Atilla Özkan, 1957 yılında Kayserinin Sarız
ilçesinde yoksul Kürt ve Alevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Daha
küçük yaşında ailece sömürüyü, baskıyı, zulmü tanıdı.
Atilla yoldaş, bu baskı ve yoksulluk ortamında
ilerici düşüncelerle tanıştı. Öğrencilik yılları Atilla’nın devrimci
gelişimini koşulladı, okulda öğrenci arkadaşlarıyla omuz omuza
gerici tedbir ve uygulamalara karşı çıkarak, öğrencilerin, demokratik,
akademik, hak ve özgürlüklerini savundu. Daha o dönemde Hüseyin
Cevahir’in faşist diktatörlükçe katledilmesine alkış tutan gerici
ve faşist öğrencilerle çıkan bir kavgada devrimci arkadaşlarının
en önünde yer almıştı. 12 Mart faşist diktatörlüğün emekçi halkımız üzerindeki
vahşi zulmü ve sömürüsü Atilla’nın yoksul ailesini de derinden etkilenmiştir.
Daha sonra yoksulluk nedeniyle okula devam edemeyen Atilla yoldaş
1973 yılında16 yaşında tanıştığı TKP/ML Hareketi saflarında mücadeleye omuz
verdi.
Daha küçük yaşında bir dokuma fabrikasında çalışmaya başlayarak, özgürlük ve sosyalizm mücadelesine daha aktif ve kararlı bir şekilde katıldı.
Atilla’nın çalıştığı dokuma fabrikasında azgın
bir sömürü ve baskı vardı. Fabrikada çalışanların çoğu, kadın ve çocuk
işçilerdi. Patron ve sarı sendika, mafya ile işbirliği, halinde işçilerin
her türlü mücadelesini bastırmaya çalışıyor, en küçük bir hak isteğinde
veya en küçük bir kıpırdanışta işçiler toplu halde işten atılıyordu.
Kadın ve işçiler dövülüyordu. İşte bu zor şartlarda Atilla her zamanki
gibi kararlı, her zaman ki gibi en önde, bilinçlice haksızlığa,
sömürüye ve zulme karşı çıkarak patron ve mafya sarı sendikacıların
işbirliğini teşhir ederek işçileri gerçek düşmanlarına karşı birleştirmeye
çalışmıştır.
Atilla yoldaşın bu mücadelesinin kendileri için
tehlikeli olduğunu gören patron ve mafyayla sarı sendika işbirliği,
Atilla’nın işine son verdi. Atilla dokuma fabrikasından atıldıktan
sonra yılmadan devrimci mücadelesini sürdürdü. Kazlıçeşme’de bir
deri fabrikasına işçi olarak girdi. Deri fabrikalarında işçileri
ilkel şartlarda, leşler ve çamurlar içinde, mağara gibi işyerinde
çalıştırıyorlardı. Atilla yoldaş burada çalışırken, bir yandan işçilere
devrim ve sosyalizm bilinci vermeye çalışırken, bir yandan da işçilerin
sendikal mücadelesine bütün çabasıyla önderlik ederek, sendikasız
ve her türlü sosyal haktan yoksun işçileri, sendikalarda örgütleyerek
patronlara karşı birleştiriyordu. Bunu gören patron Atilla’nın işine
son vererek onu dövmeye kalktı. Atilla’nın işten atılmasına karşı çıkan
işçiler, Atilla’yla birlikte omuz omuza vererek patrona karşı koydular.
Ve bunun sonucu olarak Atilla’yla beraber 7-8 işçi de işte atıldı.
Atilla işten atılan arkadaşlarıyla birlikte haklarından vazgeçmeyerek,
patronun baskı ve haksızlıklarını teşhir etmek için mücadele ettiler.
18 Ocak 1976 günü 12 Mart döneminin işkencecileri
ve devrimci katletmeleriyle ünlü MİT ve 1. Şube Timleri tarafından
Atilla yoldaşın Zeytinburnu’nda kaldığı ev sarıldı. Atilla evde iki
arkadaşıyla oturuyordu. Vurucu timden, işkenceci katillerden Mete
Altan ve Muhsin Bodur kapıyı çaldı. Kapı Atilla tarafından açıldı
ve kapı açılır açılmaz içeriye dolan vurucu timler otomatik silahlarını
Atilla’ya ve arkadaşlarına dayadılar. Atilla daha bunlara kim olduklarını
sormaya fırsat bulamadan polis Muhsin Bodur ateş açtı. Atilla polisin
ateşi karşısında yere yıkıldı ve polis diğer arkadaşlara da ateş
açtı. Ağır yaralı olan Atilla yoldaşın vücudunu tekmeleyen işkenceciler
ölümünü çabuklaştırmaya çalıştılar.
Faşistler bu alçakça işlenmiş siyasal cinayeti
halkın gözünde haklı çıkarmak için, emirlerindeki basın-yayın organlarını
kullandılar. Cinayeti gizlemek için bir silahlı çatışma süsü vermeye
ve Atilla yoldaşı’da soyguncu olarak göstermeye çalıştılar. Ama kitlelerin
nezdinde gerçeklerin açığa çıkmasına engel olamadılar. Atilla yoldaşın
gerçek katilleri Muhsin Bodur ve Mete Altan caniler göstermelik
yargılanarak beraat ettiler. Ama onlar devrimcilerin adaletinde
beraat etmemişlerdi. Muhsin Bodur TKP/ML tarafından ölümle cezalandırılarak
halkın adaletini yerine getirdi. Mete Altan ise bugün yine zulüm saçıp,
kan dökmeye devam ediyor. Ama hiç bir halk düşmanı cezasız kalmayacak
halkımız er geç Mete Altan’dan da hesap soracaktır.
Atilla yoldaş genç ve yürekli bir devrimci olarak
TKP/ML Hareketi’nin bir savaşçı eriydi. O tam bir görev adamıydı. Hem
fabrikalarda çalışıyor, işçileri örgütlüyor ve hem de militan bir
çizgide askeri eylemlere koşuyordu. İstanbul’da birçok askeri eylemin
örgütlenmesi ve pratiğe geçirilmesinde Atilla’nın devrimci iradesi
ve enerjisi vardır. O eylem için doğmuş ve yoksulluğun ancak devrimle
son bulacağını bilen inançlı bir devrimciydi.
Yaşam koşullarının çok ağır olmasına ve büyük olanaksızlıklarla
savaşmasına rağmen, onda hiçbir zaman of-puf çekme ya da köşeyi erkenden
dönme gibi zayıflıklar görülmemiştir. Kavgaya girdin mi her şeyinle
gireceksin diyenlerden olan Atilla yoldaş, sözlerine uygun bir pratik
sergiledi. Ölümü gülerek kucakladı. Mütevazı, başladığı işi sonuna
kadar götürmedeki kararlılığı, güçlü inancı ve örgütçü yeteneğiyle
Atilla yoldaş, TKP/ML Hareketinin işçi sınıfı içinde gelişip güçlenmesi
için canla başla çalıştı ve kısa zamanda Kazlıçeşme deri işçileri
arasında önemli bir ilişki ağı yarattı. TKP/ML Hareketinin işçi sınıfı
içinde çalışmadığı ya da sınıf çalışmalarına önem vermediğini iddia
eden inkarcı oportünistlere en iyi yanıt Atilla Özkan yoldaşın yaşamı
ve pratiğidir. Yine sınıftan kopuk devrimciliğin devrimci hareketi
nasıl bir çıkmaz içine soktuğunu yıllardan bu yana yaşayarak görüyoruz. Atilla
yoldaş 42.yıl önce sınıfla bağlanma ve buradan beslenmenin ne kadar önemli
olduğuna pratik duruşuyla vurgu yapıyordu.
O, öncü işçi komünist militan olarak kavgaya katıldı
ve faşist diktatörlüğün silahlı savaşımla parçalanarak halkların
özgürlüğe kavuşacağı inancıyla savaştı. Bugün fabrika çalışmalarını
geliştirip, ileri çekmek ve gerçek bir komünist işçi partisi yaratmak
için, Atilla Özkan yoldaş gibi öncü komünist işçi militanların yetiştirilip
savaşa sürülmesine daha fazla ihtiyaç vardır. Bu zengin topraklar,
varoşlar ve fabrikalar, örgütçü militanların, işçi yoldaşların
öne atılmasını ve kavgayı daha sağlam zemin ve emin ellerde yükseltilmesini
emrediyor.
Militan işçi önderi Atilla Özkan yoldaşı
katledilmesinin 42. yılında anarken, “fabrikalar kalelerimiz olmalıdır”
şiarına daha sıkı sarılmak, sınıftan kopuk devrimciliğe kadar inatla ve
ısrarla savaşım yürütmek, işkenceci cellatlarından hesap sormak için
safları daha bir sıklaştırmanın gerektiğine inanıyoruz. Kavga yeni
işçi militan Atillaların omuzlarında zafere taşınacaktır. Atilla
Özkan, zulme ve sömürüye son verme kavgamızda hep bizimle oldu ve bundan
sonrada kavgamızın ileri taşınmasında hep bizimle olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder