Türkiye
proletaryası tarihinde ilk kez, 10 Eylül 1920'de kendi öz ve öncü örgütüne
kavuştu. Türkiye proletaryasının öncü örgütü TKP, komünistlerin inatçı ve
sabırlı mücadelelerinin sonucu olarak, bundan 93 yıl önce, Kemalist gericiliğin
kongrenin Türkiye'de yapılmasına izin vermemesi sonucu Bakü'de yapılan kongre
ile kurulmuş oldu.
Kongreye, 15
örgütü temsilen, 51'i İstanbul ve Anadolu'dan olmak üzere 74 delege katıldı.
Bunlar içinde, oy hakkı olan delegelerin sayısı 32 idi. Ayrıca kongreye, I. Enternasyonal
Merkez Komütesi üyesi, Pavloviç, Stasavo, Azerbaycan devrim komitesi başkanı
Neriman Nerimanof, Azerbaycan askeri komiseri Ali Haydar Karayef'in yanı sıra
48 misafir delegede katıldı.
TKP'nin
görüşlerini ve hangi koşullarda kurulduğunu iyi anlayabilmek için, Ekim
devriminin, SBKP (B)’nin ve III. Enternasyonal'in TKP üzerindeki etkisini çok
yönlü bir şekilde değerlendirmek gerekir. Ekim devrimi ve SBKP (B) TKP
üzerinde, sadece uluslararası planda komünist ve işçi hareketi üzerinde yaptığı
güçlü etkinin bir parçası olarak iz bırakmamıştır. Başta Mustafa Suphi Yoldaş olmak
üzere, TKP'nin birçok kadrosu Sovyet Devrimi'ne fiilen katılarak, Bolşeviklerle
aynı cephede savaşmış ve onların deneylerini bizzat pratik içinde yaşayarak
öğrenmişlerdir. Ekim devriminin deneylerinin ve SBKP(B)'nin teorik siyasi,
örgütsel sorunlara ilişkin görüşlerini TKP'nin, program, strateji ve taktikleri
ve örgütsel yapısı üzerine damgasını vurduğunu söylersek, hiç de abartmış
olmayız. TKP'nin 1. Kongre belgelerine ve Kongre'de delegelerin konuşmalarına
bakmak, bu yargıya varmak için yeterlidir.
TKP, başta Mustafa Suphi yoldaşın önderlik ettiği, Türkiye komünist teşkilatı olmak üzere,
komünist grupların yoğun, ısrarlı ve çok yönlü çabalarının sonucu olarak
kurulmuştur. Mustafa Suphi yoldaş, 1. Kongre'de partileşme sürecinde Türkiye Komünist
Teşkilatı'nın faaliyetleriyle ilgili raporunda, komünist hareketin geçirdiği
evreleri anlatırken şunları belirtiyordu:
“Türkiye Komünist
Teşkilatı'nın faaliyeti hakkındaki raporu esas itibarıyla ikiye ayırmak
gerekir: Biri 'aydınlanma' (1915-1918) diğeri de 'kuruluş' dönemi (1918-1920)
(Türkiye'nin Mazlum Amele ve Rençberlerine S. 78)”
TKP birçok
komünist grubun, bilimsel temellere sahip program ve taktikler üzerinde birlik
sağlanması ile kuruldu ve böylece, gruplar dönemi de tarihi olarak aşılmış
oldu. Ekim Devrimi ve Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin de etkisiyle, komünist
gruplar arasında yakın ve sıcak ilişkiler doğmuş ve Bakü Kongresi ile komünist
hareketin örgütsel birliği gerçekleşmiştir. Komünistlerin birliğini sağlamada,
Mustafa Suphi'nin önderlik ettiği Türkiye Komünist Teşkilatı'nın çabaları belirleyici
rol oynamıştır. Mustafa Suphi Yoldaş ve onun önderlik ettiği TKT, gerek yurtdışında,
gerekse ülke içinde komünist grupların birleştirilmesinde, gerekse de program
ve tüzüğün oluşturulmasında başlıca rol oynadı. M. Suphi Yoldaş, ML'in
ışığında Türkiye toplumunun materyalist incelemesine dayanan bir program
hazırladı ve hazırlanan program kongrece onaylandı. Ekim devriminin ülkemiz
proletarya hareketi üzerindeki doğrudan etkisiyle, İstanbul ve Anadolu'nun
çeşitli şehirlerinde komünist çevre ve gruplar doğmuş; fakat emperyalist işgal
ve Ulusal Kurtuluş Savaşının etkisiyle nispeten uzun bir süre grup ve çevreler
arasında organik ilişkiler kurulamamıştır.
Komünist grupların ülke çapında işçi hareketinden yalıtılmış durumda olmaları ve dağınık halde bulunmaları, proletaryanın bağımsız bir politik güç olarak, Ulusal Kurtuluş Hareketi'ne ve sosyalizm mücadelesine aktif olarak katılmasına engel olmuştur. Bu durumun bilinciyle hareket eden komünistler bu duruma bir an önce son vermek için yoğun bir faaliyet yürüttüler. İstanbul'daki komünistlerin temsilcisi olarak kongreye katılan Ethem Nejat ve Hilmioğlu Hakkı yoldaşlar, komünist hareketin dağınıklığına son vermek için, komünist grupların birleştirilmesi amacıyla verdikleri teklifte, komünistlerin dağınık halde bulunmasının olumsuzluklarını ve komünistlerin birliğinin önemini şöyle dile getiriyorlardı:
Komünist grupların ülke çapında işçi hareketinden yalıtılmış durumda olmaları ve dağınık halde bulunmaları, proletaryanın bağımsız bir politik güç olarak, Ulusal Kurtuluş Hareketi'ne ve sosyalizm mücadelesine aktif olarak katılmasına engel olmuştur. Bu durumun bilinciyle hareket eden komünistler bu duruma bir an önce son vermek için yoğun bir faaliyet yürüttüler. İstanbul'daki komünistlerin temsilcisi olarak kongreye katılan Ethem Nejat ve Hilmioğlu Hakkı yoldaşlar, komünist hareketin dağınıklığına son vermek için, komünist grupların birleştirilmesi amacıyla verdikleri teklifte, komünistlerin dağınık halde bulunmasının olumsuzluklarını ve komünistlerin birliğinin önemini şöyle dile getiriyorlardı:
"Komünist
teşkilatların ya diğerlerinden habersiz ve rabıtasız (ilişkisiz, düzensiz,
dağınık) olarak yahut her hangi bir nazariyat (teoriye ilişkin) ihtilafından
(anlaşamamalarından) dolayı bir birine karşı lakayıt veya muhalif vaziyet
alarak çalışmaları, inkılap içtimai (sosyal devrim) gayelerine vusulü
(ulaşmayı) fevkalade müşkülleştirmektedir (zorlaştırmaktadır)… Kapitalist
dünyaya karşı tek ve dik bir ihtilal cephesi teşkil ederek zafer-i kat'iye
ihraz (zafer kazanmak için) için bir memleket dâhilinde müstakilen
teşekkül eden (var olan) komünist gruplarının bir merkez-i umumi (genel merkez)
etrafında birleşmesi elzemdir (zorunludur). Binaenaleyh, gerek İstanbul'daki
komünist gruplarının gerek Anadolu veya Rusya'da vukuatın tesiriyle yek
diğerlerinden ayrı olarak vücut bulan teşkilatların, Türkiye Komünist Fırkası
(Partisi) ile ittihat ve hepsi birlikte bir vahid-i tam teşkil eylemesi ve
Türkiye inkılâbına (devrimine) çalışan yoldaşları mütefferik (dağınık, ayrı
ayrı) sahalarda kalarak kuvvetlerini israf ve zayi eylememelerini icap
eder." (Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler, s. 130 Mete Tuncay, Birikim
Yayınları.)
TKP, proletarya
hareketinin tek politik temsilcisi olarak, proletaryanın öncüsünü bağrında
toplamıştır. Proletarya hareketinin henüz yeni gelişme döneminde olmasına
karşın, TKP bilimsel sosyalizmle işçi hareketinin somut birliğini temsil
ediyordu ve proletarya içinde hücre temelinde bir örgütlenmeye sahipti.
Komünist grup ve çevreler, sanayinin gelişme gösterdiği başlıca şehirlerde işçi
sınıfı içinde çalışma sürdürüyorlardı. Örneğin, Komünist grupların en
güçlülerinden biri olan, Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Partisi hakkında
Ethem Nejat yoldaş bilgi verirken şunları belirtiyordu:
"Türkiye İşçi
ve Çiftçi Sosyalist Parti'sine gelince… Onlar tamamen Marksistlerdir ve maksat
ve gayelerine hararetle sadıktırlar. Yoldaşım Hakkı'nın izah ettiği gibi,
bunlar Avrupa'dan, Almanya, Avusturya, Macaristan ve İsviçre’den gelen kol ve
fikir işçilerinin, İstanbul'un eli nasırlı ve mahrum zahmetkeşlerinin
birleşmelerinden vücuda gelmiştir. Parti İstanbul'a merkezini nakil eder etmez
içtimai inkılabın (sosyalist devrimin) vücuda gelmesi için evvela proletaryanın
kat'i sınıf şuuru ve içtimai inkılabın hedefleri hakkında vasi malümat edilmesi
ve organize olması lüzum ona katien kani bulunduğundan, işçi birlikleri
etrafında toplamaya sarf-ı mesai eyledi." (age, s. 124, aç)
TKP'yi oluşturan
komünistler, proletaryanın tarihsel rolünü derinden kavramışlardır ve komünist
partisinin bütün varlığıyla proletarya hareketinin bir parçası olması
gerektiğinin bilincindeydiler. Ülke çapında bilimsel sosyalizmle, proletarya
hareketinin birliğini sağlamak için yoğun bir çaba sarf ettiler. TKP,
Türkiye'de Marksizm Leninizm’in anladığı gibi bir işçi sınıfının olmadığı,
dolayısıyla da proletarya devriminin olanaksız olduğu, Marksizm’in
ulusallaştırılması ve İslamcılıkla birleştirilmesi gerektiği, vb. ideolojik
engellerle ve emperyalistler ve Kemalist gericilik tarafından, proletarya
hareketini saptırmak için kurulan, "komünist", "sosyalist",
"sosyal-demokrat" etiketli burjuva partilerinin pratik engellerine karşı
mücadele içinde kuruldu. Proletaryanın öncüsü üzerinde etkili olan,
anti-Marksist düşüncelerle hesaplaşıldı ve bu temelde proletaryanın öncüsü
komünizme kazanıldı.
TKP'nin kuruluşu
sürecinde, proletaryanın öncüsünün komünizme kazanmak için, komünist gruplar
tarafından yoğun bir propaganda faaliyeti sürdürüldü. Bu amaçla Mustafa Suphi'nin
başkanlığını yaptığı TKT tarafından Yeni Dünya, TİÇSP tarafından Kurtuluş,
Eskişehir'de İşçi, Trabzon'da Efi adlı yayın organları çıkarıldı. Ayrıca
Anadolu'nun birçok yerinde Sovyet Devrimi’ni ve Bolşevizmi savunan yayın
organları çıkıyordu. Dört bin adet basılan Yeni Dünya'nın 2 bini Anadolu'da
dağıtılıyordu. Ayrıca, İstanbul'da çıkan Kurtuluş dergisi, komünist hareketin
İstanbul'da etkinleşmesinde çok önemli rol oynadı. Komünistlerin
propagandalarının esas içeriğini bilimsel sosyalizmin ve Ekim devriminin
savunulması oluşturuyordu. Komünistler, propaganda faaliyetlerinin yanı sıra,
propaganda faaliyetine sımsıkı bağlı siyasal ajitasyon faaliyetini de ihmal
etmiyorlardı. İşçi sınıfının günlük eylemi içinde yer alıyorlar, işçi sınıfın
ve emekçi kitleleri, kapitalistlere ve emperyalist işgalcilere karşı mücadeleye
çağırıyorlardı. Bu amaçla, özellikle İstanbul'da grevler örgütleniyor; geniş
işçi toplantıları düzenleniyordu. Örneğin Millet Meclisi Seçimleri dolayısıyla
İstanbul'da komünistler tarafından düzenlenen bir işçi toplantısına üç binden
fazla işçi ve işçi önderi katılmıştır.
Bu kısa yazımızda,
TKP'nin kuruluş sürecinde komünistlerin faaliyetlerinin bazı yanlarına
değindik. Fakat vurgulayalım ki, proletaryayı parti olarak örgütleme göreviyle
karşı karşıya olan biz Türkiye komünistlerinin Suphiler’in TKP'sinden ve
partinin kuruluş sürecine ilişkin komünistlerin yaklaşımından öğreneceğimiz çok
şey bulunmaktadır. Komünist hareket, dünya komünist hareketinin ve kendi
geçmişinin deneylerinden ne kadar yararlanabilirse, teori, politik, örgütsel
sorunlara ilişkin kavrayışı o kadar gelişecek ve proletarya daha az acılarla,
kendi öncü örgütüne o kadar çabuk kavuşacaktır.