Bilindiği üzere Sivas'ta faşist dinci gericilerin
"Şeriat isteriz" şiarlarıyla başlatıp, 33 ilerici-demokrat ve
devrimci aydın ve sanatçının Madımak Oteli'nde diri diri yakılarak
katledilmesine varan 2 Temmuz 1993 Sivas katliamının 26. yıldönümü.
Bundan tam 26 yıl önce 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Pir
Sultan Abdal etkinliklerini bahane ederek, “Din elden gidiyor” yalanıyla faşist
şeriatçı güçler, günler öncesinden hazırladıkları ve devletin çanak tutup
seyirci kaldığı insanların ateşe verilerek yakıldığı katliamı
gerçekleştirdiler. Bu şeriatçı faşist katliam, Türkiye de sürmekte olan eşitlik
ve özgürlük mücadelesine karşı şeriatçı bir kitle hareketi örneği ve tehlikeli
bir komplonun işaretiydi.
2 Temmuz öncesi Sivas’ta yayın yapan gerici medyanın rolü
biliniyor. Kışkırtıcı, provokatif haberlerle katliama zemin hazırlayan bu yayın
organlarının kalemlerinden kan damlıyordu. Sermaye devletinin kanlı
kontrgerilla organizasyonlarından biri olarak tarihe geçen bu katliamda, yerel
gerici basın 2 Temmuz etkinlikleri nedeniyle kente gelenler için ölüm
fermanları yayınlamışlardı. Katliamın hemen ardından çıkan ulusal gazeteler ise
kendilerine verilen görevi yerine getirmişlerdi.
Manşetler bilindik türdendi. Hürriyet için
katliam “Sivas'ta Aziz Nesin isyanı” idi. Sabah için de suçlu Aziz
Nesin’di. Ki daha sonra katliamı PKK’ye yıkmaya kalkışacak kadar cüretkardı. Milliyet katliamı “Olay konuşma” diye vermişti. Türkiye,
Meydan, Zaman, Tercüman vb. gazetelerin dili hep aynıydı. Suçlu Aziz
Nesin’di.
“Önce, Aziz Nesin’e ‘artık dur’ demek gerekiyor” diyen
Yalçın Doğan ve Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Ertuğrul Özkök gibi
köşe tutmuş gazetecilerse o dönemde MGK’nın alo Fatih’leriydi.
Dönem hükûmette DYP-SHP koalisyonunun olduğu zamandır.
Hatırlanacağı gibi her devrin devlet adamı Süleyman Demirel, Sivas katliamı için
“Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. Olayları
çok yakından izledim. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır.
Ortada, halkla halkın çatışması yoktur. Halkla güvenlik güçlerinin çatışması
yoktur. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından
dolayı can kaybı vardır” demişti.
Çiller ise “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar
görmemiştir” diyecek kadar rahattı. İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu da "Aziz
Nesin halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek
tepki göstermiştir" demiştir. Erdal İnönü ise katliam sorumluluğunun
üzerine yıkılmasından kaygıya kapılarak şöyle söylemiştir: "Olaylara geç
müdahale edilmesinde dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Çiller ve Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreş'in de benim kadar sorumluluğu var."
Failler suçlarını “Zamanaşımı” ile kapattılar
Erdoğan ise sermaye devletinin katliama nasıl
yaklaştığını Sivas davası 19 yıl sonra “Zamanaşımı” ile sonuçlandığında kısaca
özetlemişti. Kendisine “Zamanaşımı” konusunu soran gazetecilere Erdoğan, “Milletimiz
için, ülkemiz için hayırlı olsun” demişti. Nihayetinde bir katliam davası daha
devletin bekasına zarar vermeden, kazasız belasız atlatılmıştı.
Katliamlarla pişen AKP kadroları
Bugün AKP’nin başında duranların, Erdoğan ve Gül dahil,
Refah Partisi’nde önemli mevkilerde oldukları biliniyor. Katillerin
avukatlığını üstlenenler de yaptıkları savunmalarla sonradan AKP’de bakan,
milletvekili veya il başkanı olma hakkı kazandılar. En bilinenlerinden Hayati
Yazıcı AKP'nin kurucuları arasında yer aldı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili
seçildi. 2007'ye kadar AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Yazıcı, bu tarihten
sonra Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanı görevlerini yürüttü. 2011'de de
Gümrük ve Ticaret Bakanı oldu.
Maraş katliamı, Ökkeş Şendiller’i meclise nasıl
taşımışsa, Sivas katliamında da benzeri bir süreç yaşanmıştır. Sorumluların
ödüllendirilmesine devam edilmiştir.
KP-İÖ
29 Haziran 2019