5 Şubat 2018 Pazartesi

Fahri Kaya yoldaşın anısına: Devrimci yaşamın örgütlenmesi ve fedakarlık ruhunun kamçılanması

“Burjuva kapitalist sistemin yıkılması ve devrimin zafere ulaşması için mücadele eden komünistler olarak yaşamımızı örgütlü mücadelenin gereklerine ve gereksinimlerine göre şekillendirmekle yükümlüyüz” sözüne bağlı kalan Fahri yoldaşın yaşamı ve duruşu biz yoldaşlara her bakımdan örnek olmalıdır. Erkence aramızdan ayrılan yoldaşların, devrimci komünist kimliği, bir bütün halinde, proleter yaşam tarzları her bakımdan bizlere yol göstermelidir. Eğer teori ile pratiğimiz arasında bir uyum yoksa sözlenen sözlerin hiç bir değer taşımayacağını unutmamalıyız.

Fahri yoldaş hem devrimci faaliyet yürütüyor ve hem de gece gündüz demeden çalışıyordu. O biliyordu ki, yaşamını bütünüyle devrimci tarzda örgütlemeyen, devrimci düşünmeyen, devrimci kültür ve ahlakı kişiliğinde içselleştirmeyen, düşündüğü gibi yaşamayan bir kişinin, burjuvazinin bataklığında çürüme ve yozlaşmaya kılıç çalmasının mümkün olmadığını düşünenlerdendi. Onun içindir ki yaşamı her alanda devrimci tarzda örgütlemek büyük önem taşıyordu.

Yoldaş her günkü yaşamı içinde, burjuvazinin ideolojik saldırısının yansımalarını, günlük yaşamın akışı içerisinde yaşamın her alanında rahatlıkla gözlemleyebiliyor ve burjuvazi sunduğu yaşam tarzıyla, tüm toplumu zehirlemeye, ideolojisiyle beyinleri teslim almaya çalıştığını görüp yaşıyordu. Burjuva ideolojisine cepheden tutum alarak her gün kendisini M-L ideoloji ile yenilemeyenlerin sonuçta bencilliği, bireyciliğe kapılarak, insani değerler ve insanca güzellikler adım adım aşınarak her şeyin çirkinleştirilip, yozlaştırılıp, çürüyeceğini ve düzenin limanına demir atacağını görüyordu.

Çünkü burjuva kapitalist sistem daha çok kar etme hırsıyla her türlü araç ve yöntemi kullanarak, yaşamı tümüyle köleleştirir.

Komünist, burjuvaziye karşı savaşım içerisinde proletaryanın biricik ideolojisi olan bilimsel sosyalist ideolojinin savunucusu, Marksizm-Leninizm'in temsilcisi olarak çıkar çürüyen düzenin karşısına. Kapitalizmde iki farklı sınıf ve iki farklı ideoloji, uzlaşmaz bir savaşım halindedir. Ve biz komünistler bu savaşta proletaryanın kızıl bayrağını ellerimizde dalgalandırıyorsak, devrimci bir proleter gibi savaşmasını da bilmeliyiz.

Fahri yoldaş küçük burjuva alışkanlıklar devrimci iç yaşamla bağdaşmayacağını özümleyen yoldaşlardandı.

Çünkü komünist kadroların yaşamında burjuvazinin yaşam biçiminin, düşüncesinin, kültürünün, anlayışının, alışkanlıklarının, ahlakının asla yeri olamaz. Burjuva düzenin tüm toplumu zehirleyen, kuşatan yaşam tarzı, kimi zaman devrimcileri de etkisi altına alabilmektedir. Küçük-burjuva dürtü ve özlemler, alışkanlıklar, hayaller kimi yerlerde mücadelemizi tehdit edebiliyor. Yaşantımızı küçük-burjuva alışkanlıklar şekillendirebiliyor. Örgütlü yaşam tarzına uygun bir devrimci iç yaşam örgütleyemediğimiz zaman, küçük-burjuva yaşam tarzının bir düşman gibi içimize sızmasına kapı aralamış oluyoruz.

Bizim en büyük düşmanımız içimizdeki küçük-burjuvadır. Ona karşı amansız mücadele etmeliyiz. “İnsanların en büyük savaşı, kendi özlemleri ve tutkularına karşı olan savaşımıdır” der Marx. Küçük-burjuvazinin içimize sızmasını, bizi kuşatmasını, devrimci iç yaşantıyı her yönüyle oturttuğumuzda, ona karşı savaşmayı bildiğimizde engelleyebiliriz. Küçük-burjuva yaşam, sınıf düşmanımızın, yani burjuvazinin proletaryayı kuşatan ideolojisinden, kültüründen, düşüncesinden, ahlakından beslenir. Devrimci örgütün kültürü, ahlakı, düşüncesi ve yaşam tarzıyla asla bağdaşmaz.

Devrimci bir iç yaşantı, ilkeli ve disiplinli bir şekilde uyarlanırsa, burjuva ve küçük-burjuva dünyaya ait olan tüm özellikleri öldürür. Örgütün beslendiği kaynak sadece proleter saflardan olmamaktadır. Küçük-burjuva ve aydınlardan örgüt saflarına gelişte söz konusudur. Kadrolarımız henüz çoğunlukla küçük-burjuva kökenlidir. Onlar geldikleri sınıfın alışkanlıklarını, yaşam tarzını, kültürünü, tüm zaaflarını üzerlerin de şu veya bu ölçüde taşıyarak gelirler saflarımıza. İşte tam da bu noktada, küçük-burjuva özelliklerden arınmanın ve devrimci iç yaşantının oturtulması daha bir önem kazanır.

Proleter yaşam tarzının içselleştirilerek günlük yaşamda pratiğe somutlanması ilkeli, kurallı, disiplinli bir örgütsel yaşamın özümsenmesiyle mümkündür. Günümüzün 24 saatini mücadelenin ihtiyaçlarına ve çıkarlarına göre düzenlemek, zamanımızı verimli ve planlı kullanmak zorundayız.

Yüklendiğimiz sorumlulukların bilinciyle kullanılan zaman, yaşamımızı disiplinli bir şekilde örgütlememize, günümüzün verimli geçmesine yardımcı olacaktır. Genellikle zamanımızın büyük bir kısmını dışarıda kitlelerle, emekçilerle iç içe geçiriyoruz. Kimimiz fabrikada bir işçi, kimimiz okulda öğrenci, kimimiz emekçi, kimimiz de değişik yerlerde çalışıyoruz. Sonuçta nerede olursak olalım, ne yaparsak yapalım, her alanda ve her yerde biz bu sınıfın bir parçası ve öncüsüyüz. Yaşamımızı sınıfla bütünleştirerek, bir disiplin ve düzen içerisinde sürdürmeliyiz. Düşman karşısında harcayacağımız fazladan bir zamanımız yoktur. Bu yüzden iş yaşamı dışında kalan zamanımızı da, özellikle de evde, en verimli şekilde kullanmalıyız. Yoldaşlarımızla ilişkilerimizden evin günlük kullanımına, komşularımız ve çevremizle ilişkilerimize kadar yaşamı devrimci tarzda örgütlemeliyiz.

Biz örgütlü komünist kadrolar, ancak işçi ve emekçi kitleler içerisinde eriyerek, onlarla bütünleşerek, onlardan öğrenerek ve onlara öğreterek; yani bir proleter gibi yaşayarak devrimci yaşam tarzını yerli yerine oturtabiliriz. Keza böyle olduğu koşullarda burada küçük-burjuva yaşam tarzı asla yaşama şansı bulamaz. Proleter devrimci iç yaşam; burjuva yaşam tarzının dünyamıza girmesine, onun yeşerip boy vermesine izin vermez. Bu yaşam, küçük-burjuva yaşam tarzını kökünden kazıyarak, onun duygularını, düşüncelerini, dünyasını yok eder.

Biliyoruz ki, küçük-burjuva anlayışlar ve değerler devrimci düşünceleri, devrimci ahlakı yozlaştırır, kirletir, çürütür ve örgüt kimliğine yakışmayan davranışlarda bulunan ikiyüzlü, yalancı ve durumu idare eden kadrolar yaratır. Burjuvazinin yozlaşmış ahlakına karşı devrimci ahlak, komünistlerin mücadelesiyle örtüşen bir yaşam biçiminin oluşturulmasında yol gösterici olur, mücadeleye yön verir.

Devrimci ahlak; örgüt içerisinde yoldaşlık ilişkilerine de yön vererek kolektivizmi geliştirir, kolektif bilinci egemen kılar. Devrimci ahlak; kolektifin yoldaşça sevgi, yoldaşça denetim, yoldaşça paylaşım, yoldaşça eleştiri-özeleştiri, yoldaşça güven üzerine oturmasını sağlar. Yoldaşlar ve örgüt arasında açıklığı getirir.

Örgüt haliyle yoldaşlarımız, işçi sınıfına ve emekçilere karşı sorumlu olduğundan onlardan hiç bir şeyi gizlemez. Yaptıklarının ve yapamadıklarının hesabını tüm kitlelere ve kadrolara sağa sola çekilmeyecek netlikle verir. Bu devrimci komünist ahlakın bir gereğidir. Komünist devrimci olmanın üzerimize yüklediği bir sorumluluktur.

Biz sınıfımıza, kitlelere ve yoldaşlarımıza açık olmayı, ilkesel bir davranış ve işleyiş haline getirerek, bu kültürü saflarımızda yaygınlaştırmalıyız. Bu konuda da Fahri yoldaş örnekti. O eksikliklerimizi, hatalarımız, zayıflıklarımızı, zaaflarımızı ortaya çıkarıp tartışmaktan, bunları açıklamaktan, yanlışların hesabını vermekten hiçbir zaman kaçmadı ve bunda da çekinmedi. Bu halka ve devrime karşı olan sorumluluğumuzun bir gereği olarak baktı.

"Örgüt içi aleniyet karşılıklı olduğunda, gerçekten anlam kazanır ve amacına ulaşır" derdi Fahri yoldaş. Böyle aleniyetçe davranıldığı durumda hem karşılıklı güven ve denetim, hem de her türlü paylaşım ve kolektif bilincin oturması sağlanır. Örgüte ve yoldaşlarına açık olmak, kolektifin başarılı ve güçlü çalışma yürütmesinin garantisi ve güvencesidir.

Yoldaşlarımıza olan sevgimiz, kavgamızın içerisinde anlam kazanır ve derinleşir. Biz kocaman sosyalist bir aileyiz. Bu yoldaşlık ailesinin harcı, paylaşılan sevgiler ve harcanan emeklerle karılmıştır. İnsanlığın kurtuluşu için, eşitlikler ve özgürlükler dünyası için mücadele ediyoruz. Sevginin yozlaştırıldığı, parayla alınıp satılarak çirkinleştirildiği, sevgi adına sevgisizliklerin, sahtekarlık ve riyakarlığın üretildiği bir düzende, biz gücümüzü inancımıza olan sevgimizden alıyoruz.

Örgütlü savaşım, yoldaşlarımız ve insanlığa duyduğumuz sevgi, bizi kavgamızda daha da çelikleştirir. Bu sevgi, tersinden, düşmanımıza duyduğumuz öfkeyi daha da keskinleştiriyor. İşte Fahri yoldaşın yüreği sevgi yüklüydü ve her bir yoldaşın sorunu kendi sorunu olarak görüp bunların çözümü için çaba sarf ederdi. Yaşamı burjuvazi ve faşizm tarafından köleleştirilmiş, ezilen ve sömürülen milyonlarca insan açlıktan, sefaletten ölürken ya da katliamlarla yok edilirken, bu yaşananların acısını hissetmezdik, devrimci olarak kalamayız diyen Fahri yoldaşta büyük bir yoldaşlık ve devrim sevgisi vardı.

o biliyordu ki, yüreğimiz sevgi yüklü olmayanların, bu kavgada ağır bedeller ödemeyi göze almaları beklenemezdi. Yoldaşlarımıza gelen kurşuna kendimizi siper etmezsek, ölürken son sözümüz, “Yoldaşlar, sizi çok seviyoruz!” demezsek ve yoldaşlık sevgisi belki bir noktada zorlukları paylaşmak, fedakarlık da sınır tanımamak ve öne fırlamaktır olarak bakmazsak yol açıcı örnek olmak yakalamaz...

Yoldaşlık sevgisinin tükendiği yerde bencillik, bireycilik, çürüme, küçük hesaplar, inançta zayıflama başlar. Yoldaşlık sevgisi, örgüt-mücadeleyi büyütmenin ve çoğalmanın da güvencesidir. Çünkü Fahri yoldaşa göre, Sevgilerin en büyüğüdür yoldaşlık.

Komünistlerin bireysel, özel yaşamları yoktur diyen fahri yoldaş, dolayısıyla paylaşılmayacak hiçbir şeyleri yoktur. Biz kavgamızı paylaşıyoruz. Acımızı, mutluluğumuzu, ekmeğimizi, inancımızı, sevgimizi, umutlarımızı, umutsuzluklarımızı paylaşıyoruz. Emeğimizi ve yüreğimizi paylaşıyoruz. Haliyle gözbebeğimiz gibi korumamız gereken örgütümüzde, beynimizi ve bilincimizi paylaşıyoruz.

Yoldaşlarımızla paylaşımımız bu temeller üzerine oturmalıdır. En üst noktada paylaşılmalıdır her şey. Fahri yoldaşa göre, paylaşmak, çoğalmak, üretmek, sorunları çözmek ve güçlenmektir. Yoldaşlarımızla paylaştıkça gelişiriz. Paylaştıkça kararsızlıklarımız yok olur, eksiklerimiz giderilir, güçlükler ve zorluklar aşılır. Paylaştıkça arınırız ve güçleniriz.
Yoldaşça paylaşım, örgütün ilke ve kurallarına göre, örgütlü devrimci yaşamın gereksinim ve gereklerine göre şekillenmelidir. Karşılıklı paylaşım, güçlü bir kolektifin başarıyla hedefine ulaşmasını sağlar.

Fahri yoldaş yoldaşlara yapılan eleştirilerin "yıkıcı değil yapıcı olma"sını isterdi. Onların yanlışlarını, zaaflarını görüyorsak eleştirmekten çekinmemeliyiz der ve alınır mı, gücendirir miyim diyerek kaygıya kapılmadan, yerinde ve zamanında eleştirmeyi bir kolektif bilinç haline getirme yaklaşımını kendisine düstur alırdı.

Eleştiri, devrimci ve devrimcileştirici bir silahtır. Bu silahı kime karşı, ne zaman ve nerede kullandığımız Fahri yoldaş için oldukça önemliydi. Eğer örgütlü yoldaşlarımıza karşı kullanıyorsak, onu çok iyi, özenli ve dikkatli, devrimcileştirici amaca uygun bir biçimde kullanmasını bilmeliyiz. Eleştiri üslubumuza özellikle dikkat etmeli, yoldaşımızı incitmekten ve yoldaşça ilişkilerimizi zedelemekten kaçınmalıyız.

Eleştirilerimiz yoldaşımızın hatasını düzeltmesinde, eksiklerini tamamlamasında, kendini aşmasında bir kaldıraç işlevi görebilmelidir. Eleştiri, devrimcileştirmeli ve bu temelde ilerletebilmelidir. Özeleştiriyi ise bir savunma ya da günah çıkarma aracı olarak kullanmamalıyız. Bu ondan hiçbir şey anlamak, özeleştirinin devrimci amacını ve işlevini gözden kaçırmak olur. Özeleştiri; örgüt önünde yanlışlarımızı, eksiklerimizi ve zaaflarımızı açıklıkla ve yüreklilikle ortaya koymak, tahlil etmek, bundan sonuçlar çıkarmak ve bu temelde kendimizi yenileyip aşmak iradesi ve çabası olmalıdır, bu işlevi görmeli, buna hizmet etmelidir.

Yoldaşça güven ve denetim olmadan başarı olmaz. Fahri yoldaş güven ve denetimin çalışmaları ileriye taşımada ki yerini derinden kavrayan yoldaşlardandı. O Biliyordu ki, Sağlıklı bir yoldaşlık ilişkisinin temeli, aynı zamanda karşılıklı güven ve denetimden geçer. Kolektifin başarılı bir şekilde yürümesi, yoldaşların birbirini denetlemesi ve sağlıklı bir denetim mekanizmasının işleyişiyle sağlanır. Yoldaşça denetim hataların yapılmasının önüne geçtiği gibi, gevşeklik ve ataletin de önünü alır, hataları ve zaafları zamanında görmeyi ve devrimci müdahaleyle gidermeyi sağlar.

Denetim, örgüt ve organ içi disiplinin oturmasının, ilişkilere ve kurallara sınıfın ve örgütün çıkarları doğrultusunda bağlı kalınmasının ön koşuludur. Yoldaşlarımızı denetlememiz asla onlara güvenmememiz anlamına gelmemelidir. Biz yoldaşımıza güveniriz, ancak aramızdaki karşılıklı denetimle adımlarımızı daha sağlam ve daha emin atarız. Lenin’in ünlü sözüdür: “Güven iyidir, denetim daha da iyidir.”

Yoldaşça güven, karşılıklı denetim ve disiplin üzerine oturmalıdır. Güven adına hiçbir zaman örgütümüz asla ilkelerinden ödün veremeyiz, zaaf ifade edecek türden bir esneklik gösteremeyiz. Yoldaşça güven, karşılıklı denetim, sevgi, paylaşım ve eleştiri üzerine oturursa anlam kazanır, bunu unutmamalıyız.

Fahri yoldaşın yaşamı, zorluklar karşısındaki dik duruşu ve olanaksızlıklara karşı savaşkanlığı, cesareti ve umutsuzlukla umutla karşı koyuşu bize hep örnek olacaktır.

Hiç yorum yok: