İşçi sınıfının egemen sınıfların iktidarını devirebilecek bağımsız, siyasal bir sınıf gücü olarak hazırlanması ve bağlaşıklarını hazırlaması, besbelli ki, zorlu bir iştir, yenilgiler ve zaferlerle ilerlemeler ve geri çekilmelerle dolu uzun yılları kapsar. Haliyle zorlu bir süreçte her türlü kuşatma altında komünist hareketi yeniden ayağa dikmek için yola çıkmış olan KP-İÖ birçok bakımdan, önüne çekilmeye çalışan engelleri aşarak ayakta kalmaya ve varlığını sürdürmeye çalışıldı. Birçok olanak ve kadroya sahip olan akımların ayakta durmadı zorlandığı hatta varlık-yokluk koşulları yaşarken yetişkin kadro sıkıntı ve olanaksızlar içinde ilkeli ve kararlı duruşuyla buz kıran rolünü sürdürmeye devam etti.
Elbette 25.yıllık süreçte içinde her türlü engelleri ve yasakları elinin tersiyle iterek bildiği devrimci sosyalist yolda yürümede inatçı ve ısrarlı olan KP-İÖ’yü hak ettiği bir düzeye çıkarmada başarılı olamadık. Bundan biz KP-İÖ’lülerin hata ve yetmezliklerin yanında dışımızdaki olumsuz koşullarında bunda önemli etkide bulunduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır. Bizim temel sorunumuz çizgimize uygun kadro yetiştirme ve maddi olanaksızlıkları açmadaki tutukluluğumuz olmuştur.
Önümüzdeki temel sorunumuz, bilinen bu hata ve zaaflarımızı inatla ve ısrarla aşmak için, her alanda işlere sıkıca sarılarak, hiç bir engel tanımadan yürümektir. Özellikle uzlaşmacı ve var olanla yetinmeci tutumlardan uzaklaşmak ve kadrolar yeniden devrimci bir temelde yenilemek ve özelliklede yeni insanları kazanarak örgütleyip kalıba dökerek ilerlemek gerekiyor. Bunun içinde programa dayalı olarak politik stratejinin kılavuzluğunda, öncü, her günkü ajitasyon, propaganda, örgütlenme ve eylem çalışması ile faşist gericilik dönemlerinde eğilip bükülmeden işçi sınıfını siyasal bir sınıf ve emekçileri devrimin ordusu olarak hazırlayıp-geliştirmek gerekiyor.
Bunun için propaganda, ajitasyon, örgütlenmeden oluşan günlük politik devrimci çalışmada örgütlenmeden bahsederken, yalınızca örgüte yeni üye ve aday üyeler kazandırılması ve yeni yeni örgütlerin inşa edilmesi anlaşılmaz; aynı zamanda şu ya da örgü ve mücadele biçimlerinin geliştirilmesinde anlaşılmalıdır. İşçi sınıfı ve emekçi yığınların politik eğitimi mücadeleci bir niteliğe sahiptir, ezilen yığınları mücadele eğitir. Bu, yalınızca işçi sınıfının öncü politik kurmayının önderliği altındaki savaşımları için değil, bunun gibi ezilen ve sömürülen yığınların kendi ekonomik, siyasal, sosyal hakları için, toplumsal koşullara, egemen sınıflara ve karşı-devrime karşı giriştikleri tüm mücadeleler içinde geçerlidir. O halde öncü yalnızca ajitasyon, propaganda ve yeni yeni örgütler kurmakla yetinemez. Her belirli durumda ve dönemlerde, değişik durum ve dönemlere denk düşen uygun mücadele biçimleri ile yığınların mücadelesini örgütlemeyi, yığınları harekete sokmayı başarmalı, böylece yığınların savaşımını hazırlayan, örgütleyen ve yöneten güç olarak bizzat kendini de (tabi her düzeyde kadro ve örgütlerini) eğitip, belirleyici sınıf savaşımını zafere götürmeye hazırlanmalıdır.
Programı ve hedefleriyle bağlı olduğu sürece, öncü hiç bir mücadele biçimini ilke olarak reddetmez, bunun gibi hiç bir mücadele biçiminin fetişleştirilmesine de izin vermez. Program ve hedeflere bağlı olduğu sürece ilke olarak tüm mücadele biçimlerinin kullanılabilir olduğunu koymak doğrudur, ama buda yeterli olmaz.
Çünkü her belirli duruma uygun düşen mücadele biçimlerini bulup çıkarmak, başarıyla örgütlemek gerekir. Mücadele biçimleri öncünün iradesinin eseri değildir. Onları yaratan tekrar ve tekrar yeniden yaratan yığın hareketinin kendisidir. Öncü uygun mücadele biçimlerini kendi zihninde icat etmez, bizzat yığın hareketinin içinden bulur, çıkarır, onları deneyimi, teorik yaklaşımı ve sosyalist sınıf bilinciyle aydınlatır, değişik biçimler arasındaki bağlantı ve geçişleri sağlar, genelleştirir, bilinçli bir anlatım kazandırarak soyutlaştırır. Bir dizi mücadele biçimi aynı süreçte gündemdedir. Kapitalizmin sıçramalı ve dengesiz gelişimi kendini, proletaryanın sınıf bilinci ve savaşımının gelişiminde de gösterir.
Aynı süreçte bir dizi mücadele biçimlerinin gündemde oluşu, ana ve ikincil unsurları ayırmayı, değişik süreçlerde değişik, farklı biçimlerin öne çıkabileceğini genelleşip birincil ana unsur haline gelebileceğine dikkat göstermek gerekir.
Her dönemde yığın hareketinin tüm devrimci olanaklarını değerlendirmek, her bir dönemde öncünün tüm güçlerinden en yüksek düzeyde yararlanabilmek, her belirli durumda mücadele ve örgüt biçimlerinin doğru seçimine de bağlıdır. Çalışma tarzını şekillendiren, yönlendirende budur.
Burada özellikle mevcut durumda bir noktayı kuvvetle vurgulamak gerekiyor. Öncü, yığınları harekete sokmayı ve yönetmeyi başarabildiği oranda gerçek bir öncüdür. Yığınların yerine kendini koyarak yığınlar adına eylem yapan, ya da yığınların kendiliğinden hareketinin gelişiminin arkasında kalan, onları kaydedip yorumlamayla yetinen bir “öncü”, gerçek bir öncü olamaz. O halde, demek oluyor ki, politik öncü yığınlar için politika yapar ve politikaları bir başka şekilde doğal yığınlar tarafından, yığınların pratiğinde de sınanır. Bunu da yetişmiş kadrolarla yapar.
İşçi sınıfına bağlanmak sık sık vurgulanan bir konu. Bu hem bir hedefi gösteriyor, hem de yönü çizen görevlere işaret ediyor. Aynı zamanda on yıllardan bu yana ama aşılması gereken temel zaafı da gösteriyor. İşçi sınıfına bağlanmak salt fiziki bir bağ olarak anlaşılmaz bu bağ organik, yani canlı, değişen bir nitelik göstermek durumundadır. Bu canlı, hareketli bağı, değişen durumlarla birlikte yeniden yeniden kurmak gerekir.
Ama burada özellikle işaret etmek istediğimiz şey, yığınlara bağlanınca öğreneceğimiz mücadele biçimlerinde de anlatımını bulması gerektiğidir. Öncü, yığınlar için politika yaptığına göre, mücadele biçimleri yığın hareketinin durumuna denk düşmeli, yığınların savaşımında yankılanmalı, devrimci lafazanlık ve işgüzarlık olarak yozlaşmamalıdır.
Öncü, her belirli durumda bir dizi örgüt ve mücadele biçimini, bunların karşılıklı ilişkilerini, bağlantılarını, güncel olarak derecelerini ortaya koymalı, yeni durumlara denk düşen yanları damıtıp ileri sürebilmelidir. Bu, yığınlar için politika yapan öncünün kendi durumunu hiç bir zaman mutlak olarak statik-hareketsiz değildir, uyarlanması yani durumların gerektirdiği şekilde yeniden konumlanması gerekir.
Öncünün mücadele taktiklerini yığınların durumuna göre saptamasında, yığınların durumundaki değişimin gereklerine göre yeniden konumlanmasından söz ettiğimize göre, burada yığınlar derken, ortalamanın durumu mu temel alınacaktır? Bu sorunun yanıtı, bizzat adı üzerinde, öncünün sınıf savaşımındaki görev ve misyonundan bağımsız olarak yanıtlanamaz. Öncü yığınlardan daha ileriyi, genel çizgileriyle geleceği, hareketin izleyeceği noktayı ve hedeflerini görmek zorundadır. Bunlar olmaksızın “öncülük” boş bir laf olarak kalır. Ama aynı zamanda yığınları ileri çekebilmek için yığınlardan ileride olmalı, yığınların önünde koşmalıdır.
Kuşkusuz, öncü yığınların, ortamını, özlem ve eğilimlerini, ortalamanın durumunu ve değişme yönünü anlamalıdır. Bunula birlikte, öncü, ortalamanın durumunu temel alamaz. Zira o sınıfın ya da o genel söylemde yığınların politik sınıf bilinci ve örgütlenmesini geliştirmeyi, değiştirmeyi hedeflemektedir. Halk ortalamasının temel alınması, öncünün, yığınların politik sınıf bilinci ve örgütlenmesini geliştirmenin, değiştirmenin motoru-dinamosu olmaktan vazgeçmesi anlamına gelir. Diğer bir anlatımla bu, ister istemez yığınların gerisinde kalacak şekilde konumlanmak olur. Oysa yığınların ilerisine düşerek, onlardan kopmamaya özen gösteren öncü, yığınların önünde koşmalıdır ki, yığınları ileriye, kendi konumlarına çekebilsin, yığınların politik sınıf bilinci ve örgütlenmesini geliştirebilsin.
Öncü mücadele taktiklerini saptarken sınıfın ve çalışan emekçi yığınların sınıf bilinci, mücadele ve örgütlenme deneyimi bakımından her kesimin -öncü öğelerin değil- durumunu temel almalıdır. Bu sınıfın ve emekçi yığınların gerisinde kalmamak için olduğu gibi, ilerisine düşerek sınıftan kopmamak içinde geçerlidir.
Ancak bu temel yaklaşımla, öncü sınıfın önünde koşabilir. Komünist örgüt en geniş işçi ve emekçi yığınlara hitap edebilmek, politika bilinci ve örgütlenmesini geliştirebilmek, politik bir sınıf ordusu olarak hazırlamak için, sınıfın kendiliğindenci savaşımı içinde öne çıkan, sınıf bilinci, mücadele deneyimi ve örgütlenme alışkanlığı bakımından ileri olan kesimlerine yaklaşmayı, az çok aynı dilden konuşmayı başarmak zorundadır. Sınıfın ileri kesimlerini anlamak, onların dilinden konuşmak, mücadele ve örgüt biçimleri bakımından, eylem şiarları bakımından özellikle belirleyici bir öneme sahiptir.
Sınıfın dilinden konuşmak, ileri kesimlerinin düşündüğü, tartıştığı sorunları yanıtlamaktan, karşı karşıya olduğu sosyal, ekonomik, politik ya da teorik sorunları aydınlatabilmekten, örgüt ve mücadele biçimlerinde ileri kesimlerin nabzını elde tutabilmekten başka bir anlama gelmiyor. Sınıfın dilinden konuşmak ( bu gerçekte ileri kesimin dilidir ) öncünün program ve stratejisinden, bilimsel sosyalizmin propagandasını yapmaktan vazgeçmesi, teorik konumlarını terk etmesi anlamına gelmez. Bilakis, öncü, bu devrimci konumlarını koruyarak, bunlara sıkı sıkıya bağlı kalarak sınıfın savaşımının gündelik ihtiyaçlarını yanıtlayabilmelidir.
Öncü ancak, her belirli durumda yığınların ruh halinin, -moral durumunun- en yakıcı istem ve özlemlerinin, yığınların en fazla ilgilendiği, onları harekete sokabilecek sıcak sorunların, yığınların düşündüğü, tartıştığı, yanıt aradığı sorunları, her alandaki yığınların verili durumuna denk düşen, dolayısıyla yığınları harekete sokabilecek mücadele biçimlerini anlamayı, bulup çıkarmayı zamanında ileri sürmeyi başarmak zorundadır. Yığınlarla canlı, hareketli ve değişken, organik bağlar kurmak bu anlama gelir. Özel olarak saptanmış belirli durumları dışta tutacak olursak, yığınlar için politika yapan öncü eylem şiarlarını öyle ayarlamalıdır ki, yığınların hareketinde yankı ve yaşam bulsun. Eylem şiarları yığınlarda yankı bulmayan öncü, yığınlardan kopuk demektir. Ve öncünün eylem çağrıları devrimci lafazanlık biçiminde yozlaşır, sözüyle eylemi birbirini tutmayan, tutarsız, sözüne güvenilmez bir görüntü sergilenir.
Tüm bunları yıkılabilmek ve yığınların öncüsü olabilmek için, 25.yılında KP-İÖ’yü yığın çalışmasına içine dalarak, hem yeni ilişkiler yaratma ve hem de kadrolaşarak öncülük rolünü ileri taşıma kararlılığı içinde yürümek gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder