Bazı durumlarda politik ve örgütsel durumu daha kolay
yoldan izah etmek ve akılda kalmasını sağlamak için halk deyimlerine başvurulur
ya da yaşanmış gerçekleri ifade eden fıkralarla durum izah edilmeye çalışılır.
Her zaman olmasa da bir kısım halk deyimleri ve fıkraları mevcut durumu izah
etmede belki de sayfalarca yazılacak yazıdan daha etkili olabilir.
Çünkü halk deyimleri ve fıkralar yüzyıllık halkın
tarihinde süzülüp gelmekte ve birçok bakımdan da yaşanmışlıkları ya da
yaşanacaklara ilişkin deney ve tecrübeler sunmaktadır. Bu bakımdan ML ustaların
çeşitli dönemlerde kaleme almış olduklarında yazılarında kendi halklarının
deyimleri ve fıkralarında yararlanarak konuları daha basite indirgeyerek
gerçekleri emekçi yığınlara yalın bir dille anlattıklarına tanık olmaktayız.
Bu bakımdan birçok uygarlığın yaşamış olduğu ülkemizde de
halklarımızın tarihsel yaşamından bugünlere taşınan binlerce deyim ve fıkralar
var. Bunların birçoğu önemli dersler içinde barındırmakta toplumu, insanlığı,
sistemi vb. anlamada bizlere yardımcı olmaktadır. "Meyvesiz ağacı sallamak
beyhude bir çabadır" halk deyimi de bu binlerce güzel deyimlerden birçok
bakımdan anlam yüklü olan ve yerinde, zamanında kullanıldığında durumu anlama
ve ona çözüm bulmaya yönlendiren bir deyim olduğu unutulmamalıdır.
Bilindiği gibi her meyve ağacında aynı ölçüde meyve
oluşmuyor. Bazı ağaçlar daha fazla meyve veriyor, bazıları ise daha az ve hatta
bazılarında ise hiç meyve olmuyor.
Elbette bunun değişik nedenleri var. Ama aynı bakım
yapıldığı halde meyve vermeyen ya da az meyve veren ağaçlar olduğunu biliyoruz.
Aslında meyve ağacı burada bir sembol rolünü oynamaktadır. Burada görülmesi
gereken kişilerin doğru tanınması ve ondan ne beklenildiğinin iyi bilinmesi ve
rastgele meyve yetiştiriciliğine yönelinmemesidir. Bu halk deyimini örgütlü
mücadeleye uyarlamaya yöneldiğimizde karşımıza meyve ağacı olarak ifade etmemiz
gereken örgütün temel direği olan kadrolar ve sempatizanlar çıkmaktadır. Nasıl
ki bir bahçede aynı meyve ağaçlarında su, gübreleme, ilaçlama vb. bakımı aynı
olmasına karşın alınan meyve aynı olmuyorsa bu aynı şeyi örgütü oluşturan
kadrolar için daha fazla geçerlidir.
Belki de meyve vermeyen bir ağaca başka bir meyveyi
aşılamak mümkün olabiliyor, örneğin meyve vermeyen yada az meyve veren bir elma
ağacı bol meyve veren başka bir elma ağacından aşılama yaparak meyve vermeyen
ağacı meyve verir bir duruma getirmek olanaklıdır. Ama bu aynı şeyin insanlarda
uygulanması söz konusu olmamaktadır. Bu bakımdan da örgütün kadro ve
sempatizanlarını iyi tanıması ve onların ne kadar gelişmeye açık, yetenekli ve
verimli olduklarını iyi bilerek hareket etmeli, meyve verme özelliği taşıyanları
öne çıkararak örgütü bunların üzerine bina etmelidir.
Bilindiği üzere burjuva kapitalist sistem yaşamın her
alanında eşitsizliklerle dolu ve daha işin başında eğitimde başlayarak parası
olana daha iyi eğitim olmayana doğru düzgün eğitim vermediği ve temellerini
sağlamca atarak eşit eğitimi yaratmadığı bir durum ortadır. Burjuva kapitalist
sistemin daha işin başında ayrımcı davrandığı bir sistemde insanların
olanaklarında eşit bir şekilde geliştirmeleri söz konusu olmamaktadır. Durum
böyle olunca bir çok insanın gelişimi ve yeteneklerini ortaya çıkararak
insanlığın gelişimi yada örgütlü mücadelenin ileriye doğru taşınması
doğrultusunda kullanılması söz konusu olmamaktadır.
Sistemin insanları ayrıştırdığı bu durum kaçınılmaz
olarak örgütlü mücadeleye de yansımaktadır. Sorunlara ilgi duymak, kendisini
geliştirip, yenilemek için yetişenler ile bütün çaba ve uğraşlara rağmen pek
fazla gelişim göstermeyenler örgütlü mücadele içinde de kendisini netçe açığa
sermektedir. Elbette burada sorunun özünü önceden eğitim alıp almama
oluşturmuyor. Bunun sorunları anlama ve kavramada önemli bir etkisi olsa da tek
başına bir kişinin "meyve veren bir ağaç olması" için yeterli
olmuyor. Bunun inanç, kararlılık ve topluma karşı kolektif sorumluluk
duygusuyla birleşmesi gerekiyor. Bu iki unsur iç içe olmadan ve biri diğerini
güçlendirerek ilerlemeden kadroların verimli bir konuma getirilerek
yeşermelerini sağlamak söz konusu olamaz.
Haliyle buraya bahçeyi kuran ve bakan bahçıvan rolünde
olan örgüt yöneticilerine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bahçıvan
nasıl ki bahçesindeki ağaçlarını ve çiçeklerini iyi tanırsa örgütün yönetici
kadroları da örgütün kadro ve sempatizanlarını iyi tanımalı ve boşa kürek
çekmekten uzak durmalıdır. Devrimci çalışmada zamanın oldukça önemli olduğu
reddedilmez bir olgudur. Burjuvazinin her gün her saat her saniye emekçi
yığınları zehirlemek için bin bir türlü araç ve gereçle çalışmaya devam ettiği
koşullarda, kısıtlı kadro ve olanaklara buna karşı mücadele yürüten devrimci ve
komünist örgütlerin daha bir titiz olmaları gereklilikten öteye bir
zorunluluktur. Bu bakımdan devrimci örgütlenmenin kadro yetiştirmede zamanı iyi
değerlendirmeli ve meyvesiz ağaç durumunda olan, yani pek gelişmeye açık
olmayan ve kendisi dışında kimselere bir faydası olmayan hep başkalarının
önderliğine gereksinim duyan insanlarla zaman harcama ne kişiye ne de devrimci
mücadeleye bir yararı olmayacağı açıktır.
Kadrolaşmaya hava kadar, su kadar gereksinim duyulduğu
bir ortamda adeta el yardımıyla kadrolaşmaya yada ya tutarsa biçiminde
kendinliğindenci yaklaşımlara prim vermek enerji israfından başka bir yarar
vermeyecektir. Üzerinde durulmasına ve her türlü destek verilmesine ve olanak
sağlanmasına rağmen hala kişiler oldukları yerde saymaya devam ediyor ve
başkalarına göre davranmaktan kapanmıyorlarsa, bütünden insanlarla daha fazla
zaman öldürme kişiye ve örgüte zarardan başka bir sonuç getirmeyecektir.
Kadrolaşmada meyve vermeye aday olan insanlar seçilmeli
ve bunların eğitimi ve kalıba dökülmeleri için özel bir çaba içine
girişilmelidir. Verileri olmayan ve kendisi bir şeyler katma çabası içinde
olmayanlarla uğraşmanın örgütü darlığa ve yığın savaşımının ihtiyaçlarını
yanıtlamaktan geriye düşerek önderlik iddiasında uzaklaşmaya neden olacağı
unutulmamalıdır.
Örgütlü mücadele planlı ve programlı bir çalışmadır.
Kendiliğidencilik ve bilinmezlikler ya da tesadüfler bu çalışmaya zarar verir.
Haliyle örgüt çalışması bir yerde kadrolaşma çalışması olduğuna göre meyve
vermeyen yani gelişmeye açık olmayan insanlarla pek fazla zaman öldürmemeyi
gerektirir. Onun için örgütün planlı ve programlı çalışmalarında istenilen
sonucu alabilmesi ve hedefini yakalayabilmesi için enerjisini, güç ve
olanaklarını olabildiğince iyi kullanmalı ve meyve vermeyen ağaçları sallayarak
boş bir çaba içinde olmamalıdır. Bu bir yerde sallanan meyve ağacını iyi
tanıyıp, tanımamayla bağlı bir durumdur. Nasıl ki bir bahçıvan bahçesindeki
meyve ağaçlarının ne kadar meyve verdiğini bilmezse, enerjisi ve zamanını meyve
veren ağaçla, meyve vermeyen ağaç arasında bir ayrım yapamaz ve meyve vermeyen
ağacı boş yere sallayarak enerji ve zaman kaybına uğrar. Tıpkı örgütlü
mücadelede yöneticilerin örgüt kadro ve sempatizanlarını mücadele sürecinde
tanımak için özel çaba sarf etmeden herkese aynı biçimde yaklaşarak enerji ve
zaman kaybına yol açacak bir durumun yaratılması gibi.
Tüm bu olumsuz durumlardan hızla kurtularak, devrimci kadroların verimli ağaçlar olarak kavgaya sürülmesi ve sempatizan çevreler içinde yeni kadroların tespit edilerek geliştirilip yetkinleştirilerek enerji ve zaman kaybının ortadan kaldırılarak, verimli ve gelişme vadeden insanların kadrolaştırılması için meyve veren ağaçları sallamalı ve gözü kapalı bir şekilde ve el yardımıyla yürümekten hızla kurtulmalıdır.
Tüm bu olumsuz durumlardan hızla kurtularak, devrimci kadroların verimli ağaçlar olarak kavgaya sürülmesi ve sempatizan çevreler içinde yeni kadroların tespit edilerek geliştirilip yetkinleştirilerek enerji ve zaman kaybının ortadan kaldırılarak, verimli ve gelişme vadeden insanların kadrolaştırılması için meyve veren ağaçları sallamalı ve gözü kapalı bir şekilde ve el yardımıyla yürümekten hızla kurtulmalıdır.