günü simgelerken, burjuvazi ve her türden gericilik için korku
kaynağının ve emperyalist kapitalist- dünyanın temellerinden sarsılmasının
simgesi oldu, oluyor.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Dünya
proletaryasının Türkiye kolu olan ülkemiz proletaryası tarafından 1 Mayıs’ın
işçi bayramını tüm faşist baskı ve yasaklara rağmen yıllardan bu yana kutlaya
geldi. Türkiye proletaryası bu geleneği, dünyadaki sınıf kardeşleriyle
dayanışma içinde; sürekli hale getiremeye çalıştı. Türkiye proletaryasının bu
tarihi hakkı sürekli azgın anti-demokratik baskılarla, faşizm ve gericiliğin
zorba saldırılarıyla engellendi, engellenmeye çalışıldı. Neki faşist kuşatma ve
yasaklar parçalanarak 1 Mayıs’ın enternasyonal devrimci özü değişik eylemlerle
yaşatmaktan geri durmadı.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Mevcut halde
dünyada ve Türkiye Kuzey Kürdistan da işçilere yönelik saldırılar, işsizlik,
örgütsüzlük dur durak bilmeden sürüyor. Çeşitli ulus ve ulusal azınlıklarda
İşçiler; işten atmalar, hak yoksunluğu, ücret düşüklüğü, güvencesiz kölece
çalışma koşulları ve faşist saldırıları artarak sürüyor. Kapitalist sömürü
pandemi vesilesiyle her geçen gün daha bir yoğunlaşıyor. Pandemiye önlem adına
" Tam kapanma " yalanıyla faşist dinci Saray rejimi 1 Mayıs’ın geniş
emekçi kitlelerce kutlamasını önlemek adına 3 haftalık sokağa çıkma yasağı ilan
etti ve 1 Mayıs alanı Taksim bir kez daha 1 Mayıs kutlamalarına kapatıldı.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Haliyle asıl
hedefimiz olan devrim ve sosyalizm uğruna mücadele ederken, özgür bir şekilde
sınıf mücadelesine katılmamamızın önündeki temel engel olan faşist dinci şeflik
Saray diktatörlüğüne karşı da, örgütlenip mücadele etmeliyiz. Bu uğurdaki
mücadelenin temel şiarı; “Faşizme ölüm halka özgürlük” olmalıdır.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">İşçiler, sadece
kendisini kurtarmakla yükümlü bir sınıf değil; tarih, işçilere diğer ezilen ve
sömürülen emekçi sınıfların kurtuluş mücadelesine de önderlik görevi
yüklemiştir. Haliyle işçiler diğer ezilen ve sömürülen emekçilerin kurtuluşunu
sağlamadan kendi kurtuluşunu asla sağlayamaz. Toplumun en dinamik, en devrimci
ve en tutarlı sınıfı olarak işçiler, bu mücadelelerin en başında yürümelidir.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Biliyoruz ki
mücadele ettiğimiz sürece; gelecek aydınlıktır, mutluluktur. Ve bu işçilerin
nasırlı ellerinde, güçlü bileklerin üzerinde yükselecektir. Bu 1 Mayıs’ı bu
bilinç ve kararlılıkla kutlayarak, faşizm ve sermayenin yasaklar zincirini
parçalamalıyız. Sürmekte olan sınıf eylemliliği bu 1 Mayıs’ta daha da
yükseltilmelidir.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Gençler; faşist
saray rejimi sizlere umutsuzluk, geleceksizlik ve işsizlikten başka bir şey vadetmiyor.
Onun içindir ki özerk demokratik, bilimsel ve parasız eğitim, iş ve devrimci
demokratik bir Türkiye için kurtuluşunuz işçi sınıfının yanındadır. Bu 1
Mayıs’ta, sizler de, işçiler ve diğer emekçilerle omuz omuza mücadele ederek,
mücadelenizi daha da ilerletmelisiniz.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Kırın ve kenti
emekçi emekçileri, faşizm ve sermaye size de düşman. Faşist diktatörlük
sizlerin de tepesine bir balyoz gibi iniyor. Yoksulluğunuz her geçen gün daha
da derinleşiyor. Bu 1 Mayıs’ta sesinizi yükseltmeli, işçiler ve gençlerle omuz
omuza olmalısınız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Yüzyıllardan bu
yana ulusal ve demokratik hakları yok sayılıp, inkar ve imha politikalarıyla
susturulmaya çalışılan Kürt ulusunda emekçiler, kendi kaderinizi kendi elinize
almakta yoksun tutulmaya devam ediliyor. Faşist diktatörlük inkar ve imha ve
kirli savaş politikalarıyla, Kürtleri Gare de, Cizre de-Surda-İdilde-Şırnak da
yakıyor- eziyor ve katlediyor. Bu faşist imha saldırısına karşı ulusal özgürlük
direnişini devrimci bir rotada sürdürerek, en doğal haklarını elde etmek için
mücadelede daha kararlı olmalı ve bu 1 Mayıs’ta “Kürdistan’a özgürlük kirli
savaşa son” istemini daha güçlü yükseltmelisin!</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Göçmen emekçiler; en
ağır işlerde ucuza çalıştırılarak yoksulluğa mahkum edilirken, öte yandan
faşist ırkçı ayrımcı saldırılarla yüz yüze kalıyorsunuz. Bu ağır çalışma
koşullarına, işsizliğe, faşist ırkçı baskı ve ayrımcılığa dur demek için sesini
1 Mayıs alanlarında daha güçlü haykırmalısın.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">İşçiler, emekçiler,
gençler, kadınlar devrimciler, yoldaşlar; emperyalizme, kapitalizme, faşizme ve
her türden gericiliğe karşı Her yeri 1 Mayıs alanı yaparak gücümüzü gösterelim!</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-fareast-language: TR;">Emeğin sermayeye
karşı savaşımını büyütmek, faşist baskı, işsizlik, yoksulluğu yenmek ve devrim
ve sosyalizm kavgasını her alanda harlamak için; "Yaşasın 1 Mayıs kahrolsun
ücretli kölelik düzeni” şiarını her yerde, yükseltip yayalım, yasakları
tanımayalım.</span></p><b>
Yaşasın 1 Mayıs! Biji yek gulan!</b><div><b>Kahrolsun emperyalizm ve kapitalizm!</b></div><div><b>Yaşasın devrim ve sosyalizm!</b></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-41362933449465307262021-03-30T11:11:00.001-07:002021-05-14T14:18:25.039-07:00“Sandık cinayeti” olayı ve Garbis Altınoğlu’na yönelik mesnetsiz iddialar üzerine! <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2BFz5wuT5Tsl91yvZeEOmK1HeuJo1xMFSk5__TN3u8WGrte83cLuEFY5jlk91R_f4phE_rUoQS8dCxSN2BuI_TJ6_ZOC9x87h9AaoKWG9tbpzN_olOZP-QQQEbnnU_XCQC2qxCRk6MBAS/s1000/tinoglu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="1000" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2BFz5wuT5Tsl91yvZeEOmK1HeuJo1xMFSk5__TN3u8WGrte83cLuEFY5jlk91R_f4phE_rUoQS8dCxSN2BuI_TJ6_ZOC9x87h9AaoKWG9tbpzN_olOZP-QQQEbnnU_XCQC2qxCRk6MBAS/w400-h240/tinoglu.jpg" width="400" /></a></div>Facebook’ta Celal Ünsal Devrimci 78'liler Federasyonu adına Adil ve Sami Ovalıoğlu'uyla ilgili bir paylaşım yaptı. Celal Ünsal bir başka kişinin aşağıdaki paylaşımını olduğu gibi kabul edip aktarıyor: "Adil Ovalıoğlu 12 Haziran 1972 tarihinde işbirlikçilerin kontra ile planlı cinayetinde katledildi. (Bavul Cinayeti), Sami Ovalıoğlu 29 Mart 1976 tarihinde okulu Yükseliş'in önünde, aralarında Abdullah Çatlı'nın da olduğu faşistler tarafından katledildi. Anılarına saygıyla. Uğur Yıldız."<div><br /></div><div>Kuşku yok ki hem Sami Ovaloğlu'nun ve hem de Adil
Ovaloğlu'nun anılması, katledilmelerinin lanetlenmesi ve unutulmaması bakımında
oldukça önemli. Ne ki olayları doğru olarak aktarmak ilkesel bir tutum ve
dürüst olmanın başıdır. Aynı zamanda bilmeden biliyormuş gibi kalem oynatmak,
hiçte doğru ve devrim-sosyalizm mücadelemize yarar sağlayan bir durumda
değildir.</div><div><br /></div><div>Burada bizim karşı çıkıp eleştirdiğimiz, Adil
Ovalıoğlu'nun öldürülmesine dair verilen bilgidir. Uğur Yıldız adlı kişi,
sanırız ki tarihe "sandık cinayeti" olarak geçen karşı-devrimci bir
eylem olarak görülüp mahkum edilen bir olaya dair doğru olmayan, çarpıtılmış
bilgi veriyor ve bunu da bir kurum adına Celal Ünsal, Devrimci 78’lilerden bir
arkadaş olduğu gibi sahiplenerek gerçekmiş gibi aktarıyor. Peki, ne diyor Uğur Yıldız.
" Adil Ovaloğlu 12 Haziran 1972 tarihinde işbirlikçilerin kontra ile
planlı cinayetinde katledildi. (Bavul Cinayeti)"</div><div><br /></div><div>Yani 12 Haziran 1972 yılında Adil Ovaloğlu’nun komplocu
bir şekilde karşı-devrimci bir eylemle katledilmesini “işbirlikçi kontracılar
ile planlı cinayetinde katledildi” diyerek olayı devlet ile işbirliği içinde
olanlar tarafından gerçekleştirildiğini iddia ediyor.</div><div><br /></div><div>Aslında Adil Ovaloğlu’nun komplocu bir şekilde
katledilmesinin sorumlusu başında Garbis Altınoğlu’nun bulunduğu küçük bir grup
olan Robert Kolejlilerdir. Kamuoyunca “Sandık cinayeti” olarak bilinen olaya
dair bir kısım arkadaşlar ciddi bir araştırma-sorgulama yapmadan gözünü kapalı
bir şekilde yalınızca burjuva basını ve PDA-Aydınlık karşı devrimcilerinin
yazıp-çizdiklerine dayanarak, hiçte gerçekçi olmayan, önyargıyı körükleyen
değerlendirmeler yaparak hatta olayı, “işbirlikçi kontracılarla planlı cinayet”
karalamasına kadar taşımaları olumsuz bir yaklaşımdır.</div><div><br /></div><div>Hatırlanacağı üzere yıllar öncesinde PDA-Aydınlıkçıların
o zaman çıkardığı Halkın Sesi gazetesinde, TKP-Ml Hareketi’ni karalamak için “Sandık
cinayeti”ni de gündeme getirmiş ve kirli propaganda yapmaktan geri kalmamıştı.
Bunun üzerine Halkın Birliği’nin 28 Mart 1978 tarihli 31. sayısında hem gazete
ve hem de Garbis Altınoğlu bu karşı-devrimci kampanyaya yanıt vermişti. Olay
örgüt içi mücadele de doğru devrimci yöntemler yerine burjuva-küçük burjuvazin
komplocu yöntemlerinin uygulanmasıyla bağlantılı karşı devrime hizmet eden bir
olay olması nedeniyle hem komünist hareketimizi ve hem de o dönemde komünist
hareketin bir savaşçısı olan Garbis Altınoğlu tarafından hiç kimsenin sağa sola
çekmeyeceği netlik içinde özeleştirisi yapılarak mahkum edilmiş ve emekçi
yığınlarla paylaşılmış bir olaydır. Yani “sandık cinayetinin gizemli herhangi
bir özelliği yoktur ve olayın nasıl gerçekleştiği ve neden ve neiçinleri ortaya
konmuştur.</div><div><br /></div><div>Buradan olarak, “Sandık cinayetini” devletin
kontracılarıyla işbirliği içinde bir olay olarak gösteren-gösteren arkadaşlar
farkında olsunlar ya da olmasınlar nesnel olarak olaya dair özeleştiri yaparak
mahkum eden ve daha sonrasında yaşamını devrim ve sosyalizm mücadelesine adamış
olan Garbis Altınoğlu’nu şaibe altında bırakan önyargılı ve hatalı
değerlendirmeler içinde hareket etmektedirler. Garbis Altınoğlu 2 yıl önce
yaşama veda etti. Bu bakımdan bu mesnetsiz iddialara yanıt vermesi mümkün
değildir. Yalnız bir dönem birlikte mücadele yürütmüş yoldaşları olarak Garbis
Altınoğlu'na yönelik bazı kişilerin yapmış olduğu yapan arkadaşları özeleştiri
yaparak, hayal mahsulü savlarından vazgeçmemeye davet ediyoruz.</div><div><b style="text-align: right;"><br /></b></div><div style="text-align: left;"><b style="text-align: right;">Halkın Birliği</b></div><div style="text-align: left;"><span style="text-align: right;">30 Mart 2021</span></div><span><a name='more'></a></span><div style="text-align: left;"><br /></div><blockquote style="border: none; margin: 0 0 0 40px; padding: 0px;"><div style="text-align: left;">Garbis Altınoğlu’nun, 1978 yılında Halkın Birliği Dergisi
kanalıyla devrimci kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yapmış olduğu, her şey netçe
ortaya koyan değerlendirmeyi yayınlıyoruz.</div></blockquote><div style="text-align: left;"><b><br /></b></div><div style="text-align: left;"><b>Garbis Altınoğlu’nun açıklaması</b></div><div style="text-align: left;">“Halkın Sesi” dergisi, 148. sayısında kamuoyunda “Sandık
cinayeti” diye bilinen olaydaki rolüm nedeniyle bana ve bu vesileyle aynı
zamanda proleter devrimci harekete saldırmaktadır. Halkın Sesi oportünistlerinin
bu meseleyi gündeme getirirken güttükleri amaç bellidir. Proleter devrimci
hareketin kendilerine karşı sürdürdüğü yoğun ideolojik mücadelenin baskısından
kurtulmak, dikkatleri kendilerini bunaltan ve ezen bu ideolojik-siyasi
mücadeleden saptırarak tartışmayı başka alanlara çekmek. Halkın Sesi
oportünistlerinin bu karşı-devrimci manevrasına dikkati çekerken, bu vesileden
yararlanarak bazı gerçekleri ortaya koymak ve karanlıkta kalmış olan bazı
noktaları aydınlatmak istiyorum.</div><div><p class="MsoNoSpacing"><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Ben ve bağlı olduğum grup, PDA oportünistlerine ve
onların sağcı, teslimiyetçi çizgisine karşı 1970’den itibaren mücadele
etmiştik. Ancak küçük-burjuva sınıf karakterimiz, aydın yapımız,
Marksizm-Leninizm'i kavrayışımızdaki eksiklerimiz, siyasi ve örgütsel
alanlardaki tecrübesizliklerimiz nedeniyle birçok hatalar işledik. Bunların
içinde en büyüğü ve maalesef telafi edilmesi mümkün olmayanı da Adil
Ovalıoğlu’nun öldürülmesidir.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">O dönemlerde PDA oportünistlerinin sağcı ve teslimiyetçi
çizgisine karşı çıkarken, bizde çeşitli “sol” anlayışlar gelişmişti. Bunda, o
zamanlar bizi derinden etkileyen Hindistan Komünist Partisi (M-L) ve onun
önderi Çaru Mazumdar’ın “sol” oportünist görüşlerinin ve PDA oportünizmine
karşı duyduğumuz tepkinin önemli bir payı vardı. Ancak bu hatalara düşmede
belirleyici olan, iç etken, yani bizim küçük-burjuva sınıf karakterimizdi.
Hatalı anlayışlarımızı, kısaca şöyle sayabiliriz:<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">1) Ülkemizde silahlı mücadele şartlarının var olduğunu ve
Marksist-Leninistlerin bu mücadele biçimini ta ilk baştan temel alması gerektiğini
düşünüyorduk. Türkiye’nin somut bir tahlilini yapmıyor; Çin, Vietnam ve
Hindistan’daki Marksist-Leninistlerin görüşlerinin olduğu gibi ülkemizde
uygulanması gerektiği inancını taşıyorduk. Bu hata dogmatizmden
kaynaklanıyordu.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">2) Silahlı mücadelenin temel alınması gerektiğini ileri
sürmekle kalmayıp, onun tek mücadele biçimi olması gerektiğini, diğer mücadele
biçimlerinin çağımızda eskimiş ve modası geçmiş, kitlelerce aşılmış olduğunu
düşünüyorduk. Bu nedenle, kitle mücadeleleri örgütlemenin, kitle örgütlerinde
çalışmanın ve devrimci yayın faaliyeti sürdürmenin yanlış olduğunu, bunun bizi
oportünist ve revizyonist yola sokacağını düşünüyorduk.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">3) Proletarya partisinin uzun bir süreç içinde, silahlı
mücadelenin ateşi içinde tedricen inşa olacağına inanıyorduk. Aslında bu
noktada, proletarya partisinin kurulması ile onun inşası gibi iki farklı
(ilişkili olmakla birlikte) şey birbirine karıştırılıyordu. Bundan dolayı
mücadelenin başında belirli bir programı, tüzüğü, örgütsel yapısı ve örgütsel
işleyiş kuralları (demokratik merkeziyetçilik, kolektif yönetim,
eleştiri-özeleştiri vb.) olan bir devrimci örgütün kurulmasını gereksiz
görüyorduk. Bu anlayış, örgütsel alanda belirsizliğe ve laçkalığa yol açtığı
gibi, körü körüne itaati ve bürokratizmi de yerleştiriyordu.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">4) Oportünizme ve revizyonizme karşı mücadeleler
konusunda hatalı, aşırı sol anlayışlara sahiptik. Bu gibi unsurlara karşı
mücadelenin ideolojik-siyasi mücadele ile sınırlı kalamayacağını, onlara karşı
da silahlı mücadele yönteminin uygulanabileceğini düşünüyorduk. Bu hatalı
anlayışı pekiştiren iki yan etken vardı: Birincisi, yanlış bir illegalite ve
gizlilik anlayışı (gizliliğin önemini abartma); ikincisi, mücadelenin ta ilk
baştan silahlı mücadele biçimini alacağı görüşü idi.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">5) Kitlelerle bağ kurma konusunda ise sıfırdan başlama
anlayışına sahiptik. Yani belli bir kitle temelinin, belli bir devrimci mirasın
olduğu alanlara yönelmiyor, kendi çabamızla kuracağımız yeni kitle bağlarını
esas almamız gerektiğini düşünüyorduk. Ayrıca kitlelerle ve onların ileri
unsurlarıyla mücadele içinde bağ kurmayı hedef almak yerine, işçi ve
emekçilerle üretimde birlikte çalışarak bağ kurmayı esas alıyorduk.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Adil Ovalıoğlu’nun öldürülmesi meselesine gelince, Adil
ile grubumuzdaki bazı kişiler arasında bazı teorik ve pratik konularda yer yer
tartışmalar olmuş ve bu tartışmalar belirli bir gerginlik yaratmıştı. Bu
tartışmalarda ben de Adil’in karşısında yer almıştım. Öte yandan Adil’in
grubumuzdan habersiz bir biçimde, değişik kişi ve gruplarla ilişki kurma ve tek
başına hareket etme eğilimi vardı. O şartlarda, sahip olduğumuz aşırı
sübjektivizmin bizi Adil’in örgüt yıkıcılığı yaptığı ya da örgütün yönetimini
tek başına kendi eline alma eğilimi taşıdığı sonucuna götürmesi hiç de zor
olmadı. O zaman Adil ile ilişkilerimizin kesilmesine rağmen, benim bildiğim
kadarıyla o dönemde Adil’in öldürülmesi yolunda herhangi bir karar alınmadı.
Ancak, Adil gibi davranan kişilerin öldürülebileceği ve öldürülmesi gerektiği
anlayışı hepimizde vardı.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Ben 10 Nisan 1972’de Kayseri’de yakalandım. Cinayetin
işlendiği 12 Haziran 1972 günü Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyordum.
Adil’in öldürüleceğinden haberim yoktu. Bununla birlikte, söz konusu grubun
yöneticilerinden biri olduğum için kendimi bu cinayetin birinci derecede sorumlularından
birisi olarak görüyorum. Adil Ovalıoğlu’nun öldürülmesi karşı-devrimci bir
eylemdir. Ancak bu olayı değerlendirirken (diğer bütün hataların
değerlendirilmesinde olduğu gibi) yalnızca kişilerin sorumluluğu üzerinde
durulmamalı, bu hataya yol açan siyasi ve toplumsal etmenler de göz önüne
alınmalıdır. Bu olayın bütün devrimcilere olumsuz örnek yoluyla öğretici olması
gerektiğine, kendim de bu ağır hatanın bedelini Türkiye halkına ve Türkiye
devrimine canla başla hizmet ederek ödeyebileceğime inanıyorum.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Halkın Sesi’nin değindiği diğer bazı noktalara gelince.
Birincisi, bu oportünistler cinayetten bizim grubumuzu değil de proleter
devrimci hareketin sorumlu olduğu izlenimini yaymak istiyorlar. Böylelikle,
onlar bu karşı-devrimci eylemi mahkûm etme sis perdesi altında bu olayla hiçbir
ilgisi bulunmayan proleter devrimci hareketi karalamaya çalışıyorlar. İkincisi,
ben mahkemede bu cinayeti doğru ve haklı gördüğümü söyledim. Bunun nedeni benim
meseleye küçük-burjuva maceracı bir tarzda yaklaşmam ve olayın benim üzerimdeki
manevi baskısıydı. Olaya sahip çıkmayıp, bunun karşı-devrimci bir eylem
olduğunu söylemenin kendimi kabahatsiz göstermek ve kendi paçamı kurtarmaya
çalışmak anlamına geleceğini, devrimcilerin burjuva mahkemesi önünde özeleştiri
yapmayacağını düşünüyordum. Aslında, o dönemde cezaevinde bir özeleştiri
hazırlamış ve bu özeleştiriyi çeşitli devrimci gruplardan arkadaşların yanı
sıra, PDA oportünistlerine de vermiştim. Bu özeleştiride, diğer hatalarımızın
yanı sıra, Adil Ovalıoğlu’nun öldürülmesi konusu da (yetersiz olmakla birlikte)
ele alınmış ve olay “vahim bir hata” olarak nitelendirilmişti.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Çift ifadem olduğu ve karanlık bir kişiyi gizlediğim
iddiasına gelelim. Ben polis sorgusu sırasında iki kişinin adını vermiştim.
Daha sonra polis, ifademi yazılı hale getirirken bunları yazmadı. Ben bunun
nedenini bilmiyorum. O zaman polisin, bu kişilerin tutuklanması için yeterli
neden ve delil bulmadığını sanıyordum. Halkın Sesi, bu kişilerin ajan olduğunu
ve benim bunları (bir pazarlık sonucu) himaye ettiğimi ima etmektedir. Eğer
Halkın Sesi’nin bu kişiler hakkında herhangi bir bilgisi varsa bunu
açıklamalıdır.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">Halkın Sesi oportünistleri bugün MİT’in hizmet ettiği
hakim sınıflar ve emperyalistlerle işbirliğini teoride ve pratikte açıkça
savunarak karşı-devrimci bir çizgide yürümektedirler. Onların bütün lafları ve
oyunları bu niteliğini gizleyemez.</p><p class="MsoNoSpacing" style="text-align: right;"><b>Halkın Birliği, 28 Mart 1978, Sayı: 31.</b></p></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-730763423625730382021-03-30T11:06:00.004-07:002021-05-31T23:42:19.700-07:00Örgütü sahiplenmek, devrimi sahiplenmektir<span style="font-family: arial;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4o1BRnOOODfFIrK60d6fz1OYN6HLHCoP6Z4JAusVwNJNdQBDtfhGFcdC9wnE6VfajIqrHzEItG0oMHcVGLc85zKnWLtNKTooab4Rd34EwiNb2Grag5z5-lJS5R-wCCqBivVb6Nam1K0fV/s1600/%25C3%2596rg%25C3%25BCt%25C3%25BC+sahiplenmek%252C+devrimi+sahiplenmektir.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="1600" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4o1BRnOOODfFIrK60d6fz1OYN6HLHCoP6Z4JAusVwNJNdQBDtfhGFcdC9wnE6VfajIqrHzEItG0oMHcVGLc85zKnWLtNKTooab4Rd34EwiNb2Grag5z5-lJS5R-wCCqBivVb6Nam1K0fV/w400-h200/%25C3%2596rg%25C3%25BCt%25C3%25BC+sahiplenmek%252C+devrimi+sahiplenmektir.png" width="400" /></a></div>Toplumsal sorunların çözümünde örgüt, örgütleme ve örgütlenerek mücadele etme sorunu anahtar bir sorundur. Örgütlenmiş bir zor olan burjuva devlete karşı, ancak sıkıca örgütlenmiş bir güç karşı koyabilir. Bu anlamda toplumsal mücadelede örgüt tayin edici bir öneme sahiptir. Ancak örgüt bireylerden oluşacağına göre, örgüt kitlesinin etrafında sımsıkı kenetlenerek örgütü sahiplenmesi, örgütün kitleler içinde gelişip güçlenmesinin zemini güçlendirir. Örgüt ve örgütler bir birini tamamlar, koşullandırır. Örgütü sahiplenme, ona sarılmak, Onu gözbebeği gibi koruyarak proletaryanın kurtuluş kavgasında bir silah olarak kullanmak, kullanmayı bilmek gerekir. </span><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Çünkü proletaryanın, kurtuluşu için mücadelesinde
örgütten başka silahı yoktur. Ve örgütlenmeler içinde, ancak öncü kurmayı
varsa, iktidar mücadelesi verebilir. Örgütü sahiplenmek örgüt olmanın
bilincidir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Örgütü sahiplenmek, komünistler açısından devrimi ve
sosyalizmi sahiplenmektir. Örgütü sahiplenmek burjuva mülkiyetçi bir
sahiplenmeyle, burjuva örgütler gibi mevki kazanmayı hedeflemeyle taban tabana
zıttır. Komünistler açısından proletaryanın kurtuluş mücadelesinin çıkarları
söz konusu olduğu için de kolektiflik söz konusudur. Yani, burada
"ben" değil, "biz" olgusu öne çıkmaktadır. "Ben
örgütüm”, "bizim örgütümüz" derken de proletaryanın kurtuluş
mücadelesinin önderi olan örgütü anlıyoruz komünist hareketi anlıyoruz.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Çeşitli platformlarda, her günkü devrimci çalışmanın
çeşitli alanlarında örgütü sahiplenmede "benim örgütüm", "bizim
örgütümüz", denmemesinde belli başlı hatalar vardır. Bu hataların başında
grupçuluğa düşme kaygısı, mütevazılık ve örgüt bilincindeki zayıflık ve
geriliktir. Bu ve benzen "gerekçeler" örgütü sahiplenmemeyi haklı
çıkaramaz. Grupçuluk, örgütün menfaatlerini, devrimin (veya genelin)
menfaatlerinin önüne çıkarmadır ki, bizim zaten böyle bir sorunumuz olamaz. Oysa
örgütü sahiplenmek, "benim örgütüm", "bizim örgütümüz"
demek, grupçuluk değildir. Nasıl ki, işçi kitle örgütleri olarak, işçilerin
kendi sendikalarına sahip çıkması ne kadar doğruysa, komünistlerin de kendi
örgütüne sahip çıkması, elinde bir bayrak olarak taşıması da, bir o kadar
doğrudur ve zorunludur.</span></div><div><span><a name='more'></a></span><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><b><span style="font-family: arial;">Örgüt iktidar savaşının temel silahıdır</span></b></div><div><span style="font-family: arial;">Siyasal iktidar mücadelesinde, örgütü olmadan proleter
kitlelerin, politik mücadelesi devrimcileştirilemez, devrim ve proletarya
diktatörlüğü dönemine kadar ilerletilemez. Komünist hareket için kitleleri
harekete geçirmek tek başına yetmez. Dahası, harekete geçen kitlelerin
bilgisini, becerisini, yaratıcılığını mücadelenin hizmetine sunarak kitlelerin
devrimi, örgütünü sahiplenmesini, propaganda etmesini, etle-tırnak misali
örgütle bütünleşmesini mutlaka sağlamak gerekiyor, örgütün maddi bir varlık
haline gelmesi için bu, gereklidir, zorunludur.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Örgüt bilinci yeterince gelişmemiş ve "bizim
örgütümüz" demeyi yeterince özümsememiş bir kadro, örgütü kitlelere
götüremez/taşıyamaz. Kitleleri proleter devrimci çizgide siyasallaştıramaz,
onları burjuvazinin etkisinde kalmaya mahkum eder. Oysa öncü olmak
iddiasındaysak, bugün elimizde, mücadelemizde örgüt olmadan, proletaryanın
kurtuluş mücadelesinde zafere asla ulaşamayız. Öncelikle kurmay örgütü,
kitleler içerisinde maddi bir güç haline getirmek gerekiyor. Ve bunu yapmada
mutlaka iddialı olmalıyız, Yıllardır, faşist teröre rağmen ve iki yenilgi
döneminden geçerek kavganın ateşini hala yakıyorsak, bu inançlı olduğumuzun bir
sonucudur. Ama inanç tek başına yeterli mi?</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Hayır, asla. İddialı olmak da gerekiyor. Doğru bir
mücadele hattında yürümek, devrimin zorluklarını omuzlayarak ileriye taşımak,
yani devrimi komünist partinin önderliğinde örgütlemek, temel bir görev olarak
önümüzde durmaktadır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><b><span style="font-family: arial;">Örgütü kadrolara yaratır ve savunur</span></b></div><div><span style="font-family: arial;">Bir komünist kadro her şeyden önce ideolojik siyasal
çizgisini biçimlendiren bu çizgiyi maddileştiren, maddi bir olgu haline getiren
örgütüne sahip çıkmalı ve gözbebeği gibi korumalıdır. Bir örgüt kadro şahsında
içselleştirilmeli, ete kemiğe bürünmelidir. Kadro ve örgüt bir bütündür. Bir
kadro neredeyse, örgüt de orada olmalıdır. Yanı, bu kadro gittiği yere, örgütü
de götürmeli, götürdüğünü hissettirerek örgütü, beyninde, bilincinde ve pratik
çalışmasında taşımalıdır. Bir kadro, mitinglerde, yürüyüşlerde, forum ve
kutlamalarda, gece ve panellerde militan bir ruhla örgütün çağrısına politika
ve taktiklerini yansıtarak, örgütü propaganda ederek, örgütün sesini
mesajlarını kitlelere taşımalıdır. Bunlar bir kadronun temel görevleri
arasındadır.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bir komünist hareket yaptıklarıyla, eylemlilikleriyle
yığınları etkileyebilir. Bu nedenle yaptıklarını tanıtmak zorundadır. Bu, aynı
zamanda, değişik alanlardaki deneyleri aktarmak açısından da gereklidir. Eğer
bir komünist hareket eylemlerini, kazanımlarını, olumlu yanlarını kendi
basınında, kadroları arasında, kitleler içerisinde propaganda edemiyorsa,
burada bir eksiklik var demektir Veya yaptıklarını küçümsüyorsa ve hafife
alıyorsa, başkalarının arasında belirsizleştiriyorsa burada örgütünü, kendisini
küçümseme vardır, kendine güven eksikliği vardır. Buna kimsenin hakkı yoktur,
olamaz Bu kazanımlar bedel ödenerek kazanılıyor. Ve elbette elde edilen her
kazanım değerlidir. Yoldaşlarımızın özverili, devrimci çabasının bir ürünüdür.
Ve bizi amacımıza yakınlaştırır. Hareket saflarında yansıyan başarı ve
kazanımlarımızı küçümseyen, görmeyen, hafife alan tavır ve davranışlar, küçük burjuva
ruh halinin yansımalarıdır Harekete ve kendine öz güven duygusunu aşındıran,
kötümserlik ve moral bozukluğu yayan, çürütücü etkiler yapan bu duruma karşı
sistemli bir biçimde mücadele edilmeli, asla hoşgörü ve geçiştirici
davranmamak, kazanımlara değer verme, harekete bağlılık ve öz güven duygusu
geliştirilip teşvik edilmelidir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><b><span style="font-family: arial;">Kazanımlar savunularak ileriye gidilir</span></b></div><div><span style="font-family: arial;">Propagandanın önemi ve değeri, her zaman tartışılmaz
önemdedir. Kitleler, daha çok bu propagandaya ve bu propagandanın etkisine
bakarak karar verirler, olumlu yönde etkilenirler. Ancak bu durum, bir kadro
için de geçerlidir. Bir kadro, kendi örgütünün yaptıklarını, kazanımlarını,
kitle üzerindeki etkisini gördükçe şevki artar, canlanır. Ve her zaman kazanım
bayrak yapılarak yol kat edilir. Oysa bilinir ki, yapılan birçok şey, yaratılan
bir çok değer, kendi sınırları içinde kalıyor ve her günkü mücadelede bir
kazanım olarak işlenmiyor. Kazanımlar sürekli propaganda edildiğinde ve ileriye
taşındıkları oranda bir anlam kazanırlar. Kitleler üzerinde olumlu etki bırakan
eylemliliklerin deney ve tecrübe olarak aktarılması gerekiyor.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bugün önemli olan bu eylemliliklere sımsıkı sarılıp,
ileri ki mücadelelere sürekli taşımak ve bu bilince sahip olmak ve bu
eylemlilikleri çeşitli araçlarla kitlelere ulaştırmaktır. Örneğin, kaset,
videobant, kart, resim vs. gibi araçlarla, ama bunlar daha etkili hale
getirilerek propaganda edilmeli ve elden ele dolaştırılarak, kadrolarımızın
elinde kitlelere yönelik bir propaganda malzemesi olarak değerlendirmelidir. Bu
çalışma da, örgütü ve mücadelesini kitlelerin elinde güçlü bir silah haline
getirmenin önemli araçlarından biridir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Komünist hareket, her günkü çalışmasında kendisini bir
adım ileriye taşıyarak, kitlelerin elinde bir bayrak olmayı, bunu, yığınları
devrime seferber etmek için değerlendirmeyi amaçlar. Bu ise, sahiplenme
gerektiriyor. Örgüt ruhunun sahiplenilmesi de bu anlama gelir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Bir örgüt sınıf mücadelesinin sıcak pratiği içinde
oluşur. Ve nice değerler üzerinde yükselir. Burada şehitlerin kanı ve canı
vardır, Burada komünist bilincin ve binlerin yaratığı gücü vardır. Bunlara
sahip çıkmalıdır. Şu nokta açık olarak bilince çıkarılmalıdır. Örgütü
oluşturan, onu var eden kadrolardır. Örgüt, onu oluşturan kadroların
sahiplenmesiyle gelişip güçlenir. Örgütüne sahip çıkmayan bir kadro, mücadelede
kararsızlıklar taşıyor demektir. Şurası açık olarak kavranmalıdır. Komünist bir
örgüt, kendi tarihini kendisi yapar, ancak verili koşullar içerisinde tarihin,
yanı, sınıf mücadelesinin kendisine yüklediği ve omuzlamakla yükümlü olduğu
görevleri, büyük bir sorumluluk bilinciyle yerine getirdiği oranda bu tarih,
gerçek bir tarih olur. Bir kadronun tarihteki rolü, mensubu olduğu örgütün
mücadelesiyle gerçekleşir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Çünkü kapitalizmin kör gücü karşısında bir hiç olan
birey, ancak örgütlü mücadele yoluyla ücretli kölelik düzenine karşı, onu
tasfiye etme ve tarihini ilerletme de rol oynayabilir. Bir kadronun varlığı,
örgütüyle özdeş ise, bir kadro her günkü mücadelesinde, bulunduğu her alanda
örgütünü bir adım ileriye taşıyarak onu bayrak yapmalıdır. Propaganda,
ajitasyon ve örgütlenme ve eylem alanında, örgüt propagandası özel bir yer
tutmalıdır, öncü kurmayın sloganları, dalga dalga kitleleri sararak, beyinlere
ulaşmalıdır. Edilgenlik üreten, mütevazılıkla grupçu olmama adına, örgütü ve
örgütün faaliyetlerini propaganda etmeme tutumu, örgüt bilincindeki geriliktir.
Örneğin, bir gecede, mitingde, yürüyüşte veya yasa dışı kitlesel bir eylem
anında kitleler, diğer pratik faaliyetlerin yansıra atılan sloganlarla,
mesajlarla seni bilecek ve etkilenecektir. “Yarışmacı,” grupçu” olmayalım
kaygısıyla, geri bir tutum takınmak, aslında kitlelere ulaşmanın yollarını
kendi elimizle tıkamak anlamına geleceğinden, ileri sürülen gerekçeler bu
anlamda doğru gerekçeler değildir ve reddedilmelidir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><b><span style="font-family: arial;">Öncülükte iddialı olmak</span></b></div><div><span style="font-family: arial;">Komünist bir örgüt, siyasal bir iktidar mücadelesinde
kendisini öncü olarak görür ve bu iddiasında her zaman kararlı olacaktır. Ancak
bu, asla söylemde kalmamalıdır. Öncülük, kağıt üzerinde öncülük değil, hayatın
her alanında, mücadelenin her cephesinde öncülük. Öncü örgüt, kitlelerin elinde
bir silah olduğu ölçüde gerçek anlamda bir öncü olma misyonuna sahip olacaktır.
Onun tarih yazımı, kitlelerin sahip çıkmasıyla, onun, kitlelerin öncüsü olma
misyonuna sahip olacaktır. Onun tarihi yazımı, kitlelerin sahip çıkmasıyla,
onun kitlelerin öncüsü olma sayesinde olacaksa, buna uygun bir çizgi mutlaka
tutturulmalıdır. Eğer bir örgüt, kendi mücadelesini kendi eylemliliklerini,
kendi kazanımlarım iddialı bir şekilde alanlarda, meydanlarda, fabrikalarda,
yayın organlarında da sahiplenemiyor, ML, propaganda edemiyorsa, bu, o örgütün
siyasal iktidar mücadelesinde, iktidar savaşkanlığın da zayıflıklar,
eksiklikler var demektir. Burada sorun, bir örgütün kendisine olan güvenidir.
Kendisini devrimin önderi, kitlelerin önderi olarak görme sorunudur.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Komünist bir örgüt her şeyden önce kendisini, kadrolarını
ve kitleleri sahiplenmelidir. Ve bu sahiplenme kadro ve kitleler tarafından
sahiplenilmesini de proletaryanın öncü örgütü olarak komünist
hareket, proletaryanın iktidar savaşımında kendisine biçilen öncü role uygun
olarak, devrimin kendi çizgisinde ifade etmelidir. Ve bu çizginin oluşumundan
sonra tayin edici olan kadrolardır. Ve kadro her zaman örgüt ile övünmeli ve
göğsünü gere gere, "benim örgütüm", "bizim örgütümüz"
diyebilmelidir.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Ve bundan dolayı diyoruz ki, devrim örgütü olarak
komünist hareket, kendi değerlerine, kendi kazanımlarına sahip çıkarak, her
günkü mücadelede kendisini sürekli üretmeli ve en iyi, en etkin bir şekilde
kitleler içerisindeki siyasal etkisini geliştirme güçlendirme perspektif ve
pratiğine bağlı olarak, kendisi etkin bir şekilde ifade ederek, kendi kimliğine
uygun bir siyasal pratiği ve bu görevle yükümlü olmalıdır.</span></div><div><p class="MsoNoSpacing"><o:p></o:p></p></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-50763285551997383022021-01-23T09:14:00.001-08:002021-01-23T09:19:03.634-08:0012 Eylül faşist darbesinin ardından idam edilen TKP/ML Hareketi militanı Ali Aktaş’ın ailesine yazdığı son mektup <p><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinKSd0rugkjxnk8L6ClbyglvJWDxHhcA51LuJhOjC5lbWtfhU8LHv7ydovUKAQDOF67JDXIkHm8hbNh0z4BlNcvitJFtQF707y2YVVnwdcLZg6bjDZF-3yvY9WqqAYccQ-cGUxK49pz9TL/s1289/aliakta%25C5%259F.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="579" data-original-width="1289" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinKSd0rugkjxnk8L6ClbyglvJWDxHhcA51LuJhOjC5lbWtfhU8LHv7ydovUKAQDOF67JDXIkHm8hbNh0z4BlNcvitJFtQF707y2YVVnwdcLZg6bjDZF-3yvY9WqqAYccQ-cGUxK49pz9TL/w400-h180/aliakta%25C5%259F.png" width="400" /></a></b></div><b>12 Eylül faşist darbesinin ardından idam edilen TKP/ML
Hareketi militanı Ali Aktaş’ın ailesine yazdığı mektup, 12
Eylül den bugüne kadar saklandı. Doğum gününde idam edilen Aktaş’ın ailesine
yazdığı işte o veda mektubu:</b><p></p>
<blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p class="MsoNoSpacing">Sevgili anacığım, sevgili babacığım</p><p class="MsoNoSpacing">Bu satırları yazıp bitirdikten sonra hayata veda etmiş
olacağım ve belki bu mektubu yazıp bitirdikten sonra sizlere ya ulaşır ya
ulaşmaz bu hususta da pek bir güvencim de yoktur. Çünkü, yazıp da size
yollayacağım bu veda mektubumun içeriği çok geniş veya kendilerince yasak
olacaktır. Ulaşacaksa dahi yine kendilerince politika icabı olacaktır.</p><p class="MsoNoSpacing">Sevgili babacığım ve anacığım, ben bir inanç uğrunda
gidiyorum. Evet, doğruluğuna inandığım bir inanç uğruna fakat bu inancım mevcut
düzene karşı olmak sömürü soygun düzenine karşı olmaktır. Ben bir davadan yakalanmış
ve yargılanmış isem de bu işin yalnızca formalitesidir. Çünkü benim asılmam
için koyulması gereken hukuki bir delil olması gerekir ki durum delil
yetersizliğiyle de olmasına rağmen ve karar kanaat üzerine olmasına rağmen ben
idama götürülüyorum. Evet, ben söz konusu adamı öldürdüğüm için değil,
Emperyalizme, Faşizme, Sosyal-Emperyalizme, Sosyal-Faşizme karşı yılmaz usanmak
tavizsiz mücadelemden dolayı asılmaktayım. Evet onlar bizim nefes alışımızdan
dahi korkmaktadırlar. Oysaki ben maddi olarak yok olsam da manevi olarak yok
olmayacağımı da biliyorlar. Evet, ben ve benim gibiler inandıkları davaları
uğrunda madden ölsek de manevi yaşarız yaşayacağız buna inancım tamdır. Ben
ölüme gideceğimi delil yetersizliği olmasa da dahi baştan beri biliyordum.</p><p class="MsoNoSpacing">Çünkü, onlar kendilerinin yaka mahfa götürecekleri halka
ve devrime ihanet etmeyenlerin yüreklerinde derin bir korkudur. Ben
yakalanabilirim ama halkımın mücadelesi hiçbir zaman ölmez öldürülemez. Halk
bağrında nice tohumu, tohumları türetmiş ve türetecektir. Evet, ben ölüme
giderken hayata erken veda etmekte olmama yanmaktayım. Yoksa öleceğime değil.
Her gün her zaman ölümden korkmadım. Korkmayacağım da. Çünkü, ben anamadan
babamdan ben, halkımdan korkusuzluğu acı içinde ızdırap içinde yokluk ve kıtlık
içinde sabrı, sabretmeyi inançlarımla düşmana …. yaşamayı hem de başı dik ve
gururluca yaşamayı ama bir saat daha bir saniye daha.</p><p class="MsoNoSpacing">
Size çok şey yazmak istiyordum zaman zaman, ama yazamadım. Nice
yazacaklarımdan, nice söyleyeceklerimden ancak söyleyebilip yazabileceklerimden
başka bir şey ne söyleyebildim, ne de yazabildimse de bunu anlarsınız
inancındayım.</p><p class="MsoNoSpacing">Babacığım benim için çok uğraştın. Farkındayım. Belki kar
etti, belki etmedi ben baştan bilmeme rağmen yine de seni yanlış düşüncelere
kapılmamanız için bir şey demedim. Yine de uğraşılarının borcunu ödeyemedimse
de, en azından şerefimle düşmana teslim olmaksızın gitmem, hayata veda etmem
dahi umarım sizin için yüzü kara olmaktan da iyidir.</p><p class="MsoNoSpacing">Anacığım beni bizi ne sancılar içinde var ettiğini, ama
yeniden var edebilmemin de ne kadar güç olduğunu biliyorum ve senin acının
derinliğini şimdiden anlayamıyor değilim. Onun için şimdiden acını paylaşmak
istersem de elimden gelen Bir şey yok. Fakat sana bir tek şeyim varsa oda
oğlunun senden aldığı senin gibilerden aldığı ilhamı ve kuvvetin inancıyla
halka ihanet etmeyen biri olarak gitmemdir.</p><p class="MsoNoSpacing">Ben şuan yazdığım ve yazamadığım nice dost ve
akranlarımın tümünü yüreğimde taşıyarak, bilincimde taşıyarak gidiyorum. Evet
Ganime analar, Hatun analar, Hüsne nineler Zehra nineler Hamit amcalar. Abbas
babalar, Nursel bacılar, Yusuf kardaşlar ve daha bilmem kimler kimler. Ben
sizden gelmiş, ben bağrınızdan türemeş biri olarak sizleri düşünmeksizin nasıl
giderim hiç mümkün mü?</p><p class="MsoNoSpacing">Evet sevgili analarım, babalarım. Ben gidiyorum. Giderken
şerefimle gidiyorum. Ama onlar sömürücüler sömürü soygun düzeninin sahipleri
komprador patron ağa devletinin savucuları şerfsizlikleriyle her gün ölecekler.
Biz halkımız uğrunda girdiğimiz mücadelede inanarak elimden gelen mücadeleyi
yaptım ben D.H.B. örgütüne mensup olarak yargılandım ve D.H.B <i>(Devrimci Halkın
Birliği)</i> TKP ML Hareketi örgütü davasına dahil edildim. Ben hiçbir şey kabul
etmedimse de yapmadığımı kabul etmedim. Ama evet ben bu örgüte inandım ve hala
inanıyorum. Ona her şeyimle, içten inanıyorum. Benim verdiğim mücadele sizce,
halkça takdirini yapacak ve değerini biçeceksiniz.</p><p class="MsoNoSpacing">Sizlere bunları dahi yazdımsa da inanın pek de içten
geçerek de yazdırtabilirdim.</p><p class="MsoNoSpacing">Beni bağışlayın sizleri, halkımı unutmayacak olan ben
oğlunuz Ali Aktaş.</p></blockquote>
<p class="MsoNoSpacing"><o:p></o:p></p>
KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-82961340139596024422021-01-22T10:43:00.003-08:002021-01-23T08:34:32.336-08:00Söz sana ilk idam şehidimiz Ali Aktaş yoldaş kavga bayrağın asla yere düşmeyecektir <div style="text-align: right;"><i><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjptPZEF94a6jUhPOtX1mH0ICCIdTt3uH9PKo5vkewWPgB0xoCzRrcgheNFcaAlYdL2Wp7jMRUjaPh_4_izizhDt77onmuF7mtAX9KJPDsgyLSq3sl4GThKBekC4q_ZLX3c8NcmvmOCTuHF/s1297/aliakta%25C5%259F.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="579" data-original-width="1297" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjptPZEF94a6jUhPOtX1mH0ICCIdTt3uH9PKo5vkewWPgB0xoCzRrcgheNFcaAlYdL2Wp7jMRUjaPh_4_izizhDt77onmuF7mtAX9KJPDsgyLSq3sl4GThKBekC4q_ZLX3c8NcmvmOCTuHF/w400-h179/aliakta%25C5%259F.png" width="400" /></a></div>İster kızsın</i></div><div style="text-align: right;"><i>isterse hırsından köpürsün düşmanlarımız</i></div><div style="text-align: right;"><i>ve şafak sökerken Çukurova'da</i></div><div style="text-align: right;"><i>bizim için hazırladıkları darağaçlarında</i></div><div style="text-align: right;"><i>onları sallandıracağız onları</i></div><div><br /></div><div>TKP/M-L Hareketi'nin ilk idam şehidi olan Ali Aktaş, Arap milliyetinden bir komünistti. 1976'dan sonra İskenderun'da gençlik mücadelesinin öne çıkardığı bir gençlik önderiydi. 1978'den itibaren profesyonel devrimcilik yapan Ali yoldaş, bölgesinde gelişen tüm eylemlerin örgütlenmesine ve yürütülmesine aktif katıldı. 16 Eylül'de Erdener yoldaşın şehit düştüğü faşist Türkeş'i İskenderun'a sokmayan emekçi halk direnişinin de önderiydi.</div><div><br /></div><div>9 Haziran 1980'de Ali Kaya Yıldız yoldaşın şehit olduğu faşistlerle girişilen çatışmada da o vardı. Çatışma sonrası Kocatepe'de kendisini pusuya düşüren faşist saldırganlardan birini öldürüp, bir diğerini de ağır yaralayarak gereken cezayı verende oydu. O, direnişlerin, çatışmaların, eylemliliklerin hep önündeydi. Korkusuz, kızıl bir kavga kartaldı. Devrimci militanlığı, düşmana karşı uzlaşmazlığı, cesareti Çukurova'da hala dilden dile dolaşan Ali Aktaş yoldaş, düşmanın eline geçtiğinde de önderi Kaypakkaya’nın soylu direniş geleneğinin sürdürücüsü oldu, ser verdi sır vermedi; cellatlara hiç bir zaman boyun eğmedi. İşkencede bu büyük direnişi faşist diktatörlüğü korkutuyordu. O'nun için ellerinde hiç bir kanıt olmamasına rağmen, paşalar ferman buyurdu.</div><div><br /></div><div>Ali Aktaş yok edilmeliydi. 23 Ocak 1983'te katledilmeye götürülürken başı dik, özgürlük savaşçılarının gururuyla marş söyleyerek Adana zindanını inletti. O gün Çukurova titredi, Toroslar sarsıldı bir komünistin baş eğmezliği. yenilmezliği karşısında. Katledilişinin 38. yılında yine aramızda yaşıyor, savaşıyor.</div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-40932929731714643412021-01-22T10:08:00.003-08:002021-01-22T10:08:52.323-08:00Alp’lerden Munzur’a uzanan enternasyonal bir kadın: Barbara Kistler<span style="font-family: arial;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAy8aVciuJAqfdBQN40Lm5bjCwi6PKUOPMJWymWTE4D5EKa5P7OccDsTQ-eAKIc23f7J7haTbRNA35lfChoLNqI9skIqtTPuyNiQvEu6bsHgseajwGhG_SYlkqI3H7ZCAt-PUKDYH-Q3t0/s1297/Barbara+Anna+Kistler.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="656" data-original-width="1297" height="203" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAy8aVciuJAqfdBQN40Lm5bjCwi6PKUOPMJWymWTE4D5EKa5P7OccDsTQ-eAKIc23f7J7haTbRNA35lfChoLNqI9skIqtTPuyNiQvEu6bsHgseajwGhG_SYlkqI3H7ZCAt-PUKDYH-Q3t0/w400-h203/Barbara+Anna+Kistler.png" width="400" /></a></div>Barbara Anna Kistler, 1955 yılında İsviçre’nin Zürih kentinde bir işçi ailenin çocuğu olarak doğdu. Politika ve siyaset ile erken yaşlarda ilgilenmeye başladı. 16'lı yaşlarında dönemim mevcut sistemine karşı muhalefet eden gruplar kurdu. Farklı kadın gruplarında faal olarak çalıştı. Feminist fikirleri Marksist-Leninist görüşler ile yorumladı ve feminist fikirlerin bu şekilde savunulması gerektiğini düşündü. Mesleği gazetecilik olan Barbara, gençlik dönemlerinde çeşitli devrimci, anti-faşist örgütlerle ve çevre örgütleriyle birlikte faaliyet gösterdi. Peru Komünist Partisi üst düzey yetkilileriyle yaptığı bir röportajı çalıştığı gazetede yayınlattı. İsviçre'de bir Komünist Parti kurmak isteyen İzolasyona Karşı Grup'un (KGI - Komite Gegen Isalation) bir üyesiydi. 1980'de Türkiye'den askeri darbeden kaçmak için İsviçre'ye kaçan Türkiyeli devrimcilerle tanıştı. 1986'da Barbara, TKP/ML sempatizanlarıyla temasa geçti, TKP/ML'nin görüşleriyle tanıştı.</span><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">Barbara, 12 Eylül 1980’de Türkiye’de yapılan askeri faşist darbe sonrasında Avrupa’ya sığınmak zorunda kalan devrimcilerle tanışma olanağına sahip oldu. Bu tanışmayı 1992’de Yeni Demokrasi dergisi ile yaptığı bir röportajda şöyle anlatır: “1980 sonrasında Avrupa’ya sığınan devrimcilerle eylem birlikteliklerinde ve enternasyonal yürüyüşlerde tanıştım. Avrupa’da, Türkiye’de var olan var olmayan bütün siyasi görüşler bulunur. Çeşitli örgütleri savunan arkadaşlarla tanıştım. Sonuçta TKP/ML’nin düşüncelerinin doğru olduğunu gördüm ve İbrahim Kaypakkaya’nın yazılarını okuduğumda çok etkilendim. Bu genç komünist önderin kısa yaşam sürecinde neler yaratabildiğine büyük bir hayranlık ve saygı ile baktım. …TKP/ML’nin her şeyden önce bilimsel olarak doğru olduğunu anladım ve çeşitli milliyetlerden Türkiye halkını gerçek kurtuluşa götürecek tek proleter parti diye, güvendim. Türkiye’de TKP/ML önderliğinde yükselen devrimci mücadele dünyadaki ezilen halklara ve enternasyonal proletaryaya umut veriyor. Beni de bu umutlandırdı. TKP/ML’nin siyasi ve ideolojik önderliğinde kendi siyasi kimliğimi de sağlamlaştırabildim.”</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">İsviçre’de doğan bu mücadeleye tutkun yüreği, Dersim dağlarına taşıyan bilinç, O’nun bu ifadelerinde somutlaşıyordu. Barbara’ya en çok sorulan soru olmuştu, onun neden Türkiye’ye gelip mücadeleye burada devam ettiğiydi. O’nunsa yanıtı hep açık ve netti: “Devrimin ve devrimcilerin vatanı yoktur, istediği her yerde mücadeleye devam ederler. Ben enternasyonal bir devrimciyim dünya ezilen halklarının kardeşliğini ve birliğini savunurum.”</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">O’na Avrupa’ya dönmek isteyip istemediğini soranlara ise ısrarla karşı çıkıyordu ve dönmek istemeyişinin nedenini tamamen politik bir tercih olduğunu vurguluyordu.</span></div><div><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div><span style="font-family: arial;">1988'den itibaren örgütlü bağ kurarak çeşitli faaliyetlerde yer alan Barbara, 19 Mayıs 1991'de İstanbul Hasanpaşa Katliamı'nda, İsmail Oral ve Hatice Dilek şehit düşerken, Barbara tutuklanarak Bayrampaşa Hapishanesi'ne konuldu. 7 ay Bayrampaşa Hapishanesi'nde kaldıktan sonra 1992'de gerillaya katıldı. 1993 yılının Ocak ayında, Pülümür’de devlet güçleriyle girdikleri çatışmadan sonra, dondurucu soğuğa rağmen Zel Dağını aşarak evlere ulaşırlar ancak bölge halkının özverili, yoğun çabalarına rağmen donma sonucu durumu ciddileşti ve 5 yoldaşıyla birlikte o da ölümsüzleşti.
</span></div>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-19677169229828077042020-10-14T05:55:00.009-07:002020-10-25T17:20:55.440-07:00 Garbis Altınoğlu'nu anarken<p><span style="font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDbovrDZ3CAjqdlta0Ay5W7BuuweX2VP2zH6q_WmD1pvL4INBMz4dRjA3JBkNgQqZF-hPKLdsBXXev8zGyxFWoD0DyteoRmIofv5LFI5kp36bI65urpDacOerlewDzIxt7zdNlFk4hCwFe/s1499/garbisalt%25C4%25B1no%25C4%259Flu.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="1499" height="186" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDbovrDZ3CAjqdlta0Ay5W7BuuweX2VP2zH6q_WmD1pvL4INBMz4dRjA3JBkNgQqZF-hPKLdsBXXev8zGyxFWoD0DyteoRmIofv5LFI5kp36bI65urpDacOerlewDzIxt7zdNlFk4hCwFe/w400-h186/garbisalt%25C4%25B1no%25C4%259Flu.png" width="400" /></a></div>Uzun yıllar yaşamını devrim ve sosyalizm savaşımına adamış olan Garbis
Altınoğlu'nu 14 Ekim 2019 yılında kalp krizin nedeniyle kaybetmiştik. Uzun
yıllar TKP-ML Hareketi’nin saflarında mücadele etmiş ve 1986 yılından itibaren
zindan iken MK'sine seçilmiş ve o günden sonrası 1994 yılı MLKP-K dönemine
kadar hareketimizin önderliğinde sorumluluk üstlenmiş ve oportünist ve ilkesiz
birlik sürecinin ardında MLKP önderliğinde yer almış, 1981 yılında polis
operasyonun polisle boğuşurken silahın patlaması sonucu bir gözünü yitiren, 6
ayı aşkın bir dönem İstanbul ve Kahramanmaraş polisince en ağır işkenceler
maruz kalan, yoldaşları ve örgütü hakkında susmayı yeğleyen, 6. Klordu
Mahkemesi'nce örgüt yöneticisi olduğu gerekçesiyle yargılanıp idama mahkum
edilen, mahkemede devleti yargılayan ve bir gün yapılanların hesabının
sorulacağını yüksek sesle haykıran Garbis Altınoğlu, İstanbul, Antep, Mersin,
Sinop, Adana zindanlarında tam olarak 10 yıl bol işkenceli ve hücre tecrit
koşullarında zindanlarda yattı.<p></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">‘91 Özal affıyla
dışarıya adım atan Garbis, tereddüt duymadan örgütsel çalışmalara katıldı.
Örgütümüzün öncü kadroları arasında yer alması ve MK'si üyesi olması nedeniyle
siyasi büro da görevlendirilen Garbis örgüt kararıyla 1992 yılında maceralı bir
yolculuğun ardında ilk denemede kara yolculuğuyla Edirne kapıda yurtdışına
çıkarken, polisin kuşkulanması nedeniyle pasaportunun kontrolü edilmesi
amacıyla otobüste indirilip açık alanda beklerken, polislerin dikkatsizliğinden
yararlanarak gümrük alanında kaçarak polisin elinde kurtulan Garbis, bölgeyi
bilmemesi nedeniyle oldukça uzun sazlık ve bataklıklarla mücadele ederek, sınır
telleri ve çalıları aşarak, sabaha kadar bilinmez yollarda yürüyerek yola
çıkar.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Değişik araçlar
değiştirerek İstanbul'a döner ve yoldaşlara ulaşır. Polis yeniden aranır
durumda olan Garbis'in kullanmış olduğu sahte pasaportta yapıştırılmış olan
resmin kime ait olduğunu çözemez. Sularda geçen ve yurtdışına çıkarıldı.
Yurtdışında hem teorik-politik alanda merkezi yayınlara yazı yazma, hem
yurtdışı çalışmalarına ideolojik-politik olarak destek sunma ve hem de
enternasyonal ilişkiler alanında görevlendirildi. Ama işin özü Garbis, 92-94
yılları döneminde oldukça geniş zamanı olmasına karşın pek ciddiye alınabilecek
bir ürün vermedi.<span></span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-family: arial;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Esas olarak iç
tartışmalar da kendi düşüncelerini ortaya koyan geçmişin değerlendirilmesi ve
kitle de çizisi konularında yazılar yazdı.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Garbis'e dair
değerlendirme yaparken iki farklı yaklaşım öne çıkmaktadır. birisi garbisin
hata ve eksikliklerini öne sürerek Onun devrim ve sosyalizm mücadelesine yapmış
olduğu katkıyı yok sayan inkarcı ve retçi yaklaşım, diğeri ise garbisin olumlu
yanlarını öne sürerek hata ve zaaflarına dokunmayan, garbisi bir aziz düzeyine
çıkaran mükemmeliyetçi yaklaşım bizce bu her iki bakış açısı da hatalı ve
yanlıştır.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Garbis bir insandır
ama öyle ama böyle ister bilinçli ister kavrayış ve bilinç yetersizliğinden
olsun hatalar işlemiş ve yetmezlik içine düşmüştür. Garbis’e sahip çıkmak ve
anısını yaşatmak, Onun hata ve yetmezlikleriyle uzlaşarak, ya da üzerini
kaparak olmaz. Buradan hareketle Stalin yoldaşın “ölüler hata yapmaz” bakışı
bize destur olmalıdır. Garbisi’de değerlendirirken Stalin yoldaşın bu bakışı
bize ışık olmalıdır. Onu olumlu ve olumsuzluklarıyla bir bütünlük içinde
değerlendirmeliyiz. Çalışkanlığı, devrim ve sosyalizm mücadelesine bağlılığı,
mütevazi emekçi yaşamı, polis, mahkeme ve zindanda devrimci militan dik duruşu,
zorluklarda yılmayan, korkmayan çabası, örgüt disipline bağlılığı vb. alanlarda
Garbis mücadelesi ve yaşamında 1994 yılına kadar olumlu bir hatta durmuştur.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Ne ki bu devrimci
tutumunu MLKP-K’nın kuruluşunun ardında tam tersi bir noktaya kaymıştır.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Örgüt içi
mücadelede yıllarca kendisinin sağcı ve örgüt çalışmasını tasfiyeci edici
düşüncelere tahammül eden ve hatta hareketle bir çok alanda farklı bir hatta
durmasına rağmen Hareketimizi garbisi en ileri yönetim organı MK'sine seçerken,
Garbis MLKP-K döneminde farklı fikirde olan ve birlik sürecine sıcak bakmayan,
bir yerde koşullu katılan yoldaşların örgütten atılmasını önermekten geri
durmamıştır. Yani Garbis örgüt içi mücadelede kendisi gibi düşünenlerin MLKP'de
egemen olduğunda farklı düşünenlere yaşam hakkı tanımama ve hatta 195 yılında
Birlik Konferansı’nda geçmiş sorununa dair tartışma yapılmasına karşı
durumlardan birisi olmuştur. Yani Garbis görünüşte ilkeli ama pratikte hiçte
öyle olmadığı netçe ortaya çıkmıştır. Örneğin 1995 yılında MLKP önderliği darbe
yaparak örgütü küçük bir maceracı bir hatta sürükler ve proletarya partisinin
işçi sınıfıyla birliği olduğu Leninist görüşünü reddedip öncellerin yanlış
düşündüğü söyleyip, sınıftan kopuk parti kurulur görüşüne rücu ederek
MLKP-K'nin K ekini kaldırıp "MLKP artık partidir" ilanını yaparken,
örgütün tüzüğünü ve temel görüşlerini yok sayarken Garbis maalesef Leninist
ilkelerin gereklerine uygun davranmıyordu.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Yine Garbis hızlı
ve ilkesiz birlik olsun da nasıl olursa olsun yaklaşımını savunan kadrolar
arasındaydı. Onun derdi harketten kurtulmak ve bir yerde yeni kurulan örgütte
daha etkin olacağını düşlemekti. Bazı hızlı birlikçiler ve geleceklerini burada
gören kadrolar Garbisi öne sürerek “yoldaş sen anlısın şanlısın, teorisyensin
vb.” sözleriyle gölgesinde yararlanamaya çalıştılar. Özellikle <b>1995
Ağustos'unda MLKP ile yollarını ayırıp KP-İÖ' saflarında örgütlenen
komünistlere en azgınca saldırıların başında Garbis geliyordu.</b> Yurtdışında
derneklerde dolaştırılan Garbis, KP-İÖ'’lü yoldaşlara yönelik çivili sopalı,
silahlı, bıçaklı saldırılar düzenler ve Kemal yoldaş katledilip, iki yoldaş
kontra yöntemlerle kaçırılıp, sorgulama adına ihanete zorlanıp, ölüm sahneleri
düzenlerken, Garbis “partiyi tankla topla savunacağız” diyerek ölüm ilanları
yayınlamaktan geri kalmıyordu.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Demek ki Garbis,
devrimci ilkelere bağlı ve bunun gereklerini sonuna kadar savunan ve Onlara
sahip çıkan bir konumda değildi. Eğer öyle olmuş olsaydı, Antep’te PKK'nin
-TKP-ML hareketine yönelik sistemli hal alan karşı devrimci saldırılarında dört
yoldaş katledilip bir çok yoldaşın yaralandığı çatışma ortamında; “PKK
yurtsever bir harekettir çatışmaya gerek yoktur geri çekilelim” sağcı yaklaşımı
savunmaz, yine 1992 yılında Dev-Solda yaşanan Dursun Karataşçı-Bedri Yağancı
ayrışmasında Dursun Karataş kesiminin saldırgan ve devrimciler arasındaki
sorunların çözümünde şiddetin devreye sokulması tutumuna şiddetle karşı duruna
ve hatta ne yapıp edip bu çatışmaları durdurmalıyız diyen Garbis, 1995 yılında
KP-İÖ’lü yoldaşlara yönelik saldırılarda Dursun Karataş-PKK yöntemini temel
almış ve bunun gereklerine uygun davranmaktan geri kalmamıştır. Bu tutumlarıyla
Garbis yalnızca kendine demokrat olurken kendi dışındakilere burjuvaziden
aşırılmış diktatörlüğü reva görmüştür. Buradan olarak Garbis ne devrimci
ilkelere sonuna kadar bağlı kalmış ve nede örgüt içi mücadelede iktidar
kılıcını eline aldığında devrimci davranmıştır.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Bir yerde MLKP
içinde MK'si gibi düşünmeyenleri kontravari yöntemlerle korkutup-sindirip ve
etkisiz hale getiren ve farklı fikirlere yaşam hakkı tanımaz bir konumda iten
yaklaşımlar Garbis gibi ilkesizliği ilke haline getirenlerin tutumlarıyla
gerçek olmuştur. "Partiyi tankla topla koruyacağız" diyen ve Onlarca
devrimcinin kanına elini bulaştıran Garbis, 2000 yılında "MLKP
çürümüştür" diyerek yollarını ayırırken, aslında KP-İÖ’lülerin 1995
yılında MLKP önderliğine dair söylediklerinin teyit edilmesinden öte bir şey
söylemiyordu. Yine kendisine komünist diyen bir öncü, komünist hareketin
çürüyüp yozlaştığı analizini yapıyorsa orada yapması gereken yalınızca uzakta
durarak akıl hocalığı yapmak değil, yere düşmüş komünizm sancağını toz-toprak
ve çamurdan temizleyerek yeniden gönlere çekmek olmalıdır. Ama Garbis bir dönem
karşı çıkıp şiddetle eleştirdiği "örgütsüz bir aydın devrimci olma"
yolunu seçerek kendi söylemlerinin dışında hareket etmiş ve böylece
inandırıcılığını da zaafa uğratmıştır. İşin özü Garbis MLKPyi "tankla,
topla korumuş" ama MLKP Garbis’e düşmanca yaklaşmaktan geri durmamıştır.
Hareketimiz saflarında önemli hata ve eksikliklerine karşın -1994 yılına kadar,
devrim ve sosyalizm için mücadele yürüten Garbis bir değerimizdir ve kendisini
saygıyla anıyoruz.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Ne ki 94'en sonrası
Garbis önce devrimci çizgide sapmış ve sonrasında küçük burjuva bir çizgiye
kapaklanarak komünist özünü kaybetmiştir. Biz devrimci değer ve ilkeler sıkıca
bağlanmaktan geri durmayan Garbis'e sahip çıkıyoruz.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Garbis’in anısına
1999 yılında MLKP MK'sine yazmış olduğu MLKP gerçeğini anlamaya hizmet edecek
bir yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: right;"><span style="font-family: arial;"><b><span style="background: black; color: white; mso-fareast-language: TR;">KP-İÖ, 14 Ekim 2020</span></b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><b><span style="mso-fareast-language: TR;"></span></b></span></p><blockquote><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><b><span style="mso-fareast-language: TR;">Yazarın MLKP
Merkez Komitesi'ne mektubu</span></b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">4-7 Aralık 19994
Aralık 1997 tarihli istifa mektubuma Ağustos 1998 tarihli mektubunuzla yanıt
vermiştiniz. Ben de size ancak şimdi karşılık verebiliyorum. Yanıtımı yazmakta
acele etmeyi düşünmedim. Nedeni belli. Anlatmak istediklerimi yıllardır
yeterince söyledim ve yazdım. Ancak ağzımdan ve kalemimden çıkanlar sağır
kulaklara, duyarsız yüreklere ve anlamayan kafalara çarpıp geri döndü. Bunun
bende önemli ve tümüyle haklı bir rahatsızlık yarattığını saklayacak değilim.
Bu sağırlar diyalogunun son örneklerinden birini ve belki de sonuncusunu
oluşturacağı belli olan bu mektubu, işte bu nedenle fazla uzun tutmamaya
çalışacağım. Söylemek istediklerimi yıllardır, hem de fazlasıyla kapsamlı ve
fazlasıyla ayrıntılı ve Marksizm-Leninizm’in ABC'sini bilen herkes tarafından
anlaşılabilecek bir biçimde ortaya koymuş bulunuyorum. Öte yandan, Ağustos 1998
tarihli mektubunuzdan sonra kaleme aldığım ve size ilettiğim değişik yazıların
da aslında bu yanıtın öğeleri sayılmaları gerektiğini belirtmeliyim.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Mektubunuzun
içeriği, mektubunuzun yazıldığı tarihten bu yana ortaya koyduğunuz önderlik
pratiği ve buradaki diğer Merkez Komitesi üyesi ile yaptığım tartışmalar; bizi
birbirimizden ayıran mesafenin giderek daralmadığını, tersine arttığını
gösteriyor. Bütün bunlar, söz konusu sorunları ortak bir temel üzerinde,
Marksizm-Leninizm temeli üzerinde birlikte çözme şansımızın olmadığı yolundaki
kanımı bir kez daha doğruluyor. Daha da kötüsü ve üzücü olanı, mektubunuzun
içeriği, tartışılmakta olan sorunların anlam ve kapsamını bile
kavrayamadığınızı, belki de kavramaktan aciz olduğunuzu ve daha da önemlisi
"naçizane katkılarınızla" MLKP'nin yaşamak zorunda bırakıldığı
bunalımın derinliğinin bilincine varmadığınızı gösteriyor. Bununsa, işgal
ettiğiniz yerin gerektirdiği sorumluluk ve ciddiyetten fersah fersah uzak
olduğunuzun bir başka kanıtı olduğunu söylemek zorundayım. Amacım kimseyi küçük
düşürmek, aşağılamak değil. Ancak, ortaya büyük iddialarla çıktığı halde bu
iddialarıyla hiçbir biçimde bağdaşmayan bir çizgi izleyen, kendi bireysel ve
kolektif durumunu kavramayan, üstelik kendi geri tutumları nedeniyle, Birlik
Devriminin ürünü ve bir zamanların büyük umudu MLKP'yi önemli ölçüde tüketmiş
ve uçurumun kenarına getirmiş bulunanların böylesine büyüksü havalarda bana
ders ve öğüt vermeye kalkışmasına dayanamam. Ve dayanmamı da kimse beklemesin.
Toplumsal pratik ve sınıf savaşımının gerçekleri her bireyi ve her kolektifi
layık olduğu yere oturtur ve oturtmaktadır. Bu bakımdan, Merkez Komitesi'nin
sağa sola rastgele salvo atışları yapmaya kalkışmadan önce, aynaya bakmayı ve
kendi gerçek görüntüsünü görmeyi, yani kendi ideolojik ve siyasal ağırlığını
objektif bir biçimde ölçmeyi öğrenmesinde sayısız yarar var.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Gene de burada,
mektubunuzdaki iddialara kısaca değinecek ve onları ana çizgileriyle
yanıtlayacağım.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Diyorsunuz ki,
“Merkez Komitesi, eleştiri konusu yaptığınız teorik ve siyasi konuların bir
çoğuna genel olarak katılıyor. Merkez Komitesi üyelerinin benzer eleştiri ve
uyarıları değişik zamanlarda ve farklı düzeylerde dile getirdikleri de
bilinmelidir. Eleştirileriniz bizim için daha uyarıcı oldu. İşaret edilen
hususlar süreç içinde geliştiği ve önüne geçilemediği takdirde bunun partinin
ideolojik-siyasi çizgisi doğrultusunda bir sapmaya tekabül edebileceğini
belirledi.”</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Merkez
Komitesi'nin, yaptığım eleştirilerin çoğuna katıldığını söylemeniz, doğrusu
anlaşılır bir şey değil. Parti, kuruluşundan bu yana, kendi içindeki
oportünizmin ve revizyonizmin açık ve gizli kuşatması altında. Merkezi yayım
organlarında bir dizi temel konuda anti-Marksist düşünceler, Parti'nin
programına aykırı görüşler büyük bir rahatlıkla ve pervasızlıkla savunuldu;
Parti'nin çizgisi ve programı sabote edildi ve Parti, içerik ve sonuçları
bakımından yıkıcı N-S çetesinin TKP (M-L) Hareketi'ne ve MLKP'ye karşı
giriştiği saldırıdan daha tehlikeli bir saldırıyla yüz yüze geldi. Ben ise,
kendi gücüm ve olanaklarım ölçüsünde yıllar boyu bu tasfiyeci-revizyonist
saldırıya karşı önce TKP (M-L) Hareketi'ni ve sonra MLKP'yi korumaya,
içimizdeki küçük-burjuvaziye karşı Partiyi, proletaryayı ve komünizmi savunmaya
çalıştım. Dolayısıyla, benim bu eleştirilerim MLKP'nin, hatta onun
öncellerinden TKP (M-L) Hareketi'nin gelmiş geçmiş bütün Merkez Komitesi
üyeleri tarafından bilinmektedir. Eğer MLKP Merkez Komitesi üyeleri şimdi, yani
Ağustos 1998 tarihli mektuplarında çıkıp da yıllardır yapılmakta olan bu
eleştirilere katıldıklarını söylüyorlarsa, kendilerine, şimdiye kadar nerede
olduklarını sormak gerekir. Eğer bu eleştirilere katılıyorlar idilerse, neden
şimdiye kadar gereğini yapmamış, neden yıllardır Parti'nin çizgisinin ayaklar
altına alınmasına, Parti'nin programının paçavraya çevrilmesine ve Parti'nin
çürümesine seyirci kalmışlar, ya da daha da kötüsü önayak olmuşlardır? Basit
bir sapmayla değil, sistemlileşmeye yüz tutmuş, hatta sistemlileşmiş bir
oportünizmle karşı karşıya bulunduğumuz bu durumun sorumluluğu kime ait? Bu
durumun sorumluluğunun yalnızca bu yayım organlarında kalem oynatan olan
kişilere ait olduğuna inanılabilir mi? Merkezi yayım organlarında yazan
kişilerin Merkez Komitesi'nden bağımsız, onun etki alanının dışında kişiler
olduğu, olabileceği düşünülebilir mi? Bir komünist örgütte, günlük siyasal ve
örgütsel çalışmanın istisnasız bütün yönleri Merkez Komitesi'nin denetimi
altında olmak zorunda değil midir?</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Mektubunuzda,
"Merkezileşmedeki zayıflıklar, bazı merkez kaç eğilimler, Parti
faaliyetinin özellikle teorik-siyasi üretimi cephesinde de bir otorite boşluğu
doğurdu. Kolektif denetim ve yönlendirmeyi, güçlü bir irade birliği ve
aynılaşmayı frenledi... Merkez Komitesi, siyasi-ideolojik çizgideki
yalpalanmaların, etkilenmelerin kısa sürede tümüyle önlenmesi ya da asgariye
düşürülmesi konusunda gerekli örgütsel düzenleme, tedbir, denetim ve uyarılara
güçlü bir iradeyle yönelecektir" diyorsunuz.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Bu sözler insanın
aklına halkımızın, “özürü kabahatinden büyük” deyişini getiriyor. Parti'nin
çizgisini savunmak, onun çarpıtılmasını ve bozulmasını önlemek ve bu amaçla
örgütsel önlemler de içinde olmak üzere her türlü önlemi almak, iki Kongre
arasında en üst organ olan Merkez Komitesi'nin hem hakkı, hem de özellikle en
başta gelen görevlerinden biridir. Eğer Merkez Komitesi, gerçek bir Merkez
Komitesi ise, Parti basınının, Marksizm-Leninizm’e, Parti programına ve
kendisinin iradesine meydan okuyarak böyle davrandığını ileri süremez.
Komintern'e katılmanın 21 koşulundan birincisinde, diğer şeylerin yanı sıra
şunlar söyleniyordu:</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">"Periyodik ve periyodik
olmayan basın ve bütün parti yayınevleri, belirli bir anda, partinin bütünüyle
yasal veya yasa dışı olmasına bakılmaksızın Parti yönetiminin direktifi altına
sokulmalıdır. Yayınevlerinin özerkliklerini kötüye kullanmaları ve partinin
politikasına bütünüyle uymayan bir politika gütmeleri kabul edilemez."
(III. Enternasyonal,1919-1943, Belgeler, s. 30)</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Merkez Komitesi'nin
"siyasi-ideolojik çizgideki yalpalanmaların, etkilenmelerin" önüne
geçemediğini kabul etmesi, Partiyi yönetmekten aciz olduğunu itiraf etmesi
demektir. Küçük bir partiyi yönetmekten aciz olan bir Merkez Komitesi ise, ne
Türkiye devrimci hareketine yol göstermeyi başarabilir, ne de milyonlarca
proleter ve emekçiyi yönetebilir. Komünist partisi ve onun Merkez Komitesi bir
ağlama duvarı değil, çözüm yeri olmak zorundadır. Parti'nin yönetimine ilişkin
sorunları çözmekten aciz olduğunu itiraf etmek, proletaryanın ve diğer
emekçilerin demokrasi ve sosyalizm kavgasına önderlik iddiasını şimdiden
yellere savurmaktır. İddiasız, iktidarsız ve iradesiz kişiler ve
"önderlikler" ise, ne Parti üyelerinin ve tabanının, ne de
proletaryanın ve emekçi yığınların saygı ve güvenini kazanabilirler. Ve ne de,
olması gerektiği gibi sınıf düşmanında korkuyla karışık bir saygı
uyandırabilirler. Politikanın bir güç, bilgi, irade ve istikrar işi olduğu
kuralı, komünist politika için çok daha fazla geçerlidir.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Söz konusu
"siyasi-ideolojik çizgideki yalpalanmaların, etkilenmelerin" Merkez
Komitesi'nin iradesine rağmen ortaya çıktığı yolundaki imanız, komünist partilerin
iç işleyişini ve Türkiye devrimci hareketinin tarihini bilmeyen kişilerce bile
inandırıcı bulunamaz ve bulunmayacaktır. Merkez Komitesi, Marksizm-Leninizmden
ve Parti programından ileri ve yer yer uç boyutlarda sapmaların, partinin
çizgisinin oportünistçe kemirilmesinin ve baltalanmasının, Marksizmin yerine
popülizmin ve küçük-burjuva demokratizminin geçirilmesinin, özgürlük, eşitlik,
kardeşlik gibi parlak sözcüklerde anlatımını bulan burjuva-demokratik sis
perdesinin yardımıyla proleter devriminin ve proleter diktatörlüğünün
unutulmasının ve yadsınmasının ve böylelikle Parti'nin derece derece tasfiye
edilmesinin öncelikle kendisinden kaynaklandığını kabul etmelidir. Lenin, Rusya
Komünist Partisi(B)'nin Sekizinci Kongresi'ne sunduğu "Kırda Çalışma Üzerine
Rapor"unda burjuva demokrasisini idealize eden böylesi anlayışları
eleştirirken şöyle diyordu:</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">"Marx, tüm
yaşamı boyunca küçük-burjuva demokrasisi ve burjuva demokratçılığı hayallerine
karşı mücadele etmiştir. Marx, özgürlük ve eşitlik üstüne söylenmiş boş
laflarla, özellikle bunlar, işçilerin açlıktan ölme özgürlüğünü maskelemek için
ya da işgücünü satan adam ile onun emeğini... satın alan burjuva arasındaki
eşitliği ifade ettiği zaman, alay etmiştir... Denebilir ki, Marx'ın
Kapital‘inin tümü, bu gerçeği, yani kapitalist toplumun temel güçlerinin
burjuvazi ile proletarya olduğu ve ancak onlar olabileceği gerçeğini ortaya
çıkarmak amacını gütmüştür: bu kapitalist toplumun kurucusu, yöneticisi,
devindiricisi olarak burjuvazi, onun yerini alabilecek tek güç olarak
proletarya." (İşçi Sınıfı ve Köylülük, 1977, s.356-57)</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Marksizmin bu temel
düşüncesine uygun olarak Parti'nin programında, “31- Komünist hareket,
demokrasi savaşımını, son derece önemli, ama her zaman ve her koşulda göreli
bir değer taşıyan ve sosyalist devrim hedefine bağımlı geçici bir görev sayar.”
(TKİH ve TKP/ ML Hareketi Birlik Kongresi Belgeleri, 1994, s. 52) denmesine
karşılık, sizin ve yandaşlarınızın çabaları sayesinde demokrasi savaşımı her
şey sayılmış, proleter diktatörlüğü ve sosyalizm savaşımı unutulmuş,
unutturulmuştur. (Bunun bir başka doğal ve kaçınılmaz sonucu, demokrasi
savaşımının kendisinin de tutarsız ve ikircimli bir tarzda yürütülmesi
olmuştur.)</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Oysa 1) Sovyet
iktidarı ve proleter diktatörlüğü için savaşım ve en ilerisi de içinde olmak
üzere burjuva demokrasisinin reddi ve 2) işçi sınıfının tarihsel rolünün ve ona
sosyalist bilinç taşınması görevinin kabulü; Marksizm’le reformizm ve
revizyonizm arasındaki en temel ayrım noktalarını oluşturur. Bu konuya aşağıda
kısmen yeniden döneceğim.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Bu ve benzer bir
dizi temel konuda oportünist ve anti-Marksist düşünce ve pratiklerin yaşaması
ve yaşatılması, açık ve gizli bir biçimde dayatılması, anlatmak istediğinizin
tersine MLKP Merkez Komitesi'ne rağmen olmamıştır; olamazdı da. Değişik
zamanlarda MLKP Merkez Komitesi içinde yer almış olan üyelerin çoğunluğu -ister
bunun bilincinde olsunlar, isterse olmasınlar- bu oportünist ve anti-Marksist
düşünce ve pratiklerin asıl kaynakları ve taşıyıcıları olmuşlardır. Parti'nin
1994'te yapılan Birlik Kongresi'nden bu yana yaşama geçirilen çizgisi,
propaganda ve ajitasyonunun içeriği ve önderlik pratiği bunun su götürmez
kanıtıdır. Eğer gerçekten devrim yapmak iktidara doğru yürüyüşünde proletaryaya
önderlik etmek ve sosyalizmi ve komünizmi kurmak istiyorsa, Merkez Komitesi,
öncelikle proletaryaya, emekçi yığınlara ve parti kadroları ves empatizanlarına
karşı açık davranmaya ve kendi hatalarına ve oportünizmine karşı acımasız
olmaya, bu hataların ve oportünizmin tarihsel kök ve kaynaklarını ortaya
çıkarmaya başlamalıdır. Ve o, yıllardır kendilerini oportünizmin ve
revizyonizmin etki alanına sürüklenmekten alıkoymak için büyük bir sabırla ve
dişe diş bir Partili savaşım vermiş, bütün bu süre içinde farklı görüşlerini
ilgili Parti platformlarının dışına, hatta gerekmedikçe buralara bile
taşımamaya özen göstermiş, bu farklı görüşlerinin yıllar boyunca diğer parti
üyeleri tarafından da bilinmemesine katlanmış olan beni yargılamaya kalkışmadan
ve bana saldırmadan önce Lenin'in şu sözlerini anımsamalıdır:</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">"Bir siyasal
partinin kendi yanılgıları karşısındaki tutumu, bu partinin ciddi olup
olmadığını, kendi sınıfına karşı ve emekçi yığınlara karşı görevlerini
gerçekten yerine getirip getirmediğini saptayabilmemiz için, en önemli ve en
güvenilir ölçütlerden biridir. Yanılgısını içtenlikle kabul etmek, nedenlerini
arayıp bulmak, bu yanılgıya yol açan koşulları tahlil etmek, yanılgıyı
doğrultma yollarını dikkatle incelemek; işte, ciddi bir partinin işaretleri
bunlardır, bu, ciddi bir parti için görevlerini yerine getirmek, sınıfı ve
ardından da yığınları eğitmek ve bilinçlendirmek demektir." (Komünizmin
Çocukluk Hastalığı, "Sol" Komünizm,1991, s. 51-52)</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Ne var ki, insanın
bunu yapabilmesi için, küçük-burjuva kibirliliğinden, yönetici kompleksinden ve
bilgiçlik havasından kurtulması, teorik fukaralığından utanç duyması, proleter
alçak gönüllülüğü denen şeyi edinmesi ve özellikle öğrenmeye bütünüyle açık
olması gerekir. Merkez Komitesi'nin bu erdemlere gereksinim duymadığını
söylemek hiç de gerçekçi olmayacaktır. Ama yıllardır, sözüm ona savunduğunuz
"Parti işleyişi ve normlarını" pervasızca çiğneyen siz, yapıcı
eleştirilerden öğrenmek ve Lenin'in dediğini uygulamak yerine tam tersini
yapmakta, bana karşı saldırıya girişmekte ve şöyle demektesiniz: "Kaldı ki
(küçük-burjuva devrimciliği doğrultusunda-b. n.) böyle bir 'basınç' ve 'evrim'
görülüyorsa, buna karşı doğru ve etkili mücadelenin başlıca yolu ve yöntemi
sadece 'dışarı'dan ideolojik mücadele değil ve fakat siyasal belirleme, öngörü,
pratik politika, örgütsel yönelim ve perspektiflerin üretimine katılmak, bunu
çalışmanın zenginliği ve çeşitli yöntemleriyle birlikte ve bir bütünlük içinde
ele almak, sorumlulukları paylaşmak, Parti işleyişi ve normları çerçevesinde
yürümek olabilir."</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Herhalde devrimci
adalet duygusuna ve gelişmelerle ilgili bilgilere sahip olan (ve bundan böyle
olacak olan) her insan,-daha öncesini, yani 1970'lerin ikinci yarısını ve
1980'leri bir yana bıraksak bile 1990'ların başından bu yana- TKP (M-L)
Hareketi ve MLKP içinde bir dizi konuda azınlıkta bulunan benim tutumumu
böylesine haksız bir tarzda mahkum etmeye kalkışmanızı şiddetle kınayacaktır.
Benim "sadece 'dışarı'dan ideolojik mücadele" vermekle yetindiğimi,
"siyasal belirleme, öngörü, pratik politika, örgütsel yönelim ve
perspektiflerin üretimine katılma"dığımı ancak ne TKP (M-L) Hareketi'nin,
ne de MLKP'nin tarihinden habersiz olanlar ileri sürebilirler. Ama her yerde ve
her zaman olduğu gibi bu özel durumda da cahilliğin, bilgisizliğin ve teorik
fukaralığın doruklarında dolaştıkları halde her şeyi, herkesten iyi bildiğini
sananları hiç kimse ciddiye almayacaktır. Dünyayı kendilerin den ve kendi dar
çevrelerinden ibaret sananları da. Detaylara girmeksizin anımsatmak isterim:
1979'dan bugüne kadar uzanan dönem içinde; TDKP'nin değerlendirilmesi, İbrahim
Kaypakkaya'nın ve TKP (M-L) Hareketi'nin 1972-79 döneminin ele alınışı,
demokrasi ve sosyalizm savaşımı arasındaki ilişki, işçi sınıfının tarihsel
rolü, ulusal soruna yaklaşım, PKK'nın değerlendirilmesi vb. bir dizi konuda
-özellikle1980'lerin sonlarından başlayarak- giderek derinleşen görüş
farklılıklarına karşın hep "siyasal belirleme, öngörü, pratik politika,
örgütsel yönelim ve perspektiflerin üretimine katılmak" ve "Parti
işleyişi ve normları çerçevesinde yürümek" biçiminde bir pratik
sergilediğimi sizler de içinde olmak üzere hiç kimse yadsıyamaz. </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Eğer ille de
eleştirilmem gerekiyorsa, sizin ve sizin gibi düşünen ve davrananların,
objektif içeriği, TKP (M-L) Hareketi'nin içindeki komünist potansiyeli eritme
ve MLKP'yi yolundan saptırma ve tasfiye etme olan pratiğinizi daha erken bir
tarihte özelde Parti ve genelde devrimci kamuoyu önünde mahkum etmediğim için
eleştirilmeliyim. Ancak, şimdiye kadar tuttuğum yolun esas itibariyle doğru
olduğunu, ne sizin "eleştirinizin", ne de bu eleştirinin simetrik
karşıtının doğru olduğunu düşünüyorum.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Açıklayayım:
Devrimin her zaman bir örgüt işi olduğunu, işçi ve emekçi yığınlarının ancak
gerçekten devrimci bir örgüt aracılığıyla harekete geçirilebileceğinin,
örgütsüz devrimcilik yapmanın olanaksız değilse de son derece zor olduğunun ve
ancak son seçenek olarak düşünülmesi gerektiğinin her zaman bilincinde oldum.
İşte tüm olumsuzluklara rağmen sizinle birlikte davranmaya ve giderek daha
oportünist bir nitelik kazanan disiplininize uymaya sonuna kadar özen göstermiş
olmamın nedeni budur; örgütlü devrimcilik yapma ve gerçekten devrimci ve
anti-kapitalist bir örgüt, işçi sınıfının gerçek bir öncü müfrezesinin
yaratılmasına katkıda bulunma ve TKP (M-L) Hareketi ve MLKP içindeki komünist
potansiyeli koruma istek, kaygı ve düşüncesidir. Dolayısıyla, sizin sınırlı
kavrayışınızın çok ötesinde bir tarihsel ve siyasal sorumluluk duygusuyla
hareket ettiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Oportünist ve tasfiyeci rotanıza
boyun eğmemekle, göz yummamakla birlikte, uzun süre katlanmış olmamın altında
yatan işte bu güdü, partiyi, proletaryayı ve komünizmi savunma güdüsü olmuştur.
Gelinen noktada, çizginizin proletaryaya önderlik edebilecek böyle bir partiyi
değil, onun antitezini yaratma, bir komünist partisi karikatürü inşa etme ve
böylelikle komünist partisi düşüncesinin bu pratik yoluyla bir kez daha
aşağılanması çizgisi olduğu, MLKP içindeki ve dışındaki komünistlerin ve
içtenlikli devrimcilerin aldatılması anlamına geldiği, benim çabalarımın ise bu
gidişi durdurmaya yeterli olmadığı artık bütünüyle ve tartışma götürmez bir
biçimde açığa çıkmış bulunuyor.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Öte yandan, sizi
değerlendirirken gereğinden fazla iyimser olduğumu ve sizlere gereğinden fazla
güvendiğimi, güven ve yoldaşlık duygularımın sizler tarafından kötüye
kullanıldığını söyleyenler çıkacaktır. Bu eleştiriye bir ölçüde ve bazı
yönleriyle katılabilirim. Ama bence bir komünist, örgütüyle birlikte yürümek
için sonuna kadar çaba harcamakla yükümlü olmanın yanı sıra iyimser olmak ve
tersi net bir biçimde kanıtlanmadığı sürece özel olarak yoldaşlarına ve genel
olarak devrimcilere güvenmek zorundadır. Bir bütün olarak işçi ve emekçi
yığınlarına sevgi duygularıyla bağlanmayan, onların çektikleri acıları
yüreğinde duyumsamayan ve elbette tüm devrimcilere ve kendi yoldaşlarına karşı,
eleştirel bir damar da taşıyan bir güven duymayan bir insan komünist olamaz.
Yeri gelmişken burada, sizin niyetlerinizi, kişisel güdülerinizi değil,
objektif duruşunuzu yargıladığımı anımsatmalıyım. Oportünizm oportünizmdir.
Marksizm-Leninizme karşı duruşun kişisel ve kariyerist hesaplardan mı, yoksa
burjuva dünya görüşünden ve onun bir biçimi olan küçük-burjuva demokratizminden
kopamamaktan mı kaynaklandığı elbette önemsiz değildir. Ancak bunun, son
çözümlemede fazla bir önemi yoktur.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Oportünist ve
revizyonist eğilimlerinizin derinliğini ve kapsamını her zaman tam olarak
kavramasam bile, daha başından, TKP (M-L) Hareketi'nin olumlu yapısal
özelliklerinin yanı sıra, özellikle olumsuz yapısal özelliklerini de MLKP'ye
taşıdığınızı, Partiyi, Marksizm-Leninizme ve kendi programına aykırı bir yola
soktuğunuzu, Birlik Kongresi'nde saptanan ana çizgileriyle doğru rotasından
çıkardığınızı biliyor ve görüyor ve buna karşı hep "siyasal belirleme,
öngörü, pratik politika, örgütsel yönelim ve perspektiflerin üretimine
katılmak" ve “parti işleyişi ve normları çerçevesinde yürümek” anlayışıyla
savaşım veriyordum. Burada tek kaygım, Parti saflarındaki komünist potansiyeli
ayakta tutmak, dürüst devrimci öğeleri korumak ve hatta sizleri de Marksist
doğrultuda etkilemekti. Bütün güçlüklere rağmen, gene de çizgisini çarpıtmakta
ve yıkmakta olduğunuz partinin saflarında kalmaktan ve savaşımı
"içerden" sürdürmekten yanaydım. Bunun için yıllarca sizlere ve esas
olarak sizin aracılığınızla, etkilediğiniz insanlara Marksizmin ABC'sini
yeniden ve yeniden anlatmaya çalıştım ve doğal olarak bu arada, Türkiye
komünist ve devrimci hareketinin uzun erimli gereksinimleri ve çıkarları
açısından yapabileceğim alçakgönüllü katkılardan vazgeçmeyi göze aldım ve çok
daha verimli bir biçimde kullanabileceğim zamanı ve enerjiyi partiyi savunmak
için harcadım. Yaklaşık üç yıl önce kaleme aldığım "Önderlik Sorunları
Üzerine Düşünceler" adlı yazımda şunları söylemiştim:</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">“... Biz bu yazıda,
kapitalizmin gelişmesinin emek süreçlerinde, işçi sınıfının yapısında,
bileşiminde meydana getirmekte olduğu değişiklikleri (örneğin, kol ve kafa
emeği arasındaki ilişkinin bugünkü durumunu), bu değişikliklerin işçi sınıfının
savaşım ve örgüt biçimleri üzerindeki olası etkilerini tartışabilmeliydik. Bu
yazıda, örneğin, ülke devriminin stratejik sorunları üzerinde fazlasıyla genel
belirlemeler yapılmamalıydı; biz bu yazıda, -orta ve uzun erimde demokrasi ve
sosyalizm savaşımının en tehlikeli düşmanı ve burjuvazinin temel siperi ve
dayanağı olacak olan- siyasal İslam'ın ve dinsel gericiliğin tüm toplumu
ahtapot gibi saran örgütlenmesine ve ideolojik etkisine karşı çok yönlü ve
somut bir savaşımı nasıl yürütebileceğimizi tartışabilmeliydik. Sayısı
milyonları bulan Türk emekçi köylülüğüne, kent küçük burjuvazisine, yarı
proletaryaya vb. ilişkin stratejik bakış açımızı detaylandırabilmeliydik. Yayım
organımız da, neredeyse her hafta üç aşağı beş yukarı aynı sözcükleri, aynı
tümceleri, aynı deyişleri kullanarak -ve kim bilir belki de başarılı bir
biçimde- sergilemekte olduğumuzu sandığımız Türk ordusu ve Türk militarizmi
konusunda kendi bilimsel ve siyasal iddiamıza denk düşecek bir araştırma ve
değerlendirme ortaya koyabilmeliydik. Türkiye ve Kürdistan komünist ve devrimci
hareketinin, işçi, köylü, gençlik vb. hareketlerinin geçmişini ve bugününü daha
iyi tanımaya yönelebilmeliydik. Osmanlı'dan bu yana gelen tarihsel ve toplumsal
mirasımızı Marksizm’in ışığında ve tarihsel materyalist bir yöntemle
inceleyebilmeliydik. Daha da çoğaltılabilecek bu örnekler,
Marksizm-Leninizm’in, ülke devriminin somut gerçekliğiyle birleştirilmesi
olmaksızın ülkemizin ve toplumumuzun, gerçek bir devrimi yaşayamayacağını
anlamada da hayli de değil, çok yetersiz olduğumuzu gösteriyor.”</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Marksizm-Leninizm’in
ABC’sini sürekli olarak yinelemek, Partiyi, proletaryayı ve komünizmi savunmak
için çaba harcamak zorunda bırakılmam, yıllardır bu daha ileri görevlerin
yerine getirilmesine katkı sunmama esas itibariyle olanak vermedi. Bu alanda,
yani Türkiye devriminin stratejik sorunlarının aydınlatılması için çok az şey
yapabilmiş olmanın acısını sürekli olarak çeken ben, sözünü ettiğim anlayış
nedeniyle bütün olumsuzluklara, engellemelere ve frenleme girişimlerine ve son
dönemde gündeme gelen yıpratma ve karalama eylemine rağmen örgütle birlikte
yürümek için sonuna kadar direndim. Ne var ki, benim sabrımın da bir sınırı
vardı. Yıllardır yaptığım uyarı ve eleştirileri göz ardı etmenizin ve bir
sessizlik kumkumasıyla boğmaya çalışmanızın ardından tüzük kurallarına uygun
olarak önerdiğim parti içi tartışma önerisini reddetmeniz, dahası sesimi
kısmaya çalışmanız, yazılarımı sansür etmeniz ya da düpedüz yayımlamamanız,
adımı duyurmama, beni yalıtma gibi "kirli savaş" yöntemlerine başvurmanız
vb. bana başka seçenek bırakmadı.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Hal böyleyken çıkıp
benim için, “sizin açınızdan belirtecek olursak: parti gerçeğimize hakim olmak;
örgütsel ve pratik sorunlarımızın çözümüne ortak olmak, katkı sunmak
ihtiyacının varlığı konularından epeyce uzak kaldığınız, önemli bir
yabancılaşma yaşamakta olduğunuz ve bunun yer yer subjektif ve zorlama
eleştirileri koşullandırdığı bir gerçektir. Bunda bütün Merkez Komitesi üyeleri
gibi, sizin de bir payınız vardır” diyebiliyorsunuz. Bu, hiçbir değeri olmayan
sözleri söylemekle, yalnızca benim yıllardır harcadığım çabaların ve verdiğim
savaşımın üzerine koskoca bir çarpı işareti koymaya kalkışmış olmuyorsunuz.
Aynı zamanda, eleştirilerden hiç, ama hiçbir şey öğrenmemiş olduğunuzu ve
dahası öğrenmeye niyetinizin de olmadığını, yani oportünizm, anti-Marksizm ve
Parti yıkıcılığı yolunda yürümekte kararlı olduğunuzu kanıtlıyorsunuz.
Yıllardır, büyük çoğunluğu yalnızca genel devrimci kamuoyundan değil, aynı
zamanda TKP (M-L)Hareketi ve MLKP kamuoyundan gizlenmiş ve çekmecelere
kilitlenmiş bulunan eleştirilerimin hangisinin " zorlama" ve
"yanlış" olduğunu komünist partilerin geleneklerine ve MLKP'nin
kurallarına uygun polemiklerle buyurun yanıtlayın ve çürütün! Hodri meydan!</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Oportünizmin,
revizyonizmin ve küçük-burjuva reformizminin çekim alanına girmiş olan sizlerle
benim aramda “önemli bir yabancılaşma” yaşandığı bir gerçektir. Doğrusu, bu
koşullarda böyle olmaması tuhaf ve benim açımdan rahatsız edici ve kabul
edilemez olurdu. Asıl önemli olan kimin, Marksizm-Leninizm’e, proletaryaya,
Partiye, onun programına ve temel görüşlerine yabancılaşmakta, hatta
yabancılaşmış ve daha da ötesi Parti tüzüğü ve kuralları bakımından gayrimeşru
bir konuma düşmüş olduğudur. Parti'nin temel görüşlerini savunmaktan
vazgeçenler, yayım organlarında Lenin'e yönelik saldırılara yer verenler,
revizyonist partilerle sahte enternasyonaller kuranlar, yıllardır göstermelik
bir tarzda da olsa ağızlarına sosyalizmin ve proleter diktatörlüğünün sözünü
almayanlar, işçi sınıfının kendi başına ve dergi sayfalarında verilen
bürokratik öğütlerle devrimcileşmesini bekleyenler ve bunu göremeyince ona
güvensizliklerini açıkça ilan edenler ve hakaretler yağdıranlar, PKK'yla
dayanışma adına savaş ve barışa ilişkin Marksist-Leninist bakış açısını
çarpıtan ve Kruşçev revizyonizmine göz kırpanlar, Kürt halkına ve ulusal
hareketine karşı Abdullah Öcalan'ın ve dolayısıyla objektif olarak egemen
sınıfların ve emperyalizmin safında yer alanlar, her türden çürümüş ve kokuşmuş
insanları Parti saflarında özenle barındıranlar, bir gün bir şey, ertesi gün
bir başka şey söylemek suretiyle şekilsizliklerini, belkemiksizliklerini ve
siyasal bukalemunluklarını kendi elleriyle sergileyenler ve böylece proleter
devrimciliği iddialarını kendi elleriyle yellere savurmakla kalmayıp Parti'nin
saygınlığını iki paralık edenler, başkalarını eleştirirken çok daha dikkatli
olmak zorundadırlar.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Diyorsunuz ki,
"Birlik sonrası siyasal başarı beklentileri, bunun ilerleyen süreçteki iç
siyasi-örgütsel baskılanması, Parti'lileşme, Parti'nin siyasi-örgütsel
çizgisinin belirginleşmesi süreci, küçük burjuvalar ülkesindeki küçük-burjuva
grup rekabeti vb. faktörleri görmeden, Parti çizgisi doğrultusundaki bazı
savrulmaları açıklamak eksik ve yanlış olur; şüphesiz ki, son tahlilde
proletaryanın dünya görüşüne ters bütün düşünce ve pratikler burjuva ve
küçük-burjuva dünya görüşü kaynaklıdır, ama nihayetinde bu coğrafyada yaşıyoruz
ve çelik zırhla tecrit halde değiliz."</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Sorunu böyle
koymak, oportünizmden ve revizyonizmden etkilenmeyi, hatta oportünist ve revizyonist
bir çizgi izlemeyi yazgı saymak, komünist öncünün iradesini bir hiç derekesine
indirmek anlamına gelir. Bütün komünist partileri güç, hatta çoğu zaman son
derece güç koşullar, bir dizi sıkıntı, sorun ve ideolojik ve siyasal müdahale,
hatta düşmanın cepheden saldırıları altında doğar, yaşar ve gelişirler.
Herhalde, dünyanın birdizi ülkesinde, ülkemizde olduğundan daha zor ve karmaşık
koşullar altında kavga vermek zorunda olan partiler de olmuştur ve olacaktır.
Ama bu gibi "dışsal" faktörlerin varlığından yola çıkarak, komünist
partilerin çizgisinin bozulmasının kaçınılmaz olduğunu ileri sürmek
oportünizmin daniskası ve Leninist proletarya partisi teorisinin yadsınmasıdır.
Böylesi bir yaklaşım, proletarya partisi içinde hem Marksistlerin, hem de Marksizm’in
düşmanlarının varlığını meşru gören İkinci Enternasyonal oportünistlerinin,
işçi sınıfı içinde farklı fraksiyonların bulunmasının birden fazla işçi
partisinin ya da işçi partisi içinde farklı kanatların olmasını gerekli hale
getirdiğini söyleyen Troçkistlerin ve kapitalist toplumda ve hatta sosyalist
toplumda farklı sınıfların bulunduğu gerekçesiyle, komünist partisi içinde
farklı kanatların ve revizyonist hiziplerin varlığının kaçınılmaz olduğunu
ileri süren Maoistleri yaklaşımının ta kendisidir.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Birlik tartışmaları
döneminde, bugün ya da yakın zamana kadar MLKP'nin üyesi olan pek çok kişi işte
bu anlayıştan, daha doğrusu onun Maoist versiyonundan yola çıkarak İbrahim
Kaypakkaya'nın ve TKP(M-L) Hareketi'nin 1972-79 dönemindeki Maoist çizgisinin
aslında Marksist-Leninist olduğunu savunabildi ve savunabilmektedir. Bilinen
yazılarını kaleme aldığında henüz yalnızca 5-6 yıllık aktif siyasal yaşamı olan
İbrahim Kaypakkaya'nın “Maoizm’den etkilenmesi” anlaşılabilir. Yeter ki, onun
çizgisinin Maoist olduğu kabul edilsin ve bu çizgi Marksist-Leninist bir çizgi
gibi sunulmasın. Ama 1971 devrimci hareketinin deneyiminden yararlanarak ve
onun omuzlarına basarak yükselen TKP(M-L) Hareketi'nin “Maoizm’den etkilenmesi”
ve hele bu çizginin Marksist-Leninist bir çizgi gibi sunulması, asla
anlaşılamaz ve kabul edilemez. Ne yazık ki, yalnızca Birlik Kongresi döneminde
değil, bugün bile MLKP içinde, TKP(M-L) Hareketi'nin 1972-79 dönemini
Marksist-Leninist görenlerin sayısı hiç de az değildir.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">Bu, asla geçmişin
belli bir döneminin nasıl değerlendirilmesi gerektiğiyle ilgili bir tarih
tartışması değildir. Bu, küçük-burjuva devrimci geçmişimizden, özelde
küçük-burjuva demokratizminden ve genelde burjuva dünya görüşünden kesin ve
geri dönüşsüz bir tarzda kopup kopmayacağımız sorunu, Marksizm-Leninizm’den
derin ve doldurulamaz bir uçurumla ayrılmış olan oportünizm ve revizyonizmi
kesin bir biçimde reddedip etmeyeceğimiz sorunudur. MLKP önderliğinin
pratiğinin de gösterdiği gibi, geçmişin Maoizmine hoşgörü gösterilmesi, onun
Marksizm-Leninizm’le bağdaşabileceğinin savunulması, ardından kaçınılmaz bir
biçimde her tür ve renkten oportünizme ve revizyonizme hoşgörü gösterilmesi ve
onunla Marksizm-Leninizm arasındaki" duvarların yıkılması" eğilimini
daha da güçlendirmiştir. Dolayısıyla, Merkez Komitesi'nin daha Aralık 1995'de,
yani Birlik Kongresi'nden yalnızca 15 ay sonra MLKP adına hareket eden
bazılarının Sofya'da iki revizyonist partiyle birlikte bir "Yeni Komünist
Enternasyonal" kurmaya girişmelerini hoşgörüyle izlemesi, Lenin'in bazı
temel konulara ilişkin yaklaşımlarının evrensel düzeyde değil, "yalnızca
Rusya için geçerli" olduğu yolundaki aşırı oportünist tezlerin, üstelik
Parti yayım organlarında ileri sürülmesini seyretmesi, Abdullah Öcalan adlı
hainin yıllardır Marksizm-Leninizm’e, partiye ve Türkiye devrimci hareketine
yaptığı düzeysiz saldırı ve hakaretleri "saygılı" bir sessizlikle
dinlemesi vb. hiç de rastlansal olaylar değildi.</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;"><span style="mso-fareast-language: TR;">İşte geçmişin, yani
1980 öncesinin küçük-burjuva devrimci mirasıyla, bir başka deyişle oportünizm
ve revizyonizmle göbek bağları tam olarak kesilmediği, tersine bu bağlar
kıskançlıkla muhafaza edildiği, hatta giderek başka kılıklar altında yeniden
canlandırıldığı ve buna bağlı olarak 1980 sonrasında bu küçük-burjuva temel
üzerinde gelişen tasfiyeci savrulmayla tam bir hesaplaşma yaşanmadan birlik
yapıldığı içindir ki, bugün buradayız. Lenin, Alman Sosyal-Demokrat İşçi
Partisi önderlerinin Lassalle'in Alman İşçileri Ulusal Birliği'yle birleşme
konusunda eleştiren Marks'a göndermede bulunurken şöyle diyordu: "Eğer
birleşmek zorundaysanız, diye yazıyordu parti liderlerine Marks, hareketin
pratik amaçlarını karşılayacak anlaşmalara girin, ama ilkeler konusunda
herhangi bir pazarlığa izin vermeyin, teorik 'ödünler' vermeyin." (Ne
Yapmalı)</span></span></p></blockquote><p class="MsoNoSpacing"><o:p><span style="font-family: arial;"></span></o:p></p>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-1635020883616552902020-10-09T16:13:00.002-07:002020-10-09T16:14:14.765-07:00Bir doktorun devrime dönüşen hayatı <p><span style="font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvsm06iK8aOX0s3xk6iYW7gf_-2ZF8sUTPfrGZCJsBJnxmjRIVVs12HTnR5KRkkFUfzM80hTE9blgAc5hOYdPcTQ0mMCLb9bZ7WN4cAPwQWWrJNTOG8G_kYPfKTmawl2KD2fbmXAmLQFar/s1600/KP-%25C4%25B0%25C3%2596+%25281%2529.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="1600" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvsm06iK8aOX0s3xk6iYW7gf_-2ZF8sUTPfrGZCJsBJnxmjRIVVs12HTnR5KRkkFUfzM80hTE9blgAc5hOYdPcTQ0mMCLb9bZ7WN4cAPwQWWrJNTOG8G_kYPfKTmawl2KD2fbmXAmLQFar/w400-h225/KP-%25C4%25B0%25C3%2596+%25281%2529.png" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: arial;">14
Haziran 1928 tarihinde Ernesto, Arjantin’in Rosario kentinde dünyaya geldi.
Aristokrat bir yapıya sahip orta sınıf bir ailesi vardı. Ernesto’nun
gençliğinde ailesi sabit bir yerde kalmayıp birçok farklı yere taşındı. Ernesto
astım hastalığına yakalandı ve çok sert bir şekilde astım krizleri geçiriyordu.
Bazen bu krizler o kadar şiddetli oluyordu ki yakınındakiler öleceğinden
korkuyorlardı. Guevara bu hastalığı yenme konusunda oldukça kararlıydı.
Akademik olarak başarılı bir eğitimin yanı sıra ragbi ve yüzme gibi fiziksel
hareket içeren diğer birçok aktivitede aktif bir rol aldı.</span><p></p><p><span style="font-family: arial;"><strong style="box-sizing: border-box;">1947’de Ernesto, yaşlı büyükannesine
bakmak için Buenos Aires’e taşındı.</strong> Kısa bir süre sonra büyükannesi vefat etti ve bu
vefattan sonra Guevara, tıp öğrenimi için 1948’de Buenos Aires Üniversitesi’ne
girdi. Bazıları bunun bir tesadüf olmadığını, Ernesto’nun büyükannesinin
vefatından çok etkilenip tıp okumaya karar verdiğini iddia ediyor. Bir doktor
adayı olarak Ernesto, hastanın zihin durumunun kendisine verilen ilaç kadar
önemli olduğu fikrine inanıyordu. Ernesto’nun hastalığı hala devam ediyordu
fakat egzersizlerle bir bakıma bu hastalığın üstesinden gelmeyi başarıyordu. Ruhsal
olarak biraz rahatlamak için çalışmalarını bir kenara bırakıp tatile çıkmaya
karar verdi.</span></p><p><span style="font-family: arial;">1951’in
sonunda Ernesto, en iyi arkadaşlarından birisi olan Alberto Granado ile Güney
Amerika’nın kuzeyinde bir geziye çıktı. Gezinin ilk başlarında Norton bir motosikleti
vardı fakat motor bakımsız ve yıpranmış bir durumda olduğu için Santiago’da
bırakmak zorunda kaldı. Alberto ve Ernesto birlikte Şili, Peru, Kolombiya ve
Venezüella’yı dolaştı fakat Venezuella’da yolları ayrıldı. Ernesto Miami’ye oradan Arjantin’e döndü. Ernesto bu gezide Latin Amerika’nın ne
kadar kötü bir durumda olduğunu ve halkın yaşadığı sefaleti gördü. Ne
yapacağını bilmese de bu konuyla ilgili olarak bir şeyler yapmak istediği
kesindi. Guevara’nın bu yolculuğu anlattığı seyahat notları “Notas de viaje’’
2004 yılında “Diarios de motocicleta” (Motosiklet Günlükleri) adıyla sinemaya
uyarlandı.<span></span></span></p><a name='more'></a><p></p><p><span style="font-family: arial;">Ernesto
1953’te <strong style="box-sizing: border-box;">Arjantin’e döndü ve tıp fakültesini</strong> bitirdi.
Ancak kısa bir süre sonra tekrar ayrıldı ve Batı Andes’e doğru yola çıktı. Orta
Amerika’ya ulaşmadan önce Şili, Bolivya, Peru, Ekvador ve Kolombiya’yı dolaştı.
Bir süreliğine Guatemala’ya yerleşti ve Başkan Jacobo Arbenz Guzmán’ın
önderliğinde Guatemala’nın sosyal devrimine katıldı. Popülist bir hükümetin
başındaki Başkan Jacobo Arbenz Guzmán özellikle toprak reformu ve diğer
değişikliklerle bir toplumsal devrim yapmaya çalışıyordu. <strong style="box-sizing: border-box;">Ernesto,
Che lakabını burada aldı. CIA Arbenz’i devirdiğinde, Che bir tugaya katılmaya
ve savaşmaya çalıştı fakat bu çok çabuk sona erdi.</strong> Che,
Meksika’ya güvenli geçiş yapmadan önce Arjantin Büyükelçiliği’ne sığındı.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Meksika’da
Che, 1953’te Küba’daki Moncada Kışlası’na yapılan saldırının liderlerinden
birisi olan Raúl Castro ile tanıştı ve onunla arkadaş oldu. Raúl kısa bir süre
sonra yeni arkadaşını Küba diktatörü Fulgencio Batista’yı devirmeye çalışan 26
Temmuz Hareketi'nin lideri olan kardeşi Fidel ile tanıştırdı. Che, Amerika
Birleşik Devletleri’nin Guatemala’da ve Latin Amerika’nın başka yerlerinde
yaptığı emperyalizme karşı bir darbe vurmanın yolunu arıyordu ve bu yüzden
devrim harekatına hevesle katıldı. Fidel, ekibine bir doktorun katılmasından
oldukça memnun oldu. Bu ekipte Che, devrimci Camilo Cienfuegos ile yakın
arkadaş oldu.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Kasım 1956’da
12 kişilik olan <i>Granma</i> yatına tam
tamına 82 devrimci bindi. Che, yattakiler arasında yerini almıştı. Malzemeler
ve silahlarla dolu olan Granma yatı güçlükle 2 Aralık’ta Küba’ya ulaştı. Karaya
çıkar çıkmaz Batista’nın askerlerinin saldırısına uğrayan ekibin yarısı hemen
orada veya yakalandıktan sonra öldürüldü. Guevara, bu çatışmada kaçan bir
yoldaşın düşürdüğü cephaneyi almak için tıbbî malzeme çantasını bıraktığını ve
o ânı, doktordan savaşçıya dönüştüğü an olarak hatırladığını yazar. <strong style="box-sizing: border-box;">Che,
Camilio ve Castro’ların dahil olduğu yaklaşık 20 devrimci Sierra Maestra dağlarına
saklanıp</strong> burada Batista’ya karşı uzun sürecek bir gerilla
savaşı başlattılar.</span></p><p><span style="font-family: arial;">1958
yazında Batista dağlara büyük askeri birlikler göndererek isyancıları yok
etmeye çalıştı. Bu strateji büyük bir hataydı ve çok kötü bir şekilde geri
tepti. İsyancılar dağları iyi tanıyordu ve ordunun etrafında daireler
çiziyordu. Askerlerin çoğu moralsizdi ve hatta taraf değiştirenler bile oldu.
1958’in sonunda Castro nakavt zamanının geldiğine karar verdi. Biri Che’nin
olmak üzere üç birliği ülkenin kalbine gönderdi.</span></p><p><span style="font-family: arial;"><strong style="box-sizing: border-box;">Che’nin görevi stratejik olarak büyük
bir öneme sahip olan Santa Clara şehrini ele geçirmekti.</strong> Bu görev kağıt üzerinde intihar
gibi görünüyordu. Orada tank ve tahkimatı olan yaklaşık 2.500 federal birlik
vardı. Che’nin yanında ise neredeyse silahlanamamış ve karnı aç olan 300
kişilik bir grup vardı. Küba askerleri arasında moral düşüktü ve Santa Clara
halkı çoğunlukla isyancıları destekledi. 28 Aralık’ta başlayan savaş 31
Aralık’a gelindiğinde devrimcilerin polis merkezini ve şehri ele geçirmesiyle
sonuçlanıyordu fakat kışlaları ele geçirememişlerdi. Askerler ne savaşmayı ne
de kışladan çıkmayı kabul ediyorlardı. Batista, Che’nin zaferini duyduğunda
kaçmaktan başka yapacak bir şey bulamadı. Santa Clara, Batista’nın sonu oldu.</span></p><p><span style="font-family: arial;"><strong style="box-sizing: border-box;">Che ve diğer isyancılar zaferle
Havana’ya girdiler ve yeni bir hükümet kurmaya başladılar.</strong> Dağlardaki günlerinde birçok
hainin idam emrini veren Che, (Raúl ile birlikte) eski Batista yetkililerini
yargılamak ve idam etmekle görevlendirildi. Che, çoğu ordu ya da polis
kuvvetlerinde görev alan yüzlerce Batista yanlısını yargıladı. Bu davaların
çoğu infazla sonuçlandı. Uluslararası toplum bu duruma öfkelense de Che,
zalimlerin ödemesi gereken bir bedel olduğuna inanıyordu.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Fidel
Castro’nun gerçekten güvendiği az sayıdaki adamdan biri olan <strong style="box-sizing: border-box;">Che,
Devrim Sonrası Küba’da çok fazla görevde bulundu.</strong> Sanayi
Bakanlığı’nın başkanı ve Küba Bankası’nın başkanı oldu. Ancak Che yine de
huzursuzdu ve Küba’nın uluslararası duruşunu iyileştirmek için bir tür devrim
büyükelçisi olarak yurtdışına seyahatler yaptı. Che devlet dairesinde geçirdiği
süre boyunca, Küba ekonomisinin komünizme dönüşmesini denetledi. Sovyetler
Birliği ve Küba arasındaki ilişkiyi geliştirmede etkili oldu ve Sovyet
füzelerini Küba’ya getirmeye çalıştı. Bu, elbette, Küba Füze Krizinde önemli
bir faktördü.</span></p><p><span style="font-family: arial;">1965’te Che,
yüksek bir görevde bile bir devlet memuru olmamaya karar verdi. Çağrısı
devrimdi ve gidip dünyaya yaymak istiyordu. Kamu hayatından kayboldu (Fidel ile
araları gergin gibi yanlış söylentilere yol açtı) ve diğer uluslara devrim
getirme planları başlattı.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Komünistler, Afrika’nın dünyadaki batı kapitalist-emperyalist
boğuşma noktasında zayıf bir halka olduğuna inanıyordu, bu yüzden <strong style="box-sizing: border-box;">Che,
Laurent Désiré Kabila’nın önderliğindeki bir devrimi desteklemek için Kongo’ya
gitmeye karar verdi.</strong></span></p><p><span style="font-family: arial;">Che
ayrıldığında Fidel, tüm Küba’ya Che’nin devrimi yayma niyetini ilan ettiği ve
gördüğü her yerde emperyalizmle savaşacağını söylediği bir mektubu okudu.
Che’nin devrimci kimliğine ve idealizmine rağmen, Kongo girişimi tam bir
fiyaskoydu. Kabila güvenilmez olduğunu kanıtladı, Che ve diğer Kübalılar Küba
Devrimi’ndeki ortamı hazırlayamadılar ve Güney Afrikalı “Deli” Mike Hoare
tarafından yönetilen devasa bir paralı asker gücü onları kökten yok etmek için
oraya gönderildi. Che kalıp savaşarak ölmek istedi, ancak Kübalı arkadaşları
onu kaçmaya ikna etti. Sonuçta, <strong style="box-sizing: border-box;">Che yaklaşık dokuz ay Kongo’da kaldı
ve hiçbir şey başaramadı.</strong> Bunu en büyük
başarısızlıklarından biri olarak gördü.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Küba’ya
dönünce Che, bu kez Arjantin’de başka bir komünist devrim denemek istedi. Fidel
ve diğerleri onu Bolivya’da daha başarılı olacağı konusunda ikna ettiler. Che
1966’da Bolivya’ya gitti. Bu çabası da boşunaydı ve ölümüyle sonuçlanacaktı.
Che ve ona eşlik eden 50 kadar Kübalı’nın Bolivya’daki gizli komünistlerden
destek alması gerekiyordu, ancak güvenilmez olduklarını gösterdiler ve
muhtemelen ona ihanet ettiler. Ayrıca <strong style="box-sizing: border-box;">Bolivya’da Bolivya subaylarına karşı
direniş teknikleri konusunda eğitim veren CIA de karşı taraftaydı.</strong> CIA,
Che’nin ülkede olduğunu biliyordu.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Che ve dağınık
grubu 1967’nin ortalarında Bolivya ordusuna karşı zaferler kazansa da Ağustos
ayında adamları yakalandı ve gücünün üçte biri yok edildi; Ekim ayına
gelindiğinde, sadece yaklaşık 20 devrimci kalmıştı ve yiyecek konusunda sıkıntı
yaşanıyordu. Bolivya hükümeti Che ile ilgili bilgiler için 4.000 dolarlık bir
ödül verileceğini yayınlamıştı. Ekim ayının ilk haftasında Bolivya güvenlik
güçleri Che ve isyancılarına yaklaşıyordu.</span></p><p><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;">7 Ekim’de Che ve adamları Yuro vadisinde dinlenmek için
durdular. Köylüler orduyu bilgilendirdiler. Ordu operasyonu başlattı ve bazı
isyancılar öldürüldü. Che bacağından yaralandı. 8 Ekim’de, canlı olarak ele
geçirildi. Ordu ve CIA memurları, o gece onu sorguya çekti, ancak bir bilgi
vermedi. Yakalanmasıyla, başını çektiği isyancı hareket esasen sona erdi. 9
Ekim’de emir verildi ve Che, Bolivya Ordusu Çavuş Mario Terán tarafından
vuruldu. Che’nin, öldürülmeden kısa süre önce, kendisini öldürmek için
görevlendirilen Mario Teran’a söylediği “Buraya beni öldürmeye geldiğini
biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın” ifadeleri,
onun son sözleri oldu.</span></span></p><p><span style="font-family: arial;">Che
Gueavara, Bolivya dağlarında esir alındığında, Bolivya ordusunun albaylarından
Selich, öldürülmeden önce onu sorguya çekmeye kalkışır.</span></p><p><span style="font-family: arial;">“‘Kübalı
mısınız, yoksa Arjantinli mi?’ diye sorar Selich.</span></p><p><span style="font-family: arial;">“Ben
Kübalı, Arjantinli, Bolivyalı, Perulu ve... Ekvatorluyum. Anladınız mı?’ ”
(s.714)</span></p><p><span style="font-family: arial;">Bir
gün ona vatanı sorulduğunda "Benim vatanım tüm Latin Amerika"demiştir…</span></p><p><span style="font-family: arial;">Sanırım, ikonlaştırılmış “eski insan”dan
bugüne kalan tek olumlu miras, böylesi enternasyonalist bir tavrı katillerin
yüzüne karşı tereddütsüz bir şekilde, cesaretle haykırmış olmasıdır.</span></p><blockquote style="border: none; margin: 0 0 0 40px; padding: 0px;"><p style="text-align: left;"><span style="font-family: arial;"><b>Hasta
la Victoria Siempre!</b></span></p></blockquote>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-20326739072539834152020-08-21T22:19:00.003-07:002020-10-09T14:17:24.352-07:0025. yılında kadrolaşmak ve yığınlara bağlanmanın eksikliklerini aşarak ilerlemek<p><span style="font-family: arial;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhR7wEuIrnTR6g3xxMZLwvr6H5HN0RvOkgA0kd8HmapNtfoTzwjmc61O3x2b6Do0l6Y4dU-lA9_4EKAPc9OBK_sbN7AevVBYEXhPO0vi8WI5HIBbij2JDYDOz-WZv64lNoL9EZucwdUn4ag/s1499/KP-%25C4%25B0%25C3%2596.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="1499" height="186" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhR7wEuIrnTR6g3xxMZLwvr6H5HN0RvOkgA0kd8HmapNtfoTzwjmc61O3x2b6Do0l6Y4dU-lA9_4EKAPc9OBK_sbN7AevVBYEXhPO0vi8WI5HIBbij2JDYDOz-WZv64lNoL9EZucwdUn4ag/w400-h186/KP-%25C4%25B0%25C3%2596.png" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: arial;">İşçi sınıfının egemen sınıfların iktidarını
devirebilecek bağımsız, siyasal bir sınıf gücü olarak hazırlanması
ve bağlaşıklarını hazırlaması, besbelli ki, zorlu bir iştir, yenilgiler
ve zaferlerle ilerlemeler ve geri çekilmelerle dolu uzun yılları
kapsar. Haliyle zorlu bir süreçte her türlü kuşatma altında komünist
hareketi yeniden ayağa dikmek için yola çıkmış olan KP-İÖ birçok bakımdan,
önüne çekilmeye çalışan engelleri aşarak ayakta kalmaya ve varlığını sürdürmeye
çalışıldı. Birçok olanak ve kadroya sahip olan akımların ayakta durmadı
zorlandığı hatta varlık-yokluk koşulları yaşarken yetişkin kadro sıkıntı ve
olanaksızlar içinde ilkeli ve kararlı duruşuyla buz kıran rolünü
sürdürmeye devam etti.</span><p></p><p><span style="font-family: arial;">Elbette 25.yıllık süreçte içinde her türlü engelleri
ve yasakları elinin tersiyle iterek bildiği devrimci sosyalist
yolda yürümede inatçı ve ısrarlı olan KP-İÖ’yü hak ettiği bir düzeye çıkarmada
başarılı olamadık. Bundan biz KP-İÖ’lülerin hata ve yetmezliklerin yanında
dışımızdaki olumsuz koşullarında bunda önemli etkide bulunduğunu söylememiz
yanlış olmayacaktır. Bizim temel sorunumuz çizgimize uygun kadro yetiştirme ve
maddi olanaksızlıkları açmadaki tutukluluğumuz olmuştur.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Önümüzdeki temel sorunumuz, bilinen bu hata ve
zaaflarımızı inatla ve ısrarla aşmak için, her alanda işlere sıkıca sarılarak,
hiç bir engel tanımadan yürümektir. Özellikle uzlaşmacı ve var olanla yetinmeci
tutumlardan uzaklaşmak ve kadrolar yeniden devrimci bir temelde yenilemek ve
özelliklede yeni insanları kazanarak örgütleyip kalıba dökerek ilerlemek
gerekiyor. Bunun içinde programa dayalı olarak politik
stratejinin kılavuzluğunda, öncü, her günkü ajitasyon, propaganda, örgütlenme
ve eylem çalışması ile faşist gericilik dönemlerinde eğilip bükülmeden
işçi sınıfını siyasal bir sınıf ve emekçileri devrimin ordusu olarak
hazırlayıp-geliştirmek gerekiyor.<span></span></span></p><a name='more'></a><p></p><p><span style="font-family: arial;">Bunun için propaganda, ajitasyon, örgütlenmeden
oluşan günlük politik devrimci çalışmada örgütlenmeden bahsederken,
yalınızca örgüte yeni üye ve aday üyeler kazandırılması ve yeni yeni
örgütlerin inşa edilmesi anlaşılmaz; aynı zamanda şu ya da örgü ve
mücadele biçimlerinin geliştirilmesinde anlaşılmalıdır. İşçi
sınıfı ve emekçi yığınların politik eğitimi mücadeleci bir niteliğe
sahiptir, ezilen yığınları mücadele eğitir. Bu, yalınızca işçi sınıfının
öncü politik kurmayının önderliği altındaki savaşımları için değil,
bunun gibi ezilen ve sömürülen yığınların kendi ekonomik, siyasal,
sosyal hakları için, toplumsal koşullara, egemen sınıflara ve karşı-devrime
karşı giriştikleri tüm mücadeleler içinde geçerlidir. O halde öncü
yalnızca ajitasyon, propaganda ve yeni yeni örgütler kurmakla yetinemez.
Her belirli durumda ve dönemlerde, değişik durum ve dönemlere denk
düşen uygun mücadele biçimleri ile yığınların mücadelesini örgütlemeyi,
yığınları harekete sokmayı başarmalı, böylece yığınların savaşımını
hazırlayan, örgütleyen ve yöneten güç olarak bizzat kendini de (tabi
her düzeyde kadro ve örgütlerini) eğitip, belirleyici sınıf savaşımını
zafere götürmeye hazırlanmalıdır.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Programı ve hedefleriyle bağlı olduğu sürece,
öncü hiç bir mücadele biçimini ilke olarak reddetmez, bunun gibi
hiç bir mücadele biçiminin fetişleştirilmesine de izin vermez.
Program ve hedeflere bağlı olduğu sürece ilke olarak tüm mücadele
biçimlerinin kullanılabilir olduğunu koymak doğrudur, ama buda
yeterli olmaz.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Çünkü her belirli duruma uygun düşen mücadele biçimlerini
bulup çıkarmak, başarıyla örgütlemek gerekir. Mücadele biçimleri
öncünün iradesinin eseri değildir. Onları yaratan tekrar ve tekrar
yeniden yaratan yığın hareketinin kendisidir. Öncü uygun mücadele
biçimlerini kendi zihninde icat etmez, bizzat yığın hareketinin
içinden bulur, çıkarır, onları deneyimi, teorik yaklaşımı ve sosyalist
sınıf bilinciyle aydınlatır, değişik biçimler arasındaki bağlantı
ve geçişleri sağlar, genelleştirir, bilinçli bir anlatım kazandırarak
soyutlaştırır. Bir dizi mücadele biçimi aynı süreçte gündemdedir.
Kapitalizmin sıçramalı ve dengesiz gelişimi kendini, proletaryanın
sınıf bilinci ve savaşımının gelişiminde de gösterir.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Aynı süreçte bir dizi mücadele biçimlerinin gündemde
oluşu, ana ve ikincil unsurları ayırmayı, değişik süreçlerde değişik,
farklı biçimlerin öne çıkabileceğini genelleşip birincil ana unsur
haline gelebileceğine dikkat göstermek gerekir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Her dönemde yığın hareketinin tüm devrimci olanaklarını
değerlendirmek, her bir dönemde öncünün tüm güçlerinden en yüksek
düzeyde yararlanabilmek, her belirli durumda mücadele ve örgüt biçimlerinin
doğru seçimine de bağlıdır. Çalışma tarzını şekillendiren, yönlendirende
budur.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Burada özellikle mevcut durumda bir noktayı kuvvetle
vurgulamak gerekiyor. Öncü, yığınları harekete sokmayı ve yönetmeyi
başarabildiği oranda gerçek bir öncüdür. Yığınların yerine kendini
koyarak yığınlar adına eylem yapan, ya da yığınların kendiliğinden
hareketinin gelişiminin arkasında kalan, onları kaydedip yorumlamayla
yetinen bir “öncü”, gerçek bir öncü olamaz. O halde, demek oluyor ki,
politik öncü yığınlar için politika yapar ve politikaları bir başka
şekilde doğal yığınlar tarafından, yığınların pratiğinde de sınanır.
Bunu da yetişmiş kadrolarla yapar.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">İşçi sınıfına bağlanmak sık sık vurgulanan bir
konu. Bu hem bir hedefi gösteriyor, hem de yönü çizen görevlere
işaret ediyor. Aynı zamanda on yıllardan bu yana ama aşılması gereken temel
zaafı da gösteriyor. İşçi sınıfına bağlanmak salt fiziki bir bağ
olarak anlaşılmaz bu bağ organik, yani canlı, değişen bir nitelik
göstermek durumundadır. Bu canlı, hareketli bağı, değişen durumlarla
birlikte yeniden yeniden kurmak gerekir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Ama burada özellikle işaret etmek istediğimiz
şey, yığınlara bağlanınca öğreneceğimiz mücadele biçimlerinde
de anlatımını bulması gerektiğidir. Öncü, yığınlar için politika
yaptığına göre, mücadele biçimleri yığın hareketinin durumuna
denk düşmeli, yığınların savaşımında yankılanmalı, devrimci lafazanlık
ve işgüzarlık olarak yozlaşmamalıdır.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Öncü, her belirli durumda bir dizi örgüt ve mücadele
biçimini, bunların karşılıklı ilişkilerini, bağlantılarını,
güncel olarak derecelerini ortaya koymalı, yeni durumlara denk
düşen yanları damıtıp ileri sürebilmelidir. Bu, yığınlar için politika
yapan öncünün kendi durumunu hiç bir zaman mutlak olarak statik-hareketsiz
değildir, uyarlanması yani durumların gerektirdiği şekilde yeniden
konumlanması gerekir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Öncünün mücadele taktiklerini yığınların durumuna
göre saptamasında, yığınların durumundaki değişimin gereklerine
göre yeniden konumlanmasından söz ettiğimize göre, burada yığınlar
derken, ortalamanın durumu mu temel alınacaktır? Bu sorunun yanıtı,
bizzat adı üzerinde, öncünün sınıf savaşımındaki görev ve misyonundan
bağımsız olarak yanıtlanamaz. Öncü yığınlardan daha ileriyi, genel
çizgileriyle geleceği, hareketin izleyeceği noktayı ve hedeflerini
görmek zorundadır. Bunlar olmaksızın “öncülük” boş bir laf olarak kalır.
Ama aynı zamanda yığınları ileri çekebilmek için yığınlardan ileride
olmalı, yığınların önünde koşmalıdır.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Kuşkusuz, öncü yığınların, ortamını, özlem ve
eğilimlerini, ortalamanın durumunu ve değişme yönünü anlamalıdır.
Bunula birlikte, öncü, ortalamanın durumunu temel alamaz. Zira o
sınıfın ya da o genel söylemde yığınların politik sınıf bilinci
ve örgütlenmesini geliştirmeyi, değiştirmeyi hedeflemektedir.
Halk ortalamasının temel alınması, öncünün, yığınların politik sınıf
bilinci ve örgütlenmesini geliştirmenin, değiştirmenin motoru-dinamosu
olmaktan vazgeçmesi anlamına gelir. Diğer bir anlatımla bu, ister
istemez yığınların gerisinde kalacak şekilde konumlanmak olur.
Oysa yığınların ilerisine düşerek, onlardan kopmamaya özen gösteren
öncü, yığınların önünde koşmalıdır ki, yığınları ileriye, kendi
konumlarına çekebilsin, yığınların politik sınıf bilinci ve örgütlenmesini
geliştirebilsin.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Öncü mücadele taktiklerini saptarken sınıfın
ve çalışan emekçi yığınların sınıf bilinci, mücadele ve örgütlenme
deneyimi bakımından her kesimin -öncü öğelerin değil- durumunu
temel almalıdır. Bu sınıfın ve emekçi yığınların gerisinde kalmamak
için olduğu gibi, ilerisine düşerek sınıftan kopmamak içinde geçerlidir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Ancak bu temel yaklaşımla, öncü sınıfın önünde
koşabilir. Komünist örgüt en geniş işçi ve emekçi yığınlara hitap
edebilmek, politika bilinci ve örgütlenmesini geliştirebilmek,
politik bir sınıf ordusu olarak hazırlamak için, sınıfın kendiliğindenci
savaşımı içinde öne çıkan, sınıf bilinci, mücadele deneyimi ve örgütlenme
alışkanlığı bakımından ileri olan kesimlerine yaklaşmayı, az çok
aynı dilden konuşmayı başarmak zorundadır. Sınıfın ileri kesimlerini
anlamak, onların dilinden konuşmak, mücadele ve örgüt biçimleri
bakımından, eylem şiarları bakımından özellikle belirleyici bir
öneme sahiptir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Sınıfın dilinden konuşmak, ileri kesimlerinin
düşündüğü, tartıştığı sorunları yanıtlamaktan, karşı karşıya olduğu
sosyal, ekonomik, politik ya da teorik sorunları aydınlatabilmekten,
örgüt ve mücadele biçimlerinde ileri kesimlerin nabzını elde tutabilmekten
başka bir anlama gelmiyor. Sınıfın dilinden konuşmak ( bu gerçekte
ileri kesimin dilidir ) öncünün program ve stratejisinden, bilimsel
sosyalizmin propagandasını yapmaktan vazgeçmesi, teorik konumlarını
terk etmesi anlamına gelmez. Bilakis, öncü, bu devrimci konumlarını
koruyarak, bunlara sıkı sıkıya bağlı kalarak sınıfın savaşımının
gündelik ihtiyaçlarını yanıtlayabilmelidir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Öncü ancak, her belirli durumda yığınların ruh
halinin, -moral durumunun- en yakıcı istem ve özlemlerinin, yığınların
en fazla ilgilendiği, onları harekete sokabilecek sıcak sorunların,
yığınların düşündüğü, tartıştığı, yanıt aradığı sorunları, her
alandaki yığınların verili durumuna denk düşen, dolayısıyla yığınları
harekete sokabilecek mücadele biçimlerini anlamayı, bulup çıkarmayı
zamanında ileri sürmeyi başarmak zorundadır. Yığınlarla canlı,
hareketli ve değişken, organik bağlar kurmak bu anlama gelir. Özel
olarak saptanmış belirli durumları dışta tutacak olursak, yığınlar
için politika yapan öncü eylem şiarlarını öyle ayarlamalıdır ki,
yığınların hareketinde yankı ve yaşam bulsun. Eylem şiarları yığınlarda
yankı bulmayan öncü, yığınlardan kopuk demektir. Ve öncünün eylem
çağrıları devrimci lafazanlık biçiminde yozlaşır, sözüyle eylemi
birbirini tutmayan, tutarsız, sözüne güvenilmez bir görüntü sergilenir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: arial;">Tüm bunları yıkılabilmek ve yığınların öncüsü olabilmek
için, 25.yılında KP-İÖ’yü yığın çalışmasına içine dalarak, hem yeni
ilişkiler yaratma ve hem de kadrolaşarak öncülük rolünü ileri taşıma
kararlılığı içinde yürümek gerekiyor.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><o:p></o:p></p>KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-31631014411195184342020-06-30T16:07:00.000-07:002020-07-02T11:10:14.600-07:00Bir kez daha Bolşevik Partizan ve Partizan cenahının 1976 ayrılığı üzerine tarihi keyfiyetle yazıp, geçmiş, hayallerde kurgulanamaz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZQCGAfFPVlPvo6pu3xraSEedc2dsDB85ojbItUv151jah3xYZOMHS2dPPckXxb4UfVef-Cio3pxEgWun5PWGwECy5UINFmONKOAU-rwcTxLCuMUvVb_CnI4yq-4LcCyefFAhGFNbZ9lgJ/s1600/bol%25C5%259Fevikpartizan.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="650" data-original-width="1215" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZQCGAfFPVlPvo6pu3xraSEedc2dsDB85ojbItUv151jah3xYZOMHS2dPPckXxb4UfVef-Cio3pxEgWun5PWGwECy5UINFmONKOAU-rwcTxLCuMUvVb_CnI4yq-4LcCyefFAhGFNbZ9lgJ/s400/bol%25C5%259Fevikpartizan.png" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Hem mükemmeliyetçilik adı altında komünist hareketi değerlendirmede inkarcı
bir hatta duran akımların Atılım, Alınteri, Kızıl Bayrak, Evrensel vb. ve hem
de komünist hareketi önemli ve ilkesel hatalardan azade gören, dogmatik bir</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">hatta
duran, özünde inkarcılıkla ikiz kardeş olan akımların savunusu Yeni
Demokrasi, Özgür Gelecek, Devrimci Demokrasi, Halkın Günlüğü, Yeni Dünya İçin Çağrı
ve çevresi gelinen durumda Kaypakkaya yoldaşın temel görüşlerinin özünü
bile savunmaktan uzaklaşmasına karşın, hala ısrarla kendisini Kaypakkayacı
görmeleri komik bir görüntü yaratıyor. Bu düşüncelerini
çeşitli boyutlarıyla eleştirdik ve aslında bu akımların komünist hareketin
doğuşu ve gelişimi, partileşme sürecine ilişkin olarak, ML ilkeleri bir yana
iterek, kendi oportünist-revizyonist görüşlerini haklı çıkarmak için, çifte
standartçı bakış açısını kendilerine temel aldıklarından dolayı, gerçekleri
teslim etmede zorlandıklarını ortaya koymaya çalıştık.</span></span><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Biz bu yazımızda her ne kadar Bolşevik Partizan'ın tarih çarpıtıcılığını
açığa sermeyi esas amaç edinmiş olsak ta, o dönemde birlikte oldukları TKP-ML
Partizan cenahına da toptan verilmiş bir yanıttır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bugüne kadar Partizan cenahının yalan ve çapıtmalarına dair TKP-ML Hareketi
önderliği genel açıklamalar dışında gerçekleri olduğu gibi belgelere
dayanarak kapsamlı olarak ortaya koyma tutumu içinde olmadı. Elbette bu durum
Partizan cenahının yalan ve çarpıtmalarının devrimci kamuoyunca gerçekmiş gibi
algılanmasına neden oldu. Örneğin sanki TKP-ML - Partizan, TKP-ML Hareketi’ni “örgütten
atmış” ya da “Hareket Partizan’dan hizip örgütleyerek kopmuş” havası yaratmaya
çalıştılar.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"></span><br />
<a name='more'></a>Yine 1976 tartışma kampanyasını başlatan ve önderlik yapan Koordinasyon
Komitesi (KK) tartışmaya dair birçok konuda farklı düşünmesi gerekçesiyle,
örgütün resmi önderliği değilmiş ve örgüte önderlik yapamaz vb. biçimindeki
değerlendirmeler, daha sonrasında Partizanı oluşturan kesimin bir komünist
örgüt içinde, ML ilkeler ve demokratik merkeziyetçilikte yani disiplinde pek
bir şey anlamadıklarını ve örgütsel ilkeler alanında görüşlerin disiplini adı
altında anarşist bir disiplin anlayışına sahip olduklarını gördük, yaşadık.
Buradan olarak TKP-ML Hareketi'nin 1973 yenilgisinin ardından ikinci kez
yeniden toparlanma ve sınıflar savaşımına müdahale etmede nasıl bir süreç
yaşandığını ve 1976 tartışma kampanyasında Bolşevik Partizan'cıların iddia
etmiş oldukları gibi, “KK örgüt içi tartışma sonuçlanmadan kadrolara kendi
görüşlerini dayattığı ya da örgütün resmi görüşü olarak ilan ettiği” savlarının
ne kadar gerçek dışı hayali iddialar olduğu üzerinde duracağız.</div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Her şeyden öncesi burada şunu belirtmeliyiz ki mevcut halde Bolşevik
Partizan ve diğer Partizan cenahıyla geçmiş üzerine yapılacak bir
tartışmanın, tarih çarpıtıcılığını düzeltme ve gerçeklere sadık kalarak
oportünist, inkarcı ve dogmatik bakış açısına karşı, ML bakış açısını bir kez
daha ortaya koymak dışında, sınıf savaşımının güncelliği bakımından bu
tartışmanın pek bir aciliyet taşımadığını ifade etmek istiyoruz.</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ne ki gerçekler eğilip bükülmeden ortaya konmadığı sürece, bu türden
tartışmalar zaman zaman kaçınılmaz hale gelmektedir ve gelecektir de.
Haliyle geçmiş üzerine yapılacak tartışma burada sonlanmayacak ve ihtiyaç
oldukça yeniden gündeme gelecektir. Biz bugüne kadar kulaktan dolma ya da
dedikodular üzerinde yazılmaya çalışılan çarpıtılmış tarih yerine, belgelere
dayanarak tarihe bakmayı hep merkezde tuttuk. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Keza bundan sonrasında da bu ilkeli tutumuz üzerinde komünist hareketin ve
TKP-ML Hareketi'nin geçmişini belgelere dayanarak ele alma yolunda
yürüyeceğiz. Buradan olarak öncelikle en çok çarpıtılan 1976 Nisan’da
başlayıp Temmuz - Ağustos da noktalanan, örgütün 1973 yenilgisi ve nedenleri,
hata ve zaafları, başta Türkiye’nin sosyoekonomik yapısı olmak üzere, parti ve
partileşme süreci, devrimin yolu, birleşik cephe, ulusal sorun, Kemalizm'in önderliğinin
niteliği, çalışma alanlarının yeniden belirlenmesi, vb. birçok alanda tartışma
ve tartışma sürecinde farklı yaklaşım içinde olan kesimlerin bakış açıları
ve pratik tutumları ve tartışma ilkelerine ne kadar bağlı kalındığı
üzerinde durmaya çalışacağız.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Cihan Yıldız'ın “İbo Can’a son kez” başlıklı yazıda öne sürdüğü savlar ne kadar doğrudur?</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan Yıldız ismiyle, aslında Bolşevik Partizan’ın 1981 yılına kadar
Partizan cenahının görüşlerini ortaya koyan 1976 TKP-ML Hareketi ve 1978
yılında TKP-ML Partizan adını alan 1976 ayrılığına ilişkin “İbo Can’a son
kez” başlığıyla gerçekleri ters yüz eden ve 1976 tartışama kampanya
sürecinde yazdıklarını unutan ve tarihi gerçekleri kendi keyfiyetine göre
yazıp, 1976 tartışma kampanyası sürecinde “hep doğru devrimci bir hatta durmuş”
görüntüsü vererek her durumda ML tutum aldığını öne süren Bolşevik Partizan'ın
kendi uydurduğu ya da öyle zannettiği tek yanlı değerlendirmeleri üzerinde
duracağız.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eleştiriye geçmeden önce birkaç sorunu aydınlatmak gerekiyor. Öncelikle TKP-ML Hareketi'nin
ML çizgisini ve değerlerini <i>Komünist Parti-İnşa Örgütü (KP-İÖ)</i> savunmakta ve
temsil etmektedir. Buradan olarak TKP-ML Hareketi'ni kimselerin temsil etmediği
savıyla yalan yanlış ve devrimcilikten uzak görüşler yazılıp çizilmekte,
eleştiri adına hakaret ve yalanlar sıralanmakta ve sıralanmaya devam
ediliyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim son olarak Bolşevik Partizan'cı Cihan Yıldız'ın ve <i style="mso-bidi-font-style: normal;">bu tarih bizim</i> sitesinde
Yaşar Değerli eylemiyle ilgili yazılanlar ve TKP-ML Hareket'i önderliğini
“hain”likle suçlayan yeni tarih yazılımı girişimlerine gereken yanıtları
vererek, hareket düşmanlarının ipliğini pazara çıkarmaya çalışacağız.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan Yıldız, tartışma belgelerini yayınlamayarak okura hayali araştırıp, sorgulamayı
salık veriyor. Cihan Yıldız'ın hayali tarih yazımının iddia ve savlarını tek
tek yanıtlayarak ve bunları belgelere dayanarak yanıtlamaya çalışacağız.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan Yıldız şöyle diyor: “Tarih konusunda merakı olan arkadaşlara önerimiz
bu konuda işe yazılı belgeleri inceleyerek başlamaları, efsane anlatılarını,
dedikoduları dönemin belgeleri üzerinden sorgulamalarıdır. Anda yürüyen
sınıf mücadelesini tarihten daha önemli gören arkadaşlara ise tavsiyemiz
o dönemin siyasi aktörlerinin, örneğin 1976’daki bölünmede KK hizbinde
yer alanların ve başını çekenlerin, 1981-1982 bölünmesinde Menşevik
saflarda yer alanların başını çekenlerin ve her iki dönemde de bir taraf olan
Bolşeviklerin bugün nerede olduklarını sorgulamalarıdır. Biz, dün ne yaptı
isek, bugün onu daha yetkinleşmiş bir biçimde sürdürüyoruz: KK/T de yeni tipte
partiyi, ML partiyi, Bolşevik Parti’yi inşaya devam ediyoruz! Biz Bolşevikler
1970’li yıllarda ağırlıklı olarak yurtdışı faaliyeti içinde yer alan KK-T’li komünistler
içinden çıkıp gelen bir akım olarak 1976 ve 1981 bölünmelerinde kendi görüşlerimizle
yer aldık. Derdimiz ve davamız her dönemde KK-T’de gerçek bir KP‘nin inşası
idi. Bunun için mücadele ettik. Bu mücadeleden hiç vaz geçmedik. Aynı
mücadeleyi örgütlü olarak kesintisiz sürdürdük, sürdürüyoruz.” (Cihan Yıldız'ın
“İbo Can'a son kez” başlıklı yazısından.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan Yıldız arkadaş, merakı olanların geçmiş 1976 tartışama sürecine dair
yazılı belgeleri inceleyerek sorgulama yapmalarını doğru olarak salık veriyor.
Okurların sorgulama yaparak doğru tutum alabilmesi için bu dönemde kimin ne savunduğu
ve nasıl hareket ettiğine dair elindeki belgeleri yayınlamış olması
gerekiyordu. Haliyle elde belgeler olmadığı durumda, okurlara
yapılan okuyup, araştırıp sorgulama yapın çağrısının ayakları havada
kalıyor. Haliyle Cihan Yıldız arkadaş ellerindeki belgelerin kendi aleyhlerine
olması nedeniyle yayınlayamıyor! Ve ortada tartışma sürecine dair belgeler
olmadan okurları sorgulama yapmaya çağırıyor! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Mademki dogmatik hizipçiler 1976 tartışma sürecinde doğru ilkeler ve
disiplin temelinde sürece katıldılar, o zaman eldeki belgelerin
kendilerini doğrulaması ve haliyle gerçeklerin açığa çıkması bakımından ilk
adımda yapılması gereken bu belgeleri yayınlamak olmalıydı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ne ki elinde belgeler bulunan Cihan Yıldız arkadaşın, elindeki
belgeleri yayınlamayarak, tartışmalarda belgelere dayanalım çağrısının;
gök kubbe altında hoş seda olmaktan öteye gitmediğini belirtelim. Yine Cihan
Yıldız arkadaş 1976 tartışma döneminde yurtdışında iki kişinin KK'ne
eleştirisini içeren yazıda bolca alıntı yapıyor ama işine gelen yerlerde!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Gerçekten de 76 tartışma kampanyası sürecinde doğru bir tutum aldığından
emin olan birisinin belgeyi devrimci kamuoyunda saklaması kadar olumsuz bir
durum olmaz!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Biz ne yaptıysak bugünde onu yetkinleştirmiş biçimde sürdürüyoruz” diyen
Cihan Yıldız arkadaş açıktan, geçmişte savunmuş oldukları "Türkiye
emperyalizme bağımlı olduğu sürece ülkenin sosyoekonomik yapısı yarı feodal
olarak kalır, yarı feodal ülkelerde devrimin yolu kırdan şehre doğru
geliştirilecek KSİ kurularak iktidarın parça paraca alınacağı halk savaşı yolu
ve haliyle örgüt çalışmasında temel çalışma alanları kırlar olacaktır.” Cihan
Yıldız arkadaş, Bolşevik Partizan'cılar dün savundukları bu düşünceleri bugün
savunuyorlar mı acaba? Aynı zamanda “bir ülkede kapitalist üretim ilişkileri
egemense o ülkede otomatik olarak sosyalist devrim gündeme gelir” yaklaşımını
hala kıskançlıkla savunmayı sürdürüyorlar mı?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan arkadaş kedinin pisliğini gizlediği gibi dogmatik Mao'cu teori
fukarası görüşlerini gizlemek için tartışma sürecine ilişkin yazılarında
KK’da öğrenme yerine tam tersi Mao'cu kopyacılığa devam ederek, sosyoekonomik
yapı, devrimin yolu vb. sorunlarında özgün olan hiç bir şey söylemeyerek
Türkiye’nin sosyoekonomik yapısını değişmez donmuş olarak görüp, tanımlıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İşte Cihan Yıldız arkadaşın hep doğruların savunucusu olduklarını iddia
ettikleri sosyoekonomik yapıya dair görüşleri: “Yok ama bir ülke de kapitalizm
üretim ilişkileri belli bir ilerleme göstermiş olmasına rağmen, feodal üretim
ilişkileri belli bir çözülme gösterse bile, bunlar bir devrimle tasfiye
edilmemişse -ve hala önemli bir etkinliğe sahipse, üst yapıda feodal kültür
bütün ağırlığıyla ayaktaysa, feodal artıklar, devrimin önünde en önemli engellerden
birini teşkil ediyorsa- toplumun gelişmesi için bu feodal artıkların tasfiyesi
esas mesele olarak devrimin karşısına dikiliyorsa o zaman o ülke de, kapitalist
üretim ilişkileriyle elde edilen ürün, feodal-yarı feodal üretimden elde edilen
üründen çok ta olsa, kapitalizmin hakimiyetinden söz edilemez. O zaman o ülke
yarı feodal bir sosyoekonomik yapıya sahiptir. Önündeki devrim aşaması, demokratik
halk devrimidir. Bu anlamda ilk iki önerme birbiriyle çelişme halindedir.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Önce ilk iki önerme birbiriyle çelişme halindedir. Eğer bir ülkede
kapitalizm hakimse (kapitalizm hem alt hem de üst yapıda rakipsiz hakimse
kapitalizmin hakimiyetinden ve kapitalist sosyoekonomik yapıdan söz edilebilir)
o zaman, feodal artıklar esas olarak tasfiye edilmiş demektir ve bunlar
devrimin önünde önemli engel teşkil etmezler. Kapitalist, bir ülkede devrim
aşaması, sosyalist devrim aşamasıdır. Sosyalist devrimden önce bir ara aşama
yoktur.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Biz yarı sömürge, yarı feodal ülkelerin de belli ortak özellikler taşıdığı
ve bu yüzden <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Halk Savaşı</i>
stratejisinin bu ülkeler için genelleştirilebileceği görüşündeyiz. Biz
demokrasi olmaması, milli bağımsızlık olmaması, emperyalizm tarafından ezilme
olgusu, yararlanılabilir bir parlamento olmaması, işçi grevlerini örgütlemeye
komünistler olarak legal olarak hakkımız olmaması olgusunun, yalnızca Çin
için değil, Türkiye için, yalnızca Türkiye için değil tüm yarı sömürge,
yarı feodal ülkeler için geçerli olduğunu pratikte görüyoruz.” (Yurtdışında iki
yoldaşın M’e eleştiriler yazısından.) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yukarıya aktarmış olduğumuz alıntı, Cihan Yıldız arkadaşın heyecanla neyi
savunduğunu, tartışama kampanyasında ne kadar öğrendiklerini ve ne kadar M-L
bakış açısına sahip olduklarını göstermektedir. İşin ilginç olanı sanki KK ile
İstanbul Bölge Komitesi arasında 3. Yol izliyormuş havası vererek, aslında
dogmatizmlerini gizlemeye çalışmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Demek ki, KK önderliğinde başlatılan tartışma kampanyasının, aydınlatılması
gereken ana unsurlardan birisi olan sosyoekonomik yapı ve buna bağlı
sorunlardı. Cihan Yıldız arkadaş her ne kadar yazısında tartışma “kampanyasının
esası sosyoekonomik yapı değildi” dese de, doğru söylemediğini geçmişte
yazdıkları yazıda netçe görmek mümkündür. Tartışma kampanyasına iletilen “Yurtdışında
iki yoldaşın M’e eleştiriler” başlıklı yazıda şunlar söyleniyordu: “Açıktır ki
sosyoekonomik yapıda ayrı bir tespit, ayrı bir devrim stratejisini ayrı bir
çizgiyi beraberinde getirecektir” denerek daha tartışma yeni başlamışken “Biz
devrim stratejisi konusunda görüş ayrılıklarının, kaçınılmaz olarak örgütsel
ayrılığı da beraberinde getireceğini görüyoruz. Bu konuda hayale kapılmıyoruz.
Ama bugünkü dönemde görüş ayrılıklarının tam olarak ortaya çıkmadığını da
görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu yüzden tartışma yoğunlaştırılmalı, görüş
ayrılıklarının üstüne gidilmeli, bunların ilkelerde mi-yoksa günlük siyasi
meselelerde mi olduğu tespit edilmeli, ilke ayrılıkları herkesin görüp,
kavrayacağı bir açıklıkla ortaya çıkarılmalıdır. Ancak böyle bir durumda
örgütsel ayrılık gerekli ve kaçınılmaz ve teşkilatımız için, halk için zararlı
değil yararlı olur” ayrılık tamtamları çalarak, benim gibi düşünmezseniz
yollarımızı ayırırız tehdidini savurarak, ayrılıkçıları kışkırtıyor. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Sonra
da utanmazcasına birlikçi görünerek İstanbul Bölge Yönetimi’nin (İBY)
açıktan disiplini tanımaz tutumu karşısında iş olsun torba dolsun babında “Biz
bu anlamda bir bölgenin M'in tartışma yazısına verdiği cevabı M'i reddeden
tavrı dolayısıyla hatalı buluyoruz” demekten öte bir şey söylemeyerek aslında
örgütün merkezi disiplini yerine kendi görüş disiplinine göre hareket ederek
açıktan hizipçilik içinde olan İBY’nin yıkıcı ve hizipçi “olmadığını”, KK’nın
yıkıcı ve “hizipçi” olduğunu söylemekten geri kalmıyor!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Buradan da anlaşılabileceği gibi yurtdışı yönetiminin tartışma sürecinde ayrı
bir iradesi yoktur. Nitekim bunu İBY’nin ayrılık ilan ederek örgüt
saflarını terk etmesinin ardından yurtdışındaki kadroların da hizip olarak
ayrılık ilan edip merkezi yönetimin disiplinini yok sayarak örgüt
saflarında çekip gitmelerinin yani yurtdışının da İBY'nin arkasından
sürüklenmesi aslında dogmatik yıkıcıların ortak bir paydada hareket ettiklerini
gösteriyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Peki, bu mudur, örgütün iç tartışmasında ilkelere ve disipline bağlı
hareket etmek. Bu mudur yıkıcı ve bölücülüğe karşı tutum alıp mahkum etmek.
Elbette hayır. Yurtdışı Yönetimi tek bir satır İBK yıkıcılığını eleştirip
mahkum etmemiştir. Bu da onların hizip kurmada ortak hareket içinde
olduklarını gösterir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Tamda bu tartışma sürecinde, doğru olan örgüt içi mücadele ve disipline
bağlı kalarak ve tartışmanın sağlıklı bir hatta yürümesine özen gösteren,
birlik, eleştiri, birlik yolunu tutarak, farklı görüşlerin yayınlandığı
Proleter Birlik’in yayın hayatına başlamasına önderlik eden KK’idi. KK,
görüş ayrılıkları üzerine tartışma yapılarak Kongre ya da konferans
toplanarak örgütün görüş ayrılıklarının burada noktalanması yolunun
tutulmasını talep ediyor, ayrılık olacaksa da sağlıklı tartışma yapılarak
örgütün en üst kurumu olan delegelerin seçimiyle toplanacak olan kongre ya da
konferansta olması gerektiğini savunuyordu. Ama bu örgüt içi mücadele ve
disiplin çizgisine uymayan dogmatik hizipçilerdi. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>KK’nın durumu ve önderliğe
dair Bolşevik Partizan'ın salvo atışları</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Değişik zamanlarda TKP-ML Hareketi'nin önderliği ve önderliğin gelişimine
dair çeşitli değerlendirmeler yaptık. Hareket önderliğine ilişkin ne
abartıcı ve nede küçümseyici değerlendirmeler içinde olduk. Mümkün olduğunca
nesnel değerlendirmelerde bulunduk. İşin daha da önemlisi, dogmatikler
hareketin önderliğini olduğundan farklı ve abartıcı bir yere koydular.
Kafalarında oluşturmuş oldukları ulaşılmaz önderlik yargıları, tartışma
kampanyası döneminde tuzla buz oldu. Yani dogmatikler önderliği örgütün
gerçekliğinden kopuk, ulaşılması mümkün olmayan kişiler olarak hayal
ettiler. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim Cihan Yıldız arkadaş KK’nın kapsamlı olarak yapmış olduğu ve kendi
gerçekliğini ortaya koyan özeleştiride ders çıkarma, öğrenme yerine, “KK nasıl
olur da böyle gerçekleri ortaya koyan özeleştiri yapabilir” diyerek KK’ya
serzenişte bulunuyor ve şöyle diyor: “KK’nin “özeleştiri” sine gelince bu
özeleştiri tepeden inmeci yönteme karşı başkaldıran kadroları kaybetmemek için
kaleme alınmak zorunda kalınan, hatanın derinliğini kavramayan, 'bölünmeyi
önlemek için taviz verme' olarak değerlendirilen sözde bir özeleştiridir. Bir
diğer yanıyla öyle bir özeleştiridir ki bu, partinin İbo’dan sonra geri kalan
yönetici kademesinin bütün hatalarını, partinin aslında parti olmadığının
ispatı için kullanan, tasfiyeciliğin temellerini “özeleştiri” adı altında
ortaya koyan, parti tarihi açısından bir utanç belgesidir.”(Cihan Yıldız’ın “İbo
Can'a son kez” başlıklı yazısından.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan Yıldız arkadaş bu paragrafta kocaman partinin önderliği nasıl olur da
sıradan bir çok hata yapabilir duygusu içinde örgüt tarihinin neden hayali
güzellemelerle yazılmadığına hayıflanıyor. Yine KK’nın tartışma kampanyasını
başlatmada yapmış olduğu metot hatasının özeleştirisini “kadroları kaybetmemek
adına yapılmış, sözde bir özeleştiri” olarak küçümsüyor ve ön yargıcı tutum
içinde niyet okumaya kalkışıyor.</span></span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Tüm bunlar aslında Merkezi Önderliğin kendileri gibi basit ve sıradan bir
düşünce tarzı içinde olmadığını, örgütün hata ve zaaflarının temelleriyle
birlikte ortaya konmasını anlama ve bilince çıkarma başarısını gösterememeleri
nedeniyle, KK’nın yaptığı her şeyin altında bir şeyler arama yolu tutuluyor.
Yani dogmatikler KK’ya güvenmiyorlar ve değerlendirmelerine yön verende bu ön
yargıcı yaklaşım oluyor. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Peki, dogmatiklerin iddia etmiş olduğu gibi KK, özeleştirisinde nesnellikten
ırak ve sırf kadroları kazanmak adına sözde mi özeleştiri yapıyor. Uzun
olmasına karşın okuyucunun gerçekleri anlaması bakımından KK’nın örgütün
önderliğinin gelişimine dair ve tartışma kampanyasına ve de özeleştiri
sürecinin değişik dönemler yapılan hata ve yetmezlikleri çeşitli düzeyler
ortaya koyan ve örgüt içi tartışma yayın organı Proleter Birlik’in birinci sayısında
yayınlanan KK'nın özeleştirisini kısaltarak yayınlıyoruz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>KK’nın tartışma
kampanyasında işlediği hata ve yetmezliğe dair özeleştirisi</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bir süre önce hareketimizin önderliğince açılan tartışma kampanyası ile
birlikte ortaya çıkan ve bir kesimde kopma noktasına kadar gelen olumsuz
gelişmelerde önderliğin hataları tayin edici olmuştur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önderlik öncelikle son gelişmelerdeki; hatalarını ortaya koymayı
bulunduğumuz şartlar açısından zorunlu görmektedir. Hareketimiz
içindeki-özellikle son dönemde ki-olumsuz gelişmelerin doğru bir şekilde
kavranabilmesi, çelişkilerin doğru ele alınıp ML’min yol göstericiliğinin ışığı
altında çözümlenebilmesi için önderlik, tartışma kampanyasının açılıp
sürdürülmesine ve bir bölgedeki kadrolara karşı takındığı tavra ilişkin
hatalarını öncelikle ele almayı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Hareketi</i>’mizin
ve bir bütün olarak halkımızın yararına görmüştür. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Tartışma kampanyasının açılmasından sonra önderlikçe yapılan hatalar,
elbette daha önceki hatalarından koparılamaz. Bu yüzden, kısaca önderliğin
gelişimini ele alıp incelemek, son hataların kavranmasında yararlı olacaktır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu yazının amacı içinde bulunduğumuz somut durumla ilişkili önderliğin hatalarının
ortaya konması olduğundan geçmişteki hataların daha sonraki bir özeleştiri de: (Hareket’in
özeleştirisinde) derinliğine ortaya konması, gerekir. Şimdilik sadece
gelişimini ve son hatalarını ele almakla yetineceğiz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">a) Önderliğin TİİKP hareketine muhalefet dönemi:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Şanlı 15-16 Haziran hareketinden sonra TİİKP içinde belirginleşen ve
hareketimizin ideolojik, politik temelini atan, devrimci, muhalefet esas
olarak İbrahim Kaypakkaya yoldaş tarafından yürütülmüştür. Bazı yoldaşlar,
TİİKP hareketinin sağ oportünist çizgisini bazı, noktalarda eleştirerek bu
muhalefete katılmışılardır. Ancak TİİKP’nin sağ oportünist çizgisini yeterince
açık kavrayamadıklarından muhalefetin eleştirilerinin oluşmasına aktif olarak
katılmamışlardı. Bu yüzden muhalefetin ideolojik-politik özü İbrahim Kaypakkaya
yoldaşça oluşturulmuş.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">b) Kopma noktasına gelinmesi ve ayrılma dönemi: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">TİİKP revizyonist yönetici kliğinin örgüt içi demokrasiyi işletmemesi,
eleştirileri “örgüt disiplini”, “gizlilik” kalkanları arasına sığınarak
boğmaya çalışması, uzun süreden beri var olan, devrimci muhalefeti
kadrolardan gizlemesi, son olarak muhalefeti yürüten iki yoldaşa komplo düzenlemesi
devrimci muhalefetin ayrılığını kaçınılmaz hale getirdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Devrimci muhalefetin TİİKP yönetici kliğince kadrolardan gizlenmesi sonucu
birçok yoldaş muhalefete ve ayrılığın örgütlenmesine katılamadı. Bu
yoldaşlar TİİKP’nin çıkmaz içinde olduğunu, vahim hatalar işlediğini pratikten
görebiliyorlardı. Ancak o günkü siyasi tercihleriyle bu hataların ve çıkmazın sebeplerini
nasıl çözebileceğini göremiyorlardı. Bu yoldaşlar devrimci muhalefetten DABK
kararlarının yayınlanmasından epeyce sonra haberdar olabildiler, devrimci
muhalefetin eleştirilerini kabaca öğrendikten sonra TİİKP'ten ayrılıp TKP (ML)’ye
katıldılar. Bu yüzden TKP (M-L)’nin oluşturulmasına temel teşkil
eden eleştirileri derinliğine kavrama imkanına -o dönemde-kavuşmadılar.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">c) TKP (M-L)’in çizgisinin sistemleşmesi ve kısa çalışma dönemi: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yukarda belirttiğimiz gibi devrimci muhalefeti, ideolojik-politik özünün
İbrahim Kaypakkaya yoldaş tarafından oluşturulması bir kısım yoldaşların
buna aktif olarak katılmamaları diğer bir kısmının -büyük çoğunluğunun- sonradan
haberdar olarak iki çizgi arasındaki mücadeleyi kavrama imkanına sahip
olmamaları, hareketin çizgisinin sistemleştirilmesini sadece İbrahim
Kaypakkaya yoldaşa yükledi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İbrahim Kaypakkaya yoldaş hareketin görüşlerini sistemleştirdi. Geçmişte
devrimci muhalefete aktif bir şekilde katılmayan diğer yoldaşlar, sıkıyönetimin
ağır baskı şartlarında zaten siyasi meselelerle ilgilenme imkanı
bulamadılar ve bu dönemin yüklü pratiğinde boğulup gittiler. Bu dönemde bu
yoldaşlara sadece hareketin yazılarını okuyup tasdik etmekten başka yapılacak
bir şey kalmadı O zaman ki KK’dan bazı yoldaşlar yazıları uzunca bir süre sonra
okuyabildiler. KK toplanamadığından yazılar tartışılarak onaylanmış
değillerdir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">d) Yenilgi dönemi: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Kısa bir çalışma döneminden sonra (bir seneden az) <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Hareketi</i>’mizin önderleri ve kadroları kısa aralıklarla
yakalandılar. Başta, önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaş olmak üzere, K.K’nın
büyük çoğunluğu düşmanın pençesine düştü. KK 7 kişi de oluşuyordu. Bunlar
İbrahim Kaypakkaya, Muzaffer Oruçoğlu, Aslan Kılıç, Ali Taşyapan, Cem Somel,
Almanyalı Kadir ve Ali Mercan’dı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">1973 yenilgisinde Kaypakkaya yoldaş işkencede katledildi, Muzaffer
Oruçoğlu, Aslan Kılıç, Cem Somel ve Ali Taşyapan operasyonlarda değişik
dönemlerde yakalanıp tutuklandılar. Dışarıda kalan KK üyelerinden Almanyalı
Kadir ve Ali Mercan örgüte olanak yaratma adına Kürecik’in bir köyünde Amca
(Aziz Vatan)’nın da katılımıyla bir toplantı düzenlenir. Bu toplantıda dağılan
örgütü yeniden toparlama kararı yerine geride kalan kadroların değişik alanlara
yayılarak gizlenmeli yolu tutulur. Olanak yaratma adına Almanyalı Kadir
yurtdışına gönderilir. Amca iyi bildiği İstanbul’a ve Ali Mercan’da
Antep-İskenderun hattında gizlenmeye çalışır. Amca da, Ali Mercan’da
bulundukları alanda yeni ilişkiler yaratırlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yurtdışına gönderilen Almanyalı Kadir devrimci mücadelenin dışına düşer.
İstanbul’un hızla toparlanmasında Amcanın (Aziz Vatan) önemli rolü olur.
Zindanlarda yeniden oluşturulan KK’nın örgütün merkezi olarak
çökertildiği 73-74 yılı sürecinde örgüt önderliksiz kalır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Değişik zindanlarda bulunan yoldaşların bir yerde toparlanmasının akabinde
örgütün yeniden inşası için öncelikle yeni bir KK’nın oluşumu için kişilerle
görüşüp durumu rapor haline getirip yoldaşlara sunacak ve aynı zamanda yeni bir
KK’nın oluşumuna karar verilecek bir değerlendirme komisyonu oluşturulur. Bu
değerlendirme komisyonunda polis tutumları olumlu, nesnel davranışlarıyla
yoldaşların güvenini kazanmış İrfan Çelik, G.A. ve H.Ş’ten oluşmuştur. Bu
yoldaşlar zindanlardaki tüm yoldaşlarla tek tek görüşüp
değerlendirmelerini, rapor haline getirip, yoldaşların değerlendirmesine
sunmuşlardır. Polis tutumu olumsuz olan C.S. bundan sonrası devrimci savaşımı
omuzlayacak durumda olmadığını söyleyerek mücadeleden
çekildiğini açıklamıştır. Yeniden inşa dönemine önderlik edecek yeni
KK’ya, eski KK üyelerin de Aslan Kılıç, Muzaffer Oruçoğlu ve Ali Taşyapan uygun
görülürken yeni KK üyeliğine İrfan Çelik, H.Ş. ve dışarıda Amca (Aziz Vatan)
atanır. Bir yerde Aziz Vatan örgütün dışarıdaki KK temsilcisi rolünü üstlenir. (Notlar
HB)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bazı yoldaşlarda faşistlerce katledildi. Ahmet Muharrem Çiçek, Ali Haydar
Yıldız ve Meral Yakar (HB) daha sonra önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaş
faşistlerce işkence tezgahında hunharca katledildi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önder yoldaşlarımız uzun süreli işkence ve hücre, safhasından sonra
cezaevinde de diğer kadrolardan tecrit edildiler. Yukarıda
anlattığımız gelişme sürecinden de anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya
yoldaşın kaybı önderlik içinde kısa sürede doldurulması imkansız büyük bir
boşluk yaratmıştır. Önder yoldaşlar ilk fırsatta yenilginin nedenlerini
tartışmaya ve geçmişi değerlendirmeye çalıştılar. Tespit edilen hataların
özeleştirisinin hazırlanması kararlaştırıldı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ancak bu çok uzun bir süre geçmesine rağmen, gerçekleştirilemedi. Özeleştirinin
şimdiye dek çıkarılmamasın da tayin edici etken öz-eleştirinin öneminin ve
hazırlanış metotlarının kavranmamasıdır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önder yoldaşlar ilk dönemde bazı tespitlerin yapıldığı, ileri kadrolara
bildirildiği gerekçesiyle özeleştirinin acil olmadığı
kanaatindeydiler. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Daha sonra bütün kadrolardan bu konuda talep gelmesi diğer devrimci
grupların özeleştiri konusunda hareketimizi eleştirmesi meselenin aciliyetinin
kavranmasında önemli etken oldu. Özeleştirinin aciliyetine rağmen bir türü
hazırlanamamasındaki önemli etken, mükemmeliyetçi anlayıştı. Her yönüyle
mükemmel bir özeleştiri olması isteniyordu. Bu konuda küçümsenmeyecek
hazırlıklara girişildi, kadroların görüşleri alındı diğer komünist partilerin
ve devrimci ustaların görüşleri ve pratikleri hakkında araştırmalar yapıldı ve
derlendi. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bütün bu çalışmalar mükemmeliyetçi anlayıştan dolayı hala yetersiz
görülüyordu. Özeleştiri konusunda araştırmalar sürdükçe yeni meseleler ortaya
çıkıyor, yeni meseleler ortaya çıktıkça da, yeni araştırmalara, ihtiyaç
duyuluyordu. Ve bu böyle devam edip gidiliyordu. Böyle bir anlayışla
araştırmalar bir türlü sonuçlanmadığı için özeleştiri taslağının sistemli hale
gelmesi de gerçekleşemiyordu. Özeleştirinin gecikmesinde rol oynayan
ikinci ve tali etken önderliğin dışındaki etkenlerdir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu, önderliğin bu konudaki hatasını hiç bir zamanı, azaltmaz, Önderlik
yeniden inşa döneminde kavranması gereken temel halkayı, esas olarak ideolojik,
politik düzeyde yol gösterme görevini ve bunu hangi metotlarla ele almak
gerektiğini kavrayamadı. Esas olarak pratik sorunlara eğildi. Geçmişte olan dar
pratikçilik ve kendiliğinden gelmeci anlayış devam ediyordu. Bu yüzden
önderlikte görev alan yoldaşlar dar pratiğin ayrıntıları içinde boğulup
gittiler. Önderlerin pratik içinde yetişme anlayışı, dar pratiğin ayrıntıları
ile uğraşma şeklinde anlaşıldı. Önderlik görevinin siyasi ve ideolojik düzeyde
alt organlara, kadro ve sempatizanlara ve kitlelere yol gösterme, yön verme,
ideoloji ve siyasetin ışığında pratik çalışmayı denetleme, tecrübe ve
hatalardan çıkan dersleri sistemleştirip pratiğe ışık tutacak şekilde kadrolara
sunma, ülke ve dünya düzeyinde gelişen siyasi gelişmeleri tahlil ve bunlara
uygun politik tavırları tespit etme olduğunu görmedi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu dönemde, (y<span style="mso-bidi-font-style: normal;">eniden inşa</span> dönemine
damgasını vuran, belirsizlik ve siyasetsizlik olmuştur) dünyayı ve ülkemizi
yakından ilgilendiren bir dizi gelişmeye seyirci kalmıştır. Siyasetin tespitine
çalışılan birkaç konuda da (seçimler, siyasi yönergeler, Aydınlık’a, verilen
cevaplar vb. konularda) hem getiriliş biçimi olarak hatalı hareket edildi hem
de muhteva olarak yanlışlara düşüldü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Özeleştirinin yapılmaması ve ortak siyasi hattın belirginleştirilememesi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">a) Kadroların geçmişte ders çıkarma olanağını geniş, ölçüde ortadan
kaldırdı. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">b) Yeni çalışma döneminde geçmişin hatalı anlayışlarının atılması bir yana
bu anlayışların kökleşmesini ve kemikleşmesini sağladı. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">c) Hareket içinde ademi merkeziyetçiliğin doğması için uygun ortam
hazırladı. Her alandaki yoldaşların anlayışlarına göre meseleler ele alınmak
zorunda kalındı. Aynı konularda değişik anlayışlar ortaya çıktı. Bu durum
hizipçi çalışmalar için uygun ortam hazırladı. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">d) Hareketin önderliğine karşı kadrolarda güvensizlik yarattı. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">e) Hareketin derinlemesine gelişmesini ve birliğin pekişmesini aksattı.
Disiplin ve irade birliğini zayıflattı. İdeoloji ile siyasetteki bu
belirsizlik, demokratik-merkeziyetçiliğin sıhhatli işlerliğini önledi. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">g) Birlik ve ittifaklar konusundaki siyasetin netleşmesini saflarımızdaki sekter
tavır ve grupçu anlayışın yok edilmesini önledi. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">h) Kolektif siyasi eğitim çok cılız kaldı. Bu da kadro ve sempatizanların
ideolojik, politik bakımdan gelişmelerini önledi (engelleyici) ve genel siyasi
gerilik alt edilemedi, “Politik çalışma bütün çalışmanın can damarıdır”
Marksist ilkesi hayata geçmedi. Kolektif çalışma ve kolektif önderliğinin önemi
kavranamadı. En başta önderlik olmak üzere hareketin tüm kademelerinde kolektif
çalışma ilkesi uygulanamadı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Hareket’</span></i><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">imizin önderliği uzunca
bir süreden beri siyasi önderlik konusundaki yetersizliğini görmektedir.
Ancak bu eksikliğin giderek nelere yol açacağını, örgütümüze, halkın
davasına ne ölçülerde zarar vereceğini ve şimdiden yol açtığı sonuçları;
kısa süre önce görmeye başladı. Uzun bir süreden beri dünyadaki ve ülkemizdeki
siyasi gelişmeler karşısında sessiz kalan, kadroların ideolojik, politik ve
örgütsel düzeydeki isteklerine cevap vermeyen önderlik, yakın zamana kadar'
önünde yığılı duran bu çelişmeleri çözümünü hareketin çizgisinin taktik düzeydeki
hatalardan arınıp, saflaşmasında görüyordu. Ancak, gelişen sosyal pratik
önderliği daha köklü çözüm yolları aramaya, geçmişteki hataların sıhhatli
tespiti için mevcut çizgimizi bir bütün olarak gözden geçirmeye
zorlamamıştır. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu amaçla bir süre önce bir araya gelen önderlik Hareketi’mizin mevcut
çizgisini bir bütün olarak gözden geçirdi. Önderlik, Hareketi’mizin ağır
yanılgısına yol açan hataların taktik düzeyi aşabileceği, devrim yolu konusunda
-devrimin karakteri konusunda değil- stratejik düzeydeki hatalara kadara
uzayabileceği kanaatine vardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bundan dolayı bir bütün olarak siyasi çizgimizin dolayısıyla devrimimizin
bir dizi temel meseleleri bütün kadroların tartışmasına sunmak üzere, gündeme
getirdi. Ancak önderliğin siyasi geriliği ve tecrübesizliği onu bu alanda da
hataya düşmekte alıkoyamadı. Tartışmaya sunduğu konularla ilgili
görüşlerini kadrolara karar şeklinde getirdi ve metot hatasına düştü. Yeni
hatalar işte bu ortamda ve bu şartlar altında yapıldı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Hareket</span></i><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">’imizce yapılan bazı genel
tespitler konusundaki tereddütler, yeniden inşa dönemine girildiğinden bir süre
sonra önderlikteki yoldaşların ve bazı kadroların kafasında belirmişti. Bu
yüzden çizgimizdeki hatalı tespitlerin ortaya çıkarılabilmesi için 14 maddelik
araştırma konuları her bölgeye gönderilmiştir. Ancak bu konuların tartışılmasın
da yeterli ete önderlik edilemedi. Haliyle de yararlı sonuçlar çıkarılamadı.</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önderlik,
içinde bulunduğumuz sorunların çözümü için geniş bir tartışma
kampanyasının açılmasına, bu tartışmalarda çıkan sonuçları esas alarak
özeleştirinin hazırlanmasını ve yayın organının çıkarılmasını doğru bir metot
olarak tespit etmişti.</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önderlik, bu doğru metodun uygulanmasında hatalı davrandı. Çalışma
alanlarının çoğunluğunda bazı meselelerin tartışılmış oluşunun ve kendi
içinde de bazı konularda ikna olmasını esas alarak bu konularla ilgili
görüşlerini karar olarak bildirdi. Elbette bu kararlar ikna ve ispat edici verilerle
ortaya konup, hareketin kadrolarınca da tartışılıp benimsendikten sonra, resmi
hale gelecekti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ama bu, kararların tartışmaya açılması gibi çelişkili durumu ortadan
kaldıramaz. Bu hatalı anlayışın sınıfsal kaynağı küçük burjuva aceleciliğidir,
örgütsel bakımda tecrübesizlik ise ikinci ve önemli etkenlerden biridir. Önderliğin
tartışmaya açtığı temel meseleler hakkındaki görüşlerine karşı, ilk
tepkinin önderliği ve hareketin disiplinini tanımama, önderliği kavga
kaçakları, halka güvenmeme, devrime inanmama ile suçlama noktasına kadar
getirilmesi vahim bir hatadır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Özetlersek: Hareketimizin önderliği Aydınlık dönemindeki muhalefetten bu
yana kolektif öze sahip sağlıklı bir önderlik olamamıştır. İbrahim Kaypakkaya
yoldaşın kaybı, önderlikte kısa sürede telafisi imkansız bir boşluk
yaratmıştır. Önderlik görevini yüklenen yoldaşlar geçmişten beri kolektif bir
önderlik içinde yer alamadıkların dolayı, bu konuda oldukça tecrübesizdiler
(önderliğin yapması gereken görevleri kavrayıp çözme yolunda doğru adımlar
atamadılar.) Bu yüzden <span style="mso-bidi-font-style: normal;">yeniden inşa</span>
çalışması dönemindeki hatalı görüş ve uygulamalar eleştiri, özeleştiri ve ikna
metoduyla çözümlenemedi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Hataların birikimi acelecilik hatasına düşülmesini getirdi. Önderliğin
tartışmanın açılmasındaki hatalı davranış, geçmişten beri önderliğe karşı
oluşan tepkiyle birleştiğinde bir bölgeden kadroları hatalı davranışlara
itmiştir. Kadroların hatalı hareketi, önderliği ve hareketin disiplinini
tanınamama, örgütsel birliği zaafa uğratma noktasına kadar gelmiştir. Biz
kadroları bu hatalı, davranışa iten asıl etkenin geçmişten beri önderlikçe
yapılan hatalar olduğu kanaatindeyiz. Ama yoldaşların hareketin
birliğini bozmaya kadar varan davranışları önderliğin hatalarıyla izah
edilemez. Bu noktada' yoldaşların hatalarının önemini görmeleri,
özeleştirilerini yapmaları ve hatalarını tespite çalışmaları hareketin birliğinin
pekişmesi ve sağlıklı gelişmesi açışından zorunludur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yoldaşlar, önderlik yaptığı hataların bilincine varmıştı ve düzeltme
yolunda çaba sarf etmektedir. Diğer yoldaşların da aynı şekilde hatalarını
tespit etmelerini ve kendilerini düzeltmeye çalışmalarını istemektedir.
Önderlik yukarda belirtildiği gibi geçmişin gözden geçirilmesi, hatalardan
dersler çıkarılması kısaca geçmişin değerlendirilmesi ve özeleştirinin
yapılması için bir kampanya açmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Tartışmanın getiriliş biçimi hatalar taşısa bile bu tartışmanın açılması
olumlu bir şeydir Bütün yoldaşlar hem hareketin hem de tek tek yoldaşların
işledikleri hatalar üzerinde durmalı acımasızca bütün önyargılardan
uzaklaşarak bunları tespit etmelidir. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
Hatalarımıza karşı tavrımız- bizim hem de tek tek yoldaşlar olarak
devrimci olup olmadığımızın ölçüsüdür. Lenin yoldaş bu konuda şunları
söylüyor:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Bir siyasi partinin kendi hataları karşısında durumu bu partinin ciddi
olup olmadığı konusunda, sınıfına ve emekçi kitlelerine karşı görevini
gerçekten yerine getirip getirmediği konusunda hüküm vermek için en önemli ve
en inanılır ölçüttür. Hatasını açıkça tanımak, hatanın sebeplerini keşfetmek,
hatayı doğuran durumu tahlil etmek, bu hatayı düzeltme imkanını dikkatle
araştırmak, işte ciddi bir partinin belirtileri bunlardır. Gereklerini yerine
getirmek, kendi sınıfına ve ondan sonra kitleleri yetiştirmek böyle olur.”
(Leninizm’in ilkeleri, s.23, Stalin'in Lenin’den yaptığı alıntı.) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önderlik bunları yaparken görmediği hataları, yanlış tespitleri, olabilir.
Bütün yoldaşlar önderliğe ve birbirlerine karşılıklı yardımcı olarak bunların
üstesinden gelebiliriz. Buna inancımız tamdır. Açılan tartışma kampanyasının
demokratik merkeziyetçilik ilkesinin ışığı altında yürümesi gerekir. Bütün
yoldaşlar "Kızıl Kitap’tan" ve diğer eserlerden disiplin, birlik, eleştiri,
özeleştiri parti içindeki ideolojik mücadeleleri tekrar gözden geçirmelidirler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Hareket zor günler geçirmektedir. Böyle, durumlarda bireyci, kariyeristler,
fırsatçılar hareketi parçalamayı amaçlayabilirler. Bunlara karşı uyanık
olmalı, bunları her fırsatta teşhir etmeliyiz. Bu günler. Aynı zamanda
kimin ne olduğunu ortaya çıkaracaktır. Tartışma kampanyasının bütün kadro
ve ileri unsurlara ulaşabilmesi için tartışma yazılarının da içinde yer
aldığı bir yayın organı en kısa zamanda çıkarılmalıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eleştiri, özeleştiri ve tartışmalarda devrimci ilkelere sımsıkı
sarılalım. Demokratik merkeziyetçilik ilkesine bağlı olarak kendi
düşüncemizi özgürce savunalım. Hareketin disiplinine tabi
olalım. Yoldaşlarımıza karşı açık yürekli ve dürüst olalım! Ayrılığa değil
birliğe, yönelelim! Yaşasın Marksizm, Leninizm, Mao Zedung düşüncesi!”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yukarıdaki KK’nın özeleştirisinde de görüleceği gibi KK tartışmanın
açılışında hatalı bir metot izlediğinin kapsamlı özeleştirisini yaparken, asla
kendi görüşlerini dayatmacı tutum içinde olmadığı gibi tartışmanın sağlıklı
yürütülmesi için örgüt içi tartışma yayın organın çıkarılmasını öneriyor ve
nitekim Proleter Birlik adlı örgüt içi tartışma yayın organın çıkarılmasına
karar veriliyor. Tartışma kampanyasının kadrolara ve hatta ileri sempatizanlara
kadar taşınması eleştiri, özeleştiri mekanizmasına bağlı kalarak örgüt içi
mücadelede sekter ve ayrılıkçı tutumlardan mümkün olduğunca uzak durulması
çağrısı yapılıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Demek ki KK sorunların örgüt platformundan tartışılarak örgüt iradesiyle
çözülmesi gerektiğini salık veriyor. Elbette örgüt içi mücadele ilkelerine
uyulması ve disiplinin gereklerine bağlı kalınmasıyla. Cihan Yıldız burnunun ucundaki
merteği görmezken, kilometrelerce uzaktaki çöpü görmekten geri kalmıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Burada geçerken Cihan Yıldız arkadaş haliyle Bolşevik Partizan KK’nın
önemli bir kesiminin dökülmesini TKP-ML Hareketi’nin çizgisine yüklemeye
çalışıyor. Bu bakış açısının hatalı olduğunu belirtmeliyiz. Elbette gönül
isterdi ki devrimci kavgaya katılan önderler ve militanlar yaşamlarının
sonuna kadar devrimci kalsınlar. İstemekle olmuyor. Devrimci savaşıma
katılan kadroların bir bölümü değişik nedenlerle devrimci safları terk edip
köşesine çekildiği gibi, bir kesimde farklı alanlarda örgütsüz politika
yapmaya yöneldi. Buradan hareket ettiğimizde, devrimci savaşımın dışına
düşen önder ve militan kadroların esas sorumlusu devrimci örgütler
değildir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Elbette örgütlerinde bu durumda sorumlulukları vardır. Ama bu sorumluluğun
tali olduğunu belirtmeliyiz. Devrimci mücadele bilinçli ve gönüllü temelde
yürütülen bir savaşımdır. Bu bakımdan da devrimci mücadelenin istenilen
boyutta ilerleyip başarıya doğru yol almaması, devrimci saflar da önemli
kırılma yaratmış ve yola sonuna kadar gitmek amacıyla çıkan bir öncü ve
militan kadro, yarı yolda nefessiz kalıp safları terk etmiştir. Bu aynı durum
TKP-ML Hareketi saflarında da yaşanmıştır. İbrahim Kaypakkaya yoldaşla
örgütün kuruluşuna katılanlar ve daha sonrası yenilginin ardında yeniden
inşa döneminde oluşturulan ikinci KK’da yer alan kadroların önemli bölümü
değişik dönemlerde mücadelenin dışına düşmüşlerdir. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">1) KK’da görev alan kurucu kadrolardan Kaypakkaya yoldaş katledilmiş
ve geri kalanların hemen hepsi de mücadelenin dışına düşmüştür. Aslan Kılıç ve
Ali Mercan Aydınlık’a dönüp karşı devrimci bir çizgiye kapaklanırken, Ali
Taşyapan, Cem Somel, Almanyalı Kadir ve Muzaffer Oruçoğlu sıcak mücadelenin
dışına savrulmuşlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">2) KK’de görev alan önder kadrolardan İrfan Çelik yoldaş işkencede
katledilirken, Aziz Vatan, H.Ş, Almanyalı Cemal, H.İ.A, Ali Taşyapan değişik
dönemlerden sıcak mücadeleden kopmuşlar ikinci KK'da yalnızca Z.U. mücadeleye
sürdüren bir çizgide durmuştur. İşin ilginç olanı bu aynı durum hem 1978
yılında yeniden oluşturulan TKP-ML Partizan ve hem de Bolşevik Partizan
örgütlerinin yeniden oluşturulan önderlikleri içinde geçerlidir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Şöyle bir hatırlayalım TKP-ML Partizan’ın birinci MK’de görev üstelenmiş
olan önder kadrolardan Süleyman Cihan işkencede katledilirken, polis
operasyonlarında gözaltına alınıp işkencede geçirilen kadroların önemli
bölümü çözülerek mücadelenin dışına düşmüşlerdir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Partizan I. MK’sında görev alan kadrolar: Sefa Kaçmaz, İ.Ü, Erhan
Gencer, B.İ, İsa Güzel, A. Yavuz Çengeloğlu ve Süleyman Cihan. Bunlarda
Süleyman Cihan 12 Eylül faşist darbesinin ardında gözaltında işkencede
katledilirken İ.Ü, Erhan Gencer, B.İ, A. Yavuz Çengeloğlu işkencede olumsuz
tutum takınarak, mücadelenin dışına düşmüşlerdir. İ. G. ve Sefa Kaçmaz
1981 yılında Partizan'dan ayrılıp Bolşevik Partizan'ı kurdular. Bir dönem sonra
Sefa Kaçmaz, Bolşevik Partizan'dan ayrılıp Mücadele Bayrağı adlı bir dergi
etrafında tutunmaya çalıştı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ne ki kısa bir dönemin ardından Mücadele Bayrağı kendisini feshetti. Grubun
başını çeken Sefa Kaçmaz ise bir dönem sonra -ki doğruysa- soluğu karşı
devrimci Aydınlık’ta buldu. Böylece İsa Güzel dışında Bolşevik Partizan’ın
öndeliğine soyunan kadrolarda sıcak savaşımın dışına düştüler. Burada durup
sormak gerekiyor Sefa Kaçmaz Bolşevik Partizan'ı kuran iki kişiden
birisiydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Diğeri İsa Güzel’di. Peki burada durup sormak gerekiyor, büyük iddialarla
1981 yılında ortaya çıkan Bolşevik Partizan kurucularından İsa Güzel
dışında kimselerin ayakta kalmamasının sorumlusu, Bolşevik Partizanın çizgisi
mi yoksa değişik nedenlerden dolayı kişilerin yetmezlikleri ve
zaaflarının sonucu mu? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan Yıldız arkadaş başka akımları kolayca eleştirirken birazda kendi
gerçeklerine ayna tutmuş olsalardı sanırız daha inandırıcı olurdu. Maalesef
Türkiye devrimci hareketi devrimci önderlik ve militan mezarlığına dönmüştür. Haliyle
birçok devrimci hareketin önderlikleri hızlı değişim yaşamış ve önemli dökülme
ve savrulmalarla yüz yüze kalınmıştır. Keza bu olumsuz durumda KK’da, Partizan
cenahı ve Bolşevik Partizanda nasibini almıştır. Yani Bolşevik Partizan'ın
önderlik gerçeği diğer akımlardan farklı bir gelişim içinde olmamıştır.
Bolşevik Partizan 1981 ayrılığında birçok kadroyla yola çıkmış ve ama süreç
içinde bu öncü ve militan kadroların önemi bölümü sınıf savaşımının dışına
düşmüştür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Tüm bunlar Cihan Yıldız'ın palavra atmasını haklı kılmıyor. Avcı hikayesini
çok seven Cihan Yıldız arkadaş, diğer konularda olduğu gibi sosyoekonomik
yapının tahlilinden devrimin yoluna kadar dogmatik ve değişmez bir hatta
durmasını unutarak, en doğrunun savunucusu olduklarını söylemekten kendisini
alamıyor: Cihan Yıldız'ın palavrasını okumayı sürdürelim:</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“TKP/ML içinde İK’nın ana hattı doğru çizgisindeki hataların doğru
eleştirisini yaparak partiyi Bolşevikleştirme yönünde ilerletenler biziz. SEY
konusunda Türkiye Komünist Hareketi içinde en doğru çözümlemeyi yapıp ortaya
koyan örgüt biziz. KK’nın ardılları, önce kendi kendilerini tasfiye ettiler. İbrahim
Kaypakkaya’yı ve Mao’yu küçük burjuva köylü devrimcisi ilan ettiler bir ara.
Sonra onu yeniden keşfetti bir bölümü. Sallanıp durdular. Büyük bölümü zaten
devrimci safları bıraktı ya da devrimciliği internet ortamında nostaljik
takılmalara sığdırdı. Herkes kendine yakışanı yapıyor sonuçta.” (Cihan
Yıldız’ın “İbo Can'a son kez” başlıklı yazısından.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Burada durup Bolşevik Partizancılara sormak gerekiyor; siz ne zaman
Türkiye’nin sosyoekonomik yapısında kapitalist üretim ilişkilerinin egemen
olduğu sonucuna vardınız? Aynı zamanda emperyalizme bağımlı yarı sömürge
ülkeler devrimin zaferine kadar yarı feodal kalır görüşünü ne zaman özeleştiri
yaparak terk ettiniz? Türkiye de kapitalizm hangi yolda gelişerek egemen hale
geldi? Örneğin Prusya yolunda kapitalizmin Türkiye de geçerli olmadığını
savunuyordunuz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Peki, kapitalizmin hangi yolda feodal ilişkileri çözerek geriye iterek onun
yerini aldı? Yine patlama olmadan yani devrim olmadan nicel birikimlerin nitel
değişime uğramayacağı görüşünüzü terk ettiniz mi?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Haliyle öncelikle yanıtlanması gereken sorular bunlardır. İkinci olarak öne
sürülen iddia TKP-ML Hareketi’nin İbrahim Kaypakkaya yoldaşı küçük burjuva
köylü devrimci olarak nitelediği iddiası. Bu iddianın hiçte doğru olmadığını
belirtmeliyiz. KK’da ilk dönemler böyle bir eğilim oluşmuş olsa da tartışma
süreci içinde bu görüşler terkedilmiş ve örgütün ezici çoğunluğu, İbrahim
Kaypakkaya yoldaşı ve önderliğinde kurulan TKP-ML Hareketi’ni komünist örgüt
olarak değerlendirmiştir (örgüt içinde tek tek kişiler Garbis Altınoğlu gibi),
İbrahim Kaypakkaya’yı küçük burjuva devrimci önderi olarak görenlerde vardı.
Bunlar örgütün bütününe mal edilemez. Her daima örgüt için küçük bir azınlık
olarak kaldılar. 1994 birlik sürecine kadar bu durum devam etti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">1994 MLKP-K’nın kuruluşu sürecinde geçmiş sorunu gündeme alınıp
tartışılmayacağı ve çözümü geleceğe bırakılacağı yaklaşımı olmasına karşın.
MLKP-K’nın kuruluş Kongresinde oldubittiye getirilerek bir yerde darbeci bir
tarzda geçmiş sorunu gündeme alındı, tartışıldı ve oylamayla küçük bir oy
farkıyla geçmiş sorunu karara bağlandı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ne ki bu sorun daha sonrasında hiçbir biçimde tartışmaya açılmadı ve adeta
yasak kondu. Aslında geçmiş sorunu ilke sorunuydu. Bu sorunu biz
komünistler küçümsedik ve bir örgüt içinde bugün azınlıkta kalınsa da
yarın tartışma-etkileme yoluyla durumun değiştirileceğine inanıyorduk. Ama
MLKP-K önderliğinde görüş ayrılıklarının tartışmasından öcü gibi korktuğunu ve
özellikle geçmiş sorunun üzerini kapatarak bilinçli olarak tartışmadan uzak
durulduğunu gördük. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim örgüt içi mücadelede anti-demokratik yasakçı ve darbeci
yaklaşımların MLKP egemen olmasına kadar, komünistler olarak kararlı ve ısrarlı
bir savaşım içinde olduk, MLKP-K önderliğinin tüzük hükümlerine uygun
davranmayarak, eleştiri ve tartışmadan kaçması ve görüş farklılıklarını örgüt
platformunda tartışmayı örgüt-bölücülüğü ve yıkıcılığı olarak gören, gösteren
yaklaşımların örgütte egemen kılması ve sosyalist demokrasinin geminin
bordosunda denize atmasıyla, hem geçmiş değerlendirmesi, hem de örgüt içi
mücadele yöntemleri ve tüzüğün boşa düşürülmesi, Leninist Parti öğretisinin
reddedilmesi komünistleri 1995 Ağustos’unda MLKP-K ile yollarını ayırmaya ve
komünist hareketi KP-İÖ nezdinde yeniden ete kemiğe büründürmeye yöneltti.
Gelinen durumda TKP-ML Hareketi'nin görüşlerini ve değerlerini yalnızca KP-İÖ
temsil etmektedir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bolşevik Partizan’ın ukala yazarlarından Cihan Yıldız hayali tarih
yazacağına, gerçekleri öğrenmeye çalışıp 1976 tartışma sürecinde savunmuş
oldukları görüşlerinin özeleştirisini yapıp, TKP-ML Hareket'inde öğrendiklerini
teslim etmeleri yerinde bir davranış olacaktır. Ama grupçuluk, önyargıcılık ve
Hareket düşmanlığı Bolşevik Partizan'cıların gerçekleri görmesine perde
olmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>1972 yılında kurulan TKP-ML Hareketi parti olarak mı kuruldu?</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Partizan cenahı 24 Nisan 1972 yılında İbrahim Kaypakkaya yoldaşın
önderliğinde kurulan TKP-ML Hareketi’nin TİİKP-PDA’da ayrılığı ilan edip
bağımsız komünist bir örgüt olarak değil de ortaya parti olarak çıktığını iddia
ederek 1976 tartışma kampanyasında KK’nın TKP-ML Hareketi'ni parti öncesi
komünist örgüt olarak nitelemesini, “kurulmuş partinin tasfiye edilmesi” olarak
niteleyip KK’yı “parti tasfiyeciliğiyle” suçlayan dogmatikler ve aynı yolun
yolcusu Bolşevik Partizan proletaryanın komünist partisi nedir sorusuna kaçak
yanıt vermeye çalışıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Komünist partisi; işçi sınıfıyla sosyalist hareketin aynı kulvarda
buluşmasıdır. Komünist hareket doğduğundan itibaren sınıfla sosyalist hareketi
aynı kulvarda buluşturmaya yönelmekle yükümlüdür. Nitekim komünist
hareketin partiye doğru yürümesi hem program ve temel
taktiklerinin belirlenmesi ve pratiğe sürülmesi, hem oportünist - revizyonist
akımlarla hesaplaşılması, varsa komünist güçleri aynı hatta buluşturması
ve hem çizgiye uygun belli düzeyde örgüt çizgisini pratiğe geçirecek
kadrolaşmanın sağlanması, örgütün sınırlarını çizen ve herkes için eşit
disiplin sağlayan tüzüğün hazırlanması ve ardında bir konferans yada kongrenin
toplanarak örgütün seçilmiş delegelerle parti kuruluşunun ilan edilmesidir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Görülebileceği gibi parti; komünist örgütün olgunlaşma ve sınıfla bağlarını
sağlama, emekçiler arasında sevgi ve sempati kazanma halidir. Buradan olarak
1972 yılında Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde kurulan TKP-ML Hareketi yeni
kurulmuş ve doğru düzgün organları oluşmuş, program ve tüzüğü hazırlanmış, emekçi
kitlelerce ciddiye alınacak boyutta örgütlü ilişkiler yaratılmış, az çok
sınıfla bağlanmış ve oportünist - revizyonist akımlarla hesaplaşmış bir durumda
değildir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Düşünelim ki, 24 Nisan 1972 yılında TKP-ML Hareketi parti olarak kurulmuş.
Ama ciddi bir partinin fonksiyonu oynayacak bir konumda değil. Partinin
önderliği Kaypakkaya yoldaş dışında örgüt çizgisini özümlemek bir yana anlama -
bilince çıkarmada uzak. Örgütün örgütsel sınırlarını belirleyen tüzüğü yok.
Yine örgütün ne için dövüşüp neyi amaçladığını ortaya koyan program hazırlanmış
değil ve tüm bunların toplamı olarak örgüt iradesinin somut ifadesi olan
kuruluş kongre ya da konferans toplanmış değil. Daha da önemlisi parti kurulmuş
ama ne önderlerinin ve ne de militanlarının bundan haberleri yok.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">1972'ler de Marksist-Leninist hareket ortaya çıktığında birçok bakımdan
eksik, yetersiz hatalı olsa da, görüşleri sistemli ve bir programa temel teşkil
edecek düzeydeydi. Geçmişin değerlendirilmesi ve bu alanda inkarcı ve dogmatik
yaklaşımlara karşı mücadele içinde bunları etraflıca ortaya koyduk.
Soyutlamalar genel olarak doğru olmasa da, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın TİİKP
programını eleştirisi buna bir kanıt olarak gösterilebilir. Bu program
eleştirisi, revizyonist - oportünist programa alternatif Marksist-Leninist bir
programın temellerinin ortaya konulmasıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Kaldı ki biz meseleyi salt bu program eleştirisi soyutlaması çerçevesinde
ele alamayız. İbrahim Kaypakkaya yoldaş bu program eleştirisini daha sonraki
bir dizi yazıda daha da geliştirerek, bir programa temel teşkil edecek görüşler
bütününü sistemli hale getirmiştir. Ancak programa temel teşkil edecek
görüşlerin ortaya çıkması eşittir parti gibi bir anlayış sakattır ve yanlıştır.
Dahası programa temel teşkil edecek görüşler eşittir parti demek; parti
meselesine bakışta ve yaklaşımda Leninist öğretilerden uzaklaşılması ve partiyi
sıradan bir örgüt derekesine düşürmek demektir. Aynı zamanda bu durum
dünyaya mekanik ve dar kalıplar </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">a</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">çısından bakmayı ifade
eder.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">ML Hareket 1972'lerde partinin üzerinde yükselmesinde temel olan programa
tekabül eden görüşlerini, sistemli hale getirmeyi gerçekleştirdi, ancak
partinin kuruluşunu gerçekleştiremedi. O zaman ML Hareket'in yapısı,
partinin kuruluşunun hazırlık yapısıydı. Merkezi yapısının koordinasyon olarak
saptanması ve oluşturulması bunun en açık kanıtıdır. Bu merkezi yapının
görevi, ortaya konan ML çizgi etrafında oluşan veya oluşacak çevreleri ML
hareket çerçevesinde birleştirmek ve bir program ve tüzük hazırlayarak o zamana
kadar modern revizyonist ihanetin engellediği partinin kuruluşunu
kongreyle resmen ilan etmekti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Fakat izlenen hatalı sol taktik çizgi nedeniyle ML Hareket’in uğradığı
geçici yenilgi, bu görevin yerine getirilmesini engelledi ve partinin kuruluşu
görevi bugüne kadar gündemde çözülmesi gereken başat bir mesele olarak
kaldı. Her şeyden önce şunu ifadelendirmek gerekiyor ki; programa temel
teşkil eden görüşlerin ortaya çıkması ile partinin kuruluşu arasında da
belli bir süreç vardır. Her ülkede ML partilerin kuruluşu programın
pratiğe sürülmesi, oportünist - revizyonist akımlarla hesaplaşılması,
varsa komünist güçlerin tek bir örgüt çatısı altında birleşmesinin
sağlanması ve sınıfın öncüleri temelinde fabrika hücre çalışmasının
örgütlenmesi ve sınıf içinde kendini üretir hale gelmesi diyalektik sürecini
izlemiştir. Bu komünist hareketin doğuşu, gelişimi partinin kuruluş süreci
demektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim ML Hareket'in geçmişine ilişkin belgelerde, örgütün kuruluşunun
ilan edildiği 24 Nisan 1972 yılında partinin kuruluşuna rastlamıyoruz. Ve
partinin kuruluşunu ilan eden hiçbir belge ve kanıtta yoktur. Aksine ML
Hareket'ten bahsedilmekte ve tüm ML’ler ML Hareket saflarına çağrılmakta ve o
dönemde KK’da görevli olanlarda bunu onaylamaktadırlar. Aynı zamanda bu doğal
ve anlaşılabilir bir şeydir. Ama bazıları bugün siyasi hesapları uğruna
gerçekleri hayasızca tahrip etmekten çekinmiyorlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dün Partizan ve bugün aynı cenahın sürdürücüleri olan Yeni Dünya İçin
Çağrı, Yeni Demokrasi, Halkın Günlüğü, Özgür Gelecek vb. ise bu tahrifattan
kendilerini aklamak, sözüm ona meşruluklarını ispatlamak için
yararlanmaya çalışıyorlar ve bu temelsiz iddiaya sarılıyorlar. Bu temelsiz
iddia, geçmişte partinin kurulduğu iddiasıdır. Bu tahrif karşısında bizim
tarihi gerçekleri ortaya koymamız “parti inkar ediliyor” cinsinden
ajitasyon değeri bir ölçüde olan, ama bilimsel ve tarihi temeli hiç olmayan,
gerçekle uzaktan yakından bağdaşmayan, yaygarayla karartılmaya
çalışılıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Neden? Çünkü ortaya koyduğumuz tarihi ve somut gerçekler, Partizan gibi
hiziplerin meşruiyetini ortadan kaldırıyor, onların geçmişe sözüm ona
sahip çıkmalarının, bugün geçmişte ortaya konan ML çizgiden, apayrı
Mao'culuğu temel alan, küçük burjuva sol çizgilerini aklamak amacına
hizmet ettiğini ortaya koyuyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Birçok ülkenin tecrübelerine bakarsak, ML partilerin kuruluşunun, ortaya
konan ML bir çizgi etrafında ML unsurların toparlanması için yürütülen
belirli bir mücadele sürecinden geçerek gerçekleştiğini görürüz. Bunu tek
başına bir soyutlama olarak ele alırsak dahi bu anlamda da onlar parti
öncesi inşa örgütlenmesi sürecini yaşamışlardır. Bu tüm ML’lerin, ML Hareket
saflarında birleştirilmesini parti kuruluşu için mutlak bir şart haline
getirmez. Partinin inşanın her ülkenin somut koşullarında kendisine özgü
belirli bir süreci kapsar. Bu yapılanmanın görevi önce de belirttiğimiz gibi,
program tüzük hazırlamak, oportünizmle hesaplaşıp sınıf hareketine müdahale
ederek, beli başlı örgütler yaratarak kongreyi hazırlamak ve
gerçekleştirmektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">1972’nin zor koşullarında ML Hareket'in karşısındaki esas zorlu görev
buydu. O dönemde İbrahim Kaypakkaya yoldaşın, ML Hareket’in çizgisini bir dizi
noktada daha da derinleştiren çeşitli yazılar kaleme alması da bu göreve hizmet
ediyordu. Bunlar içinde en önemlisi, geçmişi Mustafa Suphi'nin TKP’sini
değerlendirmeyle, o dönemdeki küçük burjuva akımların eleştirisidir. Bunların
bazısı, o dönemin zor koşullarında kayboldu, bazıları ise gerçekleştirilemedi.
O dönemde temel olan uğraş, ortaya konan temellerin daha da geliştirilmesi, bu
temel etrafında dürüst ve kararlı devrimci unsurların birleştirilmesi ve bu
temel üzerinde, sağlam bir yapının oluşturulmasıydı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu meselede o dönemde bazı hatalı anlayışların olduğu da bir gerçektir,
Ortaya konan ML çizgi temelinde ideolojik - siyasi inşanın esas olduğu o
şartlarda, dar pratik içine hapsolma şeklinde ortaya çıkan bu hata, izlenen sol,
taktik çizgiden bağımsız değildi. Çünkü sol, taktik çizgi yapıyı
sağlamlaştırmaya, ideolojik-siyasi inşayı geliştirmeye değil, ideolojik - politik
geriliğe, güçlerin dağılmasına hizmet etmiş ve sonunda yenilgiyi beraberinde
getirmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ülkemizde yaşanan tarihi gerçekleri kimse kendi kafasına veya keyfine göre
çarpıtamaz. Veya sübjektif düşüncesini objektif gerçek yerine geçiremez. Ortada
olan gerçek, partinin kurulmadığı ise, “niye kurulmasın, kurulabilirdi” cinsinden
akıl yürütmeler veya hiçbir ciddi kanıt ileri sürmeden (ki bu konuda böyle bir
kanıt gösterilmesi de mümkün değildir), “biz diyorsak, parti kurulmuştur”
türünden gülünç iddialar gerçeği tahriften öte bir değer taşımaz, 1972'ler
kimsenin bilmediği karanlık dönemler değildir. O dönemin gerçekleri bugün sır
da değildir. Ortada yaşanan bir gerçekte varsa, o da partinin kuruluşunun
gerçekleştirilemediğidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bugün bazılarının “hayır parti kuruldu” demesi bu gerçeği değiştirebilir
mi? Yoksa partinin kuruluşunu tarihi gerçekler değil de, bazılarının kendi
sübjektif düşünceleri mi belirliyor? Onların kendi keyfi değerlendirmeleri
ve tarifleri, gerçekler karşısın da değersizdir. Kaldı ki aslında parti vardı
iddiasını ileri sürenlerde bunun tarihi gerçeklere ters düştüğünün
farkında olacaklar ki, 78’de TKP-ML’nin I. Konferansı’yla partinin
kurulduğunu, kongreyle kuruluşunu ilan ettiğini açıkladılar. Madem parti
kurulmuştu, kuruluşunu yeniden ilan etmeye ne gerek vardı? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Biz burada, bu, sözüm ona kuruluşa temel olan çizginin ML Hareket'in
çizgisine ne denli ters ve anti-Marksist olduğunu bir an için bir kenara
bırakıyoruz. Sadece parti kurulmuştu iddiasının çeliştiğini ve iddia
sahiplerinin kendi kendilerini tekzip ettiklerini göstermek istiyoruz.
Öyle ya kurulan ve var olan bir şeyin, tekrar kurulduğunu ilan etmenin bir
anlamı olmaz. Oysa bunun gerçekte anlamı, ML Hareketi tasfiyeye girişen dogmatik
Mao'cu kesimlerin kendilerine meşruiyet sağlama amacıyla tarih
çarpıcılığına giriştikleri sahtekarca bir manevradır. Demek ki kurulmamış
partiyi KK tasfiye etmediği gibi aynı zamanda KK ideolojik - politik birliği
dağılmış olan örgütü öncelikle ortak bir noktada buluşturmaya, dahası hata ve
zaafların yarattığı yüklerden kurtarmaya çalışarak, gerçekten de işçi sınıfının
öncülüğünü üstlenecek komünist partisinin kurulmasının yolunu açmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-size: large;"><b>Bolşevik Partizancılar
paralel örgüt savunuculuğuna soyundular</b></span><b><o:p></o:p></b></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Cihan Yıldız arkadaş yılların ardında yurtdışı adına konuşarak, onun
savunuculuğuna soyunuyor. Ve varsa hatalarımız özeleştirisini yapmaktan geri
kalmayız tutumunu takınmaktan da geri kalmıyor. Çünkü 1976 tartışma kampanyası ve
sonrasına dair en doğru tutumu kendilerinin takındığı iddia ediyor. KK’yı boşa
çıkaran yurtdışı yönetimi,1976 tartışma kampanyasını bir dönem yurtdışı
çalışmalarında yer almış ve 1975-76 yılında değişik zamanlarda Türkiye
çalışmalarına dönmüş olan kadrolardan A’yı yurtdışı örgüt temsilci olarak
atıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Sanki ortada iki farklı örgüt var ve örgütler arasında ilişkiyi sürdürmek
için A yurtdışını temsilen yetkili olarak atanıyor. Hatta tartışma sürecinde
hem dogmatiklerle eve hem de KK temsilcileriyle görüşmekler yapıyor. Peki, A
arkadaş hangi organın temsilcisi olarak böyle bir yetkilenme durumunda oluyor.
Ve yurtdışı yönetimi hangi yetkiyle A’yı Türkiye’ye temsilci olarak belirliyor.
A denilen arkadaş yurtdışı örgütüyle tüm bağlarını keserek Türkiye’ye dönüyor
ve haliyle artık A arkadaşın yurtdışı örgütüyle bir bağı olmaz, Türkiye
örgütünün disiplinine bağlıdır ve yatay bir ilişki içinde olamaz. Burada da
görüleceği bir sonrasının Bolşevik Partizancıları açıktan KK’nın disiplinini
tanımayarak örgütsel ilkeler ve disiplinin yok sayıp anarşist bir hatta
yürümekten sorun görmüyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span lang="EN-US" style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">“Biz bu mektubu Eylül ayında KK’ye
ulaştırdık. Bu arada fakat Türkiye’de bölgelerde birçok gurup KK’nin disiplinini
tanımayacağını ilan etmişti. Biz merkezin disiplinini tanımadığını ilan eden ve
aslında partiye sahip çıkılma konusunda aynı safta olduğumuz gruplarla da T. de
YD temsilcisi olarak çalışan yoldaş üzerinden ilişki ve tartışmalarımızı
sürdürüyor, elimizden geldiğince erken bir bölünmeyi engellemeye çalışıyorduk. Yani
yurtdışı yönetimi, Türkiye de merkezi yönetimden ayrı olarak yurtdışı adına
faaliyet yürüten, YD temsilcisi üzerinde yatay ilişkilere devam edildiği
görülüyor. Bu tamamıyla Leninist örgütsel ilklerin yok sayılarak görüş
disiplini içinde hareket edilmesidir. Yine bunun adı açıktan <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gelişmelere müdahale etmek amacıyla paralel
örgüt kurmaktır. Bunun hala kıskançlıkla savunulması da başka bir garabet olsa
gerek. Yurtdışı yönetiminin KK yazmış olduğu 25 Kasım 1976’da tarihli bir
belgede paralel örgüt savunuculuğuna devam ediliyor, arkadaşa talimat
verilmiştir. Temsilcilik kurumu sürecektir. YD teşkilatının disiplinine
bağlıdır.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span lang="EN-US" style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">KK yurtdışı yönetiminin A yoldaşın
yurtdışı temsilcisi olarak danışma irtibat hatta temsilci görevini sürdürmesine
karşı çıkıyor ve eleştiriyor. Çünkü KK, YD faaliyetini tüm çalışmanın bir
parçası olarak bütüne ve Onun disiplinine bağlı bir çalışma olarak görüyor.
Haliyle çeşitli parçaların bütün ile ilişkilerinde geçerli olan temsil esasları
YD içinde geçerlidir. Yurtdışı önderlikle ilişkilerini alt ve üst organların
ilişkilerinin tabi olması gereken ilke ve sınırlar içinde sürdürülmedir. YD
çalışmanın dışında kalan ve esas olarak onun disiplinine bağlı bulunacağı ön
görülen A yoldaşın iki farklı örgüt arasında ilişki sağlayan bir temsilci
statüsünde olması şekil ve öz bakımından disiplin ilkelerine ters düşmektedir.
Şekil bakımından böyle bir kurumun (temsilcilik) varlığı öz bakımından ise
bütünün değil parçanın disipline bağlı olması bu aykırılığı yaratmaktadır. Bu
durumda A yoldaş oradaki canlı pratiğin özelliklede yurtdışındaki tartışma
kampanyasının dışında kalacağı için bir irtibatçılık görevinden fazlasını
gerçekleştirmeyecektir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Haliyle KK yurtdışını A yoldaşın YD temsilcisi olarak görev sürmesini
önerisini doğ bulmuyor. Kurum disiplin ilkeleriyle çelişeceğinden dolayı karşı
çıkıyor. Bu bakımdan A yoldaşın temsilci olarak değil, hareketin dipline bağlı
bir irtibatçı olarak görev yapmasını uygun buluyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yine Bolşevik Partizan KK’nın örgüt çizgisini 1974-75 yılında başlayarak
değiştirdiğini iddia ediyor. Peki, bu konuda Bolşevik Partizan’ın elinde
somut bir kanıt var mı? Bizce yoktur. Ama Bolşevik Partizan büyük
konuşmaya devam ediyor ve şöyle diyor: “1973 yenilgisi sonrasında partiyi
toparlamak amacı ile kurulan Koordinasyon Komitesi, 1974 - 1975 döneminde,
İbrahim Kaypakkaya’nın parti konusunda savunduğu doğru görüşleri reddederek
partiyi tasfiyeye yöneldi. Koordinasyon Komitesi, Kuzey Kürdistan - Türkiye’de ‘bir
Marksist-Leninist partinin olmadığını’, ‘birçok Marksist-Leninist grubun
olduğunu, TKP-ML’nin de bu gruplardan birisi olduğunu bu grupların birleşmesiyle
partinin yaratılabileceğini’ söylüyor; ‘Parti değil, Hareket olunduğunu’ ileri
sürüyordu. Bu kesim ile bu kesime karşı mücadele eden bölge komiteleri
arasındaki mücadele 1976’da örgütsel ayrılığa dönüştü. İbrahim’in parti
konusunda ortaya koyduğu doğru görüşleri yadsıyan Koordinasyon Komitesi, ‘TKP-ML
Hareketi’ adını alarak yeni bir örgütsel oluşuma evrildi.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Buradaki görüşlerin özü, özeti gerçekleri çarpıtmaktır. Bir kere 74-75
yılında KK’nın ezici çoğunluğu içerde ve ne parti ve partileşme süreci ve
nede sosyo-ekonomik yapı, devriminin yolu vb. konularında örgütte bir tartışmada
yok. 1975 yılında KK’nın çoğunluğunun dışarıya çıkmasıyla KK’nın ana
gövdesi de dışarıya çıkıp (2. KK İrfan Çelik, Muzaffer Oruçoğlu, Aslan Kılıç,
Ali Taşyapan, H.Ş ve Aziz Vatan tarafından oluşuyordu. 175 affından önce İrfan
Çelik ve H.Ş tahliye olurken ardında Ali Taşyapan’ın da tahliyesiyle, dışarıda
olan Aziz Vatanla birlikte KK’nın çoğunluğu dışarıya çıkmış oldu), sınıf
savaşımının sıcaklığı içine dalmışlardır. Artık KK örgütün başına geçmiş
ve dizginleri ele almaya çalışmış ve bunun için de bozulan;
ideolojik-politik ve haliyle de örgütsel birliğin sağlanması için 1976
yılında tartışma kampanyası başlatılmıştır. Olayları farklı aktararak,
olmayan şeyleri olmuş gibi göstermenin devrimci mücadeleye hiçbir
yararının olmadığını, olamayacağını bir kez daha ifadelendirmek istiyoruz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Gelelim KK’nın bizim dışımızda da THKO ve THKP-C/ML’ninde ML olma
yolunda örgütler oldukları ve bu örgütlerle birlikte proletaryanın
komünist partisi kurmak için birleşme olabileceği görüşüne. Devrimci hareketin
değişik bileşenleri 1975 yılında başlayarak kendi çizgilerine yönelik
değerlendirme yapıp özeleştiri yapmaya başladılar. Özellikle
İbrahim Kaypakakya yoldaşın işkencede direnişi ve TKP-ML Hareketi'nin
zindanda hızla toparlanması, Mahkeme ve zindanlarda kararlı devrimci tutum
alınması yeni arayış içinde olan THKO ve THKP-C üzerinde önemli etki bıraktı.
Kaypakyaya yoldaşın sorgudaki tutumu, beş temel belge olarak ifade
edeceğimiz yazıları ve mahkeme savunmaları, THKO ve THKP-C saflarında yeni
ayrışmaların önünü açmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim Kaypakkaya yoldaşın düşüncelerinden etkilene THKO sosyal
emperyalizm tezlerinde kitle çizgisine, parti sorununda TKP, Kemalizm vb.
değerlendirmesine kadar birçok konuda <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Hareket
</i>çizgisine yakınlaşmış ve Kaypakkaya yoldaşı ve örgütü TKP-ML Hareketi’ni
komünist olarak değerlendirmeye başlamıştır. Bu yeni görüşlerin kabulü
THKO’da ayrışmayı beraberinde getirdi. THKO’nun ana gövdesi GMK saflarında yer
alırken bir grup THKO - Mücadele Birliği adıyla örgütlenip daha sonrasında
TKEP adını alırken, bir başka grup Hüseyin İnan'ın yazmış olduğu
ve THKO’nun temel görüşlerini ifade eden Türkiye Devriminin Yolu (TDY) adı
altında örgütlenmeye çalıştılar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">THKP-C de ağır yenilginin muhasebesini yaptı ve bunun sonucu olarak THKP-C
birkaç farklı politik gruba bölündü. Bunların arasında Mahir Çayan çizgisini
mahkum ederek her bakımdan farklı bir hatta dümen kıran bir grup THKP-C/ML adı
altında sosyal emperyalist tezleri ve diğer birçok alanda ML de etkilenerek
Kaypakkaya yoldaşı ve TKP-ML Hareketi’ni komünist olarak değerlendiriyordu.
Yalnız THKP-C/ML, PDA-Aydınlık revizyonizminin belli bir dönem sonra komünist
bir grup olarak değerlendirmesiyle düalist bir hatta duruyordu. Halkın
Kurtuluşu ve Halkın Yolu’nun Kaypakkaya yoldaşın çizgisini ML olarak görmesi ve
bu çizgide derin etkilenmeleri KK’yı hareket geçirmiş ve parti sorununda
dışımızdaki akımların niteliği üzerine değerlendirmeyi zorunlu kılmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Çünkü Kaypakkaya yoldaşın görüşleri her iki gruba da yol gösterici
olmuştur. Tam da bu süreçte görüşlerini yeni oluşturmaya çalışan THKO GMK
ve THKP-C/ML ile yakın ilişkiler içinde olup güç ve eylem birliği yaparak
birlik sürecine önderlik etmeye çalıştı. Özellikle Aydınlık
revizyonizminin ideolojik olarak etkilemeye çalıştığı gerçekliğini dikkate aldığımızda
KK’nın tutumu doğruydu ve aynı zamandan oportünizme - revizyonizme
karşı ideolojik savaşımın bir parçasıydı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Buradan hareket ettiğimizde, KK dışımızdaki akımlara ilkelerde taviz veren
ve TKP-ML Hareketi’ni tasfiye eden bir tutum içinde olmadı. Hem birlik ve
hem de eleştirel tutumuyla dahası kendisine öz güvenle THKO ve THKP-C/ML’yi
doğru hatta çekmeye ve olumlu bir hatta tutmaya çalışan KK, sınıf savaşımı
bakımından tasfiyecilik değil aksine daha aktif bir şekilde sınıf savaşımına
müdahale ederek yol açma rolünü oynadı.</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"> Zaten sınıf savaşımının gelişip ileriye doğru akması ve örgütlerin
görüşlerinin program düzeyine çıkmasıyla birlik süreci de sona ermiş oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Peki, 1976 tartışma
kampanyasında örgüt yıkıcılığını kim yaptı?</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizipçiler 1976 yılında bu yana hem örgüt yıkıcılığı yapıp örgütü
parçalayıp saflardan kopup giderek, TKP-ML Partizan örgütünü kurarken hem de
yavuz hırsız ev sahibini bastırır özdeyişine uygun olarak, KK’yı hizipçi ve
örgüt yıkıcısı olarak suçlamaktan geri kalmadı. Gerçekten de örgütün
disiplinine ve ilkelerine başından itibaren uyar görünen ama uymayan ve açıktan
KK’ya meydan okuyarak 1976 Temmuz'da örgüte başkaldırarak ayrılık ilan eden İBY
ve ardında bu koroya zindanlarda ve yurtdışında katılanların, yeni bir örgüt
kurmak amacıyla örgütün saflarından koptukları bir sır değildir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Buradan olarak KK her şeye rağmen tartışmanın ilkeler ve disiplin temelinde,
bölünme ve parçalanma olmadan, eleştiri, ikna ve birlik temelinde yürütülmesini
amaç edinmişti. Tartışma süreci yaşanmadan erken bölünmenin sağlıksız
olmasına dikkat çeken KK olabildiğince esnek ve hatta olduğundan da tavizkar
davranmıştır. KK tartışmanın başlatılmasındaki hatalı yöntemin özeleştirisini
yaparak tartışma sonuçlanana kadar İK yoldaşın ortaya koymuş olduğu görüşlere
bağlı kalınacağı ve tartışmanın ardında seçilmiş delegelerle gidilecek bir
konferans ya da kongrede kabul edilecek çoğunluk görüşüne göre hareket
edileceğini ortaya koydu. Ama bunun olabilmesi için merkezi önderliğin disiplinin
tanınması ve örgüt içi mücadele ilkelerine göre hareket edilmesi ve örgüt ilke
ve kuralların tüm örgütü bağlaması gerektiği üzerinde duruluyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bolşevikçilerin iddia etmiş oldukları gibi KK özeleştirisin de göstermelik
manevra yapmamış, tastamam hatalı tutumunun özeleştirisini yaparak
tartışma sürecini demokratikçe yönetmiştir. Bunu örgüt içi yayın organı
Proleter Birlik’in yayınlanmasında ve İBY’nin pervasız ve ayrılığı körükleyen
tutumuna karşı olduğundan esnek ve tavizkar davranışında görmek mümkündür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">KK tartışma kampanyası boyunca farklı düşünceden dolayı hiç kimseye ambargo
uygulanmamış ve KK’yı eleştiriyor diyerek yazıları yayınlamam gibi
anti-demokratik tutum içinde olunmamıştır. Tersine farklı görüşte olanların
yazıları noktasına virgülüne dokunulmadan kadrolara ve ileri sempatizanlara</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">dek
yayınlanmıştır. Nitekim bu gerçeği Proleter Birlik’in ilk sayısında
yayınlanan yazılarda da görmek mümkündür. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Değişik bölgelerde gelen KK'yı eleştiren kişi ve yönetim birimlerinin
yazıları tartışma yayın organın ilgi sayısında yayınlanmıştır. Çünkü KK
tartışma kampanyasının başından beri farklı fikir ve görüşlerin örgütsel
disiplin ilkelerine dayalı olarak, özgürce tartışılmasından yanaydı. İşte bunun
somut ifadesi Proleter Birlik iç yayın organıydı. Tartışmanın derinleştirilmesi
ve düzenli bir şekilde yürütülmesinin aracı olarak eleştir-özeleştiriyi
teşvik edecek, örgüt içi demokrasiyi geliştirecek, böylece farklı görüşlerin
örgütsel disiplin ilkelerine dayalı olarak tartışılmasının yapılmasını
sağlayacaktı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dahası KK’nın <i>Proleter Birlik</i>’in 1. sayısında yayınlanan “Düşünceleri berraklaştıralım”
başlıklı yazıda da ifade edildiği gibi, “tartışmaların olgunluğa vardığı bir
nokta da bir kongre yada konferans düzenlemesinin aracı olacaktı. Bu öneri,
bütün örgütte olumlu karşılandı ve gerçekleştirme çalışmalarına
girişildi”(Proleter Birlik, sayı: 1, sayfa:39, “Düşünceleri berraklaştıralım”
yazısından.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yani KK tartışmaları kongre yada konferansın toplanmasıyla bağıntı içinde
ele alıyor ve farklı fikirlerin örgütün en yüksek karar organı olan kongre ya da
konferansta sonlandırılmasını ve yeni bir önderlik seçimi yapılmasını
öneriyordu. Keza yukarıda aktarmış olduğumuz KK’nın yazısında ikircimsizce
belirtildiği gibi, tartışmanın nerede ve nasıl sonuçlandırılacağı somut olarak
ortaya konuyordu. Peki, tüm bunlar orta yerde durduğu halde Bolşevik
Partizan'cılar yılların ardından hala şunları iddia etmekten geri kalmıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ali Taşyapan, Duvarın İki Yakası’nda bu özeleştiri hakkında şunları
söylüyor: “Örgütün bölünmesini önlemek için tavrımızı gözden geçirdik,
hatalarımızı ortaya koyduk, önemli tavizler verdik. Örneğin, yeni tezi darbeci
bir şekilde örgüte sunduğumuzu, örgüt iradesini hafifsediğimizi, özeleştiri
yapıp tezi geri çekeceğimizi, ama kendimizi aşmak için de kuralına uygun bir
örgüt içi teorik tartışma kampanyası başlatmamız gerektiğini, kampanya bitimine
dek örgüt çizgisini eski görüşlerimizin temsil ettiği gerçeğine riayet
edeceğimizi vurguladık.” (Age, s.352-353.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">(Ali Taşyapan yanlış “hatırlıyor.” Merkezin “özeleştirisi”nin hiçbir
yerinde kampanya bitimine dek parti görüşlerinin savunulacağı şeklinde bir
tavır yoktur. Tersine yukarıdaki belgelerde görüldüğü gibi, en iyi halde parti
çizgisinin savunulmasının askıya alınması vardır.” HB) Burada Ali Taşyapan’ın
açıklamaları tamamıyla doğrudur. Merkezi önderliğin
özeleştirisinde açıktan tartışma açma metodunda yanlış yapıldığı ve bunun
akabinde önyargıcılığın gerçeğin görülmesine engel olduğu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İşte KK’nın özleştirişinde örgütün resmi görüşlerinin tartışma
kampanyasının sonuna kadar savunulacağı sağa sola çekilmeyecek netlikte ortaya
konuyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yoksa tartışma kampanyasının ruhuna aykırı bir durum söz konusu demektir
ki, hem tartışma yürütülüyor hem de örgütün resmi görüşleri reddediliyor. Bu
Olmayacak bir durumdur. Bu gerçekliği KK’nın özeleştirişi yazısında okumak
mümkündür. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Bu amaçla bir süre önce bir araya gelen önderlik Hareket'imizin mevcut
çizgisini bir bütün olarak gözden geçirdi önderlik, Hareket'imizin ağır
yanılgısına yol açan hataların taktik düzeyi aşabileceği, devrim yolu konusunda
-devrimin karakteri konusunda değil-, stratejik düzeydeki hatalara kadara
uzayabileceği kanaatine vardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bundan dolayı bir bütün olarak siyasi çizgimizin
dolayısıyla devrimimizin bir dizi temel meseleleri bütün kadroların
tartışmasına sunmak üzere gündeme getirdi. Ancak önderliğin siyasi geriliği ve
tecrübesizliği onu bu alanda da hataya düşmekte alıkoyamadı. Tartışmaya
sunduğu konularla ilgili görüşlerini kadrolara karar şeklinde getirdi
ve metot hatasına düştü. Yeni hatalar işte bu ortamda ve bu şartlar
altında yapıldı. Hareketimizce yapılan bazı genel tespitler konusundaki
tereddütler, yeniden inşa dönemine girildiğinden bir süre sonra önderlikteki
yoldaşların ve bazı kadroların kafasında belirmişti. Bu yüzden çizgimizdeki
hatalı tespitlerin ortaya çıkarılabilmesi için 14 maddelik araştırma konuları
her bölgeye gönderilmiştir. Ancak bu konuların tartışılmasında da yeterli
derecede önderlik edilemedi. Haliyle de yararlı sonuçlar çıkarılamadı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önderlik, içinde bulunduğumuz sorunların çözümü için geniş bir tartışma
kampanyasının açılmasına, bu tartışmalarda çıkan sonuçları esas alarak
özeleştirinin hazırlanmasını ve yayın organının çıkarılmasını doğru bir metot
olarak tespit etmişti. Önderlik, bu doğru metodun uygulanmasında hatalı
davrandı. Çalışma alanlarının çoğunluğunda bazı meselelerin tartışılmış
oluşunun ve kendi içinde de bazı konularda ikna olmasını esas alarak bu
konularla ilgili görüşlerini karar olarak bildirdi. Elbette bu kararlar ikna ve
ispat edici verilerle ortaya konup, hareketin kadrolarınca da tartışılıp
benimsendikten sonra, resmi hale gelecekti. Ama bu, kararların tartışmaya
açılması gibi çelişkili durumu ortadan kaldıramaz. Bu hatalı anlayışın sınıfsal
kaynağı küçük burjuva aceleciliğidir, örgütsel bakımda tecrübesizlik ise
ikinci ve önemli etkenlerden biridir.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">KK’nın özeleştiri yazısında da görüleceği gibi, “Elbette bu kararlar ikna
ve ispat edici verilerle ortaya konup, hareketin kadrolarınca da tartışılmaya
açılması benimsendikten sonra, resmi hale gelecekti.” Önderliğin ulaştığı yeni
görüşlerin hareket içinde tartışıldıktan sonra benimsenmesiyle resmi görüş
haline geleceği belirtiliyor. Haliyle bu da resmi görüşün değişimi için
tartışmanın ardın da toparlanacak bir kongre ya da konferansa bağlanıyor. Aksi
halde KK’nın tartışma kampanyası sürecine dair yapmış olduğu hatayı aşmak
zorlaşır. Zaten dogmatiklerin KK’nın özeleştirisini doğru olarak anlayıp
bilince çıkarmaları imkansız olurdu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bolşevikçiler KK'nın, tümüyle birlik ve iyi niyetli çabalarını görmezden
gelerek, yıkıcılığın önünde koşan İBY'ni paklamaya çalışıyor. İBY tartışma
süresince örgütsel ilke ve kurallara uymamış ve gerekli hassasiyeti
göstermemiştir. Sözde örgüt disiplinine uyduklarını söylemiş olsalar da aslında
İBY fiiliyatta farklı davranarak disiplini tanımadıklarını ortaya koymuşlardır.
Yani başlı başına “İK’nın görüşlerini biz savunuyoruz” diyerek “kale gibi
davranmaya çalışmışlardır. Dahası bu dogmatikler, düşüncelerine
inançları ve güvenleri olmadığından, tartışmayı ilkelere dayalı sürdürmek ve
meselelerin ciddiyetine göre hareket etme yerine, uluorta “KK üyelerinin olması
gereken vasıflarda olmadıkları bazılarının poliste konuşmuş olduğu, İK yoldaşa
ihanet ettikleri vs.” gizliliği ihlal ederek, isim açıklayarak yaymak istenilen
ve ispat edilmekten uzak bu tür mesnetsiz suçlama ve dedikoduları sorumsuzluk
örneği olarak görüyoruz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İBK’yı ayrılıkçı tutumundan vaz geçirmek bakımından KK o kadar tavizkar
davrandı ki, Proleter Birlik’in, yayın komitesine isterlerse bir kişi
verebileceklerini önerdi. Gerçekten de tartışma kampanyası sürecinde
KK’nın nasıl bir demokratik hatta yürüğünü anlamak ve her türlü yalan-yanlış
görüşleri mahkum etmek bakımında Temmuz ayında yıkıcılık bayrağını açarak
örgüt saflarında kaçan İBY ve aynı kafada olanları belgeleriyle eleştiren
KK’nın, yıkıcıların tutumlarını su götürmezce açığa seren “Örgüt yıkıcılığını
mahkum edelim” yazısını özetle yayınlıyoruz.</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Örgüt yıkıcılığını mahkum
edelim</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eski İBY ile ilişkilerimiz, üç konudaki farklı düşünceler ve bu farklı
düşüncelerin sonucu olan farklı çözümlerde düğümlenmişti. Eski İBY ile tartışma
kampanyası üzerine farklı düşüncelerimiz, örgüt içi mücadele, önderliğin
durumu ve önderlik ile İBY’nin ilişkilerini de içine alan üç temel noktada ayrı
bakış açıları ve ayrı çözüm yollarının benimsenmesi olarak belirdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu meselelerden ilki tartışma kampanyasını ele alışımızdaki ve tartışmayı
sürdürmedeki arayışlarımızdaki farklılıktır. Biz şu anda berraklaşmış iki
ayrı çizginin bulunmadığını, geçmişteki teori ve pratiğimizi hayatın karşımıza
çıkardığı yeni ideolojik siyasi ve örgütsel meselelerle birlikte ele alarak
tartışmamız gerektiğini, bu tartışma süreci içinde düşüncelerin
berraklaşacağını, ortak ve farklı düşüncelerimizin ortaya çıkacağını belirttik.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu amacın gerçekleştirilmesinin örgüt içindeki tartışmaları düzenli ve
demokratik bir şekilde pratik faaliyetle birlikte yürüterek ve örgütsel
birliğimizi koruyarak mümkün olabileceğini söyledik. Tartışmanın düzenli
ve disiplinli ve örgütü kucaklayabilecek bir genişlikte yürütülmesinin yolunu,
bir tartışma yayın organının çıkarılmasında gördüğümüzü belirttik. Böyle
bir yayın organının farklı görüşlere yan yana yer vereceğini söyledik. Eski
İBY'nin isterlerse bir kişiyi bu yayın organının sorumlu komitesine
önerebileceklerini ve bunu kabule hazır olduğumuzu belirttik. Eski İBY ise iki
ayrı çizginin mevcut olduğunu, tespit olunmuş resmi görüşlerimizin
bulunduğunu bölgenin resmi ‘görüşler’ doğrultusunda yayın organı çıkartma
hakkı bulunduğunu ve kendilerinin bu hakkı kullanacaklarını belirtti. Ayrı bir
tartışma yayın organının çıkmasının daha iyi olduğunu ancak bunun kendi
görüşleri doğrultusunda ‘bir yayın organı çıkarmayı asla engellemeyeceğine
söyledi ve bunu şart’ olarak ileri sürdü. Bizim, ayrı bir yayın organı
çıkarmanın tartışmayı olumsuz bir yönde etkileyeceğini, kendi gerekçelerinin
tutarsız olduğunu ve bunun disiplinin köklü bir ihlali niteliğinde olup, fiili
ayrılığı getireceğini söylememiz de etkili olmadı. Eski İBY kararında ısrar
etti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İkinci mesele, önderliğin çekilmesiyle ilgiliydi. Eski BY önderliğin birçok
hatalar yaptığını, resmi görüşleri bir yana fırlattığını, önderlik
görevlerinden hiç birini yerine getirmeyerek örgütün gelişmesini sekteye
uğrattığını, içinde bulunduğumuz durumun tek sorumlusu olduğunu söylüyor ve
çekilmesini şart olarak ileri sürüyordu. Biz ise önderliğin görevlerini yerine
getirdiği yolunda bir iddiasının olmadığını ve hatalarımızı kabullendiğimizi
belirttik. Önderliğin çekilmesinin meseleye bir çözüm getirmeyeceğini, aksine
durumu daha da kötüleştireceğini belirttik. Çekilmenin, sorumluluğu atmanın
kolay yolu olduğunu, böyle yapmakla daha büyük bir sorumsuzluk işleyeceğimizi
anlattık. Ancak eski İBY bu konuda da ısrarı sürdürdü.</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Üçüncü mesele tarafımızdan getirilen disiplin meselesiydi. Eski İBY'ne,
şayet bütüne bağlı iseler, disiplini tanıyıp tabi olmaları gerektiğini, o
sırada bulunmayan örgütsel işleyişin kurulması gerektiğini belirttik. Bunun
somut ifadesi olarak da önderliği ve örgüt disiplinini tanıyıp tanımadıklarını
sorduk.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bunların tanınmaması halinde, bir örgütsel birliğin söz konusu
olamayacağını anlattık. Eski İBY baştan beri zikzaklar çizdiği bu noktayı
belirsiz bırakmaya çalıştı. İlk görüşmelerimizden sonra kabul ettikleri ve
uymadıkları disipline uymaya yanaşmadı. “Biz TKP (ML)’nin ve onun çizgisini
savunan önderliğin disiplinini tanıyoruz” diyerek, bir yanıyla soruyu belirsiz
bırakırken, diğer yandan önderliği ve örgüt disiplinini tanımadığını üstü kapalı
bir şekilde ifade ediyor, açıkça ortaya koymaktan kaçınıyordu. Gelişmelerin bu
aşamasından bu yana üç önemli gelişme oldu ve ilişkilerimiz yeni bir aşamaya,
örgütsel ayrılık aşamasına girdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önce şu noktayı aydınlatmamız, dikkatimizi tümüyle şu noktada toplamamız
gerekiyor. Önderlik ve eski İBY meseleyi hangi noktadan ve hangi anlayışla ele
almaktadır, çıkış noktası birlik mi ayrılık mıdır? Hedefimiz birlikten
yola çıkarak eleştiri-özeleştiri yoluyla daha üst düzeyde bir birliğe ulaşmak
mıdır, yoksa ayrılığın gerekli ve yararlı olduğu mudur? İşte ele
alınarak cevaplandırılması gereken sorular bunlardır. Elbette biz her
ne pahasına olursa olsun birlik anlayışına sahip değiliz.
İlkelere dayanmayan bir birliğin karşısındayız. Ancak kendimize hedef
olarak ayrılığı değil, ilkelere dayanan bir birliği seçiyoruz ve böyle bir
birliğe ulaşmaya çalışıyoruz. Bu hedefe varmamızı engelleyen tüm çabaları
mahkum ediyor, yoldaşların örgüt yıkıcılığı yönündeki tüm anlayış ve çabaları
nereden gelirse gelsin mahkum etmelerini istiyoruz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Önderliğin birlik amacıyla hareket ettiğini belirttik. Eski İBY'nin
aynı amaçla hareket ettiğini söyleyebilir miyiz? Bizce hayır. Şimdi olaylara ve
belgelere eğilelim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eski BY'nin son olarak kaleme aldığı "Saflarımızdaki oportünizmi,
Troçkizmi, revizyonizmi yıkalım, ML’i hayatın her alanına uygulayalım” başlıklı
yazıda şu görüşlere yer veriliyor. Eski BY başlangıçta önderliği 'tanımalarını'
şöyle değerlendiriyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Daha sonra pratikte bu ‘tanıma’ geçerli olmadı. Çünkü her şeyden evvel
bizim MY'ye (Merkezi Yönetim) güvenimiz yoktu. İkincisi tamamen ayrı görüşleri
savunuyoruz ve elbette ki alacağımız kararların MY tarafından benimsenmesi
beklenemez, Onların alacağı kararlar ise bizim görüşlerimize aykırı
gelecektir.” <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Yoldaşlar bizim merkeze karşı tavrımızın ne olduğunu sorunca tanıyıp, güvenmediğimizi
söyledik. Arkadaşlar bunun yanlış olduğunu ‘ya tanınır -bu durumda güvenilir
demektir-, ya da güvenilmez ki bu durumda tanınmaz’ dediler. Biz de bu tanıyıp
güvenmemenin yanlış olduğunu gördük. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Çünkü ‘tanıma’ onların disiplinine uymak demektir. Biz onların oportünist
disiplinine uymayacağımızı baştan belirtmiştik. O halde hangi tanımaydı?
İşte bu hatalı bir görüştü. MY’ye karşı tavır bir şekilde muğlak kalmamalıydı.
Ta o zaman MY’nin iflah olmazlığını görüp çekilmelerini istemeliydik. Ve açık
bir şekilde görüşlerimiz doğrultusunda hareket etmemizi engelliyorsanız
biz sizi tanımıyoruz dediğimiz halde onların kayıtsız kalması durumunda bunda
ısrar etmeliydik.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yukarıdaki sözlerden açıkça anlaşılabileceği gibi eski bölge yönetimi daha
başından önderliği oportünist, iflah olmaz nitelikte olarak görüyor. O kadarla
da kalmıyor, aynı örgüt içinde onun disiplinine bağlı olarak muhalefet
yürütmeyi de düşünmüyor. Sonradan itiraf ettikleri gibi bizim bütün
içtenliğimize karşılık eski İBY'nin gözünde birlik sadece taktik bir
sorundur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eski bölge yönetimine göre önderliğin görüşleri aslında kesinleşmiştir.
Ancak oyalama taktiği gütmektedir. Bu konuda şunları söylüyorlar. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bugün MY
masumane pozlarına bürünerek ‘kafamız berrak değil’ diyorlar. Tartışıyoruz
diyorlar. Kafaları berrak değilse çizgimizin yanlışlığını nereden
çıkardılar? Kafaları berrak değilse 35 sayfalık ‘yazının baş tarafındaki
bazı hayati önemdeki’ sorunlarda mevcut çizginin kısmen veya tamamen hatalı
sonucuna vardığı cümlesi nedir? Bu cümle gayet açık değil mi? Sonuca vardığını
söylemiyor mu? Kafaları açık değilse 35 sayfalık yazının özeleştirisinde bu
cümlenin özeleştirisini neden yapmadılar? Hayır, yoldaşlar MY’nin kafası gayet
açıktır. O oyalama taktiği güdüyor. O kargaşalık yaratmak istiyor. Oyalama,
kargaşalık onun işine yarar. Halkımızın zararınadır. Bundan dolayı biz
bugün bu oyalama taktiğini mahkum etmeliyiz. İnandığımız
görüşlerimiz doğrultusunda kararlı bir şekilde cepheden saldırıya
geçmeliyiz. Oportünizmi-revizyonizmi her türden burjuva akımlarını yerle bir
etmeliyiz.” <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Örgüt yıkıcılığının
teorisi</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eski İBY’nin yayın organı ve örgüt içi demokrasi konusundaki düşüncelerine
gelelim. Son çıkardıkları yazıda disiplin ve birlikle ilgili olarak
şunları söylüyorlar: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Elbette ki belli ilkelerde bir tanıma söz konusu olabilir. Bunu
reddetmiyoruz. Burada tanıma şartlıdır. Fakat oportünist önderlik sanki
hiç bir şey olmamış gibi, bizim gerici disiplinlerine kayıtsız şartsız tabi
olmamızı savundular, sanki ortada doğru politika izleyen bir önderlik varmış
gibi. Sanki reddedilen TKP (ML)’nin temel teorik görüşleri değilmiş gibi,
kendilerini ML ilan ettiler. Samimi yoldaşları kazanmak açısından
oportünist önderlikle belli ilkelerde birlik söz konusu olabilirdi. Ama
oportünistler zerre kadar demokrasi tanımayınca bunun olmayacağı ortadadır.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Zerre kadar demokrasi” tanımadığı yolundaki sözler bu satırların hemen
altında, bizzat eski İBY tarafından yalanlanıyor. Tartışma organı ile
ilgili bu bölümde şunlar söyleniyor. “MY’nin sağa kaydığını ilk başta görmemize”
rağmen bunlarla ortak yayın organını çıkarmayı düşünmemiz geniş kadrolara bu
yolla görüşlerimizin yayılması yanlış
anlayışından kaynaklanıyordu 0ysa ki ortak bir yayın organı ideolojik
- politik, örgütsel alanda yol gösterici görevini yerine getirmeyecektir. Bu
durumda oportünist önderlik oportünistliğini meşrulaştırmış ve zaman kazanmış
olacaktır. Kadrolara belli bir siyaset götürülmeli ve kadrolar bu siyasetin
seviyesine yükseltilmelidir. Bu durum ise ayrı bir yayın organı çıkarılmasını
zorunlu kılmaktadır.” Önderlik bir yandan “zerre kadar demokrasi” tanımazken
öte yandan “ortak yayın organı” çıkarmayı kabul ediyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Şayet “ortak yayın organı” demokrasinin zerresini bile gerçekleştirmek
değilse demokrasinin tamamı herhalde ünlü “bırakınız yapsınlar, bırakınız
geçsinler” formülü ile ifade edilen liberallerin anlayışında bulunabilir. Eski
bölge yönetimi herkesin oportünist saydığı disiplini tanımama hakkı
olduğunu kabul ediyor. Bu örgütsel anarşiye gitmek demektir. Şayet bir örgüt
şartlı birliklerle varlığını sürdürüyorsa aslında örgütten değil, örgütlerden
bahsetmek gerekir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Sadece bu kadar da değil, eski İBY’nin sorumluluk anlayışına da değinelim.
Aynı yazıda şu satırlar yer alıyor: “Bu yeniden inşa dönemidir. Bu dönemde hiç
kimse veya bölge komitesi yalnız başına sorumlu değildir. Bütün yoldaşlar eşit
derecede sorumludurlar. Herkes bu sorumluluğunu kavrayarak hareket etmelidir.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Herkes eşit derecede sorumludur, yani herkes eşit derecede sorumsuzdur. Bu
anlayış örgütsel işleyişi sekteye uğratan örgütlenmedeki, farklı kademelerin
farklı sorumluluğunu reddederek hizipçiliği teşvik eden örgütsel anarşizmin
anlayışıdır. Eski BY önderliğin çekilmesi ile ilgili olarak şunları;
söylüyor: “Aynı konularda MY de hiç bir çaba göstermedi. Ayrıca MY
Hareketi’mizin görüşlerini geliştirip ona uygun hareket etmediği gibi
kendi revizyonist Troçkist görüşlerini Hareket’in görüşleri olarak yaymaya
çalışıyor. Özeleştiri yapmama hastalığına sahip geçmişte bir sürü hata işleyen
ve bugün bu hatalarını günah çıkartır bir şekilde gören böylesi bir önderlik, önderlik
vasfına sahip değildir. Böylesi bir önderliğin yapması gereken en doğru şey ve
en samimi özeleştiri önderlikten çekilmektir.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eski İBY, özet olarak hatalar yaptınız, sorumlu davranmadınız diyor.
Sorumluluğumuzun bilinciyle hareket etmemizi istemiyor. Yani çözümler
önermiyor. Önderliği sorumsuzluğa davet ediyor. Bu öneri içinde bulunduğumuz
şartlarda sorunların çözümüne katkıda bulunmaz ve örgütü yeni bunalımlara iter.
Çözüm değil, çözümsüzlük yaratır. Böyle davranmak sorumluluk değil, sorumsuzluktur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eski İBY'nin alıntılarda ifade olan bu görüşlerini toparlarsak; Şartlı bir
tanıma mümkün olabilir. Bu, örgütün disiplini gerici karakterde olduğundan
uyulma şartı yoktur. Ortak gazete çıkarmak demokrasinin zerresi değildir.
Demokrasi çok daha geniş olmalı muhalefete dilediğini yapması sağlanmalıdır. Bu
dönemde herkes eşit derecede sorumludur. Önderlik çekilmeli sorumluluğu
bırakmalıdır. Kısacası hizip özgürlüğü disiplinsizlik ve sorumsuzluk Eski
İBY'nin örgüt anlayışı bu üç noktada özetlenebilir. Bunun adı örgütsel
anarşizmdir. Bu teori örgüt yıkıcılığı teorisidir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Sonuç</b> </span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Baştan bu yana yazdıklarımızı, özetlersek sorunların düğümlendiği üç
noktada bu olumsuzca tavır takınan ve kopmaya yol açan eski İBY teorideki örgüt
yıkıcılığı anlayışını pratiğe uygulamıştır. Baştan bu yana birliğe değil,
ayrılığa yönelmiş, sonunda bunu gerçekleşmiştir. Bütün çabalarımıza rağmen
ilkeli bir birliğe yanaşmamış ve kopmuştur. Belirttiğimiz ilk üç meseleyle
ilgili son durumu ele alalım. Eski BY önderliğin sağcı revizyonist, oportünist,
Troçkist olarak isimlendirdiği çizgisini sistemlendirmiş ve berraklaştırmış
saymaktadır. Değişeceğine inanmamakta bu yüzden iflah olmaz görmektedir.
Kendisini değiştirmeye ise hiç niyeti yoktur. Tartışma yayın organını önderliğe
zaman kazandırma ve onu meşrulaştırma olarak gördüğünden lüzumsuz bulmakta,
ayrı yayın organı çıkarmaya yönelmektedir. Bu konuda ileriye doğru değil,
geriye doğru gelişmiştir. Şekli bir birlikle ilgili düşüncelerini dahi terk
etmiştir. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eski İBY önderliğin çekilmesini sorumsuzluk olarak görmemekte tam tersine
en samimi özeleştiri olarak görmektedir. Bu konuda da en küçük bir ilerleme
göstermemiştir. Eski İBY disiplini “oportünist ve gerici saymakta”
önderliği ve onun disiplinini tanımamaktadır. Son zamanda bu konuda da
açık davranmış ve düşüncesini ilan ederek fiilen ayrılmıştır. Tüm yoldaşlar
yukardaki düşünceleri ele alıp eleştirmeli örgüt yıkıcı teori ve pratiği mahkum
etmelidir. Yaşasın TKP-ML Hareketimiz!, Yaşasın Marksizm-Leninizm ve Mao
Zedung düşüncesi!” (Proleter Birlik, Temmuz 1976, sayı: 1.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yukarıda uzun uzun aktarmış olduğumuz belgelerde de görüleceği gibi KK
sorunların tartışılarak eleştiri, ikna ve birlik temelinde ele alınıp,
çözülmesini savunurken, İBY ve onlar gibi düşünenler örgüt yıkıcılığının kara bayrağını
sallayarak, bizim gibi düşünmeyenlerle aynı tartışama kampanyasında ve
platformda yer alamayız diyerek, tartışama platformunu terk edip hizipçi çağrı
yaparak TKP-ML Hareketi’nin disiplinini ve örgüt için mücadele ilklerini
tanımayarak örgütün dışına düşerek örgüt yıkıcılığına soyunuyorlar. Nitekim
1976 yılında dogmatik Partizan saflarında yer alan ve uzun yıllar 1976
ayrılığı değerlendirmesinden KK’yı hedef tahtasına oturtan MKP, yılların
ardında yapmış olduğu I. Konferans’ta örgüt içi mücadelede hatalı bir yerde
durduklarını ve KK’nın kendilerine tanımış oldukları örgüt içi demokrasiyi
kullanmayarak, kolay yoldan ayrıldıklarına dair özeleştiri yapıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu bile dogmatiklerin örgüt içi mücadelede farklılıklara tahammül
etmediklerini, edemeyeceklerini gösteriyor. Bu gerçeği MKP’nin konuya ilişkin
değerlendirmesinde bir bölümü aktararak öğrenelim:</span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<blockquote class="tr_bq">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Elbette MKP’nin bu yazıda Enver Hoca yoldaşa yönelik saldırıları ve parti
içinde iki çizgi mücadelesinin sürekli olduğu savlarının gerçeği
yansıtmadığını ifade etmeliyiz.</span></blockquote>
</div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Dönem içerisinde MLM parti kadrolarının hataları ise şunlardır: KK hizbinin
partimizin merkezi yönetimini ele geçirdiği dönem boyunca Partimizin
ideolojik, siyasal, örgütsel, askeri çizgisini savunan kadrolar ve çeşitli
bölge yönetim organları partide; bu hizip tarafından geliştirilen
kendiliğindenci, kuyrukçu, lafta sol özünde sağ pasifist politikaya karşı
yeterli bir ideolojik mücadele yürütmemişlerdir. KK hizbinin tasfiyeci bir
hizip olduğu zamanında tespit edilememiş, KK’nın partinin merkeziyetçiliğini
fiilen ortadan kaldırmasına karşı, uyanık davranılmayarak göz yumulmuş, liberal
tutum takınılmış, KK’nin partiyi siyasetsiz bir duruma sokması pratiği ile
uzlaşılmıştır. Bazı konularda yeterli bir ideolojik mücadele yürütülmeyerek, KK
hizbinin yanlış politika ve pratiklerine hizmet edilmiştir. KK’nın, partimizi,
siyasi gelişmelerin kuyruğuna takılan bir küçük burjuva hizbi derekesine
düşürdüğü, bunun, Partinin ideolojik-siyasi-örgütsel tasfiyesi anlamına geldiği
MLM bir öngörüyle anında kavranamamıştır. Parti içinde iki çizgi mücadelesinde,
MLM kadrolar önemli hatalar işleyerek, iki çizgi mücadelesinin ruhuna
uygun ideolojik mücadele yürütememişlerdir. Aynı hata; parti içinde iki
çizgi mücadelesini, iki sınıfın mücadelesi olarak görmemek ve parti içinde
yanlış çizgiyi de proleter çizgi olarak görmekten; merkezi “yanılmaz”
otorite olarak görmekten, partinin içinde burjuva çizginin hakim olabileceğini kavramamaktan
kaynaklanmaktadır. Aşırı güven ve körce itaat şeklindeki idealist bakış açısı; <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Parti kadrolarının KK hizbinin tasfiyeci, MLM ve Parti düşmanı oportünist
yüzlerini tanımalarını geciktiren önemli bir etmendi. Bu düşünce yöntemi,
felsefi alanda her soruna sınıfların üstü bakan, idealist düşünce
yöntemiydi. Hatalarımızın ideolojik alandaki kaynağı öznelcilik iken, sınıfsal
alandaki dokusu ise küçük burjuvazidir. Merkezi otoriteye tapan, merkez
haklıdır, merkez hata yapmaz şeklindeki eleştirel olmaktan uzak kendine
güvensiz ve sorumsuz rahatına düşkün tutumlar kadar merkezin merkezi
dağıtmasını ve çok merkezli yönetimi umursamayan başıboşluğu kanıksayan
yaklaşımlar sınıfsal kaynağını küçük burjuvaziden alır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bugüne kadar KK dönemini değerlendirirken, daha doğrusu bu dönemdeki
MLM kadroların hatalarını ortaya koyarken örgüt içi mücadelede liberalizme
denk düşen eksikliklerine değindik. Fakat partimizi temsilen KK’ya karşı
mücadele yürüten kadroların daha sonra ise sekterliğe düştüklerini görüp
tespit edemedik. KK’nin darbeci ve tasfiyeci bir şekilde
partimizin ideolojik, siyasi ve örgütsel çizgisini ayaklar altına
almasının arkasından MLM kadroların muhalefetinin baş göstermesi sonucu,
KK’nin geri adım atarak parti içi sorunları <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Proleter Birlik</i>
adlı yayın organında tartışma önerisinin kabul edilmeyerek bu yolun MLM
kadrolar tarafından tümüyle kapatılması yanlıştı. KK yaptığı darbecilik
konusunda kısmi özeleştiri yapmıştı. Burada şu soru sorula bilinir: Bir
önderlik her alanda partiyi tasfiyeye yöneliyorsa halen de parti içerisinde
kalarak, mücadele yürütme siyaseti doğru mudur?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eğer muhalefetin kendi görüşlerini parti içerisinde yayma yolu kapanmamış,
ve dahası tartışma yayın organında muhalefetin görüşlerini tartışma imkanı
önderlik tarafından yaratılmışsa, bu koşullarda partiden ayrılmak doğru
değildir. Aynı şekilde KK’nin kendisinin “darbecilik” yaptığına dair özeleştiri
vermesi de bunun, yani demokratik merkeziyetçilik ilkesinin tümden ortadan
kalkmadığını gösteriyor. Ama biz ne yaptık? Başta önderliğin çizgisine karşı
liberal davrandık, ardından ise sorunların Parti içinde tartışılmasının
koşulları varken, bu kez bunu bir kenara iterek, örgüt içi tartışmayı reddedip
bir isyan havasıyla örgütsel bağlarımızı kopardık. Açıktır ki burada
aceleci ve sekter bir tutuma düşülmüştür. Bir önderlik revizyonist olabilir.
Daha doğrusu revizyonist çizgiye de sahip olabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Eğer o örgüt ve önderliğin içerisinde hala da demokratik-merkeziyetçilik
ilkesi uygulanıyor ve muhalefetin düşüncelerine hayat hakkı tanınıyorsa, burada
yapılması gereken örgüt içerisinde kalarak ideolojik mücadeleyi Maoist “<i style="mso-bidi-font-style: normal;">İki çizgi mücadelesi”</i> ruhuyla sürdürmektir.
Somut durumu, yani parti içindeki yönetim ve dengeleri dikkate alarak yeni bir
kongreye kadar böylesi önderlik ve çizgi etrafında örgüt içinde kalmak mutlak
olarak reddedilemez. Bu yöntemlere dünya komünist partileri tarihinde çokça
rastlanmaktadır. Çok uzağa gitmeye gerek yok.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yoldaş Kaypakkaya’nın TKP içerisindeki pratiği ve yöntemi son derece
çarpıcı bir örnektir. KK hizbine karşı önce liberal hataların ardından
sergilenen sekter mücadele yönteminin daha sonraki birçok hizipleşme ve örgütsel
ayrılığa tarihsel olarak örnek oluşturduğunu kim görmezlikten gelebilir? Bu
örgütsel kopuşun Yoldaş Kaypakkaya’nın TKP’den kopuşuyla benzerliği yoktur.
Yoldaş Kaypakkaya, Maoist parti içi<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> “İki
çizgi mücadelesi”</i> siyasetiyle hareket ederek örgütsel ayrılığa giderken,
bizim KK’den örgütsel kopuşumuzdaki siyasetimiz ve yöntemimiz ise Hocacı parti
içi iki çizgi mücadelesi siyasetine denk düşmektedir. Bu süreçteki yanlış ve
hatalı siyasetlerimiz görülmeden daha sonra ortaya çıkan hizip ve örgütsel
ayrılıkların ne tarihsel kökleri ne de ideolojik, siyasi nedenleri doğru bir
bakış açısıyla sorgulanıp doğru dersler çıkarılamaz. Bugüne kadar gerek
ayrılıklar noktasında gerekse parti içi “İki çizgi mücadelesi”ni doğru bir temelde
yürüttüğümüz ne yazık ki söylenemez. “İki çizgi mücadelesi” demek hizipleri
meşru görmek demek değildir. Parti içindeki doğru ile yanlışın mücadelesidir.
Doğru ile yanlışın mücadelesinin kendisi diyalektik tarihsel materyalizmle
idealist, metafizik düşüncelerin çatışmasından başka bir şey değildir.” (Maoist
Komünist Partisi I. Kongre Belgeleri, sayfa: 50-51.)</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Hizip, örgüt içi mücadele,
disiplin ve dogmatik partizan cenahının çıkmazı</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“KK’nın hizip” olmadığını ve örgüt içi mücadelede Partizan cenahının
Marksist-Leninist ilkeleri nasıl katlettiğini verileriyle ortaya koyarak, kimin
nasıl örgüt yıkıcısı olduğunu tanıtlamaya çalışacağız.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Esas örgüt yıkıcısı ve hizipçi olan ve tartışma kampanyasından kaçan
dogmatik Partizan cenahıdır. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali
Bolşevik Partizan ve C. Yıldız, “KK tasfiyeci hizipten” bahsederek daha
işin başında örgütün Merkezi önderliğini kendi kendine hizip olarak ilan ederek
komik bir duruma düşüyor. Aslında ne Bolşevik Partizan ve nede Partizan
cenahının, ML bir örgütte örgüt içi mücadelenin nasıl yürütülmesi
gerektiği, hizbin nasıl ortaya çıktığını ve ne anlama geldiğini 1976 tartışma
kampanyasında dogmatik bir çizgide ısrar ederek tartışma kampanyasın da nasıl
kaçtığını irdelemeye çalışacağız. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ama konunun anlaşılması bakımından öncelikle, komünist bir örgüt içinde
hizip ne demektir sorusunu yanıtlayarak, işe koyulmak yerinde olacaktır.
Bilindiği üzere hizip; bir siyasi örgüt içinde, o örgütün programı
dışında bir program oluşturmak ve örgüt disiplinin yerine kendi grup
disiplinini geçiren bir gruplaşmadır. Komünist örgütler saflarında hizip
oluşturulmasına, yani ayrı bir programı ve disiplini bulunan grupların
doğmasına hiçbir şekilde izin vermezler, veremezler. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu, pratikte tek bir irade, tek bir düşünce, tek bir eylem olarak harekete
eden, ML örgütlerin sınıf mücadelesini başarıyla sürdürmeleri, bu Leninizm’in
“hiziplerin varlığıyla bağdaşmayan irade birliği olarak parti” öğretisinin
doğru kavranılmasının zorunlu bir gereğidir. İşte dogmatik hizip, ML Hareket
içinde ayrı bir disiplin oluşturarak, birçok konuda daha doğru düzgün tartışma
yapmadan - yapamadan, yanlışlarda ayak direyerek “ya bizim gibi düşünürsünüz ya
da disiplini tanımam” diyerek örgüt disiplini yerine görüş disiplinin
dayatmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizbin ML Hareket içinde ortaya çıkması ve önemli düzeyde <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Hareket</i> saflarında tahribat
yaratması nedensiz değildir. Bu nedeniyle yaşananları doğru kavramak, hizbe
karşı mücadele açısından önem taşıdığı kadarıyla, bu tecrübeyi doğru
değerlendirmek ve dersler çıkarmak bakımından da önemlidir. Komünist
hareketin saflarında dogmatik hizbin ortaya çıkmasının nedeni sınıfsaldır.
İşçi sınıfının demokrasi savaşımında etkilenen ve devrimci fikirlere sempati
duyan küçük burjuva unsurların saflarımıza katılarak mücadelemiz içinde
yer almaları dogmatik hizbin ortaya çıkmasına nesnel bir sınıfsal temel
yaratmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu küçük burjuva unsurlar, işçi sınıfı hareketinin devrimci
disiplinini, kendilerini ezen bir cendere olarak görürler ve küçük burjuva
düşüncelere kolayca kapılmaya elverişlidirler. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İşte ML Hareket'in saflarına katılan ve işçi sınıfı hareketinin devrimci
disiplinine tahammül </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">edemeyen küçük burjuva aceleciliğinde mustarip
dogmatik hizip ayrılıkları geliştirip derinleştirmek bakımından örgütsel
anarşizmi vazeden görüşler geliştirmiş ve ML görüşlerden bir haber
davranmıştı.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dahası dogmatik hizip ML Hareket'in ve önderliğinin tartışma kampanyasını
başlatmada darbeci hatalı bir yöntem kullanması, hemen akabinde KK tartışma
kampanyası başlatılmasında işlenen hata ve zaafların özeleştirisini kapsamlı
olarak yaptığı halde dogmatik yıkıcılar KK’nin ve haliyle de örgütün
disiplinini tanımamakta ısrarlı olmuşlardır. Ve bazı hata ve zaafları da
istismar ederek tasfiyeci hiziplerini genişletmeye çabalayan bu küçük burjuva
unsurlar sonuçta hizipçiliğin kara bayrağını kaldırmışlar, yıkıcı ve parçalayıcı tutumlarıyla
TKP-ML Hareketi’nin haklı itibarını, kendi gerici amaçları için istismar
etmeye çalışmaktan da geri durmamışlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İşte o dönemde dogmatik hizipçilerin durumunu belirleyen gerçekler
bunlardır. Örgütsel alanda açıktan anarşizmi vazeden görüşler, politik alanda
ML Hareket'in görüşlerinde küçük burjuva akımların görüşleri doğrultusunda savrulma,
ML Hareket'e düşmanlık, bu, şamatası büyük kendisi hiçbir ilke tanımayan
dogmatik hizbin temel özellikleridir. Dogmatik hizip ML açtığı mücadelede
elbette kendi küçük burjuva niteliğine uygun yöntemler
kullanacaktı. Nitekim öyle oldu. Dedikodu, yalan, iftira başka bir deyişle
“skandal ticareti” bu dogmatiklerin başlıca mücadele yöntemi oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizip, tartışma sürecinde umutsuzca çıkmaz bir yola girmenin can
havliyle en kör gözün görebileceği yalanları söylemekten tereddüt
etmedi. Yine tartışma sürecinde dogmatik hizbin başka bir özelliği de
ilkelerden yoksun oluşu, kısacası ilkesizliği ilke edinmesidir. Dogmatik
şefler dün ak dediklerine hiç sıkılmadan bir süre sonra kara demekten beis
görmediler. Onların görüş değiştirmesi adeta çamaşır değiştirmesi kadar kolay
oldu. KK’nin mücadelesi ve tartışma dönemindeki ilkeli duruşu, kadroları
kazanma çabası, dogmatik hizbi tam bir şaşkınlık içine itmiş ve verdiği sözlere
uymamak için bin dereden su taşıyan dogmatikler tartışmadan kaçmak için oportünist
manevra üzerine manevra yapmaktan geri durmamışlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Haklarını yememek gerekiyor dogmatiklerin. Değişmeyen ilkelerinden
biriside, ML Hareket'e karşı düşmanlık ilkesidir. Dogmatik hizbin saflarında
kariyeristlerden sağcılara bin bir konuda anlaşamayacakların <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Hareket</i> düşmanlığı temelinde buluşmaları
tesadüfi değildir. Çünkü aralarındaki ciddi görüş ayrılığına rağmen, tümünü
birleştiren ortak bir noktaya sahiptirler. ML Hareket’e ve onun
düşüncelerine düşmanlık!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İşte onların değişmez ilkesi budur!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Elbette tartışmada kaçan dogmatiklerin saflarında birçok iyi niyetli
devrimci unsurun cereyana kapılmasından kurtarmak, onların tartışmaya
katılmasıyla mümkün olacaktı. Bunun içindir ki KK tartışma kampanyasını
birlik, eleştiri, birlik yaklaşımı içinde ele alarak dogmatizm rüzgarına
kapılanları kurtarmaya çalışmıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Akılda tutmamız gereken bir başka nokta dogmatik hizbin ortaya çıkmasının
ML Hareket'in işlemiş olduğu oportünist hataların bir nevi cezası olduğu
gerçeğidir. Tartışma kampanyasının sonuna kadar da gidilmiş olsaydı da yine de
dogmatikler örgütte azınlık olarak kalmaları kaçınılmaz olacak ve kongre ya da
konferansta kopup gideceklerdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Keza dogmatikler belki de tartışma kampanyasının sonuna kadar kalmış
olsalar da yıkıcılıkları daha sınırlı kalacaktı. KK karşısında ideolojik -
teorik olarak tutunamayacaklarını gören dogmatik şefler örgütün merkezi
disiplini yerine görüş disiplini dayatarak, açıktan örgüt yıkıcılığı
yapmışlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ne ki tartışmanın sonuna kadar gidilmesi bir konferans ya da kongrenin
toplanması durumunda, dogmatikler, ML Hareket'e ciddi bir darbe
vuramayacaklarını biliyordu. Keza önce İstanbul Bölge Yönetimi, ardında
Yurtdışı Bölge Yönetimi, Dersim, Erzincan, Kars ve bazı zindanlarda öne çıkmış
bazı kadro ve kadro adayanın dogmatik hizbin peşinde gitmesinde,
dogmatiklerin durumu görerek erken ayrılık ilan etmelerinin belirleyici etkisi
olmuştur. 73 yenilgisinin nedenlerinden; sosyoekonomik yapıya, devrimin
yolundan, ittifaklara ve temel çalışma alanlarına uzanan, kısacası Türkiye
Kuzey Kürdistan devriminin temel sorunlarını kapsayan ve <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Hareket</i>’in teorik, politik alanda hatalardan kurtularak
derinleşmesini sağlayan tartışma kampanyası demokratik merkeziyetçilik temelinde
yürümüş olsaydı, sonuç dogmatiklerin aleyhine olacaktı. Ama dogmatik hizipçiler
bu gerçeği önceden gördükleri ve tartışmanın sonucunda bir kongre ya da
konferans toplandığında çoğunluğun KK’nın düşüncelerinin lehine çıkma
olasılığının yüksek olmasını anladıklarından dolayı, KK’nın nezdinde de
örgütün disipline uymada dayatmacı, pazarlıkçı ikili davranış içinde
olmaları bu gerçeği göstermekteydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim KK’nın İBY’ne örgütün disiplinin tanıyıp tanımadıklarını
sorduklarında, son görüşmede açıktan zaman kazanma ve hesaplı davranış
içinde disiplini tanıdıklarını söyleyerek, aslında örgütün disiplini
tanımadıklarını ve başından itibaren ayrılık yanlısı olduklarını ortaya
koymuşlardı. Haliyle bu süreçte gerçek, İBY’nin başını çektiği dogmatik
hizip ideolojik, politik ve pratik olarak ML Hareket'e ve önderliğe karşı
objektif olarak bir cephe oluşturduğudur. Aslında dogmatik hizbe karşı
mücadeleyi, aynı zamanda yılların birikmiş olan hata ve zaaflarına karşı
mücadele ederek, ideolojik köklerini kurutmak için yürüttüğümüz mücadeleyle
birleştirmekti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizbin ve benzer olumsuzlukların ortaya çıkmasının önlenmesi, bu
tür ihtimallerin asgariye indirilmesi, ancak hizbin yeşerme ve boy atma
imkanı bulduğu bu toprağın temizlenmesiyle mümkündür. Bunu başardığımızda,
dogmatik hizbe karşı kazanılacak en başarılı zafer bile, bir yarım zafer olarak
kalacaktır. Yeni olumsuzlukların yeşermesi için elverişli zemin muhafaza
edilmiş ve belki de daha önemli olumsuzluklara zemin yaratmaya devam etmiş
olacaktır. Dogmatiklerin örgütsel yıkıcılıkta tutukları yol örgütsel anarşizm
olmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizbin temel özelliklerinden birisinin, örgütsel anarşizmi savunma
olduğunu belirtmiştik. Bu konuya daha yakın eğilerek ML örgüt içi
mücadele anlayışını ortaya koyalım ve dogmatik hizbin anarşist görüşlerini
ve çizdiği pratiği sergileyelim. Dogmatikler cenahı, örgüt içi mücadelede
örgütsel anarşizmi savunuyordu. Bilindiği üzere işçi sınıfı, toplum içinde yer
alan sınıflardan çitlerle ayrılmış değildir. Dolayısıyla toplum içinde yer alan
diğer sınıfların düşünce eylemleri, kültürleri, gelenek ve alışkanlıkları işçi
sınıfını etkilemeden, onun üzerinden iz bırakmadan edemez. Farklı
fikirlere, ayrıca modern toplumda işçi sınıfının çeşitli katmanlarının
mevcudiyetine temel oluşturur. Bu durum, işçi sınıfının en yüksek örgütü,
sınıf bilinçli müfrezesi olan işçi sınıfı partisi içine yansır. Parti
içinde, doğru ile yanlış fikirler arasında sürekli bir mücadele ve ML
fikirler parti dışında olduğu gibi, parti içindeki mücadele ile gelişir, güçlenir
ve sağlamlaşırlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dahası içinde böyle bir mücadele bulunmayan parti, ölü partidir,
canlılığını yitirmiştir. Bu mücadele doğru tarzda ele alınıp yürütüldüğünde,
partiyi geliştirip ileriye doğru iter. Bu konuda görüşlerine kimsenin itiraz
edemeyeceği Lenin’e başvuralım.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Lenin 1903'deki RSDİP'in II. Kongresi’ni
incelmesinde şunları söylüyor: “Partide görüş ayrılıkları mücadeleye,
anarşiye ve parçalanmaya yol açmadıkça, bütün yoldaşların ve parti üyelerinin
rızasıyla sınırları aşmadıkça, kaçınılmaz ve temel bir şeydir. Ve
kongrede, partinin sağ kanadına karşı Akimov ve Akselrod Martinov ve Martov’a
karşı verdiğimiz mücadelede sınırları hiçbir zaman aşmadık.” (Bir adım
ileri iki adım geri, s. 175.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Burada Akimov ve Martinov’un ekonomist ve Martov ve Akseldro’vun Menşevik
olduğunu hemen hatırlayalım. Lenin’inde belirtmiş olduğu gibi,
partide görüş ayrılıkları temel ve kaçınılmazdır. Önemli olan bu görüş
ayrılıklarına karşı aynı örgüt çatısı altında mücadele halinde bir arada
bulunup-bulunmayacak nitelikte olduklarının doğru tespiti ve görüş
ayrılıklarının mücadelesinin, ne tarzda hangi örgütsel ilkelere bağlı
yürütülmesidir. Bu sorunlara açıklık getirmemiz dogmatik hiziple aramızdaki
anlayış farkının bir biçimde belirmesine hizmet edecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">ML örgüt, saflarında görüş ayrılıklarının bulunmasını tabi ve kaçınılmaz
görür. Ancak her şeyden önce görüş ayrılıklarının üzerine giderek yanlış
fikirlerin düzeltilmesini, doğrunun yanlış üzerinde zafer kazanmasını sağlamaya
çalışır. Birlik, eleştiri, birlik ilkesine bağlı kalarak ikna yoluyla görüş
ayrılıklarını gidermeye çalışır. Farklı görüşlerin mücadele olmaksızın
kendilerini korumalarına, fikir ayrılıklarının gelişip kökleşmesine izin
vermez. ML örgütte burjuva ve küçük burjuva düşüncelerin yeşerip boy atmasına
izin verilmesi; örgütün ML niteliğinin bozulması tehlikesinin dogmasına yol
açmak ve giderek, bu düşüncelerin örgütü burjuva ve küçük burjuva örgüte
dönüştürmesinin şartlarını yaratması anlamına gelir. İşte bu nedenle, örgüt içi
görüş ayrılıklarının doğru bir tarzda üzerine gidilerek giderilmesi de o derece
temel ve ML için kaçınılmazdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Buraya kadar “görüş ayrılıkları” örgüt içinde bir veya birkaç noktada
ortaya çıkan ve yanlış görüşleri onların esasta proleter devrimci
olmalarını ortadan kaldırmayan, ancak onların bir bütün olarak alındığında
proleter devrimci esasa sahip düşünceleri üzerindeki burjuva ve küçük
burjuva etkileri yansıtan görüş farklarını anlattık ve bu kavram üzerinde
durduk. Ancak, bazen görüş ayrılıkları gelişip kökleşerek, iki ayrı sınıfın,
burjuvazi ve proletaryanın ideolojisi ve politikası arasındaki farka tekabül
eden çizgiler haline, farklı sınıfları temsil eden çizgileri haline
gelebilirler. Hiç şüphesiz, ML örgüt, görüş ayrılıklarının bu noktaya
ulaşmasına izin vermez, var gücüyle bu ayrıklıkları daha önceden gidermeye
çalışır. Ama ML'lerin bütün çabasına rağmen, aynı örgüt içinde iki ayrı sınıfa
ait çizgi farkı ortaya çıkabilir. ML'lerin çabası böyle bir gelişmeyi önlemde
yeterli olmayabilir. İki ayrı sınıfa ait çizgilerin varlığı, ML’lerin istek ve
iradesi dışında bir olgu objektif bir olgu haline gelmiştir. Bu şartlarda ML
çizgi, oportünist çizgiyi örgütten tasfiyeye yönelir. Bu oportünistlerin iknası
yoluyla değil, kadroların iknası temelinde oportünizmin tasfiyesi yoluyla
gerçekleşir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İki çizgi, ML'lere rağmen ortaya çıktığında, yapılması gereken, örgütü ML
safta toplayarak, oportünizmi tasfiye etmektir. Şayet ML’ler, örgütte
çoğunluğa sahip iseler ve yönetici organları ellerinde tutuyor iseler
zaten sorun yoktur. Bu durumda, kadroların ML etrafında geniş ve en sıkı
birliğini, bu çoğunluğa dayanarak oportünizmi tasfiye etmek
gerekir. Ancak, ML’ler örgütte azınlıkta iseler ve muhalefet durumunda
kalmışlarsa, sorun farklı ele alınmalıdır. Bu takdirde örgüt ML niteliğini
henüz yitirmemişse, doğru fikirleri örgüt çoğunluğuna kavratarak örgütü
kendi saflarına kazanma imkanı tükenmemiş demektir. Bu durumda ML’ler
örgüt disiplinine uyarlar, örgüt içi demokrasiyi işletirler, demokrasinin
ihlaline karşı durur ve bunu yaptıklarında oportünistleri teşhir ederler.
ML örgütün normal organlarını işleterek (kongre, konferans gibi) daha önce
örgüt içi demokrasiyi işleterek, taraflarına kazandıkları örgüt,
çoğunluğuna dayanarak yönetimi ele geçirir ve oportünizmi tasfiye ederler.</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Örgüt ML kaldıkça, tutulması gereken doğru yol budur. Ancak örgüt
oportünist bir niteliğe bürünmüşse, ML’ler tüm sağlam unsurları toplayarak,
örgütten ayrılırlar. Bu durumda esas olan budur. Bu şartlarda örgüt çatısı
altında kalmak, geçici olarak taktik nedenlerle mümkün olabilir. Nitekim
komünist hareketin tarihi, söylediklerimizi doğrulayan değerli deneylerle
doludur. Lenin ve Bolşeviklerin tutumunu, Lenin’in “örgütlenme” adlı
eserine ve Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi Örgütlenme Büro başkanı
tarafından yazılan önsüzün de okuyalım: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Lenin fikir ayrılıklarını asla gizlemezdi, aman karışıklık çıkmasın,
barış, birlik, beraberlik korunsun diyerek bu ayrılıkları asla saklamadı;
tersine, bütün sapmalara ve bütün hatalara karşı-devrimci coşkuyla sonuna kadar
mücadele etti. Bölünmelerden korkmadı ve sadece Menşevik tasfiyecilerin değil
aynı zamanda lafta devrimcilerin, otzovistlerin, ültimatomcuların, Tanrı
yapıcılarının da partiden atılması konusunda bir an bocalamadı. Bununla
beraber Lenin hiç bir zaman ille de bölünmeden yana olmamıştır. O, yolunu
şaşırmış yoldaşların devrimci Marksizm-Leninizm yoluna dönmeleri için ilk önce
bütün imkanları kullanırdı. Ancak bu çabaları için hiçbir olumlu sonuç
vermezse, o zaman ilişkilerini kararlılıkla keserdi. Birinci bölümden
sonra,1905 yılında Menşevikler devrimci kitlelerin baskısıyla kuvvetle sola
kayarak, pratik devrimci mücadele içinde Bolşeviklere yakınlaştıklarında bizzat
Lenin birliği savundu. Bunun sonucu 1906 yılının ilkbaharında RSDİP’in dördüncü
(birlik) kongresi toplandı. Menşevikler çoğunluğu ele geçirdi. Ama Lenin
partide ayrılmadı, tam tersine patiyi içeride kazanmak için mücadeleye koyuldu.
Nitekim RSDİP 1907 yılındaki beşinci kongresinde Bolşevikler çoğunluğu elde
etmeyi başardılar. Parti yönetimi Bolşeviklere geçti.” (Örgütlenme, sy. 32-33.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Lenin yoldaş için demokratik merkeziyetçiliğin işlemesi ve eleştiri
özgürlüğünün varlığı partinin sıkı disiplini bakımından önem taşıyordu.
Lenin 1906-1907 yıllarında disipline uyarak parti içinde kaldı. O dönemde
yapılan Duma seçimiyle ilgili disiplin sorunu hakkında (Bolşevikler, Kadetlerle
ittifaka karşıydılar) Lenin şunları söylüyor:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“Ancak yetkili organlar bir kez karara vardıktan sonra bir bütün parti
üyeleri tek bir adam gibi davranırız. Yani belki de bir eli de Odesalı bir
Bolşevik, bir Bolşevik için iğrençte olsa, oy sandığına bir Kadetin ismini
taşıyan oy pusulasını atmak zorunda kalacak, bir Moskovalı Menşevik ise
Kadetlere oy vermediği için yüreği yana yana yalnızca sosyal demokratlara
-komünistlere- oy verecektir.” (Aynı yerde, sf. 36.) Lenin yoldaş görüş
ayrılığına rağmen, ilkeler de var olan bir birlik temelinde oluşturulan sosyal
demokrat (komünist) işçilerin birliğini süreli savunmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İllegal partiye katılmanın oportünizmle ayrılığın can alıcı noktasını
oluşturduğu 1913’te ayrı bir yeni tipte bir komünist Bolşevik partisinin
örgütlendiği 1912 sonrası şartlarında Lenin şu görüşleri savunuyordu: “RSDİP’in
örgütü benimsendiği ve bu örgüte girildiği takdirde, her eğilimde ve her
fikirden işçi sosyal demokratların birliği, işçi sınıfı hareketinin tüm
çıkarlarının gerekli kıldığı mutlak bir zorunluluktur.” (Örgütlenme, 205.) Kanıtlar
çoğaltılabilir. Ancak bu kadarı yeterlidir. Açıkça görüldüğü gibi Lenin
ve Bolşevikler, örgüt içi mücadelede, örgüt Marksist-Leninist olduğu
sürece disipline bağlı kalarak mücadeleyi esas almışlardır, görüş
ayrılıklarını ilkeli bir tarzda çözmeye çalışmışlar, her durumda örgüt
çoğunluğunu yanlarına çekmeye önem vermişlerdir. </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yine Bulgaristan Komünist Partisi’nin deneyimi de aynı anlayışı doğrulayan
başka bir örnektir. Bulgaristan’da 1929 yılında sol sekterler BKP’nin
yönetimini ele geçirdiler ve 1935 yılına dek parti yönetimini ellerinde
tuttular. Bu dönemde BKP izlemiş olduğu sol sekter çizgi nedeniyle ağır
kayıplara uğramıştı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ne ki ML’ler BKP, ML karakterini koruduğu için BKP içinde kalarak, sol
sekter yönetime ve onların oluşturduğu fraksiyona karşı sürekli mücadele
ettiler. Komintern’in de yardımıyla, bu mücadele 1935 yılının başında
başarıya ulaştı ve sol sekter çizgi tasfiye edildi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu konuda Dimitrov şunları söylüyor: “Parti varlığı ve gelişmesi yolunda
yeniden ciddi tehlike ile karşılaşmıştı. Onun kurtarılması bütün güçleri
gererek, solcu sekter hareket hattını tasfiye etmek, parti yönetimini
solcu sekterlerin elinden almak ve kesin olarak devrimci boş boğazlıktan
gerçek Bolşevik kitle çalışma ve mücadelesine geçmek gerekiyordu. Ancak
parti çalışmasının bütün alanlarında sekter tahrifatlarını çabucak
yenmektedir ki, Partinin halk tabakalarıyla bağlarını yeniden kurmasına
yardım edebilir ve Onun askeri faşist diktatörlüğü yıkarak halkçı, anti-faşist cepheyi
muktedir bir hale koyabilirdi. Partimiz, gizlilik şartlarının ve faşist terörün
doğurduğu zorluklara rağmen komünist enternasyonalin yardımıyla bu önemli
görevi başarıyla yerine getirdi.” (Dimitrov, Seçme esreler, cilt: 3, sy: 237-238.)
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ayrıca kendilerine Maoist diyen bu dogmatik cenahın, ÇKP tarihinden sanırız
bilgisi vardır. ÇKP tarihine baktığımızda karşımızda 1935 yılına kadar
önderliği birçok değişik sayıda sol çizgiyi savunana hiziplerin egemen
olduğu ve bu duruma 1935 yılında Mao Zedung’un kızıl ordu yöneticilerine
dayanarak Tsunyi dağında yapılan bir darbe toplantısıyla ÇKP’yi
ele geçirdiklerini görüyoruz. Nitekim Mao Zedung, örgüt önderliğini
doğru görmediği ve değişik klikler ele geçirmiş olduğu halde, örgütten
ayrılarak başka bir örgüt kurmaya yönelmiyor. Bu da hem örgüt içinde iki
çizgiyi mutlaka olarak savunacaksın, hem de önderlik benim gibi düşünmüyor o
halde oportünistlerin disipline uymam diyerek kolay yoldan kendisini örgüt
dışına atarak, örgütün ana gövdesi “oportünist, tasfiyeci denilen” önderliğin
denetimine bırakılmış oluyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yukarıda aktarmış olduğumuz örnekler bir biriyle uyum halinden olduğu gibi
aynı zamanda ML bir örgütte yanlışlara karşı mücadele anlayışının ne
olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bizim baştan itibaren KK döneminden
bu yana savunduğumuz anlayış da budur. Ama 1976 yılında KK’nın önderliğinde
başlatılan tartışmaya karşı, aynı hatta duran dogmatik hizipçilerin hemen hepsi
de, örgüt içi mücadelede hatalı sol sekter bir çizgide hareket
etmişlerdir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim dogmatik hizipçiler örgüt yıkıcılıklarını mazur gösterebilmek için,
oportünizmle uzlaşılıcıktan sekterliğe dek varan çeşitli görüşleri savunmakta,
son geldikleri noktada örgütsel anarşizmin teorisini yapmaktaydılar.
Dogmatiklerin tek amacı örgüt yıkıcılıklarını kitabına uydurmaktı. Bu
dogmatiklerin, Bolşevik Partizan'ın örgüt içi mücadelede çift standartçı bir
konumda duruşunu demagoji ile gizlemeye çalışması ve KK’nın söylemleri
ortada olduğu halde, kendi sübjektif niyetini objektif gerçek yerine
geçirme savunuculuğuna soyunarak, laf kalabalığıyla tarihi gerçekleri ters
yüz etme çabalarının tek bir nedeni vardır, oda örgüt içi
mücadele yönteminde tutulan yanlış yoldur. Kuşku yok ki dogmatikler 1976
tartışma kampanyasında örgütsel anarşimizi vaaz etmişlerdir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Peki, dogmatik hizip ne dedi ne yaptı. Tartışma kampanyasında demokratik
merkeziyetçilik temelinde tartışma yayın organı Proleter Birlik’te
herkesin düşüncelerin özgürce ortaya koyup tartıştığı ve yine farklı
düşüncelerin yayınlanmasında herhangi bir kısıtlamanın söz konusu olmadığı
platformu kullanmayarak mızıkçılık yapan dogmatikler, KK’nın önderliğini
aslında başından itibaren tanımayarak hatta itiraf ettikleri gibi örgüt
disiplinine -biz KK’nın değil, örgütün yani görüşlerin disiplinine bağlıyız-
göstermelik uyuyor göründükleri yönlü açıklamaları ve bizim istemlerimizi
kabul etmezseniz biz birlikte yürümeyiz diyerek, tartışmadan kaçarcasına
ayrılığı ilan ederek örgüt saflarını terk etmesi, bu dogmatik
hizbin kendilerine ve fikirlerine inançsızlık yanında ML olarak gördüğü
kadrolara güven duymadıklarını gösteriyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizip, “tasfiyeci, oportünist inkarcı” dedikleri ML Hareket içinde
kaldıkları sürece etkilerini yayamamalarını kaçınılmaz görüyorlar. Haliyle
buradan yola çıkarak da onlarla bir arada kalınamayacaklarını öne
sürdüler. Nitekim söyledikleri, uzun süre bir arada kalınmayı imkansız
kılacak çizgi ayrılığının varlığı söz konusu olsa bile tutarsızdır. Çünkü şayet
ML karoların ezici çoğunluğu karşı safta yer almışsa, hareket içinde ideolojik
mücadele yürüterek bu kadroları kazanmak zorunludur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bunu reddetmek, kendine inançsızlıktır ve oportünizm ideolojik mücadeleyle
alt edilemez yaftasıyla örtülemek istenmektedir bu inançsızlık. Bu durumda
hala “tasfiyeci oportünizm ve inkarcılığın” bünyeyi sarmasından ciddi ciddi söz
edilebiliyorsa, bunun anlamı açıktır. Dogmatiklerin tartışma gemisini
erkence terk etmelerinin altında yatan esas neden kendi etraflarında
yer alan kadroların kendilerini terk edebileceğini, ML görüşlerden
etkileneceğini düşünmektedirler. Bu nedenle de hiç yoktan iyidir, bari
etkilediğimiz kadroları yitirmeyelim, yaklaşımıyla hareket
ediyorlar. ML Hareket'in büyük çoğunluğunun, hizipçilerin kendi
açılarından bırakın hastalığa tutulma ihtimalini, “hastalığın pençesinde
kıvrandıkları” şartlarda tutup, hastalığın bünyeyi sarması
ihtimalini önlemek için ayrıldıklarını söylemek, kendi etrafında
topladıkları kadroyu yıkıcı emellerine alet edebilmenin teorisini
yapmaktır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Örgütsel anarşizm en berbat haliyle savunulmaktadır. Tasfiyeci
oportünizm ve inkarcılığa karşı mücadele onların çizdiği sınırlar
içinde yürütülemez görüşü de, halis örgütsel anarşist bir görüştür. Lenin,
Dimitrov ve Mao örneklerinde hangi sınırlar içinde mücadele ettiler? Bu sınır
örgüt sınırları değil midir? Program ve tüzüğün sınırlarını çizip kurallarını
koyduğu bir mücadele söz konusu değil midir? İki çizginin oluştuğu şartlarda,
oportünizme karşı mücadelede zafer kazanmak için komünistler ML örgütün
program ve tüzüğüne bağlı kalarak, tüzüğün emrettiği yöntemleri kullanarak
mücadele ederler. ML’lerin bu şartlarda doğru mücadele yöntemi budur. Bundan
başka mücadele yöntemi yoktur (tabi ki tüzüğe yani demokratik merkeziyetçiliğe
bağlı kalındığı sürece.) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Şayet ML örgüt ortaya bir platform koyup yöntem belirlemişse -ki
program ve tüzük bunları belirler- ML’ler, oportünistlerin platformunda ve
yöntemleriyle mücadele etmezler görüşü iki anlama gelebilir. Birincisi,
oportünist hareketin platformunu ve yöntemlerini tanımamaktadır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İkincisi, sözde ML’lerin hareketin koyduğu platform ve yöntemleri
elverişsizdir. Dogmatik hizip bu ayrımı ortaya koymaktan özenle
kaçındılar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Çünkü ML Hareket'in platformunda iç mücadele yöntemlerinde ayrı olarak”
kendi tayin ettikleri platformda, kendi yöntemleriyle mücadele edeceklerini”
açıkça belirtmekten geri durmadılar. Bu alandaki itiraflar dogmatiklerin
komünist hareketin örgütsel ilkelerinde ne kadar uzaklaştıklarını ortaya
koyuyordu. KK ise başından itibaren -tartışma kampanyasının
başlatılmasında düşülen önemli darbeci hatanın dışında- komünist harekete, onu
bağlayan platforma ve yöntemlere sahip çıkmışlar ve çıkmaya devam edeceklerdir.
Kısacası, dogmatik oportünistler ML hareket içinde iki çizgi oluşur
oluşmaz -kadroları kazanma ve harekete doğru çizgiyi hakim kılma
yerine- azınlıkta kalındığı şartlarda hemen ayrılmayı getiriyorlar.
Mazeretleri de hazır: “sonra hastalık tüm bünyeyi sarara”, “bizim
ayrı platformumuz ve yöntemlerimiz var.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İşte kendisine güvenmeyen, kadrolara güvenmeyen tasfiyeci öz burada
sırıtıyor. Onlar kendilerini hiçbir örgütsel ilkeye kurala bağlı
saymıyorlar. Her zaman ayrılma ve yıkmanın teorisini
yapıyorlar. Dahası örgütsel ilkeler ve kurallar yerine, “bana göre iyi ise
doğrudur”, tasfiyeci anlayış tamda budur. Çünkü onun hareketi kazanmak
gibi bir hedefi yoktur ve bunu da yapmayacaklarını biliyoruz.
Dogmatikler, “ML hareket oportünistlere ve inkarcılara
teslim edilemez” diyorlar. Oysa kendi görüş açılarından bile şimdiki
davranışları tutarsızdır. Çünkü onlar, ML Hareket'i gerçek sahibi olan “tasfiyecilere,
düşmanlarına” terk etmişlerdir. Dogmatikler tartışma sürecinde ML ilkelere
teoriye bağlı kalmayı değil, kendi ihtiyaçlarına göre ML kılıklı anarşist
teoriler üretmeyi esas almışlardır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Nitekim işin içinde çıkmada zorlanan dogmatiklerin anarşist
davranışlarını mazur gösterecek teoriye ihtiyaçları olmuştur. Keza
biliyoruz ki oportünizm en çok ilkesizlik ve istikrasızlığa gereksinim
duymuştur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>ML’lerin örgüt içi
mücadele anlayışı ve dogmatiklerin disiplin tanımazlığı</b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bolşevik Partizan'ın ısrar ve inatla görmek istemediği, İBY’nin
hizipçiliğini gizlemeye çalıştıkları ya da ideolojik, politik olarak aynı
düşünmeleri nedeniyle mazur gördükleri dogmatiklerin bir diğer görüşü
üzerinde duralım.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Biz Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu görüşleri savunuyor ve bu görüşlerin
disiplinini tanıyor, merkezi önderliğin yani KK’nın örgütümüzün görüşlerini
reddeden disiplinini tanımıyoruz” görüşleri üzerinde duralım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">KK, dogmatiklerin bu görüşlerinin açıktan ML harekette merkezi disiplini
reddetmenin aynı zamanda harekette kalmayı reddetmek ve hareketi parçalama
amacı taşıdığını kabul etmek anlamına geldiğini ortaya koydu. Ünlü görüş
disiplininin anarşist özünü ortaya koydu. Bu görüşü disiplinin aynı zamanda Troçkist
bir görüş olduğu, örgüt içinde hizip özgürlüğü anlamına geldiğini bilinmez
bir durum değildi. Dogmatiklerin bu anarşist görüşü ML</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Hareket'i
bölüp, parçalamanın gerekçesi yapıldı. İşin daha da ilginci dogmatiklerin
tasfiyeci </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">hizipçi girişimi mutlaka mazur göstermek, yeni
ayrılıkçı anlayışı geliştirerek durumu </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">kurtarmak
gerekiyordu. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu amaçla iki çizgi oluştuğunda hemen ayrılık görüşü öne sürülerek örgütsel
anarşizme kılıf </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">geçirilmeye çalışıldı. Haliyle dogmatiklerce
örgütsel anarşizm bir şekilde inceltilerek </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">savunuluyordu.
Dogmatiklerin örgüt saflarını erkence terk etmeleri onların kendi </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">düşüncelerinin
mücadelesini vermede ve kadrolara güvenmede ne kadar sorunlu olduklarını
gösteriyordu. Bolşevik Partizan ve Partizan cenahı aslında örgüt içi mücadelede
örgütsel anarşizmi savunuyorlardı. Bundan dolayı bu cenahta ilke ve istikrara
yoktu. En önemli ilke meselelerinde de, dün ak dediklerine bugün kara
diyebilmekteydiler.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Şimdi de ML’lerin örgüt içi mücadele yöntemleri üzerinde duralım. ML
örgütlerde örgüt içi mücadele tüzük tarafından belirlenmiş esaslara göre,
disiplin çerçevesinde yürütülür. Örgüt içinde anarşist davranışlara,
disiplinsizliğe yer verilmez. ML örgütler organlardan oluşur ve örgüt içi
mücadelenin yeri organlardır. Organlar ve organların disiplinini tanımamak
örgütü tanımamakla aynı şeydir. “Ben örgütün disiplinini tanımıyorum, sadece
organların disiplinin tanıyorum” türünden görüşler anarşizmi vaaz eden
görüşlerdir, bunu söyleyerek örgütü tanımadığını söylemektedir. Çünkü
organlar olmadığında, tanımadığında, örgüt yoktur ve örgütü tanımamaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Lenin’in belirttiği gibi örgüt içinde görüşlerini hakim kılmaya çalışan
kişiler, önce örgütü inandırmaya çalışırlar. Doğal ve ilkeli olan budur.
Lenin bu konuda şunları söylüyor: “Kendi görüşleri çevresinde toplamak
istedikleri bir kuruluşta çoğunluğu (özel olarak) sağlamadan önce, başkalarını
inandırmaya çalışmayı reddeden hiçbir ilke sahibi kişi görülmemiştir,
görülmeyecektir.” (Bir adım ileri iki adım geri, sy: 183.) Yalnızca bu alıntı
bile dogmatik hizbin ilkesi ve kuralsızlığını kanıtlamaya yeter. Çünkü
bir örgüt ML olduğu sürece, çoğunluğu kazanmaya çalışmaktan daha doğal bir
şey olmaz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bunun yolu da onları inandırmaktan geçer şartları elverişsiz de olsa,
azınlıkta kalınılsa da yapılması gereken budur. Bunun reddedenler anacak
ilkesizler olabilir. Fakat bu çoğunluğu inandırma çalışması ilkelere ve
kurallara göre yürümek zorundadır. Bu kurallar örgüt üyelerinin ortak rızasıyla
mücadelenin sınırlarını belirleyen tüzükte yansır. Zaten tüzük, kongrede
kabul edilir ve örgüte her üye olan bu tüzüğe uymayı kabullenerek girer.
İşte mücadele bu sınırlar içinde tüzük kurallarına, disipline uygun olarak gerçekleştirilmelidir.
ML’ler örgüt içi mücadelede Lenin’in şu sözleri sürekli hatırda tutarlar: “Parti
üyeleri arasındaki görüş ayrılıklarını daha serinkanlı tartışmak ve
ayrılıkların çalışmamızı bölmemesini, faaliyetlerimizi aksatmamasını, merkez
kuruluşlarımızın işlevini baltalamamasını sağlamak gereğini daha iyi
kavrıyoruz.” (Sağ ve sol sapmalar üzerine, 22.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Kısacası örgüt içi pratik faaliyetleri aksatmamalı, merkezi kuruluşların
görevlerini yerine getirmesini engellememelidir. Elbette buda disipline uymakla
mümkündür. Merkezi organların disiplinine uymamak, yönetimini kabul etmemek,
örgütte kalmamak, örgütü yıkmaya çalışmak anlamına gelir. Burada sözü yine
Lenin’e bırakalım. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Lenin Menşevikler için şunu söylüyor: “Kullandıkları yöntem partinin bir
bölümünün nefret ettiği, merkezi organların yönetimi altında çalışmayı reddetmekti.
Ama dünyada hiçbir partinin, hiçbir merkezi kurumu onun yönetimini kabul
etmeyen kişileri yönetme yeteneğine sahip olduğunu kanıtlayabilir mi. Merkezi
organların yönetimini kabul etmemek, partide kalmayı reddetmekle aynı şeydir.
Bu bir yıkma yöntemidir, inandırma yöntemi değildir. İnandırma yerine yıkma
çabasında bulunulması, tutarlı ilkelerden, kendi fikirlerine inançtan yoksun
olduklarını gösterir” (Bir adım ileri iki adım geri, sy. 195.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Lenin’in bu sözleri dogmatik hizbin durumunu tam olarak tanımlamaktadır.
İnandırma değil yıkma yöntemi uygulayan dogmatik hizip merkezi organın
yönetimini reddederek, ML Hareket’te kalmayı reddetmiş ve ayrılmıştır. Bu
durum onların ilkesizliğini ve kendi fikirlerine inançsızlığı ortaya
koymaktadır. ML örgüt içinde bazı kişilerle çalışmayı güvensizlik gerekçesiyle
reddetmek ile ilgili Lenin’in söylediği sözler, örgüt içi mücadeleye ışık
tutmaktadır: “Ama şimdi bir parti üyesi oldum, genel olarak güven eksikliğini,
ileri sürmeye hakkım yok, çünkü bu eski grupların bütün kaprislerine ve saçma
arzularına kapıyı açık bırakmak olur. Şimdi ben ‘güvenimin’ ya da ‘güven
eksikliğimin’ bütün resmi nedenlerini göstermek, yani programımızın,
taktiklerimizin, ya da tüzüğümüzün resmen kabul edilmiş ilklerini göstermek
zorundayım. Herhangi bir neden göstermeksizin ‘güvenimi’ ya da ‘güvensizliğimi’
ileri sürmemek ve genel olarak partinin herhangi bir kesiminin
bütün kararlarının - bütün parti tarafından değerlendirilmesi gerektiğini
bilmek zorundayım; güven eksikliğimi ifade ettiğim, ya da bu güven
eksikliğinin sonucu olarak ortaya çıkan görüş ve isteklerin benimsenmesini
sağlamaya çalıştığım zaman, resmen ön görüşmüş işlemlere bağlı kalmak
zorundayım.” (Bir adım ileri iki adım geri, sy. 230.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Lenin’in görüşleriyle, dogmatik oportünistlerin “kendi platformumuz ve yöntemlerimiz”
çığırtkanlıkları tam bir tezat halindedir. Çünkü ilkinde Leninizm’in örgütsel
ilkleri, ikincisinde ise anarşist örgüt ilkeleri ortaya konmuştur. Lenin’in
sözleri parti ruhundan yoksun bireyci, aydın, yarı-aydınların anlayamayacağı,
sindiremeyeceği şeylerdir. Dogmatik hizipçiler tamda bu durumdaydılar. Kısacası,
örgüt içi mücadelede tüzük tarafından disiplin ilkelerine bağlı kalmak, ML’ler
için zorunludur. Çünkü onlar, örgütü iknayı oportünizme karşı mücadelede esas
alırlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Çünkü onlar, ilkelidirler, kendi fikirlerine ve kadrolarına inanç
beslerler. Doğru fikirlerin kadrolar tarafından er geç kavranacağına inanırlar.
Örgüt ML kaldıkça bu yolu tutarlar. Dogmatik hizip ise, 1976 tartışma döneminde
örgüt içi mücadelede hiçbir ilke hiçbir kural tanımamıştır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Onlara göre doğruyu savunduğuna inanan, her şeyi yapma hakkını kendinde
görür, başkalarının ise aynı hakkı yoktur. Dogmatik hizbin örgütsel anarşizmi
proletaryanın çelik disiplininden ürken, bu disipline uymayı, bir çeşit
kölelik olarak gören küçük burjuva aydının bireyci tutumunu yansıtmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu konuda katıldığı düşünceleri Lenin, Kaustky’den şöyle aktarıyor: “Aydına
gelince durum oldukça farklıdır. O bileğinin gücüyle değil, kafasıyla savaşır.
Onun silahları kişisel bilgisi, kişisel yetenekleri, kişisel inançlardır.
Herhangi bir mevkiye ancak kendi kişisel niteliğiyle erişilebilir. Bu
yüzden bireysel niteliğiyle erişilebilir. Bu yüzden bireyselliğin en özgür
davranışı, Ona başarılı faaliyetin başlıca koşullu olarak görünür. Bir bütüne
bağlı bir parça olarak görünür. Bir bütüne bağlı bir parça olarak ancak
zorlukla katlanması, yalnızca zorunluluktan gelir, eğilimden değil. Disiplin
gereğini, seçkin kafalar için, sadece kitleler için kabul eder. Ve kuşkusuz
kendini birinciler arasında sayar.” (Bir adım ileri iki adım geri, sy. 152.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Dogmatik hizbin kuru
gürültücü Aleksinski yöntemleri ve İbrahim Kaypakkaya istismarı </b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizbin mücadele yöntemlerini incelerken iki özelliklerine daha
dikkat çekmek gerekiyor. İlki; Lenin’in deyimiyle Aleksinski yöntemleridir.
Lenin bu yöntemi, şöyle tanımlıyor: “Bolşevikler 1907 Londra kongresinde teorik
tezlere cevap olarak bir ajitatör gibi tavır takınıp şu veya bu tür sömürü ve
baskıya karşı tumturaklı, ama tamamen yersiz, cümlelere baş vurduğun da,
Aleksinski’den ayrılacaklardır. Delegelerimiz “yine bağırmaya başladı”
diyorlardı. “Bağırma” Aleksinski’ye bir şey getirmedi.” (Marksizm’in bir
karikatürü ve emperyalist ekononizm, Sy. 88, Koral Yayınları.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Evet, dogmatik hizipçiler aynen Aleksinski gibi davrandı. Dogmatiklerin
yazılarında daha çok içi boş tumturaklı laflar, İbrahim’i inkar etmek, örgütü
tasfiye etmek vb. demagojilerine sıklıkla başvuruludur. Özellikle örgüt içi
mücadele konusunda ilkelere bağlılık yerine bolca iftira, talan ve hayali değerlendirmeler
yer aldı. Lenin'in de belirtmiş olduğu gibi bağırıp, çağırma, Aleksinski’ye
bir şey kazandırmadı. Süslü sözler, parlak ama kof cümleler, yüksek perdeden
laflar kısacası Aleksinski yöntemleri dogmatik hizbe hiç bir şey
kazandırmamıştı. Aslında bu tür yöntemlerin kullanılması, ideolojik ve politik
aczinin farkına varanların sorunların esasını gizleme, duygulara hitap ederek,
çevresindekileri etkileme yolunu tutma ihtiyacını hissetmekten gelmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yine dogmatik hizbin ve haliyle Bolşevik Partizan'dan diğer Partizan
cenahının en fazla öne çıkarıp istismara giriştiği olay İbrahim Kaypakkaya
yoldaş olmuştur. Bu durum adeta Partizan cenahının olmazsa
olmazı olmuştur. Dogmatik hizip merkezi önderliğin karşısında savunacak
bir şey bulamayınca, en kolay yoldan tabanı etkilemek bakımından “İbrahim
yoldaşa kimse dokunamaz ve İbrahim’i reddediyorlar” demagojisi olmuştur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">İşin daha da ilginci KK ve <i>Halkın Birliği</i>'ni “İbrahim Kaypakkaya yoldaşa
ihanet ettikleri” iddiayla ortaya çıktıkları halde, bir çoğu sınıf savaşımının
dışına düştükleri gibi, KK’ya karşı keskin İbocu geçinen</span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span><span style="mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">TKP-ML
Partizan önderliği, 12 Eylül faşist askeri darbenin ardında gözaltına
alındıklarında Süleyman Cihan dışında kalanların çoğunluğu İbrahim
Kaypakkaya’nın işkencede ser ver sır verme direniş geleneğini yaşatamamışlar ve
işkencede çözülmüşlerdir. Yine 1976 tartışma sürecini baltalayan ve ayrılığı
kışkırtan Hİ kısa dönem sonra dogmatikler ile farklı ideolojik, politik hatta
evrimleşerek saflarda atılmıştır. Aynı zamanda 1974’ten sonra Hareket'e katılan
Ahmet Kızıler grubu da -MZ deniliyor-, 1976 tartışmasında olumsuz ve kışkırtıcı
bir rol oynamıştır. Ahmet Kızıler çok keskin İbrahim istismarcısı olarak öne
çıkmış ve Hareket'in hatalarının ortaya konmasın da rahatsızlık duymuş ve tartışma
kampanyasında ayrılığı kışkırtan başrolcülerden olmuştur.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Ne ki dogmatik hizbin önemli temsilcilerinden birisi olarak öne çıkan A. Kızıler
dogmatiklerle ideolojik - politik olarak anlaşamayarak yollarını ayırarak karşı
devrimci 3. Dünya Teorisi’nin savunucusu olarak ortaya çıktı, bir dönem
Kurtuluş Yolu adı altında bir dergi çıkardı ve ardında KK’yı “İbrahim’e ihanet
etmekle suçlayan”lar kapağı Aydınlığa atarak, Aydınlık safların da İbrahim
yoldaşa bolca küretmekten geri durmamışlardır. İbrahim istismarcılığına sınır
tanımadan devam eden dogmatik Partizanın önderleri KK’nın doğru devrimci
tutumunu çarpıtarak duygu sömürü yapmaya çalışmıştır. Kuşku yok ki dogmatik
hizipçilerin İbrahim Kaypakkaya yoldaşla istismar yöntemleri Aleksinski
yöntemlerinin bir parçası olan bu yönteminde bir şey kazandırmadığı ortadadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: large; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;"><b>Dedikodu ve skandal
ticareti dogmatik hizbe yarar sağlamamıştır </b></span></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizbin yöntemlerinden bahsederken son bir noktaya daha işaret
edelim. Bu yöntem dedikodu yöntemidir, skandal ticareti yöntemidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Sağda solda kişiler hakkında dedikodular, kişilerin niteliği üzerinde
durmak, hiçbir belgeye dayanması mümkün olmayan kişilerin niteliği üzerinde
durmak, hiçbir belgeye dayanması mümkün olmayan kişiler arasındaki konuşmaları
tahrif edip kanıt getirme, hareket sırlarını ulu orta herkese açıklamak,
hatta derneklerde belge okumaya kalkmak başvurdukları başlıca
yöntemlerdir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Tabi ki gözlerini kırpmadan yalan ve iftiraya başvurmaları da cabası.
Zaten, kişi bir kez bu yolu tutumu zorunlu olarak yalan ve iftiraya başvurur.
Kısacası dedikodu, skandal ticareti dogmatik hizbin önemli bir
yöntemidir. Bu gizlilik konusunda kendisini açığa vuran en kaba örgütsel
Menşevizmle, laçkalıkla birleşmektedir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu yöntemler dogmatik hizbin niteliğine uygundur. Çünkü onlar, örgütsel
ilkleri sorunun ideolojik ve politik yönünü öne çıkarıp, esaslar üzerine
tartışacak gücü kendisinde bulamamaktadırlar. Bu nedenle ayrıntılar içinde
sorunu boğmak, ilkeleri bir yana itmek bir ayrımda sözde çelişki yakalayıp kafa
karıştırmak, kişileri kötülemek yolunu tutuyorlar. Aslında bu onların kendi
ilkelerine güvenmediklerinin ve sorunu buraya çekerek parsa toplamaya
çalıştıklarının kanıtıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Şimdi Lenin’in bu tür mücadele yöntemlerini nasıl mahkum ettiğini görelim.
İspati olmayan özel konuşmalar dolayısıyla yalancılık suçlaması için Lenin
şunları söylüyor: “Provokasyonun, kimin yalancı olduğunu soran bu metodu,
yalnızca bir kavga için bahane arayan bir kabadayıya veya davranışındaki
gülünçlüğü fark etmeyen histerik bir adama yakışır. Belki
politik hatalardan suçlanan politik bir liderin bu metodu kullanması
kesinlikle, onun başka bir savunması olmadığını ve Onun politik farklılar
seviyesinden berbat ağız kavgacısı ve skandalcı seviyesine düştüğünü ispatlar.”
(RSDİP’in Kuruluşu, sy. 100.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">“İspatlanmayan konular dedim, çünkü tabiatları icabı, hiçbir kaydı
bulunmayan özel konuşmalara, hiç bir ispata meydan ve buna dayandırılan
konular, bütün anlamıyla ‘yalan’ kelimesinin tekrarını gerektirir. Martov, dün,
bu tür tekrara sanatında gerçek ustalığa erişti ve ben de onun yolundan
yürümeye hiç niyetli değilim.” (Aynı yerde, 101.) <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yine Lenin yoldaş kişiler hakkındaki dedikodular üzerine şunları söylüyor:
“Kişilerin niteliği ve hareketleri konusunda kongrenin dışında konuşmak ve
dedikodu yapmak, bana yakışıksız ve hayasızca bir iş olarak görüyor. (Çünkü bu
gibi durumlar, yüzde 99 örgüte ilişkin bir sırdır ve ancak partinin yüksek bir
yönetim kuruluna açıklanabilir.) Kongre dışında, böyle
dedikodulara sarılarak savaşmak bana göre, skandal ticareti yapmaktır. ” (Bir
adım ileri iki adım geri, sy. 177.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizbin yöntemlerini Lenin’in eleştirdiği bu fiillerde açıkça
görmek mümkündür. Lenin’in de belirttiği gibi bütün bunlar siyasi aczin
ifadesidir ve buna başvuranların başka savunması olmadığını gösterir. Dogmatik
hizip başları, tam bir acz içine düştüklerinden zorunlu olarak bu yola
sapmışlardır ve berbat ağız kavgacısı durumuna düşmüşlerdir. Dogmatik
hizipçiler gizlilik konusunda da tam bir sorumsuzluk içinde olmuşlardır.
Hareketin sırlarını ulu orta yaymak, isim açıklamak gibi bir soruda - sorunda
gizliliği ağır bir şekilde ihlal etmişlerdir. Buda onların sorumsuzluğunu,
gerekirse hakim sınıflara en büyük yararı sağlayacak davranışlardan
kaçınmadıklarını gösterir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Buraya kadar dogmatik hizbin örgüt içi mücadele anlayışı ve yöntemleri
üzerinde durduk. Buraya kadar hatırlattıklarımızı toparlarsak, şöyle bir sonuca
varırız, dogmatik hizbin, gerek örgütsel mücadele anlayışında ve gerekse de
bunun yöntemleri konusunda örgütsel anarşizm vaaz etmektedir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizip tutarlı örgütsel ilklere sahip değildir ve sürekli zikzaklar
çizmektedir. Bugün kabul ettiğini işine gelmediğinde yarın reddetmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Örgütsel mücadele anlayışıyla ilgili olarak dogmatik hizipçiler ML Hareket’te
iki çizgi mücadelesini sürekli kabul eden, oportünist çizgiyi sade ve alt
etmekle yetinene sağ oportünist bir görüş savunmaktaydılar. Aslında bu onların
gerçek düşünceleriydi. Ama işler farklı şekilde gelişince oportünistler bir
uçtan diğerine kaydılar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bu kez “görüş disiplini” adı altında örgütsel anarşizmi savunmaya
başladılar. Oysa aradan ancak üç ay geçmişti. Onlar tutarlı ilkelerden yoksun
olduklarından, kendi hesaplarını ve gerici davranışlarını mazur gösterecek
teorileri birbiri peşi sıra yaratmakta tereddüt etmediler. ML’lerin saldırısı
karşısında “görüş disiplini” anlayışının ipliği kısa zamanda pazara çıktı.
Bunun üzerine oportünist şefler yeni bir oportünist manevraya giriştiler.
Görüşlerini değiştirdiler, eski sağcı görüşlerini, ilgisiz görüşleri
savunduğumuz halde utanmadan bize mal ettiler. Ondan sonra “iki çizgi
oluştuğunda aynı örgüt çatısı altında kalmayarak hemen ayrılma” anarşist
teorisini geliştirdiler. Bu teori açısından, hareketimize mal ettikleri, eski
düşünceleri eleştirdiler. Bu teoride davranışlarını haklı çıkarmak için
uydurdukları, kitaba uydurulması daha kolay, ama örgütsel anarşizmi vaaz eden
bir teoridir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Lenin bir partinin gerektiğinde taktiklerini 24 saat içinde
değiştirebilecek esnekliği sahip olması gerektiğini, ama ilklerin 24 saat
içinde değişmeyeceğini uzun süre boyunca muhafaza edileceğini belirtiyor.
Dogmatikler ise örgütsel mücadele ve disiplin üzerine ilkeleri sıklıkla
değiştirmişlerdir. Bu durum aslında dogmatiklerin nasıl ilkesiz bir konumda
durduklarını ve küçük burjuvazinin istikrarsız düşüncesini yansıtmaktadır.
Onlar sınıf konumları gereği istikrarlı bir düşünceye sahip olmayıp sürekli
yalpalarlar, zikzaklar çizerler. Kesin bir mücadele anında esas mücadele eden
güçler arasında bocalar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yenilgiye uğradıklarında ise, umutsuzluğa kapılır. Kendilerine ve
çevrelerine küfretmeye başlar, gözyaşları döker, pişmanlık getirirler. Çevremizde
bu türden yüzlerce olay vuku bulmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizbin ilkesizliği küçük burjuva niteliğinin sonucudur. Örgütsel
anarşizmi vaaz eden görüşleri de, proletarya örgütünün çelik disiplininden
ürken, buna uymayı kölelik sayan, kendisini disiplinin üzerinde seçkin kişi
olarak gören, farklı fikirlere karşı uzun, sabırlı, eğitici ve ikna edici
mücadeleyi göze alamayan küçük burjuva aydın, yarı-aydının görüşlerini
yansıtmaktadır. Sorunun bir diğer yönü de bu örgütsel anarşizmi vazeden
teorinin sahiplerinin, hareket kadrolarına ve kendi savundukları görüşlere
güven duymamalarıdır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Çünkü onlar fikirlerini kadroların kabul edeceğine güvenmemektedirler. Bu
da önce kendi fikirlerine, onu savunup kabul ettirebileceklerine inançsız
olduklarını gösterir. Örgütten hemen ayrılma görüşü bu inançsızlığın teorik
ifadesidir. Sonra kadrolarında -kendilerine göre- doğru fikirlerin yanında yer
alacağına inanmamaları, kadrolara güvenmemeleri de teorik ifadesini bu anarşist
düşüncede bulmaktadır. Dogmatiklerin örgüt içi mücadele konusunda kullandıkları
yöntem küçük burjuva niteliktedir. Lenin de Menşeviklerle ilgili yaptığınız
alıntıların dogmatiklere tıpa tıp uyması tesadüfi değildir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Çünkü örgütsel anlayışları ve örgütsel mücadele yöntemleri bakımından
tasfiyeci dogmatiklerle Menşevikler arasında özde fark yoktur. Unutmayınız ki,
Menşevikler de azınlıkta kaldıklarında örgütsel anarşizmi savunuyorlardı. Ve onların
şekilsiz, gevşek parti anlayışlarıyla uyuşuyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Merkezi organların yönetimini kabul etmemenin örgütten ayrılmak ve onu
parçalamak anlamına geldiğini ortaya koyduk. Bunun anlamı bunu yapanların <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Hareket</i>’e sahip çıkmaya kalkmalarının sahtekarlık
ve ikiyüzlülük olduğudur. Bolşevik Partizan’ın tüm çarpıtma ve olayları
farklı gösterme çabalarına karşın, dogmatik hizip örgüt içi mücadele ve
disiplinde Leninist ilklerden ırak, kendi fikirlerine inançtan yoksun
olduklarını göstermiştir. Dogmatik hizip ilkelere ve disipline bağlı kalarak
mücadele etmek yerine “biz platformumuzu kendimiz koyar kendi yöntemlerimizi
kendimiz saptarız” diyerek anarşizmini bir kez daha ortaya koymuştur. O hiçbir
ilkeye bağlı olmadığını göstermiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Dogmatik hizip içi boş parlak cümleleri öne sürerek, bir başka ifadeyle
Aleksinski yöntemlerini esas almış, fikir gücüyle, ikna yoluyla sağlayamadığı
etkiyi bu yola sağlamaya çalışmıştır. Aynı şekilde İbrahim yoldaşı da kendi
gerici hesapları için istismar etmiştir. Dogmatik hizip, iftira, yalan,
dedikodu kişisel karalama gibi yollara sapmış, gizliliği ağır şekilde ihlal
etmiştir. Bütün bunlar dogmatiklerin politik aczinin ve küçük burjuva
sorumsuzluğun kanıtlarıdır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Tasfiyeci şefler, ML görüşlerle ilkeli bir tarzda mücadele etme gücünü
kendilerinde bulamayıp, bu alanda sırtlarının yere geleceğini anlayınca, bu
yanlış yöntemlere başvurarak sorunları çarpıtmaya, kafa bulandırmaya
çalışmaktadırlar. Bütün bunlar onların kendi fikirlerine inançsızlıklarının
kanıtıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Sonuç olarak, gerek örgüt içi mücadele anlayışlarına, gerekse de bu
mücadelenin yöntemlerinde tasfiyeci dogmatikler ML’den fersah fersah
uzaklaşmışlardır. Bu savrulma onların küçük burjuva niteliğinden
kaynaklanmaktadır. Bu sınıf yapısı nedeniyle onlar, ilke ve istikrara sahip
değillerdir, zikzaklar çizmekte, yalpalamaktadırlar. Onlar ML Hareket’e, onun
görüşlerine ve kadrolarına güven duymamaktadırlar. Kendi görüşlerine de
güvenememektedirler. İşte bu nedenle örgüt içi mücadelede küçük burjuva
yöntemler geliştirdiler ve anarşist örgütsel anlayışa sahiptirler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Sonuç olarak: 1976 tartışma kampanyası ve ardından dogmatik hizbin nasıl
örgüt iç mücadele ve disipline uymayarak görüş disiplini dayatarak örgütsel
alanda anarşist bir hatta yürüyerek 1976 Temmuz'unda TKP-ML Hareket'inden
koparak, önce ayrı gruplar olarak hareket edip 1978 yılında örgütte kopan
grupların birleşimiyle TKP-ML Partizan örgütünün kurulduğunu dikkate
aldığımızda tartışamadan kaçarak TKP-ML Hareketi’nde hizip örgütleyerek kopan,
dogmatikler olmuştur. Buradan hareket ettiğimizde TKP-ML Hareketi hem önderlik
bağlamında ve hem de örgütlü güçler açısında örgüt kitlesinin ana gövdesi
KK yanında saf tutmuştur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Demek ki Kaypakkaya yoldaşın açtığı kızıl bayrağı, hata ve
yetmezliklerinden arındırarak ileriye taşıyan ve gerçek mirasçısı KK
önderliğindeki TKP-ML Hareketi olmuştur. Bugünde bu ML çizginin devamcısı
KP-İÖ’dür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Yukarıda belgelerle de aktarmış olduğumuz gibi, Partizan cenahının KK ve
haliyle TKP-ML Hareketi'ne dair söylemlerinin içeriğinin ne kadar boş ve gerçek
dışı olduğunu gösteriyor. Kim ne derse desin Kaypakkaya yoldaşın ve haliyle
TKP-ML Hareketi’nin hata ve yetmezlikleriyle hesaplaşıp, tıpkı Kaypakkaya
yoldaş gibi tabulara vurarak buz kıran rolünü oynar, Onun çizgisini ML temelde
ileriye taşıyan, KK ve ardılları olmuştur. Hayali yazılan tarih gerçek
karşısında her zaman tuzla bul olmuştur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Bolşevik Partizan ve Partizan cenahının 1976 ayrılığı üzerine yazdıkları
hikayelerin özünde avcılık hikayeleri olduğunu, verilerle ve o dönemdeki
tartışma belgelerinde ortaya koyduk. Biz her daima gerçeklere (belgelere) bağlı
kaldık. Umudumuz o ki, hayali tarih yazımında ısrar eden Bolşevik Partizan ve
Partizan cenahı da bu tutumunu terk ederek hayalden gerçeğe adım atmış olur.</span></div>
<blockquote class="tr_bq">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR;">Haziran 2020</span></b></blockquote>
</div>
KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-86756240490413625592020-05-26T08:43:00.000-07:002020-05-26T09:18:21.100-07:0060’lı yılların çalkantılı ırkçılıkla mücadele yıllarında ortaya çıkan bir hareket: Kara Panter Partisi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZ8gbsPapT4-jblxV5ZozolJdkNWiwbICVcMZf0Y7s-f8yxBiAwyrdKn546-_TsMuWgfZy5_Xpgpfsdt7WmvNRuNJEucAxs4et22D_MvBVFwn78enemOigJyq9dv0_6qCdKLu0AozyG4KD/s1600/black+panther+party.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="454" data-original-width="848" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZ8gbsPapT4-jblxV5ZozolJdkNWiwbICVcMZf0Y7s-f8yxBiAwyrdKn546-_TsMuWgfZy5_Xpgpfsdt7WmvNRuNJEucAxs4et22D_MvBVFwn78enemOigJyq9dv0_6qCdKLu0AozyG4KD/s400/black+panther+party.png" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Beyaz
ırkçılığına karşı siyahların sivil haklar hareketinin öncülerinden Martin
Luther King’in yaşamını yitirmesinin üzerinden yarım asır geçti. King, kamusal
alanların ırklara göre ayrılmasına karşı siyahların temel taleplerinin
oluşturulmasında büyük pay sahibiydi. Ne var ki onun felsefesi, sivil
itaatsizlik ve pasif direniş üzerine kurulu kaldı. King’in stratejisini ve
hareketini aşan çizginin öncülüğünü ise Malcolm X yaptı. Malcolm X, sosyal ve
ekonomik alanların örgütlenmesi gerektiğini de söyledi. Bunu hayata geçirense
Kara Panter Partisi oldu. Panterler, siyahların mücadelesindeki devrimci
felsefeyi ve militan duruşu kararlı bir biçimde örgütledi.</b><o:p></o:p>
</span><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">1966 yılında kurulan Kara Panter Özsavunma Partisi gelmiş
geçmiş en büyük siyah devrimci hareketti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Polis şiddetine karşı silahlanmalarıyla ünlü olan
Panterler’in pek bilinmeyen birçok farklı faaliyet alanları bulunuyordu; yoksul
çocuklara kahvaltılar, sağlık ocakları ve çocuklar için ayakkabı toplama vb…<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Amerika genelinde 45 şubede 5 bin parti çalışanıyla hızlı
bir büyüme kaydetmişlerdi. Dönemin anketlerinde Panterler büyük şehirlerde
yaşayan siyahlar arasında yüzde 90’lık bir destek oranına sahipti. Siyah
Amerikalılar üzerindeki etkisi, devletin verdiği orantısız tepkiyle de görülebiliyordu.
FBI başkanı J. Edgar Hoover, onları “ABD’nin iç güvenliği açısından bir
numaralı tehdit” olarak nitelendirmişti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<strong><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-weight: normal; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">Örgütlenme
yılları</span></strong><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">1954 yılındaki ırk ayrımcılığı karşıtı büyük davaların ardından, ABD Yüksek
Mahkeme’sinin verdiği kararlarla 1960’lı yıllarda sivil haklara ilişkin
mevzuatının kabul edilmesine karşın, Kuzey Amerika’daki kentlerde yaşayan
Afrika kökenli Amerikalılar (Afro-Amerikanlar) ekonomik ve sosyal eşitsizliğe
maruz kalmaya devam etti. Yoksulluk ve yetersiz kamu hizmetleri, siyahların
yoksul yaşam koşullarına, işsizliğe, kronik sağlık sorunlarına, şiddete maruz
kaldıkları bu kent merkezlerinde bir tepkimeye yol açtı. Bu koşullar,
1960’larda kentsel ayaklanmalara ve Kuzey Amerika’daki şehirlerde düzeni tesis
etmek amacıyla bir önlem olarak polis şiddetinin artmasına neden oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Öte yandan, siyah hakları savunucusu Malcolm X’in 1965
yılında öldürülmesinin ardından, Merritt Junior College öğrencileri Huey P.
Newton ve Bobby Seale, 15 Ekim 1966’da West Oakland’da Kara Panter Öz Savunma
Partisi’ni kurdu. Örgüt, ismini Kara Panterler olarak kısalttı ve kendisini
sıkça aynı ortamlarda faaliyet yürüttüğü Evrensel Zenginleştirme ve İyileştirme
Derneği ve İslam Milleti gibi Afrika kökenli Amerikalı kültürel milliyetçi
örgütlerden ayrı tutmaya çalıştı. Bu gruplar belli felsefi konum ve taktik
özelliklerini paylaşıyor olsa da Kara Panter Partisi ve kültürel milliyetçiler
birkaç temel husus üzerinde farklılıklar taşıyorlardı.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Örneğin, Afrika kökenli
Amerikalı kültür milliyetçileri genel olarak tüm beyaz insanları zalim olarak
görürken, Kara Panter Partisi ırkçılık karşıtlarını ırkçı beyazlardan ayırdı ve
ilk grubun ilerici üyeleriyle ittifaklar geliştirdi. Ayrıca, kültürel
milliyetçiler genellikle tüm Afro-Amerikanları bir ezilen olarak görürken Kara
Panter Partisi, Afro-Amerikan kapitalistlerin ve seçkinlerin başkalarını,
özellikle de Afro-Amerikan işçi sınıfını istismar edip, ezerek baskı altına
alabileceğini düşünüyorlardı. En önemlisi, kültürel milliyetçiler,
Afro-Amerikanları özgürleştirmenin aracı olarak, dil ve imge gibi sembolik
sistemlere büyük önem verirken, Kara Panter Partisi, bu tür sistemlerin önemli
olmasına rağmen kurtuluşa ulaşmak için etkisiz olduğuna inanmaktaydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kara Panter Partisi </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">başlangıçta, ulusal Afro-Amerikan topluluklarının yaşam
projelerini başlatmak ve ilerici beyaz radikaller ve diğer örgütlerle
ittifaklar kurmak için bir “On başlık programı”nı duyurdu.</span><br />
<strong style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></strong>
<strong style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">On
başlık</strong><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
Parti platformunun on başlığı şunlardı:</span><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br />
<span style="font-size: 10.0pt;">1) Özgürlük: Siyah ve ezilen toplulukların kendi
kaderlerini tayin hakkı.<br />
2) Tam İstihdam; Her kişiye istihdam veya garantili gelir sağlanmalı.<br />
3) Siyah toplulukların sömürülmesine son verilmeli; Köleliğin kaldırılmasının
ardından yeniden yapılandırma döneminde eski kölelere söz verilen iki katır ve
kırk dönümlük arazi borcu ödenmeli.<br />
4) İnsanlar için uygun barınma; Halkın ev inşa edebilmesi için araziler
kooperatif haline getirilmeli.<br />
5) Halk için eğitim; Siyahların gerçek geçmişi ve bugünkü toplumdaki rolleri
öğretilmeli.<br />
6) Ücretsiz sağlık hizmetleri; Koruyucu sağlık programlarını geliştirecek
sağlık tesisleri sağlanmalı.<br />
7) Siyah vatandaşlara ve diğer renkli tenli ve ezilen halka karşı vahşet ve
cinayetler sona erdirilmeli.<br />
8) Saldırganlığın tüm biçimlerine son verilmeli; Var olan çeşitli çatışmalar
doğrudan Amerika Birleşik Devletleri merkezi yönetiminden kaynaklanıyor.<br />
9) Tüm politik tutsaklar için özgürlük; irademizi yansıtan jürilerle yürütülen
duruşmalar istiyoruz.<br />
10) Arazi, beslenme, konut, eğitim, giyim, adalet, barış ve modern endüstrinin
topluluğumuz kontrolünde olmasını istiyoruz.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">On Başlık Programı’nda ana hatlarıyla açıklanan bu
koşullar, Kara Panter Partisi’nin temel duruşunu yansıtıyordu: Ekonomik sömürü
ABD ve diğer ülkelerdeki tüm baskıların temelini oluşturuyordu ve kapitalizmin
ortadan kaldırılması, toplumsal adaletin bir ön-şartıydı. 1960’lı yıllarda,
Marksist bir siyasi felsefe ile beslenen bu sosyalist-ekonomik bakış açısı,
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ve dünyanın diğer bölgelerindeki diğer
toplumsal hareketlerle ilişkilenmeye başlamıştı. Bu nedenle, Kara Panter
Partisi’nin Kuzey Amerika sınırları içindeki ve dışındaki müttefikleri de
Federal Araştırma Bürosu’nun (FBI) ve istihbarat teşkilatlarının hedefi haline
geldi. Aslında, 1969’da FBI direktörü J. Edgar Hoover, Kara Panter Partisi’ni
ulusal güvenlik için en büyük tehdit olarak görüyordu.</span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<strong><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-weight: normal; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><br /></span></strong></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<strong><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-weight: normal; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">Öz
savunma</span></strong></div>
</div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Panterler silah taşımak ve Malcolm X’in kendini savunma felsefesini uygulamak
için anayasal haklarını kullanmaya karar verdiler; mahallelerde gezen devriye
grupları kurdular. Polis vahşetinin yaygın olduğu bir dönemde, polisler
siyahları sokaklar döver, rastgele insanları öldürürlerdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bir gün, Panterler devriye gezerken bir vesileyle bir polisin genç bir adamı
durdurup üzerini aradığını gördüler. Panterler arabalarından çıkarak olay
yerine gittiler ve silahlarını gizleme gereği duymadılar. Öfkeli polis onları
sorgulamaya başladı ve tutuklama tehdidiyle onları korkutmaya çalıştı. Fakat
Huey P. Newton, yasaları detaylı biçimde biliyordu ve polisin tehditlerini
ciddiye almıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Huey bir elinde kanun kitabı, diğerinde de bir tabanca ile duruyordu ve
ruhsatsız olmadığı sürece anayasal bir silah taşıma hakkına sahip olduğunu
söyledi. Polislere yasadan bahsetti ve her vatandaşın makul bir mesafede
durduğu sürece, bir polis memurunun görevini yerine getirme sürecini gözlemleme
hakkına sahip olduğunu söyledi. Ve onlara, mesafeyi tanımlayan Yüksek Mahkeme
kararından bahsetti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Etraflarında bir kalabalık toplandı ve şaşkınlık içinde bu sahneyi izledi.
Panterler, silahlı çatışma istemediklerini ve silahlarını yalnızca savunma için
kullanacaklarını açıkça belirttiler. On başlık programının kopyalarını dağıtan
Panterler, toplanan kalabalığa ideolojilerinden bahsetme ve insanları siyasi
toplantılarına çağırma fırsatı da bulmuş oldular. Bu arada, kalabalık nedeniyle
ürkmüş olan polisler de oradan uzaklaşmak için fırsat bulmuşlardı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<strong><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-weight: normal; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">Kadınlar</span></strong><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Panterlerde kadınların rolü problemli bir alandı. Bir dönem için, kadınlar
örgüt üyeliğinin yüzde 70’ini oluşturuyordu. Bununla birlikte, tüm önde gelen
pozisyonlar erkekler tarafından işgal edilmişti. Birçok kadın sekreterlik,
idari işler, çocuk bakımı veya diğer geleneksel rollerle sınırlı kalırken,
erkekler politik fikirleri, konuşma ve liderlik yeteneklerini geliştirmeye
teşvik ediliyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bir süre sonra bu erkek egemen kültüre isyan eden kimi kadın Panterler partiden
ayrılarak feminist, lezbiyen ya da cinsiyetçilik karşıtı gruplar oluşturma
yoluna gittiler. Hareketin ana damarını oluşturan kadınların hoşnutsuzluğu,
ilerleyen yıllarda partinin de zayıflamasına yol açacaktı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<strong><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-weight: normal; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">İşçiler</span></strong><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">O zamanlar, Detroit’teki araba fabrikasında ve ELARUM’da (Eldron Caddesi
Devrimci Birlik Hareketi) oluşturulan DODGE – DRUM (Dodge Devrimci Birlik
Hareketi) gibi birkaç radikal siyah işçi grubu vardı. Çok sayıda devrimci Siyah
işçiyi örgütlediler. Siyah işçi sınıfı, siyahların kurtuluş mücadelesinde
kritik olduğu için, özel bir önem taşıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Panterler, Amerikan toplumunun temelini dönüştürmek zorunda kalan birkaç
gruptan biriydi. Onlara devrimci bir bakış açısı kazandıran bu anlayıştı. Ancak
bu tek başına yeterli değildi. Tutarlı ve etkili bir stratejinin
geliştirilmesine imkân tanıyan fikirlerin açıklığı, kapitalizmin devrilmesi
görevini yerine getirmeyi zorunlu hale getiriyordu. Kara Panter Partisi’nde bu
konudaki fikirler oldukça karmaşıktı. Bazıları, küçük bir silahlı azınlığın
yürüttüğü <i>(Jakoben)</i> bir mücadele temelinde gelişebilmesi gerektiğine ve Panter
hareketinin daha uzun süre yürütülebilecek bir toplu örgütlenme stratejisine
sahip olmadığına inanıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<strong><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-weight: normal; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-theme-font: minor-latin;">Dağılma</span></strong><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">1970’lerin ortalarından 80’li yıllara kadar Kara Panter Partisi’nin
faaliyetleri tamamen durdu. FBI’ın parti karşıtı programı olan Coıntelpro’nun
bu çöküşe katkısı olmasına rağmen, partinin liderliğinin dağılması da örgütün
çökmesine katkıda bulundu. Assata Shakur Küba’da sürgüne gitti. Kathleen
Cleaver bir hukuk diploması aldı ve profesör olarak yaşamına yeni bir yön
verdi. Küba’da sürgünden döndükten sonra Newton 1989 yılında uyuşturucu
savaşında öldürüldü ve Batı Oakland’daki bir sokakta kayboldu. Kuruculardan
Seale ilk Kara Panter Partisi ofisini açtığı bölgeden uzaklaştı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">70’lerin başlarında parti üyesi olan bilim insanı Angela Davis 70’lerin
sonlarında partideki erkek egemen kültür, politik yozlaşma ve benzeri
eleştirileri nedeniyle partiden ayrılarak mücadelesini feminist ve ırkçılık
karşıtı platformlarda yürütmeye başlamıştı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">80’li yıllara gelindiğinde partinin teşkilatları polis tarafından dağıtılmış,
birçok örgüt lideri tutuklanmış ve ofislere el konmuştu. Kara Panter Partisi
tarihteki yerini alırken, etkileri günümüzde de devam siyah hareketlerine ilham
kaynağı olmayı sürdürüyor.</span><br />
<strong><span style="font-family: "arial" , "sans-serif"; font-size: 9.0pt;"><br /></span></strong>
<strong><span style="font-family: "arial" , "sans-serif"; font-size: 9.0pt;">Kaynaklar:</span></strong><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "sans-serif"; font-size: 9.0pt;"><a href="https://www.britannica.com/topic/Black-Panther-Party" target="_blank">BlackPanther Party</a><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "sans-serif"; font-size: 9.0pt;"><a href="https://www.historylearningsite.co.uk/the-civil-rights-movement-in-america-1945-to-1968/the-black-panthers/" target="_blank">TheBlack Panthers</a></span><br />
<a href="https://www.socialistalternative.org/panther-black-rebellion/the-black-panther-party-for-self-defense/" style="font-family: arial, sans-serif; font-size: 9pt;" target="_blank">TheBlack Panther Party for Self-Defense</a></div>
</div>
<div class="MsoNoSpacing">
</div>
</div>
KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-62387973418272204772020-05-26T08:08:00.002-07:002021-05-14T18:02:15.962-07:00Sorgu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvktkC3UYT-0My5Kcdt15OocPsF4_YCdzhyphenhyphen-M-IQ7n_I4Ynu9ZLS6B1FiyXrO3AfWxjp2l5j0fwhLybSEV7QXNxfKonkbPGP59-u45mmdMjdAITP2Qi5XprDG4ZZOOX4f19oznoOm-W0MB/s1600/sorgu.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="1600" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvktkC3UYT-0My5Kcdt15OocPsF4_YCdzhyphenhyphen-M-IQ7n_I4Ynu9ZLS6B1FiyXrO3AfWxjp2l5j0fwhLybSEV7QXNxfKonkbPGP59-u45mmdMjdAITP2Qi5XprDG4ZZOOX4f19oznoOm-W0MB/w400-h200/sorgu.png" width="400" /></a></div>"Ben yoksul bir ailenin çocuğu olarak, 6 yıllık Hasanoğlan
İlköğretmen Okulu’nda yatılı okudum. Hasanoğlan’daki başarılı öğrenciliğim
nedeniyle Yüksek Öğretmen Okulu’na gönderildim. Bir yıl hazırlık sınıfında
okuduktan sonra İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na ve aynı zamanda İstanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi’ne girmiş oldum. Bundan sonra devrimci gençliğin
demokratik ve devrimci eylemlerine katıldım ve devrimci düşüncemi geliştirdim.
1967 yılında 9 arkadaşla birlikte Çapa Fikir Kulübünü kurduk. O dönemde FKF
(Fikir Kulüpleri Federasyonu)’nun ve TİP’in bir üyesi olarak, onların
düzenlediği bütün toplantı, forum, miting ve gösterilere katıldım. 1968 yılında
okulun gerici yönetimi tarafından önce muvakkat ve daha sonra da kati olarak
uzaklaştırıldım. Buna karşı Danıştay’dan yürütmenin durdurulması kararı almama
rağmen okulun faşist idarecileri bu karara uymadı. Benim düşünce yapım,
katılmış olduğum eylemler ve gençlik örgütündeki çalışmalarım, okuldan
uzaklaştırılmamın başlıca nedenleri olarak gösterildi. Hatırladığım kadarıyla o
zamanlar katıldığım, NATO’ya Hayır ve Amerikan 6. Filosu’nu protesto eylemleri,
Halk Aşıkları Gecesi düzenlemeye çalışma, bazı bildirilerin dağıtılması ve işçi
yürüyüşlerine katılmam öğrencilik sıfatıma zarar getiren hareketler olarak
telakki edilmişti. Oysa bunlar, yurdunu ve halkını seven herkesin, kendi inancı
ve bilinci doğrultusunda sürdürmesi gereken ve kişisel sorumluluğu olan
çalışmalardır.<o:p></o:p>
</span><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">Gelişen zaman içerisinde FKF gençlik örgütünde bazı görüş
ayrılıkları belirmişti. Bu, bir bakıma, ilerleyen bilincin ve edinilen
tecrübelerin doğal sonucuydu. FKF içinde beliren başlıca iki görüş: birincisi,
FKF yönetiminin öteden beri TİP’in parlamentocu ve reformcu görüşü, ikincisi,
milli demokratik devrimi savunan aşamalı devrim tezi. Bu düşünceyi ilk zamanlar
Türk Solu ve Aydınlık Sosyalist Dergi, daha sonraları PDA ve İşçi-Köylü’de
savunmaya çalıştı. Türk Solu ve Aydınlık Sosyalist Dergi bazı olumsuz yanlarına
rağmen, devrimci kadroların bilincinin ilerlemesine ve devrimci düşüncenin
kavranmasına yardımcı oldu. Çünkü TİP ve yönetici kadrosu, devrimci kadrolar,
işçiler ve köylüler arasındaki devrimci düşüncenin, Marksizm-Leninizmin
yayılmasını engelliyorlardı. Ben, TİP’in yöneticilerini, kendilerine sosyalist
adını veren reformcu orta burjuva aydınları olarak görüyorum. TİP’in çizgisi
de, orta burjuvazinin radikal kesiminin tutarlı reformist çizgisiydi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">Ben bu ayrılıkta MDD (Milli Demokratik Devrim)’i savunan
grup içerisinde yer aldım. Türk Solu ve Aydınlık Sosyalist Dergi çevresi, tam
ve -kelimenin gerçek anlamında- devrimci mahiyette olmamakla birlikte, TİP’e
göre, işçilerin, köylülerin, gençliğin ve diğer halk kitlelerinin demokratik ve
devrimci anlamdaki eylemlerine biraz daha fazla ilgi göstermeye çalıştı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">Daha sonra 1969 yılında FKF’nin DEV-GENÇ’e dönüştüğü
kurultayda, DEV-GENÇ ve Aydınlık Sosyalist Dergi içinde de ayrılık oldu: Ben bu
ayrılıkta Proleter Devrimci Aydınlık ve İşçi-Köylü dergi ve gazetesi
çerçevesindeki arkadaşların grubunda yer aldım. Bu dergi ve gazetenin çıkışına,
dağıtımına yardımcı olmaya, savunduğumuz görüşleri işçiler, köylüler ve gençlik
içerisinde yaymaya çalıştım. Yine bu arada Trakya’daki topraksız köylülerin,
ellerinden toprağı jandarma gücüyle gaspetmiş büyük çiftlik sahiplerinin
topraklarını işgal etmesi eylemlerine, İstanbul’da Demir Döküm, Sungurlar,
Horoz Çivi, Pertriks, Ege Sanayi, EAS Akü, Gıslaved, Gamak, Singer ve Derby
fabrikalarındaki işçilerin haklı grev ve direnişlerine yardımcı olmak için
elimden geleni yaptım. 15-16 Haziran büyük işçi yürüyüşüne katıldım ve fırsat
buldukça da faşistlerin üniversitelere yaptığı saldırılara karşı savunma
mücadelesi veren devrimci gençliğin bu mücadelesine ve diğer demokratik eylemlerine
katkıda bulunmaya çalıştım. Ben buraya kadar anlattığım şeyleri söylemekte bir
mahzur görmüyorum. Bütün bunlar, o dönemdeki legal ve kanunen de suç olmayan
faaliyetlerdi. Ben de, bir devrimci olarak bu faaliyetler içerisinde yukarıda
anlattığım çerçeve içerisinde yer aldım. Bu çalışmalarımı, Marksizm-Leninizme
inanan bir komünist devrimcinin halkın kurtuluşu için yapması gerekli
çalışmalar olduğu kadar, devrimci gençliğin örgütü DEV-GENÇ’in üyesi olan bir
devrimci gencin halka ve gençliğe karşı sorumluluğunun gereği olarak da
sürdürdüm. Ancak şahsımı ilgilendiren konular ve hakkımdaki isnatları taşan
hususlardan gayri, gençlik örgütü ve çalıştığım devrimci gruplar içinde
başkalarını etkileyebilecek bir beyanda bulunamam. Anlatmış olduğum şeyler,
gençlik ve içinde bulunduğum devrimci gruplar saflarında kendi çalışma ve
düşüncelerimle ilgili bulunmaktadır. Başkaları hakkında beyanda bulunmayı,
kişisel sorumluluk sahamı aşan bir hareket sayarım. Sıkıyönetim ilanına kadarki
faaliyetlerim bunlardı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">Sıkıyönetim ilanından hemen sonra ve özellikle İsrail
Başkonsolosu Efraim Elrom’un öldürülmesi olayının arkasından şiddetlenen faşist
baskılar ve bir yığın tutuklamalar sonunda birçok gençler ve aydınlar
tutuklandılar. Hatta DEV-GENÇ içerisinde kayda değer bir faaliyeti olmayanların
dahi yakalanıp tutuklanmaları karşısında, benim de aranıp yakalanacağımı tahmin
ederek uzun bir süre gizlendim. Gizlendiğim yer ve bu devredeki ilişkilerim
konusunda herhangi bir şey söylemeyi gereksiz buluyorum. Kaçak bulunduğum dönemde
ve tahminen 1972 Nisan ayı sonuna kadar elime Şafak adlı dergi ve Şafak
yayınları geçmekte idi. Bu yayınları bana kimin nasıl getirdiği konusunu önemli
görmüyorum. Şafak dergisinde ve yayınlarında demokratik halk devrimi açısından
katılmadığım bazı görüşler yer almakla birlikte, bir devrimci çalışmanın
varlığından ve sürdürülüyor olmasından memnuniyet duydum. Daha sonra bu yayın
organını çıkaran örgütle herhangi bir ilişki kurmaksızın, bulunduğum yerde
kendi olanaklarımla ve kendi düşüncem doğrultusunda propaganda ve
bilinçlendirme çalışmaları yaptım. Şafak yayın organının, Türkiye İhtilalci
İşçi Köylü Partisi (TİİKP) adlı bir örgüte ait olduğunu ve böyle bir örgütün
varlığını bilmiyordum. Bunları daha sonraları, bu örgütle ilgili yakalama
haberleri dolayısıyla radyo ve gazetelerden öğrendim. Ben, bu illegal örgütün
yöneticisi olduğunu söylediğiniz Doğu Perinçek ile sorgularınızda iddia
ettiğiniz gibi bir ilişkide bulunmadım. Ve bana Doğu Perinçek tarafından
örgütsel veya başka bir görev verilmedi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">Esasen Doğu Perinçek’i de tanımam, sadece sıkıyönetimden
önce adını duymuştum. Kendisini PDA’ya yazı yazan bir devrimci olarak
biliyordum. Sizin deyiminizle, Şafak örgütünün illegal organizasyonuna
katılmadım. Bu devredeki çalışmalarımla ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim.
Çalıştığımı söylememin şahsi sorumluluğum açısından yeterli olduğu
görüşündeyim. Ben sormuş olduğunuz şekilde Malatya ve Tunceli bölgelerinde
faaliyet göstermedim. Çalışma alanım buralar değildi ve neresi olduğunu
söylemeyi de gereksiz buluyorum; neresi olmadığını belirtmeyi yeterli
görüyorum. Benim, bahsettiğiniz TİİKP adlı örgütle hiçbir bağıntısı olmayan
kişisel nitelikteki faaliyetlerim, Türkiye Komünist Partisi (Marksist-Leninist)
ve Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu saflarına katılmama kadar sürmüştür.
Sonradan katıldığım bu örgütlere ne zaman katıldığımı hatırlamıyorum. Ve beni
bu örgütlere kimin aldığını söylemeyi de gereksiz buluyorum. TKP(M-L) ve ona
bağlı TİKKO örgütlerinin kimler tarafından kurulduğunu ve yönetildiğini
bilmiyorum. Yalnız bu örgütlerin saflarına katıldığımı ve onların illegal üyesi
ve taraflısı olduğumu saklamıyorum ve bu örgütlerin üyesi olmaktan büyük kıvanç
duyuyorum. Bu örgüt içerisindeki çalışma yöntemim ve örgütün kuruluşuna esas
olan düşünceler, bahsetmiş olduğunuz yazılarda geniş ölçüde yer almaktadır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">Mensup olduğum bu örgütlerin “Şafak Revizyonizmi
Tezlerinin Eleştirisi”, “Türkiye’de Milli Mesele”, “Türkiye’de Kemalist
Hareket, Kemalist İktidar Dönemi, İkinci Dünya Savaşı Yılları ve 27 Mayıs
Hareketi”, “Başkan Mao’nun Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım”
başlıklarını taşıyan ayrı ayrı, uzun ve örgütün görüşlerini yansıtan tezleri ve
düşünceleri kabul ediyorum. Bu başlıklar altındaki yazılara benim de görüşlerim
diye imzamı atmaya hazırım, fakat bu yazılanların esas olarak kimin veya kimler
tarafından kaleme alınmış olduğunu bilmiyorum. Ben bu görüşler doğrultusunda
devrimci mücadele vermek üzere 1973 Ocak ayı başlarında, faşist güçler
tarafından şehit edilen yiğit arkadaşım Ali Haydar Yıldız ile Tunceli’ye
gitmiştim. Köylüleri devrim için, halk ihtilâli için örgütlemek amacıyla
köylere gitmiştik. Buradaki çalışmalarımız 24 Ocak 1973 günü, kalmış olduğumuz
Vartinik Mezrası’ndaki kömün basılmasına kadar sürdü. Bunlar dışında başka bir
açıklamaya gerek görmüyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak siyasi
kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiçbir yerde gizlemeyiz. Ancak örgütsel
faaliyetlerimizi, örgüt içinde bizimle birlikte çalışan arkadaşlarımızı ve
örgüt içerisinde olmayıp da bize yardımcı olan şahıs ve grupları açıklamayız.
Kişisel sorumluluğum açısından gerekeni zaten söylemiş bulunuyorum. Ben buraya
kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna
yaptım. Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze
alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım.
Asla pişman değilim. Bir gün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde
çalışacağım."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<div style="text-align: right;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Arial, Helvetica, sans-serif">İbrahim Kaypakkaya<o:p></o:p></span></b></div>
</div>
<div class="MsoNoSpacing">
<div style="text-align: right;">
<span face="Arial, Helvetica, sans-serif">21 Nisan 1973</span></div>
</div>
</div>
KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-9989132602041611102020-05-19T16:23:00.000-07:002020-05-19T17:24:39.649-07:00Geçmişi değerlendirmede mükemmeliyetçi oportünizmin bir başka hali dogmatizm ve sübjektivizmin Partizan cenahı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyWrOSW6t5p3omMvrWxuDtlAowIONiVZ12D4Kl-Swg_LAkFagpRSga5G2g35Lj3nHScfc1EAJSlS6X5I_-vguqTkQHLdhz4NSa9e-VYIDmh1g6iYmX5qyfx_tRbnhW6m1kuQ8x8JfhqyPS/s1600/bol%25C5%259Fevik+partizan.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="454" data-original-width="848" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyWrOSW6t5p3omMvrWxuDtlAowIONiVZ12D4Kl-Swg_LAkFagpRSga5G2g35Lj3nHScfc1EAJSlS6X5I_-vguqTkQHLdhz4NSa9e-VYIDmh1g6iYmX5qyfx_tRbnhW6m1kuQ8x8JfhqyPS/s400/bol%25C5%259Fevik+partizan.png" width="400" /></span></a></div>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Hemen her yıl 18 Mayıs’ta İbrahim Kaypakkaya yoldaşın
işkence katledilmesi, TKP-ML Hareketi geleneğinden gelen ya da kendilerini öyle
addeden akımlar, konuya ilişkin değerlendirmelerini yenileyip durdular
duruyorlar. Aslında geçmişin değerlendirilmesi sorunu ML’lerle oportünist -
revizyonistler arasında temel ayrım çizgisi olmuştur. Buradan hareket
ettiğimizde işkencede katledilmesinin 47. yılında temelde Kaypakkaya yoldaşın
ideolojik-politik ve örgütsel hattıyla nostalji dışında hiç bir şeyleri
kalmamış olan bu akımlardan 1980’e dek Partizan dogmatiklerine akıl hocalığı
yapan 1981 yılında Bolşevik Partizan olarak ayrı bir örgüt olarak ortaya çıkan
gelinen ve durumda Bolşevik Parti (BP) adıyla faaliyet içinde olan
bu akım, İbrahim Kaypakkaya yoldaşı en iyi kendilerinin anladığını ve diğer
akımların Kaypakkaya’nın hatalarını sistemli hale getirerek savunmadıklarını
iddia etmektedir.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Aslında Bolşevik Partizan ve diğer
Partizan geleneğini sürüden akımlar, gerçekleri çarpıtmakta ve hareketin
1973 yenilgisinin ardında yeniden inşa dönemini açık ve
netçe ortaya koymada kaçak dövüşmektedirler.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Gerek Partizanın cenahının kanatları ve gerekse de
Bolşevik Partizan yöneticileri 1976 ayrılığı döneminde Koordinasyon Komitesi’ne
karşı 1981 yılına kadar savundukları dogmatik ve sübjektif bakış açısını
unutarak kendi kafalarına göre tarih yazımına girişiyorlar. Partizan cenahı laf
kalabalığı içinde, 1976 tartışmanın özünü atlayarak, </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-ki tartışmanın
özü Türkiye’nin sosyoekonomik yapısının niteliği, şehir, kır çalışmasında hangi
alana ağırlık verileceği, halk savaşı ve mücadele biçimleri- </i><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">vb. dahil
1973 yenilgisinin nedenlerinin tartışılarak, sarsılmış olan ideolojik </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-politik
görüşlerin pekiştirilmesi ve yükselen halk mücadelesine karşı örgütün her
bakımdan hazırlanmasını hedefliyordu</i><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">.-</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Haliyle Partizan geleneğinde gelen akımlar, 1976
tartışmasında sorunun birkaç yanını öne çıkararak, sanki tartışmanın TKP-ML’nin
parti olup olmadığı, yada dışımızdaki akımların proleter devrimci olup
olmadıkları değerlendirmesiymiş gibi bir hava yaratmaya çalışıyor. Bunun
gerçekçi olmadığını ve tarihi olguların çarpıtılarak kendi görmek ya da anlamak
istedikleri biçimde olguları aktarmaya çalıştıkları görülüyor. Söz uçar ama
yazı uçmaz. Partizan geleneğinden olan akımların geçmişte ne savunduklarını bir
kez daha hatırlamak yerinde olacaktır.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Nitekim KK’nın iç tartışma yayını olarak devreye sokmuş
olduğu Proleter Birlik’in birinci sayısında değişik bölgelerde gelen KK’nın tam
karşıtı düşünceleri dile getiren görüşler yayınlanmıştır. KK’nin tartışmaya
sunmuş olduğu görüşleri eleştirenlerden birileri de belki de şimdilerde
Bolşevik Partizanın öncü kadroları arasından bulunanlardandır. Peki, bu
arkadaşlar dün ne demişlerdi bir hatırlayalım.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<a name='more'></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1976 Eylül ya da Ekim ayında KK’ne yurtdışında iki
kişinin tartışılan konulara ilişkin eleştirilerine tanık oluyoruz. Yurtdışına
iki kişinin eleştirisi başlığını taşıyan yazı aslında Partizanın sonraki
süreçte temel savunucusu olduğu görüşler olmuştur. Okuyucularımız
sorunu daha iyi anlamaları bakımından bu görüşlerin kısa bir özetini
aktaralım Kısacası aktaralım: </span><div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Türkiye’nin sosyoekonomik yapısının yarı sömürge yarı
feodal olduğu, emperyalizme bağımlı ülkelerde devrim olm</span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">adan sosyoekonomik
yapının nitelik değişime uğramayacağı <i>-örneğin Prusya tipi iç
başkalaşım yoluyla feodal üretim tarzının yerini kapitalist üretim tarzının
reddi gibi-</i> Türkiye emperyalizme bağımlı yarı sömürge kaldıkça yarı
feodal kalacaktır ve devrimin yolu köylülerin esas güç o</span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">luşturdu kırdan şehre
doğru halk savaşı stratejisi biçiminde, özü köylü toprak devrimi biçiminde
olacak ve temel çalışma alanları kırlar ve esas mücadele biçimi silahlı
mücadele olacaktır. Dahası yazıda yurtdışı kadroları KK’nın Türkiye’nin geri
kapitalist bir ülke tespitine karşı çıkarak, teşkilatımızın görüşleri temelde
doğrudur, sosyoekonomik yapıda ayrı bir tespit, ayrı bir devrim stratejisi
ve bir devrimin yolunu beraberinde getirecektir diyerek, KK’nin
Türkiye’nin sosyoekonomik yapısına kapitalist üretim tarzının egemen olduğu
tahlilini yaparak, şehirlerde çalışma esas kırda çalışma tali, işçi sınıfı
içinde çalışma esas diğer alanlarda çalışma talidir dediğinden, sosyalist
devrim savunduğu iddiasıyla Troçkist suçlamasıyla yüz yüze kalmıştır.</span><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">İbrahim yoldaşın önderliğinde bir yıllık bir faaliyetin
ardından ağır bir yenilgi alarak 1974 yılında zindanlarda yeniden toparlanıp
sınıf savaşımına müdahale eden TKP-ML Hareketi’nin, 1973 yenilgisi yalnızca
taktik yenilgi değil, aynı zamanda stratejik hatalarla birleşen hatalı çağ
değerlendirmesi ve kitle çizgisinde izlenen hatalı sol sekter ve sübjektif
düşünme tarzının derin etkisiyle bağlıdır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Yine 1976 yılında KK tarafından hatalı metotla başlatılan
tartışma kampanyası, örgüt içinde dogmatik ve sübjektif düşünce tarzı içinde
olan kadroların erkence ayrılıklarını güncelleştirirken, bazı
kariyeristlerin durumda yaralanmasına zemin yaratmıştır.</span><br />
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">1973 yenilgisinin ardında zindanlarda KK’nın yeniden
oluşumu ve 1976 tartışma gerçekliği</b><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Daha da önemlisi dogmatik ve sübjektif düşünce tarzına
sahip olanların örgütün Maocu sol hata ve yetmezliklerin çizgi haline
getirerek, örgütte kopuşlarını beraberinde getirdi. Yani içinde
Bolşevik Partizanı’nda yer aldığı TKP-ML Partizan örgütü 1976
yılında yöntem olarak hatalı başlatılan tartışma kampanyasında, kendi
görüşlerine güvenleri olmadığından dolayı sonrasında Partizan adını alan TKP-ML
kolay yolu tercih ederek kendilerini örgüt dışına attılar.</span><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Nitekim KK yıkıcı hizipçilere toleranslı davrandığı ve
tartışma sürecine katılmasını isteyen tavizler verdiği halde maalesef
hizipçiler kolay yolu seçtiler ve tartışmadan kaçarak ayrılık yolunu tuttular.
Bu ayrılık aslında Hareketin Maocu hatalarının kefaretiydi. Kaypakkaya yoldaşın
sol hatalarına sahip çıkıp bunları çizgi haline getiren kesimler 78 yılında bir
araya gelen gruplarla TK-ML-Partizan örgütü kuruldu.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Demek ki Bolşevik Partizancılar'ın iddia etmiş oldukları
gibi KK tartışmayı bir oldubittiye getirmemiş ve devrimci çizgiden
tasfiyeciliğe yol almamıştır. Aynı zamanda KK 1974 yılında cezaevinde kurulan
sorgulama-araştırma komitenin raporuna bağlı olarak KK yeniden oluşturmuştur.
1975 yılında KK’nın çoğunluğu afla dışarıya çıkmış ve içeride iki KK üyesi,
Muzaffer Oruçoğlu ve Aslan Kılıç kalmıştır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Dışarıya çıkan KK üyeleri
sıcak savaşımın içinde örgütün önünde çözüm bekleyen yığınla sorunla yüz yüze
kaldı. Uzun bir süreden beri dünyadaki ve ülkemizdeki politik gelişmeler
karşısında sessiz kalan kadroların, ideolojik-politik ve örgütsel düzeydeki
isteklerine cevap vermeyen-veremeyen önderlik, yakın zamana kadar önünde yığılı
duran bu çelişmelerin çözümünü hareketin çizgisinin taktik düzeydeki hatalardan
arındırılıp, saflaşmasından görüyordu. Ancak gelişen sosyal pratik önderliği
daha köklü çözüm yolları aramaya, geçmişteki hataların sağlıklı tespiti için
mevcut çizgimizi bir bütün olarak gözden geçirmeye zorlamıştır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Bu amaçla örgütün önünde
çözüm bekleyen sorunları ele almak amacıyla dışarıdaki KK üyelerinin bir araya
geldi ve hareketimizin mevcut çizgisini bir bütün olarak gözden geçirdi.
Önderlik hareketimizin ağır yanılgısına yol açan hataların taktik düzeyi
açabileceği,- devrimin yolu konusunda, </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-devrimin karakteri konusunda
değil-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> stratejik düzeydeki hatalara kadar uzanabileceği kanaatine
vardı. Bundan dolayı bir bütün olarak siyasi çizgimizi ve dolayısıyla
devrimizin bir dizi temel meselelerini bütün kadroların tartışmasına sunmak
üzere gündeme getirdi.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Ancak önderliğin siyasi
geriliği ve tecrübesizliği onu bu alanda da hataya düşmekten alıkoyamadı.
Tartışmaya sunduğu konularla ilgili görüşlerini kadrolara karar şeklinde
getirdi ve metot yanlışına düştü. Yeni hatalar işte tam da bu ortamda ve bu
şartlar altında yapıldı. Hareketimiz yapılan bazı genel tespitler konusundaki
tereddütleri, yeniden inşa dönemine girildiğinden bir süre sonra önder
yoldaşların ve bazı kadroların kafasında belirmiştir. Bu yüzden çizgimizdeki
hatalı tespitlerin ortaya çıkarılabilmesi için 14 maddelik araştırma konuları
her bölgelere gönderilmişti.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Ancak bu konuların
tartışılmasında da yeterince önderlik edilemedi. Haliyle de yararlı sonuçlar
çıkarılamadı.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Önderlik, içinde bulunduğumuz
sorunların çözümü için geniş bir tartışma kampanyasının açılmasını, bu
tartışmalarda çıkan sonuçları esas olarak, özelleştirinin hazırlanması ve yayın
organının çıkarılmasını doğru bir metot olarak tespit etmiştir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Önderlik, bu doğru metodun
uygulanmasında da hatalı davrandı. Çalışmalarının çoğunluğunda bazı meselelerin
tartışılmış oluşunu ve kendi içinde bazı konularda ikna olmasını esas alarak,
bu konularla ilgili görüşlerini karar biçiminde bildirdi örgüte. Elbette bu
kararların, ikna ve ispat edici verilerle ortaya konup, hareketin kadrolarınca
da tartışılıp benimsendikten sonra resmi hale gelecekti.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Ama bu kararların
tartışılmaya açılması gibi çelişkili durumu ortadan kaldıramaz. Bu bir yerde
darbeci hatalı anlayışın sınıfsal kaynağı, küçük burjuva aceleciliğidir.
Örgütsel bakımdan tecrübesizlik ise ikinci ve önemli etkenlerden bir diğeridir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Önderliğin tartışmaya açtığı
temel meseleler hakkındaki görüşlerine karşı ilk tepkinin </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-İstanbul
Bölge Komitesi-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">, önderliğin ve hareketin disiplinini tanımama, önderliği
kavga kaçakları, halka güvenmeme, devrime inanmama ile suçlama noktasına kadar
getirilmesi ise vahim bir hatadır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Özetlersek: hareketimizin
önderliği Aydınlık - PDA döneminde muhalefetten bu yana, kolektif çalışmaya
sahip, sağlıklı bir önderlik olamamıştır. İbrahim Kaypakkaya yoldaşın kaybı,
öncelikle kısa sürede telafisi imkansız bir boşluk yaratmıştır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Önderlik görevini yüklenen
yoldaşlar geçmişten beri kolektif bir önderlik içinde yer almadıklarından
dolayı, bu konuda oldukça tecrübesiz idiler. Önderlik yapması gereken görevleri
kavrayıp, bunlar çözme yolunda doğru adımlar atamadılar, bu yüzden yeniden inşa
çalışması dönemindeki hatalı görüş ve uygulamalar eleştiri, özelleştiri ikna
metoduyla çözümlenemedi. Hataların birikimi acelecilik hatasına düşülmesini
koşullandı.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Önderliğinde tartışmanın
açılmasındaki hatalı davranış, geçmişten beri önderliğe karşı oluşan tepki ile
birleştiğinde bir bölgeden kadroları </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-İstanbul Bölge Komitesi-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> hatalı
davranışlara itmiştir. Kadroların hatalı hareketi önderliği ve hareketin
disiplinini tanımama, örgütsel birliği zaafa uğratma noktasına kadar
getirmiştir. Biz, alt kadroları bu hatalı davranışı iten asıl etkenin geçmişten
beri öncelikle yapılan hatalar olduğu kanaatindeyiz.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Ancak yoldaşların hareketin
birliğini bozmaya kadar varan davranışları önderliğin hatalarıyla izah
edilemez. Bu noktada yoldaşların hatalarının önemini görmeleri,
özelleştirilerini yapmaları ve hatalarını tespiti çalışmaları hareketimizin
birliğinin pekişmesi ve sağlıklı gelişmesi açısından zorunludur. Yoldaşlar,
önderlik yaptığı hataların bilincine varmıştır ve düzeltme yolunda çaba sarf
etmektedir. Diğer yoldaşlar da da bu aynı şekilde, hatalarını tespit etmelerini
ve kendilerini düzeltmeye çalışmalarını istemektedir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Önderlik, yukarıda
belirtildiği gibi geçmişin gözden geçirmesi, hatalardan dersler çıkarması,
kısaca geçmişin değerlendirilmesi ve özelleştirinin yapılması için bir kampanya
açmıştır. Tartışmanın geç olması ve getirilmiş biçimindeki hatalar taşıması, bu
tartışmanın açılmasının olumlu bir adım olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Bütün yoldaşlar hem hareketin hem de tek tek yoldaşların işledikleri hatalar
üzerinde durmalı, acımasızca bütün ön yargılardan uzaklaşarak, bunları tespit
edip bunların aşılması için savaşın içerisine girmeliydiler.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız
ki, hatalara karşı tavır, bizim hem hareket olarak hem de tek tek yoldaşlar
olarak devrimci olup olmadığımızın ölçüsüdür. Lenin yoldaş bu konuda şunları
söylüyor:</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">“Bir siyasal partinin kendi
yanılgıları karşısındaki tutumu, bu partinin ciddi olup olmadığını, kendi
sınıfına karşı ve emekçi yığınlara karşı görevlerini yerine gerçekten getirip
getirmediğini saptayabilmemiz için, en önemli ve en güvenilir ölçütlerden
biridir. Yanılgısını içtenlikle kabul etmek, nedenlerini arayıp bulmak, bu
yanılgıya yol açan koşulları tahlil etmek, yanılgıyı doğrultma yollarını
dikkatle incelemek; işte ciddi bir partinin belirtileri bunlardır, bu, ciddi
bir parti için görevlerini yerine getirmek, sınıfı ve ardından da yığınları
eğitmek ve bilinçlendirmek demektir." </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">(Lenin’den aktaran Stalin;
Leninizm'in İlkeleri, sayfa 23)</i><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Önderlik bunları yaparken
görmediği hataları yanlış tespitleri olabilir. Bütün yoldaşlar önderleri
birbirine karşılıklı yardımcı olarak bunların üstesinden gelebilirdi, buna
inanmak gerekirdi. Açılan tartışma kampanyasının demokratik merkeziyetçilik
ilkesinin ışığı altında yürümesi gerekir, bütün yoldaşlar bu konuya ilişkin
Marksist Leninist eserlerden disiplin birlik, eleştiri öz-eleştiri, parti
içindeki ideolojik mücadeleleri tekrar gözden geçirmeli ve tartışmalara katılım
sağlanmalıydı.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Ama TKP-ML Partizan’ı
oluşturanlar tartışmaya soğukkanlı yaklaşamayarak ilk adımda ayrılığı dayatarak
hareketten koptular. Bolşevik Partizan ve aynı
kulvarda yürüyen Maocu akımlar, 1976 ayrışmasını tamamıyla tek yanlı
ve olgulardan kopuk olarak ele alıp, bölücülüklerini gizleme yolunu
tuttular. Bölücü ve yıkıcı olan KK değil tersine
KK’ya başkaldıran ve tartışmalardan kaçan, dogmatizm
yolunda inatla ve ısrarla yürüyen TKP-ML Partizan örgütüydü.</span><br />
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">1976 tartışması ve Partizancıların ayrılığı</b><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">1976 tartışma sürecinde Bolşevikler Partizancılar dahil,
hemen tüm Partizancılar, İbrahim yoldaşın ve örgütün hatalarını eleştirmeyi,
inkarcılık, tasfiyecilik hatta Troçkizm’e sapma olarak değerlendirip, KK’yı
“devrimden vazgeçtiği, tasfiyeciliğe kapaklandığı” vb. yönünde
mesnetsiz suçlama yapmaktan geri durmadılar.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Aslında TKP-ML Hareketi’nde kopup yeni bir örgüt olarak
yoluna devam eden Partizanın kendisi olduğu halde </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-hatta TKP-ML
Partizan’ın 1978 yılına kadar merkezi bir yapı ya da sahip değildi-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> KK’yı
örgütte attıkları havası yaratarak, devrimci kamuoyuna örgütün merkezi
yapısının kendilerinde kaldığı ve haliyle TKP-ML Hareketi’ni
kendilerinin temsil ettiği yalanını pompaladılar. Gerçek bunun tam tersiydi. KK
ve örgütün örgütlü olduğu bölgelerin büyük çoğunluğu </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-İstanbul ve
Dersimin bir bölümü ve birazda Ankara, İzmir-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> KK'nin yanında yani
TKP-ML Hareketi’nden yana tutum almıştı.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Yanlış ve çarpıtılmış tarih yazımı bir
yana TKP-ML Partizan'ın örgütten kopuşu, Kaypakkaya yoldaşın ve
TKP-ML Hareketi’nin hata ve zaaflarının toplamıydı. Partizan örgütü Kaypakkaya
yoldaşın Maocu ve sol hatalarının üzerinde yürüyerek, bu hataları çizgi haline
getirerek, küçük burjuva devrimciliğine yol almıştı.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Peki, neydi TKP-ML Partizanı ile TKP-ML Hareketi’ni
farklı kulvarlara iten düşünce ayrılığı. Aslında temel ayrım olguları ele alıp
değerlendirme ve nesnel gerçeği olduğu resmetmek
ile gerçeğe sırtını dönerek olgulara dogmatik ve sübjektif bakışla
yaklaşmak. Komünist hareketin doğuşu ve gelişimi konusunda doğru düzgün bir düşünce
sistematiği kuramayan TKP-ML Partizan cenahı, komünist hareketi önemli hata ve
yetmezliklerle bir arada görmeyi uygun bulmuyordu. Durum böyle olunca Partizan
komünist hareketin daha doğuşundan itibaren dört başı mamur, önemli hata ve
eksikliklerde azade doğacağını savunuyordu.</span><br />
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Geçmişin
değerlendirmesinde mükemmeliyetçi oportünizmin bir başka versiyonu
dogmatizm ve sübjektivizm</b><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Bilindiği üzere oportünizmle,
Marksizm-Leninizm arasındaki her ayrımın başlangıç noktası, bakış
açısındaki ayrılıktır. Geçmiş sorununda da bakış açısındaki ayrılıklar ister
ortaya çıksın, ister çıkmasın böyledir. Haliyle ayrım olgulara ve olaylara
bakış açısından itibaren başlıyor.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Bakış açısı, olgulara dünya
görüşü temelinde yaklaşımın ifadesidir ve haliyle her bakış açısı mutlaka bir
sınıfın damgasını taşır. Aynı olgulardan hareketle değişik sınıfların farklı
sonuçlara varmalarında belirleyici olan, dünya görüşü ve üzerinde yükselen
bakış açısındaki farklılıklardır. Marksizm-Leninizm bir bilim olduğuna göre,
bilginin dolayısıyla işçi sınıfının biliminin hem gelişip zenginleşmesi hem de
kavrayışı diyalektik gelişim yasasına uygun bir seyir izler. Ve
Marksizm-Leninizm’in somut şartların somut tahlili olması gerçeği tamda burada
yatar. Haliyle geçmişe bakış açımızda bu temele oturmalıdır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Olgular şartlardan
soyutlanamazlar. Olgular şartları içinde ele alındıklarında içinde
barındırdıkları çelişkiler doğru tahlil edilebilir, şeyler sürekli gelişme ve
değişme, pratikten doğan bilgi, sürekli derinleşme durumunda olduğundan belirli
tarihi, sosyal ve iktisadi şartlar altında doğru olan </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">(örneğin serbest
rekabetçi kapitalizm döneminde zamandaş, kıtasal devrim ile dünya devrimi
zafere taşınırken)</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">, emperyalizm çağında bu durum değişmiş, devrim artık
emperyalizmin en zayıf halkalarından kırılarak, yani tek tek ülkelerde
devrimler başarıya ulaşarak, dünya proletarya devrimi başarıya ulaşacak biçimde
temel değişiklikler olmuştur.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Ya da bir dönem politik
koşullardan dolayı geri çekilme taktiği devrimci bir rol oynarken politik
koşulların değişimiyle birlikte geri çekilme taktiği artık devrimci bir rol
oynamaktan çıkar, yerini saldırı taktiğine bırakır. Bu koşullarda devrimci
taktik ilerlemeyi ifade eden saldırı taktiği olacaktır başka şartlar altın da
yanlış olabilir. Buradan hareketle ML’in bazı şartlar da doğru olan bir kısım
teorik, politik önermeleri farklı şartlarda geçerliliğini yitirmişti ya da
yetersiz kalmıştır. O halde bakış açımızın odağında, olguları incelerken yer ve
zaman kavramında, içinde bulunduğu tarihi, sosyal koşullardan soyutlamadan ele
alma durmalıdır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Haliyle bakış açısı sorunu
doğru olarak kavranmadığın da doğru ve sağlıklı tespitlere ulaşmanın olanaksız
olduğu da açık bir gerçekliktir. Dolayısıyla ML’in kavranışı ve bağını
kuramamak, mükemmeliyetçiliğe ve onunla el ele giden inkarcılığa yol açar.
İnkarcılık varılan her ileri noktada, her önemli atılımda geçmişin reddedilmesi
olarak belirir. İdealizmden kaynaklanan bu bakış açısı, diyalektik değil,
metafiziktir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Bakış açısındaki sakatlığın
bir diğer boyutu da, tutuculuk ve dogmatizmdir. Bu eğilim, Partizan örneğinde
de görüldüğü gibi ciddi hataların varlığıyla ML olma ile bağdaştırılamaz.
ML’istleri hatasız görmeye ve göstermeye çalışır. Ve dolayısıyla hatalara sıkı
sıkıya sarılıp, onları korur ve çizgi haline dönüşmesini sağlar. Bu eğilimde
mükemmeliyetçilikle aynı özden kaynaklanır ve onun ters yüz edilmiş şeklidir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Örneğin Partizan
oportünistleri, </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-her ne kadar gelinen durumda dört beş gruba bölünmüş
olsa da</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Bolşevik Parti, TKP-ML’nin iki kanadı,
MKP, Devrimci Demokrasi-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> Partizan cenahında geçmişe bakış
ve partileşme sürecine dair bir birlerinden temelden farklı ML </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-bakış
açısını kabul eden her hangi bir akımın olmadığını ne acıdır ki söylemek
zorundayız-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> Türkiye de komünist hareketin ikinci kez 1972 yılında
TKP-ML Hareketi’yle doğduğunu savunmaktadır. Bu doğru tespitten hareketle
geçmişin hatalarına sıkı sıkıya sarılmaktadır. Partizan cenahı
partileşmede sübjektif unsurun rolünü yadsıyor. Bir komünist partisinin belirli
objektif koşullar temelinde sübjektif koşulların olgunlaşmasıyla kurulacağını,
sübjektif koşulların mücadele ile oluşturulacağını reddediyor. Haliyle böylesi
devrimci bir görevde kendisini azade gören bu oportünistler, parti adının kullanılmasıyla
her şeyin hallolacağına, parti sorunun çözümleneceğine inanıyorlar. İşçi
sınıfının öncü komünist partisini bilinç ve örgütlenme düzeyi geri sıradan düşüren bir anlayışın savunuculuğunu yapmak, partinin
kurulması için en temel hazırlıkları reddetmek, partinin örgütlü öncü olduğunu,
reddetmekle partiyi sıradan bir örgüt konumuna düşürmekle eştir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Keza partizan cenahı geçmişi
idealize ederek, sınıf savaşımının gelişim yasasını bir yana iterek, geçmişin
hatalarına sıkıca sarılarak, mükemmeliyetçiliğin ağına kapaklanarak, geçmişte
ciddi hata ve zaafların varlığını kabul etmenin, geçmişi ML olarak
değerlendirmeyle çelişeceğini düşünerek, kendi hata ve zaaflarıyla yüzleşmekten
kaçınıyor.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Nitekim bu oportünist
yaklaşımın sonuçları Partizan cenahını </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">(Bolşevik Partizan 1981 yılında
sonrası TKP-ML Hareketi’nin geçmişe bakışta ML değerlendirmelerinden
etkilenerek adım adım daha olumlu bir konuma geçmeye çalışmış olsa da, yine de
tarihi gerçekleri çarpıtmakta ve oportünist hatlarının köklü özeleştirisini
yapmaktan ırak durmaya devam ediyor)</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> kendini aşmamaya ve yozlaşmaya
götürür. Bireycilik temelindeki keyfi yaklaşımlar da inkarcılık ya da dogmatizm
olarak biçimlenir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Komünist hareketin doğuşu ve
gelişimi bakış açısı üzerinde bu kısa değinme ve Partizan cenahının komünist
hareket ciddi hata ve zaafların varlığıyla birlikte düşünmenin geçmişi ML
olarak değerlendirme ile çelişeceği oportünist bakış açısının eleştirisinin
ardından, konunun daha iyi anlaşılması için önemli bir görüş ayrılığını ifade
eden komünist hareketin doğuşu ve gelişimi üzerinde durarak bu bölümü kapatmak
istiyoruz.</span><br />
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">TKP-ML Hareketi 1972
yılında PDA’dan koparak kuruldu</b><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Biliyoruz ki önceller
olmaksızın, oluşmaksızın herhangi yeni bir şey oluşamaz, doğamaz.
Marksizm-Leninizm’in düşünceleri devrimci demokrasinin saflarında yayılır.
Başlıca olarak bu olayın ilerlemesi komünist hareketin öncüllerini hazırlar.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Komünist hareketin öncülleri
genel bir kural olarak devrimci demokrasinin safları arasında saklıdır.
Mücadelenin koşulları, bu öncüllerin ML’ist bilgi birikimini ilerletir.
İlerleyen ML’ist bilgi birikimi temelinde ve elverişli koşulların yardımıyla bu
öncüllerin bir kısmı kendi kendini, devrimci demokrasiyi olumsuzlayarak </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-yadsıyarak-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> niteliksel
bir sıçramayı gerçekleştirirler. Böylece devrimci demokrasi, ML temelinde
yadsınarak aşılmış, eskinin bağrında, onun içinde “yeni” vücuda gelmiş, yaşam
bulmuştur. Ve böylece proletarya ideolojisi temelinde komünist hareket doğar.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Devrimci demokrasinin
barından çıkan komünist hareket, öncelikle onunla kendisi arasındaki ayrım
çizgisini ortaya koyar ki, bu devrimci-demokratik güçler ile kendi arasına bir
sınır çekmesi demektir. Başka bir anlatımla, yeni eğilimin doğası gereği
özellikle bağrında oluştuğu koşullarla, kendi arasındaki ayrımı, kendi bağımsız
varlık nedenini ortaya koyma ihtiyacı içindedir. Yeninin, içinde oluştuğu
eskinin izlerini kuvvetli bir şekilde üzerinde taşıması, oluşum koşulları
nedeniyle kaçınılmazdır. İbrahim Kaypakkaya yoldaşın önderliğindeki TKP-ML
Hareketi de küçük burjuva devrimci demokrasiyi temsil eden PDA’da
dan koparak doğmuştur.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Haliyle hiç bir yeninin dört
başı mamur ve mükemmel doğmadığı gibi, TKP-ML Hareketi de hata ve
zaaflarda azade doğmamıştır. Bu kesinlikle olanaklı değildir ve
aksini iddia etmek idealizmdir. Bağımsız bir varlığa kavuşan yeni, bu noktadan
itibaren bir evrim içine girer. Bu evrim sürecinin özellikle ilk dönemlerinde
bağımsız varlık nedenini koruma, pekiştirme ihtiyacı, onu eskinin kendi
üzerindeki etkilerinden arınmaya yöneltir ve bunda başarılı olduğu oranda, bu
onun gelişiminin bir itici gücü, dinamiği olur.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Haliyle 1972 yılında komünist
hareketin doğması nitel bir sıçramayı ifade eder. Komünist hareketin öncelleri,
hem kendi kendisiyle ve hem de içinde oluştuğu koşullarla çelişki içindedir. Bu
çelişkinin doğurduğu mücadele, yeninin oluşumunu hızlandırır; eskiden devrimci
demokrasiden kopuşun koşullarını hazırlar, yeninin oluşumunun itici gücü; işte
eskiye karşı yürütülen bu mücadeledir. Yeni </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-komünist
hareket-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> diyalektiğin yasalarına uygun olarak, Marksizm-Leninizm’in
temelleri üzerinde oluşur. Nicel birikimler, nitel değişimin koşullarını
hazırlar. Gerekli nicel birikimin oluştuğu durumda ve elverişli genel
koşulların da yardımıyla komünist hareketin öncelleri, devrimci demokrasiyi
aşarlar, ondan koparlar, bağımsız bir politik örgütlenmeyi gerçekleştirmek
üzere harekete geçerler ki, nitel sıçrama, yeninin ortaya çıkması burada
somutlaşır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Yani teori de kapitalist
mülkiyetin tasfiyesinin ön görülmesinde ve politikada proletarya
diktatörlüğünün savunulmasında ve buna götürecek bir çizginin izlenmesinde
anlatımını bulur. Komünist hareket, Marksizm-Leninizm’in yeni girdiği ülkelerde
devrimci demokratik hareketin parçalanma sürecinde doğacağına göre ki, </span><i style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">-genel
olan budur-</i><span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"> bu parçalanma sürecinde oluşan komünist hareket, bağımsız
politik güç olarak var olabilmesi için, devrimci demokrasiye karşı ideolojik
bir alternatif olmakla yetinemez; aynı zamanda devrimci demokrasi, politik bir hareket
olduğuna göre politik bir alternatif olmalıdır, olmak zorundadır. Komünist
hareket çeşitli yollardan oluşabilir. Komünistler çeşitli örgütlerden, ayrı
grup, çevre vb. olarak kopabilecekleri gibi bir birlerinden habersiz olarak da
doğabilir. Yozlaşan bir komünist partisinden çeşitli komünist grup veya gruplar
çıkabilir.</span><br />
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Komünist Partisi sıradan
bir örgüt değildir</b><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Ancak, komünistler,
Marksizm’in bir ülkeye ilk girişi sırasında genel bir kural olarak devrimci
demokrasinin içinde oluşurlar. Komünist hareketin evriminde çeşitli gelişme ve
aşamalar söz konusudur. Komünist hareketin doğuşundan itibaren partileşme
sürecini yaşar, partinin kuruluşuyla partileşme süreci aşılır. Ve partinin
kendisi de çeşitli gelişme aşamalarından geçer. Komünist hareketin evrimindeki
bu gelişme aşamaları, her ülkede içinde bulunulan koşullarla bağlıdır ve
dolayısıyla bu koşullar somut olarak tahlil edilmeli, buradan hareketle de her
dönemin ayırıcı çizgilerinin saptanması gerekir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Gerek komünist hareketin bir
ülkede geçirmekte olduğu ve geçireceği gelişme aşamaları ve gerekse de her
aşamanın ayırıcı çizgileri, önceden saptanmış kategorik ayrımlar temelinde
yapılamaz. Her ülkede komünist hareket doğduğunda partileşme sürecini yaşar.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">1972 yılında TKP-ML Hareketi
bağımsız bir politik örgüt olarak ortaya çıktığından itibaren, partileşme
süreci başlamış demektir. Komünist hareketin gelişmesi, büyümesi, bir parti
olarak ileri taşınması ve bir parti olarak örgütlenmesi süreci, programın ve
tüzüğün oluşumu, pratik-örgütsel çalışmanın gelişimi, kadrolaşma, varsa
dışımızda komünist örgütlerle birliğin sağlanması ve sınıfa bağlanma
çalışmasının aynı süreçte iç içe yürütülmesi gerekiyor.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Elbette evriminin bu
aşamasında da komünist hareket ne kadar geniş ya da dar olursa olsun, doğası
gereği politik bir kimlik taşır. Eğer daha farklı bir durum olmazsa, o
gelişerek, olgunlaşarak parti haline gelir ve bu evrim, derinliğine ve
genişliğine, niteliğin ve niceliğin gelişmesi süreci olarak çok yönlüdür.
Komünist hareketin evrimindeki aşamalar, aynı nitelikteki bir olgunun olgunluk
farklarıyla ayrılan farklı gelişme süreçleridir. Komünist hareketin evrimindeki
bir gelişme aşamasından bir diğerine geçmesi, komünist hareketin kendi kendini
inkar ederek niteliğini değiştirmesi demek değildir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Peki, partileşme sürecinin
ayırt edici özelliği nedir? Marksizm-Leninizm’in yeni girdiği ülkelerde,
komünist hareket, devrimci demokrasinin parçalanması sürecinde oluşacağına
göre, bu oluşum genellikle proletaryanın hareketi dışında gerçekleşir. Komünist
hareket, proletaryanın hareketi dışında doğduğu için, komünist hareketin
proletarya hareketinde yalıtılmış olduğu bir dönem yaşar. Bu dönem, tersinden
bakıldığında, komünist hareketin proletarya hareketine bağlanması, bilimsel
sosyalizmin proletarya hareketine sokulmasıyla da proletarya hareketiyle
bilimsel sosyalizmin birleşmesi sürecidir.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Bu süreç aynı zamanda
programın oluşturulup, derinleştirilmesi ve varsa komünist güçlerin ML program
etrafında toparlanma sürecidir. İşte TKP-ML Hareketi 1972 yılında kurulduğunda
bu görevlerini tamamlayıp bir Kongre ya da konferans toplayarak partinin kuruluşu
süreci yaşatılamadı. TKP-ML Hareketi’nin programı ve tüzüğü hazırlanmamış ve
sınıf hareketiyle ciddiye alınacak bir bağı söz konusu değildi. Onun içindir ki
KK doğru olarak TKP-ML Hareketi’nin parti öncesi komünist örgüt olduğunu ve
partinin görevlerin tamamlanmasıyla kurulacağını belirledi ve buna göre hareket
etmeye çalıştı.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Elbette bütün bu sürecin
zafere taşınması yani komünist hareketin partiyi yakalaması sınıf hareketiyle
birliğinden geçer. Komünistliğin denek taşı sorununda temel doğruları ortaya
koyan örgütümüz, bu görüşlerini şu noktada toparladı: Teoride proletarya
diktatörlüğünü ön gören, kabul eden yani proletarya diktatörlüğüne uygun bir
siyaset izleyen pratikte propaganda, ajitasyon, örgütlenme buna uygun davranan
kişi örgüt, parti vb. komünisttir. Söz ile eylem, teori ile pratik
arasında uyum olmalıdır. Yani proletarya diktatörlüğünün kabulü sözde
kalmamalıdır.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">Kimin komünist olduğu sözle
değil, eyleme göre değerlendirilmelidir. Ve bu tamamen somut bir sorundur.
Dolayısıyla somut koşullar içinde alınmalıdır. Ama teori ile pratik arasındaki
ilişkiyi kurarken diyalektiğin gelişim yasasını kavramak gerekiyor. Aksi halde,
sözle eylem arasındaki ilişkide doğru kavranamaz ve mekanik benzetmeler
yapılarak yanlışlara kapanmak kaçınılmaz olur. Bu bakımdan teorinin pratiğe
sürülmesi ve pratiğe bire bir yansıması ve bütünüyle ona hakim olması önemli
bir süreci alacağı baştan görülmeli ve gelişmelere bu pencereden bakılmalıdır.
Komünist hareketin ortaya koyduğu bu ML’ist görüşler, devrimci ve komünist
hareketin olayları ve olguları hangi yönde değerlendirmesi gerektiğinde yol
gösterici olmuştur.</span><br />
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">İşte gerek mükemmeliyetçilik altında inkarcılık ve gerekse de onun
ikiz kardeşi dogmatizm ve sübjektivizm altında komünist hareketin ciddi hata ve
zaaflarla birlikte düşünülmez gören mükemmeliyetçiliğin
bir başka versiyonu bakış açısı hem parti ve partileşme süreci ve hem de
komünist hareketin hata ve zaaflarına karşı savaşım içinde gelişip, güçleneceği
ve olgunlaşacağı gerçeği reddedilmekte ve komünist hareketin tarihi ML
bakış açısından kopuk, çarpıtılmış ve hatalı olarak yazılıp çizilmektedir. Bu
oportünist bakışın birisinin başında Partizan cenahı yürürken diğerinin başını
ise MLKP, TİKP, EMEP, TİKB klikleri çekmektedir. Her iki mükemmeliyetçilik altındaki
inkarcılık ve dogmatik oportünizme karşı, ML bakışa sarılarak, geçmişin doğru
devrimci bir hatta savunulması daha sıkı sarılarak, tarihi inkarcılığa geçit
vermemek gerekiyor.</span></div>
</div>
</div>
KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-42710535420649722642020-05-14T13:50:00.002-07:002020-05-19T15:47:11.291-07:00MLKP, Leninist Parti öğretisini açıktan inkar ederken geçmişin değerlendirmesinde çifte standartçı ve inkarcı oportünist konumda duruyor<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpaS0k1pLqk2H1AF8PKlE7-sKo88fltwZkCpqTqrTCIBJW4rzp7fRTtapCCH7b7Tnrjs-ydquVbNui7cR9_5kfOsUJlJhjEIjRcnH6C0MK_yo3GP9Gdrt63M6I9R-EJdLFKcq9nIxftUL2/s1600/tkpml.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="507" data-original-width="900" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpaS0k1pLqk2H1AF8PKlE7-sKo88fltwZkCpqTqrTCIBJW4rzp7fRTtapCCH7b7Tnrjs-ydquVbNui7cR9_5kfOsUJlJhjEIjRcnH6C0MK_yo3GP9Gdrt63M6I9R-EJdLFKcq9nIxftUL2/s400/tkpml.png" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Hatırlanacağı üzere birçok akım komünist hareketin
tarihini gerçeklere ve bilimsel sosyalist ilkelere göre değil, kendi örgütün
durumuna ve sübjektif niyete göre ele alıp değerlendiriyor. Bunlardan birisi de
dün dündür bugün yaklaşımını kendisine temel alan ve kuruluş döneminde kabul
etmiş olduğu “...Stratejik planımızın öncelikli hedefi, işçi sınıfı içinde
gerçek bir çekim merkezi haline gelmek, komünist partisini inşa etmek, devrimci
bir işçi hareketi yaratmaktır. İlk öncelik budur. Stratejinin diğer tüm
sorunlarını ancak buna bağlı olarak çözümleyebiliriz”<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> (TKİH ve TKP/ M-L Hareketi Birlik Kongresi Belgeleri, 1994, s. 79,
abç)</i> görüşünü 1995 yılında reddeden MLKP’dir. Bu akımın saflarında
İbrahim Kaypakkaya ve 1972 Nisanın da kurulan TKP-ML Hareketini hala komünist
görenlerin olduğunu biliyoruz. Keza MLKP saflarında bazen Hareket kökenli
ayakta kalan kadroların MLKP’nin mükemmeliyetçilik altında inkarcı bir hatta,
THKO-THKP-C’nin TKP-ML Hareketiyle aynı kefeye konmasında rahatsızlık duyarak,
eleştirilerini dışa vurduklarına tanık oluyoruz. Örneğin Ziya Ulusoy 1 Mayıs ve
İbrahim yoldaşla ilgili yazdığı yazı yada konuşmalarında İbrahim yoldaş
ifadesini sıklıkla kullandığını biliyoruz. Yine MLKP’de kopmuş ama aynı hatta
MLKP’nin küllerinde yeniden doğacağı hayaliyle uğraşıp duran Hasan Ozan
yazılarında Kaypakkaya yoldaşa gereken önem ve değerin verilmediği ve tarihin
unutturulmaya çalışıldığından dem vuruyor.<o:p></o:p>
</span><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">MLKP, İbrahim Kaypakkaya yoldaşı ve önderliğinde kurulan
TKP-ML Hareketi'ni sınıfı çalışmasının merkezinde tutmadığı iddiasıyla, küçük
burjuva köylü devrimcisi olarak mahkum ederken, komünist hareketin hata ve
zaaflardan azade doğup gelişeceği mükemmeliyetçi bakış açışına sarılarak,
komünist hareketi kendisiyle başlatan tarih yazımına kalkışıyordu. Ne ki burada
tamamıyla keyfiyetçilik üzerine yükselen yeni yetme inkarcılık ve çift
standartçılık devreye sokulduğunu belirtmeliyiz. Elbette akıl hocalarını geride
bırakacak biçimde MLKP’de komünist hareketin geçmişine saldırıyor ve kendisine
oportünizmi başkalarına Marksizm’i uygulamaktan geri durmuyor. MLKP bu
tutumuyla ve daha sonrasında sınıftan kopuk parti kurulur küçük burjuva
limanına demir atmayla, kendi durumuna uygun teori uyduruyor ve dün ak dediğini
şimdi kara demekten geri durmuyor. Mükemmeliyetçilik altında inkarcılıkla hemen
her şeyi kendisiyle başlatma ve yeninin, “yeni tarzın” - ki bunun DHKP-C ve PKK
kopyacılığı ve karikatürizmi olduğu su götürmez biçiminde açığa çıkmıştır-
kurucusu ve geliştiricisi olduğu iddiasında bulunan MLKP, aslında TDKP’den
aşırdıkları ve TİKB, TKİP-Ekim’le aynı hatta buluştukları inkarcı görüşlerini,
“dün dündür, bugün bugündür” oportünist görüşlerini derinleştirerek durumu
kurtarma çabası içine girdiler. Kaypakkaya yoldaşı ve komünist hareketin 72-79
sürecini, küçük-burjuva devrimciliğini aşamayan, sınıf hareketini temel alarak
bu zeminde komünist hareketi yükseltmeyen bir süreç olarak görüp mahkum eden
MLKP maalesef kuruluşundan bu yana 25.yıl geçmiş olmasına karşın, hala sınıftan
kopuk olduğunu söylemekten geri kalmıyor. Peki, Kaypakkaya yoldaşı bir yıllık
devrimci çalışma sonucu sınıfı temel alıp fabrikaları devrimin kaleleri yapma
perspektifine uygun davranmadığı için küçük burjuva gören MLKP, bu 25. yıllık
gibi uzun bir dönem ve aynı zamanda sınıfı merkezde tutup bunun gereklerine
uygun hareket eden ve önemli deney ve tecrübe edinen TKP-ML Hareketinin pratiği
ortada duruyorken, hala MLKP sınıftan ayrı telde çalmasını neyle açıklamak
gerekiyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sözde sınıfı kazanmayı merkezde tutmayı -ki bunda da
vazgeçilmiş ve sınıftan kopuk parti kurulur alanına rücu edilmiştir- temel
aldım deyip deyip ama örgütsel pratik alanda sınıf içinde çalışma zorluğunu
görünce bundan çark ederek semt emekçileri ve gençlik içinde yani küçük
burjuvazi içinde çalışmayı temel alan 25. yıllık bir pratiğin ardında MLKP’nin
Kaypakkaya yoldaşı aşma bir yana ne teoride ve nede pratikte Kaypakkaya’nın
daha gerisine düştüğünü söylemek hiçte yanlış olmayacaktır. Dahası MLKP
söylediğinin tam tersini yapmakla, teorisi ayrı pratiği ayrı tipik bir küçük
burjuva akım öteye gidememiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İşte Kaypakkaya ve önderliğinde kurulan TKP-ML Hareketine
hayalci ve gerçeklerle örtüşmeyen eleştirilerde bulunması tamda bu gerçeği ele
veriyor.MLKP’de dinleyelim: “ Ekim devriminin yolunun, yani proletaryayı temel
alan bir siyasal, örgütsel strateji ve taktiğe ilişkin Leninist-Stalinist bakış
açısının, bizim gibi ülkelerde <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(yani geri
bağımlı ülkelerde)</i> geçerli olmadığı yolundaki önyargının damgasını bastığı
THKO-THKP-C ve TKP-ML bu anlayışlarının doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olarak
anti-Leninist bir parti anlayışında konaklanıyorlar.“ Proletaryanın
önderliğini, esas olarak lafta benimsemiş, proletaryanın yerine teoride
köylülüğü <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(ki burada üç hareketi de aynı
kefeye koyarak TKP/ML Hareketi ile diğer akımlar arasındaki net olan ayrım
çizgisini kabaca çarpıtmak ve Kaypakkaya’nın savunmadığı görüşleri savunuyor
göstermek dürüstlükten öte tarihi gerçekleri çarpıtmak anlamına gelir. TKP/ML Hareketi
hiçbir zaman ve hiçbir yerde teoride köylülüğü temel almamıştır. Bu iddia
düpedüz yazarın Kaypakkaya’ya ve komünist harekete ne kadar düşmanlık içinde
olduğunu gösterir. HB)</i> ve pratikte de köylü yığınlarından da kopuk olan
devrimci öncüyü koymuş olan ‘71 devrimci hareketi…” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Proleter Doğrultu s. 8, s.5-6)</i> “Proletaryanın önderliğini, esas
olarak yalnızca lafta benimsemiş, proletaryanın yerine teoride köylülüğü ve
pratikte köylü yığınlarından da kopuk olan devrimci öncüyü koymuş olan 1971
devrimci hareketi, o günün koşullarında görece kısa bir süre içinde 12 Mart
askeri-faşist rejimine karşı giriştiği savaşta siyasal ve örgütsel olarak
yenilmiş ve çökertilmişti.” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Proleter Doğrultu)</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">“Bilindiği gibi, 1971 devrimciliğinin her üç bileşeni de
işçi sınıfını temel alan bir siyasal-örgütsel stratejiye karşı çıkmakla
kalmıyor, işçilerin ve diğer emekçilerin kendi öz deneyimleri üzerinden
eğitilmelerini ve proletaryanın güncel taktiğinin, yani savaşım ve örgütlenme
biçimlerinin, kitle hareketinin gerçek durumundan yola çıkılarak saptanmasını
öngören Leninist kitle çizgisi anlayışını revizyonizmle özdeşleştiriyorlardı. Bu
örgütler bunun yerine, devrimci sınıfların kitle hareketinin durumundan
bağımsız olarak her zaman için geçerli gördükleri tekdüze bir taktiği, yani
devrimci öncünün silahlı eylemini geçiriyorlardı. Onlar, devrimci öncünün
silahlı eylemlerinin, devrimci patlamaya hazır olduğu varsayılan yığınların
saklı öfke ve enerjisini, tıpkı küçük bir motorun büyük bir motoru
çalıştırmasında ya da fünyenin ateşlenmesinin dinamiti patlatmasın da olduğu
gibi, onların saklı enerji ve öfkesini zincirlerinden boşandıracağını
varsayıyorlardı.” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Proleter Doğrultu)</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">“Öte yandan, öncünün silahlı savaşımını devrimin
başlangıcından zaferine değin ve devrimci yığın hareketindeki yükselme ve
alçalmalardan bağımsız olarak, siyasal savaşımın temel biçimi ve yığınların
siyasal eğitimi ve devrimci kavgaya çekilmesinin esas aracı olarak gören THKO,
THKP-C ve TKP(ML)’nin parti ve parti inşasına ilişkin anlayışının da bu “Sol”
kitle çizgisi anlayışına göre biçimlenmesi nesnelerin doğası gereğiydi.
Lenin’in, yukarıda da göndermede bulunduğumuz düşüncesi uyarınca, bu örgütlerin
eyleminin içeriği onların niteliğini belirliyor ve onlara, siyasal bir örgütten
çok, bir askeri örgüt özelliği kazandırıyordu. Bu eğilim, dönemin üç örgütü
içinde en geri konumda olan ve zaten adı bile salt askeri yönelimini ele veren
THKO’da daha net bir tarzda gözlenmesine <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Hüseyin
İnan’ın, THKO’nun “Parti ve ordu fonksiyonunu bünyesinde taşıdığı”, pratik
sorunların, örgütün “Parti- ordu ikilemini ayrımına girmesine ihtiyaç
göstermediği” vb. saptamalarına)</i> karşın, THKP-C ve TKP(ML) için de
geçerliydi. Her ne kadar, THKP-C ve TKP(ML) kendilerini “proletaryanın siyasal
öncüsü” olarak tanımlamış ve özellikle ikincisi, THKO ve THKP-C’nin kişiliğinde
fokoculuğu ve Guevarizm’i eleştirmiş ve siyasetin silaha kumanda etmesi
anlayışına sahip olduğunu ileri sürmüşse de, bu iki “Parti”nin de, THKO’nun
durumunda olduğu gibi öncelikle bir askeri örgüt gibi davrandığı açıktı.
Örgütsel ilkesinin “Politik ve askeri liderliğin birliği” olduğunu söyleyen ve
devrimci stratejisini politikleşmiş askeri savaş stratejisi olarak tanımlayan
THKP-C olsun, “Partili” olmak için önce “Ordulu” olmuş olmayı öngören ve örgüt
disiplinini bozanlara karşı son derece sert yaptırımlar içeren bir tüzüğü
bulunan TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu) adlı bir askeri kola sahip
olan TKP(ML) olsun, “Parti” sıfatlarına karşın aslında askeri yanları ağır
basan birer siyasal örgüttüler.” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Proleter
Doğrultu) </i>Yeni yetme oportünist inkarcılığın bir söylediği diğerini
tutmadığından ve yamalı bohça olarak farklı görüşleri aynı torbada taşıdığından
dolayı, yazılarda da bu farklılıklar görmek ve tezatlıklarını yakalamak zor
olmuyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bir yanda sınıf hareketi üzerinde yükselmeyen ve bunun
gereklerine göre pratikte adımlar atarak siyasal, örgütsel mücadeleyi asıl
olarak sınıf içinde yürütmeyen akımların komünist olamayacağını savunacaksın ve
buradan hareket ederek Kaypakkaya ve TKP/ML Hareketi’ni küçük-burjuva
devrimciliği olarak niteleyeceksin, ondan sonra da tam olarak 40 yıl sonra
kalkıp, sınıftan kopuk ve onu lafta temel alan ve pratikte buna uygun bir
mücadele - örgüt hattında yürümeyen, küçük-burjuvazinin deklase kesimleri
üzerinde yükselen, esas olarak semt ve öğrenci gençlik zemini üzerinde oturan
MLKP’yi büyük ML parti olarak niteleyeceksin? Hem de legalizm limanına demir
atmış ve öncü savaşçı bir çizgiye kapaklanmışken. Böylesi keyfiyetçilik ve çift
standartçı yaklaşımda komünist hareketin doğuşu ve gelişimi doğu
değerlendirilemez. MLKP önderleri büyük gürültü kopardıkları ve parti aldı
başını gidiyor havasını bastıkları koşullarda, çok özel koşullarda
gerçekleştirilmiş bir toplantı olarak gösterilmeye çalışılan, 2. Kongre
belgelerinde bu söylediklerinden fersah fersah uzak olduklarını göstermektedir:
“Komünist partisinin, işçi sınıfı hareketiyle bilimsel sosyalizmin birliği
olduğu yolundaki Marksist-Leninist öğreti tamamen doğrudur. Fakat bu birliğin
kural olarak komünist partilerin kuruluşundan önce gerçekleştiği ve
gerçekleşmesinin zorunlu olduğu, bundan önce parti kurulmayacağı vb. iddia
edilemez. Geçmişte bu yönde iddiaların ileri sürüldüğü bilinmektedir… Komünist
partisi sonuç olarak bir örgüttür ve kuruluşu sorunu, onu kuranların iradesine
balıdır” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(2. Kongre Belgeleri s. 25)</i>
derken MLKP, dün işçi sınıfı partisinin sınıftan kopuk olarak kurulacağını
savunanları parti öğretisini sıradanlaştırarak ayağa düşürmek olarak eleştirip
bu yaklaşımları mahkum edenlerin, bugün nihayetinde partiyi, komünist hareketin
sınıfla birliğine, yerel örgütler oluşturmasına, kadrolaşmasına vb. bakmadan
bir avuç devrimcinin bir araya gelerek, sınıftan kopuk olarak kendi
iradeleriyle partiyi ilan edeceklerini belirterek, komünist işçi partisini
sıradan bir örgüt derekesine düşürerek, Maocu parti anlayışına rücu ediliyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Keza MLKP, dün Kaypakkaya ve TKP/ML Hareketi’ni sınıfla
birleşmeyi merkezde tutmayıp, pratikte buna uygun hareket etmediği gerekçesiyle
eleştirip küçük burjuva çemberi kırıp, bunun dışına çıkmadığı iddiasıyla
eleştirip, mahkum ederken, bugünkü MLKP, 40 yıl sonra semt ve öğrenci gençlik
içinden devşirdiği küçük burjuva kadrolarla, esas olarak pratik çalışmalarını
sınıf dışı küçük burjuva kesimler içinde -öğrenci gençlik ve semtler gibi
yoğunlaştırırken Marksist-Leninist oluyor ama önünde yararlanacağı her hangi
bir deney, tecrübe ve olanaklar vb. yok iken ilkliğin ve çocukluğun getirmiş
olduğu nedenlerden dolayı aynı konumda hareket eden Kaypakkaya ve komünist
hareketi çok rahatlıkla küçük-burjuva olarak damgalayarak mahkum etmeye çalışıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bakalım MLKP 40 yıl sonra örgütsel - politik çalışmanın
merkezinde tuttuğunu iddia ettiği sınıfla birleşmede ne kadar yol kat etmiştir?
“MLKP’nin sınıf hareketine bağlanmadığı, onun temel zaafı, işçi sınıfıyla
bağlarının fazlasıyla zayıf olmasıdır…” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(2.
Kongre Belgeleri, s. 27)</i> “Partimiz edimsel olarak, yani toplumsal köken
itibarıyla işçi sınıfının ‘en bilinçli azınlığından’ oluştuğu kuşkusuz
söylenemez.” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(agb. 28)</i> “Partimiz,
kesimsel çalışma söz konusu olduğunda, özellikle büyük metropoller de
güçlerinin en çoğunun giderek işçi çalışmasında konumlandırmaya yöneldi… Ancak
sorunda ısrarlı davranılamadı. Gelişmemiz hala cılız ve sınırlıdır… Çok sayıda
kadro sınıf çalışmasında görevlendirilse de bunların önemli bir kesimine
gereken işlerlik kazandırıldığı söylenemez… İşçi ilişkilerimizi örgütlemede
belirgin gelişmeler oldu. Ama bu devam ettirilemedi…” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(agb. s. 51-52)</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">“Partimiz, komünist hareketi, bütün varlığı süresince bir
gölge gibi izleyen işçi hareketinden yalıtılmışlık sorununu çözme iddia, görüş
açısı ve kararlılığına sahip olduğunu özellikle bundan sonraki pratiğiyle
göstermek zorundadır.” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(agb. s. 53)<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Dahası buraya aktarmayı gerekli görmediğimiz birçok
değerlendirme ve veriler MLKP’nin söylemleriyle pratikleri arasındaki
çelişkinin derinleşerek sürüp gittiğini ve sınıfı temel alan bir örgütsel,
pratik çalışma geliştirmediklerini ve sınıftan kopuk küçük burjuva parti
teorisine dümen kırdıklarını ortaya koyuyor. MLKP ‘Kuruluş’ ekinin kaldırılması
konusu tartışılırken, geçmişte ortaya konulan tutumlar sorgulandı. ‘Komünist
Partisi, işçi sınıfı hareketi ile sosyalist hareketin birliğidir’ tanımına
indirgenen yaklaşım sorgulanıyor. MLKP-K ekiyle 1994 Ekiminin de kurulan örgüt,
neden kendisine K ekini aldığını iki şeye bağlıyordu. Birincisi sınıfın
öncelleriyle birleşmeden kopukluk, ikincisi de dışta komünist örgütlerin
varlığıydı. MLKP kuruluşunun ardında bir yıllık faaliyetinin ardında temel
görüşlerde herhangi bir değişiklik yetkisi olmayan ve alınan kararların
resmileşmesinin MK’sinin onayına bağlı olan 95 Birlik Konferansıyla MLKP parti
olarak ilan edildi. Burada MLKP-K’nın parti olarak ilan edilmesi için ortaya
konan sınıfla sosyalist hareketi aynı kulvarda buluşturma ve dıştaki komünist
gruplarla birleşmeyi sağlam-bu akımlar TİKB-TDKP ve TKP-ML YİÖ’ olarak belirlenmişti.
Ne ki MLKP-K bir yıllık faaliyetinin ardında ne sınıfa bağlanmada önüne konan
rolü oynamış ve nede dışta komünist gördüğü grupların ana gövdesi -ki bunlar
TDKP ve TİKB’ydi- birleşme sağlanmıştı. MLKP önderliği darbeci bir tarzda örgüt
içinde her hangi bir tartışma yapmadan, kendi kafasına göre atamış olduğu
gençlerden oluşan delege bileşimiyle TKP-ML YİÖ’nün katılımıyla MLKP parti
olarak ilan edildi. Bu açıktan MLKP-K’nın kuruluş kararlarına hiçe sayan yeni
bir parti anlayışını darbeci bir tarzda değişiklik yapmanın adıydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Nitekim çıkmaz içinde olan MLKP önderliği Leninist parti
öğretisine saldırarak, partiyi sıradan bir örgüt derekesine indiren bir çizgiye
kapaklandı. “MLKP’nin kendisi değil, ama O’nu oluşturan örgütler yıllarca bu
görüşleri savundu; MLKP o görüşlerin özeleştirisini vermeyecek mi?” diyen
delegeler oldu; özeleştiriye sorumlu yaklaşımın bir örneği de burada yaşandı… “
Gerçekten de Komünist Partisi, iradi kararın - çabanın bir ürünü olarak mı
kurulur; yoksa komünistlerin “İşçi sınıfı hareketi ile birleşecekleri güne
kadar” beklenmesi mi gerekir? Enine boyuna tartışıldı bu sorunlar. Konferans, “Sınıf
hareketiyle birleşme” olgusunun göreceli olduğunu dikkate alarak davrandı.
Bugün işçi hareketinin sosyalist hareketle ayrı ayrı kanallardan aktığı
doğrudur. Proletaryanın devrimci örgütlülüğü; hatta demokratik örgütlülüğü bile
çok zayıftır. Türkiye’de yaklaşık 4 milyon proleter var; neredeyse 3/4’ü
sendikasız. Bu durum, alınması gereken mesafeyi gösteriyor. İşçi sınıfı
hareketiyle birleşebilmenin büyük bir kararlılık, enerji ve uygun yöntemlerle
sistematik bir çalışmanın ürünü olacağını yeniden anımsatıyor. Biz, bu başarıyı
elde etmek için, önümüze hedefler koyarız; ama parti olmanın tek ve belirleyici
kriteri olarak da kabul edemeyiz. MLKP değil, ama O’nun öncelleri böyle bir
düşünce savunmuşlardı. Yanlıştı, sığdı ve mahkum edildi. Evet, MLKP, işçi
sınıfı hareketiyle birleşebilmiş değildir; ama partidir. Sınıfla bağları ve
hareket içinde etkisi vardır; militan işçi direnişlerinin birçoğuna imzasını
atmıştır ve temel görevi de proletaryayı devrimin önder kuvveti olarak
kazanmaktır.” <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Atılım, Sayı: 51, s. 12)</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bu açıktan Leninist parti öğretisi ve aynı zamanda
öncellerin-TKİH ve TKP-ML hareketinin- savunmuş olduğu komünist parti işçi hareketiyle
sosyalist hareketin birliğidir görüşleri darbeci tarzda geminin bordosun da
denize atıldı. Aslında MLKP-K ilan edildiğinde, işçi sınıfı hareketiyle
birleşme ve işçi sınıfının öncüsünü ideolojik olarak kazanma konusundaki ivedi
ve yakıcı görevler MK’nin önüne konmuştu. Sınıfla birleşmenin MLKP-K döneminde
daha da geriye düşüldüğü yerde, bunu bir politik başarı olarak sunarak MLKP-K
amaçlarından tümüyle koparılmıştır. MLKPnin sınıftan kopuk parti fikrinde
buluşmasını izah eden MLKP delegesi, satır arasında bu ivedi ve yakıcı görevin
pekala savsaklanabileceğini ve göz ardı edilebileceğini söylüyor. Onun verdiği
mesaj şudur: “Nasıl olsa işçi sınıfı olmadan da bu işler yürüyor!” Herhalde, 1.
<i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Parti ve Birlik)</i> Konferansı bu
konuda gerek örgüt kamuoyuna ve gerekse de genel devrimci kamuoyuna çok daha
farklı bir mesaj vermeli, MLKP’nin işçi sınıfının öncüsünün ideolojik olarak
kazanılmasına ve işçi sınıfı hareketiyle sosyalist hareketin birleşmesine ne
denli önem verdiğini net ve ikirciksiz bir biçimde dile getirmeliydi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Ama böyle olmadığı gibi MLKP-K’nın bir yıllık
faaliyetlerinde sınıf çalışmalarından uzaklaşıldığı söylenirken, bu durumun
hızla aşılması bir yana ülkemizde zaten yeterince yaygın olan küçük-burjuva
devrimciliğine “proletaryasız komünist partisi” kurma anlayışıyla Leninist
parti öğretisi yellere savrulunuyordu.94 yılında kuruluşu ilan edilen
MLKP-K’nin parti anlayışının 95 Birlik 1-Birlik Konferansında değiştirildiği -hem
de tartışma olmadan ve herhangi bi kongre toplanmadan- bir MK delege Marksizm-Leninizme
ve örgütün kuruluş programı ve politik çizgisine karşı çıkarak, Lenin’in,
“Komünist partisi, işçi sınıfı hareketi ile sosyalist hareketin birliğidir.”
biçimindeki evrensel olarak geçerli önermesini açıktan reddetmektedir. Komünist
partisinin işçi sınıfı hareketiyle birliğinin, “Parti olmanın tek ve
belirleyici kriteri olarak” kabul edilemeyeceğini, MLKP’nin öncellerinin
savunduğunu ileri sürdüğü bu düşüncenin “Yanlış” olduğunu belirten delege,
felsefede idealizmde ve siyasette sınıf-dışı devrimcilikte konaklamaktadır. Bir
komünist partinin esası ve olmazsa olmaz koşulu olan “Sosyalizmle işçi sınıfı
hareketinin birliği”nin, “Parti olmanın tek ve belirleyici kriteri”
olamayacağını söylemek, Leninist proleter partisi tanımını açıktan
reddetmektir. Her ne kadar komünist parti nedir sorusunda bu doğru formülasyonu
uygun hareket etmesi gereken MK’si bırakalım pratikte bu tanımın gereklerine
göre davranmayı, açıktan Leninist parti öğretisinin savunan öncelleri mahkum
ediyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Acaba, yıllardan bu yana Lenin ve Stalin tarafından
yapılan parti tanımı savunan önceller yanlış mı? Yoksa size göre, “Sosyalizmle
işçi sınıfı hareketinin birliğini”, proleter partisinin olmazsa olmaz bir
koşulu olarak gören Lenin ve Stalin proleter partisini idealize mi ediyorlardı?
MLKP MK delegesi, “Partinin her şeyden önce işçi sınıfının öncü müfrezesi
olması”, onun “Aynı zamanda, sınıfın bir müfrezesi, sınıfın bir parçası,
varlığının bütün kökleri ile ona sıkı sıkıya bağlı bir parçası olma”sı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Leninizmin İlkeleri, 1979, s. 99-100, 101)</i>
gerektiğini söyleyen Stalin’in bu saptamalarını nereye koyuyorlardı. Geçmişte,
parti kavramının idealize edildiği ya da teorik planda abartıldığı
gerekçesiyle-ki bunun hiçte doğru olmadığı ortada duran bir olgudur- sınıf-dışı
ve anti-Leninist parti tanımlamalarını bir yana bırakarak küçük burjuva
sınıftan kopuk parti görüşlerine yönelme yolundaki çabası, aslında MLKP’nin
kuruluş felsefesinde tümden koptuğunu tanıtlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Nitekim daha sonrasında önderlik başta olmak üzere 1995
yılında MLKP önderliğinin parti sorununda darbe yaparak küçük burjuva
devrimciliğinde konaklanmasına - ciddi bir tepki gösterilmemiş olunması ve bu
sınıf dışı parti fikrine başkaldırarak yollarını ayırıp <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">KP-İÖ</b>’nün kuruluşuna önderlik edenlerin nasıl bir karşı devrimci
saldırılarıyla yüz yüz kaldıkları unutulmaması gereken bir gerçekliktir. Sorunu
“Komünist Partisi, iradi kararın - çabanın bir ürünü olarak mı kurulur; yoksa
komünistlerin ‘işçi sınıfı hareketiyle birleşecekleri güne kadar’ beklenmesi mi
gerekir?” biçiminde koymak, yanlış olduğu gibi, objektif olarak demagojik bir
karakter taşır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kısacası komünist partisi, hem iradi kararın - çabanın
bir ürünü olarak, hem de işçi sınıfı hareketiyle devrimci bir tarzda birleşme,
işçi sınıfının kapitalistlere karşı savaşımı içinde yer alma konusunda kafaları
açık olan ve -bunu ne ölçüde başardığından bağımsız olarak- pratikte de buna
uygun davranan komünistlerin bir araya gelmesiyle kurulur. Söz konusu “İrade”
ne tanrısal bir buyruğun ürün, değildir. Aksine ML teoriye ulaşılması,
sosyalist hareketi işçi sınıfı hareketiyle birleşmeye ve bu sınıfın öncü
ögelerini kazanmaya iterek Marksist-Leninist bir komünist partisinin oluşmasını
kolaylaştıracaktır. Çağımızda kural olarak, Türkiye’de de, dünyanın çeşitli
ülkelerinde de Marksist-Leninist partilerin oluşumu, devrimci irade ve
inisiyatife sahip bireyler bulunmadığı, çıkmadığı için değil, gerçekten
devrimci teorinin bu devrimci iradeyle buluşması sağlanamadığı, bu devrimci
iradeyi taşıyan devrimci birey ve önderler Marksist-olmayan teorileri özümsedikleri
ve rehber aldıkları için gerçekleştirilememiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Gerçekten de, değişik nedenlerle devrimci teoriye
ulaşılamadığı koşullarda, bu devrimci irade kaçınılmaz olarak, umutsuz bireysel
devrimci girişimlerin ortaya çıkmasına ya da Marksist-olmayan devrimci örgütlerin
kurulmasına yol açacak, işçi sınıfı hareketi ile sosyalist hareket ayrı ayrı
kanallardan ilerlemeye devam edecektir. Peki, 40 yıl sonra Kaypakkaya yoldaş ve
daha sonrasında komünist hareketin yarattığı, fabrika işçi ilişkilerinin onda
birisini bile örgütleme, fabrika ilişkisi yaratma ve hücreleşme, sendikalar
içinde buna uygun hareket etmediği gerekçesiyle eleştirip, küçük-burjuva
çemberi kırıp, dışına çıkmadığı iddiasıyla eleştirip, mahkum ederken, bugünkü
MLKP, 40 yıl sonra semt ve öğrenci gençlik içinden devşirdiği küçük burjuva
kadrolarla, esas olarak pratik çalışmalarını sınıf dışı küçük-burjuva kesimler
içinde -öğrenci gençlik ve semtler gibi- yoğunlaştırırken Marksist oluyor ama
önünde yararlanacağı herhangi bir deney, tecrübe ve olanaklar vb. yokken
ilkliğin ve çocukluğun getirmiş olduğu nedenlerden dolayı aynı konumda hareket
eden Kaypakkaya ve TKP-ML Hareketi’ni çok rahatlıkla küçük-burjuva olarak
damgalayarak mahkum etmeye çalışıyor. Bakalım MLKP 25 yıl sonra
örgütsel-politik çalışmanın merkezinde tuttuğunu iddia ettiği sınıfla
birleşmede ne kadar yol kat etmiştir?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Nitekim MLKP’nin inkarcı oportünist görüşleri kendi
gerçekliğini kavrama ve değerlendirmede ayak bağı olmuştur ve gelinen durumda
kendi gerçekliğini açıklamada zorlandığı gibi tam bir çıkmaz yaşamaktadır.
Ülkemizde küçük burjuvazi, nüfusun en büyük kesimini oluşturan bir sınıftır. Bu
sınıfın çıkarlarını savunan ancak proletarya adına hareket etme iddiasında olan
küçük burjuva grup ve çevrelerin sayısı bir hayli kabarık. ML parti öğretisi,
bu grup ve çevrelerin yadsıdığı sorunlardan biridir. Bu gruplar biçimde
birbirlerinden ayrılıyor gözükseler de, özde aynı nokta da birleşmektedirler.
Genel doğruları sıralayan ama iş ülke somutuna geldiğinde inkarcı anlayış,
partinin subjektif koşullarının hazırlanmasını reddeden tabelacı yaklaşım, ML
parti öğretisinin günümüzde geçerliliği olmadığı tezleri vb. oportünist
anlayışların bazı örnekleridir. Hepsinin ortak özelliği de küçük-burjuva
bireyci sınıf tavrıdır. Dünyanın merkezine kendilerini koyarak, kendilerini en
büyük ML ilan etmek amacıyla teoriyi ve ilkeleri eğip bükmeye çalışmak,
gerçekleri tarif ederek sözde tespitler yapmak oportünist akımların ortak
özelliklerinden biridir. Küçük burjuva sınıf tavrının açık bir ifadesi olan bu
yaklaşım tarzı düşünce planında muğlaklık ve teorinin çarpıtılması ile
birleşiyor. Sonuçta bütün küçük-burjuva akımların vardıkları nokta ise,
proletarya partisi sorununda anti-Marksizm’dir.</span></div>
</div>
KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-902251289899049724.post-9061690701376553442020-05-06T02:15:00.002-07:002020-05-19T17:12:13.530-07:00İdam edilişlerinin 48. yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın anıları kavgamızda yaşıyor <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvL9lZg5siUTERgP2ZUHycA3OPucDQdgbH99uOSjWJ7n1o5Smd5KVacxMX-UH5ma957W8O9WZAVa1uYtEJjSV58VnL7kaMjywvpvIOvWnsMYeWYCUo1btNZ0K0t-BM7yjZcg6-WdvrykHL/s1600/deniz+yusuf+huseyin.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="719" data-original-width="1464" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvL9lZg5siUTERgP2ZUHycA3OPucDQdgbH99uOSjWJ7n1o5Smd5KVacxMX-UH5ma957W8O9WZAVa1uYtEJjSV58VnL7kaMjywvpvIOvWnsMYeWYCUo1btNZ0K0t-BM7yjZcg6-WdvrykHL/s400/deniz+yusuf+huseyin.png" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Devrim için ölümü hiçe sayan 6 Mayıs’ta idam
edilen THKO’nun kurucu önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan Ve Hüseyin
İnan’a bin selam. Sizin için en iyi şiirlerini yazıyor şairlerimiz. Şiir
yazıyor sokaklarda, barikatlarda, savaş siperlerinde. Destansı yaşamınızla
bayraklaştınız ellerimizde. Bu yürek biraz da sizin için çarpıyor.<o:p></o:p>
</span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">6 Mayıs 1972 çeşitli ulus ve ulusal
azınlıklardan Türkiye halklarının üç yiğit devrimci evladı Türkiye Halk
Kurtuluş Ordusu(THKO)’nun kurucu önderleri; Deniz Gezmiş, Hüseyin
İnan ve Yusuf Aslan’ın faşist cellatlarca idam edildiği gündür. O günden bu
güne 48. yıl geçmesine karşın Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in devrimci anıları
yükselirken, faşist diktatörlüğe karşı, işçi ve emekçilerin nefretti büyüdü.
Faşist cellatlar, kendilerince bu üç devrimci önderi idam ederek, işçilere,
emekçilere ve devrimcilere gözdağı vermeyi ve korku sallamayı amaçlıyorlardı.
Ama silahları geri tepti. Yok etmeye çalıştıkları kararlı ve devrimci önderlik
ruhu, güçlü bir kuvvet olarak faşistleri ve gericileri titreti, titretiyor.
Onların bıraktığı bu kararlı ve ölümü gülerek kucaklayan devrimci ruh, bugün
devrimci bilince dönüştü, dönüşüyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Deniz, Yusuf ve Hüseyin 12 Mart faşist darbesinin
zorbalığına ve karanlığına karşı güçlü bir devrimci ses olarak ortaya çıktılar.
O dönemde mücadelenin simgelerinden birisi haline geldiler. Devrimci mücadele
anlayışlarıyla, reformizmin ve revizyonizmin uyuşturucu etkisine, pasifizme ve
korkaklığa ağır darbe indirdiler. Ama öte yandan, sübjektif niyetleri
itibarıyla devrim için mücadeleye atılmalarına rağmen önemli hataları ve
eksiklikleri vardı. Düşmana karşı devrimci militanlıkları ve kahramanlıkları,
sonra devrimci kuşaklar için yol açıcı oldu ve örnek alındılar. Kitleler için
ölümü kucaklayan militan tutumları ve uzlaşmaz devrimci duruşlarıyla yığınların
üzerinden unutulmaz derin etkiler bıraktılar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bir Mayıs ayındayız yine. Kavgayı yüreklerinin
derinliklerinde yeşerterek, toprağa düşenlerleyiz. Sizinleyiz. Sizi
tanıştırıyoruz genç yüreklerle. Kavganın tam ortasında, karanlıkları aydınlatıyoruz.
Ve siz oluyoruz kavganın en asi nehrinde.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kavganın gür sesinde emekçilerin öfkesinde, sizin sesiniz
yankılanıyor düşmana atılan her yumrukta. Özgürlük için karşı isyanda,
burjuvaziye karşı kinde, emperyalizme karşı öfkede hep siz oluyorsunuz yanı başımızda.
Çetin kavgalara soyunuyor bilincimiz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Emperyalist ve işbirlikçi, faşist gerici zorbalar
sanıyorlar ki, tarih, onların kölelik düzenleriyle bitiyor. Zannediyorlar ki,
proletarya ve emekçi halkların bir dönem geriye düşen mücadelesi, onların kendi
tarihlerini unutmalarına yol açacak.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> Çünkü şunu biliyoruz ki geçmişi olmayanların
gelecekleri de olamaz. Bu nedenle onlar, sömürülenlerin ve ezilenlerin
emekçilerin yalnızca bugünlerini değil, geçmişlerini de yıkıma uğratmak için
ellerinden gelen her şeyle saldırıyorlar. Ama başaramıyorlar ve
başaramayacaklar!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Tarih tanıklığının da gösterdiği gibi, işçilerin ve
emekçilerin geçmişten geleceğe devrimci yürüyüşü hep sürmüştür ve sürecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Şehitlerimizin izlerine basarak yürüdüğümüz tarih yolu,
bizi er ya da geç insanlığın büyük düşü sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız komünizm
hedefine taşıyacaktır. Şehitlerimizin bize bıraktıklarında, yalınızca feda ruhu
içinde ölümü gülerek kucaklamayı değil, aynı zaman da yeni yaşamın örülüşüne de
görüyoruz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Umutlarımız kadar gerçektir şehitlerimizin ölümsüzlüğü.
Çünkü Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın yaşamları devrimciydi,
eskiyi yıkıp yeniyi kurma gerçekliğin hedefliyor ve kolektif bir ruhla örülmüştü.
Onun içindir ki, bedenlerini toprağa, yaşamlarını tarihe bırakan 6 Mayıs’ta
idam sehpasını tekmeleyerek ölümü gülerek kucaklayan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnan ölümsüzdür. Anıları devrim ve sosyalizm savaşımıza rehber olsun!</span></div>
</div>
KP-İÖhttp://www.blogger.com/profile/04142003005789237022noreply@blogger.com0