Gençliğin Komünist Örgütlenmesi
Gençliğin komünist mücadelesi, komunist bir gençlik örgütlenmesini, zorunlu kılar. Gençliğin komünist örgütlen mesi, halk gençliğinin öncü politik örgütlenmesidir. Bu bağlamda konsomol örgütü, gençliğin en derin en mücadeleci, en bilinçli en fedakâr öğelerinin militan birliğidir.
Gençliğin komünist örgütlenmesi, proletarya partisinin ideolojik, siyasi öncülüğünü kabul eden, örgütsel bakımdan ise bağımsız bir örgütlenmedir. İdeolojik bağımlılık ilkesi, Lenin'in öncülüğünde, II. Enternasyonal oportünizmine karşı mücadele içerisinde onaya çıkmış, 1919'da III. Enternasyonal'in kuruluşuna paralel kurulan Komünist Gençlik Enternasyonal’inin kuruluşu ve geliştirilmesiyle derinleştirilmiş, doğruluğu kesin bir biçimde kanıtlanmış ve dünya komünist hareketinin gençlik politikasına yol göstermiş bir ilkedir. Genç Komünistler Hareketi’nin örgütlenmesine de bu Leninist ilke yön vermektedir.
İdeolojik bağımlılık; partinin ideolojik ve siyasi öncülüğünü tanıma, gençliğin komünist öncüsünün, partinin teorik, programatik, stratejik ve taktik çizgisini tanımasında somutlaşır. Parti çizgisinin propaganda ve ajitasyonunu sistemli bir biçimde yapmak, sosyalist gençlik örgütünün en önemli görevlerinden biridir.
Komünist gençlik örgütünün partiye ideolojik bağımlılık ilkesi gençliğin Marksizm-Leninizm'le yeni tanışmasından Marksizm-Leninizm'i yeterince özümseyememiş oluşundan kaynaklanmaktadır. Parti, teoriye hakimdir. Parti deneyimlidir. Parti, öteki parti dışı örgütlere olduğu gibi, komünist gençlik örgütlenmesine de yön veren ideolojik ve politik kurmayıdır. Parti, sosyalist gençlik örgütlünün sınıf mücadelesinin karmaşıklığında düşebileceği hataları, yetersizlikleri görebilecek gösterebilecek birikime deneyime, olgunluğa yetkinliğe sahiptir. Komünist gençlik örgütünün, parti programlarından apayrı bir programı (asgari amaçları) yoktur, olamaz. Komünist gençlik örgütünün görevi, halk gençliğini parti programına kazanmaktır. Gençliği, proletaryanın yanında ve yedeğinde kapitalizme karşı savaşa çekmektir. Genç Komünist Hareketi'nin örgütünün programı, parti programının gençlik örgütünde yansıması ve somutlaşmasıdır. Komünist gençlik örgütü, partinin ideolojik önderliğini kayıtsız-şartsız kabul eder. Örgütsel bağımsızlık ilkesi komünist gençlik örgütünün partinin ideolojik ve siyasi önderliğini tanıma ilkesiyle çelişmez, aksine onu zorunlu kılar ve tamamlar. Gençliğin ayrı örgütlenmesine; örgütsel bağımsızlığı daima karşı çıkanlar anti-Leninistler olmuştur. İdeolojik bağımlılık, örgütsel bağımsızlık ilkesini formüle eden Lenin, bu konuda şöyle der: “...Yetişkin ve yaşlı kuşakların temsilcilerinin çoğu zaman, gençliğe, doğru bir biçimde yaklaşmayı bilmedikleri görülmektedir. Gençlik, sosyalizme, zorunlu olarak, babalarının yaklaştığı yoldan, onlara benzer biçimde ve anlar gibi yaklaşmamaktadır, başka bir yoldan yaklaşmaktadır. Gençlik kuruluşlarının kesinlikle örgütsel bağımsızlığından yana çıkmamızın nedenlerinden biri de budur, yalnızca oportünistler bu bağımsızlıktan korktukları için değil, ama aynı zamanda, eşyanın doğasına uygun olduğu için, gençlik örgütlerinin bağımsızlığından yanayız. Çünkü tam bir bağımsızlık olmaksızın gençler, iyi sosyalistler olarak gelişmezler ve sosyalizmi ileri götüremezler.” (Gençlik Üzerine, Sf. l24, Sol Yay.)
Gençlik bir sınıf değildir. Farklı sınıfların gençlerinden oluşan heterojenik karakterli bir toplumsal tabakadır. Toplumsal bir tabaka olarak, belli bir yaş dilimi içinde olma, enerjiklik, ataklık, öğrenmeye tutkunluk yeniliğe açık olma, vb. gibi homojen özelliklere sahiptir. Bu özellikleri, aynı zamanda, bir toplumsal tabaka olarak, gençliğin toplumdan görece bağımsızlığının da temelidir.
Gençliğin bu görece bağımsız özelliği, gençliğin kendi özgül sorunları, ayrı örgütlenmesinin nesnel temelidir. Lenin'in de belirttiği gibi, tam örgütsel ''bağımsızlık olmaksızın, gençler, iyi sosyalistler olarak gelişemezler.'' Örgütsel bağımsızlık, gençliğin enerjisini yoğunlaştırır, aktifleştirir, inisiyatif ve yaratıcılığını, ataklığını daha kudretli geliştirir. Gençliğin kişiliğinin ve kendine güvenin gelişip serpilerek pekişmesini de sağlar. Böylece, gençliğin, sosyalizm ve sınıfsız toplum kavgasına daha güçlü ve aktif katılması sağlanır. Bundan dolayıdır ki, gelecek demek olan gençliği partiye ve sınıfsız toplum kavgasına kazanmanın en iyi yoluna örgütsel bağımsızlık tanıma yoludur.
Örgütsel bağımsızlık ilkesini partinin ideolojik, siyasi önderliğini tanıma ilkesinin yadsınmasına vardırmak, partinin ideolojik-siyasi önderliğini sosyalist gençlik örgütün bağımsızlığını yok edecek şekilde teorize etmek ve uygulamakta Marksizm-Leninizm'in ideolojik bağımlılık, örgütsel bağımsızlık ilkesinin revizyonu ve tasfiyesidir. Her ikisi de kesin bir biçimde reddedilmelidir.
Komünist gençlik örgütü, halk gençliğinin; yani işçi, köylü, öğrenci gençliğin öncü örgütüdür. Çünkü gençlik hareketini işçi, köylü, öğrenci gençlik hareketi oluşturmaktadır. Komünist gençlik örgütü gençliği Marksizm-Leninizm ve proletarya enternasyonalizmi ruhunda eğitir. Partinin program ve ilkelerini, işçi sınıfının ve partinin geleneklerini kesiksiz bir biçimde gençlik içinde yayar. Onun başlıca görevi, gençliği proletaryanın saflarına, partiye kazanmaktır. Komünist gençlik örgütü, gençliği, opotünizmin, revizyonizmin, reformizmin, burjuva ve küçük-burjuva ideoloji ve politikaların her renk ve tonunun etkisinden kurtarmakla yükümlüdür. Gençlik hareketinin burjuva, faşist, gerici vb. parti ve akımlardan ideolojik ve politik bağımsızlığını korumak, onun politik bilinç ve örgütlenmesini sürekli geliştirmek, gençliğin öncü politik kurmayının görevidir. Bu kurmay, gençliğin anti-faşist kavgasına (demokratik mücadelesi) sosyalist perspektifle müdahale etmek, örgütlemek, yönetmekle yükümlüdür. Gençliği proletaryanın yanında ve yedeğinde özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm kavgasına kazanamayan bir komünist gençlik örgütü, görevlerini yerine getirmemiş, tarihsel sorumluluğuna uygun davranmamış olacaktır. Bu amaca varmak için bilinçli, planlı, enerjik, proletaryanın genel ve nihai hedeflerine bağlanmış, gençlik hareketinin öne sürdüğü genel ve güncel sorunlara yanıt veren, militan bir teorik ve pratik çalışma şarttır. Komünist gençlik örgütünün önemli görevlerinden biri de partiye kadrolar yaratmaktır. Komünist gençlik hareketi henüz parti üyeliği ve parti çalışmaları için hazır olmayan genç parti sempatizanlarını örgütler, eğitir, hazırlar; böylece partiye genç savaşçılar yetiştirir. Komünist gençlik örgütü, partinin yedek kadro kaynağını da oluşturur.
Komünist gençlik örgütlenmesinin temel örgütlenme ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi, demokrasiyle merkeziyetçiliğin sentezidir. Eleştiri ve tartışma özgürlüğü ve seçim ilkesi (örgütün tüm organlarının aşağıdan yukarıya seçimle oluşturulması), demokratik merkeziyetçiliğin demokrasi yönünü, bireyin örgüte, azınlığın çoğunluğa, alt organların üst organlara, tüm örgütün merkezi önderliğe tabii olması ise demokratik merkeziyetçiliğin merkeziyetçi yönünü oluşturur. Komünist gençlik örgütünün merkeziyetçi tarzda mı, demokratik tarzda mı örgütleneceğini tamamen politik koşullar belirleyecektir. Halk demokrasisi ve proleter demokrasi, koşullarında komünist gençlik örgütü demokratik tarzda, örgütlenirken. Burjuva diktatörlüğü ve kapitalist sistem koşullarında ise merkeziyetçi tarzda örgütlenir. Her iki durumda da temel örgütlenme ilkesi demokratik merkeziyetçilik ilkesidir. Değişen örgütlenme tarzıdır. Bizim, gibi ülkelerde komünist gençlik örgütü merkeziyetçi tarz da örgütlenmek zorundadır. Merkeziyetçi tarzda örgütlenme zorunluluğunu dayatan faşist diktatörlüğün varlığı demokrasi ve özgürlüğün yokluğudur. Merkeziyetçi tarzda örgütlenme koşullarında demokrasi sınırlanır. Çünkü bu durumda illegal temelde örgütlenmek; örgütü seçim ilkesine göre değil de, yukarıdan aşağı biçimlendirmek kaçınılmazdır, politik koşulların dayattığı bir zorunluluktur.
*Gençliğin Cephesel Örgütlenmesi
Cephesel örgütlenme sınıf savaşımının belirli bir yoğunluk derecesine denk düşer. Yani mutlaka somut bir belirleme yapmak gerekirse, politik istemli kitle mücadelesinin yükseldiği döneme denk düşer. Burada sorun, en geniş kitlelerin sıcak savaşa hazırlanması ve örgütlenmesi sorunudur. Dolayısıyla mücadele süreci içerisinde girilen bu yeni döneme uygun örgütler yaratmak zorunlu bir hale gelmiştir. Zira hali hazırda var olan örgütlenmeler, eski durumun koşullarına göre oluşmuştur ve o düzeydeki kitlelerin istemlerine cevap veriyordu. Oysaki politik nesnel zeminde bu ciddi durum değişikliği kitlelerin o anki ihtiyaçlarına cevap verip, nesnel sürece hakim olarak onu daha ileriye taşımalıdır. Böylesi bir ortamda o stratejik değişiklikten çıkan olabilecek tüm sınıf ve katmanların aynı örgüt çatısı altında yeni bir birleşmeye gerek duymaları söz konusudur. Bu cephesel örgütlenmenin programı proletaryanın asgari programıdır veya bu programına denk düşer.
Şimdi burada söz konusu olan "gençliğin" cephesel örgütlenmesi olduğundan, anlaşılması gereken gençliğin bir tek anti-faşist anti-emperyalist örgüt etrafında örgütlenmesidir. Zira gençlik, işçi gençlik, köylü gençlik, öğrenci gençlik olmak üzere belirli ögelere ayrılır. Politik mücadelenin yoğunlaşmaya yüz tuttuğu bir dönemde tüm halk kitleleri gibi, gençliğin de siyasal talepler temel olmak üzere ekonomik, akademik, kültürel talepleri, siyasi taleplerle birleştirilerek gençliğin bu talepler doğrultusunda bir mücadele cephesi oluşturulması gerekir. Bu cephe doğası gereği anti-faşist, anti-emperyalist ve anti-şovenist bir karakterde olacaktır. Gençlik kitlelerinin bu çerçevede birleştirilmesi açıktır ki bir ittifak gerektirmektedir. Bu bakımdan bu örgütler aynı zamanda birer ittifak örgütleridir. Gençliğin cephesel örgütlenmesi, tüm anti-faşist, anti-emperyalist, anti-şovenist güçleri kapsar, kapsamalıdır. Bu örgüt, eylemde birlik, propaganda ve ajitasyon da serbestlik ilkesine göre biçimlenecektir, biçimlenmelidir.
Cephe tipi örgütlenme ve veya cephesel özellikler taşıyan örgütler, gençliğin politik karakterli kitlesel örgütlenmeleridir ve gençliğin komünist olmayan en ileri kitlesel örgütlenmesini ifade eder. Günümüz koşullarında anti-faşist gençlik hareketi yeniden gelişiyor, büyüyor. Bu hareket gerek bilinç, gerek örgütlenme ve gerekse de kitlesellik alanında henüz cephe örgütlenmesine varacak denli olgunlaşmış, genişlemiş, gelişmiş değildir. Böyle olmasına karşın gelişen anti-faşist gençlik hareketine daha üst düzeyde müdahalede bulunma, hareketin gelişimine, atılımına yeni kanallar açma, hareketi örgütlü hale getirme gereksinimi, politik karakterli anti-faşist gençlik derneklerinin kuruluşunu zorunlu kılıyor, (hatta bunda gecikilmiştir). Bu tip bir örgütlenme doğası gereği cephesel özellikler taşır, taşıyacaktır. Önümüzde bu görevin gereklerine uygun bir siyasi ve örgütsel çalışma işi duruyor. Bu adımın en geniş ilerici ve devrimci güçleriyle birlikte atılması gerekiyor. Amaç dar grup örgütlenmesi yaratmak değil, en geniş anti-faşist, anti-emperyalist, anti-şoven gençlik yığınlarının cephesel örgütlenmesini yaratmaktır.
*Demokratik Kitle Örgütleri
Demokratik kitle örgütlerini başlıca olarak politik ve mesleki olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Politik nitelikteki demokratik kitle örgütlerinin demokratikliği ve anlaşılırdır. Çünkü politik karakterli demokratik ki örgütleri anti-faşist karakterleriyle hedefleriyle mücadeleleriyle zaten doğrudan demokrasi mücadelesinin birer bileşenleri durumundadırlar. Bundan geçiyor, mesleki kitle örgütlerine geliyor.
Her kitlesel meslek örgütü demokratik olamaz. Örneğin egemen sınıfların, bir faşist partinin, bir dinci gerici partinin güdümündeki herhangi bir dernek, sendika, kadın örgütü, öğrenci derneği, vb. demokratik olamaz. Nedeni belli; çünkü bu güçlerin uzantıları ya da etkileri içinde olan mesleki örgütler, demokrasinin düşmanı (önderlikleri, çizgileri, iç işlerliği) sömürücü düzenin savunucusu ve temsilcisidirler. Demek ki öyle kıstas elimizde olmalı ki, kitle örgütü olduğunu, hangisinin olmadığını anlayabilelim.
Bu, mesleki örgütlerin (dernek, sendika, kooperatif, vs.) demokrasi ve özgürlük mücadelesine kendi konumlarından katılmaları kıstasıdır. Mesleki örgütler politika yapmalıdır. Kaçınılmaz olarak da yaparlar. Çünkü mesleki sorunların kaynağında mevcut yarı-sömürge, geri kapitalist sistem yatar. Mesleki örgütler mesleki sorunların çözümü için mücadele ederken, kaçınılmaz olarak düzenle, düzenin devletiyle; yasaları, polisi, işkencesi ve terörüyle, hükumetiyle vb. vb. karşı karşıya gelirler. Mücadeleleri politikleşir, politik tutum takınmak, politik mücadele vermek zorunda kalırlar. Bu bağlamda, ekonomik mücadelenin başlıca aracı olan mesleki demokratik kitle örgütleri politik olarak takındıkları politik tutumun karakterine bağlı olarak nitelendirilirler takındıkları tutum demokratikse, özgürlük ve demokrasi mücadelesine kendi konumların katılıyor, destekliyorlarsa, bu meslek örgütleri demokratik kitle örgütleri ünvanını gerçekte haketmiş olurlar.
Tüzüklerinin, iç işleyişlerinin demokratik olması, tabanın söz ve karar sahibi olması, kısacası demokratik bir yapılanmaya sahip olmaları da demokratik kitle örgütlerinin vazgeçilmez karakteristiklerindendir. Demokratik kitle örgütleri, kendilerini sadece yasal çerçeveyle sınırlandıramazlar. Yasal örgütler olmasına rağmen yasal çerçeveyi zorlamalı, fiilen aşmalı, ama meşru zeminde yürümelidirler. Bu meşruluk haklılıktan kaynaklanmaktadır. Yoksa yozlaşma hareketsizlik, aşırı bir pasifizm, vb. kaçınılmaz olarak onu tüketir, işlevsiz bırakır. Ülkemiz açısından tutarlı demokratlığın kıstaslarından birisi, Kürt ulusu üzerindeki ulusal baskısı, asimilasyon politikasına karşı çıkarak Kürt ulusunun, kendi kaderini serbestçe tayin etme hakkını savunmaktan geçer. Yani başka bir anlatımla, Kürt ulusunun kendi kaderini serbestçe belirlemesini savunmayan, ona destek vermeyen bir kitle örgütü tutarlı demokratik kitle örgütü olamaz. Şovenizm tutarlı demokratlıkla bağdaşmaz.
O halde demokratik kitle örgütleri:
1- Faşist diktatörlüğe karşı mücadele etmeliler (tabii ki, kendi karakteristik yapılarına uygun biçimde.)
2- Emperyalizme karşı mücadele etmek (yine kendi karakteristik yapıları içerisınde.)Demokratik kitle örgütleri bu bağlamda sınıf, kesim, tabaka her ne ise onların güncel somut çıkarlarının mücadelesini verirler. Esas anlamıyla devlet işlerine de bu çerçevede müdahale ederler. Yani onlar başlıca güncel ekonomik, akademik, mesleki her ne ise onun mücadelesini veren örgütlenmelerdir. Tabii burada yukarıda da belirttiğimiz gibi demokratik kitle örgütlerinin güncel pratik sorunlara yönelişi onu görece politik konumlanma içerisine de iter. Bu böyle olmakla beraber, bir demokratik kitle örgütünün tüm üyelerinden aynı politik tavrı almasını ya da politik olmasını bekleyemeyiz. Çünkü mesleki örgütlerde birleşenleri bir araya getiren şey politik bilinçlikleri ve bu doğrultudaki istemleri değildir.
*Gençliğin Mesleki Örgütlenmesi
Gençliği oluşturan meslek gruplarının her biri ayrı ayrı mesleki özelliklerden gençliğin her meslek biriminde bu mesleğin taşıdığı özelliklere göre ayrı ayrı örgütlendirilmesini beraberinde getirir. Gençliğin değişik kesimlerinin özgün durumları ve özgün sorunları vardır ve bu durum mesleki, akademik, demokratik vb. ayrı gençlik örgütlenmelerini gerektirir, ya da mesleki gençlik örgütlenmelerinin temelidir. Doğal olarak bu örgütler gençliğin mesleki çıkarlarının savunucusu olacaklardır. Burada birkaç şeyi vurgulamak özellikle önemlidir. Her şeyden önce ekonomik ve siyasal mücadele ve bunların araçları birbirine karıştırmamalıdır. Ekonomik ve siyasal mücadele arasında doğrudan ve kopmaz bir bağ vardır. Ancak aradaki bu kopmaz bağ, her ikisinin aynı nitelikteki şeyler olduğu sonucuna götürmez, götürmemelidir. Siyasal mücadelenin ve siyasal mücadele araçlarının yerine ekonomik mücadeleyi ve araçlarını koymak, eşsel bir anlatımla da ekonomik mücadeleyi siyasal mücadelenin önünde tutmak nasıl ki, ekonomizme (sağ sapma, kendiliğinden gelmeliğe boyun eğiş) varırsa ekonomik mücadeleyi küçümsemek veya reddetmek de “sol” sapmaya, sekterizme varır. Her ikisi de zararlıdır. Doğru olan siyasal mücadeleyi temel almak ekonomik mücadeleyi ise siyasal mücadeleye bağlı kılmaktır.
Ekonomik mücadele bağrında siyasal bilinç kıvılcımlarını taşımakla birlikte hiç bir zaman kitlelerin siyasal bakımdan bilinçlenmesine ve siyasal iktidar mücadelesine yönelmesine doğrudan yol açmaz. Kitleleri siyasal bakımdan eğitecek ve mücadeleye seferber edecek olan asıl olarak siyasal mücadele ve onun araçları olan örgütlenmeleridir. Demek oluyor ki, ekonomik mücadele ve siyasal mücadele birbirinden nitelik olarak farklı olduğu gibi bunların araçları da birbirinden aynı çerçevede farklıdır.
Buradan mesleki mücadele araçlarının niteliğine geliyoruz. Evet, mesleki örgütler, ekonomik mücadelenin mi, yoksa siyasal mücadelenin mi başlıca amaçlarıdır? Bir örgütün niteliğini belirleyen şey, onun eyleminin içeriğidir. Eyleminin içeriği nedir? Buradaki yanıt örgütün niteliğini belirlemeye yeter.
Mesleki örgütler, ekonomik mücadelenin başlıca araçları, politik mücadelenin de yarımcı araçlarıdır. Bu çerçevede mesleki örgütler, sorunlarını çözmeye çalıştıklarında doğal ve kaçınılmaz olarak düzenle de çelişkiye düşerler, politik mücadele de yürütürler, yürütmeleri de gerekir. Yürüttükleri ve yürütmeleri gereken politik mücadelelerin içeriğine uygun olarak mesleki mücadele örgütleri olmalarına rağmen, politik bakımdan da nitelendirilirler. Örneğin bir sendikayı ele alalım. Bilindiği gibi sendikalar ekonomik mücadelenin başlıca araçlarıdır. Ama her sendikanın mutlaka belli bir politik çizgisi vardır, belli bir politik tutuma sahiptir.
Buna uygun olarak da politik olarak şu sendika'gericidir, şu sendika devrimcidir, şu sendika da faşisttir dertiyor. Ama bu politik karakteri, onu ekonomik mücadelenin başlıca aracı olmaktan çıkarmadığı gibi sınıfsal siyasal mücadelesi de başlıca olarak mesleki örgütlere yüklenemez ve yüklendiğinde bu ekonomizm olur, politik örgütün inkarı olur vb.
Her kitle örgütü demokratik değildir. Demokratik kitle örgütü demokratikliğin ve kitleselliğin bileşkesidir. Demokratikliğin biri, program, öteki, yapısı olmak üzere başlıca iki boyutu var. Elbette yapılanışı da programıyla bağlıdır. Demokratik kitle örgütleri; belirli toplumsal kesimlerin çıkarlarının savunuculuğunu kendilerine program edinmeyi, programlarını oluştururken temsil ettikleri kitleyi sarabilecek şekilde davranmayı esas alırlar. Elbette genelde bu programların hepsi ilgili toplumsal kesimlerin durumunda iyileşmeler sağlayacak farklı talepleri kapsar öte yandan kitle örgütlerinin yapılanışlarındaki demokratiklik, her düzeyde tüm görevlerinin seçimle işbaşına gelmesinde en önemli kararlarda tabanın söz ve karar sahibi olmasında vb. ifadesini bulur.
Gençliğin mesleki örgütlenmeleri her kesimde ayrı ayrı gerçekleştirilmelidir. İşçi gençlik, mensup olduğu sınıfla birlikte her iş kolunda ayrı ayrı sendikalarda örgütlenecektir. Köylü gençlik üretici sendikalarda, kooperatiflerde, birliklerde örgütlenecektir. Öğrenci gençlik, orta öğrenimliler ve üniversiteliler olmak üzere ve bunlarda kendi içinde her okul veya birimde kendi mesleki (akademik, kültür kolları vb.) örgütlerde, öğrenci derneklerinde örgütleneceklerdir. Bu sonuncusu üzerinde özel olarak durmamız gerekiyor.
*Akademik Mücadele ve Öğrenci Dernekleri
Nedir akademik mücadele? En genelinde akademik mücadele, bilimsel araştırma ve öğretim alanını kapsar. Yani başka bir anlatımla, bu alandaki kitlenin bilimsel araştırma ve öğretim koşullarının iyileştirilmesini hedefler. Öğrenciler açısından belirtecek olursak, akademik mücadele öğrenci gençliğin öğretim alanındaki mücadelesidir. Kategorik bir ayırım yapmak gerekirse, bu mücadelede ekonomik mücadeleye tekabül eder. Tüm mesleki mücadele ve araçları gibi, öğrenci gençliğin akademik mücadelesi ve bunun araçlarının niteliği de ekonomiktir. Yani doğrudan politik mücadele ve politik örgütlenmeleri değildir. Bunlar akademik örgütlenmeler, akademilerdeki güncel yaşam sorunlarıyla uğraşır. Bunları düzen sınırları içerisinde günün koşullarına göre en iyi düzeye çıkarmaya çalışırlar. Bu çerçevede üniversite öğrencilerinin tümünü ilk elden aracısız bir biçimde ilgilendiren konulardır bunlar. Günlük amprik gözlem ve deneylerle bilincine varılıp iyileştirilmesi için mücadele verilecek şeylerdir. Bir kaç örnek vermek gerekirse yemeklerin kalitesiz ve pahalı olmasına karşı mücadele, öğrenci kredilerinin yetersizliğine karşı mücadele, sınav yönetmeliği, disiplin yönetmeliğine vb. karşı mücadeledir.
Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Burada hemen Lenin'in politika tanımı aklımıza geliyor. Çünkü Lenin politikayı geniş anlamda “devlet işlerine, biçimine ve günlük işleyişine karışmak” olarak niteliyordu. Oysaki bu tür akademik istemlerde ister istemez devlet erkiyle, bazen direkt olarak bazen de dolaylı olarak yüz yüze gelinir. Devlet, kendi çıkarları doğrultusunda akademileri ve gençliği biçimlendirmeye çalışırken gençlikte kendi nesnel yapısına uygun davranarak bu çemberi kırmaya çalışır. Ama bu mesleki-ekokomik-akademik araç ve yöntemlerle ne kadar çemberin kırılması için çalışırsa çalışsın yine de çemberin içerisinde kalacaktır. Bu çember, akademik mücadelenin politik mücadeleye bağlanmasıyla, politik iktidar kavgasının başarısıyla, devrimle kırılabilir ancak.
Öğrenci gençliğin en önemli akademik-demokratik mücadele araçları; öğrenci dernekleridir. Gençliğin politik örgütlenmelerinin varlığı, mesleki örgütlenmeleri (akademik-demokratik örgütlenmeleri) olarak öğrenci derneklerini gereksiz kılamaz. Bunlar her zaman gereklidir Her birinin mücadelede kendine göre yeri vardır. Onların önemi bu yerleriyle bağlıdır.
Diğer tüm mesleki kitle evi örgütlenmeler gibi, öğrenci derneklerinin de politikayla uğraşmaları, politik mücadele vermeleri ve bu mücadelelerini anti-faşist, anti-emperyalist ve anti-şovenist bir mevzide sürdürmeleri onların akademik örgütlenmeler olmadığı, direkt politik örgütler olduğu (politikayla uğraşıyor olması bakımından) anlamına gelmez? gelmemelidir. Evet, öğrenci dernekleri tüm mesleki kitleyi örgütlenmeler gibi politik bakımdan demokratik bir çizgiye, anti-faşist anti-emperyalist ve anti-şovenist bir çizgiye çekilmelidir.
Burada karşımıza iki sapma çıkar: İlki; öğrenci derneklerinin öğrenci kitlesini demokratik kitle örgütlenmeleri olmasından hareketle, onların politik mücadele yürütmelerine karşı çıkan politik bakımdan anti-faşist, anti-emperyalist ve anti-şovenist bir çizgiye çekilmelerine ve böylece de demokratik bir rol oynamalarını önleyen bir anlayıştır. Burada, mesleki mücadele örgütlerini de politik mücadele yürütebilecekleri ve yürütmeleri gerektiği bu mücadelelerinin içeriğine bağlı olarak da politik bakımdan nitelendirebilecekleri doğrusu yadsınmaktadır. Bu anlayış ekonomizmin öğrenci derneklerine bakış açısının bir ifadesidir, akademizmdir. Şimdi bunu açacak olursak: Ülkemiz açısından öğrenci dernekleri, her ne kadar öğrencilerin öğrenci olmalarından kaynaklanan akademik sorunlarla ilgilenseler de bu sorunlar bizzat ekonomik, siyasi toplumsal yapılanmanın kendisinden kaynaklanmaktadır. Çünkü faşist siyasi iktidar üniversiteler de dâhil her kurumu, üzerinde yükseldiği yapının çıkarına, onların, eskisinden daha sağlam bir biçimde var olmalan için düzenlenmektedir, düzenlemiştir. Diğer bir anlatımla, siyasi iktidar kendi varlığının eskisinden daha iyi bir biçimde korunmasından yanadır. Bunun için el atmadığı, etki alanı altına almadığı ya da almaya çalışmadığı kurum ve kuruluş yoktur. Ülkemize bakalım, 12 Eylül sonrası üniversite sisteminde köklü değişiklikler yapıldı. Demokrat, devrimci öğretim görevlileri, öğrenciler üniversiteler den uzaklaştırıldı. Devletin resmi ağızları, TRT, gerici basın sürekli sendikaların, derneklerin 've daha çeşitli bir yığın mesleki örgütlerin politikadan uzaklaştırmaları doğrultusunda hep bir ağızdan tempo tuttular. Politikayı sadece bir grup güdümlü burjuva politikacısının işi olarak lanse ettiler. Eğer 12 Eylül öncesi bu tür kitle örgütleri hakim sınıfların denetimi altında olsaydı onların istedikleri doğrultuda politikaya karışsalar da bu şarkı söylenmeyecekti. Sosyal insanın, zorunlu bir gereksinmesi olan politikadan ayrı düşmesi mümkün mü? Ya da öğrenci derneklerinin ayrı düşmesi mümkün mü? Politikasız yürütülen akademik mücadele kör bir mücadeledir. İşte bu açıdan ''Dernekler politika ile uğraşmaz'' görüşü ekonomizmin akademizm şeklinde yansımasıdır. Çünkü ekonomizm sınıf mücadelesinde işçi sınıfının sorunlarını sadece günlük sorunlarla sınırlar yani salt sendikaların önderliğindeki günlük mücadeleyle sınırlandırır. Derneklerin politikayla uğraşmaması tezi, gerçekte, burjuva politikasına bağımlılığın bir biçimidir.
İkincisi; Öğrenci derneklerinin politik mücadele yürüttükleri ve yürütmeleri gerektiği devrimci bir çizgiye çekilmeleri gerektiği doğrusundan hareketle yanlış sonuçlara varmakta, pratikte onları direkt politik örgütlenmeleri gibi ele almakta veya mesleki örgütleri aşağı yukarı politik örgütler olarak görmektedir. Bu anlayış, gençliğin siyasal mücadelesini gençliğin akademik örgütlenmeleri olan öğrenci derneklerine bırakmakta, dar ve sekter yanaşımının yanında ekonomizmin ters yüz edilmiş biçimini oluşturmaktadır. Özellikle ülkemizde bugün devrimci cephede bu tür yanlış ''sol'' eğilimlerin olduğunu görüyoruz. Bu eğilimin ilk çıkışı sağ ekonomizme tepki olması bakımından olumluluk taşısa da gençliğin örgütlenmesini sadece derneklerle sınırlamak gibi bir yanlışlığa yol açmaktadır. Çünkü devrimci mücadelede politik misyon başat bir biçimde öğrenci derneklerinin üzerine yüklenmektedir. İşte bu çerçevede politik misyon bir öğrenci, derneğine yüklenildiği için sol akademizmdir bu anlayış. Çünkü gençliğin akademik örgütlenmesi olan öğrenci dernekleri güçlerinin ve niteliklerinin ötesinde bir görevle yüklenirler. Oysa buna, ne öğrenci derneklerinin kendisi ne de öğrenci derneklerinin üzerinde yükseldiği kesimin (gençliğin) nesnel yapısı uygun değildir. Bu teori ve pratik bugün öğrenci derneklerinin fonksiyonunu oynayamamasının, kitleselleşememesinin ana nedenlerinden biri durumundadır.
Gerek birinci eğilim (sağ akademizm), gerekse de ikinci eğilim (sol akademizm)'in her ikisi de yanlıştır ve bir madalyonun iki yam gibidirler. Doğrusu şudur: Öğrenci gençliğin akademik mücadelesi ve bunun araçları olan örgütler ekonomik (akademik) örgütlenmelerdir. Ama bunlar politik mücadeleye de çekilmeli, demokrasi egemen kılınmaya çalışılmalı ve sağlanmalıdır. Bu yapıldığı ölçüde öğrenci dernekleri demokratik kitle örgütleri durumuna gelecekler ve akademik mücadelelerini de tutarlı ve daha kararlı bir durumda sürdürebilecek, işleyişini daha iyi yerine getirebilecek, kitleselleşebileceklerdir.
Diğer tüm kitle örgütleri gibi, öğrenci dernekleri de yapılan yanlışların demokratikliğinin yanı sıra, demokrasi mücadelesinde yer aldıkları ölçüde demokratik bir karakter taşırlar. Birer akademik örgütlenmeler olan öğrenci derneklerinin, birer demokratik kitle örgütleri olarak görülmeleri, ancak bu şekilde olanaklıdır. Yoksa her öğrenci derneğinin demokratik olduğu da söylenemez.
Bugün mevcut öğrenci derneklerinin fonksiyonel hale getirilmesi, acil bir görevdir. Bunun için bu derneklerin nitelikleriyle ilgili öncelikle doğru anlayışa sahip olmak, gerekiyor. Bu olmaksızın bu derneklerin fonksiyonlarım oynayamazlar.
Yanı sıra, derneklerde en geniş demokrasi sağlanmalıdır öğrenci kitlesinin sorunlarının çözümü için çalışan ve öğrenci derneklerini bunun için kolektif bit örgütlenme yeri olarak gören her öğrenci, dünya görüşlerine ve politik yaklaşımına bakılmaksızın dernek üyesi olabilir. Bunun dışında başka koşul ya da koşullar ileri sürülemez. Örneğin, dernek üyesi olabilmek bakımından anti-faşist, anti-emperyalist, anti-şovenist olma koşulu getirildiğinde, bu öğrenci derneklerini politik örgüt olarak görmek anlamına gelir ki, yanlıştır ve kabul edilemez. Faşizmin, dinci gericiliğin, 12 Eylülcü ideolojinin burjuva liberalizminin ideolojik ve politik etkisi altında olan geniş bir gençlik kitlesi var. Öğrenci dernekleri bu kitleyi, günlük çıkarları etrafında mücadeleye, derneğe çekebilmelidir. Faşizmin, vb. etkisi altında olan bir bireyi ye kitleyi anti-faşist ol da öyle gel üye ol denemez. Faşizmi bilmeyen, etkisinde olan kitle, akademik istemlerine, güncel istemlerine seslenerek mücadeleye çekilmelidir; bunlar mücadeleye çekildiği oranda faşizmin, vb. gerici ideolojilerin etkisinden kurtulabilirler. Sendikal bir örgütlenmede üyelik için anti-faşist, vb. kıstası aranmaz. Aranırsa sendikal örgütlenmelerin darlaşması, yozlaşması, fonksiyonlarını yitirmesi, vs. kaçınılmazdır. Akademik örgütleri politik örgütler olarak görenler, gerçekte biçimde "sol" sekter, özünde aşırı sağcı fikirlerin; savunucularıdır. Çünkü mesleki örgütleri politik örgütlerin yerine geçiriyorlar. Çünkü geniş geri kitleyi öncüden uzaklaştırılıyor.
Demokratik kitle örgütlerinin temel örgütlenme ilkesi, demokratiklik ilkesidir. Demokratiklik ilkesi, tabanın söz ve karar hakkının olmasında, örgütün aşağıdan yukarıya doğru demokratik bir şekilde, seçim ilkesine göre yapılanmasında, yönetimin seçenler tarafından istendiğinde geri alınmasında, vb. somutlaşır.
Demokratik kitle örgütlerinin (somutumuzda öğrenci derneklerinin) temel örgüt ilkesinin demokratik merkeziyetçilik olduğu ''sol" sekter teorisi üzerinde durmak gerekiyor. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi, Leninist tipte parti ve örgütlerin temel örgütlenme ilkesidir. Bu temel ilkeyi, öğrenci dernekleri içın ileri sürmek gercekte fark1ı nitelikteki iki olguyu birbiriyle karıştırnak, anlamamak demektir. Gençliğin sosyalist örgütlenmesi bölümünde demokratik merkeziyetçilik ilkesini tanımlamış ve açıklamıştık. Burada tekrarlamıyoruz. Ama bir olguyu vurgulamak istiyoruz: Parti, ideolojik birliğe, bu ideolojik birlik temelinde yükselen örgütsel birliğe dayanan; tek bir program ve taktiğe, tek bir disipline, tek bir merkezin yönetiminde olan homojen bir birliktir. Doğası gereği parti üyeleri merkezin, yetkili organların, çoğunluğun, üst örgütün, içinde yer aldığı organın kararına, kararlarına uymak zorundadır ve bilinçlice de uyar. Bunun temelinde yatan olgu, ideolojik içeriğini proletarya devriminin ve sınıfsız toplumun çıkarlarını her şeyin üstünde tutmanın oluşturduğu ve tamamen bilinçli ve gönüllü temeller üzerinde yükselen proleter demir disiplin anlayışıdır. Ve bu demokratik merkeziyetçiliğin bir yansımasıdır da. Oysa demokratik kitle örgütleri, öğrenci dernekleri tek bir programa tek bir disipline dayanan, aynı çizgide bütünleşmiş üyelerin organik bir sentezi, homojen bir örgütü değildir, olamaz. Burada, farklı ideolojik ve politik akımların etkisinde farklı çizgide olan, heterojenik bir yapıyla karşı karşıyayız. Bu bağlamda, partideki disiplin, partideki demokratik merkeziyetçilik ilkesi demokratik kitle örgütleri için öngörülemez.
Bir sendikayı, ya da bir derneği ele aldığımızda böylesi bir durumdan (tek bir ideolojik, politik, tek bir disiplin, homojen yapı) söz edebilir miyiz? Yani daha somut bir ifadeyle demek yönetiminin aldığı kararlar, tüm demek üyelerini bağlar ve onlar buna uymak zorundalar mı? Elbette bir derneğin programı olacaktır. Ama bunu tüm üyelerinin kabul etmesi diye bir şey söz konusu edilemez. Çünkü mesleki demokratik bir derneğin üyelerinin bir kısmı faşizmin, dinci gericiliğin, şovenizmin, sosyal-demokrasinin etkisinde olabilirken, bir kısmı da farklı devrimci politik akımların etkisinde, vb. olabilir. Ve unutulmamalı ki, bir mesleki kitle örgütünde yer alan bireyleri, kitleleri bir araya getiren o dünya görüşü, o politikası değil, doğrudan mesleki çıkarlarıdır; mesleki sorunlarını çözme istemi ve girişimidir. İkinci bir nokta daha var. Eğer derneklerin iç işleyişinde demokratik merkeziyetçilik ilkesi uygulanırsa, merkezden çıkan bir karara uymayan üyelerin, dernekten tasfiye edilmesi gerekir. Buna uyulduğu takdirde de dernekte suni saflaşma, güçten düşme ve monotonlaşma, grup derneklerine dönüşme görülecektir. Bu da süreç içerisinde derneklerin yozlaşmasına, taban daralmasına ve giderek de kaçınılmaz bir biçimde işlevini yitirmesine yol açacaktır. Yok, eğer demokratik merkeziyetçilik bir iç işleyiş olarak savunulmasına rağmen, derneklerde alınan her karara her dernek üyesinin uyması mutlaklaştırılamaz deniyorsa, o zaman iki ayrı olgu aynı kavramla ifade ediliyor demektir. Oysaki böylesi bir kavram zorlamasına gerek yok. Ayrı olguları ayrı kavramlarla ifade ederiz. Bu da kafa karışıklığına yol açmaz.
Derneklerin örgütlenme ilkesi olarak demokratiklik ilkesine karşı çıkışın altında bu anlayışın bizi belirsizliğe kaosa götüreceği korkusu yatıyorsa bu da yanlıştır. Çünkü demokrasi ve demokratiklik ilkesi belirsizlik değil belirliliktir. Elbette, demokratik kitle örgütlerinin bir merkezi, bir platformu vb. vardır. Yoksa örgütten bahsedilebilinir mi? Ama bu merkeziyetçiliğin, demokratik kitle örgütlerinde bir örgüt ilkesi olarak uygulandığını anlamına gelmez. Çünkü demokratik merkeziyetçilik Marksist-Leninist öncü politik örgütün örgüt ilkesidir, öncü politik örgütün nasıl ve neye göre işleyip işlemeyeceğini belirleyen bir esaslar bütünüdür. Ve bu esaslar demokratik kitle örgütleri için uygulanamazlar.
Şimdi gelelim demokratik kitle örgütlerinde demokratiklikle merkeziyetçilik arasındaki ilişkiye; Demokrasi, kitle örgütleri çalışması bakımından kararlar alınmadan önce mümkün olduğu ölçüde sorunları tabanda en geniş biçimde ve olabildiğince demokratik bir tarzda tartışmadır. Ancak bundan sonra merkezi bir karar çıkarmalıdır. Buradan da her sorunun mutlaka tabana götürülüp uzun tartışılması ondan sonra karara bağlanması diye bir sonuç çıkarılamaz. Öyle durumlar olur ki ani kararlar vermek gerekir. Bu çerçevede merkez karar alır ve değerlendirme karar alır uygulamasından sonra en geniş bir biçimde tartışılır.
Dernek yönetim kurulunun, öğrenci kitlesi üzerindeki otoritesi, bürokratizme: baskıya, dar grup ruhuna değil, ikna ve etki gücüne, demokratik yönetim ilkesine dayanmalıdır. Kitleye dayanılıyorsa, kitlenin iradesine uygunsa, karar alma sürecinde demokratik süreç işlemişse alınan kararlara geniş kitle uyar. Bu da gönüllü ve bilinçli disiplini egemen kılmanın; kitleden kopmadan kitleyi harekete geçirmenin en iyi yoludur. Ben karar alırım kitle uymak zorundadır, ben iktidarım kitle uymak zorundadır, tek doğru benim kitle bana uymak zorundadır, özlü tutumlar bürokratik, sekter yönetim ilkesidir. Kitleyi öncüden koparır vb. demokratik kitle örgütünün temel ilkesi demokratiklik ilkesidir, yönetim ilkesi de demokratik yönetim ilkesidir. Bu bağlamda, dernek yönetimlerinin merkezi kararları, demokratik sürecin sentezi olacağı için disiplini de gönüllü, bilinçli, geniş kitleyi kapsar nitelikte olacaktır. Disiplin ilkesi tabanın söz ve karar sahibi olmasından güç alır.
Yukarıda konulan Marksist-Leninist politikalar en geniş gençlik kitlesine taşınmalıdır, sağ ve ''sol" oportünist teori ve politikalara karşı etkin, yaygın, güçlü bir ideolojik mücadele örgütlenmelidir, öğrenci gençlik bu politikalara kazanılmalıdır.
*Yurtdışı Gençliğinin Sorunları ve Örgütlenmesi
Yurtdışında bulunan gençliğin biri diğeriyle iç içe geçmiş bu oranda ortak sorunları bulunan gruplara ayrıldığını ortaya koymaktadır. Söz konusu grupların ortak olduğu sorunları ''göçmen'' ya da yaygın deyimle ''yabancı'' olmaları sorununda düğümlenmektedir. ''Yabancı'' olmanın getirdiği dezavantajlar, sorunlar ifadesini yaşamın hemen her alanında görülmektedir. Okuldan iş yerine, iş yerinden sokaktaki yaşama, oradan bürokratik işlemlere değin her alanda kendini gösteren ''yabancılık'' hukuki ifadesini gelişmiş biçimiyle ''yabancılar yasası''nda bulmaktadır. Biz yurtdışında Türk-Kürt ve diğer azınlık milliyetlerden gençleri 3 grup altında toplayabiliriz.
1-Öğrenci Gençlik1- Öğrenci Gençlik
2- İşçi Gençlik
3- Mülteci Gençlik
Toplumun en duyarlı, çabuk öğrenen, kavrayan, yarı aydınlar bölümüne denk düşen kısmıdır. Öğrenci gençlik başlı başına bir sınıf oluşturmaz, belli bir yaş grubuna denk düşer. Bu kesim adı üzerinde öğrencidir, aydın olmaya adaydır. Ülke de ve dünya da neler olup bittiğini daha çabuk öğrenir, ya da öğrenme konumundadır. Yurdışında sayılan yüz binlerle ifade edilecek bir öğrenci gençlik kitlesi mevcuttur. Avrupa'nın genelinde öğrenci gençliğin bir bölümü Türkiye ve Kürdistan'dan öğrenim amacıyla buraya gelen gençlik oluşturmaktadır. Ama bu kesim içerisinde önemli bir anti-faşist potansiyel yoktur. Bu kesim ya devletin açtığı burslarla, ya da ülkede genellikle zengin olan kesimlerin çocukları durumundadır.
Devlet kanalıyla gelen öğrencilerin büyük bir bölümü, gerici konumda bulunmaktadır. Zaten TC yurtdışına öğrenci gönderirken onları ayıklamakta TC'ye bağlı devletin ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunanları göndermektedir. Diğer bir ifadeyle bu kesimin önemli bir bölümü ya gerici ya da faşist ideolojinin etkisi altındadır. Bu kesim içerisinde az da olsa anti-faşist bir potansiyel vardır.
İkinci olarak sayısal bakımdan en fazla bölümü oluşturan, kesim yurtdışında bulunan göçmen işçilerin çocuklarının oluşturduğu bölümdür. Özellikle bu kesim anti-faşist bakımdan gelişkin olan kesimdir. Üçüncü olarak sayısal bakımdan çok az da olsa mülteciler içerisinde olan kesimdir. Bu kesim en fazla politik bilinç taşıyan ve potansiyel olarak da en gelişmiş anti-faşist potansiyel bulunan kesim oluşturmaktadır. Genel olarak Türkiye ve Kürdistanlı öğrenci gençliğin sorunları nelerdir ya da bunlar içerisinde başlıca olarak öne çıkmış olan sorunlar nelerdir?
Hiç kuşkusuz tıpkı göçmen işçilerin olduğu gibi öğrencilerinde yaşadıkları alan Avrupa'nın her hangi bir ülkesidir. Onlar okulda yerli öğrencilerin karşılaştıkları sorunlarla temelde farklı olan sorunlarla karşılaşmıyorlar. Nasıl ki, bir göçmen işçiyi bulunduğu alanda ki patron eziyorsa, işte onların karşısında da kapitalist-emperyalist sistem durmaktadır. Özellikle 1973'ten beri (Almanya ve başka ülkelerde) yabancılara uygulanan en tegrafyon politikası gereği okullardaki eğitim asimile etme politikasıyla yürütülmektedir. Hele hele buna Avrupa'nın diğer ülkelerinde daz çok güçlü bir Komünist Partisi (KP) ve ona bağlı bir gençlik örgütü ve çalışmaları olmaması, durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Genel olarak Avrupa'da egemen olan düşünce reformizm, çevrecilik ve anarşizm gibi eğilimlerdir. Karşı-devrimci burjuva partilerinin etkilediği önemli gençlik kesimi mevcut. Fakat özellikle bunların öğrenci gençlik içinde etkileri azdır. Örneğin; Almanya'da SPD, Fransa’da sahte KP ve SP, Hollanda’da PDVA, İngiltere'de İşçi Partisi vb. partilerin gençlik örgütleri mevcut. (Onlar önemli ölçüde bir gençlik potansiyeline sahiptirler.) Örneğin; F. Almanya'da var olan ve parçalara bölünmüş olan KPD'nin ciddi bir gençlik çalışması yoktur. Genel olarak Avrupa'da var olan komünist örgütlerin durumu gençlik çalışması söz konusu olduğun da zayıftır. Tabi ki bu onların diğer çalışmalarıyla bağlıdır.
Yurtdışında bulunan Türkiye ve Kürdistanlı öğrencilerin genel mücadele söz konusu olduğunda yerlilerden bir farkı yok, ikisininde hedefi bir, ancak onların yerli öğrencilerden farklı olan ve pratik ya da da gözlemlenebilen yanları vardır. Bu farklı yanlarda özellikle yabancı olduğundan dolayı iki kültür arasında uyumsuzluğu vardır. Sorunlarını ne kaldığı alanda (Almanya, Fransa vb.) ülke ne de geldiği ülkede Türk -devleti sahip çıkmaktadır. Eğitim çarpıklığından dolayı ya bir sanat okuluna gidememiş ya da okulu terk etmiştir. Bir örnek; göçmen bir öğrenci okulu bitirdiği döneme kadar kendini Avrupalı hissediyor ve daha sonra iş aradığında karşısına çıktığı probleme yabancı kalıyor. Bu durum okulu bitiren göçmen genci iki arada bir derede bırakıyor.
Aileye bağlı oturma izni ve oturma izninin sınırlılığı, ülkeden öğrenim için gelenlerin okul bitiminde geri gönderilmeleri öğrencilerin bir diğer sorununu oluşturuyor. Öğrencilere verilen bursun yetersizliği, okullara girmede bazı okullar için uygulanan kontenjan sınırı, Türk ve Kürt öğrenciler için daha fazla olan ailevi sorunlar. Aileler özellikle çocuklarını 20 yıl önceki gelenek ve göreneklerine göre yetiştirmeye çalışıyorlar ve kız ile erkek arasındaki ayırımın yapılması (kız nasıl olsa gidicidir erkek ise soy ağacıdır) buna rağmen çocuğunun Avrupa okullarındaki tek yanlı eğitim sistemiyle "Türklüğünden" koparılacağı kaygısına kapılır. Bunun için birçok yerde Türk konsoloslukları tarafından atanan öğretmenler üzerinden kuru ezberciliğe dayanan Türk eğitim sistemi uygulanır. Bir kısmı da çocuklarını "Müslüman" kurallarına göre yetiştirmek istediğinden, kuran kurslarına göndermektedir. Bu bileşenler çocuğun derslerindeki başarısını düşüreceğinden ilgi ve yaklaşımın zayıflığından dolayı çocukların yeteneklerini köreltmekte, kişiliklerini kullanamaz hale getirmektedir. Tabii ki böyle durumlarda çocuğun iki kültür arasında şekillenmesi kültürel çarpıklığı ve kişilik bozukluğunu oluşturmaktadır.
Faşist TC yurtdışında bulunan Türk ve Kürt öğrencilerin, ırkçı şovenist fikirlerle donatılması, için özel çabalar içerisinde ama öte yanda onları birer döviz makinası görerek fişleyerek ajan-muhbir yapma çabasını yoğunlaştırarak, hemen hiç bir soruna çözüm bulamayıp kandırmaya çalışmaktadır. Öğrenci gençlik daha çocuk yaşlarda başlayan sorunlarla yüz yüze kalması, onları birçok şeyden mahrum bırakmaktadır. Yine anaokullarının yetersizliği, ailelerin dili ya çok az ya da hiç bilmemeleri, birçok diğer dili doğal çevrede konuşma gibi olgular, çocukların dil ve genel eğitimin yeterli düzeyde yapılmasını engelleyicidir. Ancak burada belirleyici temel sorun ailelerin geriliğinden ziyade, devletin bu sorunu çözmede bakış açısı ve pratik uygulamasıdır. Bundan dolayı bir çocuğun dil bilmemesi sokakta oynaması açısından ciddi bir olumsuzluk yaratmamasına rağmen bir gencin yeterli dil bilmemesi ise, işe mesleki okullara alınmasını engellediği gibi, toplumda dıştalayıcı şeylerle karşılaşmasına dahi yol açabilmektedir. Burada önemli bir olay ise özgür bir ortamda yaşanmayan ve herkesin kendi iradesine bağlı olmayan zoraki Alman veya Fransızlaştırma eğitimi vardır.
2- İşçi Gençlik
İşçi gençliğin konumu göçmen işçilerin konumlarından arklı değildir. Kendi ülkesinde yurtdışına göç etmek zorunda kaldığı için göçmen, iş gücünün tıpkı diğer uluslardan işçiler gibi satarak yaşamını sürdürdüğü için işçidir. İşçi gençliğin, bir kısmı burada yetişip büyümüş ve işçi olmuştur. Bir kısmı ise çeşitli yol ve nedenlerle ülkeden buraya gelmiştir. (Son dönemlerde yeni yasadan işçi olanlar) ayrıca mülteciler içerisinde giderek artan düzeyde işçi statüsüne geçerek çalışan gençlik bulunmaktadır. İşçi gençlik tıpkı diğer sınıf kardeşleri gibi aynı yerinde çalışmakta aynı sömürüye uğramaktadır. Bu bakımdan diğer uluslardan işçi gençlikle aynı konumda durmaktır. Bu bakımdan diğer uluslardan işçi gençlikle aynı konumda durmaktadır. Henüz tam olgunlaşmamış da olsa bir işçidir.
Irkçı-ayırımcı yasalar, göçmen gençliğin önüne dikilen zorlukların ana kaynağını oluşturuyor. Ve her alanda yeteneklerini geliştiremiyor. Bir yandan ekonomik, bir yandan kültürel alandaki engeller gelişmesinde engelleyici oluyor Zaten gençliğin tamamen toplumsal bir ürün olarak aileye bağımlılığı ve beraberinde getirdiği kültürel, sosyal ve siyasal sorunları bulunmaktadır. (Öğrenci gençlikte anlattığımız gibi 30 - 40 yıl önceki gelenek ve göreneklerine göre yetiştirilmeye çalışılıyor.) Bu iki kültür arasındaki uyuşmazlığı yetmiyormuş gibi, birde emperyalist-kapitalist sistemin yoz yaşamı her alanda etkili kılma çabası gençliği kendi sorunlarından uzaklaştıran, sorunların kaynağını bulup, bunun ortadan kaldırılması savaşımına katılmasına engel oluşturuyor ve kendi sorunlarını, toplumun sorunlarından uzaklaştırarak zararsız hale getirmeyi hedeflemektedir. İşte kapitalist sitemin bu alanda nasıl başarılı olduğuna bir kaç örnek; fuhuş, kumar, içki, eroin vb. insanı uyuşturan, güçsüz kılan şeyler gençlik üzerinde daha etkin olmuştur.
Bundan dolayı gençlik kesimi kaldığı ülkede bazı şeyleri erken kullanabilme yeteneğiyle, yaşadığı ülkenin toplumsal yaşam koşullarından etkilenirler. Burada unutulmaması gereken bir olay ise işçi gençliğin dil sorununda zorlanması. Dil sorunu onun yaşamında önemli bir engel oluyor. Emperyalistler bu durumu bilerek sürdürüyorlar. Çünkü bu onların bir yerde işlerinide geliyor. Dil sorunu meslek öğrenmekten işyerindeki sorunlara evden sokaktaki ilişkilere, resmi işlemlerden sağlık sorunlarına vb. yansımaktadır.
Göçmen işçi gençlik en son işe alınan ama önce kovulandır. Bu politikada bilinçli bir biçimde devam ettirilmektedir. Konut, sağlık, eğitim alanında göçmen gençlik üçüncü sınıf konumdadır. İşçi gençliğin diğer önemli sorunlarından birisini iş yerindeki sorunlar oluşturuyor. İş yerlerinde yapılan ayrımcılık, sendikal alanda süre gelen sorunlar, baskılar, göçmen işçi gençliği bunaltmaktadır.
Bugün 'TC' ve onun yurtdışında bulunan konsoloslukları var olan sorunlar (bedelli askerlik, harç adı altında süre giden sorunlardır) yurtdışında yıllardan beri bir sürü sorunla beraber, çok sevdikleri, gurur duydukları ve yılda 40 milyar dolar dövizi Türkiye'ye akıtan “sevgili” işçilerini toplu çıkışların yaşandığı ve ırkçı saldırıların yoğunlaştığı bir dönem de, TC devleti neden yalnız bırakıyor? Neden yurtdışında yaşayan işçilerin sorunlarına sözde sahip çıkıyor. Ve çözüme gittiğini açıklıyor. Bundan 20 - 30 sene önce Demirel TC devletinin göçmen işçilere nasıl baktığını şu sözlerle ortaya koyuyordu; "Avrupa'da yaşayan gençlerimiz çok güç durumdalar, vatan borcu yüzünden işsiz kalıyorlar, onların bu durumlarına çözüm getireceğiz, gençlerimiz sıkıntıdan kurtaracağız." Böyle sahte çözümleri herkes biliyor ve halen aynı şeyler nakarat ediliyor. Bugün bedel sıkıntısını yaşayan gençler, anne ve babalar TC devletinin "bedelli askerlik" önergesini biz yurtdışında yaşayan göçmen işçi gençleri sahte vaatlerle avutmak ve 'vatan borcu" adı altında yürütülen soygunu bir süre daha uzatabilmek olarak düşünüyorlar. Çözüm basit aldatmacalar ve sahte önergeler değil, özel bedelli askerlik yasasının tümden kaldırılmasıdır. Neden TC devleti haraç olarak toplanan paralarda, bedelin ve askerliğin kaldırılmasından bahsetmemektedir. Çünkü onların bugünkü baskı ve soygun düzenlerini sürdürebilmeleri için bizim alınterimize ihtiyaçları vardır. Bakın Avrupa'da yaşayan yabancı gençlerin içinde Türkiyeli'lerden başkasında hemen hemen “bedelli askerlik” sorunu yoktur. Örneğin; İtalyanlar 26 yaşından sonra askerlikten tamamen muaf tutuluyorlar. İspanyollar ister öğrenci, ister işçi olsun 8 yıl yurtdışında olduğunu ispat ederse askerlikten muaf tutuluyor. Yunanistan 1960 yılından sonra doğanlar ve yurtdışında olduğunu ispat edenlere muafiyet sağlıyorlar. Bizim dışımızdaki ülkeler kendi gençlerine bu hakkı tanımışlar. Nedeni de apacık ortada, Yurtdışında olmaları ve ülkelerine döviz göndermeleridir. İşte bir kez daha görülüyor ki nedeni kapitalist sistemdir.
Gençliğin sorunları saymakla bitmez. Tekeller genç göçmenleri en pis en zor ve en kötü şartlarda çalıştırıyor. Kaçak ve hiçbir sosyal güvence olmadan çalıştırma son derece düşük ücret diğer bir sorun. Dahası 18-20 yaşlarında gençler, fiziki olarak yıpranma içerisindedirler. İş bulmada fırsat eşitliği ve benzerinden yoksundur. Kendi branşına göre iş edinemez. Bin bir zorluk gençliği yaşam karşısında tam bir çıkmaza sürüklüyor. İşçi gençliğin, sınıf bilinci ve örgütlemede geri olması ki bu durum Avrupa'da genelde etkin olan bir durumdur. Yolunu saptamada ve sorunların kaynağına yönelmede alı koyan temel etkendir. Ekonomik olarak göçmen gençlik, bağımsızlaşsa da bu ekonomik bağımsızlık diğer bağımsızlığı beraberinde getirmiyor. Feodal kültür ve değer yargıları, bağımsız siyasal kimlik ve kişilik kazanmasını engelliyor. Göçmen gençliğin sorunları ele alınırken, genç kızların içinde yaşadıkları koşulların dikkate alınması gerekir. Dini gericiliğin hakim olduğu ülkelerden gelen gençliğin durumunu ele alırken, genç kızların içinde yaşadığı durum dikkate alınmazsa, gençlik sorunu ve onun çözümünde var olan erkek egemeni düşünceye alet olmuş ve çözmek istediğimiz sorunları doğru tahlil etmiş olamayız.
Özellikle Türkiye gibi ülkelerden gelen genç kızların yurtdışında yaşamları doğal olarak onların Avrupalıların içinde yaşadıkları ortamdan etkilenmelerini, burada yaşam tarz ve kültürden etkilenmelerini beraberinde getirmektedir. Bütün baskı ve yasakları el altından delme, evden kaçma vb. gibi olaylar Türkiye ve Kürdistanlı genç bayanların giderek daha da çok yaşadıkları bir olgudur. Burada unutulmaması gereken bir olay ise özgür bir ortamda yaşanmayan ve herkesin kendi iradesine bağlı olmayan bir gerçeklik ortaya sergilenmektedir.
Gençlik kapitalist-emperyalist sistem tarafından sömürü ve baskının devamı ve sürekliliği için bir taraftan yozlaştırılarak etkisizleştirilmeye çalışırken, diğer tarafta ise ağır siyasi koşulların ürünü olarak yaşamından bezdirilmekte ve kendi sorunlarının altında bulanıma itilmektedir.
3- Mülteci Gençlik
Özellikle 12 Eylül askeri faşist darbesi ve ardından yaşanana politik saldırılar, kirli savaş ve ekonomik koşullar 1980’den sonra yurtdışına yoğun bir göç akımını körükledi. Bu göç bir biçimde faşist diktatörlüğünde teşvikiyle o günden bugüne sürdü. İlk dönemlerde pek sesini çıkarmayan genel olarak Avrupa burjuvazisi içine girdiği ekonomik krizinde etkisiyle tutumunu zamanla değiştirdi. Ve bugün açıktan mülteciler hedef; her türlü kötülüğün sorumluları olarak gösteriliyor. Faşist yuvalar mültecilere saldırıyor, onların kaldıkları yerler yakılıyor, dövülüyor, alçakça katlediliyor. Söz konusu gençlik kesimleri içerisinde en çok horlanan baskı gören kesim mülteci gençlik.
Mülteci gençliğe, uygulanan yasalar, yaşamda çok farklı. Yerel yöneticiler tamamen keyfi, ilticacıları bir an önce kovmak için ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar. Sosyal yardımı kesme, ucuz çalıştırmayı dayatma ve keyfi uygulamalarla adeta yaşam gençliğe çekilmez hale getirilmektedir. Dahası, kendi haklarının bilincinde olmayan mülteciler, göçmen emekçiler devlet görevlilerinin insafına terk edilmiş durumda.
Mülteciler için sorunlar iltica talebinde bulunduğu ülkeye ayak basar basmaz başlıyor. İltica için başvuran kişi gerçekten siyaside olsa, ekonomik iltica muamelesine tabi tutuluyor. Resmi işlemlerde başlayan aşağılanma ve yıldırma politikası ilticası kabul edilse bile sürüp gidiyor. Mültecilerin konumu, durumu belli. Ev yok, barındıkları yerler insan sağlığına uygun değil, aylık geçim için verdikleri para sadakadan öte bir şey değil, tabi ki onuda çok görerek kesmeye çalışıyorlar. Yaşam her gün pahalılaşıyor. Beslenme koşulları açısından en düşük gelir grubundan bile kat kat düşük seviyede, dil sorunu ayrı bir dert, poliste, kısacası bürokraside mültecilerin birer hayvandan farkları yok. Aşağılama, horlama ne ararsan bulunur. Faşist saldırılar gün be gün artıyor vb. hala tüm bu olanlara karşın hemen her şeyin sorumlusu yine de mülteciler oluyor.
İyi ama neden? Neden her şeyin sorumlusu mülteciler gösteriliyor. Bunun tek bir izahı vardır. O da ırkçılık, ayrımcılıktır. Irkçılık, ayrımcılık yok edilmeden mülteci düşmanlığı sona erdirilemez.
Mülteciler arasında düzene karışıp gitme, kumar, oyun salonları, kahve vb. yerlere gitme yaygındır. Burjuvazinin yozlaştırma, ahlaksızlaştırma politikasından elbette bu gençlik ister istemez örgütsüz olarak kendini kaybediyor. Emperyalistlerin kar politikalarının bütün yükünü emekçilere yıkması ve buna sorumlu olarak özellikle de mülteci kesimi göstermesi, göçmen kitlesi içerisinde mülteci düşmanlığı yaratmıştır. Görülebileceği gibi mülteci gençlik Avrupa emperyalizminin uyguladığı ekonomik ve siyasal politikalardan olumsuz yönde en çok etkilenen kesimdir. Bundan dolayı da politize olmaya en açık kesimdir, mülteci gençlik.
İşsizliğin gençlerde yarattığı tahribatları daha birçok çarpıcı örneklerle sıralamak mümkündür. Toplumun birer ferdi olarak hiç birimiz bunların yabancısı değiliz. Bu sorunları bazı yönleriyle maddeler halinde sıralamakta yinede fayda var.
1- Kapitalist-emperyalist sistem bilinçli olarak bir işsizler ordusu yaratır.Değerli gençler, yoldaşlar; emperyalist burjuvazinin yozlaştırma ahlaksızlaştırma politikasında elbette bu güçler kurtulmalıdır. Bu güçlerin örgütlenme modeli nasıl olmalıdır?
2- Herhangi kendilerinin kaynak olduğu, bir suç işlediğinde yurtdışı etmeyle tehdit edilir.
3- Türkiyeli gençler Avrupa topluluğuna ait ülkeden olmadıkları için iş bulabilme imkânı en son sıradadır.
4- Konsolos ve faşistgerici eğitim personelleriyle işbirliği halinde, bir taraftan ön yargılar, daha da kalınlaştırırken, diğer taraftan zorla Alman, Fransız, İsviçre vb.'lileştirme politisası güdülmektedir.
5- Avrupa'da ki eğitim çarpıklığından dolayı ya bir sanat okuluna gıtmiş ya da okulu terk etmiştir.
6- Göçmen gençliğin politik yaşamda bütün ilişkisi kesilmeye çalışılarak tamamen boyun eğen, evet efendimci bir gençlik yariltılmaya çalışılmaktadır.
7- Askerlik bedelini ödemediği için Türk konsolosluğundan pasaport uzatamayacaktır.
8- Ögrenciyse, öğrenimi sürdürebilecek burs alamamaktadır,
9- İşsiz olduğu için evde problemlidir, gittiği yerlerde paraya ihtiyaç duyacaktır.
10- Yabancı düşmanlığına maruz kalmaktadır.
11- İki kültür arasında bocalamaktadır.
12- Sorunlarına ne kaldığı ülkede, ne de Türk devleti sahip çıkmaktadır.
13- Tüm bunlardan dolayı gençlik süıekli huzursuzdur ve geleceksizlik içinde kıvranmaktadır…
Şimdi bunu kısaca açıklayalım;
*Genç Komünistlerin Yurtdışı Örgütlenme Politikası
Yurtdışında ki komünist gençlik çalışması, İnşa'mızın belirlemiş olduğu Marksist-Leninist politika temelinde, göçmen gençliğin somut sorunlarından yola çıkarak örgütlenecektir bir çalışma olacaktır. Çünkü her örgüt bir ihtiyaçtan doğar ihtiyaç maddi yaşamda insana gerekli olan maddi ve manevi nesneleri içerir. O halde örgütü doğuran ihtiyaç olduğuna göre, bu ihtiyacın veya ihtiyaçların neler olduğunun bilinmesi gerekir. İhtiyaç somuttur diyoruz. Yani onu günlük, haftalık aylık vb. yaşarız. Eğer her örgüt bir ihtiyacın ürünüyse, o zaman yurtdışı gençliğinin ihtiyaçlarını, somut durumunu çözümlememiz gerekir. Çünkü gençliğin mücadele ve örgüt biçimleri bu somut durumun çözümlenmesiyle ortaya çıkacaktır.
O halde, gençliği neye, hangi bakış açısına göre örgütleyeceğiz, yurtdışına göre mi, ülkeye göre mi? Her iki durumda da bunu nasıl yapacağız? Yurtdışında demokratik ve anti-faşist gençlik örgütlenmesinin genel ilkeleri nelerdir. Kimlerle ona hareket edebiliriz? Yurtdışında bulunan gençliğin ortak yanları ve sorunları olduğu gibi, farklı yanları ve sorunları da bulunan yurtdışındaki göçmen gençliğin örgütleme politikasını belirleyen İnşa'mız, şu bakış açısından yola çıkmaktadır. Gençliği kendi sorunlarının bilincinden hareket eder bir duruma getirmek ve bunu sorunların kaynağı ve çözüm yolları noktasında gençliği aydınlatmak ve gençliği devrimci örgütlenmeler içinde örgülemek başta gelen görevlerimiz arasında olduğu bilinciyle hareket edip, bu alanda çalışmalarımıza hız vermeliyiz.
Peki, Marksist-Leninist çizgiye göre proletaryanın anavatnı yoktur. Proletarya çağımızın vatansız, modern ücretli kölesidir. Proleter, yer küremizin neresinde olursa olsun, burjuvazinin kapitalist sömürüsüne uğrar. Bu bağlamda, proleter yığınlar küremizin neresinde olursa olsunlar ücretli kölelik sitemine karşı dövüşürler. Kaderlerini bulundukları ülkenin proletaryasının kaderiyle bileştirir.
Ancak, bu politikanın yaşam bulması, tamamen göçmen proleter ve emekçilerin bulunduğu ülkenin koşullarına, göçmenleri örgütleyecek güç ve yetenekte komünist partilerin olmasına bağlıdır. Peki, burada kendimize şöyle bir soru sorduğumuzda Genç Komünistler niçin Fransa KP'nın ya da başka bir ülkede KP'sinin içinde yer almıyor? Bunu şöyle izah ede biliriz. Öğrenci gençlikte de anlatmıştık. Genel olarak Avrupa'da egemen olan düşünce reformizm, çevrecilik anarşiz ve vb. akımlar demiştik. Bunlar sahte KP’lerdir demiştik. Onun için Avrupa'da göçmen proleterleri ve gençleri örgütleyecek güç ve yetenekte komünist partileri henüz yoktur. Bu durum, kaçınılmaz olarak göçmen proleterlerin ve gençliğin bir yandan proletarya enternasyonalist bir politika temelinde eğitilirken, öte yandan Türkiyeli göçmen proleter ve gençliğin Türkiye devrimine bağlı bir tarzda örgütlenmesini koşullar.
İnşa'mızın ve Genç Komünistler'in, göçmen gençliği bulundukları ülkenin komünist parti ve komsomollarında örgütlendirmesine yönlendirmesini engelliyor. Türkiye devrimine bağlı örgütlenmesine yol açıyor. Aksi takdirde, Avrupa'lı komünistlerin göçmen gençliği henüz örgütleyecek hazırlığa, güce sahip olmadığı günümüz koşullarında göçmen gençliğin iyice yozlaştırılıp, kişiliksizleşmesi ve daha büyük bir yıkıma uğraması kaçınılmazdır.
Oysa bu komünistler için kabul edilmez bir durumdur. Bu gerçeklerden yola çıkan Genç Komünistler göçmen gençliği Türkiye devrimine bağlı olarak örgütlemeyi zorunlu politik görevi sayar. Yurt-dışı çalışması, Genç Komünistler için ikincil derecede önem taşıyan bir çalışma alanıdır. GK/Genç Komünistler'in asıl çalışma alanı ülke toprakları yani Türkiyedir. Bugün yurtdışında ki komünist gençlik çalışması, yerel örgütlerle yakın bir diyalog ve işbirliği içinde olmalı ama İnşa’nın YDÖ’ne bağlı özgün bir çalışma olarak geliştirilmelidir.
Üç noktada toparladığımız yutdışı çalışmaları ve görevlerimizin tanımı da ha anlaşılır kılmak bakımından, daha da ayrıntılara girmek mümkündür. O halde gençliğin yaşadığı toplumda koşulları ve olayların dışında değildir. Öğrenci gençliğin, işçi ve mülteci gençliğinden farklı yanı öğrenim işiyle uğraşması dedik. Oğrenci gençliğinörgütlenmesi, öğrenci derneklerde olur. Bugün öğrenciler gerçek politikadan çekinmektedirler. Bunun nedenleri çoktur örneğin; Politikanın sıkıcı bir dilde açıklanması; politika soyutlar, işçi gençlik içerisinde çalışmaları yoğunlaştırmanın çeşitli yol ve araçları vardır. Örneğidemokratik kitle örgütlerinde sosyal, kültürel çalışmaları fazlalaştırmak, gençlerin gittikleri gençlik evleri vb. yerlere daha sık uğrayıp onlarla ilişki kurup geliştirmek kullanabilinecek araçlardır. Gençlik çabuk etkilenmeye açıktır dedik.
Bugün kapitalist-emperyalist sistem, gençliği militan, direngen ve bağımsızlıkçı yapısından soyutlamak için, esrari eroin, uyuşturucu ve sınemalarda Rambo, Batman hayranlığı ve diğer taraftan da müzik ve spora hayranlığını çılgınca burjuva yarışına sürüklemektedir.
İşte burada Genç Komünistler, gençliğin atılganlığını, dinamikliğini çabuk etkilenmeye açık olan yanlarını, burjuvazinin amaç olarak kullandığı spor ve müziği araç olarak kullanmasını bilmelidir. Ekonomik, ideolojik ve kültürel faaliyetleri uygun hareket edebilme duyarlılığını göstermeli ve bu temelde hareket etmeliler. Bunu yaparken devrimci sınıf çizgisinden asla sapmamalıyız. Bu gelişen olaylara ve gelişmelere anında cevap verebilme duyarlılığını gösterebilmekle elele gitmelidir.
Komünist biçimlenmede Ahlak'da Lenin şöyle diyor; Bu alanda kişisel inisiyatif bireysel eğilimlere. düşünce ve hayal gücüne, biçim ve içeriğe mutlaka daha geniş bir yer verilmelidir ve yine Lenin proletaryanın sınıf mücadelesi seyri içerisinde şekillenen kültürü değerlendirirken, kişisel inisiyatif ve uyanıklığa parmak basarak, her türlü bireysel eğilimlere karşı güçlü birer yumruk olma azmini belirtiyor. Yine bu yönde ki mücadeleci anlayış; onun örgütsel birliği, bozucu dağınıklığı, tembelliği ve şekilselliği geliştiren bireyci anlayış ve tavırlara karşı mücadele edilmesini gerekli kılıyor. Komün anlayışın felsefi doğrultusu budur.
Yoldaşlar burjuva ahlakının özü bireycilik. kariyerizm ve kişisel bencilliktir. Komünist ahlak ise; proletaryanın sınıf rnücadelesindeki çıkarlarına hizmet eden bilgi, beceri, deney ve tecrübeleriyle toplumsal bütünlüğü geliştiren ahlaktır.
Bilindiği üzere, gençlik atılgan, dinamik, çabuk, kavrayan ve erken etkilenme durumunda olan kesimdir dedik.
- O halde, bir gencin kendi özgün sorunlarını dile getirirken, ona bir şeyler kavratma durumunda sekter yaklaşırsak veya hata işlemişsek, ona karşı özelleştirimizi yapmamız lazım.
Genç Komünistler, her yönüyle örnek olması gereken insanlardır. Yoldaşlar şunu unutmamak gerek, yığınlar bizim, söz ve eylem bütünlüğümüze, davranışlarımıza bakarak değerlendirirler ki öyle değerlendiriyorlar.
Burada ister işçi, ister öğrenci, ister mülteci gençlik olsun çoğu zaman kendisını gericı faşıst saldırılara karşı koruyabilmek amacıylabir ôrgütlenmeye gitmektedir. Çoğu zaman kendi içerisinde istikrarlı, bilinçlı bır örgütlenme olmasa bile, bu birbirinden bağımsız yüzlerce gençlik grubu bulunmaktadır.
Değerli yoldaşlar bir çıkış yolu bulamayan gençlik, örgütsüz olarak kendini kaybeder: Belirttiğimiz gibi demokratik ve anti-faşist gençlik örgütlenmesinin, kimlerle ortak hareket etme noktasında geldiği de genç komünistler şu düşüncede olan kişilerle ve örgütlerle şu talepler için eylem birliğine gider.
1-Göçmen gençlere daha çok zarar verecek yabancılar yasa tasarısının kaldırılmasıBurada belirttiklerimizde çıkarılması gereken sonuç, komünistlerin gençlik içerisinde çalışmalarını yoğunlaştırmak zorunda olduklarıdır.
2- Göçmen gençler için meslek ve eğitini alanında tam eşitlik
3- Yurtdışında gençlere uygalanan zorunlu ve bedelli askerliğin kaldırılması
4- Yabancı düşmanlığına karşı gelişen olaylara anında müdahale etmek.
5- Uluslararası işçi sınıfının ekonomik, demokratik siyasal içerikli mücadelelerini desteklemeli, faşist, ırkçı saldırı ve yönetimleri teşhir etmek.
6- Türkiye devrimini desteklemek, Türkiye devrimine destek/sağlamak, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da gelişen olaylara karşı sessiz kalmamak vb. işte uluslararası komünist ve anti-faşist gençlik hareketleriyle düzenli bağ kurmak, uluslararası deneyleri Genç Komünistler'e taşımak Türkiye devrimini Genç Komünistler'in mücadelesini uluslararası gençliğe tanıtmak, uluslararası gençlik mücadelesini Türkiye'de tanıtarak, enternasyonal dayanışmaya yardımcı olmak, yurtdışındaki Genç Komünistler'in görevidir.
Bu çalışmalarımız ne kadar yoğun olursa gençlerin kötü alışkanlıklara kapılmaları o kadar az olacaktır.
Biz devrimcilere düşen görevler gençleri doğru ve mümkün olan her yolu deneyerek kendi çevremize toplamalıyız. Onlara burjuvazi düzenin nasıl bir düzen olduğunu anlatmalıyız.
Dahası kurtuluşumuzun nerede olduğunu göstermeliyiz. Fakat her şeyden önce biz komünist gençler tutum ve davranışlarımızla, yaşantımızla örnek olmasını bilmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder