28 Nisan 2021 Çarşamba

24 Nisan TKP-ML Hareketi’nin kuruluşu, gelişimi ve oportünizmin çıkmazı

Kaypakkaya yoldaş 24 Nisan 1972 yılında bir grup yoldaşıyla birlikte Türkiye komünist hareketini, TKP/ML Hareketi şahsında yeniden ayakları üzerine dikti. Ülkemizde sol hareket üzerinde egemenlik kuran 50 yıllık reformculuğu, revizyonizmi ve pasifist parlamentarizm geleneğini kırıp, devrimin silahlı başkaldırıyla gerçekleştirileceğini pratiğiyle ortaya koyarak, Kemalizm dalkavukçuluğuna, Kürt ulusunu inkar eden Türk şovenizmine, Şefik Hüsnü TKP’sinin burjuva milliyetçisi oportünist çizgisine, Sovyet sosyal emperyalizmine, Troçkizm’e vb. sınıf dışı akımlara karşı, kavrayışı ve deneyimi ölçüsünde cepheden tutum alarak, proletarya ve emekçi yığınların eline nasıl örgütlenip savaşacakları sağlam bir mücadele silahını tutuşturdu.

Elbette Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş olduğu bu ML’ist görüşler, ilk ve genç olmanın getirdiği önemli yetmezlikler, eksiklikler ve hatalar taşıyordu. Bunun böyle olması bir noktada doğaldır da.

Ne ki Kaypakkaya yoldaş dönemin doruğu olarak gerçeklere çözümler bulmaya çalıştı. Düşündüklerini ve belirlediklerini ortaya koyup, pratiğe girişerek teorisini pratiğin deneğine vurdu. Bir yıllık gibi yoğun bir mücadelenin ardından TKP/ML Hareketi, faşizmin yoğun saldırıları sonucu ağır bir yenilgi aldı. Başta İbrahim Kaypakkaya yoldaş olmak üzere birçok önemli kadrosunu kaybetti ve 1973 yılında polis tarafından çökertildi. 1974’te zindanda başlayan toparlanma yeni bir KK oluşturularak hareketimiz toparlanmaya çalışı. Ama Kaypakkaya’nın geride kalan yoldaşları pratiğin sonuçlarını irdeleyerek, süreci gözden geçirerek kapsamlı olarak yargıladı, bu mücadelede bir çok olumlu-olumsuz sonuçları bulup, ortaya çıkartarak, komünist hareketin hatalarından arındırılarak gelişip, güçleneceği gerçeğinden şaşmazcasına hareket ederek, Kaypakkaya yoldaşın eksikliklerini ve yetmezliklerini, dogmatizm ve inkarcılığa düşmeden, ML çizgide kararlılıkla yürüyerek aştı ve O’nun komünist özünü geliştirip, derinleştirerek daha da sağlam bir hatta çekti.

Kaypakkaya yoldaş, komünist hareket için ön açıcı oldu, birçok alanda tabuları parçalayarak bizlere yol gösterici olduğu gibi, aynı zamanda bir yıllık gibi kısa bir pratik süreçte yaşadı ve bunun sonuçlarını değerlendirme fırsatını bulamadan Kaypakkaya yoldaş katledildi. Kaypakkaya yoldaşı ve komünist hareketi yargılamada, dahası komünist hareketin yakın geçmişini ele alıp değerlendirme sorunu, devrimci hareket saflarında en fazla tartışılan sorunların başında geldi. Bu alanda iki eğilim sürekli olarak çatıştı; birincisi M-L bakış yani olayları ve olguları kendi koşulları içinde ele alıp değerlendirme ve komünistlerin hatalarını mücadele içinde aşağı doğrusunun savunucusu ve takipçisi olarak gerçekler üzerinde politika yapan komünistler ve ikincisi de her ne kadar görünüşte farklı yerlerde duruyorlarmış gibi görüntü içinde olsalar da, geçmişe dogmatik ve inkarcılık temelinde mükemmeliyetçi bir bakışla olaylara ve olgulara yaklaşımda idealist bir mevzide birleşiyor oportünist cenah. Geçmişin doğru devrimci bir yaklaşımla nesnel bir zemin üzerinde ele alınmasında dogmatik ve inkarcı oportünistlerin temel özellikleri, sürekli olarak dualizm-ikirciklilik- ve keyfiyetçi bir değerlendirme -mükemmeliyetçi, inkarcı- içinde olmalarıdır. Bu akımların hemen tümü -MLKP'den TKİP’e, EMEP’ten TİKB’nin değişik gruplarına, TKP-ML’den MKP’ye- geçmişi değerlendirirken kendilerine oportünizmi, hoş görüyü ve uzlaşmacılığı uygularlarken, başkalarına, abartıcılığı, acımasızlığı, keyfiyetçiliği ve çift standartçı oportünist yaklaşımları ve değerlendirmeleri uygulamayı esas aldıklarını gördük.

Buradan olarak, Kaypakkaya yoldaşın şahsında 1972-79 dönemine inkarcı ve dogmatik bakış açısıyla mükemmeliyetçi yada hatalardan azade bir konumda durarak, gerçekleri çarpıtan ve olguları kendi zemininden kopararak ele alan dogmatik ve inkarcı oportünist cenah ile komünistler arasındaki niteliksel yaklaşım ve ayrım çizgisini ortaya koymak bir kez daha önemi taşıyor. Çünkü bu dönemi incelerken, tek yanlılığa ve yüzeyselliğe düşmemeye daha çok yükümlüyüz. Buna, bu dönemdeki Marksist-Leninist ve devrimci değerleri bugün savaşımımız da yaşatmak açısından gerek olduğu gibi, ML adına, içi boş lafızlarla ML’in karikatürü konumuna düşmemek açısından da, dünden çok daha fazla gerek var. Çünkü aynı konudaki hatalar birden çok defalar tekrarlandıkça, örgütümüzün, bizlerin kendi gücümüze ve güvenimizin zayıflamasına devrimci inanç ve enerjimizi kaçınılmaz olarak tüketmeye hizmet ederler.

Faşist şovenist baskı ve kuşatmayı yarmak, işsizliği yoksulluğu yere çalmak yasakları parçalamak için her yeri 1 Mayıs alanı yapalım

1 Mayıs işçi ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele, dünya İşçi sınıfının ve emekçilerinin dünya gericiliğine karşı başkaldırı günüdür. Onun içindir ki burjuvazi 1 Mayıs’ın adında korkuyor ve çeşitli bahanelerle yasaklamaya olmadı içeriğini boşaltmaya çalışıyor.

1 Mayıs bu özelliğini, ona esin kaynağı olan Amerikan İşçi sınıfının 19886 yılında militan grev direnişinden başlayarak devam ede gelen dünya İşçi sınıfının tarihsel mücadeleleriyle kazanmıştır. Enternasyonal proletaryanın yüzyıllık görkemli 1 Mayıs mücadelesi, bütün dünya ülkelerinde bu özelliğiyle tarihsel militan bir gelenek yaratmış ve dünden bugüne dünyanın her kıtasında işçi ve emekçilerce yaşatılmaktadır.

Dünya proletaryasının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak benimsendiğinden bu yana 1 Mayıs, bütün ülkelerde İşçi ve emekçi halk kitlelerinin, kapitalizme, faşizme, burjuvaziye ve her türden gericiliğe görkemli mücadeleleri ve başkaldırıları gerçekleştirdiği bir gün olmuştur.