Bir avuç egemenlerin
değil, milyonlarca emekçilerin; güçlülerin değil, zayıfların; zenginlerin
değil, yoksulların; iktidarın değil, hep muhalif olanların; patronların değil,
işçinin; sistemin değil, sistemin dışladığı “öteki”lerin bayram günüdür 1 Mayıs
birlik,mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs!
Peki neden 1 Mayıs Taksim’de
kutlanmalıdır?
1 Mayıs 1977’den beri
canıyla ruhuyla Taksim Meydanı’na zaten yerleşmiştir. Ne devlet, ne vali söküp
atabilir onu oradan, ne de TOMA’lar, panzerler!
1 Mayıs’ta işçilerin ve emekçilerin
Taksim’e çıkma talebinin haklı olduğuna kuşku yoktur ve olmamalıdır da! Ülkeyi,
dünyayı ayakta tutan, emeğin kenti İstanbul'da yüreğinde boy verdiği gündür
çünkü o. Her işçi kentinin, tam yüreğinde, kendini tüm görkemiyle açığa
çıkartır emek 1 Mayıs’ta…
Evet, 1 Mayıs, işçinin ve
emekçinin bayramıdır. Ama sadece bu kadar değil. Ne der 1 Mayıs Marşı’nda; “Devrimin
şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı”dır aynı zaman da.
Yani emeğe önem veren,
mevcut dünya emperyalist kapitalist düzeninde emeğin konduğu yeri görebilen, şu
dünyanın işleyişine bakıp “Bir yerlere bir terslik var,” diyebilen herkesin
bayramıdır.
1 Mayıs, devletin istediği
gibi, boynunu büküp ekmeğinin peşinden koşanların değil, başkaldıranların
bayramıdır.
Bu yüzden
“provokasyonlardan uzak...” diye başlar devletin 1 Mayıs mesajları. 1 Mayıs’ı
ruhundan uzaklaştırıp, kuru kuruya “emekçilerimiz bizim canımızdır,” seviyesine
çekmek ister devlet.
1 Mayıs, devleti rahatsız
eden bir ruhtur.
Nihayetinde şunun, bunu
değil, -mavi veya beyaz yakalı fark etmez- emeğin, işçi sınıfının yani ürettiği
balı yiyemeyen arının bayramıdır.
Haramilerin saltanatına
korku yaşatıp, tarihsel direnişi aydınlatarak Enternasyonal’in söylenmesi
gereken gündür.
İşçi ölümlerinin tavan
yaptığı, patronun ve sermaye sahiplerinin yüceltildiği, bankaların, patronların
ve ticarethanelerin daha çok rant için insanları ve emeklerini sömürdükleri
yerkürede alayına isyandır!
Sürdürülemez kapitalizm
dünyasında, “yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde / gün gelir gün gelir
zorbalar kalmaz gider,” diye haykıran 1 Mayıs muktediri korkutan başkaldırıdır.
Bir kez daha belirtelim;
“kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette” diyerek zalimin zulmüne direnişin
gününde, olağanüstü hale; sokağa çıkma yasağına karşı yine ve yeniden Taksim’e
gideceğiz 2016’da da…
Zorbalıklarından asla
korkmuyoruz. Biz kimsenin emeğiyle, hakkıyla, canıyla oynamadık. Biz kimseden
bunların yapılmamasından daha fazla bir talepte de bulunmadık. Bugün
korkmayanların günü, biz korkmuyoruz. Biz; zaten bizim olan bu günü, zaten
bizim olan sokaklarda, meydanlarda, zamanında bizlere onurlu bir gelecek
bırakmaktan başka derdi olmayanların kanlarını döktükleri yerde, bir neslin
sesini çıkarırsa neler olabileceğini gördüğü, bir neslin dayanışma içerisinde
olursa neler olabileceğini gösterdiği yerde, bir ulusun direnişinin simgesi
olan yerde, Taksim’de “kutlamaya” gidiyoruz. Korkmuyoruz. Kutlamalar yapılmaz,
sloganlar atılmaz, halaylar çekilmez de canlar yakılırsa eğer, kanlar
dökülürse; korkanlardan bilin...
İşbirlikçi tekelci sermaye
ve hükümetleri 1 Mayıs’tan korkarlar. Baskı, şiddet ve yasaklarla bastırmak
isterler. Korkularından ötürü 1 Mayıs’ta Taksimi işçi ve emekçilere kapatırlar.
Onlar gerçekten emekçilerin isyanından korkuyorlar.
Unutmayın: O korkak
zalimler, o çirkin TOMA’ları ve gazlarıyla gideceklerdir; zalimin zulmü yanına
kalmayacaktır...
Yine, yeniden ve umutla,
2017’de de “Yaşasın Taksim’de 1 Mayıs / Bijî Yek Gûlan!” şiarları, haykırılan
sloganlar.
Nâzım Hikmet’cesinden,
“Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selam! / paranın padişahlığını / karanlığını
yobazın / ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selam!”
Özetin özeti: 1 Mayıs,
üreten ve yaratanların, emeğin bayramı, bir yanıyla sömürü sistemini ve
egemenlerini yeniden sorgulamanın zamanıdır. İnsanlık tarihinin, üretenlerin
yüz yıllar boyu sürdürdükleri mücadelenin kazanımıdır.
Çünkü tarihte büyük
günler, büyük mücadeleler sonucu doğmuştur. Bu, 1 Mayıs için de böyledir. İşçi
sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak 1 Mayıs onun
burjuvaziye karşı yürüttüğü kararlı savaşım sonucunda doğmuş ve dünya işçi
sınıfının mücadele tarihinde kayda geçmiştir.
“Bir günlük isyan-daha azı
değil” diyordu 1885’te yayınlanan AFL-Emek Federasyonu’nun bildirisi; “...Emeğin
dünyasını egemenlik altında tutan kurumların sefil sözcülerinin denetimi
dışında bir gün. Emeğin kendi yasalarını yaptığı ve bunları uygulamaya koyma
gücünü elde ettiği bir gün. Emekçi ordusunun birliğinin yarattığı muhteşem
gücün, dünyanın tüm halklarının kaderlerini ellerinde tutanlara karşı
çevrildiği bir gün!”
Büyük bedeller ödenerek
bugüne gelindi. Bu zamanı ve onların mücadelelerini anmak yükselmek adına 1
Mayıs birlik, dayanışma ve emeğin mücadele günü haline gelmiştir. Tüm dünyada
1886 yılından beri onların takipçileri olan emekçiler mücadelenin, emeğin
bayramı olarak kutlamaya devam ettirmekteler.
Türkiye’de 1 Mayıs’lar hep
olaylı oldu. Yaşananlar zihnimizin derinliklerinden çıkıp, gözümüzün önüne
yansıyor. 1977 yılında, Taksim’de yapılan 1 Mayıs kutlamaları kanlı
sonuçlanmıştı. O tarihten itibaren Taksim Meydanı 1 Mayıs’lara kapatıldı.
Bugün Türkiye’nin ihtiyaç
duyduğu en önemli şey demokratikleşmedir. Bu Türkiye emekçileri için de acil
bir durum ve görevdir. Bugünün içerdiği anlam; yalnızca “bayram” olmakla
sınırlı değil. Bunun yanında, bilginin, üretimin, barışın, paylaşımın,
adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün anlamı ve değeri de bir arada, bir bütün
olarak vardır.
Evet, gün birbirimizle
sürtüşmenin, çekişmenin ve üstünlük taslamanın günü değildir. Gün
farklılıklarımızı birbirimizin önüne set olarak çekme günü de değildir. Gün
farklılıklarımızı kendi renkliliklerimiz olarak algılayıp evrensel emeğin
bayramı, birleşme ve tek güç, tek yürek olarak bütünleşme günüdür.
1 Mayıs, birlik, mücadele,
dayanışma ruhu olarak tüm kesimleri kapsayan bir gün... Bugün Türkiye’nin ihtiyaç
duyduğu en önemli şey demokratikleşmedir. Bu Türkiye emekçileri için de acil
bir durum ve görevdir. Bugünün içerdiği anlam; yalnızca ‘bayram’ olmakla
sınırlı değil... Bunun yanında, bilginin, üretimin, barışın, paylaşımın,
adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün anlamı ve değeri de bir arada, bir bütün
olarak vardır.
1 Mayıs, OHAL ve KHK
yasaklar düzeninin derinleşerek devam ettiği ve tek kişilik şeflik yönetimiyle
faşist diktatörlüğün pekiştirilmeye çalışıldığı böyle bir iklimde kutlanması,
her türlü faşist saldırı, baskı, sınırsız sömür ve dinci - şoven milliyetçi
kamplaşma ve etnik düşmanlıklara karşı tüm Türkiye halklarının mücadelesinin
ifadesini de içeriyor. Eşitlik, özgürlük ve mücadele ve örgütlenme ister. 1
Mayıs ancak bu bilinçle gerçek anlamına ve sınıfsal özüne kavuşturulabilir,
sömürü ve zulüm çarkının bezirganlarının korkulu rüyası haline gelebilir ve
halkların gerçek birliği bu sayede sağlanabilir.
Tüm haklılığına,
meşruluğuna, ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarına rağmen 1 Mayıs’ın
Taksim’de kutlanması bir kez daha yasaklanmak isteniyor.
Tüm engellemelere rağmen
Taksim 1 Mayıs Meydanı’dır ve yasaklanamaz. Tüm işçi,emekçi ve devrimcileri
geleneğimize sahip çıkmak ve faşist kuşatmayı yarmak için 1 Mayısı 1 Mayıs alanı
Takism’de kutlamaya çağırıyoruz!
Taksim’e yasak konamaz! Taksim emekçilerindir!
Yaşasın 1 Mayıs! Biji yek gulan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder