30 Haziran 2019 Pazar

26. yılında 2 Temmuz'da Sivas'ta yakılan insanlıktı unutma, unutturma!

Bilindiği üzere Sivas'ta faşist dinci gericilerin "Şeriat isteriz" şiarlarıyla başlatıp, 33 ilerici-demokrat ve devrimci aydın ve sanatçının Madımak Oteli'nde diri diri yakılarak katledilmesine varan 2 Temmuz 1993 Sivas katliamının 26. yıldönümü.

Bundan tam 26 yıl önce 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Pir Sultan Abdal etkinliklerini bahane ederek, “Din elden gidiyor” yalanıyla faşist şeriatçı güçler, günler öncesinden hazırladıkları ve devletin çanak tutup seyirci kaldığı insanların ateşe verilerek yakıldığı katliamı gerçekleştirdiler. Bu şeriatçı faşist katliam, Türkiye de sürmekte olan eşitlik ve özgürlük mücadelesine karşı şeriatçı bir kitle hareketi örneği ve tehlikeli bir komplonun işaretiydi. 

2 Temmuz öncesi Sivas’ta yayın yapan gerici medyanın rolü biliniyor. Kışkırtıcı, provokatif haberlerle katliama zemin hazırlayan bu yayın organlarının kalemlerinden kan damlıyordu. Sermaye devletinin kanlı kontrgerilla organizasyonlarından biri olarak tarihe geçen bu katliamda, yerel gerici basın 2 Temmuz etkinlikleri nedeniyle kente gelenler için ölüm fermanları yayınlamışlardı. Katliamın hemen ardından çıkan ulusal gazeteler ise kendilerine verilen görevi yerine getirmişlerdi.

Manşetler bilindik türdendi. Hürriyet için katliam “Sivas'ta Aziz Nesin isyanı” idi. Sabah için de suçlu Aziz Nesin’di. Ki daha sonra katliamı PKK’ye yıkmaya kalkışacak kadar cüretkardı. Milliyet katliamı “Olay konuşma” diye vermişti. Türkiye, Meydan, Zaman, Tercüman vb. gazetelerin dili hep aynıydı. Suçlu Aziz Nesin’di.

“Önce, Aziz Nesin’e ‘artık dur’ demek gerekiyor” diyen Yalçın Doğan ve Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Ertuğrul Özkök gibi köşe tutmuş gazetecilerse o dönemde MGK’nın alo Fatih’leriydi.

Dönem hükûmette DYP-SHP koalisyonunun olduğu zamandır. Hatırlanacağı gibi her devrin devlet adamı Süleyman Demirel, Sivas katliamı için “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. Olayları çok yakından izledim. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Ortada, halkla halkın çatışması yoktur. Halkla güvenlik güçlerinin çatışması yoktur. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” demişti.

Çiller ise “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyecek kadar rahattı. İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu da "Aziz Nesin halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir" demiştir. Erdal İnönü ise katliam sorumluluğunun üzerine yıkılmasından kaygıya kapılarak şöyle söylemiştir: "Olaylara geç müdahale edilmesinde dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in de benim kadar sorumluluğu var."

Failler suçlarını “Zamanaşımı” ile kapattılar
Erdoğan ise sermaye devletinin katliama nasıl yaklaştığını Sivas davası 19 yıl sonra “Zamanaşımı” ile sonuçlandığında kısaca özetlemişti. Kendisine “Zamanaşımı” konusunu soran gazetecilere Erdoğan, “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” demişti. Nihayetinde bir katliam davası daha devletin bekasına zarar vermeden, kazasız belasız atlatılmıştı.

Katliamlarla pişen AKP kadroları
Bugün AKP’nin başında duranların, Erdoğan ve Gül dahil, Refah Partisi’nde önemli mevkilerde oldukları biliniyor. Katillerin avukatlığını üstlenenler de yaptıkları savunmalarla sonradan AKP’de bakan, milletvekili veya il başkanı olma hakkı kazandılar. En bilinenlerinden Hayati Yazıcı AKP'nin kurucuları arasında yer aldı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili seçildi. 2007'ye kadar AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Yazıcı, bu tarihten sonra Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanı görevlerini yürüttü. 2011'de de Gümrük ve Ticaret Bakanı oldu.

Maraş katliamı, Ökkeş Şendiller’i meclise nasıl taşımışsa, Sivas katliamında da benzeri bir süreç yaşanmıştır. Sorumluların ödüllendirilmesine devam edilmiştir.

KP-İÖ
29 Haziran 2019

Hiç yorum yok: