Elbette Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş olduğu
bu ML’ist görüşler, ilk ve genç olmanın getirdiği önemli yetmezlikler,
eksiklikler ve hatalar taşıyordu. Bunun böyle olması bir noktada doğaldır da.
Ne ki Kaypakkaya yoldaş dönemin doruğu olarak
gerçeklere çözümler bulmaya çalıştı. Düşündüklerini ve belirlediklerini ortaya
koyup, pratiğe girişerek teorisini pratiğin deneğine vurdu. Bir yıllık gibi
yoğun bir mücadelenin ardından TKP/ML Hareketi, faşizmin yoğun saldırıları
sonucu ağır bir yenilgi aldı. Başta İbrahim Kaypakkaya
yoldaş olmak üzere birçok önemli kadrosunu kaybetti ve 1973 yılında polis
tarafından çökertildi. 1974’te zindanda başlayan toparlanma yeni bir KK
oluşturularak hareketimiz toparlanmaya çalışı. Ama Kaypakkaya’nın geride kalan
yoldaşları pratiğin sonuçlarını irdeleyerek, süreci gözden geçirerek kapsamlı
olarak yargıladı, bu mücadelede bir çok olumlu-olumsuz sonuçları bulup, ortaya
çıkartarak, komünist hareketin hatalarından arındırılarak gelişip, güçleneceği
gerçeğinden şaşmazcasına hareket ederek, Kaypakkaya yoldaşın
eksikliklerini ve yetmezliklerini, dogmatizm ve inkarcılığa düşmeden, ML
çizgide kararlılıkla yürüyerek aştı ve O’nun komünist özünü geliştirip,
derinleştirerek daha da sağlam bir hatta çekti.
Kaypakkaya yoldaş, komünist hareket için ön açıcı
oldu, birçok alanda tabuları parçalayarak bizlere yol gösterici olduğu gibi,
aynı zamanda bir yıllık gibi kısa bir pratik süreçte yaşadı ve bunun
sonuçlarını değerlendirme fırsatını bulamadan Kaypakkaya
yoldaş katledildi. Kaypakkaya yoldaşı ve komünist hareketi yargılamada,
dahası komünist hareketin yakın geçmişini ele alıp değerlendirme sorunu,
devrimci hareket saflarında en fazla tartışılan sorunların başında geldi. Bu
alanda iki eğilim sürekli olarak çatıştı; birincisi M-L bakış yani
olayları ve olguları kendi koşulları içinde ele alıp değerlendirme ve
komünistlerin hatalarını mücadele içinde aşağı doğrusunun savunucusu ve
takipçisi olarak gerçekler üzerinde politika yapan komünistler ve ikincisi de
her ne kadar görünüşte farklı yerlerde duruyorlarmış gibi görüntü içinde
olsalar da, geçmişe dogmatik ve inkarcılık temelinde mükemmeliyetçi bir bakışla
olaylara ve olgulara yaklaşımda idealist bir mevzide birleşiyor oportünist
cenah. Geçmişin doğru devrimci bir yaklaşımla nesnel bir zemin üzerinde ele
alınmasında dogmatik ve inkarcı oportünistlerin temel özellikleri, sürekli
olarak dualizm-ikirciklilik- ve keyfiyetçi bir değerlendirme -mükemmeliyetçi, inkarcı-
içinde olmalarıdır. Bu akımların hemen tümü -MLKP'den TKİP’e, EMEP’ten TİKB’nin
değişik gruplarına, TKP-ML’den MKP’ye- geçmişi değerlendirirken kendilerine
oportünizmi, hoş görüyü ve uzlaşmacılığı uygularlarken, başkalarına,
abartıcılığı, acımasızlığı, keyfiyetçiliği ve çift standartçı oportünist
yaklaşımları ve değerlendirmeleri uygulamayı esas aldıklarını gördük.
Buradan olarak, Kaypakkaya yoldaşın şahsında
1972-79 dönemine inkarcı ve dogmatik bakış açısıyla mükemmeliyetçi yada
hatalardan azade bir konumda durarak, gerçekleri çarpıtan ve olguları kendi
zemininden kopararak ele alan dogmatik ve inkarcı oportünist cenah ile
komünistler arasındaki niteliksel yaklaşım ve ayrım çizgisini ortaya koymak bir
kez daha önemi taşıyor. Çünkü bu dönemi incelerken, tek yanlılığa ve
yüzeyselliğe düşmemeye daha çok yükümlüyüz. Buna, bu dönemdeki
Marksist-Leninist ve devrimci değerleri bugün savaşımımız da yaşatmak açısından
gerek olduğu gibi, ML adına, içi boş lafızlarla ML’in karikatürü konumuna
düşmemek açısından da, dünden çok daha fazla gerek var. Çünkü aynı konudaki
hatalar birden çok defalar tekrarlandıkça, örgütümüzün, bizlerin kendi gücümüze
ve güvenimizin zayıflamasına devrimci inanç ve enerjimizi kaçınılmaz olarak
tüketmeye hizmet ederler.