Bir kere şunun altını özenle çizmeliyiz ki, tüm olumsuzluklara
kılıç çalarak, dünden bugüne gelenekten geleceğe devrim ve sosyalizm
yürüyüşünde, örgütlü mücadele ve devrimin maneviyatını yükseltme, güçlenme ve
yaşatma bakımından önemlidir. Dahası devrim ve sosyalizm şehitleri devrim ve
sosyalizm savaşımımızın manevi zenginliği kadar hazinesidir aynı zamanda. Bunu
korumak ve gelecek kuşaklara taşımak her komünist örgütün olduğu kadar, her bir
komünist ve devrimcinin de görev ve sorumluluğudur. Bu tarihe olduğu kadar,
kendi devrimci tarihine karşı da bir sorumluluk ve görevdir.
Komünist hareketi yeniden ete kemiğe büründürmek için 21
Ağustos 1995 ‘de kurulduğu günden bu yana faşist diktatörlüğün ve oportünist
revizyonist kesimlerin ateş altında tuttuğu bir örgüt olarak, kendi tarihini
zorluklar, olanaksızlıklar ve ihanete karşı savaşım içinde yazmaya çalıştı.
Dünyada, özelde de Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da çeşitli ulus ve ulusal
azınlıklardan işçiler ve emekçi halkların mücadelelerle yarattığı tüm
değerleri, kazanımları ve şehitlerini bütünlüklü olarak sahiplenen örgüt,
dünden bugüne bugünden geleceğe devrimci yürüyüşünü bu perspektifle zorluklara
karşı sürdürmektedir. 22 yıllık mücadele tarihinde bu yürüyüşün bedeli olarak
şehitler verdik Örgütün oğulları ve kızları bu kavgada devrimin zaferi için
canlarını ve kanlarını verdiler, yapı taşları olmuşlardır. Komünizmin yüce
idealleri uğruna ölümde olsa bu bedeli göğüslemeyi, düşmana aman vermemeyi, baş
eğmeyip direnmeyi ve önce ben düşmeliyi mi öğreten olmuşlardır.
Umutları tükenmişliği de gördü gözlerimiz, bir tükenmişlikten diğerine sürüklenen düş kırgınlarını da. Biraz kötümserliğe çalsa da yaşamın tadı, umudu sürdürenlerimiz de oldu, umutları kuşkularına yenik düşenimiz de. İnançsız öfkeler çabucak tükenirken, sımsıkı sarılıp tutanlar da vardı düşlerimizin bir ucundan, türküsünü yitirmeden.
Umutları tükenmişliği de gördü gözlerimiz, bir tükenmişlikten diğerine sürüklenen düş kırgınlarını da. Biraz kötümserliğe çalsa da yaşamın tadı, umudu sürdürenlerimiz de oldu, umutları kuşkularına yenik düşenimiz de. İnançsız öfkeler çabucak tükenirken, sımsıkı sarılıp tutanlar da vardı düşlerimizin bir ucundan, türküsünü yitirmeden.
Kemal yoldaş düşlerinin ucunu bırakmayanlardandı, hani;
inançları mevsimlik olmayanlardan, hani; emekçi alın terini mücadeleye katık
edebilenlerden, hani; acılarla örselense de yüreği, gürültüsüzce türküye
katılmayı becerebilenlerden. Hayatın emekçisiydi. Hayattan alacağı vardı
epeyce. Kolayına teslim olmadı o yüzden ölüme.
Direndi de direndi, defalarca polisle çatışmada
yaralandı, ölümünü beklediler ama o hep inadına devrim için yaşadı, hiç
karanlık bulaşmamış elleriyle sıkıca tutundu hayata. Onun için Kaypakkaya’nın
geleneğini sürdüren KP-İÖ idi son mekanının adı. Sonra parmak uçlarından kayıp
gitti hayat. Pusuda düştü yere. Ölümdü bu, yoldaş ölümü. Hani; içeride de
dışarıda da, vuruşurken de, hasta yatarken de, ölüme kafa tutmayı bilenlerden
birinin gidişi...
Görüp yaşıyoruz ki; faşist karşı devrimin gemi azıya
aldığı ve kirli savaşı körüklediği ve devrimci hareketin her bakımdan ezilmeye
sesinin boğulmaya çalışıldığı koşullarda anıyoruz Kemal Yazar yoldaşı. Şunun
hiç akıldan çıkarmamalıyız ki, öncü olmak ve ışık saçmak, bir yerde en olmadık
zamanda imkansızı başarmanın ve bilinmeyenlere kulaç atmanın yani rüzgara karşı
inatla ve ısrarla yürümenin. Dahası, bütün umut ışıklarının söndürüldüğü yerde
umut ışığını yeniden yakabilmenin cesaretidir. Bu aslında, kuşatılmışlık
zırhını adeta kendi kaynağından fışkırırcasına delme gücü ve iradesidir. Yani
çelik gibi olmayı başarabilmektir. Tıpkı İbrahim, İrfan, Münir, Ali Aktaş,
Yücel Hazar, Cennet Değirmenci, Ali Ekber Barış gibi olmaktır.
Unutmamalıyız ki tarih ezilen ve sömürülen emekçi
halkların tarihi değildir. Haliyle bu tarih, her dönem mücadelede
anlamları olan önder ve militan kişilikler yaratmıştır. Emekçi halkların gerçek
tarihi özünde sömürü ve zulme karşı, önderlerin ve militanların
gerçekleştirdiği eylemlerle başlamaktadır. Bu eylemler ezilen ve sömürülen
emekçi halkların tüm kesimlerin belleklerinde kaybolmayan özgür, adil, eşit
yaşam özlemlerini eyleme dökmenin ilk kıvılcımı olmuşlardır. Hiçbir haksızlığı
emekçi halklar adına kabul etmeyen bu öncü ve militan kişilikler, bulundukları
dönemlerde kurulu sistemleri en güçlü sorgulayanlar olarak ortaya çıkmışlardır.
Kemal yoldaş tanımak ve Onun devrimci militan
özelliklerinden karanlığa ışık olmak oldukça önemlidir. Kemal yoldaş devrimci
olmadan önce en ayırt edici özelliği olağanüstü insan sevgisiydi. Ancak
devrimci olduktan sonra, bu insan sevgisi onda tamamen farklılaştırdı.
Öyle belirsiz, bulanık hümanizma duygusu yoktu artık onda. Yoldaşlarına, sadece onlara da değil, tüm devrimcilere, işçi sınıfı ve tüm emekçilere karşı tanımsız bir sevgiye dönüştü hümanizması. Kemal söz konusu olduğunda, öyle soyut bir şey değildi bu, gülüşünden, bakışından, adeta tüm gövdesinden taşardı. Daha ilk karşılaşmada gülüşü ve sıcaklığıyla sarardı insanı.
Öyle belirsiz, bulanık hümanizma duygusu yoktu artık onda. Yoldaşlarına, sadece onlara da değil, tüm devrimcilere, işçi sınıfı ve tüm emekçilere karşı tanımsız bir sevgiye dönüştü hümanizması. Kemal söz konusu olduğunda, öyle soyut bir şey değildi bu, gülüşünden, bakışından, adeta tüm gövdesinden taşardı. Daha ilk karşılaşmada gülüşü ve sıcaklığıyla sarardı insanı.
Bu özelliğini bütünleyen ve onda karakter haline gelen
bir diğer özelliği ise, alçak gönüllülüğüydü. Herhalde şimdi sorulsa, içimizden
hiç kimse alçak gönüllü olmadığını, burnu büyük ve üstenci olduğunu kabul
etmeyecektir. Kuşkusuz her şeyin bir ortalaması vardır. Çalışkanlığın,
fedakarlığın, hatta devrimciliğin bile. Kemal için söylenenleri bu
ortalama ölçüler içinde algıladığımızda, onu tanımamız mümkün olmayacaktır.
Kemal alçak gönüllüdür. Ve onda ortalama yoktur.
Örneğin Kemal önemli yönetici sorumluluklar üstlendi. Ama bunu yaparken
kendisine hiçbir özel misyon biçmedi. Öyle örgüt yöneticisi olmak ve önemli
eylemlere imza atma onurunu taşımak onun için özel bir durum değildi. Bu
bir onursa örgütüne aitti. İnanç ve coşkusuyla sarıldığı her eylemde, öne
çıkması gereken biri varsa o da kendisiydi. Mücadelenin ve örgütün diğer
yoldaşlarına daha çok ihtiyacı olduğunu düşünüyordu çünkü.
Yine Kemal yoldaş en genç ve yeni yoldaşlarıyla
konuşurken bile, neredeyse karşısındaki onun üstüymüş gibi saygılı ve
dikkatliydi. Oturuşundan ses tonuna kadar bu böyleydi. Ve bunu kimsenin gönlünü
hoş tutmak için değil, başka türlü davranamadığı için yapardı.
Herhangi bir devrimciyle -ama devrimciyle- ilişkisinde de böyledir. Kemale fedakar denilebilir mi? Sanmıyoruz. Çünkü bir şey kişiliğinizle bütünleştiği zaman fedakarlık olmaktan çıkar, düpedüz karakter özelliğiniz olur. Kemal başkaları için bir şey yaparken kendisi yoktur, hiç bir ihtiyacı yoktur sanki. Yoldaşlarına kızmaz, sesini yükseltmez, kaşını yıkmaz, gönül kırmaz. Bir çoğumuzda bu durum, kendine hakim olmak biçiminde yaşanır. Onun ise buna ihtiyacı yoktur. Onda içselleşmiş bir özelliktir, kendiliğinden olur.
Herhangi bir devrimciyle -ama devrimciyle- ilişkisinde de böyledir. Kemale fedakar denilebilir mi? Sanmıyoruz. Çünkü bir şey kişiliğinizle bütünleştiği zaman fedakarlık olmaktan çıkar, düpedüz karakter özelliğiniz olur. Kemal başkaları için bir şey yaparken kendisi yoktur, hiç bir ihtiyacı yoktur sanki. Yoldaşlarına kızmaz, sesini yükseltmez, kaşını yıkmaz, gönül kırmaz. Bir çoğumuzda bu durum, kendine hakim olmak biçiminde yaşanır. Onun ise buna ihtiyacı yoktur. Onda içselleşmiş bir özelliktir, kendiliğinden olur.
Eleştirirken, yaralarını usulca temizleyip sarar gibi
eleştirir insanı, ilacın en acısını bile onun elinde uysallıkla içmeye
hazırsınızdır. Çok mu mülayim görünüyor? Siz onu bir de örgüte yabancı ve
zararlı düşünce ve alışkanlıkları sızdırmaya çalışanlar, bile bile hatasında
ısrar edenler çizgimizi bulandırmaya çalışanlar karşısında görmelisiniz. O yumuşacık
Kemal gider, uzlaşmaz, acımasız, sonuna kadar dövüşmeye hazır yırtıcı bir
kaplan gelir yerine.
Düşman karşısında ise, hayır, korkusuz denemez ona. Bu
tanım çok hafif kalır. Düşman karşısında düşmanca durur. En güçlü sevgi, en
güçlü nefretten beslenirmiş derler. Onun işçi ve emekçilere duyduğu aşka benzer
sevgi, egemen sınıflara karşı duyduğu tarifsiz bir kin ve öfkeyle birleşir,
bununla beslenirdi. Düşmanla yüzleşmesi gereken her durumda, geleceğin
temsilcisi gibi davranır, saldırır, diz çöktürdü. İlk gençliğinden beri
defalarca çatışmalara girmiştir, vücudunda birçok mermi taşır ve bizim
tanımımızla gövdesi kalbur gibidir.
Türkiye devrimci hareketi onu, defalarca geçtiği işkence
tezgahlarındaki tavrıyla tanıdı. Her yakalanışında bir öncekine göre bir üstten
tavır geliştirdi. Şubede direnmeyi bir sanat haline getirdi Kemal yoldaş
işkencede düşmana cepheden tavır koyuyor, açıktan “Siz insan değilsiniz, benim
işkencecilere verilecek ifadem yok” diyerek Kaypakkaya yoldaşın işkencede kızıl
direniş çizgisini ileriye taşıyordu.
Devrimci militan özelliklerinden dolayı Kemal
yoldaş Türkiye devrimcileri tarafından sevilip sayılan, adeta yoldaşça kabul
gören bir komünistti. Hem de yaşarken. Sanırız böylesi bir ayrıcalık kimselere
nasip olmamıştır.
Dahası Kemal yoldaş, her dönem ihtiyacı duyulan teori ile
pratiği birleştirmeye çalışan yetkin bir örneğiydi, iyi bir örgütçüydü, iyi bir
asker. Hepsinden önemlisi örgüt adamıydı. Gerçek bir adanmışlıkla çalışır ve
böyle çalışılmasını isterdi. Hangi işe el atarsa o işin adamı olurdu.
Kemal yoldaş, mükemmel miydi? Asla. Biliyoruz ki,
hiç kimse mükemmel değildir. Lenin’in dediği gibi, önemli olan hata yapmamak
değildir. Önemli olan önemli bir hata yapmamak ve hataların gösterildiğinde
derhal düzeltmektir, onun yaşamında aşılması güç her hangi bir önemli hatası
yoktur.
Ve asıl olan sürekli, kesintisiz bir biçimde ileriye doğru değişmek,
yenilenmektir. Kemal yoldaş, yaygın deyimle o ilk günkü didinmede gösterilen
örgüt ve devrimle bütünleşme düzeyi, feda ruhu, çalışma performansı ile örülüyor.
Kemalin devrimci iradesi bir doruktur. Doruklara ulaşmak için o dağ
tırmanılmalıdır.
Onun bu devrimci karakter sağlamlığı, sadece kişisel
meziyet sorunu değildir kuşkusuz. Proletaryanın M-L ideolojisi ile donanmış
bilinçli bir inançtır duyduğu. Şehitlerimizi yaşadıkları koşullardan, içinde
şekillendikleri örgütten, o örgütteki yer alış biçimlerinden kopardığımızda,
onları anlamak olanaklı olmayacaktır. Onların ayırt edici özellikleri
örgütlerinin tüm erdemlerini kendilerinde kişileştirmeleri ve bunu kişisel
erdemleriyle yoğurmalarıdır.
Sözün özü Kemal yoldaş: kısa ama dolu dolu yaşadığı
devrimci mücadele ve yaşamında, önce yoldaş olmayı öğrettin etrafına. En
azından uzun bir dönem İnşa'mızı geliştirmek ve öncü konuma yükseltmek için,
zorlukları devrimci irademizle aşarak ilerlemek için sonuna kadar beraber
olacaktık. Söz vermiştik işleri birlikte omuzlamaya. Ama bir dönemler yoldaş
denilenler hain bir pusuda seni bizden erkence kopardılar ve seninle birlikte
yapacaklarımız yarım kaldı. Yine senin neden özel olarak hedef seçilerek
katledildiğini de iyi biliyoruz.
Seninle birlikte örgütü büyütmek için yola çıkanların kimisi abbas yolcu, kimisi ihanetçi ve kimisi de zorluklardan yüz çevirerek seni bir kez daha arkadan vurdular. Ama seninle birlikte İnşayı büyütme kararlılığında olan İnşa'mız önderliği ve militanları, sempatizanları sana vermiş oldukları devrim sözüne bağlı kalarak, örgütümüzü kirlerden ve paslardan, temizleyerek her bakımdan yenilenmiş olarak yoluna daha güçlü olarak devam ediyor.
Seninle birlikte örgütü büyütmek için yola çıkanların kimisi abbas yolcu, kimisi ihanetçi ve kimisi de zorluklardan yüz çevirerek seni bir kez daha arkadan vurdular. Ama seninle birlikte İnşayı büyütme kararlılığında olan İnşa'mız önderliği ve militanları, sempatizanları sana vermiş oldukları devrim sözüne bağlı kalarak, örgütümüzü kirlerden ve paslardan, temizleyerek her bakımdan yenilenmiş olarak yoluna daha güçlü olarak devam ediyor.
Dahası yoldaşların olarak yenilmezlerin Bolşevik ordusunu
yaratma savaşımımız da Kemal yoldaş sen her daima umut, sen inanç,
sen güç kaynağımız olmaya devam ediyorsun.
Kemal Yazar yoldaş
ölümsüzdür!
21 Ağustos’tan 27 Ağustos’a bin
selam!
Yaşasın devrim ve
sosyalizm mücadelemiz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder