12 Mayıs 2013 Pazar

18 Mayıs’ı kavramak geçmişe Marksist-Leninist bakışla yaşamak ve olguları gerçeklikten aramaktan geçiyor

Bölüm: 1
18 Ma­yıs 1973, Tür­ki­ye pro­le­tar­ya­sı­nın ye­tiş­tir­miş ol­du­ğu en­der ko­münist ön­der­ler­den İb­ra­him Kay­pak­ka­ya yol­da­şın Di­yar­ba­kır iş­ken­ce­ha­ne­le­rin­ de hun­har­ca kat­le­dil­di­ği gün­dür. Ön­der yol­da­şı kat­le­di­li­şi­nin 25. yı­lın­da, izin­de yürüme­nin coş­ku­suy­la anı­yo­ruz. O’ndan ö­ğre­nip, O’nu aş­ma­nın ka­rar­lı­lığ­ı ve O’nun gi­bi çok yön­lü ve ye­te­nek­li ko­münist ön­der­le­rin sı­kın­tı­sı­nı çek­ti­ği­miz bir or­tam­da, O’nu da­ha de­rin­den kav­ra­ya­rak, bi­ze dev­ret­tiği ko­münist hat­tı­nı de­rin­leş­ti­re­rek ile­ri ta­şı­mak ve O’nun gi­bi uz­laş­maz sı­nıf sava­şı­mı­ ze­mi­nin­de ıs­rar­la yürümek her bakımdan büyük önem ta­şı­yor.

Kay­pak­ka­ya yol­daş Ni­san 1972 yı­lın­da bir grup yol­da­şıy­la bir­lik­te Tür­ki­ye ko­münist ha­re­ke­ti­ni, TKP/ML Ha­re­ke­ti şah­sın­da ye­ni­den ayak­la­rı üze­ri­ne dik­ti. Ül­ke­miz­de sol har­eket üze­rin­de ege­men­lik kuran 50 yıl­lık re­form­cu­lu­ğu, re­viz­yo­niz­mi ve pa­si­fist par­la­men­ta­rizm ge­le­neğ­i­ni kı­rıp, dev­ri­min si­lah­lı baş­kal­dı­rıy­la ger­çek­leş­ti­ri­le­ce­ği­ni pra­ti­ğiy­le or­ta­ya ko­ya­rak, Ke­ma­lizm dal­ka­vuk­çu­lu­ğu­na, Kürt ulu­su­nu in­kar eden Türk şo­ve­niz­mi­ne, Şe­fik Hüs­nü TKP’si­nin bur­ju­va mil­li­yet­çi­si opo­rtünist çiz­gi­si­ne, Sov­yet Sos­yal em­per­ya­liz­mi­ne, Troçkiz­me vb. sı­nıf dı­şı akım­la­ra kar­şı, kav­ra­yı­şı ve de­ne­yi­mi öl­çü­sün­de cep­heden tu­tum ala­rak, pro­le­tar­ya ve emek­çi yı­ğın­la­rın eli­ne na­sıl ör­güt­le­nip sa­va­şa­cak­la­rı­ sa­ğlam bir müca­de­le si­la­hı­nı tu­tuş­tur­du.

El­bet­te Kay­pak­ka­ya yol­da­şın or­ta­ya koy­muş ol­duğ­u bu M-L’ist görüş­ler, ilk ve genç ol­ma­nın ge­tir­di­ği önem­li yetmezlikler, ek­sik­lik­ler ve ha­ta­lar ta­şı­yor­du. Bu­nun böy­le ol­ma­sı bir nok­ta­da doğ­al­dır da.

Ne­ki Kay­pak­ka­ya yol­daş döne­min do­ru­ğu ola­rak ger­çek­le­re çö­züm­ler bul­maya çalıştı. Düşün­dük­le­ri­ni ve be­lir­le­dik­le­ri­ni or­ta­ya ko­yup, pra­ti­ğe gi­ri­şe­rek te­ori­si­ni pra­ti­ğin de­ne­ği­ne vur­du. 1 yıl­lık gi­bi yo­ğun bir müca­de­le­nin ar­dın­dan TKP/ML Ha­re­ke­ti, fa­şiz­min yoğ­un sal­dı­rı­la­rı so­nu­cu ağr bir ye­nil­gi al­dı. Ama Kay­pak­ka­ya’nın ge­ri­de ka­lan yol­daş­la­rı pra­tiğ­in so­nuçla­rı­nı ir­de­le­ye­rek, süre­ci göz­den ge­çi­re­rek kapsamlı olarak yar­gı­la­dı, bu müca­de­le­de bir çok olum­lu-olum­suz so­nuçla­rı bu­lup, or­ta­ya çı­kar­ta­rak, ko­münist hare­ke­tin ha­ta­la­rın­dan arın­dı­rıla­rak ge­li­şip, güç­le­ne­ceğ­i ger­çeğ­in­den şaş­maz­ca­sı­na ha­re­ket ede­rek, Kaypak­ka­ya yol­da­şın ek­sik­lik­le­ri­ni ve yet­mez­lik­le­ri­ni, do­gma­tizm ve in­kar­cı­lı­ğa düş­me­den, M-L çiz­gi­de ka­rar­lı­lık­la yürüye­rek aş­tı­l ve O’nun ko­münist özünü ge­liş­ti­rip, de­rin­leş­ti­re­rek da­ha da sağ­lam bir hatta çekti.

Kay­pak­ka­ya yol­daş, ko­münist ha­re­ket için ön a­çı­cı ol­du, bir çok alanda ta­bu­la­rı par­ça­la­ya­rak biz­le­re yol gös­te­ri­ci ol­duğ­u gi­bi, ay­nı za­man­da 1 yıl­lık gi­bi kı­sa bir pra­tik süreçte yaşadı ve bu­nun so­nuçla­rı­nı değ­er­len­dir­me fırsa­tı­nı bu­la­ma­dana Kaypakkaya yoldaş katledildi.

Kay­pak­ka­ya yol­da­şı ve ko­münist ha­re­ke­ti yar­gı­la­ma­da, da­ha­sı ko­münist ha­re­ke­tin ya­kın geçmi­şi­ni ele alıp de­ğer­len­dir­me sorunu, dev­rim­ci ha­re­ket saf­la­rın­da en faz­la tar­tı­şı­lan so­run­la­rın ba­şın­da gel­di. Bu alan­da iki eği­lim sürek­li ola­rak ça­tış­tı; bi­rin­ci­si M-L ba­kış ya­ni olay­la­rı ve ol­gu­la­rı ken­di ko­şul­la­rı için­de ele alıp değ­er­len­dir­me ve ko­münist­le­rin ha­ta­la­rı­nı müca­de­le içinde aşa­ğı do­ğru­su­nun sa­vu­nu­cu­su ve ta­kip­çi­si ola­rak ger­çek­ler üze­rin­de po­li­ti­ka ya­pan ko­münist­ler ve ikin­ci­si­ de her ne ka­dar görünüş­te fark­lı yer­ler­de du­ru­yor­lar­mış gi­bi görün­tü için­de ol­sa­lar da, geçmi­şe dogma­tik ve in­kar­cı­lık te­me­lin­de mükemmel­i­yet­çi bir ba­kış­la olay­la­ra ve ol­gu­la­ra yak­la­şımda ide­alist bir mev­zi­de birleşiyor opor­tünist ce­nah.

Geçmi­şin doğ­ru dev­rim­ci bir yak­la­şım­la nes­nel bir ze­min üze­rin­de ele alın­ma­sın­da do­gma­tik ve in­kar­cı opor­tünist­le­rin te­mel özel­lik­le­ri, sürek­li ola­rak dualizm-ikirciklilik- ve key­fi­yet­çi bir de­ğer­len­dir­me-mükemmeliyetçi-inkarcı- için­de ol­malarıdır. Bu akım­la­rın he­men tüm- MLKPden TKİP’e, EMEP’ten TİKB’nin değişik gruplarına, TKP-ML’den MKP’ye- akımların geçmi­şi değ­er­len­di­rir­ken ken­di­le­ri­ne opor­tüniz­mi, hoş­görüyü ve uz­laş­ma­cı­lığ­ı uy­gu­lar­lar­ken, baş­ka­la­rı­na, abar­tı­cı­lığı, acı­ma­sız­lığ­ı, key­fi­yet­çi­li­ği ve çift stan­dart­çı opor­tünist yak­la­şım­la­rı ve değ­er­len­dir­me­le­ri uygulamayı esas al­dıklarını görüyoruz. . Bu­ra­dan ola­rak, Kay­pak­ka­ya yol­da­şın şah­sın­da 1972-79 döne­mi­ne in­kar­cı ve do­gma­tik ba­kış açı­sıy­la mükemmeli­yet­çi yada hatalardan azade bir ko­num­da dura­rak, ger­çek­le­ri çar­pı­tan ve ol­gu­la­rı ken­di ze­mi­nin­den ko­pa­ra­rak ele alan do­gma­tik ve in­kar­cı opor­tünist ce­nah ile ko­münist­ler ara­sın­da­ki ni­te­lik­sel yak­la­şım ve ay­rım çiz­gi­si­ni or­ta­ya koy­mak bir kez da­ha öne­mi ta­şı­yor.

Ko­münist ha­re­ke­tin de­ğer­len­dir­me­sin­de opor­tünist mev­zi­de yer alan­la­rın, 40. yıl sonra bir ar­pa bo­yu bi­le iler­le­ye­me­me­le­ri ve Kay­pak­ka­ya’yı ve 72-79 döne­mi­ni sı­nıf­la bir­le­şeme­di­ğin­den do­la­yı eleş­ti­rip, mah­kum eden­le­rin bu ka­dar de­ney, tec­rübe ve bi­ri­ki­mi­n ar­dın­dan ha­la ay­nı yer­de ça­kı­lıp kal­ma­la­rı ve on­dan son­ra­da ay­maz­ca­sı­na “yok­tur bir­ bi­ri­miz­den far­kı­mız ama biz Os­man­lı Ban­ka­sı­yız” slo­ga­nı gi­bi, sık sık görüş değ­i­şik­liğ­i­ne git­se­ler­ de, dün ak de­dik­le­ri­ne bu­gün ka­ra de­se­ler­ de, bu opor­tünist ce­nah, yi­ne­de ken­di­le­ri­ni ko­münist ola­rak ni­te­le­mek­ten ge­ri durmadı ve dur­ma­mış­lar­dır. Bu­da bu akım­la­rın ne ka­dar an­ti-Mark­sist bir ko­num­da dur­duk­la­rı­nı ve di­ya­lek­tik ma­ter­ya­liz­mi ne ka­dar derinden kav­ra­dık­la­rı­nı ve ko­münist ha­re­ke­tin do­ğu­şu, ge­li­şi­mi ve par­ti­leş­me süre­ci­ne yak­la­şım­da ne ka­dar sa­lam bir ko­num­da dur­duk­la­rı­nı gösteri­yor.
İş­te opor­tünist ce­nah­la, ko­münist­le­rin ara­sın­da geçmi­şe yak­la­şım­da­ki te­mel ay­rım­la­rı ve ger­çek­ler. Kim ko­münist ve kim değ­il? Bun­la­rı bir kez da­ha or­ta­ya koy­mak ve Marksizm-Le­ni­nizm üze­rin­de şaş­ma­dan iler­le­mek ge­re­ki­yor.

Geçmi­şe ba­kış­ta Mark­sizm ve opor­tünizm
Bi­lin­di­ği üze­re opor­tünizm­le, Mark­sizm ara­sın­da­ki her ay­rımın baş­lan­gıç nok­ta­sı, ba­kış açı­sın­da­ki ay­rı­lık­tır. Geçmiş so­ru­nun­da da ba­kış açı­sın­da­ki ay­rı­lık­lar is­ter or­ta­ya çık­sın, is­ter çık­ma­sın bu böy­le­dir. Haliyle ayrım olgulara ve olaylara ba­kış açı­sın­dan iti­ba­ren baş­lıyor. Ba­kış açı­sı, ol­gu­la­ra dün­ya görüşü te­me­lin­de yak­la­şı­mın ifa­de­si­dir. Mut­la­ka bir sı­nı­fın dam­ga­sı­nı ta­şır. Ay­nı ol­gu­lar­dan ha­re­ket­le de­ği­şik sı­nıf­la­rın fark­lı so­nuçla­ra var­ma­la­rın­da be­lir­le­yi­ci olan, dün­ya görüşü ve üze­rin­de yük­se­len ba­kış açı­la­rın­da­ki fark­lılık­lar­dır. Mark­sizm-Le­ni­nizm bir bi­lim ol­duğ­u­na göre, bil­gi­nin do­la­yı­sıy­la iş­çi sı­nı­fı­nın bi­li­mi­nin hem ge­li­şip zen­gin­leş­me­si hem­ de kav­ra­yı­şı di­ya­lek­tik ge­li­şim ya­sa­sı­na uy­gun bir se­yir iz­ler. Ve Mark­siz­m-Le­ni­niz­m’in so­mut şart­la­rın so­mut tah­li­li ol­ma­sı ger­çe­ği­ de bu­ra­da ya­tar. Ha­liy­le geçmi­şe ba­kış açı­mız­da bu te­me­le otur­ma­lı­dır.

Ol­gu­lar şart­lar­dan so­yut­la­na­maz­lar. Olgular şart­la­rı için­de ele alın­dık­la­rın­da için­de ba­rın­dır­dık­la­rı çe­liş­ki­ler doğ­ru tah­lil edi­le­bi­lir, şey­ler sürek­li ge­liş­me ve değ­iş­me, pra­tik­ten do­ğan bil­gi, sürek­li de­rin­leş­me du­ru­mun­da ol­duğ­un­dan be­lir­li ta­ri­hi, sos­yal ve ik­ti­sadi şart­lar al­tın­da do­ru olan -ör­neğ­in ser­best re­ka­bet­çi ka­pi­ta­lizm döne­min­de za­man­daş, kı­ta­sal dev­rim ile dün­ya dev­ri­mi za­fe­re ta­şı­nır­ken, em­per­ya­lizm ça­ğın­da bu du­rum değ­iş­miş, dev­rim ar­tık em­per­ya­liz­min en za­yıf hal­ka­la­rın­dan kı­rı­la­rak, ya­ni tek tek ül­ke­ler­de dev­rim­ler ba­şa­rı­ya ula­şa­rak, dün­ya pro­le­tar­ya dev­ri­mi ba­şa­rı­ya ula­şa­cak bi­çim­de te­mel değ­i­şik­lik­ler ol­muş­tur. Ya­da bir dönem po­li­tik ko­şul­lar­dan do­la­yı ge­ri çe­kil­me tak­tiğ­i devrim­ci bir rol oy­nar­ken po­li­tik ko­şul­la­rın de­ği­şi­miy­le bir­lik­te ge­ri çe­kil­me tak­ti­ği ar­tık dev­rim­ci bir rol oy­na­mak­tan çı­kar, ye­ri­ni sal­dı­rı tak­ti­ği­ne bırakı­r. Bu ko­şul­lar­da dev­rim­ci tak­tik iler­le­me­yi ifa­de eden sal­dı­rı tak­tiğ­i ola­cak­tır- baş­ka şart­lar al­tın­da yan­lış ola­bi­lir. Bu­ra­dan ha­re­ket­le M-L’in ba­zı şart­lar­da do­ğru olan bir kı­sım te­orik, po­li­tik öner­me­le­ri fark­lı şart­lar­da ge­çer­li­li­ği­ni yi­tir­miş­ti ya­da ye­ter­siz kal­mış­tır.
O hal­de ba­kış açı­mı­zın oda­ğın­da, ol­gu­la­rı in­ce­ler­ken yer ve za­man kav­ra­mın­da, için­de bu­lun­duğ­u ta­rihi, sos­yal ko­şul­lar­dan so­yut­la­ma­dan ele al­ma ol­ma­lı­dır. Ha­liy­le ba­kış açı­sı so­ru­nu do­ğru olarak kav­ran­ma­dı­ğın­da doğ­ru ve sağ­lık­lı tespit­le­re ulaş­ma­nın ola­nak­sız ol­duğ­u ­da açık bir ger­çeklik­tir. Do­la­yı­sıy­la M-L’in kav­ra­nı­şı ve ba­ğı­nı ku­ra­ma­mak mükem­me­li­yet­çi­li­ğe ve onun­la el e­le gi­den in­kar­cı­lı­ğa yol açar. İn­kar­cı­lık va­rı­lan her ile­ri nok­ta­da, her önem­li atı­lım­da geçmi­şin red­de­dil­me­si ola­rak be­li­rir. İde­alizm­den kay­nak­la­nan bu ba­kış açı­sı, di­ya­lek­tik değ­il, me­ta­fi­zik­tir.

Ba­kış açı­sın­da­ki sa­kat­lı­ğın bir diğ­er bo­yu­tu ­da, tu­tu­cu­luk ve do­gma­tizm­dir. Bu eği­lim, cid­di ha­ta­la­rın var­lı­ğıy­la M-L ol­ma ile ba­ğdaş­tı­rı­la­maz. M-L’ist­le­ri ha­ta­sız gör­me­ye ve gös­ter­me­ye ça­lı­şır. Ve do­la­yı­sıyla hata­la­ra sı­kı sı­kı­ya sa­rı­lıp, on­la­rı ko­rur ve çiz­gi ha­li­ne dönüş­me­si­ni sağ­lar. Bu eği­lim­de mükem­meli­yet­çi­lik­le ay­nı öz­den kay­nak­la­nır ve onun ters yüz edil­miş şek­li­dir. Ay­nı za­rar­lı so­nuçla­ra; ken­di­ni aş­ma­ma­ya ve yoz­laş­ma­ya götürür. Bi­rey­ci­lik te­me­lin­de­ki key­fi yak­la­şım­lar da in­kar­cı­lık ya­da dogma­tizm ola­rak bi­çim­le­nir.

Ko­münist ha­re­ke­tin doğ­u­şu ve ge­li­şi­mi
Ba­kış açı­sı üze­rin­de bu kı­sa de­ğin­menin ar­dın­dan ko­nu­nun da­ha iyi an­la­şıl­ma­sı için önem­li bir görüş ay­rı­lığı­nı ifa­de eden ko­münist ha­re­ke­tin doğ­u­şu ve ge­li­şi­mi üze­rin­de du­ra­rak görüş­le­ri­mi­zin bir öze­ti­ni ak­tar­mak­ta ya­rar görüyo­ruz. Ön­cel­ler ol­mak­sı­zın, oluş­mak­sı­zın her­han­gi ye­ni bir şey olu­şa­maz, do­ğa­maz. Mark­sizm-Le­ni­niz­m’in düşün­cele­ri dev­rim­ci de­mok­ra­si­nin saf­la­rın­da ya­yı­lır. Baş­lı­ca ola­rak bu ola­yın ilerle­me­si komünist ha­re­ke­tin ön­cül­le­ri­ni ha­zır­lar.

Ko­münist ha­re­ke­tin ön­cül­le­ri ge­nel bir ku­ral ola­rak dev­rim­ci-de­mok­ra­si­nin saf­la­rı ara­sın­da sak­lı­dır. Müca­de­le­nin ko­şul­la­rı, bu ön­cül­le­rin M-L’ist bil­gi bi­ri­ki­mi­ni iler­le­tir. İler­le­yen M-L’ist bil­gi bi­ri­ki­mi te­me­lin­de ve el­ve­riş­li ko­şul­la­rın yar­dı­mıy­la bu ön­cül­le­rin bir kıs­mı ken­di ken­di­ni, dev­rim­ci-de­mok­ra­si­yi olum­suz­la­ya­rak -yad­sı­ya­rak- ni­te­lik­sel bir sıçra­ma­yı ger­çek­leş­ti­rir­ler. Böy­le­ce dev­rim­ci-de­mok­ra­si, M-L te­me­lin­de yad­sı­na­rak aşıl­mış, es­ki­nin ba­rın­da, onun için­de “ye­ni” vücu­da gel­miş, ya­şam bul­muş­tur. Ve böy­le­ce pro­le­tar­ya ide­olo­ji­si te­me­lin­de ko­münist ha­re­ket doğ­ar.

Dev­rim­ci-de­mok­ra­si­nin ba­rın­dan çı­kan ko­münist ha­re­ket, ön­ce­lik­le onun­la ken­di­si ara­sın­da­ki ay­rım çiz­gi­si­ni or­ta­ya ko­yar ki, bu dev­rim­ci-de­mok­ra­tik güç­ler ile ken­di ara­sı­na bir sı­nır çek­me­si de­mek­tir. Başka bir an­la­tım­la, ye­ni eği­li­mi­n doğ­a­sı ge­reğ­i özel­lik­le ba­rın­da oluş­tuğ­u ko­şul­lar­la ken­di ara­sın­da­ki ay­rı­mı, ken­di ba­ğım­sız var­lık ne­de­ni­ni or­ta­ya koy­ma ih­ti­ya­cı için­de­dir. Ye­ni­nin, için­de oluş­tuğ­u es­ki­nin iz­le­ri­ni kuv­vet­li bir şekil­de üze­rin­de ta­şı­ma­sı, olu­şum ko­şul­la­rı ne­de­niy­le ka­çı­nıl­maz­dır.

Hiç bir ye­ni dört ba­şı ma­mur ve mükem­mel doğ­maz, do­ğa­maz. Bu ke­sin­lik­le ola­nak­lı de­ğil­dir ve ak­si­ni id­dia et­mek ide­alizm­dir. Ba­ğım­sız bir var­lığ­a ka­vu­şan ye­ni, bu nok­tadan iti­ba­ren bir ev­rim içi­ne gi­rer. Bu ev­rim süre­ci­nin özel­lik­le ilk dönem­le­rin­de bağ­ım­sız var­lık ne­de­ni­ni ko­ru­ma, pe­kiş­tir­me ih­ti­ya­cı, onu es­ki­nin ken­di üze­rin­de­ki et­ki­le­rin­den arın­ma­ya yönel­tir ve bun­da ba­şa­rı­lı ol­du­ğu oran­da, bu, onun ge­li­şi­mi­nin bir iti­ci gücü, di­na­mi­ği olur.
Ko­münist bir ha­re­ke­tin do­ğma­sı ni­tel bir sıçra­ma­yı ifa­de eder. Ko­münist ha­re­ke­tin ön­cel­le­ri, hem ken­di ken­di­siy­le ve hem­ de için­de oluş­tuğ­u ko­şul­lar­la çe­liş­ki için­de­dir. Bu çe­liş­ki­nin do­ğur­duğ­u müca­de­le, ye­ni­nin olu­şu­mu­nu hız­lan­dı­rır; es­ki­den dev­rim­ci de­mok­ra­si­den ko­pu­şun ko­şul­la­rı­nı ha­zır­lar, ye­ni­nin olu­şu­mu­nun iti­ci gücü; iş­te es­ki­ye kar­şı yürütülen bu müca­de­le­dir. Ye­ni -ko­münist ha­re­ket- di­ya­lek­ti­ğin ya­sa­la­rı­na uy­gun ola­rak, Mark­siz­m’in-Le­ni­niz­m’in te­mel­le­ri üze­rin­de olu­şur. Ni­cel bi­ri­kim­ler, ni­tel değ­i­şi­min ko­şul­la­rı­nı ha­zır­lar.

Ge­rek­li ni­cel bi­ri­ki­min oluş­tuğ­u du­rum­da ve el­ve­riş­li ge­nel ko­şul­la­rın­ da yar­dı­mıy­la ko­münist ha­re­ke­tin ön­cel­le­ri, dev­rim­ci-de­mok­ra­si­yi aşar­lar, on­dan ko­par­lar, ba­ğım­sız bir po­li­tik ör­güt­len­me­yi ger­çek­leş­tir­mek üze­re ha­re­ke­te ge­çer­ler ki, ni­tel sıçra­ma, ye­ni­nin or­ta­ya çık­ma­sı bu­ra­da so­mut­la­şır. Ya­ni te­ori­ de ka­pi­ta­list mül­ki­ye­tin tas­fi­ye­si­nin ön­görül­me­sin­de ve po­li­ti­ka­da pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lüğünün sa­vu­nul­ma­sın­da ve bu­na götüre­cek bir çiz­gi­nin iz­len­me­sin­de an­la­tı­mı­nı bu­lur.Ko­münist ha­re­ket, Mark­siz­m-Le­ni­niz­m’in ye­ni gir­diğ­i ül­ke­ler­de dev­rim­ci-de­mok­ratik ha­re­ke­tin par­ça­lan­ma süre­cin­de doğ­a­cağ­ı­na göre ki, -ge­nel olan bu­dur- bu par­ça­lan­ma süre­cin­de olu­şan ko­münist ha­re­ket, ba­ğım­sız po­li­tik güç ola­rak va­r o­la­bil­me­si için, dev­rim­ci de­mok­ra­si­ye kar­şı ide­olo­jik bir al­ter­na­tif ol­mak­la ye­ti­ne­mez; ay­nı za­man­da dev­rim­ci-de­mok­ra­si, po­li­tik bir ha­re­ket ol­du­ğu­na göre po­li­tik bir al­ter­natif ol­ma­lı­dır, ol­mak zo­run­da­dır.

Ko­münist ha­re­ket çe­şit­li yol­lar­dan olu­şa­bi­lir. Ko­münist­ler çe­şit­li ör­güt­ler­den, ay­rı grup, çev­re vb. ola­rak ko­pa­bi­le­cek­le­ri gi­bi bir­bir­le­rin­den ha­ber­siz ola­rak da doğ­a­bi­lir. Yoz­la­şan bir ko­münist par­ti­sin­den çe­şit­li ko­münist grup ve­ya­ grup­lar çı­ka­bi­lir. An­cak, ko­münist­ler, Marksizm’in bir ül­ke­ye ilk gi­ri­şi sı­ra­sın­da ge­nel bir ku­ral ola­rak dev­rim­ci de­mok­ra­si­nin için­de olu­şur­lar. 

Ko­münist ha­re­ke­tin ev­ri­min­de çe­şit­li ge­liş­me ve aşa­ma­la­r söz ko­nu­su­dur. Ko­münist ha­re­ke­tin do­ğu­şun­dan iti­ba­ren par­ti­leş­me süre­ci­ni ya­şar, par­ti­nin ku­ru­lu­şuy­la par­ti­leş­me süre­ci aşı­lır. Ve par­ti­nin ken­di­si­ de çe­şit­li ge­liş­me aşa­ma­la­rın­dan ge­çer. Ko­münist ha­re­ke­tin ev­ri­min­de­ki bu ge­liş­me aşa­ma­la­rı, her ül­ke­de için­de bu­lu­nu­lan ko­şul­lar­la ba­lı­dır ve do­la­yı­sıy­la bu ko­şul­lar so­mut ola­rak tah­lil edil­me­li, bu­ra­dan ha­reket­le ­de her döne­min ayı­rı­cı çiz­gi­le­ri­nin sap­tan­ma­sı ge­re­kir. Ge­rek ko­münist ha­re­ke­tin bir ül­ke­de ge­çir­mek­te ol­duğ­u ve ge­çi­re­ceğ­i ge­liş­me aşa­ma­la­rı ve ge­rek­se­ de her aşa­ma­nın ayı­rı­cı çiz­gi­le­ri, ön­ce­den sap­tan­mış ka­te­go­rik ay­rım­lar te­me­lin­de ya­pı­la­maz.

Her ül­ke­de ko­münist ha­re­ket do­ğduğ­un­da par­ti­leş­me süre­ci­ni ya­şar. Par­ti­leş­me süre­ci, ko­münist ha­reke­tin ge­liş­me­si, büyüme­si, bir par­ti ola­rak ile­ri ta­şın­ma­sı ve bir par­ti ola­rak ör­güt­len­me­si süre­ci­dir. Ev­ri­mi­nin bu aşa­ma­sın­da da ko­münist ha­re­ket ne ka­dar ge­niş ya da dar olur­sa ol­sun, do­ğa­sı ge­reğ­i po­li­tik bir kim­lik ta­şır. Eğer da­ha fark­lı bir du­rum ol­maz­sa, o ge­li­şe­rek, ol­gun­la­şa­rak par­ti ha­li­ne ge­lir ve bu ev­rim, de­rin­li­ği­ne ve ge­niş­liğ­i­ne, ni­te­liğ­in ve ni­ce­liğin ge­liş­me­si süre­ci ola­rak çok yön­lüdür. Ko­münist ha­re­ke­tin evri­min­de­ki aşa­ma­lar, ay­nı ni­te­lik­te­ki bir ol­gu­nun ol­gun­luk fark­la­rıy­la ay­rı­lan fark­lı ge­liş­me süreçle­ri­dir. Ko­münist ha­re­ke­tin ev­ri­min­de­ki bir ge­liş­me aşa­ma­sın­dan bir di­ğe­ri­ne geçme­si, ko­münist ha­re­ke­tin ken­di ken­di­ni in­kar ede­rek ni­te­liğ­i­ni değ­iş­tir­me­si de­mek değ­il­dir.

Pe­ki par­ti­leş­me süre­ci­nin ayır­t e­di­ci özel­liğ­i ne­dir? Mark­siz­m’in ye­ni gir­diğ­i ül­ke­ler­de, ko­münist ha­re­ket, dev­rim­ci-de­mok­ra­si­nin par­ça­lan­ma­sı süre­cin­de olu­şa­cağ­ı­na göre, bu olu­şum ge­nel­lik­le pro­le­tar­ya­nın ha­re­ke­ti dı­şın­da ger­çek­le­şir. Ko­münist ha­re­ket, pro­le­tar­ya­nın ha­re­ke­ti dı­şın­da doğ­du­ğu için, ko­münist ha­re­ke­tin pro­le­tar­ya ha­re­ke­tin­de ya­lı­tıl­mış ol­du­ğu bir dönem ya­şar. Bu dönem, ter­sin­den ba­kıl­dı­ğın­da, ko­münist ha­re­ke­tin pro­le­tar­ya ha­re­ke­ti­ne ba­ğlan­ma­sı, bi­lim­sel sos­ya­liz­min pro­le­tar­ya ha­re­ke­ti­ne so­kul­ma­sı ya da pro­le­tar­ya ha­re­ke­tiy­le bi­lim­sel sos­ya­liz­min bir­leş­me­si süre­ci­dir. Bu süreç ay­nı za­man­da prog­ra­mın oluş­tu­ru­lup, de­rin­leş­ti­ril­me­si ve var­sa ko­münist güç­le­rin M-L prog­ram et­ra­fın­da to­par­la­nma süre­ci­dir.

El­bet­te bütün bu süre­cin za­fe­re ta­şın­ma­sı ya­ni ko­münist ha­re­ke­tin par­ti­yi ya­ka­la­ma­sı sı­nıf ha­re­ke­tiy­le bir­li­ğin­den ge­çer. Ko­münist­li­ğin de­nek ta­şı so­ru­nun­da te­mel doğ­ru­ları or­ta­ya ko­yan ör­gütümüz, bu görüş­le­ri­ni şu nok­ta­da to­par­la­dı: Te­ori­de pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lüğünü ön gören, ka­bul eden ya­ni pro­le­tar­ya dik­ta­törlüğüne uy­gun bir si­ya­set iz­le­yen pra­tik­te pro­pa­gan­da, aji­tas­yon, ör­güt­len­me bu­na uy­gun dav­ra­nan ki­şi ör­güt, par­ti vb. ko­münist­tir. Söz ile ey­lem, te­ori ile pra­tik ara­sın­da uyum ol­ma­lı­dır. Ya­ni pro­le­tar­ya dik­ta­tör­lüğünün ka­bu­lü söz­de kal­ma­ma­lı­dır. Ki­min ko­münist ol­duğ­u söz­le değ­il, ey­le­me göre de­ğer­len­di­ril­me­lidir.

Ve bu ta­ma­men so­mut bir so­run­dur. Do­la­yı­sıy­la so­mut ko­şul­lar için­de alın­ma­lı­dır. Ama te­ori ile pra­tik ara­sın­da­ki iliş­ki­yi ku­rar­ken di­ya­lek­tiğ­in ge­li­şim ya­sa­sı­nı kav­ra­mak ge­re­ki­yor. Ak­si hal­de, söz­le ey­lem ara­sın­da­ki iliş­ki­de do­ru kav­ra­na­maz ve me­ka­nik ben­zet­me­ler ya­pı­la­rak yan­lış­la­ra ka­pan­mak ka­çı­nıl­maz olur. Bu ba­kım­dan te­ori­nin pra­ti­ğe sürül­me­si ve pra­tiğ­e bi­re­ ir yan­sı­ma­sı ve bütünüy­le ona ha­kim ol­ma­sı önem­li bir süre­ci ala­cağ­ı baş­tan görül­me­li ve ge­liş­me­le­re bu pen­ce­re­den ba­kıl­ma­lı­dır. Ko­münist ha­re­ke­tin or­ta­ya koy­du­ğu bu M-L’ist görüş­ler, dev­rim­ci ve ko­münist ha­re­ke­tin olay­la­rı ve ol­gu­la­rı han­gi yön­de de­ğer­len­dir­me­si ge­rek­ti­ğin­de yol gös­te­ri­ci ol­muş­tur.

Geçmi­şe ba­kış­ta ikiz kar­deş; do­g
ma­tizm ve in­kar­cı­lı­ğın çık­ma­zı
Ne­ki bu­na ra­ğmen bir çok akım bu alan­da düalizm­den ko­pa­ma­dı ve işi­ne gel­di­ği yer­de işi­ne ge­le­ni alıp kul­la­na­rak seç­me­ci bir çiz­gi­de iler­le­ye­rek ko­münist ha­re­ke­tin ge­li­şim ta­ri­hi­ne yak­la­şım­da an­ti-Mark­sist bir ko­num­da yer al­dı­lar. Key­fi de­ğer­len­dir­me­ler ve il­ke­siz yak­la­şım­lar Mark­sizm ola­rak yut­tu­rul­ma­ya ça­lı­şıl­dı. in­kar­cı­lık ve do­gma­tizm, ‘80 ön­ce­si ol­du­ğu gi­bi özel­lik­le 12 Ey­lül ye­nil­gi­si ve tas­fi­ye­ci­lik­ten son­ra in­kar­cı­lık ve ye­ni­den ta­rih ya­zı­mı al­dı ba­şı­nı yürüdü.

Görüş­le­rin­den 180 de­re­ce dönüş ya­pan­lar­dan, ken­di müca­de­le­si­ne in­ti­kam­ca sal­dı­ran­la­ra -MLKP, TKİP vb.- ka­dar çok de­ğişik es­ki­nin de­vam­cı­sı ye­ni in­kar­cı­lar­la kar­şı­la­şıl­dı. Bu ye­ni türe­di in­kar­cı­lar es­ki­le­ri­ni ara­tır ol­du­lar. Her­şe­yi ken­di­le­riy­le baş­la­tan bu opor­tünist­ler, or­ta­ya at­tık­la­rı görüş­le­ri ge­li­nen du­rum­da sa­vun­mak­tan aciz bir ko­nu­ma düş­tüler.

“Ger­çek bir Mark­sist yöne­li­şin özünü ve esa­sı­nı, pro­le­tar­ya­nın ta­rih­sel ro­lünü kav­ra­yı­şı oluş­tu­rur. Bu kav­ra­yı­şa ulaş­mış ve do­la­yı­sıy­la Mark­sist-Le­ni­nist sı­fa­tı­nı hak­ et­miş bir si­ya­sal ha­re­ket, te­orik ge­liş­me­nin si­ya­sal fa­ali­ye­ti­nin ve ör­güt­sel şe­kil­le­ni­şi­nin odağ­ın­da yal­nız­ca ve yal­nız­ca iş­çi sı­nı­fı­nı ko­yar. Ör­güt­sel geli­şi­min, pro­le­tar­ya­nın ön­cüsünü ko­müniz­me ka­zan­ma­yı ifa­de et­ti­ği par­ti ör­gütünün ya­ra­tıl­ma­sı­nın pro­le­tar­ya­nın bi­linçli ke­si­mini ör­güt­le­mek de­mek ol­duğ­u ‘pro­le­tar­ya­nın en üst ör­güt­len­me bi­çi­mi ola­rak par­ti’ sözünün boş ve rast­ge­le bir söz ol­ma­dığı hep unu­tul­muş­tur… Küçük-bur­ju­va­zi­nin ba­ğrın­da ko­münist par­ti in­şa et­me­ye kalk­mak, ke­sin­lik­le bir te­sa­düf, ya da ba­sit bir ya­nıl­gı değ­il­dir. Bu, Mark­siz­m-Le­ni­niz­m’i­n ö­zü de­mek olan pro­le­tar­ya­nın ta­rih­sel ro­lünü kav­ra­ya­ma­mak de­mek­tir…” (Ya­kın Geçmi­şe Ge­nel Ba­kış ve Prog­ram Tas­lağ­ı s. 20 yıl 1987)

“Par­ti­leş­me süre­ci­mi­zin bu­gün ha­la en za­yıf sı­nıf ha­re­ke­tiy­le bir­leş­me ala­nı­dır der­ken biz he­nüz faz­la bir me­sa­fe ala­ma­dı­ğı­mı­zı za­ten açık­lık­la ifa­de edi­yo­ruz. Fa­kat eğer bu­güne ka­dar­ki tüm ça­ba­la­rı­mı­za rağ­men bu­gün he­nüz sı­nıf ha­re­ke­ti için­de an­lam­lı bir me­sa­fe ala­ma­dı­ğı­mız bir ger­çek­se ve biz sı­nıf ha­re­ke­tiy­le birleş­me ve par­ti­mi­ze bu ze­min üze­rin­de bir po­li­tik-ör­güt­sel ya­şam ala­nı ya­rat­ma­da bu­na ra­ğmen özel bir ıs­rar gös­te­re­bi­li­yor­sak, ken­di ba­şı­na bu ol­gu bi­le, bi­zim ko­münist ide­olo­jik kim­li­ği­mi­zin ve sı­nıf dev­rim­ci­li­ği çiz­gi­mi­zin ka­nı­tı sa­yıl­ma­lı­dır.” (Ekim sy.157 Baş­ya­zı)

Ekim ör­gütü, ilk or­ta­ya çık­tı­ğı dönem­de ge­nel ola­rak dev­rim­ci ve ko­münist ha­re­ke­ti sı­nıf ze­mi­ni üze­rin­de yük­se­len ve bu­nun ge­rek­le­ri­ne göre ör­güt­sel bir in­şa ça­lış­ma­sı için­de ol­ma­dı­ğın­dan do­la­yı, laf­ta ne söy­le­se de pra­tik­te pro­le­tar­ya­yı mer­kez­de tu­tan bir par­ti ge­liş­tir­me­di­ği ne­de­niy­le halk­çı po­pülist ola­rak mah­kum et­me­ye ça­lı­şan­lar­da bu­lun­du. Sı­nıf ze­mi­ni üze­rin­de yük­se­le­me­yen ha­re­ket­le­rin ideo­lo­ji­si ile po­li­ti­ka­sı ara­sın­da­ki çe­liş­ki­ye dik­kat çe­ke­rek, özel­lik­le TDKP’yi gençlik ha­re­ke­ti ze­mi­nin­de ör­güt­len­diğ­in­den do­la­yı acı­ma­sız­ca eleş­tir­di.

Ne­ki Ekim-TKİP ör­gütü dün söy­le­miş ol­duğ­u bu görüş­le­ri ken­di­si­de aşa­ma­mış ve pro­le­tar­ya par­ti­si­nin pro­le­tar­ya ha­re­ke­ti­nin ze­mi­ni üze­rin­de yük­sel­te­rek, onun ile­ri öğe­le­ri­nin ko­münist bir ör­güt et­ra­fın­da bir­leş­ti­ri­le­rek ger­çek an­lam­da sı­nıf par­ti­si­nin ku­ru­la­cağ­ı görüşün­den çark et­miş­tir. İde­olo­jik ön­der­lik­le sı­nıf ha­re­ke­ti ol­du­ğu­nu ka­nıt­la­ma­ya ça­lı­şa­cak ka­dar pu­su­la­sı­nı şa­şı­ran ve bu ay­nı görüşü baş­ka­la­rı sa­vun­du­ğu için on­la­rı fütur­suz­ca eleş­ti­ren bu ak­lı ev­vel opor­tünist­ler, ara­dan 26 yıl gi­bi uzun bir süreç geçtiğ­i hal­de ve ön­le­rin­de ya­rar­la­na­bi­le­cek­le­ri o ka­dar faz­la ve ge­liş­kin de­ney, tec­rübe ve ola­nak ol­ma­sı­na kar­şın, bu ken­din­den men­kul ye­ni yet­me in­kar­cı­lar, söy­le­dik­le­ri­ne uy­gun bir pra­tik ge­liş­ti­re­me­dik­le­ri gi­bi, pro­le­tar­ya­sız par­ti ku­ru­la­bi­lir fik­rin­de ko­nak­la­ya­rak 50-100 ki­şi­lik küçük-bur­ju­va­zi­den dev­şi­ril­miş güç­ler­le, ya­ni esas ola­rak gençlik için­de ka­lan ça­lış­ma­la­rıy­la dün eleş­ti­rip, mah­kum et­ti­ği, küçük-bur­ju­va po­pülizm ola­rak eleş­tir­dik­le­ri par­ti fik­ri­ne ka­pak­lan­mak­tan kur­tu­la­ma­dı­lar.

Ve Ekim-TKİP ör­gütü, pro­le­tar­ya­dan ay­rı tel­den ça­la­rak et­ra­fı­na top­la­mış ol­duğ­u küçük-bur­ju­va sı­nıf ve ke­sim­le­rin­den aşı­rıl­mış kad­ro­lar­la iş­çi sı­nı­fı­nın ih­ti­lal­ci par­ti­si­ni ya­rat­ma­ya ra­mak kal­dığ­ın­dan ve dem vurarak sınıftan kopuk bir ku­ru­luş kong­re­siy­le TKİP adını alarak yeni bir işçi sınıfını öncü ta­be­la par­ti­si­ni ilan et­mekten kendisini alamdı.. De­mek ki TKİP_Ekim ör­gütü, söy­lem­le­ri­ne uy­gun ha­re­ket et­me­diğ­i gi­bi, ko­münist ha­re­ke­te yak­la­şı­mın­da da dev­rim­ci bir ko­num­da dur­ma­dığ­ını or­ta­ya koyuyordu 30 yıl sonrasında Ekim örgütü sı­nıf­tan ko­puk TKİP’i kurarak, sı­nı­fa gi­de­riz tas­fi­ye­ci küçük-bur­ju­va fik­rin­de ko­nak­lıyor, böy­le kendisine oportünizm’i başkasına Marksizm’i uygulama oportünizminden bir türlü kurtulamıyordu.

Daha önce etmiş olduğu iri lafları yutmaktan ve unutmaktan çareyi buluyordu. Haliyle komünist harekete büyük laflarla saldırısının da inan­dı­rı­cı bir ya­nı kalmıyordu.

Bu ay­nı du­rum, ye­ni yet­me in­kar­cı­lar­dan, çif­t stan­dart­çı­lık ve key­fi­yet­çi­lik­te akıl ho­ca­la­rı­nı ge­ri­de bı­ra­kan MLKP’de de görül­mek­te­dir. He­men her­şe­yi ken­di­siy­le baş­lat­ma ve ye­ni­nin, “ye­ni tar­zın” -ki bu­nun DHKP-C ve PKK kop­ ye­ci­li­ği ve ka­ri­ka­türiz­mi ol­duğ­u su gö­tür­mez bi­çi­min­de açı­ğa çık­mış­tır- ku­ru­cu­su ve ge­liş­ti­ri­ci­si ol­duğ­u id­di­asın­da bu­lu­nan MLKP'i, TDKP’den aşır­dık­la­rı ve TİKB, TKİP-Ekim­le ay­nı hat­ta bu­luş­tuk­la­rı in­kar­cı görüş­le­ri­ni, “dün dün­dür, bu­gün bu­gün­dür” opor­tünist görüş­le­ri­ni per­va­sız­ca sa­vun­ma­ya götür­müş­tür.

Kay­pak­ka­ya yol­da­şı ve ko­münist ha­re­ket’in 72-79 süre­ci­ni, küçük-bur­ju­va dev­rim­ci­liğ­i aşa­ma­yan, sı­nıf ha­re­ke­ti­ni te­mel ala­rak bu ze­min­de ko­münist ha­re­ke­ti yük­selt­me­yen bir süreç ola­rak görüp mah­kum eden bu ak­lı ev­vel akım, ge­li­nen du­rum­da bütün bu söy­le­dik­le­ri­ni unu­tur­ca­sı­na ay­maz­ca ha­re­ket ede­rek, “ Ekim dev­ri­mi­nin yo­lu­nun, ya­ni pro­le­tar­ya­yı te­mel alan bir si­ya­sal, ör­güt­sel stra­te­ji ve tak­ti­ğe iliş­kin Le­ni­nist-Sta­li­nist ba­kış açı­sı­nın, bi­zim gi­bi ül­ke­ler­de (ya­ni ge­ri bağ­ım­lı ül­ke­ler­de) ge­çer­li ol­ma­dı­ğı yo­lun­da­ki ön­yar­gı­nın dam­ga­sı­nı bas­tığ­ı THKO-THKP-C ve TKP-ML bu an­la­yış­la­rı­nın doğ­al ve ka­çı­nıl­maz bir so­nu­cu ola­rak an­ti-Le­ni­nist bir par­ti an­la­yı­şın­da ko­nak­lanı­yor­lar.”

“Pro­le­tar­ya­nın ön­der­li­ği­ni, esas ola­rak laf­ta be­nim­se­miş, pro­le­tar­ya­nın ye­ri­ne te­ori­de köy­lülüğü (ki bu­ra­da üç ha­re­ke­ti­ de ay­nı ke­fe­ye ko­ya­rak TKP/ML Ha­re­ke­ti ile di­ğer akım­la­r ara­sın­da­ki net olan ay­rım çiz­gi­si­ni ka­ba­ca çar­pıt­mak ve Kay­pak­ka­ya’nın sa­vun­ma­dı­ğı görüş­le­ri sa­vu­nu­yor gös­ter­mek dürüst­lük­ten öte ta­ri­hi ger­çek­le­ri çar­pıt­mak an­la­mı­na ge­lir. TKP/ML Ha­re­ke­ti hiç bir za­man ve hiç bir yer­de te­ori­de köy­lülüğü te­mel al­ma­mış­tır. Bu id­dia düpe­düz ya­za­rın Kay­pak­ka­ya’ya ve ko­münist ha­re­ke­te ne ka­dar düş­man­lık için­de ol­duğ­u­nu gös­te­rir. HB) ve pra­tik­te de köy­lü yı­ğın­la­rın­dan da ko­puk olan dev­rim­ci ön­cüyü koy­muş olan ‘71 dev­rim­ci ha­re­ke­ti…” (P. Doğ­rul­tu s. 8, s.5-6)

Ye­ni yet­me opor­tünist in­kar­cı­lığ­ın bir söy­le­di­ği di­ğe­ri­ni tut­ma­dı­ğın­dan ve ya­ma­lı boh­ça ola­rak fark­lı görüş­le­ri ay­nı tor­ba­da ta­şı­dığ­ın­dan do­la­yı ya­zı­la­rın­da da bu fark­lı­lık­lar görül­mek­te ve te­zat­lık­la­rı­nı ya­ka­la­mak zor ol­mu­yor. Bir yan­da sı­nıf ha­re­ke­ti üze­rin­de yük­sel­me­yen ve bu­nun ge­rek­le­ri­ne göre pra­tik­te adım­lar ata­rak si­ya­sal, ör­güt­sel müca­de­le­yi asıl ola­rak sı­nıf için­de olmayan akım­la­rın ko­münist ola­ma­ya­cağ­ı­nı sa­vu­na­cak­sın ve bu­ra­dan ha­re­ket ede­rek Kay­pak­ka­ya ve TKP/ML Ha­re­ke­ti’ni küçük-bur­ju­va dev­rim­ci­liğ­i ola­rak ni­te­le­ye­cek­sin, on­dan son­ra da tam ola­rak 40 yıl son­ra kal­kıp, sı­nıf­tan ko­puk ve onu laf­ta te­mel alan ve pra­tik­te bu­na uy­gun bir müca­de­le -ör­güt hat­tın­da yürüme­yen, küçük-bur­ju­va­zi­nin de­k­la­se ke­sim­le­ri üze­rin­de yük­se­len, esas ola­rak semt ve ö­ğren­ci gençlik ze­mi­ni üze­rin­de otu­ran MLKP’yi büyük M-L par­ti ola­rak ni­te­le­ye­cek­sin.? Hem de legalizm limanına demir atarak.

Böy­le key­fi­yet­çi­lik ve çift stan­dart­çı­lık ola­cak bir şey de­ğil­dir. MLKP önderleri büyük gürül­tü ko­par­dık­la­rı ve par­ti al­dı ba­şı­nı gi­di­yor ha­va­sı­nı bas­tık­la­rı ko­şul­lar­da, çok özel ko­şul­lar­da ger­çek­leş­ti­ril­miş bir top­lan­tı ola­rak gös­te­ril­me­ye ça­lı­şı­lan, 2. Kong­re bel­ge­le­rin­de bu söy­le­dik­le­rin­den fer­sah fer­sah uzak ol­duk­la­rı­nı gös­ter­mek­te­dir: “ Ko­münist par­ti­si­nin, iş­çi sı­nı­fı ha­re­ke­tiy­le bi­lim­sel sos­ya­liz­min bir­li­ği ol­duğ­u yo­lun­da­ki Mark­sist-Le­ni­nist öğ­re­ti ta­ma­men do­ru­dur… Fa­kat bu bir­liğ­in ku­ral ola­rak ko­münist par­ti­le­rin ku­ru­lu­şun­dan ön­ce ger­çek­leş­tiğ­i ve ger­çek­leş­me­si­nin zo­run­lu ol­du­ğu, bun­dan ön­ce par­ti ku­rul­ma­ya­cağ­ı vb. id­dia edi­le­mez. Geçmiş­te bu yön­de id­di­ala­rın ile­ri sürül­düğü bi­lin­mek­te­dir… Ko­münist par­ti­si so­nuç ola­rak bir ör­güt­tür ve ku­ru­lu­şu so­ru­nu, onu ku­ran­la­rın ira­de­si­ne ba­lı­dır.” (2. Kong­re Bel­ge­le­ri s. 25) der­ken çe­te­ler, dün iş­çi sı­nı­fı par­ti­si­nin sı­nıf­tan ko­puk ola­rak ku­ru­la­ca­ğı­nı sa­vu­nan­la­rı par­ti ö­ğre­ti­si­ni sı­ra­dan­laş­tı­ra­rak ayağ­a düşür­mek ola­rak eleş­ti­rip bu yak­la­şım­la­rı mah­kum eder­ken, bu­gün ni­ha­ye­tin­de par­ti­yi, ko­münist ha­re­ke­tin sı­nıf­la bir­li­ği­ne, ye­rel ör­güt­ler oluş­tur­ma­sı­na, kad­ro­laş­ma­sı­na vb. bak­ma­dan bir avuç dev­rim­ci­nin bir ara­ya ge­le­rek, sı­nıf­tan ko­puk ola­rak ken­di ira­de­le­riy­le par­ti­yi ilan ede­cek­le­ri­ni ilan ede­rek ko­münist iş­çi par­ti­si­ni sı­ra­dan bir ör­güt de­re­ke­si­ne düşüre­rek Ma­ocu par­ti an­la­yış­la­rıy­la ay­nı kul­var­da bu­luş­muş­la­rı­dır.

Ke­za MLKP, dün Kay­pak­ka­ya ve TKP/ML Ha­re­ke­ti’ni sı­nıf­la bir­leş­me­yi mer­kez­de tut­ma­yıp, pra­tik­te bu­na uy­gun ha­re­ket et­me­diğ­i ge­rek­çe­siy­le eleş­ti­rip küçük bur­ju­va çem­be­ri kı­rıp, dı­şı­na çık­ma­dığ­ı id­di­asıy­la eleş­ti­rip, mah­kum eder­ken, bu­gün­kü MLKP, 40 yıl son­ra semt ve öğ­ren­ci gençlik için­den dev­şir­di­ği küçük bur­ju­va kad­ro­lar­la, esas ola­rak pra­tik ça­lış­mala­rı­nı sı­nıf dı­şı küçük bur­ju­va ke­sim­ler için­de -ö­ğren­ci gençlik ve semt­ler gi­bi yo­ğun­laş­tı­rır­ken Mark­sist-Leninist olu­yor ama önün­de ya­rar­la­na­ca­ğı her­ han­gi bir de­ney, tec­rübe ve ola­nak­lar vb. Yok i­ken ilk­li­ğin ve ço­cuk­lu­ğun ge­tir­miş ol­duğ­u neden­ler­den do­la­yı ay­nı ko­num­da ha­re­ket eden Kay­pak­ka­ya ve ko­münist ha­re­ke­ti çok ra­hat­lık­la küçük-bur­ju­va ola­rak dam­ga­la­ya­rak mah­kum et­me­ye ça­lı­şı­yor. Ba­ka­lım MLKP 40 yıl son­ra ör­güt­sel-po­li­tik ça­lış­ma­nın mer­ke­zin­de tut­tuğ­u­nu id­dia et­tiğ­i sı­nıf­la bir­leş­me­de ne ka­dar yol ka­t et­miş­tir?

“MLKP’nin sı­nıf ha­re­ke­ti­ne ba­ğlan­ma­dığ­ı, onun te­mel za­afı, iş­çi sı­nı­fıy­la bağ­la­rı­nın faz­la­sıy­la za­yıf ol­ma­sı­dır…” (2. Kong­re Bel­ge­le­ri, s. 27)

Hiç yorum yok: