Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnan'ın 12 Mart darbesinden sonra idam edilmelerini engellemek
için, Mahir Çayan ve arkadaşları NATO üssünden kaçırdıkları İngiliz ve Kanadalı
teknisyenlerle birlikte Tokat'ın Kızıldere köyüne geldiler. Mevzilendikleri
muhtarın evinde devlet güçleri tarafından öldürüldüler; katliamdan sadece
Ertuğrul Kürkçü kurtulabildi.
Tüm dünyayı kasıp kavuran '68 olaylarının da etkisiyle,
Türkiye'de toplumsal muhalefetin giderek güçlendiği yıllardı. Türkiye İşçi
Partisi meclise milletvekilleri soktu, birbiri ardına devrimci örgütler ve
partiler kuruldu. Sendika, toplu sözleşme ve grev yasaları hakkında verilen ve
esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e işçi akışını engellemeyi hedefleyen kanun teklifi
sonucu yaşanan 15-16 Haziran işçi eylemlikleri sonucunda, İstanbul ve
Kocaeli'nde sıkıyönetim ilan edildi. Bütün bunlar egemen sınıfın giderek daha
büyük bir paniğe kapılmasına neden oldu.
9 Mart'ta başını Devrim Dergisi yazarlarının çektiği Milli
Demokratik devrim cuntasının başarısız darbe girişiminden sonra, 12 Mart 1971
günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, diğer kuvvet komutanlarının
da katılımıyla meclise bir muhtıra verdi. Adının muhtıra olmasına rağmen,
ülkedeki tüm erkleri orduda toplaması nedeniyle, nedeniyle, bu eylem bir darbe
karakterine büründü. Ordunun talebiyle Nihat Erim başkanlığında bir teknokrat
hükümet kuruldu ve "Balyoz Harekatı" adı altında Türkiye'deki bütün
sol ve muhalif unsurlar üzerinde muazzam bir terör estirilmeye başlandı. Bu
harekât ile darbecilerin solun her çeşidine olan düşmanlıkları açıkça ortaya
çıktı. Başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere pek çok kentte sıkıyönetim
ilan edildi.
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) liderlerinden Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yakalanarak idama mahkûm edildi. Bunun
üzerine Türkiye Halk Kurtuluş Partisi–Cephesi (THKP-C) liderlerinden Mahir
Çayan, THKO ile ortak davranma kararı aldı. Mart 1972'de Ünye'ye geçerek,
burada bulunan NATO üssünde çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı radyo
teknisyenini kaçırdılar. Rehinelerin serbest bırakılması karşılığında Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının serbest bırakılmasını talep ettiler.
Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Ertan Saruhan, Sinan
Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet
Atasoy ve Ertuğrul Kürkçü rehinelerle birlikte Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı
Kızıldere köyüne geldiler. Burada muhtarın evine mevzilendiler. Ancak bir ihbar
sonucu devlet güçleri köye geldiler. Ağır silahlarla ve bazı köylülerin
iddiasına göre NATO askerleriyle birlikte muhtarın evini kuşattılar.
Helikopterler de havadan kuşatmayı destekledi.
Mahir Çayan ve arkadaşları rehineleri göstererek hayatta
olduklarını kanıtladılar. Ancak kurulu düzene kafa tutmaya cüret etmiş olan bu
insanların varlığına tahammül edemeyen devlet güçleri, rehinelere aldırış
etmeden ateşe başladı. Evin damında bulunan ve "Sıradan askerleri
gönderin, rütbeliler gelsin!" diye bağıran Mahir Çayan, ilk yaylım
ateşinde başından vurularak öldürüldü. Devlet güçleri evin içine girerek,
rehineler de dâhil olmak üzere herkesi öldürdüler. Otopsi raporları,
rehinelerin askerlerce öldürüldüğünü ortaya koymaktadır. Katliamdan sadece alt
kattaki samanlığa sığına bilen Ertuğrul Kürkçü kurtulabildi.
Kızıldere katliamı ve ardından gelen idamlar, Türkiye'deki
devrimci mücadeleyi derinden etkiledi. Onların kahramanca eylemleri, gençlerin
gözünde birer efsaneye dönüşmelerine yol açtı. Çayan ve arkadaşları, devletin
yıkılması için parlamentarizmin dışında militan bir devrimci mücadelenin
gerekliliğini ortaya koydular.