14 Eylül 2014 Pazar

Proleter devrimci önderliğin adı İrfan Çelik

Örgütümüz KP-İÖ'nün önceli ve Suphi TKP’sinden sonra Türkiye’de komünist hareketinin ikinci kez vücuda gelmesinin açık ifadesi olan TKP/ML Hareketi’nin kurucu önderlerinden İrfan yoldaşı kaybedeli 34 yıl oldu! Bu 34 yıl, ihanetlerle can bedeli devrimci kahramanlıklar, teslimiyetle baş eğmez direnişler, tasfiyecilikle devrimci ve komünist hareketi haçlı saldırıları altında yılmazca örgütleme, durağanlıkla yeni fırtınaların habercisi rüzgârlar yan yana yer aldı, iç içe yaşadı.

İrfan yoldaş ikinci çizgide, en önde dövüşenlerdendi. Ülkemiz devrimci hareketi, 1965'lerden bugüne iki devrimci yükseliş ve iki de yenilgi dönemi yaşadı ve yeni bir devrimci yükselişin eşiğinde. Devrimci hareketin met ve cezirleri, zayıf olanları, soluğu proletaryanın devrimci kurtuluş kavgasını sonuna dek götürmeye yetmeyenleri fırlatıp atarken, inançlı olanları Marksizm-Leninizm’in ideolojisinde sebat edenleri sert dalgaları içinde daha da çelikleştirdi, çelikleştiriyor.

İrfan yoldaş bu ikincilerdendi. 1967'lerden bugüne devrimci hareketin met ve cezirleri içinde, faşist karşı-devrimin sert saldırıları, darağaçları, işkenceleri karşısında, zindanlarındaki ideolojik ve fiziki yok etme saldırıları karşısında, kapitalizmin bireyciliği karşısında, illegal devrimci çalışmanın, zorluğun yerine reformculuğun onursuz rehaveti karşısında ayakta duran, alnı açık başı dik yürüyen, engin deneyleriyle yeni görevleri üstlenen devrimci ve komünist kadro pek azdır.

İrfan Çelik yoldaş, 1 Ocak 1950'de Yozgat'ın Yerköy ilçesi, Gültepe Köyü’nde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Yerköy'de tamamladıktan sonra, Tokat Öğretmen Okulu'na girdi. Öğretmen okulu son sınıfından İzmir Yüksek Öğretmen Okulu'na geçti. 1969'da İst. Üniversitesi Fen Fak. Matematik-Astronomi bölümüne girdi. Devrimcileşmesi öğretmen okulu yıllarında başladı. Üniversite yıllarında aynı zamanda aktif bir DEV-GENÇ'lidir.

İrfan yoldaş, işte bu pek az olan devrimci ve komünistlerin safında, en önde yürüyenlerdendi. 12 Eylül faşizmi denince direniş simgesi olarak İstanbul Askeri Cezaevleri, Davutpaşa, Metris, Sağmalcılar devrimci direnişleri gelir. Bu devrimci direniş çizgisini 12 Eylül günü ve 12 Eylül'de Davutpaşa 'da başladı, Metris direnişleri, Sağmalcılar, F tipi hücre zindanlarındaki ölümü gülerek kucaklayan destansı ölüm orucu direnişlerine dek vardı.

İrfan yoldaş, Davutpaşa direnişinin en önündeydi. Böyle olduğu için 12 Eylülcü Davutpaşa cellâdı Adnan Özbey faşistince İrfan yoldaş işkenceye alındı ve 14 Eylül sabaha doğru, proletaryanın kurtuluş davasının, TKP/M-L Hareketi'nin anti- faşist kavganın çıkarı uğruna -yanlış olarak kendi yaşamına son verme biçiminde de olsa -devrim ve sosyalizm kavgasında yaşamını feda etti, ölümü kucakladı.

Bu sağlam komünist çizgi rastlantısal değildi. O, 1968'ler üniversite gençliğinin anti-emperyalist ve faşist çakal sürülerine karşı devrimci kavgasında ilk sınavını verdi, ardından 12 Mart faşizminin kara günlerinde, Kaypakkaya yoldaşın yaktı komünist devrimci ateş ışığında savaşım verdi ve 12 Mart döneminde, zindan ve mahkemelerde hareketimizin onuru oldu. O, 12 Mart zindanlarında örgütümüzü yeniden toparlayan öncü yoldaşlar arasındaydı. 0, 1975 – 76’larda hareketimizin hatalarını giderme savaşımının önündeki yoldaşlardandı, yoldaştı. 1978'de sağcı hatalarımıza karşı savaşımda, örgütümüzü militan komünist bir örgüt halinde geliştirme savaşımında yine en önde ve yine önderdi. Bu savaşımın ileri platformu olan Nisan 1979 Konferansı'na önderlik eden yoldaştı.

Örgütümüzün, doğuşundan itibaren görüşleri üzerinde güçlü etkilerde bulunmuş ve komünist hareketle işçi sınıfı hareketinin birleşmesini engelleyen etkenlerden biri olan Mao Zedung düşüncesini ret kampanyasında da en önde yer alan yoldaşlardandı. İrfan yoldaşın pratik savaşımının belirgin çizgileri; en ağır görevleri eşsiz bir alçak gönüllülükle omuzlama sorumluluğu, örgütümüzün en kritik dönemlerinden geçtiği koşullarda daha fazla duyarlı davranıp, sorumluluk üstlenme özverililiği, proletaryanın savaşımının zor koşullarına dayanıklılık, eşsiz bir yoldaşlık ilişkisi, gösterişsiz gözü pekliği işkencelerdeki direnişçiliğiydi. Bu özellikleri nedeniyle, O, hep en önde sorumluluklar yüklendiği halde, komünizm davasının bir sıra neferi gibi yaşadı. O'nun tutumu, proletaryanın devrimci çizgisinin, komünizm davasının çizgisiydi.

TKP/ML Hareketi’ni Merkez Komite Sekreteri olan İrfan Çelik yoldaşın, siyasal yaşamında TKP/ML Hareketi'nin de izlenebileceği, bu bakımdan TKP/ML Hareketi'nin tarihini kavrama ve onun gelişimini anlamada, siyasal biyografisinin öğrenilmesi önemli olan bir tarihsel kişiliktir.

TKP/ML Hareketi'nin kuruluş dönemindeki temel politik karakterinin 1974-80 devrimci mücadele dönemine taşınmasında, komünist genel hattın bu dönemde özgülleştirilmesinde ve geliştirilmesi sürecinde ifadesini bulacak başta gelen insansal somutluk İrfan Çelik’tir.

O’nun yaşamı, bir bakıma Türkiye devrimci hareketinde 68 kuşağından '80'e kadarki kadro tipinin bir anlatımıdır.

İrfan yoldaş, devrimci fikirlerle 68'de İzmir Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi iken tanışıyor. '69'da İstanbul Üniversitesi'ne girdiğinde, gençliğin anti-faşist anti-emperyalist mücadelesine ve özerk üniversite mücadelesinin içine giriyor. Çizdiği tip mücadelenin doğal bir militan devrimcisi. İşgallerden boykotlara, boykotlardan yürüyüşlere koşuyor. Bilimsel araştırma kitapları okuma incelemeden teorik- siyasal, güncel mücadele sorunlarının tartışıldığı toplantılara dalıyor.  Sonuç; teorik bilgisini, siyasal perspektiflerini o günün ortamında bulduğu devrim ve sosyalizm adına kitap, dergi ve yazılardan öğrenmek, bir bakıma aydınlanma, ilk bilinçlenme ile pratik mücadelenin ortasında, ilk deneylerin edinilmesi bir arada.

1970 yazı 15-16 Haziran, sıkıyönetim, 1971 yılı ve 12 Mart geliyor. Yarı-legal çalışmalar ortamında İ.Çelik fiilen profesyonelce süren militan devrimcilikten, PDA- TİİKP saflarında resmi olarak da profesyonel kadro. Teknik konularda ve teori alanında eğitim ve Filistin'de askeri eğitim, bu dönemdeki yeni kazanımları, teorik ve pratik donanımına yeni öğeler olarak katılıyor. Ve silahlı kuvvetler içinde sorumlu kadro olarak atanıyor.

Bu sırada, TİİKP- TKP/ML Hareketi ayrılığından haberdar oluşla birlikte, TKP/ML Hareketi’nin saflarına katılıyor. Var olan bütün çalışmalara, TKP/ML Hareketi'nin ilk inşasının hemen tüm siyasi, teknik, askeri işlerinde görev alıyor. Kuruluşu omuzlayan ilk kadrolardan oluyor. 1973 yılı başında bölge çalışmasına katılmak için Kürdistan'a gittiğinde yakalanıyor.

Mardin ve Diyarbakır'da düşmanın işkencehanelerin de, direniş çizgisinin ilk neferlerinden. Kaypakkaya'nın kanıyla yazdığı, düşmana "ser verip sır vermeme" geleneğinin ilk uygulayıcılarından olmak, sonraki işkence deneylerinde de sürdürdüğü çizgisi.

1973 ilk yazından '75 ortasına kadar süren zindan yaşamında, yenilgi almış Marksist-Leninist hareketi yeniden toparlama; işkencede olumsuzu yargılama, olumludan olumsuzluğu arındırmaya önderlik eden; eğitim, araştırma çalışmalarında, askeri eğitimde öğretmen gelişen ve geliştiren yönetici kadro.

Mahkemede de süren militanlığı, örnek bir tutumdur. 12 Mart'ın döneklik, yılgınlık, pasifizm teori ve pratiklerine verilmiş bir yanıt olarak komünist devrimci tavrın yaratılmasına en önlerde katılmak bu devrede misyonu.

1975 Temmuz’unda yeniden dolaysız mücadele içinde yer alma olanağına kavuşuyor. 0, artık örgütlü mücadelenin başında. Koordinasyon Komitesi üyesi. Yani, ideolojik, politik ve örgütsel - pratik mücadelenin en önünde, önderi konumundadır.

Bir yıllık süreçte KK üyesi ve bir bölge komitesi sekreteri olarak daha çok örgütsel pratik çalışmaların başında yer alıyor. 1976 dogmatik Partizan bölünmesiyle biten iç mücadele dönemi içinde sivrilerek önderlik içinde de öne çıkıyor.

Geçmişin dogmatizmine, sübjektivizmine karşı savaşımda ayak direyen eğilimle hesaplaşmanın, cereyana göğüs germenin öncüsü, önderi oldu. Cereyana göğüs geremeyerek pasifleşenlere karşı mücadeleyi de başarıyla gerçekleştiriyor. “Sol”culuğa karşı savaş, “sağ”a kaymanın olanaklarını artırınca, O, bu alanda da savaşı aksatmadan kararlılıkla götürmede önder ve örnek oldu. Dogmatik Partizan hizbin cereyanı etkisine girenleri kazanmak; dağılan örgütleri yeniden kurup geliştirmek, O'nun inisiyatif ve kararlı önderliği altında gerçekleşti. İdeolojik-politik görüşlerin hatalarından arındırılması çalışmalarında yer alıp ilerletici, örgüt kitlesinin kazanılmasında tayin edici bir yeri oldu.

1977 örgütsel düzeltme kampanyasının doğrudan sorumluluğu altındaki bölge örgütlerinde, tek tek kadro ve sempatizanların şahsında gerçekleştirilmesinde, eğitici, ikna edici dönüştürücü; perspektifler vererek ön açıcı; pratik kararlılık, olmazı olur kılma, azim verici birinci önder kadro oldu.

1978 Ağustos’unda iç mücadelenin parti ve geçmiş sorununda bir bölünmeye varması, yeni bir durum, yeni bir tahribat dönemi. İrfan Çelik burada da, çok kesin bir mücadelecilikle ayrılığın ideolojik özünde,  örgütsel önder. Bölünmeyi yaratan hizbin yenilgiye uğratılmasında, tahribatın giderilmesi ve bölgelerde örgütlerin toparlanmasında birinci derecede yer aldı. Örgüt iç mücadelesinin kurallarının yaşama geçirilmesinde kararlılık ışığı o oldu.

1979 Nisan Konferansı TKP/ML Hareketi için bir dönüm noktası oldu. İrfan Çelik, '73 yenilgisinden bu tarihe kadar her dönemde, en badireli anlarda yılmaz bir militan, güçlü bir örgütçü, kararlı bir önder olarak bu sürece damgasını basmıştır. Bu dönemin başarıları kadar hatalarının da birinci derecede sorumlu birisidir. Örgüt ve önderlik organında otoritenin somutlaştığı komünisttir. İçinden geçilen iç mücadelelerde de otorite olarak oy birliğiyle MK’ya seçilmesi, sekreterliğe gelmesi bu durumun doğal bir sonucudur.

Nitekim yeniden düşman eline düşene kadar siyasi ve pratik çalışmaların en önünde, önderi oldu. Çok geniş çerçeveye yayılan pratik - örgütsel çalışmalarından teorik - siyasal çalışmaya ancak bir yıllık zamanda geçebilmiş olması bir talihsizlik. Zira bu devre, teorik önderlikte güç ve kapasitesini mücadele yeteneğini ortaya net bir şekilde Mao Zedung tartışmaları içinde örgütte çıkan çok önemli düşünce ayrılıklarının giderilmesinde tayin edici bir rol oynadı.

25 Haziran 1980'de yeniden yakalandığında, komünist bir önderin görkemli, düşmana yenilgiyi tattıran direnişine ve daha sonra faşizme karşı zindan direnişinin kararlı önderinin pratiğine tanık oldu.

İrfan Çelik yoldaş 12 Eylül faşist darbeciler tarafından Davutpaşa zindanında yeniden işkenceye alınarak ağır işkencelere maruz kaldı. Faşist işkenceciler İrfan yoldaşta örgütü ve yoldaşları hakkında bilgi istiyordu. Örgütü ve yoldaşları hakkında bilgi isteyen düşmanı ser verip sır vermeyen direnişiyle geri püskürttü. Ne ki düşman onu 14 Eylül 1980 gününde katletti.

Bugün, 12 Eylül faşizminin yol açtığı devrimci hareketteki gerilemeyi geride bırakmak, açılan yaralarımızı yeniden sarmak, gedikleri kapatmak ve proletaryanın güçlü ve nitelikli komünist hareketini yaratma ve geliştirme zor göreviyle karşı karşıyayken, İrfan yoldaş gibi önder komünist yoldaşları, onların erdemli proleter özelliklerini daha yakıcı hissediyoruz. O ve O'nun gibi yoldaşların yarattığı boşluğun büyüklüğünü beynimizde şimşek çakarcasına daha çarpıcı duyuyoruz.

İrfan Çelik yoldaş, insana değer veren, onu olduğu gibi kabul eden ama her günkü görevleri içinde onları eğiten ve ilerleten deneyimli ve eğitici bir komünist idi. İrfan yoldaş, hatalara karşı mücadelede de örnek ve önderdi. Önyargıdan uzak, alçak gönüllü ama hatalara karşı uzlaşmazdı. Örgüt kitlesini doğru fikirlere kazanmadaki başarısı hiziplere ve Mao'cu revizyonizme karşı mücadelede örgütümüzü ilerletici olmuştur.

Dahası, İrfan yoldaşı ve komünist erdemlerini yaratan 1965-80 döneminin fırtınalı devrimci ve komünist savaşımıydı. O dönemin İrfan yoldaş ve diğer şehitlerimiz de cisimleşen devrimci ve komünist değerlerini, bugün proletaryanın kendiliğinden hareketiyle sıkıca bağlanma yolunda kararlı ve militan bir komünist hareket geliştirme savaşımının sökülemez harcı yapalım!  Faşizmi ve kapitalist boyunduruğu yerle bir edecek devrimci fırtınayı geliştirme yolunda, inatla ve ısrarla yürüyerek İrfan yoldaşın komünist çizgisi ete kemiğe büründürelim.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Kuruluşunun 19. yılında KP-İÖ'yü feda ruhuyla büyütmeliyiz!

Örgütümüz KP-İÖ, 21 Ağustos 1995 yılında bir avuç hareket geleneğinin devamcısı komünist militan  tarafından kuruldu. Kuruluşundan itibaren hem MLKP’nin ve hem de faşizmin saldırılarına, yasaklarına karşı ateş hattında ilerlemeye çalıştı. Bir çok kez polis darbelerine  maruz kaldık, MLKP’nin kontracı saldırılarını püskürtmek için taşı taş üstüne koyak komünist hareketi ayakları üzerine dikmeye çalıştık.

Dahası, dışta düşman saldırılarına ve içte mücadeleden kaçan Abbas yolculara rağmen 'İnşa'mız inatla ve ısrarla devrimci çizgisinde tutunarak ilerlemeye çalıştı. Gelinen durumda ideolojik-politik olarak rüşdünü ispat etmiş, hiç bir  dönem eğilip bükülmemiş, hareketin geleneğinin ileriye taşıyıcı olan KP-İÖ gelinene durumda bu güçlü yanlarını örgütsel - pratik alanda zaaf ve yetmezliklerine karşı savaş açarak, hem yığınların içine dalacak ve hem de yeni kadrolar yetiştirerek eksik yanını aşacaktır. Bunun için KP-İÖ’yü her bakımdan geliştirip - ileriye taşıyacak olan feda ruhunu kuşanarak, engelleri aşmak gerekiyor.


Biliyoruz ki, her bakımdan silkinip ayağa kalkma bakımından devrimci hareket önemli bir eşikten geçiyor. Bu aynı durum KP-İÖ için daha fazla geçerlidir.  Cumhurbaşkanlığı seçimleri toplumda bire bir ilişkilenip, sorunlarına dokunulduğunda nasıl karşılık bulduğunu açığa çıkarmıştır. Dipten önemli bir dalga geliyor ve devrimci hareketin bu dalgayı kucaklaması, olanakları fırsata çevirmesi her şeyden öncelik taşıyor. 


Haliyle, ağlayıp - sızlamaya, umutsuzluğa, olumsuzlukları başka yerde aramaya tenezzül etmeden, devrimci hareketin ölü toprağını üzerinde atması, silkinip ayağa kalkması ve sınıflar savaşımına aktif olarak müdahale etmesi için, her bakımdan eski alışkanlıklara yıkarak, bütün enerjisini kamçılayarak feda ruhunu canlandırması ve çalışmalarda kendiliğindenciliği yere çalarak, devrimci iradeyi konuşturması gerekiyor. Bunun için özveri taarruzunu örgütleyerek mücadeleye yeni bir soluk getirmek devrimci hareketin önünde acil iş olarak duruyor.


23 Ocak 2014 Perşembe

Feda ruhu örneğinin timsali Ali Haydar Yıldız

Halkımızın gözü pek, mücadelede kararlı, fedakar, gözde evlatlarından bir çoğu, 1971-12 Mart faşizmine karşı göğüslerini siper ettiler. Vuruldular, düştüler. Ancak boyun eğmediler. Kanlarının son damlasına kadar direndiler. Halka bağlılığın, devrime olan sarsılmaz inancın timsali olan Ali Haydar yoldaşın mücadeleci ruhunu katledilmesinin 41. yılında örnek alıyor, devrimci anısını saygıyla selamlıyoruz.

Direnişin adı ilk idam şehidimiz Ali Aktaş

Kavgamızın ele avuca sığmaz düşmanın korktuğu, yoldaşların ve dostların güven duyduğu militanlığın  en ileri örneklerinden olan Ali Aktaş yoldaş seni anlatacağız. Faşist Türkeşin İskenderun’a sokulmasını barikatların kurucusu ve yöne­ti­ci­si ko­mu­tan yol­daş. Se­ni an­la­taca­ğız iş­ken­ce­de “gık bi­le” de­me­yen ve düş­ma­nı dize ge­ti­ren sev­gi­li Ali yoldaş . Se­ni an­la­ta­ca­ğızm, tüm hey­be­tin­le “bu düzen yı­kıl­sın di­ye vaz­ge­çi­yoruz ya­şa­mak­tan” di­yen, dev­ri­min ön­cü ne­fe­ri ve se­ni an­lata­ca­ğız adı­nı koy­du­ğu­muz ço­cuk­la­ra ve dev­rim için ken­di­ni fe­da et­me­ye ha­zır olun genç, yaş­lı yol­daş­la­ra. Se­nin gi­bi so­nu­na ka­dar di­ren­mek ve ölümü güle­rek ku­cak­la­mak için her şe­ye ha­zır ol­ma­la­rı­nı söy­le­ye­rek.

23 Ocak 1983 yılında faşist cunta tarafından  intikam içinidam edilen Ali Ak­taş yol­daş Ha­tay’ın İs­ken­de­run il­çe­si Ka­ra­ağaç Be­le­di­ye­si’nden 1957 yılınsa Arap mil­li­ye­tin­den, yok­sul bir köy­lü ço­cu­ğu ola­rak dün­ya­ya gel­di. İl­ko­ku­lu Ka­raağaç’ta bi­tir­di. Or­ta­oku­lu İs­ken­de­run’da ta­mam­la­dı. Or­ta­okul­dan son­ra İs­ken­de­run Li­se­si’ne gir­di. Kı­sa süre­de İs­ken­de­run Li­se­si’nde müca­de­le­ci­li­ğiy­le öne çık­tı. Komünist ha­re­ket­le iliş­ki­ye geçti. Öğ­ren­ci­le­ri si­vil ve ge­ri­ci fa­şist güç­le­re kar­şı, da­ha ör­güt­lü kı­la­bilmek için, on­la­rı ör­güt­le­yip müca­de­le­ye se­fer­ber et­me­de bir ön­cü ola­rak Li­se-De­’ri  kur­du.

Ali yoldaş, İs­ken­de­run Li­se­si si­vil fa­şist­le­rin de­ne­ti­min­de ol­ma­sı­na rağ­men, çok kısa süre­de ak­tif karar­lı ve mi­li­tan tu­tu­muy­la orayı ko­münist ha­re­ke­tin ka­le­si ve fa­şist­le­rin kor­ku­lu rüya­sı ha­li­ne ge­tir­di. Bir çok MHP’li fa­şist oku­lu ter­ket­mek zo­run­da kal­dı. İs­ken­de­run Li­se­si dev­rim­ci­le­rin ka­le­si ol­muş­sa, o dönem­ler­de Ali Ak­taş’ın ak­tif müca­de­le­si ve mi­li­tan ön­der­li­ği sa­ye­sin­de ol­muş­tur. Gençlik fa­ali­yet­le­rinin ak­tif yöne­ti­ci­le­rin­den olan Ali Ak­taş, TKP/ML Ha­reke­ti’nin okul dı­şın­da da ak­tif fa­li­yet­le­ri­ne ka­tı­lan bir par­ti iş­çi­siy­di. Fab­ri­ka­lar­dan, semt­le­re ve ha­ya­tın her ala­nın­da Ali’nin ak­tif­li­ği­ni, müca­de­le­ci­liği­ni gör­mek zor­ de­ğil­di. Genç yaş­ta hız­lı bir şe­kil­de ge­li­şen Ali Ak­taş yol­daş, pratik iş­le­ri­ni yürüt­mede öne geçti. Pra­tik­de­ki can­lı ve atak­lı­ğıy­la da göze ba­tı­yor­du. ‹s­ken­de­run’da­ki bir çok ey­lem­de Ali Ataş’ın ön­der­li­ği var­dır. Ön­derlik et­me­de yol­daş­la­rı­na yol gös­te­ri­ci­lik­te ­de o bir mi­litan­dı. Eş­siz bir komu­tandı.

O her alan­da başarılı bir mi­li­tan­dı. Okul ça­lış­ma­sı, fab­ri­ka, semt, der­ken as­ke­ri ça­lış­ma­la­rın­da da ken­di­si­ni ka­nıt­la­yan Ali Ataş yol­daş, 79 ka­mu­laş­tır­ma ey­le­mi­ni yöne­tir ve or­ga­ni­ze eder. Düş­ma­nın ey­le­mi far­ket­me­si so­nu­cu te­şebbüs aşa­ma­sın­day­ken ça­tış­ma­ya gi­ri­lir. Bu ça­tış­ma­da bir yol­da­şı­nın kaçma­sı­nı sağ­lar. Son mer­mi­si­ne ka­dar ça­tı­şır. Mer­mi­si bi­tin­ce si­la­hı­nı par­ça­la­yıp de­ni­ze atar, düş­ma­na de­lil bı­rak­ma­mak için. Ali yol­daş­la bir­lik­te iki yol­da­şı da­ha ya­ka­la­nır.İş­ken­ce­de en cid­di sı­na­vı­nı bu ya­ka­lan­ma­da ve­rir ve iş­ken­ce­ha­ne­ler­de beş gün bo­yun­ca ko­nuş­maz.

Düş­man­la ça­tış­ma­da ya­ka­lan­ma­sı­na rağ­men, ne ey­le­mi ne­ de ça­tış­ma­yı Ali yol­daş ka­bul et­mez. İfa­de ver­me­den mah­ke­me­ye çı­kar. Ali yol­da­şın üze­ri­ne hiç bir ifa­de ol­ma­ma­sı­na rağ­men içer­de tu­tu­lur. Beş ay yat­tık­tan son­ra tek­rar­dan mü­ca­de­le­nin or­ta­sın­da ve sı­cak­lı­ğın­da ken­di­si­ni bu­lur. Du­rak­la­ma­dan müca­de­le bay­ra­ğı­nı dev­ra­lıp müca­de­le­ye dört el­le da­ha sı­kı­ca sa­rı­lır. 79 Ey­lül’ün­de MHP’nin li­de­ri fa­şist Tür­keş’in İs­ken­de­run’da ko­nuş­ma ya­pa­ca­ğı­nı öğ­re­nen Ali yol­daş, yol­daş­la­rı­nı to­par­la­ya­rak, Türkeş’in İs­ken­de­run’a so­kul­ma­ma­sı ey­le­mi­ni ör­güt­ler. Di­ğer dev­rim­ci ör­güt­ler­le de an­la­şır, iş eylemin kit­le­ye ma­le­dil­me­si­ne ge­lir. Ge­ce gün­düz aji­tas­yon, pro­pa­gan­da fa­ali­yet­le­ri­ni yürütür. 25 Ey­lül’de ya­zı­la­ma­da bir ekip ara­ba­sıy­la kar­şı­la­şır. Ekip ara­ba­sı­nı tek ba­şı­na tes­lim alır. Po­lis­le­rin yal­varıp ya­karması­na, ikin­ci bir ekip ara­ba­sı gel­mez. Ali yol­daş si­la­hın te­ti­ği­ne ba­sar an­cak si­la­hı aziz­lik ya­pıp pat­la­maz. Ali yol­daş so­ğuk kan­lı­lı­ğı­nı ko­ru­ya­rak hız­la olay ye­rin­den uzak­la­şır. O es­na­da po­lis­le­rin ateş aç­ma­sı so­nu­cu Ali yol­daş ha­fif bir şe­kil­de ya­ra­la­nır. Ya­ra­lı ol­ma­sı­na rağ­men 26 Ey­lül günü ağ­zı sal­ya­lı fa­şist Tür­keş’i İs­ken­de­run’a sok­maz. Düş­man güç­le­rin pan­ze­ri­ne, tan­kı­na her tür­lü si­la­hı­na kar­şı yol­daş­la­rı­nı iyi bir şe­kil­de mo­ti­ve ede­rek kar­şı ko­ya­rak ba­ri­kat sa­va­şı­nın ve so­kak sa­va­şı­nın des­ta­nı­nı ya­zar. Da­ha faz­la ka­yıp  ve­ril­me­si­ni ön­ler. 26 Ey­lül’ün­de di­şe diş müca­de­le­de de­ğer­li de­mir çe­lik iş­çi yol­da­şı­mız, Er­de­ner Be­ğen yol­da­şı ba­ri­kat ba­şın­da kay­bet­tik. Be­şe ya­kın yol­da­şaımız­ da bu ey­lem­de ha­fif şe­kil­de ya­ra­lan­dı ve düş­ma­na büyük za­rar ver­di.

Ağ­zı sal­ya­lı fa­şist Tür­keş İs­ken­de­run’a so­kul­ma­ma ka­rar­lı­lı­ğı­nı gös­te­re­rek, 26 Ey­lül di­re­niş günü ola­rak dil­den di­le do­la­şıp dur­du. Bun­dan da en büyük pay hiç şüphe­siz ki, de­ğer­li ko­mu­tan Ali yol­da­şın­dı. Ali Ak­taş yol­daş, bir çok kit­le ey­le­mi ör­güt­ledi ve bu müca­de­le­nin en ön saf­la­rın­da yürüdü ve örgüt­le­yi­ci­si ol­du. 27 Ey­lül günü, 26 Ey­lül de ba­ri­ka­tın en önün­de öldürülen Erdener Beğen yol­da­şı­nın kit­le­sel bir şe­kil­de ve gör­kem­li bir ce­na­ze töre­ni ya­pa­rak kal­dı­ran yi­ne ko­mu­tan­dı. Ali yol­da­şın adı­nı du­yan düş­man ür­per­me­ye baş­la­mış­tı. Ali yol­da­şı an­lat­mak için bir ro­man sa­tır­la­rıy­la be­tim­le­mek müm­kün de­ğil. Ka­rar­lı­lığı, atak­lı­ğı, müca­de­le­ci­li­ği, gözüpek­li­ği, al­çak gönülülüğü ve yol­daş­lık iliş­ki­le­ri­ni hep on­dan öğ­rendik.

 1980 12 Ha­zi­nan günü, 15 Ha­zi­ran iş­çi ey­lem­le­ri­nin ön ha­zır­lı­ğı­nı yap­mak ve iş­çi yol­daş­la­rın top­lan­tı­sı var­dı. Ali yol­daş­ da bu top­lan­tı­nın güven­li­ği­ni sağ­lı­yor­du. Top­lan­tı­ya öğ­le­den son­ra, fa­şist­le­rin örgüt­lü bir şe­kil­de si­lah­lı saldı­rı­sıy­la kar­şı kar­şı­ya gel­di­ğin­de, so­ğuk kan­lı­lı­ğını elin­den bı­rak­ma­dan uygun bir şe­kil­de ateş ala­nın dı­şın­da tu­ta­rak, kar­şı sal­dı­rı­ya ge­çe­rek fa­şist güç­le­ri püs­kürt­tü. Püs­kürt­me­den son­ra yak­la­şık 2 sa­at o çev­re­de bu­lu­nan ev­ler tek tek ge­ril­la­la­rı­mız ta­ra­fın­dan ara­na­rak bir kı­sım faşist­le­rin el­le­rin­de­ki si­lah­la­ra el ko­nu­lur ve yoldaş­la­rıy­la bir­lik­te uy­gun bir şe­kil­de ge­ri çe­ki­lir.

Güven­li­ği sağ­la­yan as­ke­ri görev­li­ler­den olan Ali Ka­ya Yıl­dız‘ın gel­me­di­ği or­ta­ya çı­kın­ca tek­rar­dan bir grup si­lah­lı yol­daş­la yol­da­şı­nı ara­ma­ya çı­kar. Gül­te­pe’nin çı­kı­şın­da fa­şist­le­rin yoğun ol­du­ğu bir bölge­de si­lah­lı sal­dı­rı­ya uğrar. Anın­da kar­şı­lık ver­me­si so­nu­cu da­ha faz­la ka­yıp ve­ril­me­si en­gel­le­nir. Ali yol­da­şın ate­şi so­nu­cu fa­şist ol­du­ğu yer­de ölür. Ali yol­daş ya­ra­lı ola­rak, ya­nın­da­ki yol­da­şı­nın omu­zun­dan tu­tu­na­rak uzak­la­şır. Cid­di bir şe­kil­de kan kay­be­den Ali yol­daş, im­kan­sız­lık­lar­dan ve ar­ka­daş­ları­nın tec­rübe­siz­li­ği so­nucu bir yol­daş­la bir ara­ca bin­di­ri­le­rek has­ta­na­ye götürülüp bı­ra­kı­lır.

Yol­daş has­ta­ne­de düş­ma­nın eli­ne ge­çer. Ali yol­daş bu­ra­da en bü­yük iş­ken­ce sı­na­vı­nı ve­rir. “Ey­lem­de ken­di­si­nin ol­ma­dı­ğı­nı ve bu ko­nu­da ifa­de ve­re­me­ye­ce­ği­ni” söy­le­ye­rek kes­ti­rip atar.

12 Ey­lül son­ra­sın­da cun­ta Ali Ak­taş yol­da­şı tek­rar iş­ken­ce­ye alır. Bu de­fa 3 ay bo­yun­ca işken­ce ya­par­lar ve her tür­lü iş­ken­ce me­tot­la­rı­nı Ali Aktaş yol­da­şın üze­rin­de de­ne­di­ler. Ama na­fi­le onun bi­le­ği­ni büke­mi­yor­du iş­ken­ce­ci­ler. Ve so­nun­da Ali yol­da­şın önün­de iş­ken­ce­ci­ler diz çö­ke­rek tes­lim olur­lar. İş­ken­ce­ye düşen­le­re Ali yol­daş di­ren­me ru­hu ver­di­ği ge­rek­çe­siy­le onu tek­rar­dan Akçay As­ke­ri Ce­za­evi’ne sev­ke­der­ler.

Ak­çay As­ke­ri Ce­za­evi’nde en ön­de­dir yi­ne Ali yol­daş. Bir dev­rim­ci­yi iş­ken­ce­ye al­ma­ya gel­dik­le­rin­de ba­ri­kat ku­rul­ma­sı ko­nu­sun­da di­ğer ör­güt­le­ri ik­na eder ve bir haf­ta bo­yun­ca düş­man ko­ğuş­la­ra gi­re­mez. Da­ha son­ra ko­ğuş­la­ra gi­rer ve di­ğer in­san­la­rın tu­tar­sız­lı­ğın­dan do­la­yı bir kı­sım ön­der in­san­la­rı baş­ka ce­za­ev­le­ri­ne sevk eder­ler. Bun­la­rın ara­sın­da Ali Ak­taş yol­daş­ta var­dı. Ali yol­daş Adı­ya­man Ce­za­evi’ne sür­gün edi­lir. Adı­ya­man’da da di­re­ni­şin önün­de­dir Ali. Tek tip el­bi­se, İs­tiklal Mar­şı söy­let­me­ye zor­la­ma yön­lü sal­dı­rı­la­ra Kay­pak­ka­ya­ca di­re­niş­le kar­şı­lık ve­ren Ali Ak­taş yol­daş, fa­şist cun­ta­nın ka­ra­rıy­la ve di­rek­ti­fiy­le ida­ma mah­kum edi­lir. Hiç bir mad­di de­lil ol­ma­dı­ğı hal­de fa­şist dik­ta­tör­lük Ali Ak­taş gi­bi yürek­li bir ko­mü­nist sa­vaş­çı­dan kur­tul­mak is­ter ve onun için idam et­me ta­li­ma­tı­nı ve­rir­ler. Adı­ya­man Ce­za­evi’nden Ada­na Ce­za­evi’ne ge­ti­ri­len Ali yol­daş, bu­ra­da da di­re­ni­şin ön­der­le­rin­den­dir.

Çün­kü o müca­de­le için­de yo­rul­muş ve dev­rim­den baş­ka hiç bir şey düşün­me­yen yürek­li bir par­ti­zan­dı. 23 Ocak 1983’te da­ra­ğa­cı­na götürülür­ken, Ada­na zin­da­nı­nı slo­gan­la­rıy­la uyan­dı­ran ve sa­vaş­çı­la­rı kav­ga­ya, di­re­ni­şe ça­ğı­ran söz­le­riy­le ba­şı dik ve alnı açık idam kür­süsüne yönel­di ve düş­ma­nın yüzüne şa­mar ola­rak “ ya­şasın TKP-ML Ha­re­ke­ti” şi­arı in­di ve mil­yon­la­rın öz­le­mi­ni ve onun ön­cüsüne ya­şa­mı­nı fe­da ede­rek hay­kır­dı. Çu­ku­ro­va Ali’nin di­re­niş­çi ve sa­vaş­çı ge­le­ne­ği­ni bütün zor­luk­la­ra ve iha­net­le­re rağ­men sür­dürüyor. Dev­rim, Ali gibi komünist­lerin üzerin­de zafere taşınacak­tır ve dev­rimimizin yeni Ali’ler­le bütün çir­kin­lik­leri bir yana iterek daha da  güzelleşecek­tir. İdam edilişinin 31. yıl dönümünde Ali Aktaş yoldaşın anısına bağlı kalacağımıza söz veriyor.