Çünkü proletaryanın, kurtuluşu için mücadelesinde
örgütten başka silahı yoktur. Ve örgütlenmeler içinde, ancak öncü kurmayı
varsa, iktidar mücadelesi verebilir. Örgütü sahiplenmek örgüt olmanın
bilincidir.
Örgütü sahiplenmek, komünistler açısından devrimi ve
sosyalizmi sahiplenmektir. Örgütü sahiplenmek burjuva mülkiyetçi bir
sahiplenmeyle, burjuva örgütler gibi mevki kazanmayı hedeflemeyle taban tabana
zıttır. Komünistler açısından proletaryanın kurtuluş mücadelesinin çıkarları
söz konusu olduğu için de kolektiflik söz konusudur. Yani, burada
"ben" değil, "biz" olgusu öne çıkmaktadır. "Ben
örgütüm”, "bizim örgütümüz" derken de proletaryanın kurtuluş
mücadelesinin önderi olan örgütü anlıyoruz komünist hareketi anlıyoruz.
Çeşitli platformlarda, her günkü devrimci çalışmanın
çeşitli alanlarında örgütü sahiplenmede "benim örgütüm", "bizim
örgütümüz", denmemesinde belli başlı hatalar vardır. Bu hataların başında
grupçuluğa düşme kaygısı, mütevazılık ve örgüt bilincindeki zayıflık ve
geriliktir. Bu ve benzen "gerekçeler" örgütü sahiplenmemeyi haklı
çıkaramaz. Grupçuluk, örgütün menfaatlerini, devrimin (veya genelin)
menfaatlerinin önüne çıkarmadır ki, bizim zaten böyle bir sorunumuz olamaz. Oysa
örgütü sahiplenmek, "benim örgütüm", "bizim örgütümüz"
demek, grupçuluk değildir. Nasıl ki, işçi kitle örgütleri olarak, işçilerin
kendi sendikalarına sahip çıkması ne kadar doğruysa, komünistlerin de kendi
örgütüne sahip çıkması, elinde bir bayrak olarak taşıması da, bir o kadar
doğrudur ve zorunludur.
Örgüt iktidar savaşının temel silahıdır
Siyasal iktidar mücadelesinde, örgütü olmadan proleter
kitlelerin, politik mücadelesi devrimcileştirilemez, devrim ve proletarya
diktatörlüğü dönemine kadar ilerletilemez. Komünist hareket için kitleleri
harekete geçirmek tek başına yetmez. Dahası, harekete geçen kitlelerin
bilgisini, becerisini, yaratıcılığını mücadelenin hizmetine sunarak kitlelerin
devrimi, örgütünü sahiplenmesini, propaganda etmesini, etle-tırnak misali
örgütle bütünleşmesini mutlaka sağlamak gerekiyor, örgütün maddi bir varlık
haline gelmesi için bu, gereklidir, zorunludur.
Örgüt bilinci yeterince gelişmemiş ve "bizim
örgütümüz" demeyi yeterince özümsememiş bir kadro, örgütü kitlelere
götüremez/taşıyamaz. Kitleleri proleter devrimci çizgide siyasallaştıramaz,
onları burjuvazinin etkisinde kalmaya mahkum eder. Oysa öncü olmak
iddiasındaysak, bugün elimizde, mücadelemizde örgüt olmadan, proletaryanın
kurtuluş mücadelesinde zafere asla ulaşamayız. Öncelikle kurmay örgütü,
kitleler içerisinde maddi bir güç haline getirmek gerekiyor. Ve bunu yapmada
mutlaka iddialı olmalıyız, Yıllardır, faşist teröre rağmen ve iki yenilgi
döneminden geçerek kavganın ateşini hala yakıyorsak, bu inançlı olduğumuzun bir
sonucudur. Ama inanç tek başına yeterli mi?
Hayır, asla. İddialı olmak da gerekiyor. Doğru bir
mücadele hattında yürümek, devrimin zorluklarını omuzlayarak ileriye taşımak,
yani devrimi komünist partinin önderliğinde örgütlemek, temel bir görev olarak
önümüzde durmaktadır.
Örgütü kadrolara yaratır ve savunur
Bir komünist kadro her şeyden önce ideolojik siyasal
çizgisini biçimlendiren bu çizgiyi maddileştiren, maddi bir olgu haline getiren
örgütüne sahip çıkmalı ve gözbebeği gibi korumalıdır. Bir örgüt kadro şahsında
içselleştirilmeli, ete kemiğe bürünmelidir. Kadro ve örgüt bir bütündür. Bir
kadro neredeyse, örgüt de orada olmalıdır. Yanı, bu kadro gittiği yere, örgütü
de götürmeli, götürdüğünü hissettirerek örgütü, beyninde, bilincinde ve pratik
çalışmasında taşımalıdır. Bir kadro, mitinglerde, yürüyüşlerde, forum ve
kutlamalarda, gece ve panellerde militan bir ruhla örgütün çağrısına politika
ve taktiklerini yansıtarak, örgütü propaganda ederek, örgütün sesini
mesajlarını kitlelere taşımalıdır. Bunlar bir kadronun temel görevleri
arasındadır.
Bir komünist hareket yaptıklarıyla, eylemlilikleriyle
yığınları etkileyebilir. Bu nedenle yaptıklarını tanıtmak zorundadır. Bu, aynı
zamanda, değişik alanlardaki deneyleri aktarmak açısından da gereklidir. Eğer
bir komünist hareket eylemlerini, kazanımlarını, olumlu yanlarını kendi
basınında, kadroları arasında, kitleler içerisinde propaganda edemiyorsa,
burada bir eksiklik var demektir Veya yaptıklarını küçümsüyorsa ve hafife
alıyorsa, başkalarının arasında belirsizleştiriyorsa burada örgütünü, kendisini
küçümseme vardır, kendine güven eksikliği vardır. Buna kimsenin hakkı yoktur,
olamaz Bu kazanımlar bedel ödenerek kazanılıyor. Ve elbette elde edilen her
kazanım değerlidir. Yoldaşlarımızın özverili, devrimci çabasının bir ürünüdür.
Ve bizi amacımıza yakınlaştırır. Hareket saflarında yansıyan başarı ve
kazanımlarımızı küçümseyen, görmeyen, hafife alan tavır ve davranışlar, küçük burjuva
ruh halinin yansımalarıdır Harekete ve kendine öz güven duygusunu aşındıran,
kötümserlik ve moral bozukluğu yayan, çürütücü etkiler yapan bu duruma karşı
sistemli bir biçimde mücadele edilmeli, asla hoşgörü ve geçiştirici
davranmamak, kazanımlara değer verme, harekete bağlılık ve öz güven duygusu
geliştirilip teşvik edilmelidir.
Kazanımlar savunularak ileriye gidilir
Propagandanın önemi ve değeri, her zaman tartışılmaz
önemdedir. Kitleler, daha çok bu propagandaya ve bu propagandanın etkisine
bakarak karar verirler, olumlu yönde etkilenirler. Ancak bu durum, bir kadro
için de geçerlidir. Bir kadro, kendi örgütünün yaptıklarını, kazanımlarını,
kitle üzerindeki etkisini gördükçe şevki artar, canlanır. Ve her zaman kazanım
bayrak yapılarak yol kat edilir. Oysa bilinir ki, yapılan birçok şey, yaratılan
bir çok değer, kendi sınırları içinde kalıyor ve her günkü mücadelede bir
kazanım olarak işlenmiyor. Kazanımlar sürekli propaganda edildiğinde ve ileriye
taşındıkları oranda bir anlam kazanırlar. Kitleler üzerinde olumlu etki bırakan
eylemliliklerin deney ve tecrübe olarak aktarılması gerekiyor.
Bugün önemli olan bu eylemliliklere sımsıkı sarılıp,
ileri ki mücadelelere sürekli taşımak ve bu bilince sahip olmak ve bu
eylemlilikleri çeşitli araçlarla kitlelere ulaştırmaktır. Örneğin, kaset,
videobant, kart, resim vs. gibi araçlarla, ama bunlar daha etkili hale
getirilerek propaganda edilmeli ve elden ele dolaştırılarak, kadrolarımızın
elinde kitlelere yönelik bir propaganda malzemesi olarak değerlendirmelidir. Bu
çalışma da, örgütü ve mücadelesini kitlelerin elinde güçlü bir silah haline
getirmenin önemli araçlarından biridir.
Komünist hareket, her günkü çalışmasında kendisini bir
adım ileriye taşıyarak, kitlelerin elinde bir bayrak olmayı, bunu, yığınları
devrime seferber etmek için değerlendirmeyi amaçlar. Bu ise, sahiplenme
gerektiriyor. Örgüt ruhunun sahiplenilmesi de bu anlama gelir.
Bir örgüt sınıf mücadelesinin sıcak pratiği içinde
oluşur. Ve nice değerler üzerinde yükselir. Burada şehitlerin kanı ve canı
vardır, Burada komünist bilincin ve binlerin yaratığı gücü vardır. Bunlara
sahip çıkmalıdır. Şu nokta açık olarak bilince çıkarılmalıdır. Örgütü
oluşturan, onu var eden kadrolardır. Örgüt, onu oluşturan kadroların
sahiplenmesiyle gelişip güçlenir. Örgütüne sahip çıkmayan bir kadro, mücadelede
kararsızlıklar taşıyor demektir. Şurası açık olarak kavranmalıdır. Komünist bir
örgüt, kendi tarihini kendisi yapar, ancak verili koşullar içerisinde tarihin,
yanı, sınıf mücadelesinin kendisine yüklediği ve omuzlamakla yükümlü olduğu
görevleri, büyük bir sorumluluk bilinciyle yerine getirdiği oranda bu tarih,
gerçek bir tarih olur. Bir kadronun tarihteki rolü, mensubu olduğu örgütün
mücadelesiyle gerçekleşir.
Çünkü kapitalizmin kör gücü karşısında bir hiç olan
birey, ancak örgütlü mücadele yoluyla ücretli kölelik düzenine karşı, onu
tasfiye etme ve tarihini ilerletme de rol oynayabilir. Bir kadronun varlığı,
örgütüyle özdeş ise, bir kadro her günkü mücadelesinde, bulunduğu her alanda
örgütünü bir adım ileriye taşıyarak onu bayrak yapmalıdır. Propaganda,
ajitasyon ve örgütlenme ve eylem alanında, örgüt propagandası özel bir yer
tutmalıdır, öncü kurmayın sloganları, dalga dalga kitleleri sararak, beyinlere
ulaşmalıdır. Edilgenlik üreten, mütevazılıkla grupçu olmama adına, örgütü ve
örgütün faaliyetlerini propaganda etmeme tutumu, örgüt bilincindeki geriliktir.
Örneğin, bir gecede, mitingde, yürüyüşte veya yasa dışı kitlesel bir eylem
anında kitleler, diğer pratik faaliyetlerin yansıra atılan sloganlarla,
mesajlarla seni bilecek ve etkilenecektir. “Yarışmacı,” grupçu” olmayalım
kaygısıyla, geri bir tutum takınmak, aslında kitlelere ulaşmanın yollarını
kendi elimizle tıkamak anlamına geleceğinden, ileri sürülen gerekçeler bu
anlamda doğru gerekçeler değildir ve reddedilmelidir.
Öncülükte iddialı olmak
Komünist bir örgüt, siyasal bir iktidar mücadelesinde
kendisini öncü olarak görür ve bu iddiasında her zaman kararlı olacaktır. Ancak
bu, asla söylemde kalmamalıdır. Öncülük, kağıt üzerinde öncülük değil, hayatın
her alanında, mücadelenin her cephesinde öncülük. Öncü örgüt, kitlelerin elinde
bir silah olduğu ölçüde gerçek anlamda bir öncü olma misyonuna sahip olacaktır.
Onun tarih yazımı, kitlelerin sahip çıkmasıyla, onun, kitlelerin öncüsü olma
misyonuna sahip olacaktır. Onun tarihi yazımı, kitlelerin sahip çıkmasıyla,
onun kitlelerin öncüsü olma sayesinde olacaksa, buna uygun bir çizgi mutlaka
tutturulmalıdır. Eğer bir örgüt, kendi mücadelesini kendi eylemliliklerini,
kendi kazanımlarım iddialı bir şekilde alanlarda, meydanlarda, fabrikalarda,
yayın organlarında da sahiplenemiyor, ML, propaganda edemiyorsa, bu, o örgütün
siyasal iktidar mücadelesinde, iktidar savaşkanlığın da zayıflıklar,
eksiklikler var demektir. Burada sorun, bir örgütün kendisine olan güvenidir.
Kendisini devrimin önderi, kitlelerin önderi olarak görme sorunudur.
Komünist bir örgüt her şeyden önce kendisini, kadrolarını
ve kitleleri sahiplenmelidir. Ve bu sahiplenme kadro ve kitleler tarafından
sahiplenilmesini de proletaryanın öncü örgütü olarak komünist
hareket, proletaryanın iktidar savaşımında kendisine biçilen öncü role uygun
olarak, devrimin kendi çizgisinde ifade etmelidir. Ve bu çizginin oluşumundan
sonra tayin edici olan kadrolardır. Ve kadro her zaman örgüt ile övünmeli ve
göğsünü gere gere, "benim örgütüm", "bizim örgütümüz"
diyebilmelidir.
Ve bundan dolayı diyoruz ki, devrim örgütü olarak
komünist hareket, kendi değerlerine, kendi kazanımlarına sahip çıkarak, her
günkü mücadelede kendisini sürekli üretmeli ve en iyi, en etkin bir şekilde
kitleler içerisindeki siyasal etkisini geliştirme güçlendirme perspektif ve
pratiğine bağlı olarak, kendisi etkin bir şekilde ifade ederek, kendi kimliğine
uygun bir siyasal pratiği ve bu görevle yükümlü olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder