10 Ekim 2011 Pazartesi

Ekim Devrimi’nin ilkeleriyle donanma zamanı

Büyük Ekim Sosyalist Devrimi'nin 94. yıldönümünü kutluyoruz. Ekim Sosyalist Devrimi'nin yaşayan ilkeleri, kazanımları proleter devrimleri çağını pratikleştiren önderliğiyle Ekimin ruhu, ekim'in coşkusuyla kutlamalıyız bugünü. 1917 Ekim’inden bugüne Ekim Büyük Sosyalist Devrimi’nin 94 yıllık birikimi, bize yol gösteren, ışık tutan yanıyla kutlamalı, M-L 'in eylem kılavuzluğuyla ülkemiz devriminin görevlerine sıkı sıkıya sarılarak, Rusya'da Ekim'e giden yolun, yolumuz olduğunu bilmeliyiz.

Sınıfımızın ölümsüz öğretmeni Lenin 'in işaretiyle Stalin ve diğer yoldaşların komutasındaki ayaklanmayla o büyük kıvılcımın dünyayı sarstığı günden bu yana 94 yıl geçti. Geçen 94 yıllık süreçte, Ekim Sosyalist Devrimi'nin ilke ve kazanımları başta Troçki, Buharin, Kamenev'in olmak üzere, M-L 'e düşmanca saldırıları, Stalin yoldaşın ölümünden sonra, Lenin ve Stalin'in şanlı SBKP (B)’nin başına sinsice çöreklenen Kruşçev-Brejnev revizyonizmiyle sürdü ve Gorbaçov'la da doruğa ulaştı ve sosyalizmin sembolleri bile yok edilerek, ekim sosyalist devrimine haçlı seferleri açıldı. Ama devrim, sosyalizm öldü, M-L artık bir ütopya olmaktan öteye gitmez diyenler fena halde yanıldılar. Ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen var olduğu sürece sınıflar savaşımını süreceği ve kurtuluşun sosyalizmin dışında başka bir yolda olmayacağı bir gerçekti. Sosyalizm yenildi ve bir dönem geriye çekili. Ama dipten gelen sınıflar savaşımı emperyalist kapitalizmin emekçilerin sorunlarına ve dertlerine çözüm bir yana daha vahşi ve acımasız bir savaş, yıkım, sömürü ve zulüm sistemi olduğunu yakıcı olarak açığa serdi ve son 20. yıllık sosyalizm öldü, devrimler dönemi kapandı yalanı tuzla buz oldu. Latin Amerika da yükselip diğer kıtalara yayılan ve Arap baharıyla Asya kıtasını etkisi altına alıp buradan dünyanın süper gücü ABD’ deyi etkisi altına alarak emekçilerin “artık yeter diyerek” ayağa kalkarak mücadeleye atıldığı yeni devrimlerin yolunu açan sınıflar savaşımı, Ekim sosyalist devriminin önemini bir kat daha artırdığı gibi, işçi ve emekçilerin, devrimci ve sosyalistlerin kendilerine olan güvenlerini güçlendirici olmuş ve tüm dünyada Ekim sosyalist devriminin ayak seslerini yükseltmiştir.

Yenilgi ruh hali aşılıyor ve yığınlar yeni devrim şiarlarıyla haklarını alma ve koruma savaşımına atılıyor. Burjuvazi ve kalemşorlarının “artık sosyalizm, devrimler öldü” yönlü uğursuz öngörüleri tuzla buz oluyor ve devrimin ayak sesleri her kıtada yeniden yükseliyor. Hem de yenilgiden dersler çıkararak ve daha ilerisi kurma iddiasıyla ileri atılarak.


Bilindiği üzere, ilk kez Sosyalist Ekim Devrimi'nin şahsında, devrimci Marksizm, teoriden pratiğe geçti; teorinin griliği yaşamın yeşilinde hayat buldu ve doğrulandı. Bu görkemli zafer, Marksizm-Leninizm’in bir ütopya olduğu, bilimsel olmadığı, vb. türündeki burjuvazinin, oportünizmin, revizyonizmin, reformizmin iğrenç, demagojik saldırılarını, kara çalmalarını boşa çıkardı. Marksizm-Leninizm’in bilimsel bir dünya görüşü olduğunu, tarihsel ve toplumsal gelişmenin nesnel yasalarını ve gelişme yönünü doğru saptadığını, bütün yakıcılığıyla, berraklığıyla, derinliği ve zenginliğiyle dışa vurdu. Bu olgu, tarihin sayfalarına altın harflerle yazıldı.

Ekim Devrimi'nin bu yanıtı, hala meşale gibi yanmakta. burjuvazinin, müttefiklerinin, emperyalist kapitalizmin hizmetinde olan ideoloji ve politikaların, Troçkist ve reformist-dönek revizyonist hainlerin yoğunlaşarak süren benzeri kara çalmalarına da ışık tutmaktadır.

Ekim Devrimi, Marks ve Engels'in Marksizm’in bir doğma değil, bir eylem kılavuzu olduğu tezini doğruladı. Bernşteinci revizyonistlerin, 2. Enternasyonal oportünistlerinin Marksizm’i eylem kılavuzu olmaktan çıkaran, O'nu sadece dünyayı yorumlamakla yetinen bir dünya görüşüne indirgeyen, böylece O'nu devrimci içeriğinden kopararak burjuvaziye zararsız hale getiren teori ve pratiklerine de öldürücü bir darbe indirdi. Büyük Ekim Sosyalist Devrimi, Leninizm’in, emperyalizm ve proleter devrimler çağının Marksizm’i; genel olarak proleter devrimi, özel olarak da proletarya diktatörlüğünün teori ve pratiği olduğunu yadsıyan; Leninizm’i Marksizm’den koparan, revizyonistlerin ve II. Enternasyonal oportünistlerinin ideolojik-politik saldırılarını pratikte ıskartaya çıkardı. Böylece Leninizm, Marksizm-Leninizm’in yeminli düşmanları karşısında açık bir ideolojik üstünlükte sağladı. Bu olgu, II. Enternasyonal oportünistlerinin tarihin çöplüğüne atılmış teorilerini günün koşullarına uyarlayarak piyasaya sunan, sözde Marksizm’i savunurken Leninizm’e, Leninizm’in şahsında devrimci Marksizm’e saldıran Avrupa Komünisti modern revizyonist akımların, ülkemizde tescilli legalist reformist- revizyonistlerin burjuva demagojik yaklaşımlarına da iyi bir yanıt olmaya devam etmektedir. Marksizm-Leninizm’i derinden kavrayan; her şart altında O'na sımsıkı bağlı kalan, içten ve dıştan bir biçimde yönelen burjuva ideolojik saldırılara karşı O'nun saflığını koruyan; Marksizm-Leninizm’i yaratıcı bir şekilde ülkesinin somut şartlarıyla kaynaştıranların zaferi kaçınılmazdır. Bu kaçınılmaz sonu engellemeye çalışan emperyalist kapitalizmin, burjuvazinin ve yedeğindeki her renk ve tondan ideolojilerin barikatları yıkılmaya mahkûmdur. Ekim sosyalist devriminin eşsiz deneyimi, çeşitli milliyetlerde Rusya proletaryasının uzun ve zorlu kavga yılları, bunu tanıtladı.

Rusya sosyalistlerinin bu devrimci yaklaşımı ekim devriminin bu önemli dersi, Türkiyeli komünistlere de ışık tutmaktadır. Onun içindir ki Ekim sosyalist devriminin izinde yürümek için ondan öğrenmeleri ve anlayarak kendi ülkemiz devriminin özgünlükleriyle birleştirerek daha da ileriye taşımalı ve yeni ekimlerin yaratıcısı olmalıyız.

Dünden bugüne ülkemizde de Ekim sosyalist devriminin içeriğinin boşaltılarak yozlaştırmaya ve ayağa düşürmeye çalışan değişik eğilimdeki oportünist ve revizyonist kesimler boş durmadılar ve halada boş durmamaktadırlar. İşte tam da bugün, egemen güçlerin “Sosyalizm öldü, Marksizm-Leninizm’in miadını doldurdu” vb. yönlü ideolojik-politik saldırıların arttığı ve çeşitlendiği, yasal reformist sol oluşturma çabalarının arttığı, koşullarda ve her türlü M-L düşmanı akımların at koşturduğu bir dönemde, M-L 'e yönelik saldırıları onun ilkeleriyle püskürtmek, M-L 'in saflığını korumak daha büyük bir öneme sahipken, onu sonuna dek savunmak biz komünistler için görevken; bu görev ve sorumluluğumuzun bilinciyle Ekim Devrimi'nden, onun ilkelerinden, derslerinden öğrenerek onu yaşatmak, kızıl bayrağını zafer burçlarında dalgalandırmak için daha bir kararlılıkla savaşmak, her türden oportünist-revizyonist sapmalara karşı kararlıca savaşım yürütmek daha bir önem taşımaktadır. Buradan olarak, öğretmenimiz Lenin'in “16'sı erken, 18'i geç, duraksamak ölümdür” diyerek 17’sinde başlattığı Büyük Ekim Sosyalist Devrimi, dünyamıza, proleter devrimleri gibi altın bir çağı pratikleştirerek armağan etmiştir. Bu bakımdan Ekim devrimini deneyleriyle donanmalı ve onun özgürlük ve evresel özelliklerini derinden kavramalıyız. Aksi halde, M-L’in zemininde durduklarını iddia eden Troçkist, Maoist, Avrupa komünizmi vb. gibi reformist, revizyonist ve oportünist akımlarla aramaza kalın çizgiler çekmek güçleşir.

Lenin'in deyimiyle ''Her devrimin temel sorunu, iktidar sorunudur''. İşte Ekim devrimiyle, ilk kez proletarya kendi sınıf partisi önderliğinde, kendi iktidarını, temel bağlaşığı, yoksul köylülerle birlikte kuruyordu. Bir ''uluslar hapishanesi'' olan Çarlık Rusya'sı, Ekim Devrimiyle, ''özgür ulus bahçesi''ni dönüşüyordu. 

Bu, bir günlük yol değildi. Peki, Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’ne nasıl varıldı? Ekim 'e giden yol nasıldı? Bu yol kimlerle yüründü? Ülkemiz devriminin gerçekliğiyle de birleştirerek, Ekim Devrim’i ve derslerini iyi anlamak için, bunları bilmek, bu sorulara doğrucu yanıtlar vermek, bu konuda kimi M-L olduklarını söyleyen ama lafızı dışında M-L hiç bir bağları olmayan Troçkist, Maoist vb. akımların ipliğini pazara çıkarmak bakımından bugün daha bir önem kazanmıştır. 

Tam da burada, Ekim devrimine giden yolda Lenin'e kulak verelim: “Eğer Rus Devriminde halkın yaratıcı gücü 1905'in büyük tecrübesini edindikten sonra, 1971 Şubatında Sovyetleri yamamış olsaydı, bu Sovyetler, Ekim'de asla iktidarı alamazlardı. Çünkü başarı, sadece milyonlarca insandan güç alan, önceden hazır durumdaki örgüt şekillerine bağlıydı. Tam hazır durumda bu şekil, Sovyetlerdi. O’nun için siyasi alanda bizi bekleyen bize sadece bir kaç kararname ile Sovyetler iktidarının -devrimin ilk aylarındaki embriyon halinden- Rus devleti içinde de kanun gereğince tanınmış bir şekle, Rusya Sosyalist Cumhuriyeti şekline sokulmasından doğan o parlak başarılar, o bildiğimiz, durmak bilmeyen zafer yürüyüşüydü.” (Stalin, Leninizm’in İlkeleri,8. 123)

Bu zafer yürüyüşünde, 1905 devriminin yenilgi okulundan geçmiş proletarya, 1917 Şubat devriminin 'Demokrasi Okulu’ndan okuyarak kendi örgüt şeklini yaratmış, temel müttefiki yoksul köylülükle Ekim Sosyalist Devrimi'ne el uzatmıştır. Lenin 1905'de kaleme aldığı ''İki Taktik'' adlı eserinde burjuva demokratik devrimi ile sosyalist devrimi bir tek zincirin iki halkası olarak, bir tek tablo olarak, Rus devrimini kucaklayan bütün bir tablo olarak göstermesiyle, Şubat Devrimi'nden duraksamadan Ekim Devrimi 'ne, yani sosyalist devrime kesintisiz geçiş görevlerini veriyordu proletarya ya. Burjuva özlü demokratik devrimle, proleter özlü sosyalist devrim arasına bir Çin setti koyan demokratik devrimin iktidar örgütlerine 'düzen örgütleri ' diyen Maocu anlayışlara Lenin 'in yanıtı yanıtımızdır.

Öyleyse Ekim 'e giden yolda, Paris Komünü'nden sonra insanlığın yarattığı en yüksek devlet tipi olan ve proletarya diktatörlüğüne en kısa yoldan varışı sağlayacak olan Sovyetleri yaratan, 1917 Şubat Devrimi 'ne değinmeden geçemeyiz.

''Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur'' dedik. ''İktidarın bir sınıftan başka bir sınıfın eline geçişi, sözcüğün salt bilimsel anlamıyla olduğu kadar politik ve pratik anlamıyla da bir devrimin birinci, başlıca ve esas belirtisidir'' diyor, öğretmenimiz Lenin, Şubat 1917 Devrimi'ni çözümlerken ve devam ediyor: “Birinci aşama neyi kapsar? Devlet iktidarının burjuvaziye geçmesini Şubat-Mart 1917 Devriminden önce, devlet iktidarı Rusya' da, eski bir sınıfa, başında Nikola Romanov'un bulunduğu feodal toprak soylularına aitti. Bu devrimden sonra, iktidar, başka bir sınıfa, yeni bir sınıfa, burjuvaziye ait bulunuyor. Burjuva devrimi ya da burjuva demokratik devrim bu bakımdan tamamlanmıştır.” (Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, 8. 23)

Devrimin bu aşamasında, ilk adımında Rusya proletaryası, Şubat 1917'de gerçekleştirdiği bu burjuva demokratik devrimi kiminle yürüyerek gerçekleştirdi? Stalin yoldaştan dinleyelim: ''Birinci aşama: 1903'ten 1917 Şubat’ına kadar. Hedef: Çarlığı yıkmak, orta çağ kalıntılarının tamamına tasfiye etmek. Devrimin ana gücü, proletarya. Hazırdaki yedeği: Köylülük ana darbenin doğrultusu, köylülüğü kazanmaya ve Çarlıkla anlaşmaya vararak devrimi tasfiye etmeye çabalayan liberal monarşist burjuvaziyi tecrit etmek. Güçlerin düzenleniş planı: İşçi sınıfının köylülükle ittifakı...'' (Stalin, Leninizm’in İlkeleri, 80.81)

Kapitalizmin geri düzeyde geliştiği, ama üretime egemen olduğu ülkemizde devrimimizin birinci aşamasında, orta (liberal, ulusal burjuvazi) burjuvaziye devrimci roller yükleyen, iktidarı paylaşmayı savunan Maocu ve hala Maoculuktan kurtulamamış olan bazı akımlar bu bağlamda Lenin 'i bir kez daha okusunlar, söylediklerimiz üzerinde düşünsünler. Şubat Devrimi'yle kurulacak iktidarın sınıf bileşimi ve niteliği konusunda da Lenin şunu belirtmektedir. Özellikle de ülkemiz de işçi-köylü devrimci demokratik diktatörlüğünün özü proleter sosyalist diktatörlüğün bir biçimidir diyenlere karşı Lenin'in güzel bir yanıtıdır bu.

''Tamamlanmamış -ve henüz köylü hareketini sonuçlandırmamış- burjuva demokratik devrim ''üzerinden'' sosyalist devrime ''atlamak'' arzusuyla, (ülkemizde evrimimizin ilk adımını sosyalist olarak gören ve gösterenlerin bu büyük arzusunu düşünün siz -yazarın notu) bu öznelciliğe düşmek tehlikesini göze almayalım. ‘Eğer Çar yok, İşçi Hükümeti Var' deseydim, böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bulunurdum. Ama böyle bir şey demedim, tamamen başka bir şey dedim. Rusya'da işçilerin, tarım ücretlilerin, askerlerin ve köylülerin vekillerinin Sovyetlerinden başka. (burjuva hükümetinden başka) bir hükümet olamayacağını söyledim. Bugün Rusya'da iktidar Guçkov'dan, Lvov'dan, bilimsel Marksist bir terim kullanmak üzere ve ne gündelik dilden ne de sokaktaki adamın dilinden alınmış bir tanımlamadan değil, bir sınıf tanımlamasından yararlanmak üzere, ancak içinde açıkça köylülüğün, askerlerin, küçük-burjuvazinin egemen bulundukları Sovyetlere geçebilir dedim...'' (Lenin Nisan Tezleri s. 28)

1917 Şubat devriminin, Rusya'da bir ''ikili iktidar'' yaratmış bulunmak gibi büyük bir özgünlüğü var. Önemi her şeyden önce kavranması gereken bir olgu bu. Üstelik Şubat devriminden önce, Lenin'in haklı olarak belirttiği gibi; “Bir iktidar ikiliğini eskiden ne kimse düşünür, ne de düşünebilirdi”, işte bu özgünlükten yola çıkarak soruyor Lenin: “İktidar ikiliği neye dayanıyor? Geçici Hükümetin, burjuvazi hükümetinin yanında, henüz güçsüz, tohum durumunda ama gene de gerçek, söz götürmez ve büyüyen bir varlığı olan bir başka hükümetin: İşçi ve asker vekilleri Sovyetlerinin kurulmuş bulunmasına. Bu ikinci hükümetin sınıf bileşimi nedir? Proletarya ile (asker üniforması altındaki) köylülük. Siyasal niteliği nedir? Devrimci bir diktatörlük, yani merkezi bir devlet iktidarı tarafından yayınlanan bir yasaya değil, ama doğrudan doğruya, devrimci bir zorlamaya, halk yığınlarının aşağıdan gelen dolaysız girişkenliğine dayanan bir iktidar.” (age, s. 17)


İşte Ekim Sosyalist Devrimi 'ne uzanan yolun kilometre taşıdır bu. Ne var ki, bu ikili iktidar 'karışıklığı' uzun zaman süremez. Bir devlette iki iktidar olamaz. İkisinden biri yok olacaktır. Nehirler tersine akmaz, tarihin ileriye akışı durdurulamaz. Ekim Sosyalist Devrimi'nin yolunu açan, onun önünü temizleyen 1917 Şubat Devriminden sonra, sınıf bilinçli proletarya, yoksul köylülüğü de yedekleyerek, bilinç ve örgütlülük düzeyini yükselterek, devrimin ikinci adımını atması göreviyle karşı karşıyadır artık. Şubat devrimi ona her türlü eylem özgürlüğü kazandırmıştır. Şubat'tan Ekim'e yaşanan 8 ay, onun için 8 devrim yılı olmuştur.

Tam da bu bağlamda Lenin: “Çok verilenden çok istenecektir. Dünyanın hiç bir ülkesinde bugün Rusya'daki kadar özgürlük yoktur” (age, s. 67) der. Bu özgürlüğü tadarak, demokrasi okulundan okuyan Rus proletaryası, artık sosyalizm için dövüşebilir duruma gelmiştir. Daha 'Uzaktan Mektuplar'ında, partiye ve Rusya işçi sınıfına şunları yazıyordu Lenin: “İşçiler, Çarlığa karşı yürüttüğünüz iç savaşta, proleter ve halk kahramanlığının eşsiz örneklerini verdiniz. Şimdi devrimin ikinci aşamasında da, sizi zafere ulaştıracak yolları açmak için proleter örgütlenmenin ve tüm halkı örgütlendirmenin eşsiz örneklerini vermelisiniz.” (Bolşevik Parti Tarihi, s. 229)

Rusya proletaryası, önderleri Lenin'in çağrısını maddi güce dönüştürdü. Demokratik devrimden kesintisiz olarak sosyalist devrime geçiş için gerekli koşul olan proletaryanın bilinç ve örgütlülük düzeyi, sosyalizm için dövüşebilir duruma gelme işini başarıyla yerine getirdi. Bir kez daha uzun uzun dinleyelim Lenin: “Özgürlükten yararlanan halk, kendi kendine örgütlenmeye başladı. İşçi, asker ve köylü vekilleri Sovyetleri, Rusya nüfusunun pek büyük çoğunluğunu oluşturan işçi ve köylülerin başlıca örgütü idiler. Bu Sovyetler, daha Şubat Devrimi sırasında kurulmaya başlamışlardı; birkaç hafta sonra, Rusya büyük kentlerin çoğunda ve birçok kasabada, işçi sınıfı ve köylülüğün bütün bilinçli ileri öğeleri Sovyetler içinde bir araya gelmiş bulunuyorlardı. Sovyetler tam bir özgürlük içinde seçilmişlerdi. İşçi ve köylü, halk yığınlarının gerçek örgütleri, halkın pek büyük çoğunluğunun gerçek örgütleri idiler. Asker üniforması giymiş işçiler ve köylüler silahlı idiler.” (Nisan Tezleri, s.1 08)

Yine Lenin devamla: “Bugünkü Rusya'da özgün olan şey, proletaryanın bilinç ve örgütlenme düzeyinin yetersizliğinden ötürü, iktidarı burjuvaziye vermiş olan devrimin birinci aşamasından, iktidarı proletaryaya ve köylülüğün yoksul katlarına devredecek olan ikinci aşamasına geçiştir.” (age. s. 110)

Demokratik devrimden sosyalist devrime kesintisiz geçiş için Lenin'in öne sürdüğü bu koşulları savunduğumuz için, bizi "öznelciliğe düşmekle'', ''öznel koşulların rolünü büyütmekle'' suçlayan süper devrimcilere sunulur.



Anlaşılan süper devrimcilere göre Lenin bu konuda oldukça öznelci. Biz Lenin'i okumaya devam edelim. ''Demokratik devrimden güçlerimiz ölçüsünde bilinçli ve örgütlü proletaryanın güçleri ölçüsünde, sosyalist devrime geçmeye hemen başlayacağız. Biz, sürekli devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız.Her şey söylediğimiz gibi oldu. Devrimin izlediği yol, çıkardığımız sonuçların doğruluğunu saptadı. İlk önce, ''bütün'' köylülük ile birlikte monarşiye karşı, büyük toprak sahiplerine karşı, orta çağ düzenine karşı (ve devrim bu aşamada burjuva devrimi, burjuva demokratik devrimi olarak kalıyor); sonra da yoksul köylülükle birlikte, yan-proletarya ile birlikte, bütün sömürülenlerle birlikte, zengin köylüler, kulaklar, spekülatörler dâhil, kapitalizme karşı -Ve devrim artık sosyalist devrim olmuştur- İki devrim arasında suni olarak bir Çin Seddi kurmak, ikisini proletaryanın hazırlık derecesiyle, yoksul köylülerle birliği derecesiyle değil de, herhangi bir başka şeyle birbirinden ayırmak Marksizm 'in tahrifini son haddine vardırmaktır, Marksizm’in yeri ne liberalizmin konmasıdır.'' (Aktaran Stalin, Leninizm’in İlkeleri, s. 36-37)

Evet, 1917 Şubat Devrimi’nden hemen sonra, hatta devrimden 5 ay gibi uzun bir süre bile proletaryanın bilinç ve örgütlülük düzeyinin kendi iktidarını kurup, yaşatmak için hala yetersiz ve güçsüz olduğunu, kendi iktidarı için bile dövüşmeye bile hazır olmadığını söylüyor Lenin. Dinleyelim: “Bu nedenle 3 ve 4 Temmuz günleri ayaklanma bir yanlışlık olurdu. İktidarı ne maddeten, ne de siyasal olarak koruyabilecektik. Her ne kadar Petrograd zaman zaman bizim elimizde de olsa (iktidarı -Ç) maddeten (koruyamazdık -Ç), çünkü işçilerimiz ve askerlerimiz Petrograd'ı elde tutmak için dövüşmeyi, ölmeyi o zaman kabul etmezlerdi; aynı zamanda hem Kerenskiler’e ve hem de Çereteliler’e ve Çemovlar’a karşı bu ''kızgınlık'', bu yatışmaz kin o zaman yoktu; Bolşeviklere karşı, Sosyalist Devrimcilerin ve Menşeviklerin de katıldıkları kıyımların deneyimi ile insanlarımız henüz yoğrulmamışlardı.” (Nisan Tezleri, s. 153)

İşte ne zaman ki Bolşevikler Sovyetler içinde çoğunluğu sağladılar, proletaryanın bilinç ve örgütlülüğünü bu anlamda düzey olarak yükselttiler, halkın büyük çoğunluğu yaşamın kendi gerçekliğinde Sosyalist Devrimcilerin ve Menşeviklerin ihanetini görüp, kavradılar, onlardan umutlarını kestiler, Sosyalist Devrimcilerle Menşeviklerin burjuva hükümetine yamanmalarını gördüler, bu andan sonra Bolşevikleri daha aktif desteklediler. Bu nedenledir ki, 5 ay önce "ayaklanma yanlış olurdu" diyen Lenin, 5 ay sonra “ayaklanmak gerekir, tam zamanıdır” diyordu. Bu andan sonra “beklemek olanaksızdır, devrim mahvolur” diyordu. Devrimin ikinci adımının, Ekim Sosyalist Devrimi'nin başarısı için o güne dek propaganda sloganı olarak atılan “Tüm iktidar Sovyetlere” sloganının, o günden sonra eylem sloganı olarak atılmasını belirtiyordu. Ve şöyle diyordu Lenin: “İki başkentin işçi ve asker vekilleri Sovyetlerinde çoğunluğu sağlayan Bolşevikler iktidarı ele alabilirler ve almalıdırlar... İktidarı alabilirler, çünkü iki başkent halkının devrimci öğelerinin etkin çoğunluğu, yığınları arkalarından sürüklemek, düşmanın direncini kırmak, onu yok etmek için, iktidarı ele geçirmek ve onu elinde tutmak için iki başkent halkının etkili devrimci öğelerinin çoğunluğu yeterlidir.” (Nisan Tezleri, s. 147)

1917 Şubat devrimiyle başlayan zafer yürüyüşü böylece 1917 Ekim ayaklanmasıyla bir başka zaferle, sosyalist devrimin zaferiyle, Rusya'da karşı-devrimci iktidar, burjuva askeri diktatörlüğün yıkılışı, proletarya diktatörlüğünün kuruluşuyla taçlandı. Bu zafer tacı, dünya proletaryası ve ezilen hakların ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerine ilham kaynağı oldu. Ölümsüz şehitleriyle 94. yılını kutladığımız Büyük Sosyalist 1917 Ekim Devrim’i hala dünya proletaryası ve ezilen halkların sosyal kurtuluş savaşımlarında ilham kaynağı olmaya devam ediyor ve Ekim'in ruhu, Ekim 'in ilkeleri ve dersleriyle, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi'ni, 94. yılında coşkuyla selamlıyor ve izinde yürüyeceğimize söz veriyoruz.

Hiç yorum yok: