7 Aralık 2011 Çarşamba

Emperyalizm öncesi ve sonrası Marksizm’de devrim sorununa devrimci bakış

Bilindiği üzere komünistlerin, serbest rekabetçi kapitalizm ve emperyalizm dönemlerinde dünya proletarya devrimine ilişkin görüş ve önermeleri, her iki dönemdeki ekonomik-toplumsal koşulların farklılığı nedeniyle ayrıdır.

Gerek dünya çapında ve gerekse tek tek ülkelerde, Marksizm adına ortaya çıkan sağ revizyonist ve Troçkist akımlar… Bu konuyla ilgili proletaryayı sosyalist iktidar hedefinden uzaklaştıran ve iktidara gelme olanağını kullanmaktan alıkoyan anti-Marksist görüşler geliştirmiş ve uluslararası devrimci ve komünist hareketi bu görüşleriyle etkilemeye çalışmışlardır. Bugünde dünya ve ülkemiz devrimci ve sosyalist hareketi geçmiştekinden daha da çok ölçüde bu anti-marksist görüşlerinden etkilenmekte ve konuya ilişkin bilimsel sosyalist görüşleri kavrama ve yayma gereksinimi içindedir.


Ülkemizde bugün yığın eyleminin hızlı değil yavaş bir devrimci gelişme içinde olması nedeniyle ve faşist gericiliğin geçiş etkileri karşısında güncel devrimci görevler ön plana çıkıyor ve kendiliğinden bir şekilde sınıfının devrimci hareketine yol gösterecek teorik-politik sorunlardaki görüş ayrılıklarına öneminin üstünü örtücü oluyorsa da komünistlerin bu uzun vadeli ve önemli görevi hiç bir zaman küçümsenemezler.

Çünkü ileri bir teoriyle donanmamış hiçbir komünist hareket proletaryaya sömürüsüz bir dünya için savaşımında başarıyla önderlik edemez. Bu bakımından, her iki dönemde bilimsel sosyalizmin dünya proleter devrimine ilişkin görüşlerini ortaya koymak bugünde gereklidir.

Zamandaş ve kıta çapında devrimde ne anlamalıyız?
Serbest rekabetçi kapitalizm çağında, dünya gericiliğinin merkezi feodal despotizmdi. Çağın tipik özelliği, feodal despotik imparatorlukları yıkan burjuva devrimlerin o dönemde tarihin itici rolünü, toplumu ileri doğru götüren rolü oynamalarıydı.

Bu savaşımda, kapitalizmin temsilcisi burjuvazi belirli bir ilerici rol oynuyordu. Ancak bu dönemdeki burjuva devrimleri tarihi, burjuva içerikli özgürlüklerin ve yığınlar için demokratik kurumların, kent ve kır küçük burjuva yığınları ile işçi sınıfının eylemleriyle dayaması ve küçük burjuva radikalizminin etkisiyle elde edilebildiğini gösterdi. Diğer yandan işçi sınıfı, burjuvaziden bağımsız bir rol oynar oynamaz, kendi sınıf çıkarları için savaşıma atılır atılmaz, burjuvazi ilerici barutunu tüketmeye, kendine gerici müttefikler arayıp bulmaya, kendini feodal despotizmin kollarına atarak karşı-devrimcileşmeye, meşruti monarşi yoluyla burjuva devrimlerini boğarak karşı-devrimlere dönüştürmeye başladığını gösterdi.

1789 Fransız burjuva devriminde demokratik cumhuriyet, ancak küçük burjuva demokrasisinin temsilcisi jakobenlerin, işçi sınıfı yığınlarını da arkasına alarak, feodal krallıkla halkçı bir tarzda hesaplaşması sonucu kurulabildi. Yine 1848 Şubat devriminde Fransa da, ancak işçi sınıfının eylemleriyle dayatması sonucu, burjuvazi demokratik cumhuriyeti kabul etti. 1873 İspanyol devriminde de, cumhuriyetçi iktidar ancak küçük burjuva radikalleri, “uzlaşmalıklar” ile işçi sınıfının eylemi sayesinde ve onlar tarafından kurulabildi ve feodal aristokrasi ile burjuvazi tarafından ortadan kaldırıldı. Almanya da demokratik haklar kent küçük burjuvazisi ve işçi sınıfının eylemleriyle koparılıp alınırken burjuva kendini feodal aristokrasinin kollarına atarak gericileşti.
Fransa da Almanya ya, İtalya ve Avusturya ya dek, burjuvazinin ilerici barutunun tükenip gericileşmeye başlamasının başlıca nedeni, burjuvazi ve proletarya büyüdükçe, proletaryanın kendi sınıf çıkarları doğrultusunda ve burjuvaziden bağımsız bir sınıf olarak savaşım sahnesine çıkmaya başlamasıydı.

İşçi sınıfı tarihe ilk kez, İngiltere de 183’lardaki Çartist hareketle, burjuvaziden bağımsız bir sınıf olarak kendi çıkarları doğrultusunda eyleme girişti. Ardından 1848 Haziran Paris ayaklanmasıyla, ilk kez burjuva devrimini proleter devrime dönüştürmeye çalışarak kendi sınıf egemenliği için savaşıma girişti.

Bu savaşım karşısında burjuvazi, burjuva devrimlerin itici gücü olmaktan çıkarak, söndürücü olmaya başladı. Burjuva devriminde de olsa devrimci yığın eylemi içinde savaşmayı öğrenene proletarya, silahı diğer omzuna geçirip burjuvaziye çevirebilirdi. Burjuvazi feodal aristokrasiye karşı çıkmaktan çok daha fazla proletaryanın burjuva iktidarsını tehlikeye dönüştürecek olası girişimlerinden korkmaya başladı.

Burjuvazinin gericileşmeye başladığı bu savaşımlar, aynı zamanda proletaryanın burjuva devrimlerinde bağımsız rol oynamaya, burjuva devrimlerini proleter devrimlere dönüştürmeye ve burjuva devrimleri proleter devrimlerle tamamlamaya başlamasını ifadesidir.

Marksistler Avrupa kıstasını kapsayan 1848-49 burjuva devrimleri ve proletaryanın aktif bağımsız eylemliliğinden büyük derler çıkardı, Bunları özetlemek gerekirse: Proletaryanın kendi iktidarı için tarih sahnesine çıkmasıyla, burjuvazi ilerici barutunu tüketmeye, feodal despotizmle kol kola girerek karşıdevrimci hale gelmeye başlamıştır. Proleter devrimine ve proletaryanın devrimci görevlerine ilişkin politikalarını formüle etti.

Proletarya, burjuva devrimlerinde bağımsız rol oynamaya ve kendi iktidarı için savaşım verir hale gelmeye başlamıştır. Koşullar Avrupa da proleter devrim için elverişli hale gelmiştir. Proletarya karşısında, bir birleriyle ve feodal aristokrasiyle kutsal bir ittifaka girmiş burjuvazinin bu kıta çapındaki ittifakına karşı, ancak kıta çapında bir devrimle, İngiltere ve Fransa da doğrudan sosyalist devrimleri, henüz burjuva demokratik devrimi yaşamakta olan ülkelerde ise, demokratik devrimlerin sosyalist devrimlere dönüştürülmesi yoluyla, zamandaş ve kıta çapında devrimlerle, işçi sınıfının zaferi olanaklıdır.

İşçi sınıfı bu devrimlerde bağımsız örgütlenmesine her şeyden çok önem vermelidir, kendi sınıf egemenliğini kurmasının güvencesi başta burada yatar. Tüm mülk sahibi sınıflar iktidardan uzaklaştırılıp proletarya iktidarı kuruluncaya dek ve dünyanın önde gelen ülkelerinin proleterlerinin birliği ve egemenliğinin sağladığı noktaya dek devrimi sürekli kılmak proletaryanın görevidir, proletaryanın savaşım silahı “sürekli devrim” olmalıdır. Proletarya, demokratik devrimde kent küçük burjuvazisi ve köylülükle bağlaşma kurmalı, bu bağlaşmanın iktidara yansımasını ilke olarak reddetmemelidir. Avrupa ve kapitalist ülkeler dışında dünyanın geri kalan ülkelerinde devrim ancak Avrupa çapındaki devrimden sonra gündeme gelecektir ve nasıl gerçekleşeceği sorunu da ancak ondan sonra çözümlenebilir.

İşte bilimsel sosyalizm kurucuları Marks ve Engels 1848-49 Avrupa da ki devrimlerden bu adresleri çıkardılar ve proleter öncü için bu devrimci politikaları formüle ettiler. Marks ve Engelsin, kıta çapında zamandaş dünya devrimi diyebileceğimiz bu görüşlerinde, çağdaş kapitalist toplumdaki uzlaşmaz sınıfların üretim biçimi içinde tuttukları yere bağlı olarak politik ve toplumsal savaşım alanında oynayacakları rolü görmeleri, tarihsel gelişmeye bu açıdan bakışları yatar. Kısaca kapitalizmin gelişmesiyle birlikte kaçınılmaz olarak geliştirdiği kendi mezar kazıcısı proletaryanın tarihsel rolünü burjuvaziyi, burjuvaziyle birlikte tüm sömürü ve baskı biçimlerini ve proleter bir sınıf olarak kendisini de ortadan kaldırarak sınıfsız toplumu kurma rolünü kavrayıp ortaya koymaları yatar. Ama yalnızca bu değil. Bu bakış açısının yanında, Marks ve Engelsin sınıf savaşımı ve devrimlere ilişkin materyalist yöntemi de var. Görüşlerinin odağı ve ana iskeletinde bu bakış açısı ve belirttiğimiz yöntemi yatar.

Marks ve Engels, kıta çapında zamandaş dünya proletarya devrimine ilişkin görüşler oluştururken, bu görüşlerinin odağına proletaryanın tarihsel rolü ve görevini koyarlarken, her bir ülkede devrimin hangi hedeflerden geçerek ve hangi görevleri yerine getirerek proletarya demokrasisine dek varacağını somut koşullara uygun olarak saptama yöntemi izlediler. Proletarya demokrasisine giderken, belirli bir ülkedeki bütün sınıflar arasındaki temel ilişkilerin nesnel bir değerlendirmesi üzerine proletaryanın ivedi politik hedef ve taktiklerine dayandırdılar.

Böylece kıta çapında zamandaş bir proleter dünya devriminin, sürekli devrim olarak niteledikleri, bu devrimin, her ülkede aynı biçimde olacağı sübjektif yöntemine düşmeyerek, her ülkedeki sınıflar arasındaki temel ilişkilere dayandırdıkları hedeflerden geçmesini ön gören materyalist diyalektik yöntemi uyguladılar.

Bu bakış açısı ve yönteme uygun olarak onlar, 1848 Paris işçi ayaklanmasını kararlılıkla desteklerken, Fransa da artık işçi sınıfının ondan sonraki sloganının burjuvazi üzerinde proletarya diktatörlüğü olması gerektiğini ve olacağını ilan ettiler.. 1871 şanlı Paris Komünü’nün niteliğini çok önceden görebildiler. Yine aynı diyalektik materyalist yönteme uygun olarak, henüz burjuva demokratik devrimin tamamlanmadığı Alman devriminde, küçük burjuva demokrasisinin iktidarından geçerek proletarya iktidarına varma politik stratejisini öngördüler ve ona uygun görevler saptadılar. 1873 İspanyol devrimi, gelecek İtalyan devrimi vb. içinde benzer görüşleri, bu aynı bakış açısı ve yöntemle oluşturdular.

Marks ve engelsin bakış açısı ve yönteminde proletarya iktidarına gitmek için bu ülkede proletaryanın nüfusun çoğunluğunu oluşturması yada devrimin demokratik aşaması ile sosyalist aşaması arasına, sosyalizmin maddi önkoşullarının oluşacağı ayrı bir aşama koyma revizyonist anlayışları, yoktur.

Engels, Fransa da Sınıf savaşları adlı yapıtında yazdığı girişte 1848-49’larda öngörülen bu devrimlerin gerçekleşmediğini belirttikten sonra, bunun nedenini o tarihte proletaryanın Avrupa da henüz yeterince gelişmemiş olmasına bağlıdır. Ardından 18482den itibaren bütün Avrupa’yı kaplayan iktisadi devrimin 1870-80’lerden beri Fransa’dan Rusya’ya kıta çapında büyük sanayi burjuvazisine karşı, gerçek sanayi proletaryası yaratarak toplumsal savaşımının ön planına sürdüğünü, zamandaş kıta çapında proleter devrim için koşulları elverişli kırdığını vurguluyor.

Emperyalizm ve proleter devrimleri çağında Leninist dünya devrimi
“Emperyalizm, tekellerin ve finans kapital egemenliğinin kurulduğu, sermaye ihracının önem kazandığı; dünyanın uluslar arası tröstler arasında paylaşılmasına başlandığı, kürenin bütün topraklarının en büyük kapitalist güçler arasında bölüşümünün tamamlanmış olduğu bir gelişim aşamasına varmış.” Kapitalizmin bir üst evreye, emperyalist sisteme dönüşümü 1900’de tamamlandı. Emperyalizm çağıyla birlikte, dünya proletarya devriminin sorunlarının ele alınışı, kapsam, şeması değişmeye başladı. 1917 Ekim devrimiyle birlikte Marksistlerin teorisinde olgunlaşmış şekliyle bilince çıkarıldı.

Emperyalizm ve proleter dünya devrimleri çağında proleter dünya devrimine ilişkin görüşleri kısaca şöyle özetlemek mümkündür: Emperyalizm gelişmiş kapitaliste, mali sermayenin ekonomik ve politik egemenliğine yol açtı. Politik alanda gericiliği geliştirdi. Avrupa’nın, Kuzey Amerika’nın bu ülkelerinde mali oligarşinin tekelci egemenliğine, demokrasiyi yadsıyan gericiliğe karşı, kendisiyle birlikte gelişip yoğunlaşan proletaryanın devrimlerini kaçınılmaz hale getirdi.

Emperyalizmin oluşumuyla, bir avuç tekelci devletin yeryüzünden el atmadığı toprak parçası kalmadı. Kapitalizmin, dünyanın bütün ülkelerini emperyalist bir ekonomik ve politik dünya sistemi içinde birleştirerek, bir avuç tekelci kapitalist devlet yararına dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu mali açıdan köleleştirdi. İlhakçı ve sömürgeci baskı altına aldı. Dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu kapsayan bu ülkelerin gerici, feodal güçleriyle bağlaşma içine girdi. Böylece serbest rekabetçi kapitalizm çağında farklı olarak emperyalizm, sömürge ve yarı-sömürge geri ülkeleri, anti-emperyalist, ulusal kurtuluşçu ve demokratik devrimlere yol açarak, dünya devriminin içine çekti.

Emperyalizm kapitalizmin eşit olmayan gelişme yasasını daha da hızlandırdı ve serbest rekabetçi yerine tekeller ve tekelci devletlerarası öldürücü rekabeti koyu. Oluşumuyla dünyanın güce göre paylaşımını tamamlamış olan emperyalizm, hızlanan eşitsiz gelişme yasası ve tekelci devletlerarası paylaşım rekabeti sonucu, değişen güç ilişlerine göre dünyanın yeniden paylaşımı, savaşları gündeme getirdi.

Kapitalizmin çelişki ve çatışmalarını olabildiğince şiddetlendiren emperyalist sistem, bir yandan dünyanın tüm ülkelerini emperyalist sistemin zincirinin birer halkası haline getirir ve emperyalist cephe zincirine karşı, emperyalist ülkelerdeki sosyalist devrimlerle sömürge ve yarı sömürge ülkelerdeki, ulusal kurtuluşçu ve anti-emperyalist demokratik devrimleri tek bir dünya proleter devrimi cephesinde birleştirirken, diğer yandan emperyalist cephe zincirinin en zayıf halkasından, emperyalist sistemin çelişkilerinin en yoğun olduğu halkasından kırılması olanağını yarattı. Böylece, serbest rekabetçi kapitalizm çağında, gelişmiş kapitalist ülkeler için, Avrupa için, söz konusu olan proletarya devrimi, demokrasi ve sosyalizm savaşımı, bütün dünya için geçerli hale geldi. Emperyalist ekonomik ve politik sistemi, emperyalizmin artan onulmaz çelişki ve çatışmaları, kapitalist bakımdan en geri ülkeler dâhil, bütün dünyada, proletarya devriminin nesnel koşullarını yarattı. Sömürge ve yarı-sömürgelerde emperyalist sisteme karşı ayaklanma ve devrimlere yol açtığı gibi, bu devrimlerin kesintisizce sosyalist devrimlere dönüşmesinin koşullarını da yarattı. Bu devrimleri kesintisizce sosyalist devrimlere dönüşmesinin koşullarını yarattı. Bu devrimleri aynı zincirin kopmaz iki halkası haline getirdi. Yalnızca Avrupa ve gelişmiş kapitalist ülkelerde de, proleter devrimini, çözümü gündeme gelmiş bir sorun haline getirdi.

Lenin’in vurguladığı gibi, “emperyalizm proleter toplumsal devrimin arifesidir.” Emperyalizmin dünya devrimine yol açan çelişkilerine, Ekim devrimiyle, sosyalist sistemle kapitalist sistem arasındaki çelişkide eklendi. İki dönemde, serbest rekabetçi kapitalizm ve emperyalizm dönemlerinde, dünya proletarya devrimine ilişkin, komünistlerin görüş ve tezlerinde bu değişiklikler meydana geldi. Kuşkusuz bunlar değişen ekonomik toplumsal ve politik koşularla bağlı olarak oluştular. Ama emperyalizm ve proleter devrimleri çağında da, komünistlerin, devrime bakış açısı ve taktiklerine yol gösteren yöntemi değişmedi. Kapitalizmin ekonomik ve toplumsal yapınsın nesnel bir tahlili, bu tahlil üzerinde şekillenen dünya proletarya demokrasisine değin savaşımı yürütme bakış açısıyla her bir ülkenin tüm hareket halindeki sınıflarının temel ilişkileri üzerine proletaryanın ivedi politik hedeflerini şekillendirme yöntemi aynı kaldı. Proletarya devrimin sorunlarının kapsam, niteliği, derinliği ve şeması değişmesine karşın, soruna temel bakış açısı ve yöntemi değişmedi.

Emperyalizm döneminde, dünya proletarya devrimlerine ilişkin Leninist tezler ve görüşlerin, sosyal pratik ve deneyleri tarafından doğruluğu pek çok kez kanıtladı. Rusya’nın 1917 Şubat ve Ekim devrimleri, Leninist kesintisiz devrim ve emperyalist cephe zincirinin en zayıf halkasından kırılacağı tezlerini doğruladılar. Yine 1918-1923 Alman devrimleriyle, 1919 Macar sosyalist devrimleri, kalıcı bir zafere ulaşmamış olsalar da, gelişmiş kapitalist ve orta düzeyde kapitalist iki ülkede, emperyalist çelişkilerinin yoğunlaştığı halkalarda proleter devrimin gündeme geldiğini, zafere ulaşabildiğini kanıtladılar.

Yine 1944 Arnavutluk, 1946 Bulgaristan anti-faşist demokratik devrimlerinin hızla sosyalist devrimlere dönüşmesi, Leninist kesintisiz devrim tezinin, geri ülkelerde demokratik yad anti-emperyalist devrimlerin proletarya iktidarına dek kesintisizce sürdürebileceği ve sürdürülmesi gerektiği, emperyalizmin bütün dünyada bu bakımdan nesnel koşulları oluşturduğu, Leninist görüşün doğruluğunu kanıtladılar.

Yine, Doğu Avrupa’dan Çin, Vietnam, Mozambik, Küba, Nikaragua’ya uzanan devrimler, dünyanın hemen her tarafının dünya proleter devriminin içine çekildiği görüşünün doğruluğunu kanıtladılar.

Sosyal pratik ve deneyler, komünistlerin, emperyalizm dönemine ilişkin görüşlerinin doğruluğunu kanıtlarken, 2.Enternasyonal revizyonizminin ve Kaustky2nin kötü ünlü üretici güçler teorinsin burjuvaziye hizmet eden ve bir proleter devrimi olanağını yadsıyan ve kendi emperyalist burjuvalarının kuyrukçusu gerçek yüzünü açığa çıkarırdı. 2. Enternasyonal revizyonizmi ve Rusya da Menşevizm, demokratik devrimle, sosyalist devrim arasına, üretici güçlerin gelişip sosyalizm için maddi ön koşulların oluşacağı bir ara dönem, bir Çin Seddi koyuyorlardı. Ama geçekleşen söz konusu ettiğimizde devrimler, geri ülkelerde dâhil, emperyalizm döneminde dünya çapında proleter devrim için nesnel koşulların elverişli hale geldiğini, geri ülkelerde de demokratik aşamayla başlayan devrimlerin, yalnızca bilinç ve örgütlülük derecesine göre, proletaryanın yarı-proleter yığınları sosyalist devrim için kendi etrafında toplamış olmasına bağlı olarak proleter devrimlere dönüşeceğini gösterdiler.

Yanılgılara yol açan ve özellikle Troçkistlerce çarpıtılan sorunlardan biride, Lenin’in 1917 öncesi ve sonrası devrim sorununa ilişkin görüşlerinin esasa ilişkin değişip değişmediği sorunudur. Yol açtığı ve açacağı sorunlar açısından önemli olması nedeniyle ele almakta yarar vardır.

1917 Ekim devrimi öncesi ve sonrası Lenin’in görüşleri neydi?
Marks ve Engelsin görüşlerini esas alan Lenin, 1800’lerin sonları ve 1900’lerin başlarında Rus devrimine ve proletaryanın görüşlerine ilişkin kapsamlı olarak İki taktik’teki görüşleri ortaya koydu Menşeviklere karşı savaşım içinde bazı yönleriyle daha da geliştirdi.

1917 Şubat devrimi öncesi Lenin yoldaşın görüşleri kısaca şöyleydi: Rusya’da gelişmekte olan ve parlak verecek devrim demokratik devrimdir. Liberal burjuvazi karşı-devrimci hale gelmiştir, başlıca işlevi Çarlıkla uzlaşıp liberal bir anayasa elde ederek devrimi boğmak, burjuvazinin Çarlıkla uzlaşma içinde politik egemenliğe ortam olmasını sağlamaktır.

Burjuva demokratik devrimden, burjuvaziden çok proletaryanın çıkarı vardır. Proletarya, bu devrime en kararlı demokrasi savaşçısı olarak ve en önde katılmalı, eylemleriyle devrime damgasını basmalı; küçük burjuva köylülüğü liberal burjuvazinin arkasından koparak ona demokratik devrimci rolünü oynamalı, böylece devrimde hegemonyasını kurarak, devrimin Çarlık üzerinde zaferini sağlamalıdır. Küçük burjuva köylülükle bağlaşma kurup, yenilgiye uğramış Çarlık üzerinde birlikte diktatörlük şeklinde sürdürmelidir, bu iktidar, küçük burjuva demokrasisine tekabül eden işçi sınıfı ve köylülüğün demokratik devrimci diktatörlüğü olmalıdır.

Proletarya demokratik devrimle yetinmez, İşçi sınıfı ve köylülüğün demokratik devrimci diktatörlüğü, proletaryanın bir savaş örgütlenmesi ve geleceği proletaryanın sosyalist örgütlenmesi olan geçici bir iktidardır. Bu iktidar altındaki ekonomik düzen henüz kapitalizmin çerçevesi içindedir. Proletarya böyle bir düzen kurmayı amaçlamaz, buradan olarak, proletarya açısından işçi sınıfı ve köylülüğün demokratik devrimci iktidarı bir düzen örgütlenmesi değildir, sosyalist devrim ve sosyalist iktidara geçişin bir aracı ve savaş örgütlenmesidir.

Proletarya, demokrasinin direnişini ezmek ve liberal burjuvazinin direncini etkisizleştirmek için köylülükle bağlaşma kurup demokratik devrimi sonuna kadar, sosyalist devrime en yakın noktaya kadar götürmelidir. Proletarya, burjuvazinin direnişini zorla ezmek, küçük burjuvazinin yalpalamasını etkisiz hale getirmek için, halkın yarı proleter yığınlarıyla bağlaşma kurup sosyalist devrimi zafere ulaştırmalıdır.

Rus devrimi Avrupa yangınını tutuşturacak, sosyalist devrim için ayağa kalkan Avrupa işçi sınıfından Rus işçi sınıfı sosyalist devrimin nasıl yapılacağını öğrenecektir. Bu nedenle Rusya işçi sınıfı demokratik devrim başkaldırısını olabildiğince uzun süre ayakta tutmalıdır. Rusya işçi sınıfının sosyalist devrimi, ancak Avrupa devrimi yardıma gelirse ayakta kalabilir, ama eğer Avrupa devrimi patlak vermezse bile Rusya işçi sınıfı demokratik devrimi kararlılıkla sosyalist devrime dönüştürmelidir. Ayakta kalmayacak n bile olsa, Rusya sosyalist devrim girişimi, dünya işçi sınıfına büyük ve eşsiz bir tarihsel deney kazandıracak.

Proletarya demokratik nitelikli asgari ve sosyalist nitelikli azmi programa sahip olmalıdır. İşçi sınıfı ve köylülüğün demokratik devrimci iktidarı önüne derhal, kararlılıkla ve yığınlarla eylemiyle uygulanmak üzere, asgari programın başlıca istemler demokratik cumhuriyet, büyük toprak mülkiyetinin zoralımı ve 8 saatlik işgünü vb. olmalıdır.

Lenin ve Bolşevikler demokratik devrimci iktidarın örgütlenme biçimini, savaşım pratiğine bırakmış, önceden belirlememişlerdi. Ayrıca, dünya proletaryası devrimini de, 1900’lerin başlarında, Mars ve Engels emperyalizm öncesi döneme ait görüşleri gibi düşünüyorlardı. Avrupa ve gelişmiş kapitalist ülkelerde zamandaş bir dünya devrimi öngörüyorlardı. Lenin emperyalizmin belirgin özelliklerinin kendisini göstermesiyle birlikte, demokrasi ve sosyalizm sorunlarını Avrupa dışına, Asya’ya da yayılmaya başladığını saptadı, 1913’tn itibaren makalelerinde ortaya koymaya başladı. Ardından Lenin, 1915’de yazdığı Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine başlıklı makalesinde, kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasını daha da derinleştirmesi nedeniyle ve emperyalizmin kapitalizmin çelişmelerini alabildiğine keskinleştirmesi nedeniyle, artık tipik olanın devrimin bir yada birkaç ülkede zafere ulaşması olduğu görüşünü ortaya koydu.1923 yılına değin Lenin ve Bolşevikler yakın bir Avrupa devrimi zaferini beklemiş olsalar da 1915’ten itibaren zamandaş ve kıta çapında devrim görüşünü değiştirdiler.

Daha doğrusu emperyalizmin oluşumuyla gündeme gelen proleter devrimlerin emperyalist cephe zincirinin en zayıf halkasından kırılacağı tek tek halkaların kopması yoluyla dünya devriminin gerçekleşeceği, doğru görüşünü bilince çıkarıp formüle ettiler.

Lenin ve Bolşeviklerin 1917 öncesi görüşleri, Şubat devriminden sonra başlıca üç noktada değişikliğe uğrasa da esasta devam etti.

Değişen noktalardan ilki; belirsiz bırakılan proletarya ve köylülüğün demokratik devrimci iktidarının örgütlenme biçimi, belirsizlikten kesin bir belirliliğe kavuşmasıydı, Sovyet tipi, komün tipi devlet örgütlenmesi.

İkinci: asgari programın başlıca istemlerinden biri olan demokratik cumhuriyet istemi terk edildi, yerine işçi-köylü Sovyetleri demokratik cumhuriyetinin konması, köylü ülkeler için köylü yada emekçi Sovyetlerinin savunulması öngörüldü.

Üçüncüsü: daha 1905'ten itibaren bilince çıkarılan tek tek ülkelerde devrimlerin gerçekleşeceği görüşü, 1917’den sonra daha da geliştirildi. Bu noktalar dışında Lenin’in demokratik ve sosyalist devrimlere, demokratik ve sosyalist devrim ilişkisine, dünya proleter devrimine ilişkin görüşleri devam etti.

Hiç yorum yok: