Tarihe 4 Mayıs 1937 yılında başlayıp 1940 yılına kadar devam eden ve binlerce
Alevi Kürdün kırımdan geçirildiği Dersim katliamının 80. yıl dönümü. Aslında
Dersim katliamı coğrafyanın tümüyle Türkleştirme, Sünnileştirme yani Türk ve
Sünni olmayan halkların yok edilmesi politikasının açık bir ifadesidir. Başta
şunun altı çizilmelidir ki, katliamın başında dönemin devlet yöneticileri M.
Kemal, Celal Bayar, İsmet İnönü ve genelkurmay başkanı Fevzi Çakmak
bulunmaktadır. Haliyle önceki Kürt katliamları gibi Dersim katliamı da T.C.
devletinin Kürdistan’ı İslah etme (iyi bir hale koyma, iyileştirme,
düzeltme) reform planının bir uzantısıdır.
1925 de Şey Sait’in önderliğindeki Kürt isyanına
katılmamalarına ve üstelik bazı aşiretlerin devlete destek olmalarına rağmen,
Kemalist iktidarın “Cumhuriyet Hükümeti için bir çıban” olarak gördüğü
Dersim’de tedip, uslandırma, tenkil, uzağa gönderme, uzaklaştırma. Herkese
örnek olacak ceza verme ve tehcir, sürgün, göçertme 1926 yılında başladı. 4
Ekim 1926 tarihinde Albay Mustafa Muğlalı komutasında Koçuşağı aşiretine karşı
yapılan askeri harekat Ovacık, Çemişgezek, Erkek, Beylan, Amutka ve Yılan Dağı
bölgesinde yaklaşık bir ay kadar sürdü ve geriye yüzlerce ölü, sürgün ve
yıkımlar kaldı.
Daha sonraki süreçte “Vergi ve asker vermeye yanaşmadıkları, Kürtlüğü yaydıkları ve isyanlara destek verdikleri” gerekçesiyle isyan potansiyeli taşıyan Dersim’deki her Kürt aşiretine karşı tedip, tenkil ve tehcir harekatları yapıldı. Bu harekatlarda köylerde uygulanan teröre karşı aşiretlerin küçük çaplı direnişlere başlaması Kemalist iktidar tarafından Cumhuriyete karşı “isyan dalgası” olarak tanımlanarak sistemli faşist baskı, terör ve katliamlar yapıldı.
Kemalist iktidarın “Dersim’in ıslahı” olarak tanımladığı
tedip, tenkil ve tehcir harekatları ile ilgili ilk rapor 2 Şubat 1926 tarihinde
Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in bölgede yaptığı incelemelerden sonra yazıldı.
1930 yılından itibaren Ağrı ve Pülümür harekatları ile Dersim sorununu
gündemleştiren Kemalist iktidar yaklaşık 6 yıllık bir planı uyguladı.
14 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen İskan Kanunu ile
aşiretlerin hükmî şahsiyetleri ortadan kaldırılarak aşiret topraklarına ve
mallarına el konuldu. Aşiret efradı göç ettirilerek hükümetin belirlediği
bölgelere yerleştirildi. Dersim’in bazı bölgeleri de iskana kapatıldı.
M. Kemal, Dersim harekatları ile bizzat ve özel olarak
ilgilendi. 1935 yılı Kasım ayında TBMM’nin açılış konuşmasında, “İç idare
teşkilatımızı, yurdun Doğu bölgelerinden başlayarak genişletmek ihtiyacını
duymaktayız. Bu arada Dersim bölgesinde esaslı bir ıslahat, iyileştirme, reform
programının tatbiki de düşünülmüştür” diyerek düğmeye bastı. Yaklaşık iki ay
sonra 25 Aralık 1935’te “Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun” Meclise
sunularak kabul edildi. Bu kanunla ‘Tunceli’ isimli bir Vilayet kurularak
Dördüncü Umum Müfettişi olan Korgeneral Abdullah Alpdoğan bölgeye vali ve
komutan olarak atandı. Bu general valiye İngiliz sömürgelerindeki valilere
tanınan olağanüstü yetkiler verildi.
1936 yazında Başbakan İsmet İnönü bölgeye giderek “Islah
planı” uygulamalarını yerinde inceleyerek M. Kemal’e uzun bir rapor sundu.
Aralık 1936’da İçişleri Bakanlığı’nda Bakan Şükrü Kaya yönetiminde Umumi
Müfettişler Konferansı yapılarak Dersim’de devlet otoritesinin tesisi için
tedip, tenkil ve tehcir politikaları belirlendi.
Korgeneral Alpdoğan bir bildiri yayınlayarak bütün
aşiretlerin silahlarını teslim etmesini istedi. Birçok aşiret buna yanaşmadı.
Aşiret reislerinin sözcüsü konumunda olan Seyit Rıza, Korgeneral Alpdoğan’la
görüşerek Tunceli Kanunu’nun kaldırılmasını ve Dersim için özel bir idarenin
kurulmasını istedi. İsteklerin kabul edilmemesi üzerine aşiretler yeni yapılan
askeri garnizonlara ve karakollara saldırılar başlattı. 28 Nisan’da İçişleri
Bakanlığı durumu şöyle açıkladı:
“Dersim aşiret reisleri, hükümet kuvvetlerini kendi
aralarından uzaklaştırmak maksadıyla zaman zaman karakollarımıza tecavüzler yapmışlar
ve kuvvetlerimiz tarafından tart edilmişlerdir. Tunceli’ne muhit ve özellikle
Kürtlere meskun olan illerde her türlü olayları karşılayabilecek şekilde
tedbirli olunmalıdır.”
3 Mayıs’ta hava kuvvetlerine bağlı bir uçak filosuyla
havadan ve binlerce askerle karadan bölge kuşatıldı. Genelkurmay Başkanlığı 4
Mayıs’ta Türkçe-Osmanlıca harflerle yazılmış binlerce bildiriyi uçakla havadan
atılarak devlete itaat dışında bir seçenek olmadığı anlatıldı. Bu bildiri
şöyleydi:
“Cumhuriyet Hükümeti sizi şefkat ve merhamet kucağına
almak, sizi mesut etmek istiyor. İçimizde bunu anlamayanlar çoktur ki ona
hürmetsizlik ediyor veyahut içinizde bazıları şahsi menfaatler için sizi kurban
etmek istiyor. Cumhuriyet Hükümeti bu gereği bildiği içindir ki sizlere son
ihtarını yapıyor. Onun size son şartları şudur: Sizi ayaklandırmaya çalışan
zavallıları Cumhuriyet Hükümeti’ne teslim ediniz veyahut onlar kendileri teslim
olmalılar. Bu takdirde cümleniz masum kalacaksınız... Cumhuriyet Hükümeti’nin
bu son şefkat ve merhametini bildiren bu bildirisini 24 saat çoluk ve
çocuğunuzla beraber okuyun, düşünün ve çabuk cevap verin... Devlete itaat
gerektir.”
İlk direniş 21 Mart 1937 yılında başladı. Altı ay süren
direniş 5 Eylül’de direnişin lideri Seyit Rıza’nın görüşmeye çağırma bahanesiyle
bir köprüde kurulan pusuda yakalanmasıyla bastırıldı. Seyit Rıza’nın
yakalanmasını gazeteler “Türkiye’de son derebeyliğin de imha edildiği”, “Bir
efsanenin yıkıldığı” şeklinde yazdı.
İkinci direniş, 2 Ocak 1938’de başladı ve bu direniş de
kanlı bir şekilde bastırıldı. 3. Ordu Müfettişi Org. Kazım Orbay’ın komutasında
3 kolordunun katıldığı kapsamlı bir saldırı ile 16 Eylül 1938’de Dersim’deki
direnişin bütün mevzileri yok edildi.
Kasım 1938’de TBMM’nin yeni çalışma yılının ilk toplantı
gününde M. Kemal, hasta olduğu için Başbakan Celal Bayar’a okutturduğu yazılı
söylevinde şöyle demişti: “Uzun yıllardan beri süregelen ve zaman zaman aşırı
bir duruma giren Tunceli’deki toplu haydutluk olayları belli bir program
içindeki çalışmaların sonucu olarak kısa bir zamanda ortadan kaldırılmış, o
bölgede böyle olaylar bir daha tekrarlanmamak üzere tarihe aktarılmıştır.”
Dersim’de devlet zalimlikte sınır tanınmadı. Dersim’de
hem Kürtlük hem de Alevilik büyük bir mezalime maruz kaldı. İnsanlar topluca
mağaralara kapatılarak kimyasal gazlarla öldürüldü. Uçurumlardan atıldı.
Kurşuna dizildi. Uçaklarla bombalandı. Dersim’in her yanı yakıldı, yıkıldı,
Cumhuriyet tarihinin en büyük toplu katliamları-14 bine yakın insan katledildi-
yapıldı. İnsanlık onuru ayaklar altına alınarak bir halkın dili, tarihi,
kültürü, inancı yok edilmeye çalışıldı. Ama bu zalimlik hiçbir zaman
unutulmadı. Katliamların tüm detayları ağıtlarda kaldı. Acısı yüreklerde
dinmedi.
1925-1938 yılları arasında uygulanan inkar, imha,
Türkleştirme ve Sünnileştirme politikaları için artık sözün bittiği yerdeyiz.
Şimdi yapılması gereken şey, Dersim’in direniş ruhunu yaşatmak, Dersim’i
unutmamaktır. Dersim’i Roboski’yi, Sur’u, Cizre'yi, Şırnak'ı, Yüksekova'yı
unutmamaktır. Her şeye rağmen özgürlüğü için Serhildanlara kalkışan Kürt
halkının direnişini unutmamaktır. Ve bütün bunları hatırlamak, onurlu bir barış
ve Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı için mücadeleyi daha sıkı bir
şekilde örmektir.
Aslında başında Recep Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu AKP
faşizmi Dersim katliamını CHP’nin sırtına yıkarak Celal Bayarları, Menderesleri
temize çıkarmaya çalışıyor. Erdoğan bir yandan Dersim katliamını CHP’nin
sırtına yıkmaya çalışırken öte yandan bugün Roboski’de, Sur’da, Şırnak’ta,
Cizre’de, Kürt katliamlarına devam ediyor. Böylece Erdoğan ve şürekâsı devleti,
Kürt katliamlarından, inkar ve imha politikalarında uzak tutmaya çalışıyor.
Haliyle Osmanlıdan günümüze Kürt isyanlarıyla yüzleşmekten kaçıyor. Bu bağlamda
Dersim katliamına ait tüm devlet arşivleri açılmalı, Seyit Rıza ve
arkadaşlarının mezar yerleri açıklanmalı, Dersim’in ve diğer Kürt illeri ve tüm
yerleşim yerlerinin adları iade edilmeli, katliamlardan arta kalan kız
çocuklarının isimleri katliamlardan arta kalan kız çocuklarının isimleri
ve nerelerde oldukları açıklanmalı ve daha da önemlisi devlet, Dersimde
yaşananların sistemli bir katliam olduğunu kabul ederek,
Dersimlillerden özür dilemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder